|
|
................... |
|
................... |
KAFKASYA
ÇOCUKLARINI ÇAĞIRIYOR |
BERZEG Sefer Ersin
Kafkasya Gerçeği, sayı 6 Ekim 1991 |
|
|
................... |
|
|
Sovyetler Birliği'ndeki
sistemin çöküşü, ekonomik ve etnik birçok sorunla
birlikte, biz Kafkas sürgünlerinin çocuklarına üç
nesilden beri umutla beklediğimiz, birçoklarımızın
uğruna öldüğü bir fırsatı da birlikte getiriyor. İnsanlarımız, atalarımızın
kavuşabilmek için canlarını verdikleri ata topraklarına
barışçı yollardan geri dönme olanağını kazanıyorlar.
Üstelik yüz yıldan fazla bir süredir dünyanın dört
bucağında yok olup giden göçmenlerimiz kadar, kendi
vatanlarında küçük azınlıklar haline getirilmiş olan
Kafkasya’daki soydaşlarımızın da bu dönüşe ve sürgündeki
soydaşlarıyla buluşup bütünleşmeye ihtiyaçları var.
Sürgünlerle boşaltılıp kolonize edilen eski geniş Çerkes
ülkesinin ortasında küçük bir ada halinde kalan Adigey
Özerk Yöresi’nde yaşayan kardeşlerimiz bugünlerde egemen
bir cumhuriyet haline geldiler. Fakat yüzyıllardır süren
savaş ve sürgünlerin bir sonucu olarak kendi
başkentlerinde bile çoğunluğu oluşturtmuyorlar. Bu durum
ülkelerinin bir “Çerkes toprağı” olmasını engelleyemese
de onlar için esaslı bir dezavantaj oluşturuyor ve
düşününüz ki, bugün Anadolu’da sadece Samsun ve Çorum
illerinde bile Adigey Cumhuriyeti’nde bulunandan daha
fazla Adige kökenli yurttaşımız yaşıyor.
Karadeniz kıyılarında, büyük Çerkes sürgününden her
nasılsa kurtulabilmiş olan küçük Shapsugh topluluğu,
orada hiç değilse ulusal bir yöre oluşturmak ve sonra da
diğer kardeşleriyle birleşebilmek için takdire değer bir
mücadele veriyor. Sayıları on beş bini geçmiyor bu
kardeşlerimizin. Düşününüz ki Anadolu’da, Samsun’un
Çarşamba-Terme yöresinde yaşayan Adigelerden sadece
Shapsugh kökenli olanlar bile sayıca onlardan daha
çoktur.
Abhazya Cumhuriyeti’ne musallat olan Gürcü şovenizmi,
cumhuriyete adını veren ama kendi ülkesinde azınlıkta
bırakılmış olan Abhaz kardeşlerimizi bütünüyle dünyadan
silmeye uğraşıyor. Yörede yaşayan tüm Abhazların sayısı
yüz binden çok fazla değil. Buna karşılık Anadolu’da
yaşayan Abhaz yurttaşlarımızın sayısı bunun birkaç
katıdır. Gürcü şovenizmi bununla da kalmıyor, Rus
istilasına kadar tek bir Gürcü’nün ayak basmadığı Güney
Osetya’nın, hatta Soçi yöresindeki Çerkes (Wubıh)
topraklarının da Gürcülere ait olduğunu iddiaya
kalkıyor. Bilindiği gibi Çarlık Rusya’sına karşı
Kafkasya’nın bağımsızlığı için en inatçı savaşları
yürütmüş olan Wubıhların torunları da bugün bütünüyle
Türkiye’mizde yaşıyorlar.
Tüm bu durumların nedeni, Çerkes topraklarının yüz
yıldan fazla süren savaş ve sürgünler sonucunda
sahipleri olan Çerkes halklarından “temizlenmiş”
oluşudur. Ancak bu noktada tarihi bir gerçek daha ortaya
çıkıyor. O topraklar bazılarının sandığı gibi “sahipsiz”
değildir. Kafkasya dışında büyük çoğunluğu Türkiye’mizde
ve Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmak üzere bu
topraklardan asla vazgeçmemiş, kökleri duyuları ve
akrabalık bağları ile o topraklara bağlı bir Çerkes
kitlesi yaşıyor. Düşmanlarının yüz yıllık yoğun
propagandalarına karşın yok edemedikleri bir gerçek daha
var: Bu insanların babaları ve dedelerinden hiçbiri o
cennet ülkelerini 2kendi istekleri ile ve geri dönmemek
üzere” terk etmemişlerdi. Zaten bu yüzdendir ki yüz
yıldır Kafkas sınırlarında olan her savaşta onların on
binlercesi, Kafkasya’dan getirdikleri silahları
ellerinde olarak oraya ulaşmak isterken can verdiler.
Bizler bir dünya cenneti olan Kafkasya topraklarının
değerini herkesten iyi biliyoruz. Çünkü o topraklar
bizim yurdumuzdur!
Ve bugün yurdumuzda bulunan Adigey, Abhaz, Oset,
Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar, Çeçen-İnguş ve Dağıstan
Cumhuriyetlerinin parlamentoları, daha önce sürgünler ve
çeşitli nedenlerle yurtlarını terk etmek zorunda kalmış
olan insanlarımızın ve onların çocuklarının yurtlarına
dönebileceklerini belirten resmi kararlar alıyorlar. Bu,
zalim çarlar ve onların izleyicileri tarafından
yurtlarından sürülen ve oraya dönebilmek için sayısız
cephede kılıcı elinde can veren atalarımızın düşlerinde
görmeyi bile umut edemedikleri tarihi bir gelişmedir.
İnsanlık ve tarihi gelişmeler bugün bizden yanadır.
Kafkasya bizleri çağırıyor.
Zaman gelmiştir!
Sizler! Yüz yıldır Uzunyayla bozkırında, Samsun’un,
Sinop’un, Tokat ya da Maraş’ın bazıları bir mezarlıktan
ibaret kalmış küçük göçmen köylerinde, bire beş vermeyen
küçük tarlalarının başında ömür tüketen kardeşlerimiz!
Vaktiyle dedelerimizin temiz ve tatlı kanlarıyla
suladığı verimli Kafkas ovalarının bugün sizlere olan
özlemi, belki sizin ona duyduğunuz özlemden daha
güçlüdür. Orada sizi ve dilinizi anlayacak insanlar,
soydaşlarınız, akrabalarınız sizleri bekliyorlar.
Bugünlerde Adigey’de ve Abhazya’da ev yaptıran
insanlarımız, bir ev de “sürgünden geri dönecek
kardeşleri için” yaptırıyorlar. Sanki daha dün oradan
ayrılmışsınız gibi içtenlikle kollarını açmış sizleri
bekliyorlar.
Artık yurdunuza dönün!
Sizler, Suriye’de yaşayan kardeşlerimiz! Yurdunuzu
kaybettiğiniz günlerden beri Golan Tepeleri’nde, Dürzi
dağlarında ve Filistin çöllerinde kimler için ölmediniz?
Bugün elinizde kalan nedir? Bu ülkenin bugüne kadar
sizlere veremediği mutluluğu, bundan sonra çocuklarınıza
verebileceğine inanabiliyor musunuz? Sizler hiç değilse
ulusal kişiliğinizi ve onurunuzu koruyarak bugünlere
gelebildiniz. Çocuklarınızın bu şansı da olmayacak.
Yurdunuza dönün!
İsrail’deki iki köyde yaşayan kardeşlerimiz! Bugün belki
fazla bir sorununuz yok. Hatta diğer Arap ülkelerindeki
kardeşlerinize karşı bir propaganda olarak sizlere sera
bitkileri gibi özel bir özen gösteriliyor. Ama bu nereye
kadar böyle gidebilir. Bir düşmanlık dünyasının
ortasında yaşayan bir küçük ülkede, başka bir gezegenden
gelmişçesine ne zamana kadar yaşayabilirsiniz? Tüm
geçmişiniz ve akrabalarınız gibi geleceğiniz de, yüz
yıldır sizlere özlem duyan ata topraklarınızdadır.
Dünyanın dört bucağından akarak, iki bin yıl önce terk
ettikleri Filistin topraklarında toplanan ve yeniden bir
millet olan Yahudileri örnek alın. Yurdunuza dönün!
Ürdünlü Çerkesler! Amman’da, Süveyleh’de, Zarka’da
gördüğüm Adige ve Çeçen kardeşlerimiz! Oradaki, tenleri
Arap göklerinin güneşi ve rüzgarı ile kararmaya
başlamış, ama gözleri hala Kafkas göklerinin ve
ormanlarının rengini taşıyan çocuklarımızı, Nartları,
Anzorları , Dinemyısleri alın ve götürün yurtlarına.
Oralarda onlar için onlar için bir gelecek yoktur.
Kafkasya’da her şeye karşın “bu toprak benim yurdumdur”
diyebilecek ve yeni bir güç kazanacaksınız. Yüz yıldır
çocuklarını bekleyen ıssız Kafkas toprakları da sizlerle
güçlenecektir. Yurdunuza dönün!
Sen! Çatırdamaya ve çatlamaya başlamış Yugoslavya’da bir
yığın yabancı kültürün ve kendisini ilgilendirmeyen
kavgaların ortasında kalmış olan Adige delikanlısı! Sen
orada neyi bekliyorsun? Zalim Çarların yakıp yağmaladığı
Kafkasya’dan oraya sığınan atalarına bir üvey anne bile
olmayan o topraklar, bu saatten sonra sana ve
çocuklarına ne verebilir. Sömürgecilerin yıllar boyu
sana kapattığı ata yurdunun kapıları bugün açılmıştır.
Açılmasa da zorla onları, atalarını yok eden acımasız
savaşlardan ve sürgünlerden neyin kaldıysa topla.
Toparlan ve yurduna dön! Bugün onun sana olan
ihtiyacından çok, senin ve çocuklarının gerçek gerçek
bir yurda ihtiyacınız var.
Son otuz yıldır Almanya, Avusturya, Hollanda ve benzeri
ülkelerin fabrikalarında, madenlerinde ekmek parası için
ter döken, yada iş bulamayıp o ülkelerin “işsizlik
sadakası” ile geçinmeye çalışan kardeşlerimiz. Sizler de
binlerce kişisiniz. Belki farkında değilsiniz ama yalnız
bulunduğunuz o ülkelerde değil, pasaportunu taşıdığınız
ve çıkıp geldiğiniz ülkelerde de birer “yabancı”sınız.
Bu köksüz yaşamınız ne zamana kadar sürecek? Daha da
önemlisi, bunca değişik kültür arasında ne olduğunu
şaşıran çocuklarınızın geleceği nasıl olacak. Beklemenin
artık anlamı yok. Onları alın ve atayurtlarına götürün.
Ve nihayet sizler, Anadolu’dan Mısır’a, Balkanlar’dan
Avrupa ve Amerika ülkelerine kadar, yaşayıp öldüğümüz
tüm yabancı topraklarda bıraktığımız sahipsiz göçmen
mezarlıklarında yatan atalarımız! Bizleri en iyi sizler
anlarsınız. Uğruna yaşayıp öldüğünüz ve bizlere
bıraktığınız o vazgeçilmez rüyayı, Kafkasya’ya geri
dönme ve orada bütünleşme gayenizi gerçekleştirmeye
çalışan torunlarınızı, sizleri yabancı topraklarda
bırakıp gittikleri için kınamayacağınızı çok iyi
biliyorum. Çünkü sizler bizlerden de iyi biliyorsunuz
ki, orada; Karadeniz’in doğu kıyılarında uzanan öz
topraklarımızda da ortak atalarımızın taşı bile kalmamış
milyonlarca mezarları var. Zaten o mezarlar değil midir
ki, yüz yıldan beri hepimizin içinde birer fener gibi
yanıp sönüyor, bizleri geri dönmeye ve o toprakları
sahiplenmeye çağırıyorlar.
Sizler, bizler ve tüm kardeşlerimiz ancak o topraklarda
bir araya gelebiliriz.
Kafkasya bizim ata yurdumuz, bin yılların ötesine uzanan
ortak geçmişimiz ve tek geleceğimizdir. Bugünkü durumda
insanlarımızın onun dışında olmayacağı da ortadadır.
|
|
|
|
|
|
|
|