I
M.Ö.
1800 yılları, Anadolu tarihinin başlangıcı yerli
Aglutinant dil grubuna ait Hattiler ve Hint Avrupalı
Hititler hakkında ilk bilgilerin edinildiği dönemdir.
Bu
çağ, Hitit kültürünün başlangıç ve gelişme aşamalarının
kaynağıdır.
M.Ö. 2500-2000 yılları arasında kuzey
Kapadokya ve orta Karadeniz bölgesinde gelişmiş kültürün
temsilcisi Hattiler şehir devletleri tarafından
yönetilen bu bölgenin müstahkem şehirleri, kral
mezarları, hazineleri, Hatti kültürünün simgeleridir.
M.Ö. 2000 yılları sonlarında büyük savaşlar sonucunda
çıkan yangınlarla sona eren bu çağı, Asur ticaret
kolonileri dönemi izler. Yazılı kaynaklardan Hititlerin,
Anadolu’ya M.Ö. 3. binin son yıllarında, 2. binin
başında küçük gruplar halinde, girmeye başladıkları
ihtimali çıkmaktadır. Hititlerin Anadolu’ya kuzey
Karadeniz üzerinden veya kuzeydoğudan, Kafkaslar
üzerinden geldikleri ve Kızılırmak kavisinin kuzey
kesimine yerleşmiş oldukları değerlendirilmektedir.
Birbirini izleyen akınlarla orta Anadolu içlerine
yayılan Hititler, zamanla etki alanlarını
genişletmişler, Hattili prenslerin arazilerine hakim
olmuşlardır.
Asur ticaret kolonilerinin geç evresinde (M.Ö.
1800-1730) Kuşşara kralı Pithana ve oğlu Anitta tarih
sahnesine çıktılar. Onlar Hitit diline naşili adını
veren Kkaniş/Neşa’yi zapt edip krallığın ilk merkezi
yaptılar. M.Ö. 1700’lerde Kuşşara kralı Anitta, Hattuş
kralı Pijusti’yi yenip şehrini tahrip ettiğini
anlatmaktadır. “Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri
aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden sonra her kim kral
olur ve Hattuş’u yeniden iskan ederse gökyüzünün
(fırtına tanrısı) laneti üzerinde olsun.”
Hattuşaş M.Ö. 17. yüzyılın ikinci yarısında, Hitit kralı
I. Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir. Eski
Hitit Devleti’nin kurucusu I. Hattuşili Kızılırmak
kavisi içindeki çekirdek ülkede birliği sağladıktan
sonra, kuzey Suriye ve yukarı Fırat bölgesi’nde (Hurri
ülkesi) karşı yönettiği akınlarla, kendisini izleyecek
Hitit krallarına bir dünya devleti olma amacının
işaretini veriyordu. Murşili istilalara güneyde devam
ederek ve Suriye’deki şehir devletlerini devreden
çıkartarak, Mezopotamya ticaret yollarını kontrol altına
aldı. Halep ele geçirildi ve ordu Babil’e kadar
ilerleyerek Hammurabi hanedanlığına son verdi.
Ancak, Murşili’nin Hantili tarafından öldürülmesi bir
karışıklık dönemi getirir. Hantili idareyi ele aldıysa
da o da öldürüldü. Hantili’den sonra tahta geçen Zidanta
ve I. Huzziya’da Hantili ile aynı kaderi paylaşarak
öldürüldüler.
Bu dönemde Hitit devleti, Torosların güneyindeki
ülkeleri, güney ve güneydoğu Anadolu’daki diğer
bölgeleri yeniden Mitanni krallığı’na kaptırdı.
Telipinu tahta geçince, saraydaki kan davalarını
durdurmayı başardı. Önceki kralların uzak bölgelere
yaptıkları seferleri durdurarak, Anadolu’yu kendi içinde
tutarlı bir idari teşkilat altına almaya çalıştı. Bu
amaçla eyalet sistemini kurdu. Telipinu fermanı olarak
bilinen fermanı yayınlayarak, taht verasetini belli
kurallara Bağladı.
Geleneksel Hitit tarihi çağ ayrımına göre, Telipinu
devrini orta krallık adı verilen dönem izler.
Aynı zamanda I. Tuthaliya Hititlerin amansız düşmanı
Kaşkalarla da baş etmek zorunda kalmıştır. Metinlerde
Tuthaliya zamanında, Fırat’ın yukarı yatağında kalan
bölgelere ve kuzey Mezopotamya’da Hurrilere karşı
yapılan askeri harekatlardan söz edilmektedir. bu
başarılarla I. Tuthaliya’nın Hatti ülkesinde krallığın
gücünü yeniden sağladığı anlaşılmaktadır. Ancak I.
Tuthaliya’nın hükümdarlık alanı genelde Anadolu ile
sınırlı kalmıştır.
I. Şuppiluliuma tahta geçince, öncelikle Anadolu’daki
hakimiyetini sağlamlaştırmıştır. Daha sonra Suriye ve
kuzey Mezopotamya’nın bazı bölgelerini Hitit krallığı’na
katmıştır. Kaşkalarla savaşmış, Ugarit kralı II. Nigmedu
ile bir anlaşma yapmıştır. Şuppiluliuma Mısır’ da
Tutankhamon’un ölümünden sonra çıkan çatışmaları fırsat
bilmiş, Mitanni’yi alarak Mitanni Krallığı’na son
vermiştir.
II. Murşili’nin, Anadolu’nun kuzeyindeki ve batısındaki
seferleri, Hitit çekirdek ülkesinde vebanın hüküm
sürdüğü ve giderek artan Asur etkisiyle Suriye’de
huzursuzlukların yaşandığı bir döneme rastlamıştır.
Babası Murşili’nin ardından fazla zorluk çekmeden tahta
geçen 11. Muvattalli, yirmi yıldan fazla ’’büyük kral’’
olarak hüküm sürmüştür. Muvattalli’nin küçük kardeşi
Hattuşili, askeri birliklerin başı, saray memuru, kuzey
sınırının sürekli huzursuz bölgelerinde ve Hattuşa’da
vali olarak hükümdara birçok alanda hizmet vermiştir. bu
dönemde Muvattalli sarayını, tanrı ve atalarının
heykelleri ile birlikte Hattuşa’dan Tarhuntaşşa’ya
taşımıştır. Muvattalli zamanında orta Suriye’deki Amurru
bölgesi nedeniyle, Hititlerin anlaşmazlığa düştüğü ülke
Mısır’dı. Bu anlaşmazlık Kadeş Savaşı’na yol açtı. (M.Ö.
1274)
Günümüzde Mısır’daki Abydos, Luksor, Abu Simbel’in
duvarları ve Ramsesseum’un pylonlarının üzerindeki
kabartmalarda, Yakındoğu’nun geçmişindeki en ünlü
savaşlardan biri olan Kadeş Savaşı’nın tasviri
görülmektedir. Kabartmalara II. Ramses’in Hitit kralı II.
Muvattalli’yi yenerek elde ettiği zaferin kutlandığı
hiyeroglif metinler eşlik etmektedir. Firavun çok iyi
hazırlanarak savaş alanında bizzat bulunmasına rağmen,
savaşın asıl galibi Hititler olmuştur. Amurru yeniden
Hitit yönetimi altına girmiş, ayrılıkçı yerel kral
Benteşina ise Anadolu’ya sürülmüş, Kadeş kalesi Hitit
denetiminde kalmıştır.
Büyük kral II. Muvattalli öldüğünde, eski bir kurala
uyulmuş ve imparatorluğun en güçlü adamı olan kardeşi
Hattuşili yerine, oğlu III. Murşili/Urhi-Teşup tahta
geçmiştir. III. Murşili başkenti Tarhuntaşşa’dan,
yeniden Hattuşa’ya taşımıştır.
Bölgede II. Muvattalli döneminden ve Kadeş Savaşı’ndan
bu yana II. Ramses hüküm sürmekteydi. Hattuşili Asur ve
Babil hükümdarları ile olduğu gibi, II. Ramses ile de
hükümdarlar arasındaki olağan ilişkilerini sürdürmüştür.
I. Şuppiluliuma’dan beri süregelen savaş durumunu sona
erdirmiş ve Mısır ile barış antlaşmasını imzalamıştır.
Antlaşma Hattuşa’da ortaya çıkarılan ve günümüzde
İstanbul arkeoloji müzesinde bulunan kil tabletten
anlaşılmaktadır. Akadca yazılmıştır. Ayrıca Mısır-Karnak
Ramsesseum’da da Mısır hiyeroglifi ile kaleme alınmış
kopyaları görülmektedir. II. Ramses ile yapılan barış
antlaşması, Hattuşili’nin hükümdarlık döneminde ulaştığı
bir zirvedir. Bu başarı kendisinin rakipleri Asur ve
Babil ile Ege’deki rakibi Ahhiyava karşısındaki konumunu
güçlendirmiştir.
Kurallara uygun olmaksızın tahta çıkmış olmasına rağmen,
III. Hattuşili önemli politik başarılar ve uluslararası
takdir kazanmıştı; ancak Hattuşa’da tahtına çıkacak kişi
ile ilgili düzenlemeyi yapmak da kendisi için önemliydi.
Önceden seçilen varisten vazgeçilmiş ve yerine prens IV.
Tuthaliya seçilmişti. Tuthaliya tahta çıktıktan sonra,
Tarhuntaşşa kralı Kurunta ile antlaşma yapmış ve
Tarhuntaşşa ülkesinin sınırları yeniden çizilmiştir. II.
Muvattalli’nin oğlu olarak hanedandan gelen krala,
imparatorluk hiyerarşisi içinde Karkamış kralı ile aynı
düzeyde yer verilmiştir.
Hitit imparatorluğu’nun bilinen son hükümdarı IV.
Tuthaliya’nın oğlu III. Şuppiluliuma, baş gösteren
yiyecek sıkıntısıyla daha da gerginleşen duruma rağmen
bazı askeri başarılar elde etmiştir. Hattuşa’da bugün
Güneykale olarak adlandırılan kesimdeki bir yazıtta, II.
Şuppiluliuma’nın askeri birliklerinin orta ve güneybatı
Anadolu’da başarıyla savaştığından, Tarhuntaşşa’da da
hükümdarın yeniden otorite kurduğundan söz edilir. Çivi
yazılı belgeler de, Mitanni kralı ve doğrudan büyük kral
tarafından denetlenen Alaşiya (kıbrıs) ülkesiyle
antlaşma yapıldığı belirtilir.
Hitit imparatorluğu’nun M.Ö. 1200’den kısa bir süre
sonra yıkılma nedeni halen tam olarak anlaşılamamıştır.
İmparatorluğun yıkılmasına çeşitli etkenlerin neden
olduğu değerlendirilmektedir. Son büyük kralın hüküm
sürdüğü dönemde, halk içinde huzursuzluklar ve Hitit
aristokrasisinde giderek artan çatışmalar baş
göstermiştir. Hitit devletinin ayakta olduğu son yıllara
tarihlenen yazılı kaynaklar, sefalet içinde olduğu
belirtilen Anadolu’ya Suriye ve Mısır’dan büyük
miktarlarda tahıl sevk edildiğini kanıtlamaktadır. Aynı
zamanda Anadolu’daki huzursuzluklar ve Suriye üzerindeki
Hitit etkisinin azalması da Hitit İmparatorluğu’nun
yıkılmasında neden ya da sonuç olarak
değerlendirilmektedir.
II
M.Ö. 1800 yılları, Anadolu tarihinin başlangıcı yerli
Aglutinant dil grubuna ait Hattiler ve Hint Avrupalı
Hititler hakkında ilk bilgilerin edinildiği dönemdir. Bu
çağ, Hitit kültürünün başlangıç ve gelişme aşamalarının
kaynağıdır. M.Ö. 2500-2000 yılları arasında kuzey
Kapadokya ve orta Karadeniz bölgesinde gelişmiş kültürün
temsilcisi Hattilerdi. Şehir devletleri tarafından
yönetilen bu bölgenin müstahkem şehirleri, kral
mezarları, hazineleri, Hatti kültürünün simgeleridir.
M.Ö. 2000 yılları sonlarında büyük savaşlar sonucunda
çıkan yangınlarla sona eren bu çağı, Asur ticaret
kolonileri dönemi izler. Yazılı kaynaklardan Hititlerin,
Anadolu’ya M.Ö. 3000’in son yıllarında, 2.000’in başında
küçük gruplar halinde, girmeye başladıkları ihtimali
çıkmaktadır. Hititlerin Anadolu’ya kuzey Karadeniz
üzerinden veya kuzeydoğudan, Kafkaslar üzerinden
geldikleri ve Kızılırmak kavisinin kuzey kesimine
yerleşmiş oldukları değerlendirilmektedir.
Birbirini izleyen akınlarla orta Anadolu içlerine
yayılan Hititler, zamanla etki alanlarını
genişletmişler, Hattili prenslerin arazilerine hakim
olmuşlardır.
Asur ticaret kolonilerinin geç evresinde (M.Ö.1800-1730)
Kuşşara kralı Pithana ve oğlu Anitta tarih sahnesine
çıktılar. Onlar Hitit diline naşili adını veren
kaniş/Neşa’yi zapt edip krallığın ilk merkezi yaptılar.
M.Ö. 1700’lerde Kuşşara kralı Anitta, Hattuş kralı
Pijusti’yi yenip şehrini tahrip ettiğini anlatmaktadır.
“Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri aldım. Yerine
yaban otu ektim. Benden sonra her kim kral olur ve
Hattuş’u yeniden iskan ederse gökyüzünün (Fırtına
Tanrısı) laneti üzerinde olsun.”
Hattuşa M.Ö. 17. yüzyılın ikinci yarısında, Hitit Kralı
I. Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir. Eski
Hitit devleti’nin kurucusu I. Hattuşili Kızılırmak
kavisi içindeki çekirdek ülkede birliği sağladıktan
sonra, kuzey Suriye ve yukarı Fırat bölgesi’nde (Hurri
ülkesi) karşı yönettiği akınlarla, kendisini izleyecek
Hitit krallarına bir dünya devleti olma amacının
işaretini veriyordu. Murşili istilalara güneyde devam
ederek ve Suriye’deki şehir devletlerini devreden
çıkartarak, Mezopotamya ticaret yollarını kontrol altına
aldı. Halep ele geçirildi ve ordu Babil’e kadar
ilerleyerek Hammurabi hanedanlığına son verdi.
Ancak, Murşili’nin Hantili tarafından öldürülmesi bir
karışıklık dönemi getirir. Hantili idareyi ele aldıysa
da o da öldürüldü. Hantili’den sonra tahta geçen Zidanta
ve I. Huzziya’da Hantili ile aynı kaderi paylaşarak
öldürüldüler.
Bu dönemde Hitit devleti, Torosların güneyindeki
ülkeleri, güney ve güneydoğu Anadolu’daki diğer
bölgeleri yeniden Mitanni krallığı’na kaptırdı.
Telipinu tahta geçince, saraydaki kan davalarını
durdurmayı başardı. Önceki kralların uzak bölgelere
yaptıkları seferleri durdurarak, Anadolu’yu kendi içinde
tutarlı bir idari teşkilat altına almaya çalıştı. Bu
amaçla eyalet sistemini kurdu. Telipinu fermanı olarak
bilinen fermanı yayınlayarak, taht verasetini belli
kurallara bağladı.
Geleneksel Hitit tarihi çağ ayrımına göre, Telipinu
devrini orta krallık adı verilen dönem izler.
Aynı zamanda I. Tuthaliya Hititlerin amansız düşmanı
Kaşkalarla da baş etmek zorunda kalmıştır. Metinlerde
Tuthaliya zamanında, Fırat’ın yukarı yatağında kalan
bölgelere ve kuzey Mezopotamya’da Hurrilere karşı
yapılan askeri harekatlardan söz edilmektedir. Bu
başarılarla I. Tuthaliya’nın Hatti ülkesinde krallığın
gücünü yeniden sağladığı anlaşılmaktadır. Ancak I.
Tuthaliya’nın hükümdarlık alanı genelde Anadolu ile
sınırlı kalmıştır.
I. Şuppiluliuma tahta geçince, öncelikle Anadolu’daki
hakimiyetini sağlamlaştırmıştır. Daha sonra Suriye ve
kuzey Mezopotamya’nın bazı bölgelerini Hitit krallığı’na
katmıştır. Kaşkalarla savaşmış, Ugarit kralı II. Nigmedu
ile bir anlaşma yapmıştır. Şuppiluliuma Mısır’ da
Tutankhamon’un ölümünden sonra çıkan çatışmaları fırsat
bilmiş, Mitanni’ ı alarak Mitanni Krallığı’na son
vermiştir.
II. Murşili’nin, Anadolu’nun kuzeyindeki ve batısındaki
seferleri, Hitit çekirdek ülkesinde vebanın hüküm
sürdüğü ve giderek artan Asur etkisiyle Suriye’de
huzursuzlukların yaşandığı bir döneme rastlamıştır.
Babası Murşili’nin ardından fazla zorluk çekmeden tahta
geçen II. Muvattalli, yirmi yıldan fazla ’’büyük kral’’
olarak hüküm sürmüştür. II. Muvattalli küçük kardeşi
Hattuşili, askeri birliklerin başı, saray memuru, kuzey
sınırının sürekli huzursuz bölgelerinde ve Hattuşa’da
vali olarak hükümdara birçok alanda hizmet vermiştir. Bu
dönemde Muvattalli sarayını, Tanrı ve atalarının
heykelleri ile birlikte Hattuşa’dan Tarhuntaşşa’ya
taşımıştır. Muvattalli zamanında orta Suriye’deki Amurru
bölgesi nedeniyle, Hititlerin anlaşmazlığa düştüğü ülke
Mısır’dı. bu anlaşmazlık Kadeş Savaşı’na yol açtı. (M.Ö.
1274)
Günümüzde Mısır’daki Abydos, Luksor, Abu Simbel’in
duvarları ve Ramsesseum’un pylonlarının üzerindeki
kabartmalarda, Yakındoğu’nun geçmişindeki en ünlü
savaşlardan biri olan Kadeş Savaşı’nın tasviri
görülmektedir. Kabartmalara II. Ramses’in Hitit kralı II.
Muvattalli’yi yenerek elde ettiği zaferin kutlandığı
hiyeroglif metinler eşlik etmektedir. Firavun çok iyi
hazırlanarak savaş alanında bizzat bulunmasına rağmen,
savaşın asıl galibi Hititler olmuştur. Amurru yeniden
Hitit yönetimi altına girmiş, ayrılıkçı yerel kral
Benteşina ise Anadolu’ya sürülmüş, Kadeş kalesi Hitit
denetiminde kalmıştır.
Büyük kral II. Muvattalli öldüğünde, eski bir kurala
uyulmuş ve imparatorluğun en güçlü adamı olan kardeşi
Hattuşili yerine, oğlu III. Murşili/Urhi-Teşup tahta
geçmiştir. III. Murşili başkenti Tarhuntaşşa’dan,
yeniden Hattuşa’ya taşımıştır.
Bölgede II. Muvattalli döneminden ve Kadeş Savaşı’ndan
bu yana II. Ramses hüküm sürmekteydi. Hattuşili Asur ve
Babil hükümdarları ile olduğu gibi, II. Ramses ile de
hükümdarlar arasındaki olağan ilişkilerini sürdürmüştür.
I. Şuppiluliuma’dan beri süregelen savaş durumunu sona
erdirmiş ve Mısır ile barış antlaşmasını imzalamıştır.
Antlaşma Hattuşa’ da ortaya çıkarılan ve günümüzde
İstanbul arkeoloji müzesinde bulunan kil tabletten
anlaşılmaktadır. Akadca yazılmıştır. Ayrıca Mısır-Karnak
Ramsesseum’da da Mısır hiyeroglifi ile kaleme alınmış
kopyaları görülmektedir. II. Ramses ile yapılan barış
antlaşması, Hattuşili’nin hükümdarlık döneminde ulaştığı
bir zirvedir. Bu başarı kendisinin rakipleri Asur ve
Babil ile ege’ deki rakibi Ahhiyava karşısındaki
konumunu güçlendirmiştir.
Kurallara uygun olmaksızın tahta çıkmış olmasına rağmen,
III. Hattuşili önemli politik başarılar ve uluslararası
takdir kazanmıştı; ancak Hattuşa’da tahtına çıkacak kişi
ile ilgili düzenlemeyi yapmak da kendisi için önemliydi.
Önceden seçilen varisten vazgeçilmiş ve yerine prens IV.
Tuthaliya seçilmişti. Tuthaliya tahta çıktıktan sonra,
Tarhuntaşşa kralı Kurunta ile antlaşma yapmış ve
Tarhuntaşşa ülkesinin sınırları yeniden çizilmiştir. II.
Muvattalli’nin oğlu olarak hanedandan gelen krala,
imparatorluk hiyerarşisi içinde Karkamış kralı ile aynı
düzeyde yer verilmiştir.
Hitit İmparatorluğu’nun bilinen son hükümdarı IV.
Tuthaliya’nın oğlu II. Şuppiluliuma, baş gösteren
yiyecek sıkıntısıyla daha da gerginleşen duruma rağmen
bazı askeri başarılar elde etmiştir. Hattuşa’da bugün
Güneykale olarak adlandırılan kesimdeki bir yazıtta, II.
Şuppiluliuma’nın askeri birliklerinin orta ve güneybatı
Anadolu’da başarıyla savaştığından, Tarhuntaşşa’ da da
hükümdarın yeniden otorite kurduğundan söz edilir. Çivi
yazılı belgeler de, Mitanni kralı ve doğrudan büyük kral
tarafından denetlenen Alaşiya (Kıbrıs) ülkesiyle
antlaşma yapıldığı belirtilir.
Hitit İmparatorluğu’nun M.Ö. 1200’den kısa bir süre
sonra yıkılma nedeni halen tam olarak anlaşılamamıştır.
İmparatorluğun yıkılmasına çeşitli etkenlerin neden
olduğu değerlendirilmektedir. Son büyük kralın hüküm
sürdüğü dönemde, halk içinde huzursuzluklar ve Hitit
aristokrasisinde giderek artan çatışmalar baş
göstermiştir. Hitit devletinin ayakta olduğu son yıllara
tarihlenen yazılı kaynaklar, sefalet içinde olduğu
belirtilen Anadolu’ya Suriye ve Mısır’dan büyük
miktarlarda tahıl sevk edildiğini kanıtlamaktadır. Aynı
zamanda Anadolu’daki huzursuzluklar ve Suriye üzerindeki
Hitit etkisinin azalması da Hitit İmparatorluğu’nun
yıkılmasında neden ya da sonuç olarak
değerlendirilmektedir. |