|
|
................... |
|
................... |
ABHAZYA ZAFER BAYRAMI VE ŞEHİTLERİMİZ |
CETAO Nadir Yagan |
|
|
................... |
|
|
14 yıl önce
Gürcistan silahlı güçlerinin Abhazya'yı
işgaliyle başlayan savaş, 30 Eylül 1993'de
Abhazya'nın zaferiyle sonuçlanmıştı. Geride beş binden fazla
şehit, binlerce yaralı, oğullarını yitiren analar,
arkasında oyuncaklarını bırakan çocuklar, duvarları
yıkılmış evler, kitapları tahrip edilmiş kütüphaneler,
ayakları kalmış köprüler, hala mayınlarla dolu ormanlar,
rehabilitasyona muhtaç insanlar, işsizlik, yedikleri
yemeği bitirmeye fırsat bulamadan varını yoğunu bırakıp
gitmek zorunda kalmış bugün hala Abhazya'nın başında
sorun olan mülteciler, ekolojik dengesi ve altyapısı
büyük ölçüde bozulmuş bir ülke kaldı
30 Eylül 1993 Abhaz halkının işgalcilere nihai darbeyi
vurduğu , kaderini kanı pahasına değiştirdiği gündür.
Bugün şehitlerimizi anma günü, bugün yüz yirmi bin
nüfuslu Abhaz halkının kendilerinden kat kat güçlü
işgalci Gürcü birliklerini nasıl durdurduğunu, savaşı
nasıl kazandığını yeniden hatırlama günü.Dünya
tarihindeki en haklı savaşlardan birinin kazanıldığı bir
gün bugün.
Tsıba Efkan, Abağba Bahadır, Kozba Vedat, Yeğoj Hanefi,
Argun Zafer'in kişiliklerinde Abhazyalı ve dört bir
yandan gelip savaşarak şehit olmuş tüm bağımsızlık
savaşçıları; İmdat, Cezmi, Necmi, Zahit, Alper, Yavuz,
Mehmet, Muharrem, Tayfun, Birgül, Olcay, Erhan, Tarık
Faruk, Hacarat, Sedat, Yusuf, Ersin, Okan, Sacit, Esef,
Ünal, Sırsır (Turhan), Hıcabi, Nasır, Soner, İbrahim,
Erim, Aslan, Ahmet, Orhan, Kayhan, Şendoğan, Arda, Özcan,
Ali, Janberk, Önder ve burada adını sayamadığım daha
yüzlerce gazi, hepsi vatan sevgisinin anıtlaşan
kahramanlarıdır!
Bugün onları hatırlamak bizim vefa borcumuz. Onların
inancı, en yok edici silahlardan daha güçlüydü.
Kalplerindeki büyük halk ve vatan sevgisinin ve
cesaretin ateşiyle işgalci dalgalarına sıradağ oldular,
Abhaz halkının kararan ufuklarına güneş olup doğdular.
Arkadaşlarımız, oğullarımız, kardeşlerimizdiler. Onlar,
umudumuz, yüz akımız, onurumuz ve gülüşümüz, savaşlarla,
soykırım ve sürgünlerle yok edilememiş ulusal
kimliğimizdiler.
Şehitlerimizi anmak, yok oluşa baş kaldırmaktır,dünyanın
her yerindeki emperyalist boyunduruğa, sömürgeci esarete
isyan etmektir. Onları anmak, Kafkas halklarının onurunu
yükseklere kaldırmak; ahlakı ve vicdanı
insanlaştırmaktır.
Şehitleri amaçlarından, ideallerinden ve ilkelerinden
bağımsız ele almak, anlamak ve anmak mümkün mü?
Şehitlerimizin bizler için önemi nedir?
14 yıl sonra yaşam içinde bunu nasıl algılıyoruz?
Değişik siyasi görüşlerden, değişik ekonomik tabanlardan
gelen bu kardeşlerimizi ölümün üzerine korkusuzca
götüren neydi, hangi gerekçelerdi?
Hangi amaç, hangi idealler, hangi siyasal çizgi, hangi
mecburiyet ya da dünya görüşü onları ölümün üzerine
yürüttü?
''Ben Eskişehir`den Abagba Bahadır, Apsuwa'yım. Dünyaya
Apsuwa olarak, Abaza olarak geldim. Vatanım faşist
işgalci Gürcü güçleri tarafından işgal edilince üzerime
vazife sayıp vatanımı savunmak için hemen buraya geldim.
Burası bizim anavatanımız, ata vatanimiz…
Devlet dairesinde çalışıyordum güzel bir geleceğim vardı
4 milyon maaş alıyordum. Diğer arkadaşlarımın da işi
gücü vardı. Türkiye`de kalsaydık burada ölmezdik, sakat
kalan arkadaşımız olmazdı, işimizle geçinirdik,
akşamları kahvemizde okeyimizi oynardık, sabah işe
giderdik bir de güzel bir kız bulup evlenirdik, bu
imkanlarımız vardı ama içimiz rahat etmedi. Buraya gelen
insanlar kendilerini buranın bu toprağın bir ferdi kabul
ettiler o yüzden geldiler .Şu unutulmamalıdır ki, faşizm
her zaman hüsrana uğramıştır. Gürcü faşizminin sonu da
hüsran olacaktır. Burası anavatanımızdır halkımızın
kaderini kendimiz belirleyeceğiz.'' diyen içi rahat
etmeyen Bahadır'ı, fedakarlık, vatana karşı sorumluluk,
ulusların kendi kaderini tayin hakkına inancı,
bağımsızlık, özgürlük idealleri ve kavramları dışında
anlamak, anlatmak ve anmak mümkün mü?
Efgan'ı gencecik yaşında, yola çıkan ilk grupla hiç
görmediği vatanına götüren 14 Ağustos'ta başlayan
direniş kıvılcımı, işgal edilmek istenen anavatanı ve
imha edilmek istenen kültürünün kurtuluş umutlarını
ateşleme çağrısı değildiyse neydi?
Hanefi'nin katılımı Kafkas halklarının kardeşliğinin
sembolü, Zafer’in, Vedat'ın direnişi teslimiyet ve yok
oluşa vurulmuş büyük bir tokat değil miydi?
Onların denizleri, dağları, yüz yılı aşkın sürgün
sürecini bile aşan vatan sevgileri, ateşleri insanımızın
başka topraklarda yok olmadığını, özgürlük ve
bağımsızlık ideallerinin yaşattığını ve bu ideallerin
dönülmezliğini anlatmıyor muydu?
Her aydın Abhaz'ın, Adige'nin bu sorular üzerinde
düşünmeleri şehitlere bağlılığın bir gereğidir.
Şehitlerimiz temsil ettiği değerler ve soylu idealleri
ile, çok yönlü direnişin, zalim karşısında boyun
eğmemenin,anavatana bağlılığın,tarih sahnesinde var olma
mücadelemizin onur ve umudun abidesidirler.
Onlar, öz ile söz arasındaki diyalektik bağ;yok oluşa
doğru gidişatı değiştirebilecek cesarete sahip
olduğumuzun fırtınalar yaratan sesidir.
Bahadir'ın sözleri bizlere içinde kaybolduğumuz yabancı
dünyalarda mücadele ruhu ve gücü ,sorumluluk
duygusu,uluslaşma inancı kazandırmalı,
zorlukları-bedelleri ne olursa olsun bizleri anavatana
doğru kararlı bir yürüyüşün ve onurlu bir yaşamın sahibi
yapmalıdır.
İçinde yaşadığımız yabancı dünyalarda yasaklar,ekonomik
ve siyasal globalizmin yanı sıra; medya, TV ve film
endüstrileri ulusal kültür bilincini kemirirken
çocuklarımıza geçmişi nasıl aktaracağımızı
düşündürmelidir. Bu sorun gelişmiş, devlet kurmuş
uluslar için bile söz konusuyken bizim kırk ayrı ülkeye
dağılmış halimizle nasıl direneceğimizi sorgulatmalıdır.
Bugün Efgan`in,Bahadır'ın,Vedat'ın,Hanefi'nin,Zafer'in
şahsında somutlaşan ideallere ve değerlere sahip çıkmak
her zamankinden daha fazla vazgeçilmez bir görev olarak
önümüzde durmaktadır.
Şehitlerimizin ideolojik çizgilerinin farklılığı
hakkında söyleyebileceklerimiz ne olursa olsun,onlar,
dünyada neo-liberalizmin, reformizmin “yükselen değer”
haline gelmeye başladığı zamanlarda,
halklarının,ülkelerinin kurtuluşu ve özgürlüğü davasına
her zeminde ve her zaman yürekten bağlıydılar.Yaşamları,
yaşamlarının her ayrıntısı bunun somut ve tartışmasız
kanıtıdır! hiçbir şey bu gerçekliği değiştirmez.
Bize düşen onların uğruna yaşamlarını feda edecek kadar
yüksek değer verdikleri vatanlarına barış ortamında da
sahip çıkmak , onurla taşıdıkları bağımsızlık,özgürlük
bayraklarını gelecek nesillere dek taşımak ve bu
ilerleyişi kesintisiz sürdürerek aziz hatıralarını yere
düşürmemektir.
Efganlar, Bahadırlar, Hanefıler, Zaferler tüm Abhazya
şehitleri, yolumuzu aydınlatan birer meşaledirler…
Samimi, cesur,fedakar ,onurlu ve ilkeli tavırları her
zaman uluslaşma yolunda mücadele ve yaşam bayrağımız
olmalıdır.
Özgürlük ve bağımsızlık için toprağa düşenler elbette
ölümsüzdür!
Abhazya'nın işgalden kurtuluşunun 14.yılı kutlu olsun! |
|
|
|
|
|
|
|