Yazılı tarihi olmayan halklar için söylenceler ve halk
türküleri bir anlamda tarih görevini üstlenir. Çerkesler
de yazılı tarihi olmayan bu halklardan birisidir.
Çerkeslerin geçmişinde hiç bir önemli olay yoktur ki,
hakkında bir türkü, bir ağıt vb. söylenmemiş olsun.
Başka bir deyişle hiç bir Adige türküsü yoktur ki
kaynağında bir yaşanmış olay olmasın, bir yaşanmış
gerçeğe dayanmasın.
Neğume Şora'nın ‘Adige Halkının Tarihi’ adlı kitabında
geçen türküler ve bu türkülerin kaynağına ilişkin
anlattığı olaylar söylediklerimizi doğrulayan güzel bir
örnektir.
Türkülerin, ağıtların Adige halkının yaşamında her zaman
çok önemli bir yeri olagelmiştir. Çocuk doğduğunda
sevinç ve mutluluk türküleri (nacjen.. ya da nacden) ile
karşılanır, beşiğe yatırıldığında (guşekıu vuered) ile
uyutulur, yürümeğe başladığında (tl|e teuve vuered) ile
yürütülürdü.
Evlendirirken (nısaşe - şıaueyişij vuered) ile, gelin ve
kaynananın ilk karşılaşmasında (ipeteh|ıe vuered),
savaşa giderken (zıavue-l|ığe vuered) ile gidilir,
yaralılara (ş|ıepşıakuıe vered) dinletilirdi. Bir insan
öldüğünde onun hakkında (feyepl| vuered) söylenir bu
şekilde adı ölümsüzleştirilirdi.
Aynı türkülerde olduğu gibi huehıu (dilek) Adigelerin
dilinden hiç düşmeyen bir başka anlatım biçimiydi.
Her önemli işe (uehıu peıuble huehıu) ile başlanırdı
mutlaka.
Di th|a (tanrımız)
Th|aşhue (yüce yaratan)
Psınş|e teue (çabuklaştır)
F|ı teuate (iyilikle anlatılsın)
A yij|ımk|ıe yeğauıble(sağ le ile başlat)
A semeguk|ıe yeğauıh (sol le ile bitirttir)
Uzınşağek|ıe Kadğalej| (sağlık ile kazandır)
Guf|ıeğuek|ıe dığaşhij (mutluluk ile yedir)
Biz burada ağırlıklı olarak eski Adige türküleri ve
ağıtlarına değineceğimiz için bu konuya fazlaca
girmeyeceğiz.
Sözlü kültürün korunmasında büyükler defter görevi
görmüşler ve diğer toplumlarda olduğu gibi Çerkeslerde
de bu tür türküler, dilekler ve söylenceler unutulmaması
için büyükten küçüğe özenle aktarılarak devam
ettirilegelmiştir.
Çerkeslerde sözlü kültürün yeni kuşağa sevdirilmesi,
yaygınlaştırılması ve aktarılması için her yıl bu konu
ile ilgili bir büyük eğlence düzenlenir her alanda en
iyi olan seçilerek çeşitli ödüllerle, eyerli güzel
atlarla, işlemeli kılıçlarla ödüllendirilirlermiş. Bu
tür yarışmaların en sonuncusunu görme şansına sahip olan
yaşlılarımızdan H|ıemğuokue H|ıajbiy'nin bu konu ile
ilgili anlattıklarını dinleme ve kaleme alma fırsatı
olmuş, yazılı şekle de dönüştürülmüştür.
Adige türküleri (özellikle de eski türküler) söylenmesi
ve öğrenilmesi oldukça güçtür. Bunun nedenleri, bu
türkülerin söz ve müzik olarak birbirinden çok farklı
biçimlerde olabilmesi, sözlerin arasında hiç bir anlama
gelmeyen çeşitli sesler ile eşlik ediliyor olmasıdır.
Ancak burada dikkati çeken bir önemli konu, koro halinde
eşlik ederek söylenen bu bölümün asıl o müziğin
iskeletini oluşturuyor ve sözleri giydirerek sararak
şiirden şarkıya dönüştürüyor olmasıdır.
İkinci olarak eski Adige türküleri genel olarak gurup
halinde söylenen ve bu nedenle de iki ayrı bölüm halinde
olan türkülerdir. Solistin veya solistlerin söylediği
bölüm,gurubun eşlik ettiği bölüm. Bu iki bölüm müzik
olarak birbirinden çok ayrı ve hatta tamamen birbirinden
bağımsız olabilmektedir işte bu nedenledir ki eski Adige
türkülerinin hepsi, türkünün (ya da sözlerin) makamı ve
ondan ayrı olarak koronun makamı olmak üzere ikiye
ayrılmaktadır. Bu türlerin pek çoğunda koronun söylediği
bölüm, müziğin baskın ve belirleyici bölümünü oluşturur.
Bu söz konusu tür, en eski Adige türküleridir ve
guruplar halinde avlanırken, savaşırken söylenmiş ya da
Adigelerin Hıristiyan olduğu ve büyük guruplar halinde
ayin yaptıkları çok eski dönemlerden kalma türkülerdir.
Bu tür türkülerden koroyu çektiğinizde o türkü yarım
gibidir.Türkünün ya da ağıtın sözlerinin yanı sıra işte
bu koronun söylediğini ezberleyip söylemek gereğidir
eski Adige türkülerinin söylenmesini öğrenilmesini
zorlaştıran şey.
Buna karşın atalarımız bunları yaratmış, yaşatmış ve
kendilerinden sonra gelen kuşağa aktararak bu güne
getirmişlerdir.
Aslında Nart destanlarını şöyle kısaca bir anımsarsanız,
sözleri, müziği ve hatta dünyanın en eski halklarından
olduğumuzu belgelemesi bakımından yukarıda anlatılmış
olanlara en güzel örnektir. Albek Aves ilk olarak eski
Adige türkülerini ve söylencelerini derlediği sırada,
bir yaşlının ağzından "Büyük Ramses ile çalakılıç
savaşanların çocuklarıyız" diye başlayan bir türkünün
sözlerini kaleme almıştı.
Eski Adige türkülerinde bunun benzeri pek çok ipucu
vardır halkımızın yeryüzünün en eski halklarından ve
kültürlerinden biri olduğuna ilişkin.
Noğuma Şora derlediği eski Adige türküleri ile bunu daha
da net ortaya koymuştur. Ancak bunların ne yazık ki
yalnız sözleri var müzikleri hakkında bir bilgi yoktur.
Başlarken söylediğimiz gibi eski Adige türküleri,
dilekleri (HuaHuıe), söylenceleri halkımızın tüm
geçmişine ilişkin bilgiler içeren birer sözlü tarihtir.
İşte bu nedenle bu bizim tarihimiz olduğu kadar,
dilimiz, töremiz, bizi tanıtan armamız, üzerimizdeki
giysimiz, onurumuz, sesimiz ve sonuçta tüm
geçmişimizdir.
Sözlü tarihimizi araştırıp öğrenmek ve halkımızın
tarihte hak ettiği yeri alması için yararlanmak
görevimiz, yeryüzünde tek bir Adige kalıncaya kadar
korumak namus borcumuzdur.
|