|
|
................... |
|
................... |
KAFKASYA’DA BİR DARGIN, BİR BARIŞIK HALKLAR, ERMENİ VE
KÜRTLER |
Naciye Saraç
Global Yorum
İnternet Dergisi |
|
|
................... |
|
|
"Tarih boyunca
Çarlık Rusya sının ve bilahare Sovyet
Rusya'sının denge politikası olarak
belirginleşen Ermeni-Türk veya Kürt-Türk
ihtilafları, Kafkasya’nın çok çeşitlilik arz
eden yapısı içerisinde olabildiğince
kullanılmaya çalışıldı ve halen kullanılıyor.
Büyük Ermenistan’ın
kurulması için her türlü desteği veren RF, Kuzey
Kafkasya’da ciddi bir Ermeni etkinliği yaratarak, Kafkas
halklarını sindirmeye yönelik sistematik çalışmalar
yapıyor. Rusya’nın bölgedeki geleneksel ve güvenilir
müttefiki olan Ermenistan da, bundan güç alarak, tarih
boyunca hakimiyet kuramadığı bölgelerde hakim olmak
amacıyla “Kafkasya ya Sistematik Göç” politikası
uyguluyor. Diğer taraftan, gerek eski Sovyetler Birliği
topraklarında yaşayan Kürtlerin sahip oldukları siyasi
ve kültürel avantajlar, gerekse PKK'nın bunlar kanalıyla
sağladığı askeri ve siyasi destek, ülkemize yönelik
terör sorununun en önemli kaynaklarından birisini
oluşturuyor.
Kürtlerin Kafkasya da yoğunlaşmaları ve Osmanlı
İmparatorluğu ve bilahare Türkiye Cumhuriyeti'ni meşgul
eden sorunlar, XIX. yy.ın sonları ve XX. yy.ın ilk
yarısında başlıyor. Ayrıca, Kürtler, Kafkasya'daki
konumlarını I. Dünya Savaşı ve 1917 Ekim Devrimi
sonrasında da güçlendirmeye çalıştılar. Osmanlı
İmparatorluğu’nun son yıllarında Ermenilerle bir arada
yaşamaya kesinlikle karşı olan Kürt seçkinlerinin,
doğuda hem bir Ermeni devletinin kurulmasını, hem de
doğrudan bir Türk yönetimini önlemek amacıyla Kürtleri
ayrı bir halk olarak tanımlamaya çalıştıkları biliniyor.
Çünkü bu dönemde, gerek Ruslar gerekse Ruslar üzerinde
etkinlik sağlamaya çalışan İngilizler, I. Dünya Savaşı
sırasında da Almanlar, diğer topluluklar gibi Kürtleri
de kullanmaya çalıştılar. Öte yandan, Ermeni tarihçiler,
Ruslarla işbirliği yapan Ermenilerin, Sünni Kürtleri
Kafkasya’da barındırmadıklarını kaydediyor. Kürt Ermeni
çatışmasının nedenlerinden birinin de, Ermenilerin
ekonominin kilit noktalarını ellerinde
bulundurmalarından kaynaklandığı biliniyor.
Diğer taraftan, yer yer sınır hattında yaşayan Kürtler
arasında Rus gizli görevlilerin güçlü propaganda
çalışmaları yürüttüklerine dair bilgiler de mevcut.
Ermeni örgütlerinin yürüttükleri gizli ve açık
faaliyetlerin de Rusya’nın kılavuzluğu ve desteğiyle
yürütüldüğü de bilinen bir gerçekti.
Çünkü Rus Dışişleri Bakanlığı, Osmanlı Devleti’nin kısa
zaman sonra yıkılacağını öngörerek Ermenilere bir takım
belgeler imzalatmak suretiyle, onları Rus uyruğuna
geçmeye teşvik ediyordu.
Belgelerde; Ermenilerin ellerindeki arazilerin Kürtler
tarafından zorla alındığı, bu sebeple can ve mal
emniyetlerinin olmadığı belirtilmekteydi.
Bu dönemde Kafkasya’da da Ermeni-Kürt ihtilafı söz
konusuydu. Dönemin Tiflis yetkilileri Ermenilerin
etkisiyle Kürtlerle hiç bir ilişkiye geçilmemesi ve tüm
Kürtlerin ortadan kaldırılması konusunda karar aldı. Rus
ordusunda çoğunluk teşkil eden Ermeniler de Rus
askerlerini Kürtlere karşı harekete geçirmek için
sistemli bir harekete giriştiler. Rus ordusu karşısında
geri çekilen Kürtler, Ermeniler tarafından toplu olarak
katledildi.
Günümüzde de Batılı güçler, kendi jeopolitik çıkarları
ve petrol üzerindeki kontrolün ele geçirilmesi amaçları
çerçevesinde, coğrafyada kullanılmaya en müsait olarak
belirledikleri Kürt ayrılıkçı gruplarla işbirliğine
giderek, onlardan yararlanmaya çalışıyorlar. Çoğu evsiz,
eğitimsiz, uyuşturucu ve içki bağımlısı olan, mafya
grupları içerisinde yer alan bu Kürt ayrılıkçılar,
coğrafyadaki diğer halklara zarar vermeye devam edeceği
anlaşılan bu çirkin ve sinsi politikalarda "piyon"
görevi üstleniyorlar.
Diğer taraftan, başta Ermenistan olmak üzere diğer
Kafkas ülkelerindeki Kürtler, yaşanan sosyal ve ekonomik
zorluklar nedeniyle, Rusya ve Avrupa ülkelerine göç
ediyor. Kafkasya’da ikinci sınıf vatandaş olarak
algılanan Kürtler, işsizlik ve sosyal adaletsizlik gibi
nedenlerle Rusya’yı çıkış noktası olarak görüyorlar.
Ermenistan da yaşayan Kürtler, bir çok haklardan ve
imkânlardan yararlanamıyor. Bazı Ermeni şovenist-milliyetçilerinin
hayal ettikleri gibi sadece Ermeniler den oluşan
Ermenistan emelleri doğrultusunda Kürtlere yönelik
güttükleri politikalar, Kürtleri kendi çıkar ve
menfaatleri doğrultusunda kullanma temeli üzerine
kurulmuş durumda.
Diğer taraftan, Karabağ olaylarında silah temin etmek
ihtiyacı duyan Azeri Türklerinin, Ermenilere karşı silah
ihtiyaçlarını Kürtlerden satın alarak karşılamaya
çalıştıkları ve bu nedenle, bölge Kürtlerinin parasal
birikimlerini artırdığı biliniyor.
1988 yılında Azeriler ve Ermeniler arasında başlayan
Karabağ savaşı ve 1992-1993 yıllarında Ermeni Ordusunun
Karabağ Özerk Bölgesi ile birlikte Kürtlerin yaşadıkları
bölgeleri de işgal etmesi sonucunda buradaki Kürtler de
mülteci durumuna düştü. Nahçıvan'daki Kürtlerin önemli
bir bölümü ise 1990'lı yıllardan sonra siyasi-ekonomik
nedenlerden dolayı Rusya ve Orta Asya'ya göç etti.
Son dönemde Azerbaycan basınında önemli bir yer bulan,
Azerbaycan’a yönelik, özellikle 2007 yılı içerisinde
gerçekleşen “Kürt göçü”, Ermenistan basınında da ele
alınarak, konuya ilişkin çeşitli değerlendirmelerde
bulunuluyor. Kürtlerin, daha çok Ermeni yerleşim
yerlerine göç ettikleri, Kürtlerin, Ermenilere karşı
olası askeri faaliyetlerde kullanılmak üzere
Azerbaycan’a yerleştirildiği, ancak, organize askeri bir
birlik oluşturamayacak olan göçebe Kürtlerin askeri
taktiklerinin, baskın, yağma ve vur-kaçlardan ibaret
olduğu, Ermeni ordusuyla çatışmaların yaşanması
durumunda Kürtlerin, göç ettirildikleri yeni yerleşim
yerlerini kesinlikle korumayarak, terk edecekleri
yönünde haberlere yer veriliyor.
ABD’nin Irak’a girmesinden sonra İran Kürtlerinde de
mali ve silahlı gücün yanı sıra saldırganlık eğilimi
artmış durumda. ABD’nin İran’a girmesini en fazla
isteyen kesim de Kürtler. Ermeniler ise İran Kürtleriyle
karşı karşıya kalacaklarından korkuyor.
Batı'nın arkasına sığınarak kendi belli amaçlarını
gerçekleştirmeye çalışan bu Kürt ayrılıkçı gruplarının,
yaşadıkları coğrafyadaki diğer halklara rahatsızlık
vermeleri nedeniyle, bu ülkeler, Kürtlere karşı
aldıkları önlemleri her geçen gün artırıyor.
Türklere karşı dost, kardeş ve müttefik olarak zaman
zaman birlik¬te hareket eden Ermeniler ile Kürtler, aynı
topraklar üzerinde hak iddia ediyorlar. Ermenilere göre;
Türkiye’nin doğu illerinin bulunduğu bölge, batı
Ermenistan olarak adlandırılıyor. Kürtlerin göç
ettirildiği günümüzde Azerbaycan’a ait olan bölgeler de,
gerçekte Ermeni toprağı olarak gösteriliyor. Diğer
taraftan, ayrılıkçı Kürtler de bu bölgeyi sözde
Kürdistan’ın bir parçası olarak görüyor.
Kafkasya’yı bu kadar cazibeli, önemli ve vazgeçilmez
yapan unsurlar öncelikle; jeopolitik konumu ve önemi,
tarihî coğrafyası, sahip olduğu enerji kaynakları ve
yeraltı zenginlikleri, çok kültürlülüğü, etnik ve dil
çeşitliliğidir. Özellikle bölgenin çok etnikli yapısı ve
jeopolitik konumu, istikrarsızlık yaratmaya imkân
tanıyor.
Bu arada, Ermenilerin Kafkas ülkelerindeki haksız toprak
taleplerini görmezden gelen bir politika izlemeye devam
eden uluslararası toplumun, olmayan bir Ermeni
soykırımını sürekli gündemde tutmasının maksatlı
politikalara dayandığını anlamak hiç de zor değil.
Tüm bu olumsuzluklara karşın, bölgede barış ve
istikrarın sağlanabilmesi için Kafkas Cumhuriyetleri’nin
hukuki, siyasi, kültürel ve ekonomik değerler yönünde
işbirliği yapması gerekiyor. Bölgede Ermeni ve Kürtler
tarafından yaratılan sorunlar, bu tarihi sürecin önünde
bir engel olarak görülmemeli. Sovyet baskısı altında
bile asimilasyona uğramamış olan Kafkas halklarının Rus,
Ermeni veya Gürcü etkisi altında kalarak, kültürlerini
kaybedeceklerini ümit edenler de yanılıyor.
Dünyanın oluşumundan beri insanlar hep önceki kültür ve
medeniyetlere ait izleri silmiş olsalardı, eski
medeniyetler hakkında tarih yazılmaz, yeni nesillere
aktarılmazdı. Burada haksız toprak talebinde bulunan bu
toplulukların unutmamaları gereken husus, tarihin bir
gün onlardan mutlaka hesap soracağıdır. |
|
|
|
|
|
|
|