Not: Bu
makale, CircassianCanada Forumlarımızdaki
Mashadov ve Barış
başlıklı konuyla
ilişkilidir. Değerli katılımcımız sayın İhsan Berkhan tarafından
gönderilmiştir. (CC)
23/24
Şubat 1944‘de, Kızılordu’nun 26.kuruluş yıl dönümünün
Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde
şenliklerle kutlandığı gece, Nazilerle işbirliği
yaptıkları suçlamasıyla tüm Çeçen-İnguşların bir gecede
Kazakistan’a, Sibirya’ya sürgün edildiklerinde o henüz
doğmamıştır. 21 Eylül 1951’de Kazakistan'ın Osakarovski
kentine bağlı Sakay köyünde, sürgünde dünyaya gelir. Ata
toprağı Kafkasya’ya duyulan özlemle dillendirilen
ninnilerle, şarkılarla tanışır.
Sürgünden 13 yıl sonra, 9 Ocak 1957 tarihinde, Yüksek
Sovyet’in kararıyla Çeçen-İnguşların tekrar yurtlarına
dönmelerine izin verildiğinde; Sovyetler Birliği
Komünist Partisi’nin 20. Kongresi’nde Başkan Kruchev’in,
bir ulusun topyekün sürgününden dolayı Stalin’i
Leninizm’den sapmakla suçladığı ve sürgünü “canavarca
hareket” olarak nitelediği günlerde; özerk
cumhuriyetleri lağvedilerek 580 bin kişi olarak sürgüne
gönderilen Çeçen-İnguşların 225 bininin yeniden
yurtlarına dönerek Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti’ni kurdukları tarihte, Aslan Mashadov,
henüz beş buçuk yaşında bir çocuktur. Ninnilerde
şarkılarda duyduğu , hayalini kurduğu dağı, havası,
suyuyla ülkesindedir artık.
1972'de Tiflis Askeri Topçu Akademisi'nden, 1981'de de
Kalinin Topçu Akademisi'nden mezun olur… Macaristan'da
Albay rütbesiyle görev yaparken ordudan istifa ederek
Çeçenya’ya döndüğünde tarih 1992 ‘yi göstermektedir.
Aslan Mashadov’u anlayabilmek için dönemim olaylarını,
kısaca hatırlamakta yarar olacaktır.
21 Aralık 1991 de . Sovyetler Birliği’ resmen dağılmadan
bir yıl önce 24-27 Kasım 1990 da toplanan Çeçen Ulusal
Kongresi’nde kongre başkanlığına o sırada Sovyet
Kızılordu Hava Tuğgenerali olan Cahar Musayeviç Dudayev
getirilmiş ve Kurultay egemenliğini 26 Kasım 1990’da
ilan etmiştir. Bir gün sonra yani 27 kasım 1990
tarihinde ise Doku Zavgayev’in başkanı olduğu Çeçen
İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti,
Çeçen-İnguş ülkesi üzerindeki tüm egemenlik haklarının
özerk cumhuriyet kurumlarına ait olduğunu açıklamıştır.
6 Eylül 1991 de Çeçen-İnguş Yüksek Sovyeti ve Hükümeti,
Çeçen Ulusal Kongresi’nce yapılan darbe ile
dağıtılmıştır. 27 Ekim 1991’de yapılan devlet başkanlığı
seçimlerine %70 oranında katılım olmuş ve katılanların
%85’nin oyu ile Dudayev, devlet başkanı seçilmiştir.
Çeçen muhalefet liderleri ve Rusya Federasyonu Yönetimi
seçimlerin silahların gölgesinde, şaibeli bir ortamda
yapıldığını ileri sürmüşlerdir. Çeçen Ulusal
Kongresi’nin mutlak çoğunluk sağladığı yeni meclis
tarafından 1 Kasım 1991‘de ülkenin bağımsızlığı ilan
edilmiştir.30 Kasım’da ise referanduma giden İnguş
halkı tercihini Rusya Federasyonu’na bağlı kalmaktan
yana kullanmış ve federasyona bağlı özerk bir cumhuriyet
olmuştur.
Bu süreçte görüş belirten ve miting yapan grupları 5
ana kategoriye ayırmak mümkündür:
1) Şeriatçılar,
2) Demokratlar,
3) Koşulsuz bağımsızlık yanlıları,
4) Rusya Federasyonu’ndan ayrılmak isteyen ama
Sovyet’e bağlı kalmak isteyenler,
5) Rusya Federasyonu’na bağlı kalmak isteyenler.
Bu gruplar içerisinde koşulsuz bağımsızlık yanlısı grup
içerisinde yer alan Waynah Demokratik Partisi gerek bu
sürecin bu şekilde yaşanmasında, Çeçen Ulusal
Kongresi’nde ve bağımsızlık ilanında kararlı, organize
ve silahlı yapısıyla belirleyici olmuştur. Kongrenin ve
Dudayev’in halkın gözündeki popülaritesinin artmasında
kuşkusuz Çeçen-İnguş Yüksek Sovyeti Başkanı Doku
Zavgayev’in Ağustos 1991’deki darbe girişimi
karşısındaki tutarsız davranışlarının ve halkın gücünü
yanına almak yerine çözümü Moskova’da aramasının da
rolü büyük olmuştur.
“Otonom (özerk) cumhuriyetlerin ve özerk bölgelerin
halkları Sovyetler Birliği’nden ve Sovyetler
Birliği’nden ayrılan diğer cumhuriyetlerden ayrılmayı
istedikleri takdirde bu konuda karar alabilirler;
ayrıldıktan sonra da ülkelerine devlet hukuk statüsünü
belirlemekte serbesttirler” hükmü SSCB‘nde kabul edilen
3 Nisan 1990 tarihli yasanın 3.maddesinde yer
almaktadır. Ayrıca, Rusya Federasyonu Üst Kurulu 12
Temmuz 1990 tarihinde devletin bağımsızlığı konulu
deklarasyonu ile Çeçenya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını
da tanımış olmaktadır.
Buna rağmen bağımsızlık ilanına karşı, Rusya Federasyonu
Merkez Yönetimi 8 Kasım 1991’de 9 Kasım’da başlamak ve 9
Aralık’ta sona ermek üzere 1 aylık olağanüstü durum ilan
ederek, Dudayev’i yakalamak üzere özel komando gücünü
Grozny havaalanına göndererek tepkisini ortaya
koymuştur. Bu tepkiye karşı Dudayev’de, sıkıyönetim,
seferberlik ve askeri durum yönetimi uygulayarak yanıt
vermiştir.Ayrıca, halk Dudayev’i yakalamak için
gönderilmiş özel seçilmiş 622 kişilik komando birliğini
etkisiz hale getirmiş ve sağ olarak ve silahlarından
arındırarak Kuzey Osetya Yönetimi’ne teslim etmiştir.
Aralık 1991’den itibaren Çeçen Cumhuriyeti’ne karşı
Rusya sıkı bir ambargo uygulamaya başlamış, ambargonun
kaldırılmasına yönelik girişimlerin sonuçsuz kalması
üzerine Dudayev yönetimi, kendi ambargosunu uygulamaya
başlamış ve Çeçenya’dan Rusya’ya petrol sevkıyatını
durdurmuştur. 17 Mart 1992’de onaylanan Çeçen Anayasası
ile farklı dinlere de mensup olsalar herkese eşit
haklar ve olanaklar öngörülmüş, Çeçence ve Rusça resmi
dil olarak kabul edilmiş ve çifte vatandaşlık hakkı
tanınmıştır. Ambargo, herkesi etkileyen işsizlik ve
güvenlik sorunu nedeniyle, ancak kesinlikle Çeçenlerin
bir baskısı olmadan, 50 bin civarında Rus’un Cumhuriyeti
terk etmesine rağmen 200 bin Rus, gerek ülkeleri olarak
benimsedikleri için ve gerekse gidecek yerleri ve
paraları olmadığı için Çeçenya’ da yaşamaya devam
etmiştir.
Ancak, Dudayev yönetimince Çeçenya’daki Rus azınlığa
gösterilen ya da İnguşların ayrılmasına ve Rusya
Federasyonu’na bağlanmasına gösterilen hoşgörünün Çeçen
muhalefetine gösterilebildiğini söylemek ise
imkansızdır. Dudayev yönetimi, iktidarını düzlüklerin
eğitimli şehirleşmiş ve Sovyetleşmiş seçkinlerinden daha
az gelişmiş ve geleneksel olarak daha Rus ve Sovyet
karşıtı olan Güney’in dağlı tayplarına ( klanlarına)
aktararak, sağlamlaştırmıştır.
Hiçbir ülkenin resmen tanımadığı Çeçen İçkerya
Cumhuriyeti’ndeki üç yıllık de facto bağımsızlık
döneminde toplam nüfusun %50 sinin işsiz olduğu, memur
ve emeklilerin maaşlarını alamadıkları, fabrikaların
çalışmadığı, güvelik sorununun baş gösterdiği ve halkın
büyük çoğunluğunun Rusya Federasyonu’ndan tam
bağımsızlığı savunmadığı ve buna inanmadığı herkesçe
bilinen gerçeklerdir.
1992 yılında Dudayev’in çağrısı ile Çeçenya’ya gelen
Mashadov, 1994 yılında, önce Çeçenya Genel Kurmay Başkan
yardımcılığına, daha sonra ise Genel Kurmay
Başkanlığı’na getirilmiştir. Boris Yeltsin’in 1994
sonunda Çeçenya’ya müdahale kararı iktidarıyla
muhalefetiyle Çeçen halkının Dudayev etrafında
birleşmesi sonucunu doğurmuş, Dudayev’in 4 bin kişilik
dinci ağırlıklı militanlarından oluşan askeri gücü bir
anda 30 bin kişilik gerçek orduya dönüşmüştür. 1994
sonunda başlayan savaşta, gerek Çeçen tarafında ve
gerekse Rus tarafında ağır kayıplar meydana gelmiştir.
Sivil-askeri yerleşim yeri ayrımı yapmadan bombalar
halkın üzerine yağdırılmış, kentte küçük çocuklar bomba
sessinden ninnilerle -bir daha uyanmamak üzere-
uyumuşlardır. Haziran 1995’de Şamil Basaev
önderliğindeki bir grup silahlı Çeçen eylemcinin Güney
Rusya’daki Buddennovsk kentindeki bir hastaneyi
basmasından, Ocak 1996’da Dudayev’in damadı Salman
Raduyev’in Dağıstan’ın Kızılyar kentindeki bir hastaneyi
basmasından, Çeçen başkenti Grozni başta olmak üzere bir
çok kent ve köyün bombalarla yerle bir edilmesinden ve
Dudayev’in bombalı bir saldırı sonucu öldürülmesinden
sonra savaşın gittikçe çığırından çıkması üzerine Rusya
Federasyonu generallerinden Aleksandre Lebed ile Çeçen
Genel Kurmay Başkanı Aslan Mashadov arasında 31 Ağustos
1996 tarihinde eşit koşullarda barış anlaşması
imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre Çeçenistan’ın statüsü
2001 yılı sonuna kadar görüşmeler yolu ile
belirlenecektir. Bu anlaşma Rusya devlet başkanı Boris
Yeltsin tarafından da onaylanmış böylece Çeçenya’nın
meşruiyeti Rusya Federasyonu’nca da kabul edilmiştir. 27
Ocak 1997’de Çeçenya devlet başkanlığı için yapılan
seçimde Aslan Mashadov seçmenin %69 oyunu alarak devlet
başkanı seçilmiştir. Eski Yüksek Sovyet başkanı
Zavgayev’in ülkeyi terk ettiği için katılmadığı seçimde,
Mashadov, seçime katılan 4 aday arasında Rusya’ya karşı
ılımlı tek adaydır.
Rus askerlerinin çekilmesinin ardından denetimsiz pek
çok silahlı grubun varlığı Mashadov’un düzeni
sağlamasında büyük bir engel olmuştur. Bu gruplarca
kaçırılan yabancıların kurtarılmasında Mashadov oldukça
çaba göstermiş ve bunda da büyük oranda başarılı
olmuştur. Gürcistan ile ilişkilerde de Dudayev’in aksine
bir yol izlemiş ve iyi bir diyalog kurarak iki ülkenin
sınır kapılarının açılmasını sağlamıştır. Kuzey Kafkasya
cumhuriyetlerinin liderleri ise başlangıçta Çeçenya’da
ki işgalin durdurulması ve soruna görüşmeler yolu ile
çözüm bulunması konusundaki bir bildiri dışında ” komşu”
ve “kardeş” Çeçen halkını kaderiyle baş başa
bırakmışlardır.
Mashadov, 1999 yılı başlarında bir açıklama yaparak
Çeçenya’da üç yıl içerisinde şeriata dayalı bir sisteme
geçileceğini duyurmuştur. Bu açıklaması dahi diğer
şeriatçı komutanlarca yeterli görülmemiş ve şeriata bir
an önce geçilmesi gerektiği yönünde çağrı ve baskılarını
artırmışlardır. Hatta Şamil Basayev öncülüğündeki bir
grup, Dağıstanlı şeriat yanlılarının da desteğini alarak
Bağımsız Dağıstan İslam Devleti’ni ilan etmiş ve bununla
da yetinmemiş müslümanları Rusya’ya karşı cihada
çağırmıştır.
Bu olayla; Mashadov’un akılcı direnişi ve barışçı
liderliği ile sürdürmeye çalıştığı “bağımsızlık” ağır
darbe almıştır. Başlangıçta Dudayev liderliğinin tüm
zaafları ve uzlaşmaz kişiliği ile darbe yiyen
“bağımsızlık, 1994 müdahale kararının hemen ardından
Çeçen halkının kenetlenmesiyle, yüz binlerce insanın
ölmesiyle, yüz binlercesinin mülteci konumuna düşmesiyle
ve ülkenin yaşanmaz hale gelmesiyle yüceltilmiş ve
Mashadov’un elleriyle tarihe yazılmıştır. Basayev’in
Dağıstan macerasıyla, kanla yazılan tarih sayfaları,
gıptayla bakılan, “cesaret” sözcüğü ile anılan, saygı
duyulan Çeçen imajı, kendi kaderini belirleme hakkı
tanınmadığı için meşru müdafaa hakkını kullanan halkın
onuru hoyratça harcanmaya başlanmıştır. Bu olayı ve
ardından Rusya kentlerinde, 250 kişinin öldüğü terör
eylemlerini gerekçe göstererek Putin (2001 yılını
beklemeksizin) Çeçenya’ya müdahale kararı almıştır. Bu
karar doğrultusunda Rus askeri 2 Ekim1999’da Çeçenya’ya
girmiş ve Başkent Grozni’yi ele geçirmiştir.
2000 yılında Viladimir Putin, Çeçenya’nın Moskova’dan
idare edileceğini açıklayarak Mashadov’u devre dışı
bırakmıştır. Rusya, eski Çeçen müftüsü Ahmet Kadirov’u
Çeçen Hükümeti’nin başına getirmiştir.Bu karar savaşın,
kaosun, terörün sürmesinde menfaati olanların işine
yaramıştır. Ürdünlü İbn-i Hattap başta olmak üzere,
Afganistan, Bosna-Hersek gibi ülkelerde savaş tecrübesi
edinmiş eylemcilerin de katılımıyla Çeçenya’da
“bağımsızlık” yerini “terör”e bırakmaya başlamıştır.
İster “direniş” diyelim, isterse “terör”, ister
istihbarat örgütlerinin yönlendirmesi, isterse
eylemcilerin inisiyatifi, ister eylemcilerin
“acımasızlığı”, isterse Rus güvenlik güçlerinin ve
yöneticilerinin “basiretsizliği” diyelim bu durum
yüzlerce ilgisiz, masum, sivil, halkın zarar görmesi
sonucunu doğurmuştur: 23 Ekim 2002 tarihindeki tiyatro
baskınından sonra , -bu tarihe kadar dolaylı da olsa
süren- Mashadov ile Rusya’nın arasındaki temaslar
kesilmiştir. Mashadov’un teröristlerle bir ilgisinin
olmadığını açıklamasına rağmen, bu açıklamalar Rusya
tarafına inandırıcı gelmemiştir. İnandırıcı gelmemesinin
de nedenini Mashadov’un diğer gruplar üzerindeki
kontrolü tam olarak sağlayamamış olmasında aramak
gerekir
Eski Rusya Parlamentosu Başkanı Ruslan Hasbulatov
(Çeçen), Kasım 2002’de halkın ve entelektüellerin bir
araya gelmesini engelleyen faaliyetlere dikkat çekerken,
binlerce insanın ölümünden Mashadov, Basayev, Hattab
yanında Rus Hükümeti’nin de -yürütülen yanlış
politikalar nedeniyle- sorumlu olduğunu dile
getirmiştir. Şamil Basayev ise Hasbulatov’un savaşın
durdurulması yönündeki çabalarına saygı duyduğunu ancak
tek katıldığı beyanının “Rusya ve İçkerya (Çeçenya)
arasında 200 bin ceset bulunması ve tek devlet olmanın
mümkün olmadığı” yönündeki beyanları olduğunu
açıklamıştır.
1 Eylül 2004’de gerçekleştirilen ve Basayev’in
üstlendiği ve Rus güvenlik güçlerinin operasyonu
sırasında 350’ye yakın sivilin yaşamını yitirdiği
Beslan’daki okul baskınından dolayı Rus yönetimi Basayev
ile birlikte Mashadov’u da sorumlu tutmuş hatta başına
10 milyon dolar ödül koymuştur. Buna rağmen Mashadov
“savaş bitince yasadışı faaliyetlerde bulunanlar
mahkemeye sevk edilecek” diyerek Basayev’in
yargılanacağını ima etmiş, kendisinin terör eylemlerine
destek vermediğinin önemle altını çizmiştir. ''Şamil,
Ruslara karşı savaşta tüm yolların mubah olduğunu
düşünüyor, ben bu görüşü kabul edemem'' diyen Mashadov
ayrıca hiç bir zaman Çeçenistan'ı terk etmediğini ve
ülkenin ''tüm bölgelerini'' düzenli olarak ziyaret
ettiğini de belirtmiştir.
23 Şubat 2005’de yani Çeçen-İnguş halkının topluca
Stalin tarafından sürgüne gönderilmesinin
61.yıldönümünde Mashadov “savaşı ancak bizim iyi
niyetimiz ve irademiz durdurabilir” diyerek savaşı sona
erdirmek için müzakerelere başlama teklifinde
bulunmuştur “Putin ile yüz yüze ve dürüstçe yapılacak 30
dakikalık bir görüşme bu savaşı sona erdirmeye yeter,
böylece Putin’e ne istediğimizi anlatabiliriz. Çünkü,
bence Putin, bunlardan haberdar değil, Putin’i
danışmanları yanıltıyor..” diyen Mashadov, Çeçenlerin
sadece güvenlik, Rusya’nın ise Kafkaslarda bölgesel ve
askeri çıkarlarını korumak istediğini belirtmiştir. Bu
röportajın yapıldığı günlerde Avrupa Parlamentosu ve
AGİT’de Moskova'yı barışa zorlamak için hazırlık
yapıyordu. Rus Asker Anneleri Komiteleri de İngiltere’de
bulunan Çeçen temsilci Ahmet Zakayev ile Londra'da
görüşmüştü.
Devlet Başkanlığı’nın normal süresi 2001 yılında dolan
Mashadov, yeni seçim yapılamadığı ve Rusya tarafından
yapılan seçimlere de dahil edilmediği için görevini
sürdürmeye çalışıyordu, ancak Rusya’ya yaptığı barış
görüşmelerine başlanması istekleri, kendisini de
“terörist” listesine koyan ve kırmızı bültenle aratan
Putin tarafından dikkate alınmamıştır. Mashadov’un bu
teklifine iki hafta sonra 8 Mart 2005 tarihinde
düzenlenen bir suikastla cevap verilmiş, Aslan Mashadov
öldürülmüştür. Mashadov’un aslında iki gün önce Ramzan
Kadirov’un adamlarınca yakalandıktan ve sorgulandıktan
sonra öldürüldüğü ancak, kan davasına sebebiyet vermemek
için böyle bir senaryo yazıldığı da iddia edilmektedir.
Mashadov’un ölüm haberi yerli ve yabancı basında geniş
yer almıştır: Özellikle Mashadov’un barışçı kişiliği ve
barış masasına oturulabilecek tek Çeçen direnişçi olduğu
konusunda benzer görüşler ileri sürülmüştür.
Sonuç olarak;
Mashadov’un kim tarafından ve ne şekilde öldürüldüğü
kuşkusuz önemli olmakla birlikte Mashadov’un ölümünü
kimlerin istediği ve bu durumdan kimlerin karlı
çıkacağını düşündüğü sorusuna cevap aramak bizi doğru
çözüme yaklaştıracaktır. Mashadov’un ölümünü/devre dışı
bırakılmasını savaşın devamında çıkarı olanlar
istemiştir. Peki savaşın devamında çıkarı olanlar
kimlerdir? Bu soruya doğru yanıtı bulabilmek için,
‘’savaşın devamında çıkarı olmayanlar kimlerdir’’
sorusuna yanıt vermek gerekir.
Gerek Çeçenya’da ve gerekse diasporada,
Bağımsız-Demokratik bir Çeçenya isteyenlerin de,
Özerk-Demokratik bir Çeçenya isteyenlerin de savaşın
devamına ilişkin bir istekleri ve çıkarları yoktur.
Rusya Federasyonu halklarının da bu savaşın devamını
için istek ve çıkarları yoktur. Genel olarak Türkiye,
ABD, AB, Gürcistan, Abhazya ve diğer dünya halklarının
da bu savaşın devamında çıkarları yoktur.
“(…) Bakü-Grozni-Novoroski petrol boru hattına karşı
çıkan bazı bölge ülkeleri, ABD yönetimi ve çok uluslu
petrol şirketleri, Güney Osetya ve Abhazya’yı sınırları
içerisinde tutmak isteyen Gürcistan yönetimi, Hazar
denizindeki mevcut statünün değişmesini istemeyen İran,
Çeçenistan’da terörle beslenen gruplar, Çeçen-Rus
savaşının uzamasından karlı çıkacak olanlardır”
denilebilir.
Bunun yanında Basayev’in “terör”ünün , ”şeriat”ının da
Rusya’nın “kuralsız” savaşımının bir sonucu olduğu
söylenebilir. “Sürekli barış çağrısı yapan Aslan
Mashadov'un katledilmesinin gerçek sebebi, Putin'in,
kafasındaki "Büyük Rusya'yı" oluşturabilmek için barışa
değil, savaşa ihtiyacı olmasıdır.” denebilir.
“Çeçenlerin federal güçlerle karşıtlığı savaşçılarla
yaşadıkları karşıtlıktan daha güçlüdür” de denebilir.
Büyük oranda doğru olan bu saptamalar ne yazık ki; savaş
öncesi sadece 1.000.000 nüfusa sahip Çeçenya’da , 45
bini çocuk 250 bin sivilin öldüğü, 400 bininin mülteci
konumunda yaşadığı, alt yapıları dahil şehir ve köylerin
önemli bir kısmının yerle bir edildiği, her türlü insan
hakları ihlalinin yaşandığı ve yaşanmakta olduğu ve tüm
bunlar olurken dünyanın “sessiz” kaldığı gerçeğini
ortadan kaldırmamaktadır.
Waynahların (Çeçen-İnguş-Tuş) bir kısmının Gürcistan’da
yaşadığı bir kısmının da Rusya Federasyonu’na bağlı
Özerk İnguş Cumhuriyeti’nde yaşadığı; bir kısmının Rusya
Federasyonu’na bağlı Özerk Çeçen Cumhuriyeti’nde
yaşadığı; bir kısmının “bağımsız” Çeçen (İçkeriya)
Cumhuriyeti’ni kurmak için savaştıkları, bir kısmının
göçler ve savaşlar nedeniyle dünyanın dört bir yanına
dağılmış olmaları karşısında çözüm, daha fazla ayrışma,
çatışma ve savaş olamaz. Ancak, Çeçenya’nın SSCB’ndeki
özerk konumundan daha geride bir konumu; Rusya
Federasyonu’nun bir eyaleti olması da kabul edilemez.
300 yıllık savaşa rağmen 70 yıllık Sovyet ortak geçmişi
de göz ardı edilemez. İnsanlık suçu işleyerek, insanlık
suçu işleyenler durdurulamaz. Laik-demokratik bir sitem
hedeflenmeden çeçen halkının hak ettiği bağımsızlığa
ulaşılamaz, ulaşılsa bile korunamaz. Küreselleşen dünya
da -çeşitli bahanelerle- Afganistan’ın, Irak’ın işgal
edildiği bir zamanda, kuruluş itibariyle üniter devlet
yapısına sahip Türkiye için bile “Kürt Sorunu“nun iç
sorun olarak görülmediği bir ortamda, özerk statüden
anayasal hakkını kullanarak bağımsızlığa yönelen Çeçen
halkını “Çeçen sorunu, Rusya’nın iç sorunudur” diyerek
yalnız bırakmak kabul edilemez. Ancak bu gerçeklik
dünya emperyalizminin ne kadar belirleyici, ne kadar
organize ve ne kadar “paylaşımcı” olduğunu göstermesi
açısından ibretle değerlendirilmelidir.
Çözüm önerisi olarak;
1) Çeçenya’daki savaş derhal durmalıdır.
Waynahların tek bir millet olduğu bilinciyle Çeçen’in
Çeçen’i öldürmesine son verilmelidir; Çeçen’in Rus’u,
Rus’un Çeçen’i öldürmesine de. Taraflar arasında
ateşkes sağlanmalı; Birleşmiş Milletler ya da
tarafların onay vereceği bir başka uluslar arası gücün
gözetim ve denetiminde görüşmeler başlamalıdır.
2) Çeçenya ve Rusya karşılıklı olarak
birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı göstereceklerine
ve terörist eylemde bulunmayacaklarına dair taahhüt
vermelidir.
3) Çeçenya bağımsız olmalı ve bağımsız
kalmalıdır. Bağımsız bir devlet olarak Bağımsız
Devletler Topluluğu’na girmelidir.
4) Bağımsız, laik ve demokratik bir Çeçenya,
Bağımsız Türkiye ve Bağımsız Rusya arasında barış,
dostluk ve ticaretin köprüsü olmalıdır.
Arzu edilen genel olarak budur. Ancak yine de
Çeçenya’nın bağımsız olmasına ya da özerk statüde Rusya
Federasyonu’na katılmasına, mülteci kamplarında ve ülke
dışında yaşayanlar dahil Çeçenya halkı karar vermelidir.
Bunun için BM veya AB gözetiminde referandum
yapılmalıdır.
Yukarıda üç bent halinde sıralanan çözüm önerilerinin
bir hayal olarak kalmaması için başta Çeçen aydınları
olmak üzere, Rus, Kafkas ve Türk aydınlarına, BM’ye,
uluslar arası hukuka ve insan haklarına saygılı dünya
kamuoyuna büyük görevler düşmektedir. Nükleer
santrallerin, çevre kirliliğinin, doğal felaketlerin,
açlığın, depremlerin, savaşların, artık tüm dünyayı
ilgilendirdiği gerçeği karşısında aydınlara düşen
görev, olaylara yaşadığı ülkenin “iç işi” penceresinden
değil dünyaya bir bütün olarak bakmak olmalıdır.
Tarihteki kahramanlıkları , direnişleri her ne kadar
övgüyü hak etse de artık Çeçenlerin; Waynahların,
Kafkasyalıların, teknolojisiyle, bilim adamlarının
başarısıyla, kültür ve sanat zenginliğiyle, ticari ve
ekonomik zenginliğiyle, turizmiyle, emeğe, insana ve
doğaya saygısıyla anılmalarının zamanı gelmiştir. Bu
uğurda çaba sarf ettiğimizde, 45bin uyuyan çocuğun
kulaklarına ninniler, melodiler gelir de belki, belki
bizi bağışlarlar. Aslan Mashadov’u anlamanın, anlatmanın
ve yaşatmanın en doğru yolu –sanırız- budur.
(Bu
çalışma JİNEPS Gazetesi'nde yer darlığı nedeniyle
dipnotsuz olarak yayınlanmıştır.)
TAYMAZ E. , ”Çeçenistan Bunalımı: Ulus altı ve
Ulus üstü Kimlikler Arasında” Birikim, sayı 70, Şubat
1995, s.28 ;
ULUDAĞ M., ”Çeçen bağımsızlık Hareketi ve
Sonuçları”, Özgür Üniversite Forumu, sayı 10 (Kafkaslar
ve Orta Asya), Ocak-Mart 2000, s.112 ; “Özellikle
Dudayev hükümeti İnguş halkının kendi kaderini
belirlemesini kabullenmiş ve İnguş Cumhuriyeti’nin eski
Çeçen-İnguş ÖSSC’den ayrılmasını ve Rusya bünyesinde
kalmasını kabul etmiştir. Dudayev’in bu tür davranışı
için bir çok siyasal neden olsa gerek ama henüz
görünürde kendi ulusal azınlığından kendi rızasıyla
ayrılan başka bir devlet daha var mı? Belki yalnızca
eski Çekoslovakya’daki Havel-Klaus hükümeti...”
ILLARIONOV A., LVIN B., ”MN” Gazetesi,
1995,no.13, Çev.SÜER, Ö.A, Almanak Çeçen Fenomeni-
Yayının Adı:Çeçenistan’a Özgürlük, sayı 1, Uluslar arası
Çeçen Haber Ajansı (Dına-Press), s.63 “Çeçen
Parlamentosu her ne kadar daha sonra Dudayev tarafından
dağıtıldıysa da bu durum eski SSCB topraklarında hiç de
olağan dışı sayılamaz” görüşü için bkz: ILARIONOV,A.,LVIN,B.,Çev.SÜER,Ö.A.,
a.g.e, s.62 ULUDAĞ M., a.g.e,s.113; Farklı bir
istatistik için Bkz: “Seçimlere 458.144 seçmen katıldı
ve bu toplam seçmenlerin %82’sine tekabül ediyordu.
Dudayev oyların %90.1 ini, toplam seçmenlerin de yüzde
63’ünü oluşturuyordu.”
ILARIONOV A., LVIN B., makalesi, Çerkesler ve
Avrasya Eylemi, Yeni Kafkasya Gazetesi Yayınları, s.153
Benzer sınıflandırma için Bkz: KUTLU,T.C.,
a.g.e., s.458 “Hukuksal yoldan ilk olarak Dudayev
sapmıştır.İktidara geldikten hemen sonra bağımsızlık
ilan ederek tüm Çeçenistan halkına ait olan bir hakkı
kendine mal etmiştir. Rusya’nın bu bağımsızlığı kabul
etmemesi için her türlü gerekçe vardı.bağımsızlığa
ilişkin genel görüşmeler ve Çeçenistan’da genel
referandum yapılması gibi koşullar öne sürebilirdi.
Dudayev rejiminde pek çok olumsuz yön olabilir, ancak
müdahaleyi haklı gösterecek bir harekette bulunmamıştır.
Rus hücumu Çeçenistan’ da gerçekten insani bir felakete
neden olmuştur. Ne uluslar arası ne de ulusal hukukta
Çeçenistan’daki askeri amaç ve yöntemleri haklı
gösterecek bir şey yoktur. Rusların büyük çoğunluğu için
bu ülkede yaşam koşulları ve keza devletin garanti
altına aldığı hak ve özgürlükler, bu devletin
yönetim-devlet olarak parlak görünmesinden çok daha
önemlidir. Ancak kendi çıkarlarını böylesi kan dökücü
bir yöntemle onaylatan bir devlet, yurttaşlarına
katlanılabilir bir yaşam temin edecek, hatta bu yönde
bir çaba girişiminde bulunabilecek durumda değildir”
VOEDOVSKİ,K., OBSE İnsan Hakları Uluslar arası
Daimi Kongresi Organizasyon Komitesi Üyesi “Zov Predkov”
Gazetesi (Dağıstan Cumhuriyeti), No.3,1995, Çev.SÜER,Ö.A.
a.g.e.,s.70
ÖZEN,Ö., AKINHAY,O., Çeçenistan: Yok sayılan Ülke
, Everest yayınları, 2002, s.563
KUTLU, T.C., Çeçen Direniş Tarihi,
2005,Anka,s.449 ve bu sayfada atıf yapılan diğer
kaynaklar.
KUTLU T.C., a.g.e, s.462 “Bu ambargo sonucunda
cumhuriyet nüfusu yasal gelirlerinden yoksun bırakılmış,
yasa dışı eylemlere girişmeye zorlanmıştır. Ancak,
silah, kaçakçılık ve mali belge suçlarının, ilke olarak
Moskovalı ‘ortaklar’ (Stavropol,Krasnodarsk) olmadan
gerçekleşmeyeceği de kuşku götürmez...”
ILLARIONOV A., LVIN B., Çev.SÜER,Ö.A.,
a.g.e.,s.63
ULUDAĞ M., a.g.e.,s.114 Bu hoşgörünün altında
yatan nedenin de seçim hesapları olduğu ileri
sürülmektedir. Bkz:ÖZEN,Ö.,AKINHAY,O., Çeçenistan : Yok
sayılan Ülke , Everest yayınları, 2002, s.561,d.not.164
ÖZEN,Ö.,
AKINHAY,O., a.g.e.,s.561 ;
SAKWA,R.Chechnya: The Pre-politic of Partition,Working
paper No.4,Londra Uluslar arası İlişkiler
Merkezi,2001,s.4 “Milliyetçilerin tüm ideolojik
ataklarına ve Rus – karşıtı söylemlerine rağmen 1994’de
nüfusun sadece yüzde 16’sı Rusya Federasyonu’ndan tam
bağımsızlık yanlısı idi” . ÖZEN,Ö., AKINHAY,O.,
a.g.e.,s.574 ; GRAMMATIKOV,V.N.,”The Russian
Intervention in Chechnya in December 1994 ; Issues and
Decision-making “, Journal of Slavıc Military Studies,Aralık
1998,No.11,s.119 “..Yeltsin 1994 sonlarında gösterdiği
ve kendisine hiçbir yarar getirmeyen cesaret ve
kararlılığı 1991 sonlarında ya da 1992 başlarında
gösterebilseydi, henüz iyi silahlanmamış Dudayev
yönetimi devrilebilirdi...”
ULUDAĞ M., a.g.e.,s.133 Bazı kaynaklarda
Dudayev’in 24 Mayıs 1996 da füze saldırısı ile
öldürüldüğü belirtilmektedir. ULUDAĞ,M.,a.g.e,s.129
bazı kaynaklarda ise 21 Nisan 1996 tarihinde öldürüldüğü
belirtilmektedir.İLKNUR,M.,”Çeçen Direnişi” yazı
dizisi,Cumhuriyet, 29.9.2004 ,s.9
İLKNUR, M. , ”Çeçen Direnişi” yazı
dizisi,Cumhuriyet, 29.9.2004 ,s.9 “Çeçenya'da 1997'de
yapılan devlet başkanlığı seçimlerinde 'ılımlı müslüman'
ya da 'laik' profiliyle, radikallerin gözdesi Şamil
Basayev'i sandığa gömmüştü. AGİT dahil 41 uluslararası
kuruluş seçime 'adil' ve 'demokratik' notunu vermişti.
Hatta Rusya lideri Boris Yeltsin, sözde düşmanı
Mashadov'a tebrik mesajı göndermişti. Yeltsin,
Mashadov'la bir dizi ikili anlaşmaya imza attı aa
Yeltsin bu anlaşmalara, uluslararası toplum da
Çeçenya'nın demokratik iradesine ihanet etti...”RADİKAL
Seçime katılan 4 aday şunlardır: Yeltsin’le yapılan
ateşkes görüşmelerinde Çeçen tarafını temsil eden
Selimhan Yandarbiyev , aşırı dini kesimin adayı Şamil
Basayev , Başbakan yardımcısı Movladi Udugov ve Genel
Kurmay Başkanı Aslan Mashadov, dayev bir yandan
Gürcistan’dan bağımsızlık mücadelesi veren Abhazya’ya
Şamil Basayev önderliğinde 500 kişilik gerilla grubuyla
destek verirken, öte yandan Gürcistan devrik lideri
Gamsahurdia’ya sığınma hakkı vermişti.
İLKNUR,M., Çeçen Direnişi” yazı dizisi,
Cumhuriyet, 29.9.2004 ,s.9 Ekim 2002 de Moskova’da
tiyatro basılmış, 800 sivil rehin alınmış,bunun üzerine
Rus güvenlik güçlerinin içeriye gaz sıkarak
müdahalesiyle 129 rehine gazdan zehirlenerek ölmüş ,41
eylemcide öldürülmüştür.Aralık 2002 de Rus yanlısı çeçen
hükümetinin merkezine intihar saldırısı düzenlenmiş , 72
kişi ölmüştür.Nisan 2003 de Başkent Grozni de bir yolcu
otobüsü uzaktan kumandalı mayınla patlatılmış, 8 kişi
yaşamını yitirmiştir.Mayıs 2003 de bomba yüklü kamyon
ile resmi bir binaya saldırı düzenlenmiş, bu saldırıda
60 kişi yaşamını yitirmiştir.Aynı şekilde Çeçenya’nın
-Rusya tarafından tanınan- Devlet Başkanı Kadirov’a
karşı yapılan intihar saldırısında 18 kişi yaşamını
yitirmiştir. Temmuz 2003’de Moskova’da bir rock
konserine düzenlenen iki ayrı saldırıda toplam 17 kişi
hayatını kaybetmiştir. Ağustos 2003’de bir hastaneye
kamyonla düzenlenen intihar saldırısında aralarında
yaralı Rus askerlerinin de bulunduğu 50 kişi
ölmüştür.Aralık 2003’de Güney Rusya’da bir yolcu trenine
düzenlenen intihar saldırısında 44 kişi ölmüş,
Moskova’daki National Otel önünde bir kadın intihar
komandosunun kendini havaya uçurmasıyla 5 kişi ölmüştür.
Şubat 2004‘de Moskova metrosuna yerleştirilen bomba
sonucu 41 kişi yaşamını yitirmiştir.Mayıs 2004 de
Grozni’de stadyuma düzenlenen bombalı saldırıda
Çeçenistan Devlet Başkanı Kadirov ve 24 kişi yaşamını
yitirmiştir.Ağustos 2004’de aynı havalimanından kalkan
iki yolcu uçağı birkaç dakika arayla düşmüş, 90 kişi
ölmüştür. Eylül 2004 de Kuzey Osetya’nın Beslan kentinde
bir okulu basan teröristler ve çoğu çocuk 340 civarında
insan operasyon sonucunda öldürülmüştür. (
İstatistikler: Cumhuriyet,29.9.2004,s.9)
PRİMAKOV,Y.M, 11 Eylül ve Irak’a Müdahale
Sonrası Dünya, Doğan Ofset yayınları, İstanbul, 2004,
s.186
HASBULATOV,R. “Çeçenistan’daki durum Üzerine”,
ÖZEN,Ö.,AKINHAY,O., a.g.e ,s.436,437
BASAYEV,Ş., “Demogoji Değil Barış” , ÖZEN,Ö.,AKINHAY,O.,
a.g.e,s.443
CUMHURİYET, 25.09.2004
HÜRRİYET, 2.10.2003
HÜRRİYET, 3.2.2005
(Yerli ve yabancı basında yer alan Mashadov’un ölümü ile
ilgili haberlerin derlenmesinde, Hürriyet, Radikal ve
diğer bazı web sayfalarından yararlanılmıştır) Ramazan
Kadirov (Rus yanlısı Çeçen yönetiminin başbakan
yardımcısı): Başkent Grozni yakınındaki Tolstoy-Yurt
köyünde 8 Mart'taki operasyonun Nozhay-Yurt'ta yakalanan
bir Çeçen militanın verdiği bilgiyle yapıldığını
söyledi. İnsan hakları örgütlerinin raporlarında adı
'gaspçı, fidyeci ve adam kaçırıp işkence yapan kişi'
diye geçen Kadirov'un senaryosu şöyle: "Güvenlik güçleri
Mashadov'u sağ yakalamak istiyordu, ancak korumasının
silahının kazara ateşlenmesi sonucu öldü. Küçük bir
sığınakta saklanıyordu."
Zakayev "Bu, Putin'in kişisel savaşıydı. Mashadov onun
kişisel düşmanıydı. Mashadov, teröre terörle yanıt
verenlere karşıydı büyük bir kayıp ama Putin'in sandığı
gibi bizim için ölümcül bir darbe değil. Kremlin için
ölümü yaşamından daha tehlikeli olacaktır. Kafkasya'da
durum kontrolden çıkabilir." Çeçenya Devlet Savunma
Komitesi ise anayasa gereği komitenin ülkeyi yönetecek
yetkili organ olduğunu hatırlatıp, "Tüm komutanlar
belirlenen savaş planını uygulamaya devam edecek"
açıklaması yaptı.Basayev ise, "Hiçbir kurala bağlı
kalmaksızın savaşımız sürecek" diyerek Rusya'ya karşı
'terör' eylemleri dahil 'kendisinin meşru gördüğü' her
yola başvuracaklarını söyledi. Movladi Udugov (Çeçen
savaşçıların ideologu eski Enformasyon Bakanı) ise,
"Moskova ile barış görüşmesi yapacak adam kalmadı" dedi.
Wall Street Journal (ABD) gazetesi: Mashadov'un
yaptıklarıyla Atatürk gibi olabileceğini yazdı. Thomas
de Waal'in 'Bir Vatanseverin Ölümü' başlığıyla kaleme
aldığı yazıda, Çeçen liderin 'terörist' ya da 'haydut'
olmadığı anlatılarak, 'Askerlikten siyasete giren
Mashadov, umutlar sönmemişken, ulusunu yeniden ayağa
kaldıran Çeçen Atatürk'ü olabilirdi" ifadeleri
kullanıldı. ” Hürriyet “...Rus gizli servisi FSB,
ayrılıkçı Çeçen Lideri Aslan Mashadov’u Tolstoy-Yurt
kasabasında gizlendiği sığınakta öldürdü. Mashadov’un
ölüm haberini alan Putin, ’İyice kontrol edin. Öldürülen
gerçekten Mashadov mu?’ emrini verdi. Bir başka iddiaya
göre ise Mashadov iki gün önce Ramzan Kadirov’un
adamları tarafından öldürüldü.” Heralt Tribüne: “Yanlış
Çeçen Öldürüldü” Kommersant'a açıklama yapan Birleşik
Rusya Partisi milletvekili Arkadi Baskaev, Mashadov'un
öldürülmesinin bir talihsizlik olduğunu belirterek,
''Onun ölümü şimdi çok erken oldu. Kendisiyle 1995
yılında birkaç kez görüştüm. Onunla sorunları
çözebilirdiniz. Ayrılıkçı liderlerden şimdi sadece
(Şamil) Basayev kaldı. Mashadov'un aksine Basayev ile
hiçbir şey hakkında görüşemezsiniz ve Basayev
Mashadov'un yerini alamaz'' dedi. Boris Berezovski
(Sürgündeki Rus işadamı ) de yaptığı açıklamada,
Mashadov'un öldürülmesinin ''aptalca'' olduğunu ifade
ederek, ''Kremlin savaşı sürdürmek ve Rusya'yı imha
etmek istiyor. Rusya'da terörü artıracak bu olay,
Kremlin'in aptallığı yüzünden yapıldı'' diye konuştu.
Abdulhalim Sadulayev: Bugün, Aslan Mashadov’un ölmüş
olması bizim için çok büyük kayıptır ve herkes bunu
biliyor. Ama ne kadar iyi insan olsa da, o sadece
halkından biri. Bunun için liderlerin göçü Direnişin
tümünü durdurmaz. Hayatta kalanlar mücadeleye devam
edecekler.
İLKNUR,M., a.g.m., Cumhuriyet,29.9.2004, s.9
ULUDAĞ,M., a.g.e., s.130 Mashadov’un
öldürülmesiyle İlgili 12 Kafkas Vakıf ve derneklerinin
ortak basın bildirisinden.
PRİMAKOV, Y.M., a.g.e.,s.179 |