|
|
................... |
|
................... |
BATI GÜRCİSTAN’DA
RUSYA-GÜRCİSTAN SAVAŞI -1
(MEGRELYA-ABHAZYA-SVANET) |
Bessarion Gugusvili
Çeviren: Yasin Öncü (Msxaladze) |
|
|
................... |
|
|
Giriş (1)
Kremlin’in 1990-1994 yılları arasında,
otokton bero-Kafkasyalı etnik gruplara yönelik
aşırı milliyetçi, ırkçı ve soykırıma yönelik
politikaları, demokratik dünya ve insan hakları
örgütleri tarafından bilinmemektedir. Rusya’nın etkin ve aşırı
milliyetçi medyasının “Katil Kafkasyalılar”
diye aşağılayarak isimlendirdiği herhangi bir Kafkasya
dili veya lehçesi konuşan Kafkasya uluslarının durumuna
bazı batılı politikacıların dikkatlerini yöneltmelerini
sadece Çeçen halkının Rus tecavüzlerine karşı kahramanca
direnişi sağlamıştır.
Bu yazının amacı aslında Çeçenya trajedisinden ibaretmiş
gibi görünen Kremlin’in Kafkasya politikasını Gürcistan
örneği üzerinde göstermektir. (Aslında ırkçı ve
yayılmacı siyaset eski Sovyet toprakları üzerinde, geniş
bir alanda uygulanmıştır.) Bu politikanın son ve açık
örneği şu sıralarda meydana geliyor. Bununla birlikte
buna benzer olaylar daha önce Samaçablo’da (Güney Osetya),
İnguşeti’de ve Abhazya’da meydana gelmişti. (Keza
Azerbaycan’da ve Ermenistan’da.)
Dünya kamuoyu, bu olaylar sonrasında oluşan gidişata ne
yazık ki önceden hazırlıklı değildi ve bu olayların
temeline, suçu işleyenlere dikkat çekmedi. Bu gerçek,
yeni canavarlıklar gerçekleştirmede Kremlin’i
cesaretlendirdi.
Bu konular üzerinde karşıt – etkin basının sahip olduğu
kadar Gürcistan’ın yasal hükümetinin de (Cumhurbaşkanı,
Parlamento, Bakanlar Kabinesi) geniş bir resmi belge
arşivi vardır. Bu belgeler batılı bilim adamları
tarafından da bulunabilir belgelerdir. Hatta bir kısmı
batı medyası tarafından neşredilmiştir. Fakat batılı
bilim adamları hiçbir zaman bu belgeleri
kullanmamış onun yerine her zaman Kremlin yanlısı
basının ve temsilcilerin yalanlarını
kullanmışlardır.
Sözde “Perestroyka (2)” ve “Demokratizatsiya(3)”
dönemlerinde, Kremlin yanlısı ana ideolojik ve büyük
kısmı kanlı olan silahlı saldırılar, Gürcistan’a ve
Gürcü ulusuna (Ulusal Bağımsızlık Hareketine) yönelikti.
Bunun nedenleri şunlardır;
1) Sovyet ulusları içinde en gelişmiş ve
kurumsallaşmış, kendi kendini yönetme kararlılığına ve
yoğun güdülenmeye sahip ulus Gürcülerdir. Nedenleri;
a) Kültür (Yüksek derecede gelişmiş
Hıristiyan gelenekler ve ideoloji, şiir, müzik, edebiyat
v.s.)
b) Eski dönemlerden beri süregelen
ulusal bağımsızlık geleneği (bağımsız devlet).
2) Yüksek entelektüel birikim.
3) Eski Sovyet ulusları ve milliyetleri arasında
yüksek bir tanınma oranı.
4) Eski Sovyetlerin bütün güney sınırları içinde
ve Kafkasya’da anahtar jeopolitik konum.
İşte bu nedenlerden dolayı Kremlin, Gürcistan’da (en
tehlikeli koloni) dikkatli bir şekilde ve kuvvetli bir
gizli servis ağı kurmuştur. Lenin “Gürcistan’daki
Bolşevik örgütü, bütün örgütler içerisinde en savaşkan
(güçlü) olanıdır.” demiştir. Komünist parti üyeleri
arasında sadece
Ermeniler ve Yahudiler, Gürcülerden daha yüksek bir
çoğunluk oranına sahip idiler. Bu temsilcilerin
çekirdeğini Nomenclatural (4) (Bürokrasi, bilim, kültür,
spor v.s.) elitler oluşturuyordu. Bahsi geçen bu elitler
ve Nomenclatura şebekesi “Perestroyka” dönemi sonrası
ortadan kalkmadı.
Hatta bu elitler finansal güçleri ve piyasa güçlerini
ele geçirerek daha da güçlü hale geldiler ve yerlerini
sağlamlaştırmak için yeni sahalara sahip oldular.
Tarihsel Bakış
Gürcü uygarlığının ve ulusal olarak kendi kendini
yönetme iradesinin oluşum eğilimi ve oluşma dönemleri
içindeki; dönem, etno ve ulus anlayışı, Avrupa ile
bütünüyle aynı değildir. Dolayısıyla Gürcistan’daki
durumu Avrupa ile aynı temelde analiz etme çabaları anti
sosyolojiktir.
(Keza Amerika’yı ve Afrika’yı) Gürcistan temelde ulus
olarak IV. yy.dan (Hıristiyanlık resmi devlet dini
olduğunda) itibaren kurulmuştur. Gürcistan en yüksek
seviyesine ise XII. yy.da Hıristiyanlık uygarlığı ve
ideolojisi temelinde, ana ulus yapıcı etmen Gürcü
Hıristiyanlık kültürü (ve geniş ölçüde Kafkasyalı) ve
Gürcü ruhban sınıfı iken ulaşmıştır.
Gürcüler için ulusal kararlılığın oluşumunda dar dilsel
ve etnik temeller, esas ve hatta biricik temeller
değillerdir. Ana etmen uygarlık varlığı ve birliği idi.
Hala da öyledir. (Gürcistan’ın bazı bölgelerinin İslam
imparatorlukları tarafından işgali ve işgal edilen bu
bölgelerdeki otokton Gürcü halkının İslam
imparatorlukları tarafından Müslümanlaştırılması sonrası
bile ulusal
kararlılığın oluşumunda din etmeni önemli değil idi.
Örneğin Acaralı Müslüman Gürcüler ve İngilolu Müslüman
Gürcüler Gürcü'dürler.)
Hatta bu etmen doğrudan doğruya olmasa da Kremlin
tarafından da tanınmıştır. Onlara göre “Kafkasya dili
veya lehçesi” konuşan herkes “Kafkasya Ulusu” üyesidir.
Avrupa’da devletlerin ulusallaşma süreçleri XVII. ve
XVIII. yy.larda ve hatta XIX. yy.da, piyasa sistemi ile
saf dilsel/etnik ana temeller üzerinde gerçekleşmiştir.
Gürcü etnosu, bero-Kafkasyalı etno-kültürel bütünlüğünün
ve uygarlığının, sonuç olarak (küçük) Kafkas ırkının bir
parçasıdır. Diğer bero-Kafkasyalılar ise Abhazlar,
Abazinler, Adigeler, Kaberdeyler, Vainahlar (Çeçenler ve
İnguşlar), Kuzey Kafkasya’daki ve Azerbaycan’daki
Dağıstanlı halklardan Lezgiler, Tabasaranlar v.s. dır.
XVII. yy.a kadar bero – Kafkasyalılar hemen hemen bütün
Kuzey ve Güney Kafkasya üzerinde (Azerbaycan ve
Ermenistan’ın bir kısmı hariç) meskûn idiler.
Etnik temelde ve etnik temizlik çerçevesinde yapılan
savaşların (Avrupalı ulusların sürekli ve birbirlerine
karşı olan savaşları gibi) Kafkasya için bilinmeyen bir
durum olduğunu anlamak son derece önemlidir. Kafkasyalı
uluslar (devletler) her zaman birbirlerine karşı
hoşgörülü bir tutum ve saldırgan imparatorluklara karşı
birbirlerinin yanında yer alan bir yapı içinde idiler.
Rus İmparatorluğu’nun Kuzey Kafkasya’ya doğru
genişlemesi, etnik temizlik ve soykırımın ilk önce Kuzey
Kafkasya’da, daha sonra ise Güney Kafkasya’da
gerçekleştirildiği sözde Kafkasya Savaşları’na yol açtı.
XIX. yy.dan itibaren Kuzey Kafkasya’nın geniş toprakları
(Stavropol Bölgesi, Krasnador) bero – Kafkasyalılardan
(Çoğunlukla Adigelerden ve
Kabardeylerden) temizlendi ve yerlerine Ruslar (kolonizasyon)
yerleştirildi.
Rusların Kafkasya’ya hangi yönlerden yayıldığını bilmek
konumuz açısından önemlidir. Bu çoğunlukla iki yol
kullanarak olmaktadır. Kuzey Kafkasya’da kuzeybatıdan
güneye ve güneybatıya, Güney Kafkasya’da ise Karadeniz
kıyısı boyunca.
Rus İmparatorluğu’nun Kafkasya’yı istilası sırasında,
Abhaz-Adige ve Kabardey (Kafkasya’nın kuzeydoğusunda
yaşayan halklar) etnoları üzerinde çok sert, kanlı ve
uzayan bir baskı kuruldu. Bu halkların büyük bir bölümü
yok edildi. Bir bölümü ise güneydoğuya (Çoğunlukla
Gürcistan’a ve Osmanlı Devleti’ne) göç etti. Abhaz
kabileleri yurtlarının % 80’ini
bıraktılar ve Gürcistan topraklarına doğru itildiler.
Çeçenlere ve Dağıstanlılara yönelik saldırılar ise
çoğunlukla Gürcistan’ın, Ermenistan’ın ve Azerbaycan’ın
işgalinden sonra başladı.
Ayrıca XVII. ve XVIII. yy.larda Rus Kazakların baskısı
altında tarım arazilerinin büyük bölümünü kaybeden Oslar
(Sözde Hianlar -(Mülteciler-), Prens Maçabeli egemenliği
altında (Samaçablo) yurt bularak Gürcistan’a göç
ettiler. Kremlin propagandası ve etkili çevreler,
anlatılan bu gerçeklerin üstünü kapatmışlardır.
Rus İmparatorluğu’nun Kuzey Kafkasya’da gerçekleştirdiği
kolonizasyon, etnik temizlik ve soykırım, çoğunlukla Rus
Kazakların yardımı ile yapıldı. Ayrıca Rus
İmparatorluğu, Kafkasya’da Kuzey ve Güney Kafkasya
ulusları arasında suni çatışmalar yarattı ve bu
çatışmaları kendi amaçları doğrultusunda kullandı. Yerel
Kafkasyalı nüfusun yaşadıkları topraklar, Rus baskısı
altında bir felaketle sonuçlanarak azaltıldı. Bu felaket
yerel Kafkasyalı ulusların arasında meydana gelen sert
iç rekabet ve şiddetli içsel çelişkiler idi. Rus güçleri
bu gerçeği bir avantaj olarak kullandı.
Rus İmparatorluğu’nun 19.yy.da gerçekleştirdiği etnik
temizlik, özellikle de Kuban’da Abhaz-Adige halklarının
yok edilmesi Güney Kafkasya’yı altüst etti. XVII. ve XIX.
yy.lar arası Rus mparatorluğu, yaklaşık 2,5 milyon
bero- Kafkasyalı ırka ait insanı yok etti.
Kafkasya’nın Rusya tarafından işgali sadece demogratif
bir felaket değildi. Aynı zamanda çevresel bir felaket
idi. Örneğin Kuzey Kafkasya’da (özellikle İnguşeti’de ve
Çeçenya’da) mevcut ormanların yaklaşık % 60’ı itaatsiz
ve savaşkan Kafkasyalı oymaklara karşı olan savaşı daha
da
kolaylaştırmak için yakıldı. Rusya, yerel halk için
oldukça geleneksel olan çevreci, çok profilli ve dengeli
tarım anlayışı yerine bölgenin hassas Alpin ekosistemine
çok büyük bir zarar getiren tek kültürlü bir ekonomik
sistem kurdu.
Çarist Rusya, Kafkasya Politikası’nın niteliğini hiç
gizlemedi ve yaygın bir şekilde şu terminolojiyi
kullandı; “Kafkasya’nın Ele Geçirilmesi”, “Kafkasya’nın
Fethi”, “Kafkasya’nın Kolonizasyonu”, “Kafkasya’nın
Ruslaştırılması”. Hatta aynı terminoloji hala
kullanılmaktadır.
Kremlin’in Kafkasya Politikası’nın niteliği,
Bolşeviklerin Rusya’da iktidarı ele geçirmesinden sonra
da değişmedi. Sadece kullanılan terminoloji farklılaştı;
“Halkların Kardeşliği”, “Uluslararası İletişim Dili
(Rusça)”, “Enternasyonalizm”. Rusya’nın aynı ırkçı ve
sömürgeci politikası bu sloganların arkasına
gizlenmişti. Bolşevik Kremlin, Çeçenlere, İnguşlara,
Gürcülere ve diğer Kafkasyalı uluslara karşı korkunç
cinayetler işledi.
Lenin o dönemde şöyle yazıyordu; “Kafkasya’ya! Bakü’nün
petrolüne, Gürcistan’ın magnezyumuna ihtiyacımız var.”
Hatta Bolşevikler Kafkasya’yı kolonileştirme
(Ruslaştırma) sürecini daha etkin bir şekilde
tamamladılar. Endüstrinin (Özellikle de maden
minerallerinin ilk defa çıkartılıp işlenmesi) ve
kolonist tek kültürlü tarım türünün gelişmesi,
S.S.C.B.’de (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği)
milli otonomilerin demografik yapısını oldukça
değiştirdi. Rusça konuşan nüfus bu bölgelerde sayı
olarak arttı ve üstün hale geldi.
Kremlin, Kafkasya maden havzalarından milyonlarca ton
petrol, manganez ve diğer maden türlerinden çıkardı.
Milyarlarca metreküp gazı yağmaladı. Kremlin, milli
otonomilerin (Genellikle Kuzey Kafkasya’daki yerel
halklar için şu anda da olmakta olduğu gibi)
topraklarının geniş bir bölümünü ekonomik ve çevresel
felaket bölgelerine çevirdi. Birçok milli otonominin
(Çeçenya ve İnguşeti) sosyo-ekonomik, kültürel,
eğitimsel gelişmişlikleri ve sağlık koruma seviyeleri en
altta bulunmaktaydı. Bu Kremlin’in gizli ve dolaylı
soykırım ve etnik temizlik politikasıydı.
Kremlin’in “Yeni Perestroyka” politikası aynı saldırgan,
uzlaşmaz ve kanlı durumu devam ettirmiştir. Moldova,
Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Tacikistan, İnguşeti
ve Çeçenya toprakları üzerindeki olaylar bu politikanın
kanıtlarıdır.
Kremlin yeni ve yağmacı piyasa imparatorluğunu
oluşturmaya çalışır iken, 1992 ve 1993 yılları arasında,
Gürcistan’ın batı bölgelerinde meydana gelen olaylar,
Svanların ve Megrellerin karşı karşıya geldikleri
kaderleri, Kafkasya uluslarının yeniçağdaki ortak
trajedilerinin bir parçasıdır. Bu çağ yeni ulus
katliamlarının çağıdır.
Etno-Tarihsel Bakış
Gürcü etnosu iki tarihi koldan oluşmaktadır; Batı
Gürcüleri (Antik Kolhlar) ve Doğu Gürcüleri (Antik
Beryalılar).
Kolhların ardılları, tarihi Çanlar-Zanlar-Lazlar,
Sanlar-Svanlar, günümüzde iki alt grubu oluşturmaktadır.
Bunlardan birincisi Megreller (Zanlar) ve Lazlar,
ikincisi ise Svanlardır.
Bu her iki alt etnonun kendilerine ait olan dilleri
vardır ve bu diller Kartvelgil Dil Grubu içinde yer
alırlar. bero-Kafkasya Dil Ailesi içindeki Kartvelgil
Dil Grubunda Gürcüce, Megrelce, Svanca ve onlarca lehçe
yer almaktadır. Gürcistan’da bulunan her alt etnik kol,
sınırları genellikle coğrafi nedenlerle (vadiler ve
sıradağlar) belirlenmiş tarihi eyaletlerde meskûndur.
Pek
çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Gürcistan’da da bu
eyaletlerden onlarca vardır. Örneğin Abhazya,
Samurzakano, Megrelya, Svaneti, Raça, Leçhumi, mereti,
Gurya v.s. Lazlar yoğun bir biçimde kendi tarihi
anayurtları olan Karadeniz’in güneybatı kıyısında,
Trabzon’dan Hopa’ya kadar olan bölgede (Bugün
Türkiye’de) meskûndurlar. Lazlar o bölgenin
otokton halkıdır.
Megreller ise Batı Gürcistan’ın otokton halkıdır.
Megreller, antik çağlardan beri Enguri Nehri’nin iki
yakasında, Soçi’den Rioni Nehri’ne kadar olan bölgede
yaşamışlardır. Megrellerin ve ülkelerinin adı (Egrisi)
Enguri Nehri’nden kaynaklanmaktadır. (Enguri-E -Egr, Egr-isi,
M-egr-el, and M-egr-el-ia).
Megrellerin Gürcistan’daki yaklaşık nüfusu 1,2
milyondur. Megreller Ortodoks Hıristiyan’dırlar.
Hıristiyanlık Batı Gürcistan’a II. ve III. yy.larda
yayılmıştır. Lazlar, XVI. ve XVII. yy.lara kadar
Hıristiyan idiler. Fakat sonradan
Müslümanlaştırılmışlardır.
Megreller ve Lazlar antik ticaret kavşakları üzerinde
yaşadılar. Aktif olarak dünya ticareti içinde yer
aldılar. Ayrıca Megreller ve Lazlar yüksek ekonomik
faaliyetleri ile tanındılar. Denizcilik yaptılar. Çok
kültürlü ve profilli tarım ile uğraştılar. Çiftlik
hayvanları ürettiler.
Megrelya Gürcistan’a bilimde, kültürde ve sporda birçok
seçkin kişi, politikacı ve din adamı verdi. Megrelya
Gürcü ulusunun oluşum sürecinde aktif bir şekilde yer
aldı. Abhazya’da yaşayan Megreller teritoryal
etmenlerden dolayı kendilerini Abhaz olarak saydılar ve
Megrelce konuştular. Megreller, Abhazları “Apsua”, “Apsar”,
“Apsnı” diye
adlandırdılar. Bu nedenle “Abhaz” ismi Abhazya’nın bütün
yerel halkı için, keza Gürcüler ve Abhazlar için ortak
bir isim idi.
Svanlar dağlıdırlar. Svanlar yoğun bir biçimde Kodori ve
Enguri nehirlerinin (Dağlık Samurzakano-Abhazya
Svaneti’si) yukarı kesimlerinde yaşarlar.
Svanlarının ülkelerinin ismi Svaneti’dir. Svaneti nüfusu
yaklaşık olarak 200 bindir ve Svanların tamamı Ortodoks
Hıristiyan'dır. Svanlar savaşma kabiliyetleri ve
geleneksel ataerkil yaşamları ile ünlüdürler. Birçok
Batı Avrupa ülkesindeki dağlı halklar gibi mevsimsel
işlerle uğraşırlar.
Svaneti, Gürcistan için her zaman destekleyici ve
koruyucu bir kale niteliğinde olmuştur.
XIX. yy.a kadar Svaneti toprakları yabancı işgalciler
tarafından ele geçirilememiştir.
Abhazlar, Abhaz-Adige etnik grubu içinde yer alırlar.
Abhaz dili,
bero-Kafkasya Dil Ailesi’nin Abhaz-Adige grubunda yer
alır. Yani daha bilindik haliyle bero-Kafkasya
Dilleri’nin kuzey grubundandır ve bu da Abhazların
gerçek kökenine işaret eder (Güney Kafkasya Dilleri
Kartvelgil dillerdir).
Çoğunlukla sığır yetiştiriciliği ile uğraşırlar.
Abhaz-Adigeler tarihsel olarak Batı Kafkasya’nın Kuzey
ve Güney kesimlerinde, dağ eteklerinde ve
kanyonlarında yaşamışlardır.
Kuzey Kafkasya’daki Rus kolonizasyonu sırasında ve
özellikle İmam Şamil’in (XVII. yy ve XVIII. yy.) Ruslara
yenilmesinden sonra Abhaz-Adigelerin Karadeniz kıyısı
oymaklarının tamamı Ruslar tarafından yok edildi. Bir
kısmının ise Osmanlı Devleti’ne göç etmekten başka
seçeneği yoktu. (Örneğin Wubıhlar) Gürcü topraklarında
yaşayan Abhaz oymakları bu korkunç kaderin önüne iki
şekilde geçtiler;
• Abhaz oymakları Gürcistan’ın politik koruması
altında idi.
• Abhaz oymaklarının çoğunluğu Hıristiyan idi.
(Resmi olarak tamamı Hıristiyan idi.)
Önemli bir konu da Abhazların hatırı sayılır
çoğunluğunun (yaklaşık % 60), Megreller ile etnik ve
kültürel olarak çok yakın olmasıdır. Bir bölümü ise
Kolhların ardıllarıdır. Bunların Megrelce soyadları
vardır ve Abhazca kadar Megrelce'yi de akıcı bir biçimde
konuşurlar.
Abhazların nüfusu yaklaşık olarak 95 bindir.
Gürcüler, Abhazlara her zaman saygı duydular ve onları
kendi akrabaları gibi gördüler.
Gürcü şairler ve yazarlar, Abhazların soyluluğuna,
dürüstlüğüne ve cesaretine birçok çalışma ithaf ettiler.
Bunlar arasında Konstantine Gamsakhurdia ve Akaki
Tzereteli sayılabilir. Bir çok Abhaz edebiyat adamı
Gürcistan’ın gerçek vatanseverleri idiler.
Abhazya ile bağlantılı politik problemler, politik
haklarının eşit olması gereken iki otantik grup;
Abhazların ve Gürcülerin (Megreller ve Svanlar)
varlığının dikkate alınması ile gerçeğe uygun bir
biçimde incelenebilir ve çözülebilir. Bu çok önemli
nedenden dolayı Gürcistan’ın yasal otoriteleri,
Cumhurbaşkanı Zviad Gamsakhurdia, bu bölgede
Gürcistan’ın bağımsızlık hareketini engelleyebilecek bir
savaşın çıkmasını önlemek için aynı toprak üzerinde iki
yerel ulus formülünü önerdi.
Sovyetler Birliği’nde, Stalin ve Post – Stalin rejimleri
altında Megreller ve Abhazlar sürekli olarak zulme
uğradılar ve baskı altında tutuldular. (Örneğin
1950’lerin başından itibaren başlayan ve iyi bilinen
Megrelya Sorunu) Bu zulümlerin amacı Gürcü ulusunu
parçalamak, Megrel ve Laz
ayrımcılığını kışkırtmak, Gürcülerin küresel politik
iklimi üzerindeki Megrel etkisini (Megreller,
Gürcistan’ın en güçlü ve bağımsızlık bilinci en yüksek
alt etnik gruplarındandır.) zayıflatmaktı.
Kremlin, Kafkasya uluslarının emperyalizm karşıtı ortak
savaşını parçalamak için sistematik olarak Abhaz-Gürcü
çatışmalarını kışkırtmıştır. (Os-Gürcü, Os-İnguş
çatışmaları v.s.) Hatta bu kışkırtmalar günümüzde de
devam etmektedir.
Megrellerin ve Svanların sorunları ile bunların insani
ve etnik haklarına tecavüz, demografik durumları ile
ilişkilidir. Bu nedenle aşağıdaki maddelerin
özellikle altını çizmek istiyoruz;
• Gürcüler, düşük doğum oranları ile (Özellikle
Megreller ve Svanlar) küçük uluslar sınıfında yer
alırlar. (1965 ve 1985 yılları arasında Gürcülere ait
doğum oranları % 0,11’i geçmedi ve bu oran
sistematik olarak küçülüyordu.) Gürcüler, bu nokta ile
komşu Kafkasya ve Yakındoğu uluslarından radikal bir
şekilde farklıdırlar.
• Gürcüler ülkelerine aşırı bir şekilde
bağlıdırlar ve Gürcü ulusu en konsolide olmuş
(birleşmiş ve sağlamlığı pekişmiş) uluslardan birisidir.
Bu durum sadece eski S.S.C.B ulusları arasında değil,
bütün Dünya ulusları arasında da böyledir.
• Toplam nüfusu 3,5 milyonun üzerinde olan
Gürcüler, I.Dünya Savaşı’nda yaklaşık 150 bin, II. Dünya
Savaşı’nda yaklaşık 250 bin kayıp verdiler (Her savaşta
nüfusunun yaklaşık % 10’unu). Yaralı olanların sayısı
ölenlerin iki katı olduğu gibi bu yaralıların büyük
çoğunluğu da tekrar üreyemeyecek derecede hasta olan
(Gürcistan’da herhangi bir askeri faaliyet meydana
gelmemesine rağmen) erkeklerdi.
• Gürcüler resmi olarak dünyanın en eğitimli
halkıdır. Yüksek eğitim diplomalı insan sayısı oranı
bakımından ilk sırada yer alırlar.
Dolayısı ile bahsi geçen maddeleri hesaba kattığımızda,
Gürcü etnosunun durumunun genel olarak, Megrel ve Svan
etnolarının durumlarının ise özel olarak kritik olduğunu
kolaylıkla anlarız. Herhangi bir afet türünün bu etnolar
üzerinde meydana gelmesi, etnonun, ulusun, ırkın ve buna
benzer olarak bunların yarattığı uygarlığın yok olmasına
önderlik edebilir.
Abhazya'nın Etno-Politik Coğrafyası
Abhazya Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, 1921
yılının Mart ayında Gürcistan SSCB’nin içinde
oluşturuldu. Bu Stalin’in sınırları birbirlerine
karıştırma ve etnik kümeler oluşturma stratejisinin bir
örneği idi. Kremlin için bu politika, zamanı gelince
etnik çatışmaları kışkırtmakta kullanılan “Yavaş-Etkili Mayınlar” politikasıdır.
Abhazya OSSC, Gürcistan SSC içerisinde kurulunca,
Soçi’den Psou Nehri’ne kadar olan Abhazya toprakları
Rusya SFSC’ye verildi. Diğer taraftan Enguri Nehri’nin
doğu tarafında kalan ve hiçbir zaman Abhazya içine dâhil
olmamış Samurzakano Bölgesi (Tarihi Gürcü bölgesi)
Abhazya OSSC’ye dâhil edildi. (Abhaz ayrılıkçıların en
fanatikleri bile Gali Bölgesi’nin Abhazya’ya ait
olmadığı konusunda hemfikirdirler.)
Etno-coğrafik bakış açısı ile Abhazya toprakları
geleneksel olarak Gürcüler ve Abhazlar arasında
bölünmüştür. Abhazlar (Dağlı sığır yetiştiricileri) dağ
kanyonlarında ve dağlık kıyı bölgesi Gudauta’da meskûn
idiler. Megreller (Vadi çiftçileri), Abhazya’nın bütün
topraklarındaki kıyı
vadilerinde ve ovalarında meskûn idiler.
1930’lu yıllardan itibaren Abhazya’da kıyı turizmine
yönelik sosyalist ekonominin gelişmesi, çay ve
turunçgiller gibi koloniyel kültür bitkilerinin yöre
coğrafyasına ekiminin özendirilmesi ve özellikle II.
Dünya Savaşı sonrası Abhazya içinden geçen Moskova-Tiflisdemiryolu
hattının yapılması sonrası bu durum değişmiştir. Bütün
bu olanlar Abhazya’nın politik,
sosyo-ekonomik ve jeopolitik konumunu değiştirmiştir.
Aynı zaman periyodunda Abhazlar dağlık bölgelerden
indiler. Çok miktarda Rus, Ermeni ve Rum akın akın
Abhazya’ya geldi.
Samurzakano Bölgesi’nin dağlık kuzey kesiminde Svanlar
(Dağlı sığır yetiştiricileri) meskûn idiler. Güney kıyı
kesiminde ise Megreller yaşıyorlardı. Yani tarihsel
olarak Samurzakano toplam nüfusunun % 95’i, Abhazya
Savaşı’na kadar, Kartvelgil etnik gruplardan oluşuyordu.
Abhazya toprakları üzerinde (Samurzakano dışında) ise
Gürcüler yoğun bir biçimde Leselidze – Gagra, Sohumi,
Gulripş, Oçamçire bölgelerinde yaşıyorlardı. Bu
bölgelerde Gürcüler tarihsel olarak çoğunluktular.
Abhazya Savaşı’ndan önce Abhazya OSSC’nin nüfusu 540 bin
idi. Gürcüler toplam nüfusun % 45,7’sini (246 bin 800),
Abhazlar ise % 17,5’sini (94.500) oluşturuyordu. Nüfusun
geri kalan kısmını yani % 36,8’ini Ruslar, Ermeniler ve
Rumlar oluşturuyordu. Abhazya OSSC’nin yüzölçümü 8 bin
600 km2'dir ve Gürcistan topraklarının %12,4’ünü
oluşturur.
Sonuç olarak Abhazya’da etnik ve milli çoğunluk Gürcüler
idi. Abhazya Savaşı’nda Gürcülere karşı yapılan etnik
temizlik ve soykırım gerçekte etnik ve milli çoğunluğa
karşı yapılmıştır.
Abhazya Savaşı’nın ideolojik zeminini hazırlayan Abhazya
uzmanı ve Kremlin yanlısı etkin ajanlar arasında yer
alan Prof. B. George Hewitt, “Kimlik ve Sahiplenme
Problemi Olarak Abhazya” kitabında (267-323 s.) Abhazya
nüfusu oranları hakkında yanlış veriler vermektedir.
Abhazya toprakları bir nüfus sayımından diğer sayıma
kadar olan süreçte değiştirilmiştir. Dolayısıyla Hewitt
kitabında konu ile ilgili objektif veriler vermiyor.
Soçi’nin dâhil olduğu Abhazya toprakları el konularak
Abhazya OSSC’den alındı ve Samurzakano Bölgesi
toprakları Abhazya OSSC’ye verildi. Bu durum Abhazya’da
Gürcülerin etnik temizlik hazırlığına öncülük
eden Kremlin yanlısı gerçeklerden sadece birisidir.
Aynı eğilim Çeçenya’da da gözlemlenebilir. Çeçenlere
yönelik soykırım ve Çeçenleri Cumhuriyetin kuzeybatı
kesiminden çıkarma teşebbüsleri yanında Kremlin, Çeçen
İçkerya Cumhuriyeti’nin kuzey bölgelerini ele geçirmek
için sürekli tehdit etmektedir. Bu bölgelerde önemli
sayıda Kazak nüfus yaşamaktadır. Diğer tehditler ise
şunlardır. 30.000 Rus uzman, Grozni ve Çeçenya’nın
endüstri geçiş noktalarına yerleştirilecektir veya çok
güçlü stratejik savunma bölgeleri (Yani askeri üsler
veya silahlandırılmış Rus yerleşim bölgeleri)
oluşturulacaktır.
|
|
|
|
|
|
|
|