Rusya Federasyonu, 2000 yılı
verilerine göre, 145 milyon nüfusu, 1.737 $ kişi başına
milli geliri ile Orta Asya Türk Cumhuriyetleri açısından
önemli bir ticaret ortağıdır. 1991 yılında Sovyetler
Birliği'nin dağılmasıyla beraber Rusya Federasyonu'nda
demokrasi ve serbest piyasa ekonomisine geçiş yönünde
hızlı bir değişim süreci başlamıştır. 1991-1998 dönemi
boyunca önemli ekonomik reformlar gerçekleştirilmiştir.
Nitekim; piyasa ekonomisine geçiş sürecinin başladığı
Ocak 1992'de fiyatlar serbest bırakılmış, takip eden
aylarda hızlı ve yoğun bir özelleştirme programı
başlatılmıştır. Yapılan önemli reformlardan biri de dış
ticaretin serbestleştirilmesi olmuştur. Aynı dönemde
yüksek enflasyon oranının düşürülmesinde de başarı
sağlanmıştır. Dış ticaretin serbestleştirilmesi ve
uygulanan diğer ekonomik politikalar sonucu yıllık
ortalama enflasyon oranı 1995 yılında yüzde 131'e, 1996
yılında yüzde 22'ye ve 1997 yılında yüzde 10'lar
seviyesine düşürülmüştür.
Dış ticaretin serbestleştirilmesinde ve enflasyon
oranının düşürülmesinde sağlanan başarılara rağmen
ekonomideki üretimin küçülmesi ve yüksek bütçe açığının
finansmanında karşılaşılan zorluklar sorun olmaya devam
etmiştir. Rusya'da reel GSYİH 1991 yılı sonrasında ilk
defa 1997 yılında yüzde 0,8 civarı artış göstermiştir.
Ekonomik büyümenin sağlanamamış olması halkın giderek
fakirleşmesine yol açmış ve reformlara karşı direnci
artırmıştır.
1992-1997 döneminde, bütçede harcama kalemlerinde
yapılan ciddi kısıtlamalara rağmen finansman açığı devam
etmiştir. Dolayısıyla GSYİH'nın yüzde 7-9'u kadar bir
bütçe açığı söz konusu olmuştur. Rusya'da bütçe açığının
yüksek oluşu temelde üç sebebe dayanmaktadır. Bunlar,
kayıt dışı ekonominin yaygınlığı sebebiyle devletin
vergi toplamakta karşılaştığı sorunlar, sosyal güvenlik
sisteminin yapısı, Rusya'da ordunun büyüklüğü ve askeri
harcamaların yüksek oluşudur.
Rusya'nın kriz öncesi dönemde, 140 milyar dolar
civarında dış borç ve 70 milyar dolar civarında iç borç
olmak üzere toplam 210 milyar dolar civarında borcu
bulunmaktadır. Toplam borcun GSYİH'ya oranı ise yüzde
42'ler seviyesindedir. Ancak, borç stoku diğer ülkelerle
karşılaştırıldığında yüksek olmayıp, sorun kısa vadeli
borçların yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. 70 milyar
dolar civarındaki hazine bonosunun ortalama vade yapısı
11 aydır. Dolayısıyla, Rus hükümeti bu dönemde, her ay
yaklaşık 6 milyar dolarlık yeni borçlanma yapmak
durumundadır. Bütçe gelirlerinin düşük olduğu ortamda
söz konusu kısa vadeli borç stoku 1997 yılı sonundan
itibaren Rusya Federasyonu'na yönelik kaygıları artıran
bir unsur olmuştur. Ayrıca, vergi ve sosyal güvenlik
reformlarının yapılamamış, sağlam bütçe kaynaklarının
oluşturulamamış olması, yabancı yatırımcılarda
Rusya'daki riskin giderek büyüdüğü endişesini
doğurmuştur.
Ekonomide yaşanan bu olumsuz gelişmeler üzerine Rus
hükümeti, piyasaları sakinleştirmek amacıyla Ağustos
1998’de bir dizi önlem almak zorunda kalmıştır. 17
Ağustos 1998 tarihinde daha önce Amerikan Doları
karşısında 5,27 – 7,13 aralığında olan Ruble bandının
1998 yılı sonuna kadar 6,0 – 9,5 olacağını açıklanmış ve
dış borçların ödenmesi hususunda 90 günlük moratoryum
ilan edilmiştir. Rublenin alt sınır olan 9,5 değerine
düşmesi fiili olarak yüzde 34'lük bir devalüasyon
anlamına gelmektedir. Kamu borçlarının yeniden
yapılandırılmasına ilişkin bir plan uygulamaya
konulmuştur. Ayrıca ülkede, yabancıların 1 yıldan kısa
vadeli finansal yatırım yapmaları da yasaklanmıştır.
Ekonomi yönetiminin uygulamaya koyduğu tedbirler sonucu,
Rus bankalarının güvenilirliği azalmış, ekonomide döviz
sıkıntısı, fiyat artışları ve bazı tüketim mallarının
temininde sıkıntılar görülmüştür.
I. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin Rusya Krizi
Öncesinde Ekonomik Durumu
1998 yılında yaşanan, Rusya krizi öncesinde, Orta
Asya Türk Cumhuriyetlerinin makro ekonomik göstergeleri
1992-1994 dönemine göre olumlu yönde değişmiştir.
Nitekim, Türkmenistan dışındaki ülkelerin göstergeleri
ekonomik faaliyetlerde canlanma olduğunu göstermektedir.
Yurt içi yatırımlar çoğunlukla zengin enerji ve mineral
kaynaklara ulaşmayı hedefleyen yabancı sermaye
tarafından finanse edilmiştir. Reel ücretlerdeki artış
ve vergi gelirlerinin GSYİH’ya oranının yükselmesi
sonrasında, özel ve kamu tüketimi harcamaları hızlı bir
şekilde artmıştır .
1997 yılı ortasına gelindiğinde yüksek ve istikrarsız
enflasyon problemi aşılmış, üç haneli yıllık enflasyon
oranları Kazakistan, Kırgızistan,
Türkmenistan ve Özbekistan’da geride kalmıştır. Ekonomi
yönetimlerinin gündeminde ise tek haneli enflasyon
ortamında yüksek bir sosyal maliyet olmaksızın
ekonominin nasıl canlandırılacağı konusu vardır.
Ancak, makro ekonomik istikrar ve ekonomik büyümeye
rağmen yurt içi tasarruflar gelişmemiştir. Türkmenistan
dışındaki Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Rusya krizi
öncesi (1992-1997) dönemde, oldukça büyük cari açıklar
görülmüştür. Bu dış açıkların büyük kısmı kamu
açıklarından kaynaklanmış olmakla beraber özel kesim
yatırım-tasarruf açığının da etkisi olmuştur. Kamu açığı
bu ülkelerin kamu sektörü toplam borç yükünün artmasına
sebep olmuştur. 1997 yılı sonu itibariyle,
Kırgızistan’ın toplam dış borcu GSYİH’nın %55’ine
tekabül ederken, Kazakistan ve Özbekistan da ise bu oran
% 18 ile 30 aralığında bulunmaktaydı. Türkmenistan’ın
borç stokunun GSYİH’ya oranı ise 1997 yılı ortasında %
51 seviyesindedir.
II. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin Rusya Ekonomisi
İle Etkileşimleri
Sovyetler Birliğinin dağılması ile birlikte
bağımsızlıklarını kazanan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri,
merkezi planlı ekonomik sistemden piyasa mekanizmasına
geçme hususunda ekonomik dönüşüm programlarını
başlatmışlardır. Bu süreçte, klasik üretim yapısı ve
buna bağlı olarak da klasik arz ve tedarik sisteminin
önemli ölçüde devam etmesi, bu ülkelerin Rusya’ya
bağımlılıklarının kısmen devamına yol açmıştır. Eski
SSCB ulaştırma altyapısının Rusya Federasyonuna merkezi
bir konum sağlaması, Türk Cumhuriyetlerinin Rusya’ya
bağımlılıklarındaki devamlılığın önemli bir diğer
nedenidir. SSCB döneminin ekonomik ihtisaslaşma
politikaları da bağımsız kalan Cumhuriyetler arası
ticari ilişkilerin sürmesine ve ticaretin büyük ölçüde
BDT ülkelerine yönelmesine neden olmuştur.
Bu gelişmenin doğal bir sonucu olarak, Türk
Cumhuriyetlerinin ekonomileri, diğer Topluluk
ülkelerindeki ekonomik, hatta siyasi gelişmelere son
derece duyarlı hale gelmiş ve ticari ilişkilerdeki
aksamalar ciddi ekonomik krizlere yol açabilecek düzeyde
olmuştur. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin ihracat ve
ithalat yaptığı ülkelere bakıldığında, Rusya’nın tüm
ülkeler için önemli bir ticaret partneri olduğu
görülmektedir. Rusya Türk Cumhuriyetleri’nin
ithalatlarında birinci sırayı almaktayken,
ihracatlarında da ilk sıralarda yer almaktadır.
Kazakistan’ın Dış Ticaretinde Bağımsız Devletler
Topluluğu Ülkelerinin Payları (%)
|
1996 |
1998 |
2000 |
|
İth. |
İhr. |
İth. |
İhr. |
İth. |
İhr. |
BDT |
69,5 |
53,8 |
47,4 |
39,9 |
54,6 |
26,2 |
Rusya |
54,8 |
42,0 |
39,4 |
29,6 |
48,7 |
19,5 |
Ukrayna |
2,2 |
3,6 |
2,1 |
4,8 |
1,6 |
2,9 |
Özbekistan |
2,1 |
4,9 |
2,2 |
2,2 |
1,5 |
1,5 |
Diğer BDT Ülk. |
10,4 |
3,3 |
3,7 |
3,3 |
2,8 |
2,3 |
Kaynak:EIU
Kazakistan Ülke Raporu (2001)
1996 yılında Kazakistan’ın ithalatında Rusya
Federasyonunun payı yüzde 55 iken, 2000 yıllında yüzde
49’a gerilemiştir. İhracatta ise daha çarpıcı bir
gelişme kaydedilerek bu oranlar yüzde 42’den yüzde 20’ye
düşmüştür.
Kırgızistan’ın İhracat Yaptığı Başlıca Ülkeler (%)
|
1996 |
1997 |
1998 |
1999 |
2000 |
Almanya |
0,6 |
3,0 |
37,4 |
32,7 |
28,7 |
Özbekistan |
22,9 |
16,8 |
7,5 |
10,3 |
17,7 |
Rusya |
26,6 |
16,4 |
16,3 |
15,6 |
12,9 |
Çin |
7,2 |
5,2 |
3,1 |
5,6 |
8,7 |
İsviçre |
0,2 |
26,9 |
0,2 |
4,0 |
6,8 |
Kaynak: Kırgız
Milli İstatistik Komitesi
Kırgızistan’ın İthalat Yaptığı Başlıca Ülkeler (%)
|
1996 |
1997 |
1998 |
1999 |
2000 |
Rusya |
20,8 |
26,9 |
24,2 |
18,2 |
23,9 |
Özbekistan |
15,7 |
18,1 |
14,5 |
8,3 |
13,5 |
Kazakistan |
16,7 |
9,8 |
8,9 |
12,1 |
10,3 |
ABD |
4,3 |
5,6 |
4,9 |
9,0 |
9,7 |
Çin |
0,9 |
4,6 |
5,3 |
6,2 |
6,7 |
Kaynak: Kırgız
Milli İstatistik Komitesi
Kırgızistan’ın ihracatında ise, Rusya Federasyonunun
yüzde 26,6 olan payı yüzde 13 seviyesine gerilerken,
ithalatındaki payı aynı yıllar arasında 3 puan artarak
yüzde 24 seviyesine yükselmiştir.
Özbekistan’ın Dış Ticaretinde Bağımsız Devletler
Topluluğu Ülkelerinin Payları (%)
|
1998 |
2000 |
2001 (1.
Çyr.) |
|
İth. |
İhr. |
İth. |
İhr. |
İth. |
İhr. |
BDT |
27,8 |
26,0 |
34,8 |
35,9 |
37,8 |
33,4 |
Rusya |
16,0 |
14,9 |
15,8 |
16,7 |
16,5 |
16,9 |
|
4,9 |
3,5 |
7,3 |
3,1 |
5,8 |
3,7 |
|
4,5 |
0,9 |
6,1 |
4,7 |
8,5 |
1,0 |
Kaynak:EIU
Özbekistan Ülke Raporu (2001)
Özbekistan’ın
ithalatında Rusya Federasyonunun payı 1998-2001
yıllarında aynı kalırken, ihracatındaki payı ise yüzde 2
artmıştır.
Türkmenistan’ın Dış Ticaretinde Başlıca Ülkelerin
Payları (%)
İhracat |
|
İthalat |
|
2001 (Oc.-Tem.) |
|
|
2001 (Oc.-Tem.) |
Ukrayna |
46 |
|
Rusya |
16 |
İtalya |
20 |
|
Ukrayna |
13 |
İran |
12 |
|
ABD |
10 |
Rusya |
5 |
|
Almanya |
9 |
Türkiye |
5 |
|
Türkiye |
6 |
Kaynak:Türkmenistan İstatistik Enstitüsü
Kaynak:Türkmenistan İstatistik Enstitüsü
III. Rusya
Krizinin Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini Etkileme
Yolları
Rusya krizinin Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini
etkileme yolları şöyle tanımlanabilir: i) Rusya krizinin
Türk Cumhuriyetlerinin ihracat ve ithalatları üzerine
doğrudan ve dolaylı etkisi, ii) Türk Cumhuriyetlerindeki
ihracatçıların, Ruble’nin devalüe edilmesi sonucu Rus
pazar paylarındaki kayıpları, iii) Türk Cumhuriyetlerine
yabancı sermaye akışındaki azalma, iv) Rusya krizinin
Türk Cumhuriyetlerindeki yapısal reformları hızlandırmak
için fırsat oluşturması.
i) Ruble’nin değerinin düşürülmesi, Rusya’dan ithalatın
artmasına, Rusya ve diğer BDT ülkelerine ihracatın
azalmasına sebep olmuştur. Nitekim, 1998 yılında Türk
Cumhuriyetlerinin de Rusya ve diğer BDT ülkelerine
yönelik ihracatlarında kayda değer düşüşler görülmüştür.
Türkmenistan’da ihracat azalışı Ukrayna’ya olan gaz
satışı ödemesinin ertelenmesinden kaynaklanmıştır.
Türkmenistan dışında, 1998 yılında ihracatında en büyük
düşüş Özbekistan’da, daha küçük oranlı düşüşler ise
Kazakistan ve Kırgızistan da olmuştur. Ancak, 1999
yılında Kırgızistan’ın ihracatında daha büyük bir düşüş
görülmüştür. Bu düşüşün nedenleri, Rusya pazarındaki
daralma ve altın madenciliği sektöründeki üretim
problemleri ve düşük fiyatlardır.
ii) Rusya krizinin diğer etkileme kanalı, Türk
Cumhuriyetlerindeki hammadde ve sanayi ürünleri
ihracatçılarının pazar paylarındaki değişmeyi
içermektedir. Bu risk, 1998 yılı sonu ve 1999 yılı
başında Rus firmalarının BDT pazarına satışlarını
artırmaya çalışırken belirgin bir şekilde ortaya
çıkmıştır.
iii) Rusya krizi, Türk Cumhuriyetlerine sermaye girişini
yavaşlatmanın yanı sıra bu ülkelerin borçlanma
imkanlarını sınırlamış ve borçlanma maliyetlerini
artırmıştır. Bu arada, Kazakistan ekonomisi tahvil ve
bono piyasasında yabancı yatırımcıların varlığı ve ABD
Dolarına endeksli kamu borçlarının mevcudiyeti nedeniyle
riske girmiş, Kırgızistan ise, bankacılık sektörünün
zayıf olması ve portföy yatırımları ve doğrudan yabancı
yatırımların ekonomisindeki rolü nedeniyle riskli
görülmüştür.
iv) Rusya finansal krizinin Türk Cumhuriyetlerinde
yapısal reformların hızını artıracağı yönündeki
görüşler, kriz dönemlerinde yasal düzenleme gerektiren
yapısal reformların çıkarılmasının daha kolay olacağı
düşüncesine dayanmaktadır. Ancak, kriz döneminde
reformların hızlanacağı yönündeki bu tahminler Orta Asya
Türk Cumhuriyetlerinde gerçekleşmemiştir. Avrupa Yatırım
ve Kalkınma Bankasının (EBRD) hazırladığı piyasa
ekonomisine geçiş göstergesi Kazakistan, Kırgızistan ve
Özbekistan için 1997-1999 döneminde olumsuz yöndedir.
Aynı dönemde, 1996 yılındaki döviz kuru sisteminde
gerçekleştirdiği önemli reformlar nedeniyle Türkmenistan
için bu göstergede küçük ölçüde bir düzelme görülmüştür.
IV. Rusya Krizine Karşı Alınan Önlemler
Eylül 1998 ile Mart 1999 arasını kapsayan dönemde
Türk Cumhuriyetlerinin ekonomi yönetimleri mal ve
hizmetlere olan toplam talep seviyesini değiştirebilmek
için genellikle genişletici maliye ve para politikaları
kullanmışlardır. Genişletici maliye politikaları
sonucunda, Kazakistan ve Kırgızistan’da 1998 yılının 3.
ve 4. çeyreklerinde kamu açıkları belirgin bir şekilde
artmıştır. Kamu kesimi genel açığının GSYİH’ya oranı söz
konusu dönemde Kazakistan için % 8, Kırgızistan için %
10’a ulaşırken, Özbekistan’da kamu açığı diğer Türk
Cumhuriyetlerine göre daha ılımlı seviyede
gerçekleşmiştir. Türk Cumhuriyetlerinde, para politikası
da 1998 yılının 4. çeyreğinden itibaren genişletici
yönde uygulanmıştır.
Türk Cumhuriyetlerinin kriz öncesinde geçerli olan döviz
kuru sistemi gözetimli dalgalanma idi. Rublenin
devalüasyonu sonrasında, başlangıçta ulusal para
birimlerinin değer yitirmesine izin verilmemiş ve bu
amaçla döviz piyasasına müdahale edilmiştir. Bu süreçte,
Kazakistan, 1998’in son 5 ayında brüt rezervlerinin
büyük kısmını kaybetmiştir. Kırgızistan Merkez
Bankasının döviz piyasasına müdahalesi Kazakistan’a göre
daha sınırlı olmuş, Türkmenistan’da ise müdahale göz
ardı edilecek kadar küçük ölçüde olmuştur.
Bunun sonucunda da Temmuz 1998-Nisan 1999 döneminde
Türkmenistan para birimi karaborsada % 70’den daha fazla
değer kaybetmiştir. Özbekistan da ise 1998 yılının
ikinci yarısında Merkez Bankası bireylerin ve firmaların
döviz kullanımlarına sınır getirince, resmi kur ile
piyasa kuru arasındaki fark daha da büyümüştür. 1999
yılı başından itibaren Türkmenistan haricindeki
ülkelerde ulusal para birimlerinin değer yitirmesine
izin verilmiştir. 1999 Nisan ayına gelindiğinde 1998
Temmuz ayına göre Kazakistan para birimi Tenge %32,
Kırgız para birimi Som %49, Türkmenistan para birimi
Manat % 0 (%70), Özbekistan para birimi Sum % 14 (%56)
değer kaybetmiştir. Bu değer düşüşlerinin yanı sıra, iç
talebi kısıtlayıcı politikaların uygulanmasıyla, bu
ülkelerde enflasyon 1999’un 2. yarısından itibaren
aşamalı olarak düşmeye başlamıştır. Resmi döviz kurunu
değiştirmeyen Türkmenistan haricindeki Türk
Cumhuriyetlerinin para birimleri, bu değer düşüşleri
sonrasında Rus Rublesine göre kriz öncesi değerlerine
dönüşmüştür. Böylece, Ruble’nin devalüasyonundan sonra
Rusya’ya karşı bu ülkelerin rekabet güçlerinde görülen
azalma giderilmiştir.
V. Sonuç ve Genel Değerlendirme
Rusya Federasyonu ile Türk Cumhuriyetleri arasındaki
ekonomik ve ticari ilişkilerin yıldan yıla azalan bir
trend izlemesine rağmen, hala ağırlığını koruduğu
görülmektedir. Bu ülkelerin ekonomi ve ticaretlerinin
global ekonomilere açılmalarına paralel olarak Rusya
Federasyonu’na ekonomik ve ticari bağımlılıkları
azalacaktır.
Rusya krizi, Türk Cumhuriyetlerinin Rusya Federasyonu’na
ve diğer BDT ülkelerine mal ihracatında ani bir düşüşe
neden olmuş, ancak krizin Türk Cumhuriyetlerindeki
yapısal reformların hızlandırılması yönünde beklenen
etkisi ise gerçekleşmemiştir. Krize ekonomi
yönetimlerinin ilk tepkisi, genişletici para ve maliye
politikası kullanılması ve para birimlerinin değer
yitirmesine izin verilmemesi şeklinde olmuştur. Ancak,
bu sürecin sonunda Merkez Bankalarının rezervlerindeki
azalışlar Türkmenistan dışındaki ülkeleri para
birimlerini devalüe etmeye zorlamıştır. Türkmenistan da
ise resmi kurun değeri düşürülmemiş, ancak bu durum
piyasa kuru ile resmi kur arasında farkın büyümesine yol
açmıştır.
Rusya finansal krizi; tüm gelişmekte olan ülkelerin yanı
sıra Türk Cumhuriyetlerinin de borçlanma imkanlarını
daraltmış, borçlanma maliyetlerini arttırmış,
dolayısıyla söz konusu ülkelerin ekonomilerini olumsuz
yönde etkilemiş bulunmaktadır.
KAYNAKÇA
Business Information Service for the Newly
Independent States, “Russian Financial Crisis: Summary
of Events Through September 7, 1998”,
http://www.bisnis.doc.gov
DPT (1998), “Rusya Krizi ve Türkiye Üzerine Muhtemel
Etkileri”, http://www.dpt.gov.tr/dptweb/ekutup98/rusya/kriz.html
EIU (2000) Country Report: Russia, The Economist
Intelligence Unit, London.
EIU (2001) Country Report: Kazakhstan, The Economist
Intelligence Unit, London
EIU (2001) Country Report: Uzbekhstan, The Economist
Intelligence Unit, London
Owen, David (1999), “The Impact of the Russian Ruble
Devaluation on Exchange Markets of BRO Countries”, IMF.
Pastor, Gonzalo; Damjanovic, Tatiana (2001), “The
Russian Financial Crisis and its Consequences for
Central Asia”, IMF Working Paper.
Poirson, Helene (2001), “How the Countries Choose Their
Exchange Rate Regime”, IMF Working Paper. |