...................
...................
KAFKASYA'DA NÜFUS SAVAŞLARI

Fehim Taştekin

Ajans Kafkas Genel Koordinatörü, gazeteci

                         
 
...................
 
 

Not: Bu yazı Kafdağı'ndan yayınlanan bir çalışmadan derlenmiştir.

  
 

I- RUSLARLA İLK TEMASLAR ve ALTINORDU DEVLETİ
 

Kafkas - Rus ilişkileri 10.yüzyılda başlamıştır. Kafkasya'ya saldıran Kiev Prensleri, Batı Kafkasya'da Adiğelerle karşılaştılar ve çeşitli savaşlar oldu. Ancak Ruslar, 13.yüzyılda, Doğu Avrupa’yı işgal eden Moğolların yüzünden geçici bir süre için kuzeye çekilmek zorunda kaldılar. Kafkasya'ya ilk Moğol saldırıları 1222'de oldu ve bu saldırılar püskürtüldü. 1226 yılında Cengiz Han'ın orduları Güney Rusya'ya saldırdı ve Avrupa'da Karpatlar'a kadar ilerleyip merkezi Volga nehri üzerindeki Saray şehri olan Altınordu Devleti’ni kurdu. Altınordu Devleti Kazan, Astrahan, Kırım ve Rus hanlıklarında oluşuyordu. Moğollar 1227 yılında Kafkasya'ya saldırıya geçtiler, Terek vadisinde, Hazar kenarında ve Kafkas steplerinde koloniler kurdular. Timur'un saldırıları sonucu Altınordu devleti 1481 yılında yıkıldı.

 

II- KAFKAS-RUS-OSMANLI İLİŞKİLERİ
 

Altınordu Devleti yıkılınca yerine küçük hanlıklar kuruldu. Ancak bunların en önemlileri olan Kazan, 1552'de Astrahanlıların, 1556'da da Rusların işgaline uğradı. Böylece Kafkasya, önlerine gelen Rusların saldırıları sonucu bazı Kafkas Prensleri Çar’dan "dostluğunu" istemek zorunda kaldılar. Buna karşın, Ruslar tarafından Tarki'de kurulan Ticaret Merkezi Kuzey Kafkasyalılar için tehlikeli olduğundan 1568'de işgal edildi. İran saldırıları sonucu Gürcistan'a yardıma giden Rus kuvvetleri 1594 ve 1604'de imha edildi. Bunun üzerine I. Petro'ya kadar 77 yıl önemli bir şey olmadı. Bu aşamada Kazaklar, Terek nehrinin kuzey, Kuban nehrinin doğu sahillerine ve Kuma kıyılarına müstahkem köyler (Stanitsa) meydana getirecek şekilde yerleştirildi. I.Petro'dan sonra saldırılar sistemli bir şekilde başlatıldı.

Güneye inmek isteyen Rus orduları, 1707 ve 1711'de Dağıstan'da yenilgiye uğratıldı. Bu yıllarda İran'da karışıklıklar çıktı. Bunu fırsat bilen Petro, 1722'de Hazar kıyılarından Güney Kafkasya'ya ilerledi, Derbent, Bakü ve çevresini işgal etti. Petro'nun Dağıstan’a girme girişimi başarısızlıkla sonuçlandı ve Ruslar Hazar kıyılarını terketmek zorunda kaldılar. Ruslara yardıma giden Gürcü ordusu Lezgiler tarafından püskürtüldü. Bunun üzerine Ruslar bazı bölgelerden çekildiler ve İranlılarla anlaşma yaptılar. Osmanlılar da Gürcistan'ı işgal ettiler ve 1724'te Ruslarla "nüfuz mıntıkalarını" paylaşan bir anlaşma imzaladılar. Kuzey Kafkasyalıların saldırıları ve Nadir Şah'ın tehditleri üzerine Ruslar 1735' te işgal ettikleri yerlerden çıkmak zorunda kaldılar. Kırımlılar, dostları olan Şirvan Hanıyla aralarındaki yolu (Derbent yolu) açmak için önce Ruslara sonra Çeçenlere saldırdılar ama başarılı olamadılar. Çariçe olan II.Katerina, Orta Kafkasya'ya saldırmaya başladı ve buradaki halkı dağlara çekilmeye mecbur etti. Bu arada Ruslar Kabardey prensleriyle Kuzey Kafkasya'yı ikiye bölmek için ittifak kurdular ve Kartli ile İmereti krallıklarındaki nufuzlarını arttırdılar. Ayrıca 18.yüzyılın ilk yarısında Kazaklar kendi istekleriyle Rus himayesine girmişlerdi. Rus fethini, verimli topraklara Rus göçmenlerinin yerleştirilmesi izledi. Bu yüzden Kazak otlakları daraldı ve ayaklanmalar oldu. Ayaklanan Kazaklar Kuban ve Terek'e yerleştirildi. 1763'te Mozdok (Mezdegu - Sağır Orman) kalesi yapıldı ve 1777-1780 yıllarında Mozdok'tan Azak kalesine kader müstahkem kalelerle çevrili bir hat oluşturuldu. Mozdok'ta bir kilise yapıldı ve Asetin (Kuşha, Osetin) kabileleri arasında Hıristiyanlığı yaymak için misyonerler gonderildi.

1769-1774 Osmanlı-Rus savaşını Osmanlılar kaybetti. Küçük Kaynarca antlaşmasıyla Kabardey'in Osmanlılar tarafından Rusya'ya verilmesi üzerine buradaki savaşlar yeniden başladı ve Kızılyar Ruslar tarafından işgal edildi. Bunu üzerine Osmanlılardan yardım istendi. 1782'de Gürcü asıllı Ferruh Ali Paşa komutasındaki Osmanlılar Anapa'ya çıktılar ve bu kaleyi takviyeye, Soğucak ve Tsemez (Novrosiski) kalelerinide inşaaya başladılar. Ferruh Ali Paşa, Anapa kalesine hocalar getirtti ve henüz müslüman olmayan Çerkesler arasında (Rusların Mozdok kalesiyle Asetinler arasında Hıristiyanlığı yaymasına karşılık) müslümanlığı yaymaya başladı. Sevilen bir kimse olduğu için başarılı oldu. Ferruh Ali Paşa'nın yerine geçen Seyyit Ahmet Paşa ise bazı Çerkes beylerini öldürttü. Bunun üzerine Osmanlılar Kalelerinden çıkamayacak şekilde kuşatıldılar ve Kuzey Kafkasya ile ilişkileri ticari alanda kaldı.
1783'te Ruslar Viladikafkas (Kafkaslara hakim ol) kalesini kaptılar ve "Daryal Yolu"nu yaz kış kapanmayacak şekilde açtılar. Aynı yıl Kırım ve Derbent Ruslar tarafında işgal edildi ve Kartli, Kahketi gibi doğu Gürcü kralları Rusların himayesi altına girdi. 1782 ve daha sonraki yıllarda Dağıstanlılar, Gürcistan’a girdiler, Rus ve Gürcü ordularını her yerde yendiler ve Tiflis önlerine geldiler. Ama dağlıların kendi başlarına hareket etmesini istemeyen ve ağır davranan Osmanlılar dağlı reislerin aralarını bozdu. Bunun üzerine dağlılar geri dönmek zorunda kaldılar.

Batı Kafkasya'da ise Rus saldırıları sonucu Adiğeler Kuban'ın güneyine çekildi ve Ukrayna'da her an ihtilal yapabilecek durumda olan Zaparoj Kazakları bu bölgelere yerleştirildi. 1787 - 1791 Osmanlı - Rus savaşında Osmanlılar Soğucak ve Anapa kalelerine kuvvet gönderdiler. Battal Paşa Kafkasya'da Ruslar'a yenildi ve Ocak 1792 Yaş antlaşmasıyla bu iki kale Ruslar'a verildi. 1795'te İranlıların Tiflis'e girmesi üzerine, Gürcistan'a yardıma giden Rus ordusu dağlara girmek istediği için Dağıstanlılar tarafından bozguna uğratıldı. Ancak Ruslar Astrahan'da İranlıları yendikten sonra Ermeni platosuna ve Transkafkasya'nın en önemli ticaret merkezi olan Ganja'yı işgal ettiler. 1799'da Gürcülerle Ruslar arasında bir anlaşma yapıldı ve 1801'de Gürcistan Rusya'ya ilhak edildi.

Rusya'nın batıdaki durumunun karışık olmasını 19.yüzyılın ilk yarılarında batı, Fransız ihtilalinden doğan düşünca akımları ve Napolyon’la uğraşıyordu. Bundan etkilenen Rusya, kendisine bulaşabilece isyanları bastırma konusunda Avrupa'ya yardım ediyordu. Rusya'nın batıdaki durumunun bu nedenlerden dolayı karışık olmasını fırsat bilen bütün Kuzey Kafkasya'lılar (Gürcistan savaşında yıprandığı için Dağıstan hariç) Ruslara karşı genel saldırıya geçtiler. 1807'de bir veba salgını üzerine Kafkas ordusu büyük kayıplar verdi. Bunu üzerine Ruslar karşı saldırıya geçti ve Çeçenleri Terek'in güneyine attılar. Ruslar batıda kendilerine yardım ederlerse Kafkasya'nın bağımsızlığını tanıyacaklarını belirttiler ve bir süre verdiler. Ruslar yanıtı beklerken Kubanlılar karşı saldırıya geçtiler. Böylece Ruslar'ın bu saldırıları da boşa çıkartılmış oldu.

Bu sırada Kuban'da bir ihtilal oluştu. Birçok asilzade Ruslara iltica etti ve kabileler arasında mücadeleler başladı. Ancak herşeye karşın Rus müstahkem mevkilerine yapılan saldırılar kesilmedi. Ruslar batıyla uğraştıklarından bu karışıklıktan yararlanamadılar. Abhazya hükümdarı olan ve sonradan Hıristiyanlığı kabul eden Sefer Bey (ki Abhaz değildir) Kuban'daki gibi bir ihtilalden korkarak 1810'da Ruslarda yardım istedi ve Abhazya işgal edildi. Bunu üzerine büyük bir halk kitlesi Kuban'a göç etti. 1816'da Ruslar dağlara daha çok sokuldular, bazı dağlı reislerini rütbe, nişan ve para ile elde ettiler.
 

Napolyon'u yenen, İran saldırılarını kıran, Osmanlılarla anlaşma yapan Ruslar 1822'de genel bir saldırıya geçtiler. Sünje Kale (Grozny), İndrey çevresi işgal edildi. Buna karşın Abhaz ve Ubıh kuvvetleri Sohum dışında Abhazya'yı Ruslardan temizledi. Savaş, Kabardey'in Ruslar tarafından işgaliyle sona erdi. 1826'da I.Aleksandr'ın ölümü üzerina Rusya'nın karıştığını sanan İranlılar, Güney Kafkasya'ya saldırdılar. Ancak bir çok savaşta yenildiler ve 1828'de Azerbaycan Ruslar tarafından işgal edildi. Aynı yıl yapılan Türkmensoy antlaşmasıyla İranlılar Transkafkasya siyasetinde rol oynayan bir devlet olma özelliklerini kaybettiler. Gene bu antlaşmayla Dağıstanlıların dış dünya ile ilişkileri kesildi ve ele geçirdikleri boğazlar sayesinde Ruslar, Anadolu üzerinden Akdeniz'e, İran üzerinden Hint Okyanusu'na ve Hazar Deniz'i üzerinden Asya'ya gidebilecekleri bir üs kazandılar.

Ruslar 1828'de Osmanlıları yenip 1829'da Edirne anlaşmasıyla (fiilen hiçbir değeri yoktur çünkü Ruslar bu topraklara hiçbir zaman hakim olamamışlardı.) Kafkasya'yı ve Anapai Poti, Ahıska gibi kaleleri Osmanlılardan aldı. Bu durumu Kafkasya'lılar protesto ettiler. 1829' da Rusların İstanbul önlerine gelmeleri, İran ve Osmanlı İmparatorluğu’nun doğusunda büyük başarılar kazanmaları ve 1833'de Rus donanmasının isyan eden Mısırlı Mehmet Ali Paşa'ya karşı II. Sultan Mahmut'u desteklemesi İngiltere'de huzursuzluklar yarattı. Ponsonby, İngiltere'nin Çerkeslere yardım etmesini istedi. 1826'da Dağıstan'da bunlara karşı (müridler tarafından yapılan) hareket gelişirken 1830'da da Abhazya'da Ruslara ve Rusları çağıran Şirvaşidze yönetiminde karşı bir ihtilal başladı. Cephane azaldığı için Osmanlılardan cephane almak için yardım istendi ancak bu yardım Osmanlılar tarafından reddedildi. Abhazya’da Rusların ilerlemesi durduruldu. Kuzeyde ise Abın ile Tsemez'i alıp, Kuzey-Batı Kafkasya'yı, Kafkasya'dan koparmak isteyen Rus kuvvetleri Hacı Huzbek (Guzbek) tarafından büyük yenilgilere uğratıldı. (1834)


A. KAFKASYA'NIN ULUSLAR ARASI BİR ÖNEM KAZANMASI
 

19.yüzyılın başlarına dek yalnız Osmanlıları ve İranlıları ilgilendiren Kafkas-Rus savaşları, önem kazandı ve bu zamandan sonra Kafkasya'da ıslahat hareketleri başladı. 19.yüzyılın başlarında iyice genişlemiş ve diğer sömürgeci ülkelerle rekabeti artmış olan Rusya'nın sıcak denizlere inmek için Kafkasya ile olan ilişkileri diğer emperyalist ülkeleride ilgilendiriyordu. Bu olaylar şunlardı.

a. Napolyon'un istilaları : Mısır'ı ve Avrupa'nın büyük bir kısmını işgal eden Napolyon'un istilaları Kafkasya aleyhineydi. Çünkü Avrupa’da kendisinden başka "büyük" devlet görmek istemeyen Ingiltere, Fransa'nın karşısında, Rusya'nın yanında, doğal olarak Kafkasyalıların karşısında yer alıyordu. Ne zaman ki Fransa yenildi, o zaman Ingiltere Kafkasyalıların yanında yer alır "gibi" oldu. Osmanlıların 1828-29 savaşında yenilmeleri, 1829 Edirne ve 1833 Hünkar iskelesi anlaşmaları, Ruslar'ın doğudaki tehlikelerini büyütüyordu. Bu yüzden Ingiltere 1834'den başlayarak Kafkasya ile ilgilenmeye başladı.

b. Lehistan'ın paylaşımı, 1830 isyanı : 1795'te Lehistan'ın büyük devletler tarafından paylaşılıp en büyük parçanın Rusya'ya verilmesi işgal altında yaşayan Lehlilerde Rusya'ya karşı düşmanlık uyandırdı. Rusya'ya karşı düşmanlık; bu ortak durum Lehlilerle Kafkasyalıları birbirine yaklaştırdı. 1830 Leh ayaklanmasından sonra birçok Lehli, Rus ordusunda Kafkas cephesine gönderildi. Kafkasyalıların Ruslara karşı mücadelesinde başarı kazandığı taktirde Lehistanın yine bağımsız olacağını tahmin eden Lehliler, Rus ordusundan kaçıp Kafkasyalıların yanında çarpışarak ve Avrupa'da Kafkasya lehinde propaganda yaparak Kafkasyalılar için çalışıyorlardı. Kafkas mücdelesinin Avrupada tanıtılmasında, Lehlilerin Kafkasyalılardan daha çok emekleri geçmiştir.

c. Gürcistan'ın İlhakı : İranlıların ve Osmanlıların Kafkasya'ya yardım edeceğine, Güney Kafkasyayı istila için fırsat kollamaları ve saldırılarda bulunmaları üzerine Gürcistan 1801'de, Şirvan Hanlığı da 1826'da Rusya'ya ilhak edilmişti. Bu Kafkasya'yı güneyden kuşatmaya neden olduğu gibi, Osmanlılarında güvenliğini tehdit ediyordu. Bu yüzden, hiçbir ciddi yardımda bulunmamakla beraber, Osmanlılar, Kafkasya için çalışanlara izin veriyor ve üstelik yardım ediyorlardı. Lehlilerin Kafkasya için çalışmaları, Ingiltere'nin siyasetinin Kafkasya lehine dönmesi ve Osmanlıların Kafkasya için çalışanlara izin ve yardım tavrı. İşte bundan sonraki olaylar böyle bir atmosfer içinde geçmiştir.


B. DIŞARIDA KAFKASYA'NIN İÇİN YAPILAN ÇALIŞMALAR
 

Biraz önce belirtilen nedenlerden ötürü Ingiltere'nin dikkati 1834 yılından başlayarak Kafkasya'ya çevrilmişti. 1834 sonbaharında David Urquhart Kafkasya'ya gönderildi. Urquhart Ingiltere'ye döner dönmez Lehli yurtsevelerle birlikte Kafkasya için çalışmalar yaptı. Bu çalışmaların sonucu Ingiltere, 1829 Edirne antlaşmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkasya'yı Rusya'ya veremiyeceğini, böyle bir şeyin gerçek olmadığını belirtti. O devrin Ingiltere Dışişleri Bakanı Palmertson Kafkasya'nın bağımsızlığını istiyordu ama Ingiltere'nin Rusya ile çatışmasını istemediği için kesin sonuç verecek şeyler yapmıyordu. (Palmertson'un izlediği politika: Devamlı dostlarımız ve düşmanlarımız yoktur. Devamlı çıkarlarımız vardır.) Lehli yutseverler, Ingiltere ve Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında bir savaş çıkartmak için çeşitli çalışmalar yaptılar. (Kafkasya'ya cephane yüklü gemiler gönderdiler, vb.) Ancak bu çalışmaları başarısızlıkla sonuçlandı. Ayrıca Rus hizmetindeki Lehli'lerden Kafkasya'da kıtalar oluşturmak istediler. Kırım savaşından sonra "Labimski Müfrezesi" adı verilen bir kuvvet oluşturuldu. Ancak bu müfreze 1859'da dağıldı ve 1860' da da müfrezeyi oluşturanlar İstanbul'a gitti. Böylelikle bu çalışmada başarısızlıkla sonuçlandı. Urquhart 1837'de üç Ingiliz ajanını Kafkasya'ya gönderdi. Ancak Fransa'nın yine güçlenmesi üzerine Rusya ile anlaşabilmek için Ingiltere bu adamlarını geriye çekti. Lehli yurtseverlerin lideri Adam Çartoreski, Kafkasya'ya adamlarını gönderdi. Ancak bunlar yeterince başarılı olamadılar ve Kafkasya ile bir birlik oluşturulamadı. (Adam Çartoreski, 1861 yılında Adiğe'lerin isteği üzerine Adiğey'in Avrupa temsilcisi oldu.)

 

C. KAFKASYA'DA REFORMLAR ve SAVAŞIN SONU
 

1822'de Kabardey’in Rusların eline geçmesiyle birlikte coğrafi birlik bozuldu. Bu yüzden reformlar, Kuzey Kafkasya'da birbirinde ayrı, iki bölgede farklı şekillerde oldu.

I) Doğu Kafkasya'da reformlar ve savaşın sonu

19.yüzyılın başlarında Ruslar Doğu Kafkasya'ya, özellikle Dağıstan'a hanlar aracılığıyla nüfuz etmişlerdi. Ayrıca Dağıstan'da Tatarların bir kolu olan arazi sahibi bir sınıf vardı (bu sınıf da hanlarla beraber Rus çarıyla işbirliği halindeydiler ve Müridizm'e karşı çıkmışlardı). Hanların ve Rusların baskısıyla mücadeleye katılmayan halk Müridizm ile uyanmaya başladı ve bu hareket en fazla Çeçenistan'da Şeyh Mansur'un Gazavat (Mukaddes Harp) çağrısıyla başlayan ve 1826' dan sonra Gazi Muhammed, Hamzat ve Şamil tarafından kuvvetlendirilen, herkesin eşit olduğunu belirten bir tür dini ve askeri bir sistemi kurdu. Gazi Muhammed "Bütün müslümanların hak ve kıyametleri eşitir. Allah'tan başka hiç kimseye kul olmamak lazımdır" diyordu. Müridler düşünceleri açısından Adiğelerden (Batı Kafkasyalılardan) tamamen farksızdılar. Siyasi bağımsızlık elde etmek, gerek halkın, gerek toprakların Çar tarafından sömürülmesini engellemek amacıyla hareket ediyorlardı. Şamil'in radikalist davranışları sonucu Dağıstan'daki birçok toprak ağası ve bey Ruslar'a sığındı. Dağıstan’da doğan ve eşitlik prensipleri taşıyan bu hareket Çeçenistan'da büyük bir güç topladı. Şamil'in bu hareketi, İstanbul'da kendi siyasi propagandalarına yanıt olarak kabul edildi.
 

Ruslar, Müridizmi ilk kuran ve Çeçenistan’da büyük bir ün kazanmaya başlayan Şeyh Mansur’u yakalamak için Aldi köyüne doğru ilerlediler ama büyük bir yenilgiye uğradılar. Bu zafer halkı ona daha çok yaklaştırdı. Şeyh Mansur Kızılyar ve Grigoryapali'yi kuşattı ve çeşitli baskınlar düzenledi. Mansur’un bu hareketi Ruslarla barış halinde olduğundan Osmanlılarca engellenmeye çalışıldı. Hanlar ise herzamanki gibi Mansur'a karşıydılar. Mansur Tatartop'da Ruslara yenildi ve Adiğelerin arasına çekildi. Savaşlarına Adiğelerle birlikte devam etti. 1787 Osmanlı-Rus savaşında Battal Paşa Kafkasya'da bozguna uğradı. 1971'de Anapa Rusların eline geçti ve burada bulunan Şeyh Mansur esir edildi.(Mansur 1794'de Rusya'da öldü.) Yerine Gazi Muhammed (Gazi Molla) geçti ve Doğu Kafkasya'daki direnci büyük ölçüde kıran Avar Hanlığı üzerine Şubat 1830'da yürüdü. Ancak Hanlığın merkezi olan Hunzak'ı alamadı ve geri çekilmek zorunda kaldı. Gazi Muhammet, bundan sonra birçok Kazak köyüne, Kızılyar'a baskın yaptı Vladikafkas'ı çevirdi. Gazavat'ı hemen bastırmak için harekete geçen Ruslar Gimri köyüne saldırdılar ve Gazi Muhammet'i öldürdüler. Yerine Hamzat geçti ve ilk iş olarak Dağıstanlılar için büyük tehlike olan Avar Hanlığı’nı ortadan kaldırdı. Ama Ruslardan yardım gören karşıtları tarafından 18 Eylül 1834'de öldürüldü. Yerine Şamil imam seçildi. Şamil Ruslarla savaşmadan önce Hanların otoritelerini ortadan kaldırmayı düşünüyordu. 1835'te Aşilte köyünde bir kongre toplandı ve Ruslara karşı nasıl tavır alınacağı saptandı. Kaytak ve Tabassaran bölgelerine akınlar yapıldı. Bunlardan amaç bölgedeki hanların yönetimlerini yıkmak ve Ruslara boyun eğen bu halkları kendi tarafına çekmekti ve bunda da başarılı olundu. Bunun üzerine Ruslar Mayıs 1839'da Şamil'in karargahı olan Ahulgoh'a saldırıya geçtiler ve 29 Ağustosta burayı işgal ettiler, ama Şamil'i yakalayamadılar. Şamil herşeyini kaybetmiş bir şekilde Çeçenistan'a gitti. Çeçenleri etrafında toplamaya başladı. 1840'ta genel ayaklanmalar oldu ve işgal altındaki bölgelerden 28.000 Çeçen ailesi dağlara çekildi. 1840-1843'de Ruslar çeşitli yenilgilere ve kayıplara uğradılar. 1845'te Dargo'ya saldıran Ruslar büyük bir bozguna uğradı. Dargo zaferi üzerine Dağıstanlılarda ayaklandı ve Ruslar'a karşı isyanlar oldu. Böylelikle Dağıstan'da Şamil'in otoritesi altına girdi. Bunu üzerine Şamil batıyla birleşmek için Kabardey bölgesine girdi ve Nalçik bölgesine kadar geldi. Ancak Rusların ananevi dostları olan ve müridlerin Dağıstan'da beylere ne yaptığını bilen derebeyleri tarafından yönetilen halk kayıtsız bir tavır takındı. Bu yüzden Şamil bazı Kabardey ve Asetin beyleri ile birleşerek geri dönmek zorunda kaldı. Batıyla bu şekilde birleşemeyen Şamil batıya naipler gönderdi. Bunlardan en önemlisi Mehmet (Muhammet) Emin'di. 1853-55 Kırım savaşında Kafkasya'nın Ruslardan tamamen temizlenmesini isteyen Şamil büyük bir harekete girişmedi. Yalnız Gürcistan'a bir baskın yaptı. 1856'da Paris Sulh Antlaşması Kafkasya'dan bahsedilmeden imzalandı. Ruslar 1852'den beri ormanları tahrip ederek saldırıya geçmişler, böylece birçok yer çorak kalmıştır. Ormanların yok olmasıyla Çeçenler en büyük üstünlüklerini kaybettiler. Kuzeyden, güneyden ve doğudan saldırıya geçen Ruslar Nisan 1859'da Vedeno'yu işgal ettiler. Böylece Doğu Kafkasya'nın direnci kırılmış oluyordu. Bu yenilgi Şamil'in otoritesini iyice azalttı ve Şamil 6 Eylül 1859'da Gunip'te teslim oldu. Şamil'in teslim olmasıyla Doğu Kafkasya'nın işgali tamamlandı.
 

II) Batı Kafkasya'da reformlar ve savaşın sonu

Burada ilk önce ulusal birliğin sağlanması için çalışmalar yapıldı ve 12 eyaletten oluşan bir devlet kurdu.
Eyaletler şunlardı;

1) Shapsugh-Nathoç,

2) Abzegh

3) Kemirguey

4) Barakay

5) Kabardey-Besleney

6) Hatukuay

7) Bjedugh

8) Mekhoş

9) Başılbey

10) Teberdi

11) Abhazya

12) Wubıh-Cih

 

Her eyaletin özel yönetimleri ve bu yönetimlerden oluşan 300 kişilik bir "Ulusal Ant Meclisi" (Çıla Therio Xase) vardı ve bu meclisin başkanı yoktu. Belli bir toplantı düzeni olmayan bu meclisin kararlarına herkes uymak zorundaydı. 1839'da Şapsığ bölgesinde toplanan meclis, Hazar Denizi ile Karadeniz arasında kalan bölgenin bir "Vatan" ve bu vatanda "Bir Ulus"un yaşadığı, Rusların ulusal düşman olduğu, sonuna kadar savaşılacağı gibi kararlar alındı. Nitekim, Rusların barış ve Tsemez-Anapa yol güzergahında Çerkeslerin çekilmesi istekleri reddedildi. Ulusal Ant Meclisi, Ruslar'a bir heyet gönderdi ve Karadeniz ile Hazar Denizi arasının tahliyesini istedi. Ancak Ruslar Kafkasya'nın Osmanlılar tarafından kendilerine verildiğini öne sürerek bunu reddettiler. Bunun üzerine bir bildiri yayınlandı. Bu bildiride Rusya'nın bir gün batıya da saldıracağı, Kafkasya'nın Rusya'nın bir parçası olmadığı, Osmanlıların hiçbir zaman sahip olmadıkları Kafkasya'yı Rusya'ya veremeyeceği, sonuna kadar savaşılacağı kesin bir şekilde bildirildi ve Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya protesto edildi. Bunun üzerine Ruslar kabileleri bölmek için bazı kabilelere barış teklif ettiler ama bütün Kafkasya boşaltılmadıkça barışın olamayacağı bildirilerek bunlar reddedildi.
 

Batı Kafkasya'da, Ruslar, Anapa, Tsemez, Poti gibi kaleleri ele geçirmişlerdi. Ancak bu kaleler tümüyle kuşatılmış olduğundan birbirleriyle ilişkileri yoktu. Bu kaleleri birleştirip, Batı Kafkasya'yı Karadeniz'den de kuşatmak isteyen Ruslar, 1830'da saldırılara geçtiler. Bu kuvvetlerin büyük kısmı püskürtüldü. Yalnız Tsemez'i desteğe giden kuvvet durdurulamadı ve Ruslar Tsemez'e girdi. Rusların müstahkem bir hat oluşturma çabaları üzerine savaşlar yeniden başladı. Subş civarına çıkartma yapan Ruslar, içerilere giremedilerse de bu kıyıda tutunmayı başardılar. 1839 yılında Şaşi kalesine baskın yapıldı. Kale içine girildi ise de Kafkasyalılar geri çekilmek zorunda kaldılar. Aynı yıl Jamatya ile Anapa arasında savaş oldu ancak sonuş elde edilemedi.

Ruslar, Abından başlayarak Soçiye kadar, Abin, Anapa, Şhapsin, Vaye, Tsemez, Şaşi, Tuapse, Mazga, Nikolayevski ve Doma kalelerini yapmışlardı. Bu kaleler Kafkasya'nın güvenliğini tehdit ettiği için işgal edilmeleri gerekliliği ortaya çıktı. Şubat 1840'dan itibaren başlayan saldırılar sonucu Anapa ve Tsemez hariç bütün kaleler geri alındı.(Bu savaşlar konusunda Karl Marks şöyle diyordu:" Kahraman Adiğeler Ruslar'ı hezimete uğrattılar. Ey dünya, ey insanlık: özgür yaşamak isteyen insanların nelere muktedir olduklarını onlardan öğreniniz.”) Sivastopol'dan bu kalelere yardım için gönderilen Ruslar ancak Gürcistan'a çıkabildiler. Bu yenilgiler üzerine 80.000 Rus askeri Kafkasya'ya gönderildi. Bu en çok Osmanlıların işine yaradı. Çünkü Sivastopol'da bulunan Ruslar Kafkasya'ya gönderilmişti. Abhazya Rus işgali altında olduğundan Berzek Hacı komutasındaki kuvvetler Abhazya'ya girdi. Yardım alan Ruslar karşı saldırıya geçtilerse de Soçi'nin kuzeyine çıkmayı başaramadılar.

Kafkasyalıların büyük başarıları Avrupa'nın dikkatini çektiyse de yardım yapılmasını sağlayamadı. Doğuda Dargo yenilgisi ve batıda birçok kalenin Kafkasyalıların eline geçmesi üzerine Ruslar, kaybettikleri yerleri ve prstijlerini yeniden kazanmak için büyük hazırlıklara başlamışlardı. Kafkasya'da ise, Kuzey Kafkasya’nın bütünleşmesi gerektiğini anlayan Şamil, bu bütünleşmeyi sağlamak için batıya Hacı Mehmet, Süleyman ve Mehmet (Muhammed) Emin gibi naiblerini gönderdi. Bu naibler Ulusal Ant Meclisi’nde Doğu Kafkasya'yı temsil ettiler.

Bunlardan en önemlisi Mehmet Emin 1847'de Pçeha nehri kıyısında topladığı halka, İslamiyet’i kabul etmelerini, beylerin elindeki fazla hakkın geri alınmasını, beyliliğin kaldırılmasını, beyliliğin kaldırılmasını ve ancak bu biçimde Ruslara karşı konulabileceğini söyledi. Kendisini Batı Kafkasya hükümet reisi olarak tanıtmak ve doğudaki sistemi aynen burada uygulamak istedi. Ama bu, halkın ve beylerin tepkisine yol açtı. Muhammed Emin ancak doğudaki kabilelerden (Abzah vs.) destek bulabildi. Bir iç savaş çıkma olasılığı üzerine tavrını değiştirdi. Ancak Rus saldırıları başladığı zaman kabileleri Muhammed Emin'in çevresinde birleşmeye başladılar. Onun hareketleri ilericiydi, aristokratların durumlarını sarsıyordu. Beylerin ve onları destekleyen Osmanlıların karşı tavırlarına rağmen 1848'de Adagum'da yapılan büyük milli toplantıda reisliği kabul edildi.

Muhammed Emin, Kafkasya'da bir sanayi hareketi, (kendi gereksinimlerini kendi sağlamak için) oluşturmak istemişti. Bu yüzden özellikle silah konusunda uzman aramış, Rus esirlerine iyi davranmıştı. Bu sayede Kafkasya'ya gelen bir Polonyalı, top imalathanesi açtı.

Muhammed Emin, demokrasi temeline dayanan yönetim ve ordu kurdu. Batı Kafkasya'yı 100 yönetimsel parçaya ayırdı ve düzenli bir ordu kurdu. Bu ordu yalnız 1849'da Ruslara 101 baskın yaptı. Naip, dünyanın ilgisini Kafkasya'nın üzerine çekmek ve yardım sağlamak için çalışmalarda bulundu, İstanbul'a temsilciler gönderdi.

Muhammed Emin'in bu reform hareketini engellemek isteyen Ruslar, saldırıya geçtiler ve onu Unbi (Umpa) dağında yendiler. Yeniligi bazı kabileleri geçici bir süre için Muhammed Emin'den ayırdı. Bu sırada çıkan Kırım savaşı (1853-1855) Kafkasyalılar için son ümitti. Muhammed Emin Avrupalı ülkelerle görüşüyordu. Avrupalılara "Rus generalleri kadar Osmanlı paşalarının da" istenmediğini, Kafkasya'nın, İran-Osmanlı-Rusya devletleri arasında "Tampon" bir ülke olmasını, bunun Rusya'nın büyük bir yenilgisiyle olabileceğini belirtti. Ancak müttefikler farklı düşünüyorlardı. Örneğin, Osmanlılar, İngilizler, kendi hegomanyaları altında "bağımsız" ve Fransızlar da Rusya'nın olmasını istiyorlardı. Savaşta bütün müttefikler birbirlerini aldatmaya çalıştılar. İngilizler Şamil'in Rusya'ya saldırmasını istediler ancak Şamil, önce Hazar Denizi’nden Karadeniz'e bütün Kafkasyanın Ruslardan temizlenmesini istediğinden Gürcistan'a küçük akınlarla yetindi.

Osmanlılar Anapaya Zanyikovue Sefer Beyi, Sukhum'a da Behçet Paşayı gönderdiler. Amaçları, Kafkas kabileleri müslümanlık duygusu etrafında birleştirip, Ruslara karşı kullanmaktı. Anapaya gelen Sefer Bey, bu çevredeki kabileleri Muhammet Emin'den ayırmaya çalıştı ve bunda da bir dereceye kadar başarılı oldu. Naip tarafından sürülen Natuhay beylerini geri getirtti. Sefer Bey'in Kafkasya'ya gönderilmesi, Kafkasya'ya yardım değil, işgalin düşünüldüğünü gösteriyordu. Nitekin savaşta Osmanlılar, Kafkasya'yı "Osmanlı mülkü" gibi göstermeye çalıştılar ve müttefikler ajanları aracılığıyla asılsız haberler yaydılar. Bütün bunlar, Kafkasya’da müttefiklere karşı olumsuz düşünceler doğuruyordu. Savaşta her iki taraf bir üstünlük sağlayamadı. İngiltere, Rusya'nın Hindistan'a inmesini engellemek için tampon Kafkasya'yı istiyordu. Bu fransızların işine gelmediğinden, Şubat 1856 Paris barış antlaşması, Kafkasya'dan bahsedilmeden imzalandı. Bu Kafkasya'nın Rusya'ya bırakılması demekti. Kırım Savaşı sırasında Kafkasya’ya Rus saldırıları durmuştu. Ancak Sefer Bey'in Kafkasya'da birliği ve ahlakı zayıflatması, bu savaşın zararlarını yararından çok yaptı. 1857'de Muhammet Emin, dış ülkelerden yardım almak için İstanbul'a gitti. Ancak Rusya'nın isteğiyle tutuklandı ve Şam'a sürüldü. Ordan kurtulup yine Kafkasya'ya döndü. 1857'nin sonlarına doğru, İngiltere ve Fransa'nın baskısıyla Osmanlılar Batı Kafkasya'yı boşalttılar ve Sefer Bey kendi başına kaldı.

Savaştan sonra Kafkasya'nın tehlikeli durumunu ortadan kaldırmak isteyen Ruslar saldırılara başladılar ve 1859'da Doğu Kafkasya'nın direncini kırıldı. Bunun üzerine Muhammet Emin Ruslarla uygun koşullar altında barış yapılmasını istedi. Ancak bu öneri Ulusal Kongre tarafından şiddetle reddedildi. Muhammet Emin teslim oldu ve İstanbul'a gitti. Doğu Kafkasya'daki direncin kırılması üzerine Ruslar, Batı Kafkasyalılara iki yol öneriyorlardı. Ya Stavropol bölgesiyle Sal Stepine, ya da Osmanlı topraklarına göç etmek. Aynı zamanda Rus ajanları kuzeye göç edeceklerin Hıristiyanlaştırılacaklarını, 25 yıl askere alınacaklarını söylüyorlardı. Bununla Rus hükümeti, Batı Kafkasyalıları özellikle Osmanlı topraklarına göç ettirmek istiyordu.

1860'da Sefer Bey öldü ve yerine oğlu Zanyikuvue İbrahim (Kara Batır) geçti ve birlik hareketlerine başladı. Yardım istemek için İstanbul'a İbrahim adında bir elçi gönderdi. Şapsığ, Vubıh ve Abhazları temsil eden (çünkü bu kabileler işgale uğramamışlardı.) 5'er kişiden bir meclis kurdu. Avrupa'ya bir heyet gönderdi. 1860'dan sonra yine savaşlar başladı ve 1861'de Müjiklerin özgür bırakılmasından ötürü göç dalgaları Kafkasya'ya yöneltildi. Binlerce Kazak ve Rus Kafkasya'ya yerleştirildi.

Urquhart ve Leh yurtseverleri, Kafkasya için miting ve propaganda yaptılar. Ancak Kafkasya'ya yardım yapılmasını sağlayamadılar. Bu sırada Kafkasya'da Bjeduğ bölgesiyle, Şapsığ, Vubıh ve Abhaz bölgeleri işgal edilmemişti. İşgal edilen yerlerdeki Kafkasyalılar bu bölgelere gelmişler, nüfus yoğunluğu artmış, bu yüzden yiyecek sıkıntısı ve salgın hastalıklar başgöstermişti. Bütün bu çaresizlikler içinde Kafkasyalılar intihar savaşları yapmaya karar verdiler. Son savaşlara Kafkasyalılar, kadın, erkek, çocuk, herşeyleriyle katıldılar. Hodz vadisinde ve Ahçip köyündeki savaşlarda Kafkasyalılar yenildiler.

 
 

D. SÜRGÜN
 

Bu kanlı yenilgiler üzerine Ağustos 1864'de Çar'ın kardeşi Grandük Mişel, yayınladığı fermanla bir ay içinde Kafkasya'nın boşaltılmasını, tersi durumunda kalan herkesin, savaş esiri olarak Rusya'nın çeşitli bölgelerine sürüleceklerini bildirdi. Bunun üzerine Anavatan’dan Osmanlı topraklarına sürgün başladı. Sürülenler Bulgaristan, Dobrica, Sırbistan, Arnavutluk, Suriye, Irak hatta Ürdün'e, genel olarak, durumu karışık olan yerlere yerleştirildi. Ancak Rusya kendisine sınır olan ve daha sonra kendisinin olabilecek yerlerde Kafkasyalıları istemiyordu. Bu yüzden 1876 İstanbul Konferensı’nda "Rumeli’de Çerkes göçmenlerin yerleştirilmemesini" kararlaştırıldı ve en az 175.000 Kafkasyalı ikinci sürgüne uğradı.

Sürgünden sonra Kafkasyalılar Osmanlı için "canla başla" çalıştılar. Örneğin, Osmanlıların (özellikle Kafkas Ordusu’nun) süvarilerinin büyük bir kısmı Kafkasyalıydı ve savaşlarda sayısız yararlılıklar gösteriyorlardı. Kafkasyalıların bu kadar çalışmasına karşın, ne kadarının sürüldüğü kesin olarak söylenememektedir. Sürgün edilen Kafkasyalılar 500.000 ile 2.000.000 arasında tahmin edilmektedir.Ancak resmi belgelere göre 1855-1863 yılları arasında 311.330 ve 1864 yılında Eylül ayına kadar 283.000 kadar göçmen Varna ve çeşitli Karadeniz limanlarına geldi. Aynı resmi belgelerin (Takvim.-i Vekayi) 1281 tarihli sayısında kış mevsiminden yaz ortalarına kadar toplam 299.068 kişinin geldiğini yazmaktadır. Böylece en az 900.000'e yakın göçmen 1855-1864 yıllarında Osmanlı topraklarına gelmiştir. Bu yıllara önce ve sonra gelen, yollarda ölen ve sayıma girmeyenlerle, sürgün edilen Kuzey Kafkasyalıların sayısının bir milyonu aştığı anlaşılmaktadır. Osmanlı Devleti ise göçmenlere hiç yardım etmemiş, gıdasızlıktan, iklim değişikliğinden ve salgın hastalıklardan binlerce Kafkasyalı ölmüştür. Öyleki Trabzon Rus Konsolosu’nun raporunda Batum'da, günde 7, Trabzon'da 180-250, Samsun'da 200 kişinin öldüğünü bildirmiştir. Çerkes köyleri 20-30 yıl sonra "Çerkes Mezarları" haline gelmiştir. Ekonomisi tarıma dayalı olan Rusya ise Kafkasya, Ukarayna, Ortaasya, Urallar gibi bölgeleri sömürerek kendi kalkınmasını sağladı ve bu bölgelerin geri kalmasına neden oldu.


III. SÜRGÜNDEN SONRA KAFKAS-RUS-OSMANLI İLİŞKİLERİ
 

Sürgünden sonra Kafkasya'da, Ruslar, kolonizasyon işlerini her sömürgeci ülke gibi, "uygarlaştırma" olarak gösterdiler. Sürgündeki Kafkasyalılar ise yurda dönüş isteklerini yitirmediler ve Osmanlı padişahlarıyla bir Osmanlı - Rus savaşında Kafkasya'da isyan çıkartmak için anlaştılar. Bu fırsat 1877 - 1878 Osmanlı - Rus savaşında çıktı. Osmanlılar Abhazya'da bir şaşırtma harekatına girdiler ve kıyıya 3000-4000 Kafkasyalı’yı çıkarttılar. O sırada Kafkasyalılar bir kurultay toplayarak Abdurrahman Efendi'yi başkan seçtiler. İmamlarının önderliğinde 9 Mayıs'ta Dağıstan ve Çeçenistan'da, 12 Mayıs'ta Kuban'da isyan çıktı. Kafkasyalılar 20 yıl önce gömdükleri tüfeklerini çıkarttılar. Durum Ruslar açısından ciddileşmişti. Ancak Osmanlılardan gerekli yardım gelmediği için Adiğelerin bir kısmı ile Abhazların büyük bir çoğunluğu Osmanlı topraklarına sürüldü.

Bundan sonra 1905'e kadar "uygarlaştırma" hareketlerine karşı çıkan küçük ayaklanmalar dışında önemli birşey olmadı. Bu sıralarda dünya siyasetinde önemli değişikler oluyordu. 19.yüsyılın sonlarına doğru Osmanlıların üzerideki İngiliz etkisi azalmıştı. Bunun üzerine Osmanlıların yeni hamisi gelişmekte olan Almanya oldu. 1888'de Deutsche (Doçe) Bank, Osmanlı İmparatorluğu’na girdi ve Anadolu Demiryolları’nın yapımını eline geçirdi. Osmanlı Ordusu’nun yapılandırılması Alman subaylarına verilmeye başlandı. Bunun üzerine 1907'de Rus-İngiliz anlaşması yapıldı. 1909'da iktidara geçen Enver, Talat ve Cemal Paşalar Almanların hemen her istediklerini yaptılar ve Panslavizm'e karşı Pnaturanizm'i çıkardılar. (Panturana Dağıstan da giriyordu.)
 

Bu sıralarda Kafkasya'da, 1905 Rus-Japon savaşında Rusya'nın yenilmesi fırsat bilinerek bir isyan daha çıkarıldı ama bu da bastırıldı. 1913'de egemenler halkın geniş arazilere el koydular. Bunun üzerine onbini aşkın Adige "Dzeliko" ırmağı bölgesinde feodallerle ve onları destekleyen Çar ordusuyla çarpıştı. Ayaklanmanın öndegelenleri Sibirya'ya sürüldü. Bu yıllarda, devlet tarafından "asi, hırsız, haydut" diye adlandırılan, halkın Abrek dediği kimseler Çarlık otoritesine karşı koyuyorlardı. Bunlar resmi yerleri ve zenginleri soyup, elde ettiklerini halka dağıtıyorlardı.

1.Dünya Savaşı’nda Osmanlı yöneticileri "romantik" düşlerini gerçekleştirmek üzere (Turan için) 4. Ordu’yu kurdular, ancak Kafkas Cephesi’nde çeşitli yenilgilere uğramaktan kurtulamadılar. Şubat 1917'de başlayan devrim üzerine Rus Ordusu çözülmeye başladı. Devrim üzerine 3 Mayıs 1917'de Terekkale (Vladikafkas) de Halk Kurultayı toplandı ve bir icra organı (Birleşik Kuzey Kafkasya ve Dağısan Dağlıları Birliği Merkez Komitesi) kuruldu. 18 Eylül 1917'deki ikinci toplantıda kurultay "Kuzey Kafkasya Ulusal Müessesan Meclisi" adını aldı ve Kuzey Kafkasyalıların siyasi bir oluşturduğuna karar verildi. Kuzey Kafkasya Merkez komitesi, 20 Kasmı 1917'de Rusya'dan ayrıldığını ve bağımsız bir devlet olduğunu ilan etti. Resmi kurumlara, bankalara, okullara, vs. ulusal bir yapı verildi. Bundan memnun olmayan Kazaklar ve Ruslarla çeşitli çatışmalar oldu. Güney Kafkasya'da ise Gürcü, Ermeni ve Azerilerden oluşan Transkafkas Federasyonu kuruldu. Bu federasyonun savunması (ulusal kuvvetleri) yok gibiydi.
 

Brest-Litovsk anlaşmasıyla Batum, Ardahan ve Kars'ı Sovyetlerden alan Osmanlılar saldırıya geçtiler. Bunun üzerine 22 Nisan'da Transkafkas Federatif Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etti. Almanlar ve İngilizler Bakü'nün Osmanlılar tarafından işgal edilmesini istemiyorlardı. (Çünkü kendileri Bakü'yü işgal etmek istiyorlardı.) Bu yüzden Almanlar, kendi isteğiyle, Gürcüstan'ı "himaye" ettiler ve asker gönderdiler. Osmanlıların Ermenistan’ı işgali İngiliz hareketini engelleyeceği için bu hareket Almanlar tarafından desteklendi. Kuzey Kafkasyalılar ise İstanbul'a yardım istemek için bir heyet gönderdiler ve 11 Mayıs 1918'de bir nota ile, bütün devletlere Kuzey Kafkasya’nın bağımsızlığını ilan ettirdiler. Bunu 26 Mayıs'ta Gürcüstan, 28 Mayıs'ta da Azerbaycan ve Ermenistan'ın bağımsızlıklarını belirtmeleri izledi. Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, bu üç devlete çeşitli kereler konfederasyon önerdiyse de kabul edilmedi. 8 Haziran 1918'de Kafkas devletleri ve Osmanlılar arasında iyi dostluk ve iyi komşuluk anlaşması yapıldı. Ancak bu sırada Osmanlı Ordusu Kafkasya'ya girdi. İsmail Berkok, Mithat Paşa ve Muzaffer beyler Kuzey Kafkas yerli kuvvetlerini organizeye başladılar. Gürcüstan üzerinden ilerleyemeyen Osmanlılar, Azerbaycan üzerinden ilerlediler ve 15 Eylül'de Bakü'yü işgal ettiler. Sovyetler, Almanların savaşı kaybetmeleri üzerine Osmanlılarla aralarındaki Brest-Litovsk anlaşmasını bozduklarını ve Osmanlıların Kafkasya’dan çıkmaları gerektiğini bildirdiler. Ancak 6 Ekim'de Derbent alındı ve 13 Ekim'de şehre Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti bayrağı çekildi. Osmanlılar savaşı kaybettiler ve Mondros antlaşmasıyla Kafkasya'dan çıkmak zorunda kaldılar. Bunun üzerine 17 Kasım'da İngilizler Bakü'yü işgal ettiler. İngilizlerin desteğindeki Denikin'in işgal ettiği yerlerde 1919'da İnguşlar, 1920'de Dağıstanlılar isyan ettiler. ancak bu isyanlar bastırıldı. Sovyetler bu savaşlarda Kafkasyalıları destekledi. Mart 1920'de Beyaz Orduların direnişi kırıldı ve Kızılordu bütün Kafkasya'yı işgal etti.

 

1917'de Çarlık Rusyasının, 1923'de de Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla, Kafkasya’nın bu devletlerle ilişkileri sona erdi.