|
|
................... |
|
................... |
’’TOPAL OSMAN OLAYI’’ KİTABINA ELEŞTİRİYE YANIT... |
Cemal Şener |
|
|
................... |
|
|
“Topal Osman Olayı”
adlı araştırmam kitap olarak yayınlanalı tam 10
yıl oldu. İlk basımı 1992 de yapılmıştı. Bu
kitabı en çok Giresunlular, Osman Ağa’nın
hemşehrileri sevdi. Kitap bugüne dek 5 baskı
yaptı. Yani yaklaşık 25 bin kitap okuyucuya
ulaştı. Buna; Cumhuriyet gazetesinin
güzel bir hizmeti olan “Aydınlanma Dizisi”nde
yayınlanması sırasındaki yaklaşık 55 bin adet basımı da
eklenince toplam 80 bin adet “Topal Osman Olayı”
kitabının okur eline ulaştığını söyleyebiliriz. Bu sayı
böyle bir kitap için minik bir “rekor” sayılabilir.
Yayına sunulan her kitabın beğeneni, seveni, öveni
olduğu gibi beğenmeyeni, sevmeyeni, eleştireni de
olabilir. Bu durum gayet anlaşılır bir durumdur.
Bundan sanırım 2 yıl önce, Konrat- Adeneor Vakfı’nın
Antalya- Side’de düzenlediği bir yuvarlak masa
sempozyumuna katılmıştım. Değerli bilim adamı Prof. Dr.
Ahmet Taner Kışlalı’da vardı. (Işık içinde yatsın)
ABD’de doktorasını yapmış genç bir sosyal bilimci ile
yan yana oturmuştum. Kendisi o sırada Ankara- ODTÜ’de
öğretim üyesi idi. Kendisi ile ilk defa karşılaşıyordum.
Masada ismimi okuyunca; “Cemal Şener bildiğimiz Cemal
Şener mi Hani Çerkes Ethem Olayı, Topal Osman Olayı
kitaplarının yazarı olan mı?” Diye sevinç ve şaşkınlık
ile sormuştu. Bende evet demiştim. O’da bana; “Siz benim
hayatımı kurtardınız biliyor musunuz” demişti. Neden
diye sorunca; kendisinin ABD’den ODTÜ’ye geldiğinde
“Mahalli Tarih” çalışması yaptığını bu konu ile ilgili
hiç çalışma, belge, bilgi olmadığını, bu alanın çok
ihmal edilmiş, bakir bir alan olduğunu söyledi. Ardından
da; “Sizin Topal Osman ve Çerkes Ethem kitapları bu
çalışmada benim hayatımı kurtardı. Bu kitaplarla
tanışmasaydım bu tür Sosyal Tarih çalışmasından
vazgeçecektim. Size bu nedenle çok şey borçluyum. İyi ki
o çalışmaları yapmışsınız” dedi. Elbette bu konuşma beni
mutlu etmişti.
Ülkemizde, gerçekten bu tür çalışmalar yok denecek kadar
azdır. İnsan araştırıcı olarak adeta; “iğne ile kuyu
kazmak” zorunda kalır. Bu tür çalışmaları sürdürmek için
ekonomik ve sosyal olanakların dışında; “Eyüp sabrı” ve
kalplere sığmayacak “bilim aşkı” gereklidir.
Çerkes Ethem Olayı kitabı, siyaset bilimi disiplininde
benim master tezim idi. Konu ile ilgili bu güne kadar
yayınlanmış kitap sayısı üçü geçmez. Topal Osman Olayı
ile ilgili de bugüne kadar yayınlanmış benimki dışında
iki kitap vardır. Birincisi; yörede Giresun’da bir
öğretmen Erden Menteşoğlu’nun yazdığı bir kitapçık.
Diğeride Kadir Mısırlıoğlu adlı bir yazarın yazdığı,
Topal Osman ve Mustafa Kemal karşıtı bir kitaptır.
Topal Osman Olayı kitabının araştırma safhası yaklaşık
beş yıl sürdü. Tahminen 5- 6 kez bölgeye gittim. Sahada
bizzat gözlemlerde bulundum. Yaşlı kuşaktan onlarca kişi
ile konuştum. Halk arasında değişik kesimlerden
insanları dinledim. Bu gözlemlerden dört kişi ile
yaptığım söyleşiyi fotoğrafları ile kitabın ekler
bölümüne koydum. Konu ile ilgili adeta bir “Osman Ağa
Fotoğraf Arşivi” oluştu. Konu ile ilgili direkt veya
dolaylı ulaşabildiğim tüm kaynakları okudum.
Topal Osman Olayı ile ilgili; TBMM tutanakları ve konu
ile ilgili yayınlanmış tüm kitaplara başvurdum. Bu durum
kitabı okuyanlarca görülecektir. M.Kemal Atatürk, Ali
Fuat Cebesoy, Rıza Nur, Falih Rıfkı, Rauf Orbay, Mahir
İz, Feridun Kandemir, Mahmut Goloğlu, Hasan İzzettin
Dinamo, Sabahattin Selek, Doğan Avcıoğlu, Tevfik
Bıyıklıoğlu başvurduğum kaynaklardan bazılarıdır.
Kitap 208 sayfa olup iki bölümden oluşuyor. Birinci
Bölüm; 122 sayfa. 52 dipnot kaynakça ile anlatım kısmını
oluşturuyor. 90 sayfa ise “belgeler” kısmını oluşturuyor.
Bu kısımda röportajlar dışında Türkiye’de latin harfleri
ile bu kitaba konuluncaya dek hiçbir yerde yayınlanmamış
Osmanlıca’dan çevrilmiş toplam 41 belgeden oluşuyor. Bu
belgelerin 31 tanesi “Atatürk Arşivi”nden alınmış
Osmanlıca ve çevirisi yer alan belgelerdir. 10 tanesi
ise o yıllarda Osmanlıca çıkan yani; 1922,1923
yıllarında yayınlanan gazeteler olan “İleri”, “Vakit”, “Vatan”,
“Tevhid-i Efkar” gibi gazetelerde konu ile ilgili çıkan
haber, yorum, köşe yazısı ve röportajlardan oluşuyor.
Bunlar arasında; Suphi Nuri İleri’nin, Ahmet Emin
Yalman’ın, Ahmet Şükrü’nün yazıları ilk defa latin
harfleri ile bu kitapta yayınlandı. Ahmet Emin Yalman’ın
“Osman Ağa İle Mülakat” adlı söyleşi ilk defa yayınlandı.
Tümü yıllarca süren arşiv çalışmalarının , emeğin
ürünüdür.
Kitabın tümü okunduğunda; Karadeniz’deki Kuvayi
Milliye’nin Emperyalist işgale ve yerli işbirlikçilerine
karşı Topal Osman önderliğinde verilen dişe diş bir
mücadele olduğu görülecektir. Topal Osman, Karadeniz’de
Mustafa Kemal’e verdiği “ikrar”ını hiçbir şartta
bozmamış ve “ikrar” uğruna günü gelmiş ölümü bile göze
almıştır. Topal Osman, Karadeniz sahilinde; ulusal
direnişin, laikliğin, Cumhuriyetin bayrağını yükseltmiş
bir Kuvayi Milliye komutanıdır. Hataları olmamış mıdır?
Olmuştur. Onlar eleştirilmez mi , elbette eleştirilir.
Kutsalların bile eleştirildiği dünyalılarca, sosyal ve
siyasal önderler eleştirilmez mi? Elbette eleştirilirler.
CUMHURİYET GAZETESİ’NDE TOPAL OSMAN OLAYI
Cumhuriyet gazetesi, “Aydınlanma Dizisi” adını verdiği
dizide önce benim yazdığım; “Çerkes Ethem Olayı” adlı
kitabımı ardından da, “Topal Osman Olayı” adlı kitabımı
verince bazı kişiler bu durumdan rahatsız oldular.
Özer Ozankaya, “Bildiren” dergisinde “Topal Osman Olayı”
kitabı ile ilgili yazısını başta Cumhuriyet gazetesi
olmak üzere bazı dergilere gönderiyor. Bunların çoğu
yazıya sayfalarında yer vermiyor. Bu yazıyı “Bildiren
dergisi” yayınlanmaya değer görünce haberdar oldum.
İşlerimin yoğunluğu nedeniyle Haziran- Temmuz 2001
tarihinde yayınlanan yazıyla bir yıl sonra olsa da
düşüncelerimi okuyucu ile paylaşmak istiyorum.
Özer Ozankaya’yı 1968’li yıllardan beri tanırım.
Yazdıklarını izlerim. Benim babam yaşındadır. Yaş olarak
hocam sayılır. Doğrusu bu denli ham, hafif bir
eleştiriyi Sayın Ozankaya’dan beklemezdim. Cumhuriyet
gazetesi ile ilgili bir problemi varmı, yokmu bilmiyorum.
Ama o problemde restleşmeyi benim üstümden yapmamalıydı.
Gelelim Ozankaya’nın eleştirilerine... Topal Osman Olayı
kitabı için diyorki; “değil Cumhuriyet Aydınlanma
Dizisi’nde yer almak herhangi bir kitap olarak basılmaya
bile değmeyecek bir yayın.”
Sevgili okuyucu, Tanrılar bizi Özer Ozankaya ve O’nun
gibilerin demokrasi ve düşünce özgürlüğü anlayışından
korusun.
Bir kitaptaki bazı düşünceleri beğenmeyebilirsiniz.
Medeni tavır o düşünceleri eleştirmektir. Ama onu
yasaklamak değildir. Üstelik Cumhuriyet gazetesi Yayın
Kurulu’nu ve başta değerli yazar İlhan Selçuk’u da bu
kitabı adı geçen dizide yayınladıkları için eleştiriyor.
Bu kadarla da yetinmiyor, Atatürkçülük, laiklik,
demokrasi, düşünce özgürlüğü adına O’nları yönlendirmeye
çalışıyor. Hem de bu yanlış tercihlerinde onları kınıyor.
“herhangi bir kitap olarak basılmaya bile değmeyecek bir
yayın”, basmakla ne denli büyük bir “günah”
işlediklerini yazarak sadece yazarı değil, Yazı
Kurulu’nu da küçümsüyor. Düzeylerini basite, hafife
alıyor. Kraldanda kralcı bir tavır alıyor.
Kitabı hazırlarken hangi kaynaklara başvurduğumu sizlere
vermeye çalıştım. Ama Sayın Ozankaya kitap için
eleştirisinde; “Her şeyden önce ciddi herhangi bir
kaynağa dayanmadığı gibi” diyor. Halbuki, kitabın 208
sayfasının 90 sayfası konu ile ilk defa yayınlanan
orijinal kaynaklardan oluşuyor. Diğer metin kısmı ise
yine konu ile ilgili önemli olan tüm kaynakları okuyucu
ile paylaşıyor. O halde Sayın Ozankaya’nın amacı emek
verilerek üretilen bağın üzümünden tad almak değil,
yemek değil, amaç her şartta bağcıyı küçümsemek,
aşağılamak yani dövmek... Böylece kendi “önemi” artmış
olacak.
Topal Osman Olayı kitabı 1992 yılında yayınlandı. Bizde
nasılki Doğu Anadolu’lu veya Güneydoğu Anadolu’lu olan
herkese Kürt gözü ile bakılırsa yakın zamana kadar hatta
şimdi bile Karadeniz’li olan hemen hemen herkese ise Laz
gözü ile bakılıyordu. Yirmiyi aşkın araştırma kitabının
yazarıyım. Kitap yazılırken izlenmesi gereken
metodolojiyi iyi bilirim.
Kitabımda; Topal Osman Olayı ve Ulusal Mücadele’nin
örgütlenmesi öncesi kısaca Karadeniz Bölgesi Tarihi’ni
okuyucuya genel kültür olarak vermek istedim. Böyle
olunca Karadeniz’in Tarihi’nde Lazları, Gürcüleri,
Rumları v.s. görüyorsunuz. Gündeme Karadeniz’in etnik ve
dinsel yapısı ve değişimi geliyor. Bu durumu kısaca
araştırmama yansıttım.
Bu bilgileride aldığım kaynakları belirterek verdim.
Örneğin; Lazların Tarihi ile A. Tandilava/ M.
Vanilişi’nin kitabını Evliya Çelebi’yi, Claude Cahen’i,
Prof, Dr. Faruk Sümer’i, Prof. Dr. Tayyip Gökbilgin’i,
Prof. Dr. Micharl T. Mecher’i, Trabzon Tarihi’ni (1954)
yazan Kemal Karadenizli’yi, Of Tarihi’ni yazan Hasan
Umur’u, ünlü coğrafyacı Strabo’yu, Ksenefon’u, Ebul Feda
ve İbni Sait gibi Arap tarihçileri, Bryer, Bedii,
Kartlisa gibi klasik tarihçileri kaynak olarak verdim. (Belki
yeni baskılarda tarihçe ile ilgili bu bilgilere gerek
olmayabilir.)
Sayın Ozankaya; Laz kelimesinden rahatsızlığını ifade
ediyor. Halbuki Evliya Çelebi; Trabzon için “Laz
Vilayeti” diyor. Osmanlı’da Doğu Karadeniz’e “Lazistan”
deniyor. Atatürk Arşivi’nde Doğu Karadeniz ile ilgili
yazışmalarda “Lazistan Mebusu” ifadesi kullanılıyor.
Örneğin; Atatürk Arşivi’nde , 14.01.1921 de Rize’den
“Mustafa Kemal Hazretleri”ne başlığı ile “Lazistan
Mebusu Osman” imzalı yazı gelebiliyor. TBMM’de Ziya
Hurşit ve O bölge milletvekillerine “Lazistan Mebusu”
deniyor.
Sayın Ozankaya, eleştirdiği kitabın yazarını ise hiç
tanımadan çala kalem eleştiri yazmıştır. Çünkü tanısa
etnik ve dinsel ayrımların siyasallaştırılmasına ne
denli karşı olduğunu hem çeşitli yazılarında hemde YÖN
FM de yaptığı onlarca radyo programında bilgilenebilirdi.
Bu bilgilerden nasiplenmediği için aslı astarı olmayan
eleştiriler yapmıştır.
“Vahidettin’in, Mustafa Kemal’i İngilizlere karşı
savaşmakla görevlendirdiğini öne sürüyor.” Diye benim
yazdıklarımı yorumlaması ise bilgisizlik değilse art
niyetten başka bir şey değildir. Bu olayı yıllardır
Ozankaya’nın iddiasının tersini savunan biriyim. Laz ve
Pontus konusundaki iddialar gibi bu konudaki spekülatif
iddialarda ,Topal Osman kitabı okunduğunda asılsız
olduğu görülecektir.
Araştırmamda; Mustafa Kemal- Ali Şükrü çatışması ve
Topal Osman’ın Ali Şükrü’nün hayatına son vermesi olayı
da nesnel bakış açısı ile verilmeye çalışılmıştır. Sayın
Ozankaya’nın bu konudaki eleştirisi de hiçbir maddi
kaynağa, diğer iddiaları gibi dayanmamaktadır. O’nun bu
kitaba karşı ön yargılı yaklaşımı kitapta 90 sayfalık 1.
El belgeler olduğu halde O, bu belgeleri ; “kimi belge
fotokopileri, yazarın asıl amacının ne olduğunu örtmeye
yetmeyecek iğretilikler olarak sayılmak gerekir” demes i
ile daha da sırıtıyor.
Neymiş yazarın “iğretilikleri”. Topal Osman konusu ile
ilgili Türkiye’de ilk defa 208 sayfalık bir kitapta 90
sayfalık 1. Elden kaynağı okuyucu ile paylaşmak mı?
Yoksa; “iğretilik” sözcüğü ile anlatılmak istenen böyle
bir çalışmaya Sayın Özer Ozankaya’nın bakış açısı mı?
İkinci seçenek olayı ifade için daha uygun bir seçenek
gibime geliyor.
Sayın Ozankaya eleştirisini; “demokratik Türkiye karşıtı
bu tür yayınlar...” diyerek kitabımı itham etmektedir.
Tabi burada birincisi; Sayın Ozankaya’nın demokrasi
anlayışı ortaya çıkıyor. İkincisi ise, her nedense benim
kitabımı ve yazarını “demokratik Türkiye karşıtı” diye
birilerine hedef gösterme, karalama, çamur atma
çabasının çok açık olarak görüldüğüdür.
Sayın Ozankaya’nın bu tür yayınları “Türkiye karşıtı”
görmesi kendisinin ne kadar çok “demokrat”olmasında
yatmaktadır. Ama yazarın “demokratik Türkiye
karşıtı”görmesi ciddi bir suçlamadır. Bu suçlamayı yapan
bu iddiasının altında ezilmek zorunda kalır.
Çünkü; Türkiye kamuoyu; gardrop Atatürkçüleri’nide tanır,
çeşitli menfaat guruplarının çıkarları gereği Atatürk’ü
ve laik Cumhuriyeti savunanları da tanır. Ahmet
Yesevi’nin, Hacı Bektaş Veli’nin Anayurttan Anadolu’ya
getirdiği, Anadolu’da Türkmen karşıtı her tür zorba
düzene karşı Celalileri ve onların torunları olan
geleneği de iyi tanır.
Cemal Şener ve onun gibileri; Anadolu’da her tür
karanlık gidişe karşı büyük Türkmen kocası Pir Sultan
Abdal’ın, Karacaoğlan’ın, Dadaloğlu’nun ve son Celali
Mustafa Kemal’in aydınlanmacı geleneğinin iz
sürücüsüdürler. Devşirme aydın, devşirme laik, devşirme
Cumhuriyetçi ve devşirme demokrat değil, adeta genetik
Cumhuriyetçi, genetik laik, genetik demokrat, ve genetik
Kemalist’tirler. Bu böyle bilinmelidir. Kimin
‘’demokratik Türkiye karşıtı’’ olduğunu dün; Kuvvayi
Mücadele günlerinde gördüğümüz gibi , bugünde 28
Şubat’ta da yine Kuvvayi Milliyeci geneneğin karşısında
görüyoruz. Bu durum gerçek yurtseverlerin gözünden
kaçmamıştır. |
|
|
|
|
|
|
|