Rahmetli Hacilyas Varol (ölm.1950’li yıllar),
kendi köyümden, Düzce ili merkez ilçesi Kovk'ehable
(Sarayyeri) köyünden, döneminin ünlü bir halk şarkıcısı
(орэда1о), destancı ve öykü anlatıcısıydı. Güçlü bir
hafızası ve algılama yeteneği vardı, okuma yazma
bilmezdi.
Birçok kez kendi kendine destan okumakta olduğunu
görmüştüm. ”Гъыбзэхэр сэр сэрэу къэсым1омэ сщыгъупшэшт”
(Şarkıları kendi kendime tekrarlamazsam unuturum) derdi.
Toplantı ve şarkı şölenlerine çağırılır ve ağırlanırdı
ama bir grup, topluluk mensubu değildi, yörenin
şarkıcılarındandı. Askerliğini Mekke'de Berketıko
Osman Paşa'nın yaptığını söyler, anılarını
anlatırdı. Örneğin Afrika’dan getirilen çocukların kum
üzerine serilen battaniyelere sırtüstü yatırıldıklarını,
el ve ayaklarından dört kazığa bağlandığını,
bağırmamaları için de ağızlarına bez sarılmış tahta
parçaları konulduğunu, ustura ile yumurtalarının
alındığını, yaraya tuz bastırıldığını, çocukların üç gün
böyle yatırıldığını, iyileştikten sonra pazara satışa
götürüldüğünü anlatırdı.
Yine anlattığına göre, babası, Şamil’in Çerkesler
arasına gönderdiği ve 1848-1859 yılları arasında
Adigeler arasında yaşamış olan naibi Muhammed Emin’in
muhafızlarındandı (бгъэдэт). Muhammed Emin için,
”Rusların adamıydı” derdi. Kendisinin bir çok anlatısına
tanık oldum, çocuk olduğumdan bunların önemini
kavrayamamıştım, dolayısıyla çoğunu akılda tutamadım ya
da parça parça aklımda kaldı. Kendisine doğrudan
sorduğum sorular ve aldığım yanıtlar da oldu. Bunları
ileride yazmaya çalışacağım.
Hacilyas’ın Muhammed Emin'e ilişkin anlatılarından biri
de aklımda kaldığı kadarıyla şöyledir:
Naib (Naib’in biyografisi için bk. Muhammed Emin,
Vikipedi, internet) ve yanındaki alimler (din adamları)
birinin
(1)
iki katlı evinin balkonunda toplandılar. Önce Kuran’dan
ayetler okudular, dua ettiler; ardından şeriata (dini
hukuk kurallarına) karşı gelen üç muhalif kişinin idam
edilmesine karar verdiler
(2).
Hükmü tebliğ ve infaz için ilkin Hamıze’nin (Хьамызэ)
evine gittiler. Hamıze halkın sevdiği, mert ama yoksul
ve sade biriydi. Sonraları Хьамызэ тхьмыщк1э
(Zavallı Hamıze) diye yıllarca anılmış, acısı kalplerde
taşınmıştı.
Hamıze’ye;
- Şeriat gereği idama mahkum oldun, hükmü infaz için
geldik, dediler.
- Şeriat ölümüme karar verdiyse, boynum kıldan ince,
dedi ve direnmedi Hamıze.
Hamıze'yi bir duvar dibinde kurşuna dizdiler.
İkinci kişi varlıklı, oğul, akraba ve taraftarı çok olan
güçlü biriydi. Muhammed Emin'i ve yanındakileri dostça
karşıladı: "Konuklar için hemen dana ve koyun kesin,
sofraları da bir an önce getirin. Atlarına yem vermeyi,
tımar etmeyi de ihmal etmeyin" dedi adamlarına.
- Ama biz Şeriat Mahkemesi'nin sizin için aldığı hükmü
tebliğ ve infaz için geldik, bir an önce görevimizi
yerine getirip dönmemiz gerekiyor, dediler kendisine.
- Beni aptal mı sandınız siz, diyerek sert bir karşılık
verdi ev sahibi. ”Sizin şeriat dediğiniz şeyin, evdeki
karıları itaat altında tutmak için uydurulmuş bir şey
olduğunu bilmediğimi mi sandınız? Uzatmayın ve oturup
uslu uslu yemeğinizi yiyin, konuğum olduğunuzu da
unutmayın, kimse de bir terbiyesizliğe kalkışmasın!”.
Muhammed Emin ve adamlarının onunla boy ölçüşecek ya da
sofrasını tepecek gücü yoktu, hepsini oracıkta
öldürtecek güçte biriydi o. Çaresiz oturup yemeklerini
yediler ve hükmü uygulayamadan, uslu uslu geri döndüler.
Üçüncü kişi ise çok zengin ve çok kurnaz bir ihtiyardı.
"Şeriat, hakkımda hüküm (ölüm kararı) verdiyse, boynum
kıldan ince, kabul ediyorum, dedi. Ancak şeriat gereği,
benim de hükme karşı bir bedel öne sürme hakkım
var. Elimdeki bu altın asayı (дышъэ бэщ) alın,
kabul edecek olursanız, ilave olarak, dünyada daha
değerlisi bulunamayacak başka bir bedel daha sunacağım
size, diye sözünü bitirdi ihtiyar.
Büyük bir bedel almayı bekleyen Hey'et de, "olur, kabul"
dedi.
Bunun üzerine ihtiyar içeri girdi, bir altın tepsi
üzerinde altından yazılarla yazılmış (дышъэпсгьэ тхыгъэу)
bir Kuran-ı Kerim getirdi. Heyet, Kuran'a
değersizdir diyemeyeceğinden, düş kırıklığı içinde
sessizce ayrılıp gitti.
Bütün bunları gören halk, "bu adamların şeriat dedikleri
şey, sadece Hamıze gibi zavallılara işliyor, güçlüye ve
zengine ise işlemiyor” diyerek harekete geçti. Birçok
yerde şeriat mahkemesi binaları ateşe verildi, yakıldı,
mollalar ve Naib taraftarları Abzegh bölgesine doğru
kovalandı. Naib’e sadece Abzeghler (Абдзахэхэр) arka
çıktılar.
DİPNOTLAR
1)
Hacilyas
bu evin nerede bulunduğunu ve ev sahibinin adını
söylemişti ama o zamanlar not etmediğimden
anımsayamadım, oğlu Ahmedali ve yeğeni Bahri de artık
hayatta değil. Bu ikisi, özellikle Bahri Varol (л1ыщэ),
köyün sevilen öykü ve masal anlatıcılarındandı.
Rahmetli Fuat Işık (Ğırbı/Гъырбы) da köyün tanınmış
masalcılardandı.
2) Üç hükümlüden ikisinin adını da o zamanlar
söylenmiş olmasına karşın yine anımsayamadım.
|