...................
...................
ERMENİ MAHALLESİ

HAPİ Cevdet Yıldız

                         
 
...................
 
 

Düzce'de halk arasında  "Çerkes Mahallesi" olarak bilinen Cedidiye Mahallesi'nin doğusunda bir Ermeni Mahallesi vardı. Halk arasında anlatılan söylentilere göre, 1915'te Doğu'da ayaklanmış olan Ermeni çetecilerden bazıları, ayaklanmanın bastırılması üzerine Düzce’ye kaçmış, buralardaki Ermeniler tarafından saklanıyormuş.  Bu nedenle Ermeni Mahallesi'nin ateşe verildiği, Ermenilerin öldürüldüğü halen anlatılır.

Anlatıldığına göre, öldürmeler de şöyle olmuş: Ermeniler, kazdırılmış büyük bir çukurun önüne getirilmişler ve Zeybeklere kestirilmişler. Zeybekler kıvrık hançerleriyle bir çekişte onları boğazlarından kesip çukura atıyorlarmış. Bunun doğruluk derecesini bilemem, sadece söylenti.

Bir akşam kız kardeşimin evindeydim. Bu yıl rahmetli olan eniştem ve onun anneannesi Nezire Hanım ile birlikte oturuyordum. Televizyonda Ermeni Asala örgütü haberleri veriliyordu. Ben de eniştemle o konuda konuşuyordum. Eniştemin anneannesi Rüştiye (ortaokul) mezunu, Haç'emzıy (Köprübaşı) köyünden ve Düzce Kaymakamlığı tahrirat katipliği yapmış bir Adige'nin güngörmüş kızıydı. Düzce ayaklanmasını anımsadığını, ayaklanmaya katılanların oluşturduğu safların Haç'emzıy köyünden başlayıp asfalta kadar uzandığını, konvoyun katılımcılarla büyüyerek Düzce'ye vardığını, ayaklanmacılar için kendisinin de bayrak dikip verdiğini anlatırdı.

Bir ara Nezire Hanım:

- Cevdet, dedi. Ermeni olaylarını hatırlıyorum. O zaman genç kızdım. Bir akşam evimizde bir toplantı yapıldı. Toplantıya kaymakam, belediye reisi, jandarma komutanı, ağır ceza hakimi gibi Düzce'nin ileri gelenleri katılmışlardı. Ben de kendilerine kahve tuttum. O gece sabaha karşı Ermeni Mahallesi ateşe verilip yakılacaktı. Bir katılımcı ''O mahallede İslam evleri de var. Onlar ne olacak'' diye sordu. Bunun üzerine bir başkası ''Onun da tedbirini aldık. Mahalleyi çok iyi bilen gençlerimiz var. Onlar geceden mahalleye dağılıp İslam evlerinin kapılarına Hilal-i Ahmer (Kızılay) resmi çizecekler. O evlere dokunulmayacak'' dedi.

Birileri gelmişti. Sonrasını soramadım. Kadını daha sonra da göremedim. İstanbul'dan gelip Köprübaşı köyündeki cenazesine katılabilmiştim ancak.