Batılıların kendilerini bağlamak için olağanüstü bir
çaba gösterdikleri Yunan Medeniyeti, aslında
Yunanistan'da değil, Anadolu'da doğmuştur!
Yunan Edebiyatı'nın ilk büyük eserleri Batı Anadolu'da
yazılmıştır!
Yunan Medeniyeti'nin Atina'ya ulaşması, Etrüsklerin
İtalya'ya varmasından 7-800 yıl; Roma'nın kurulmasından
da 200 yıl sonradır!
Eskiden Batı Anadolu'da yaşayanlara İyon denirdi...
Bölgenin adı da İyonya idi. Batılılar Yunanlara Grek
veya Hellen der. Biz ise Araplara uyarak Yunan demişiz.
Aslında kelime, Arapların bölgede tanıdığı milletin İyon
olmasından gelmektedir!
Pelasg Devleti M.Ö. 3000 yılında Yunanistan'da, Etrüsk
Devleti de M.Ö. 1300 yıllarında İtalya'da kurulmuştur.
Akdeniz'in batısına bugün dahi Tirhen (Tyrrhen) Denizi
denir. Eski Yunanca'da Y harfi U okunurdu. Demek ki, bu
kelime Turhan'dır.
Etrüsk kelimesinin Yunancası da Tyrrhen'dir. Ancak eski
Yunan yazarları Tyrrhen-Pelasg olarak kullanırlardı.
Yani Pelasg-Tyrrhen-Etrüsk aynı millet için değişik
zamanlarda değişik toplumlar tarafından kullanılan
adlardır!
Heredot, meşhur 'tarih'inde Pelasgoi dediği Pelasgların
göçlerini, adetlerini anlatır ve eserinin birçok yerinde
birçok kereler bu adı tekrarlar.
Buna rağmen, Batılı tarihçilerin çoğu ve onları
taklitten öteye gidemeyen bizim tarihçilerimiz Pelasglar
konusunda, adeta gizli bir anlaşma imzalamışlar gibi,
söz etmekten kaçınırlar!
Eski Büyükelçi Adile Ayda şu tespitleri yapar: "Fransız
ve İngiliz yazarlar nedense Pelasglar ile
ilgilenmemişlerdir. Ancak Alman alimler Pelasglar
üzerine ciddi eserler vermişlerdir. Bunların başlıcalar
Beloch, Fick, Treidler, Meyer ve Ehrlich'dir."
Bu tutumun bir sebebi olması gerekir. Acaba Pelasglar
Heredot'u etkilemelerine rağmen önemsiz midir? Yoksa
arkeolojik keşifler, tespitler Heredot'un iddialarını
bir "efsane" mertebesine mi indirmiştir?
Bunların hiç biri doğru değildir! Tam tersine zaman,
Heredot'un da Homeros'un da yazdıklarının tarihi
temellere dayandığını göstermiştir. Öyleyse? Öyleyse
sebep basittir. Eğer Pelasglar, Pelasgyrrhenler,
Etrüskler üzerinde çalışmalar yapılırsa, sadece Doğu
Anadolu'nun tarihin ilk günlerinden beri Türk olduğu
değil; Batı Anadolu'nun Ege Adaları'nın, Yunanistan'ın,
hatta İtalya'nın da Türklüğü ispatlanmış olacaktır!
İş bununla da kalmayacak, Batılıların pek
böbürlendikleri Yunan ve Roma Medeniyeti'nin Türk ve
Doğu kökenli olduğu ortaya çıkacaktır. O zaman kimlerin
barbar olduğu çok daha iyi anlaşılacaktır.
İşte bunu engellemek için Batılı tarihçiler Pelasgları
hasıraltı ederler!
Halbuki konu bizim için son derece önemlidir. İlk kadın
elçimiz, altı Batı dili ve bir o kadar da Türk lehçesi
bilen büyük araştırmacı Adile Ayda; uzun çalışmalar
sonucunda aşağıdaki hususları ortaya çıkartmıştır:
- Homer İlyada'nın 2. Bölümü'nde eski Argos şehrinden
söz ederken, bu şehri "Pelasgik=Pelasglara ait" olarak
nitelendirmektedir.
- Homer, daha sonra Yunanlar karşısındaki Troya
ordusunun "katalogunu" yaparken, "Larissa şehrinin
beslemiş olduğu sağlam süngülü ‘’Pelasg Kabileleri"nden
söz eder. Larissa, Tesalya'dadır.
- l0. Bölüm'de Troyalı Hektor Yunan donanmasını
araştırmak üzere Dolon adında birini keşfe gönderir.
Dolon yakalanır. Sorguya çekilir ve, "Troyalılar'ın
Müttefikleri’’ni sayarken Tanrısal Pelasglar"dan söz
eder. Bu da Pelasg liderlerinden en az birinin "gökten
inme" olduğuna inandıklarını gösterir. Oğuz Efsanesi'nde
olduğu gibi... (17)
- 15. Bölüm'de Grek Akhillos arkadaşı Patrokl'u savaşa
gönderirken kime dua eder, bilir misiniz? Pelasglar'ın
Baştanrısına! Bu ne demektir, bilir misiniz?
Ya Grekler düşmanları Pelasgların Tanrısı'nın kendi
tanrılarından daha güçlü olduğuna inanıyorlardı, yahut
ta Patrokl adlı kişi kendi Pelasg'tır ve onun tanrısına
dua edilmektedir!
- Odyssea'da Tanrısal Pelasglar, Girit'te oturan
milletler arasında yer alır. (18) Böylece Girit
medeniyetinde de Türk damgası olduğu ortaya çıkar.
- Heredot, "Yunanistan'da biri Yunan, diğeri Pelasg
‘’olmak üzere iki ırk bulunduğunu, birinin vatanından
hiç ayrılmadığını, ikincisinin ise göçebe olduğu"nu
söyler. Samotrake adasında oturan Pelasglar önce
Attika'ya, oradan da Himet Dağı eteklerine yerleşmişler.
Sonra orayı da bırakıp Limni Adası’na geçmişler, M.Ö.
510 yılında adadan ayrılmak zorunda kalmışlar...
- Heredot, Lidya'ya hakim bir kralın Tyrrhenos adlı
oğlunun ülke ahalisinin yarısı ile birlikte İtalya'ya
göç ettiğini anlatır.
- Heredot'a göre Pelasgyrrhenlerin yukarısındaki Kreston
şehrinde, Çanakkale Boğazı civarında, Plakya ve Skulaka
şehirlerinde oturan Pelasg kalıntısı ahali, "barbar" bir
dil konuşuyorlardı... Yunanlar kendilerinden olmayana
"barbar" derlerdi. Bu da Pelasgların Hint-Avrupai
olmadığının delilidir.
- Heredot, "Atinalı Pelasglar"dan söz eder. Bunlar soy
bakımından Pelasg oldukları halde, Yunanlarla komşuluk
yaptıklarından Yunanca konuşmaya başlamışlardır. (19) Bu
kişiler daha sonra Roma hakimiyetine girdiklerinde Latin
dilini benimsemiş Daçyalılar, Komanyalılar veya adları
dahi Türk olan, ama Ortodoksluğu kabul edince Slavlaşan
Bulgarlar gibi idiler.
- Heredot 'a göre Pelasgların dini Animizm idi. Çok
sonra, Mısırlıların tanrılarını aldılar. Yunanlar da bu
tanrıları Pelasglardan aldı.
- Heredot, Kzerkses'in Anadolu seferini ve Troya
harabelerine yürüyüşünü anlatırken Antandros şehrinden
söz eder ve bu şehrin Pelasglara ait olduğunu belirtir.
- Heredot, bir kadının esir olarak satıldığı yerden söz
ederken, "kendi zamanında Yunanistan (Grekya) olarak
bilinen ülkenin daha önceki adının Pelasgia olduğu"nu
söyler!..
- Heredot, "Yunan Mitolojisi'nin Heziyod ve Homer
tarafından Pelasglardan alınmış tanrılardan
yararlanılarak oluşturulduğu"nu söyler. (20)
- Heredot, eserinin 4. Bölümü'nde "Atinalıların,
Akropol’un etrafını duvarla çevirmeye karar verince,
Pelasglara başvurdukları"nı, tarihçi Hekateos'u kaynak
göstererek belirtir. Pelasglar öyle sağlam bir duvar
yaparlar ki, bir parçası bugün dahi Pelarjik Duvar
adıyla turistlere tanıtılmaktadır. Yani Akrapol'da da
Türk'ün tuzu vardır.
- Heredot 'a göre, "Yunanlar büyük millet haline gelmiş
olmalarını Pelasglara borçludurlar!" Büyük Tarihçi,
"Yunanların aslında ZAYIF bir millet olduğunu, ancak
BARBAR milletler ve bilhassa Pelasglar ile karıştıktan
sonra büyük millet haline geldiği"ni belirtir...
Bunu biz değil, bir "Yunan" tarihçi söylüyor, hem de
Batılılara göre, Tarihin Babası.
- Heredot'tan sonraki tarihçiler, Pelasg ile Etrüsk
kelimelerini aynı anlamda kullanırlar.
- Hellanikos'a göre "Pelasglar, İtalya'ya yerleştikten
sonra Tyrrhen (Etrüsk) adını almışlardır." (21)
- Lesboslu Myrsilos'a göre "Pelasgyrrhenler
vatanlarından ayrıldıktan sonra Pelasg olmuşlardır."
- Hekateos'a göre "Brauron'da Atinalı kadınları
kaçıranlar Pelasglar'dır." Bu olay Orta Asya'da ve
Anadolu'da hala yaygın olan "kız kaçırma" adetinden
başka bir şey değildir.
- Philocoros'a göre "Bu kadınları kaçıranlar
Pelasgyrrhenlerdir..." Ki, aynı şeyi anlatmış olur.
- İşte bu yüzden Aristofan, Sofokles gibi yazarlar
Pelasg-Tyrrhen birleşik adını kullanmaya başlamışlardır.
Pelasglar M.Ö. 3000 yıllarında kuzeyden gelip
Yunanistan'ı istila etmiş olan milletin adı idi...
Etrüskçe'ye çok benzeyen dilleri Hint-Avrupaî olmayan
bitişken (aglutinatif) bir dildi. Bu dilde küçük dağın
adı Tepae=Tepe idi!.. Tıpkı Kuzey Amerika
Kızılderililerinin çadırlarına verdikleri ad gibi!
Pelasglar, Batı Anadolu'da yaşamış en eski Türklerdir.
1885 yılında LİMNİ adasında bulunan Pelasg dilindeki
yazıtlar, Batılıları çok şaşırtmıştı... Çünkü bunlar
Etrüsk harflerine ve diline çok benziyordu!
Greklerden farklı özellikler gösteren Arkadyalıların
Pelasg olduğunu Heredot söylemektedir! Makedonya'ya eski
Yunanlar Pela(S)Gonya derlermiş. Hatta Heredot "bir
zamanlar Yunanistan'a PelasgİA denirdi," diyor. (22)
Helenlerin Yunanistan'a gelişi M.Ö. 2000 yıllarındadır.
Pelasgların boş bıraktığı yerlere savaşsız yerleşirler.
Pelasg dilinden Helen diline pek çok kelime geçer...
Hint-Avrupai dil kurallarına uymayan bu kelimeler, bugün
dahi Batılı dilcileri şaşkınlığa uğratmaktadır...
Açıklamayınca bu kelimeler için "Pre-Helenik, Akdeniz
kökenli, Ege kökenli" veya "ASİATİK" gibi tanımlar
getirmektedirler! Böylece bu kelimelerin Asya'ya ait
olduğu hemen hepsi tarafından kabul edilmektedir... Bu
kelimeler Etrüskçe'ye çok benzemektedir.
İsa ile çağdaş Bizanslı tarihçi Strabon, başka Yunan
tarihçilerin Lidyalı dedikleri kişilere Pelasg der:
"Herkesin fikrine göre Pelasglar, bir zamanlar bütün
Yunanistan'a yayılmış, fakat özellikle Tesalya'da
yaşayan çok eski bir ırk veya milletti."
"Limni ve İmros adalarıyla, o civardaki başka adaları
işgal edip, oralarda ilk defa oturmuş olanlar
Pelasglar'dır."
"Pelasglar arasından Atys oğlu Thyrrhen adlı biri
çıkmış. Kendisine bir takım arkadaşlar bulmuş ve onlarla
birlikte İtalya'nın yolunu tutmuştur." (23)
Belçikalı tarihçi Albert Severyus, Egeli tabirini icat
eden kişidir. Şöyle der:
"Yunanlar, kendilerinden daha kültürlü olan Egelilerden
bronz, bakır, kalay, kurşun, demir, hatta maden
anlamındaki kelimeleri almışlardır." (24)
Pelasglar Yunanistan'ı M.Ö. 3000 yıllarında ele
geçirmişlerdir. Grekler bu tarihten l000 yıl sonra
ortaya çıkmışlardır.
M.Ö. 1250 yılında Akalar ile Troyalılar arasında 10 yıl
süren savaş başladı. Yine aynı tarihlerde GİRİT
Medeniyeti doruğa çıktı, Miken Medeniyeti gelişti.
M.Ö. 1200'lerde Yunanistan Helenlerin soyundan sayılan
Doryenler tarafından istila edildi.
M.Ö. 8. asırda Karadeniz'den bir Proto-Türk dalgası
geldi, Ege ve Akdeniz'e yayıldı. Sonra bazı yerli
kavimler ile birleşerek Mısır'a saldırdılar. Bu saldırı
Mısır belgelerinde "Deniz kavimlerinin saldırısı" diye
geçer. Kavmin adını ise bazı bilginler Türeş, bazıları
da Turşa diye okumaktadır. (25)
Mısırlılar bu istilaya karşı koyunca, Turşalar geri
döndüler, Batı Anadolu sahillerine yerleştiler. Fransız
Rene Dussaud Turşaların Etrüskler olduğunu ileri sürer.
(26) Zaten İranlılar da Etrüsklere Truşka demektedir.
Bu da bize gösteriyor ki, Pelasglar, Amazonlar, Turşalar,
Pelasgyrrhenler, ve Etrüskler, Batı Anadolu'da yaşamış
Türklerdir. Yunanistan'a ve İtalya'ya medeniyeti
Pelasglar ve Etrüskler taşımışlardır.
Atatürk'ün tarih kongreleri ile 1930'larda ortaya
çıkardığı bu gerçek, maalesef Milli Şef İnönü döneminden
itibaren rafa kaldırılmıştır.
Sonraki yıllarda Halikarnas Balıkçısı tarafından tekrar
dile getirilmiş ise de; bizim Batı hayranı sola
mütemayil tarihçilerimiz tarafından önemsenmemiştir.
Artık pek çok Batılı yazar medeniyetin Anadolu'da,
Mezopotamya'da başladığını, oradan Mısır'a ve Ege'ye
yayıldığını, her iki kanaldan da Adalar'a atladığını,
sonra Yunanistan'a ve Roma'ya intikal ettiğini
kabullenmektedir.
Bunun Mezopotamya-Mısır-Ege-Adalar- Yunanistan kısmı,
zaten Heredot'un çizdiği hattır... Hatta Heredot, bazı
Libya kabilelerinin kendilerini TROYALI saydıklarını
söyler!.. (27)
Bunlar herhalde M.Ö. 800'lerde Karadeniz'den Ege'ye,
oradan da Mısır'a yayılan Türklerdir.
DİPNOTLAR
17)
İlliade-Odyssee, Paris, 1965, sf. l27,132
18)
aynı eser, sf.808
19)
Heredotus, Oxford, 1949, sf.25,26,134
20)
aynı eser, sf. 135
21)
Pauly-Wissowa, Realencyclopade der Klassischen
Altertumsvissen- shaft,
Stuggart, 1948 , sf.1910
22)
Powell, J. Enoch, Heredotus, Oxford, 1949, cilt 1, sf.
75
23)
"Geographie de Strabon", Paris, 1867, sf. 366
24)
"Greece et Proche-Orient avant Homere", Bruxelles, 1968,
sf. 41
25)
Realencylopaedia, Tyrrhen maddesi, sf.1909
26)
"Prelydiens, Hittites,
Acheens" Paris, 1958, sf.21 (27)- Heredot Tarihi, Remzi
Kitabevi, İstanbul, 1973, sf. 28 |