...................
...................
HİTİT SİYASİ TARİHİ

Tahir Türkkan

                         
 
...................
 
 

I

M.Ö. 1800 yılları, Anadolu tarihinin başlangıcı yerli Aglutinant dil grubuna ait Hattiler ve Hint Avrupalı Hititler hakkında ilk bilgilerin edinildiği dönemdir.

Bu çağ, Hitit kültürünün başlangıç ve gelişme aşamalarının kaynağıdır.

M.Ö. 2500-2000 yılları arasında kuzey Kapadokya ve orta Karadeniz bölgesinde gelişmiş kültürün temsilcisi Hattiler şehir devletleri tarafından yönetilen bu bölgenin müstahkem şehirleri, kral mezarları, hazineleri, Hatti kültürünün simgeleridir. M.Ö. 2000 yılları sonlarında büyük savaşlar sonucunda çıkan yangınlarla sona eren bu çağı, Asur ticaret kolonileri dönemi izler. Yazılı kaynaklardan Hititlerin, Anadolu’ya M.Ö. 3. binin son yıllarında, 2. binin başında küçük gruplar halinde, girmeye başladıkları ihtimali çıkmaktadır. Hititlerin Anadolu’ya kuzey Karadeniz üzerinden veya kuzeydoğudan, Kafkaslar üzerinden geldikleri ve Kızılırmak kavisinin kuzey kesimine yerleşmiş oldukları değerlendirilmektedir.

Birbirini izleyen akınlarla orta Anadolu içlerine yayılan Hititler, zamanla etki alanlarını genişletmişler, Hattili prenslerin arazilerine hakim olmuşlardır.

Asur ticaret kolonilerinin geç evresinde (M.Ö. 1800-1730) Kuşşara kralı Pithana ve oğlu Anitta tarih sahnesine çıktılar. Onlar Hitit diline naşili adını veren Kkaniş/Neşa’yi zapt edip krallığın ilk merkezi yaptılar. M.Ö. 1700’lerde Kuşşara kralı Anitta, Hattuş kralı Pijusti’yi yenip şehrini tahrip ettiğini anlatmaktadır. “Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden sonra her kim kral olur ve Hattuş’u yeniden iskan ederse gökyüzünün (fırtına tanrısı) laneti üzerinde olsun.”

Hattuşaş M.Ö. 17. yüzyılın ikinci yarısında, Hitit kralı I. Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir. Eski Hitit Devleti’nin kurucusu I. Hattuşili Kızılırmak kavisi içindeki çekirdek ülkede birliği sağladıktan sonra, kuzey Suriye ve yukarı Fırat bölgesi’nde (Hurri ülkesi) karşı yönettiği akınlarla, kendisini izleyecek Hitit krallarına bir dünya devleti olma amacının işaretini veriyordu. Murşili istilalara güneyde devam ederek ve Suriye’deki şehir devletlerini devreden çıkartarak, Mezopotamya ticaret yollarını kontrol altına aldı. Halep ele geçirildi ve ordu Babil’e kadar ilerleyerek Hammurabi hanedanlığına son verdi.

Ancak, Murşili’nin Hantili tarafından öldürülmesi bir karışıklık dönemi getirir. Hantili idareyi ele aldıysa da o da öldürüldü. Hantili’den sonra tahta geçen Zidanta ve I. Huzziya’da Hantili ile aynı kaderi paylaşarak öldürüldüler.

Bu dönemde Hitit devleti, Torosların güneyindeki ülkeleri, güney ve güneydoğu Anadolu’daki diğer bölgeleri yeniden Mitanni krallığı’na kaptırdı.

Telipinu tahta geçince, saraydaki kan davalarını durdurmayı başardı. Önceki kralların uzak bölgelere yaptıkları seferleri durdurarak, Anadolu’yu kendi içinde tutarlı bir idari teşkilat altına almaya çalıştı. Bu amaçla eyalet sistemini kurdu. Telipinu fermanı olarak bilinen fermanı yayınlayarak, taht verasetini belli kurallara Bağladı.

Geleneksel Hitit tarihi çağ ayrımına göre, Telipinu devrini orta krallık adı verilen dönem izler.

Aynı zamanda I. Tuthaliya Hititlerin amansız düşmanı Kaşkalarla da baş etmek zorunda kalmıştır. Metinlerde Tuthaliya zamanında, Fırat’ın yukarı yatağında kalan bölgelere ve kuzey Mezopotamya’da Hurrilere karşı yapılan askeri harekatlardan söz edilmektedir. bu başarılarla I. Tuthaliya’nın Hatti ülkesinde krallığın gücünü yeniden sağladığı anlaşılmaktadır. Ancak I. Tuthaliya’nın hükümdarlık alanı genelde Anadolu ile sınırlı kalmıştır.

I. Şuppiluliuma tahta geçince, öncelikle Anadolu’daki hakimiyetini sağlamlaştırmıştır. Daha sonra Suriye ve kuzey Mezopotamya’nın bazı bölgelerini Hitit krallığı’na katmıştır. Kaşkalarla savaşmış, Ugarit kralı II. Nigmedu ile bir anlaşma yapmıştır. Şuppiluliuma Mısır’ da Tutankhamon’un ölümünden sonra çıkan çatışmaları fırsat bilmiş, Mitanni’yi alarak Mitanni Krallığı’na son vermiştir.

II. Murşili’nin, Anadolu’nun kuzeyindeki ve batısındaki seferleri, Hitit çekirdek ülkesinde vebanın hüküm sürdüğü ve giderek artan Asur etkisiyle Suriye’de huzursuzlukların yaşandığı bir döneme rastlamıştır.

Babası Murşili’nin ardından fazla zorluk çekmeden tahta geçen 11. Muvattalli, yirmi yıldan fazla ’’büyük kral’’ olarak hüküm sürmüştür. Muvattalli’nin küçük kardeşi Hattuşili, askeri birliklerin başı, saray memuru, kuzey sınırının sürekli huzursuz bölgelerinde ve Hattuşa’da vali olarak hükümdara birçok alanda hizmet vermiştir. bu dönemde Muvattalli sarayını, tanrı ve atalarının heykelleri ile birlikte Hattuşa’dan Tarhuntaşşa’ya taşımıştır. Muvattalli zamanında orta Suriye’deki Amurru bölgesi nedeniyle, Hititlerin anlaşmazlığa düştüğü ülke Mısır’dı. Bu anlaşmazlık Kadeş Savaşı’na yol açtı. (M.Ö. 1274)

Günümüzde Mısır’daki Abydos, Luksor, Abu Simbel’in duvarları ve Ramsesseum’un pylonlarının üzerindeki kabartmalarda, Yakındoğu’nun geçmişindeki en ünlü savaşlardan biri olan Kadeş Savaşı’nın tasviri görülmektedir. Kabartmalara II. Ramses’in Hitit kralı II. Muvattalli’yi yenerek elde ettiği zaferin kutlandığı hiyeroglif metinler eşlik etmektedir. Firavun çok iyi hazırlanarak savaş alanında bizzat bulunmasına rağmen, savaşın asıl galibi Hititler olmuştur. Amurru yeniden Hitit yönetimi altına girmiş, ayrılıkçı yerel kral Benteşina ise Anadolu’ya sürülmüş, Kadeş kalesi Hitit denetiminde kalmıştır.

Büyük kral II. Muvattalli öldüğünde, eski bir kurala uyulmuş ve imparatorluğun en güçlü adamı olan kardeşi Hattuşili yerine, oğlu III. Murşili/Urhi-Teşup tahta geçmiştir. III. Murşili başkenti Tarhuntaşşa’dan, yeniden Hattuşa’ya taşımıştır.

Bölgede II. Muvattalli döneminden ve Kadeş Savaşı’ndan bu yana II. Ramses hüküm sürmekteydi. Hattuşili Asur ve Babil hükümdarları ile olduğu gibi, II. Ramses ile de hükümdarlar arasındaki olağan ilişkilerini sürdürmüştür. I. Şuppiluliuma’dan beri süregelen savaş durumunu sona erdirmiş ve Mısır ile barış antlaşmasını imzalamıştır. Antlaşma Hattuşa’da ortaya çıkarılan ve günümüzde İstanbul arkeoloji müzesinde bulunan kil tabletten anlaşılmaktadır. Akadca yazılmıştır. Ayrıca Mısır-Karnak Ramsesseum’da da Mısır hiyeroglifi ile kaleme alınmış kopyaları görülmektedir. II. Ramses ile yapılan barış antlaşması, Hattuşili’nin hükümdarlık döneminde ulaştığı bir zirvedir. Bu başarı kendisinin rakipleri Asur ve Babil ile Ege’deki rakibi Ahhiyava karşısındaki konumunu güçlendirmiştir.

Kurallara uygun olmaksızın tahta çıkmış olmasına rağmen, III. Hattuşili önemli politik başarılar ve uluslararası takdir kazanmıştı; ancak Hattuşa’da tahtına çıkacak kişi ile ilgili düzenlemeyi yapmak da kendisi için önemliydi. Önceden seçilen varisten vazgeçilmiş ve yerine prens IV. Tuthaliya seçilmişti. Tuthaliya tahta çıktıktan sonra, Tarhuntaşşa kralı Kurunta ile antlaşma yapmış ve Tarhuntaşşa ülkesinin sınırları yeniden çizilmiştir. II. Muvattalli’nin oğlu olarak hanedandan gelen krala, imparatorluk hiyerarşisi içinde Karkamış kralı ile aynı düzeyde yer verilmiştir.

Hitit imparatorluğu’nun bilinen son hükümdarı IV. Tuthaliya’nın oğlu III. Şuppiluliuma, baş gösteren yiyecek sıkıntısıyla daha da gerginleşen duruma rağmen bazı askeri başarılar elde etmiştir. Hattuşa’da bugün Güneykale olarak adlandırılan kesimdeki bir yazıtta, II. Şuppiluliuma’nın askeri birliklerinin orta ve güneybatı Anadolu’da başarıyla savaştığından, Tarhuntaşşa’da da hükümdarın yeniden otorite kurduğundan söz edilir. Çivi yazılı belgeler de, Mitanni kralı ve doğrudan büyük kral tarafından denetlenen Alaşiya (kıbrıs) ülkesiyle antlaşma yapıldığı belirtilir.

Hitit imparatorluğu’nun M.Ö. 1200’den kısa bir süre sonra yıkılma nedeni halen tam olarak anlaşılamamıştır. İmparatorluğun yıkılmasına çeşitli etkenlerin neden olduğu değerlendirilmektedir. Son büyük kralın hüküm sürdüğü dönemde, halk içinde huzursuzluklar ve Hitit aristokrasisinde giderek artan çatışmalar baş göstermiştir. Hitit devletinin ayakta olduğu son yıllara tarihlenen yazılı kaynaklar, sefalet içinde olduğu belirtilen Anadolu’ya Suriye ve Mısır’dan büyük miktarlarda tahıl sevk edildiğini kanıtlamaktadır. Aynı zamanda Anadolu’daki huzursuzluklar ve Suriye üzerindeki Hitit etkisinin azalması da Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasında neden ya da sonuç olarak değerlendirilmektedir.


II

M.Ö. 1800 yılları, Anadolu tarihinin başlangıcı yerli Aglutinant dil grubuna ait Hattiler ve Hint Avrupalı Hititler hakkında ilk bilgilerin edinildiği dönemdir. Bu çağ, Hitit kültürünün başlangıç ve gelişme aşamalarının kaynağıdır. M.Ö. 2500-2000 yılları arasında kuzey Kapadokya ve orta Karadeniz bölgesinde gelişmiş kültürün temsilcisi Hattilerdi. Şehir devletleri tarafından yönetilen bu bölgenin müstahkem şehirleri, kral mezarları, hazineleri, Hatti kültürünün simgeleridir. M.Ö. 2000 yılları sonlarında büyük savaşlar sonucunda çıkan yangınlarla sona eren bu çağı, Asur ticaret kolonileri dönemi izler. Yazılı kaynaklardan Hititlerin, Anadolu’ya M.Ö. 3000’in son yıllarında, 2.000’in başında küçük gruplar halinde, girmeye başladıkları ihtimali çıkmaktadır. Hititlerin Anadolu’ya kuzey Karadeniz üzerinden veya kuzeydoğudan, Kafkaslar üzerinden geldikleri ve Kızılırmak kavisinin kuzey kesimine yerleşmiş oldukları değerlendirilmektedir.

Birbirini izleyen akınlarla orta Anadolu içlerine yayılan Hititler, zamanla etki alanlarını genişletmişler, Hattili prenslerin arazilerine hakim olmuşlardır.

Asur ticaret kolonilerinin geç evresinde (M.Ö.1800-1730) Kuşşara kralı Pithana ve oğlu Anitta tarih sahnesine çıktılar. Onlar Hitit diline naşili adını veren kaniş/Neşa’yi zapt edip krallığın ilk merkezi yaptılar. M.Ö. 1700’lerde Kuşşara kralı Anitta, Hattuş kralı Pijusti’yi yenip şehrini tahrip ettiğini anlatmaktadır. “Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden sonra her kim kral olur ve Hattuş’u yeniden iskan ederse gökyüzünün (Fırtına Tanrısı) laneti üzerinde olsun.”

Hattuşa M.Ö. 17. yüzyılın ikinci yarısında, Hitit Kralı I. Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir. Eski Hitit devleti’nin kurucusu I. Hattuşili Kızılırmak kavisi içindeki çekirdek ülkede birliği sağladıktan sonra, kuzey Suriye ve yukarı Fırat bölgesi’nde (Hurri ülkesi) karşı yönettiği akınlarla, kendisini izleyecek Hitit krallarına bir dünya devleti olma amacının işaretini veriyordu. Murşili istilalara güneyde devam ederek ve Suriye’deki şehir devletlerini devreden çıkartarak, Mezopotamya ticaret yollarını kontrol altına aldı. Halep ele geçirildi ve ordu Babil’e kadar ilerleyerek Hammurabi hanedanlığına son verdi.

Ancak, Murşili’nin Hantili tarafından öldürülmesi bir karışıklık dönemi getirir. Hantili idareyi ele aldıysa da o da öldürüldü. Hantili’den sonra tahta geçen Zidanta ve I. Huzziya’da Hantili ile aynı kaderi paylaşarak öldürüldüler.

Bu dönemde Hitit devleti, Torosların güneyindeki ülkeleri, güney ve güneydoğu Anadolu’daki diğer bölgeleri yeniden Mitanni krallığı’na kaptırdı.

Telipinu tahta geçince, saraydaki kan davalarını durdurmayı başardı. Önceki kralların uzak bölgelere yaptıkları seferleri durdurarak, Anadolu’yu kendi içinde tutarlı bir idari teşkilat altına almaya çalıştı. Bu amaçla eyalet sistemini kurdu. Telipinu fermanı olarak bilinen fermanı yayınlayarak, taht verasetini belli kurallara bağladı.

Geleneksel Hitit tarihi çağ ayrımına göre, Telipinu devrini orta krallık adı verilen dönem izler.

Aynı zamanda I. Tuthaliya Hititlerin amansız düşmanı Kaşkalarla da baş etmek zorunda kalmıştır. Metinlerde Tuthaliya zamanında, Fırat’ın yukarı yatağında kalan bölgelere ve kuzey Mezopotamya’da Hurrilere karşı yapılan askeri harekatlardan söz edilmektedir. Bu başarılarla I. Tuthaliya’nın Hatti ülkesinde krallığın gücünü yeniden sağladığı anlaşılmaktadır. Ancak I. Tuthaliya’nın hükümdarlık alanı genelde Anadolu ile sınırlı kalmıştır.

I. Şuppiluliuma tahta geçince, öncelikle Anadolu’daki hakimiyetini sağlamlaştırmıştır. Daha sonra Suriye ve kuzey Mezopotamya’nın bazı bölgelerini Hitit krallığı’na katmıştır. Kaşkalarla savaşmış, Ugarit kralı II. Nigmedu ile bir anlaşma yapmıştır. Şuppiluliuma Mısır’ da Tutankhamon’un ölümünden sonra çıkan çatışmaları fırsat bilmiş, Mitanni’ ı alarak Mitanni Krallığı’na son vermiştir.

II. Murşili’nin, Anadolu’nun kuzeyindeki ve batısındaki seferleri, Hitit çekirdek ülkesinde vebanın hüküm sürdüğü ve giderek artan Asur etkisiyle Suriye’de huzursuzlukların yaşandığı bir döneme rastlamıştır.

Babası Murşili’nin ardından fazla zorluk çekmeden tahta geçen II. Muvattalli, yirmi yıldan fazla ’’büyük kral’’ olarak hüküm sürmüştür. II. Muvattalli küçük kardeşi Hattuşili, askeri birliklerin başı, saray memuru, kuzey sınırının sürekli huzursuz bölgelerinde ve Hattuşa’da vali olarak hükümdara birçok alanda hizmet vermiştir. Bu dönemde Muvattalli sarayını, Tanrı ve atalarının heykelleri ile birlikte Hattuşa’dan Tarhuntaşşa’ya taşımıştır. Muvattalli zamanında orta Suriye’deki Amurru bölgesi nedeniyle, Hititlerin anlaşmazlığa düştüğü ülke Mısır’dı. bu anlaşmazlık Kadeş Savaşı’na yol açtı. (M.Ö. 1274)

Günümüzde Mısır’daki Abydos, Luksor, Abu Simbel’in duvarları ve Ramsesseum’un pylonlarının üzerindeki kabartmalarda, Yakındoğu’nun geçmişindeki en ünlü savaşlardan biri olan Kadeş Savaşı’nın tasviri görülmektedir. Kabartmalara II. Ramses’in Hitit kralı II. Muvattalli’yi yenerek elde ettiği zaferin kutlandığı hiyeroglif metinler eşlik etmektedir. Firavun çok iyi hazırlanarak savaş alanında bizzat bulunmasına rağmen, savaşın asıl galibi Hititler olmuştur. Amurru yeniden Hitit yönetimi altına girmiş, ayrılıkçı yerel kral Benteşina ise Anadolu’ya sürülmüş, Kadeş kalesi Hitit denetiminde kalmıştır.

Büyük kral II. Muvattalli öldüğünde, eski bir kurala uyulmuş ve imparatorluğun en güçlü adamı olan kardeşi Hattuşili yerine, oğlu III. Murşili/Urhi-Teşup tahta geçmiştir. III. Murşili başkenti Tarhuntaşşa’dan, yeniden Hattuşa’ya taşımıştır.

Bölgede II. Muvattalli döneminden ve Kadeş Savaşı’ndan bu yana II. Ramses hüküm sürmekteydi. Hattuşili Asur ve Babil hükümdarları ile olduğu gibi, II. Ramses ile de hükümdarlar arasındaki olağan ilişkilerini sürdürmüştür. I. Şuppiluliuma’dan beri süregelen savaş durumunu sona erdirmiş ve Mısır ile barış antlaşmasını imzalamıştır. Antlaşma Hattuşa’ da ortaya çıkarılan ve günümüzde İstanbul arkeoloji müzesinde bulunan kil tabletten anlaşılmaktadır. Akadca yazılmıştır. Ayrıca Mısır-Karnak Ramsesseum’da da Mısır hiyeroglifi ile kaleme alınmış kopyaları görülmektedir. II. Ramses ile yapılan barış antlaşması, Hattuşili’nin hükümdarlık döneminde ulaştığı bir zirvedir. Bu başarı kendisinin rakipleri Asur ve Babil ile ege’ deki rakibi Ahhiyava karşısındaki konumunu güçlendirmiştir.

Kurallara uygun olmaksızın tahta çıkmış olmasına rağmen, III. Hattuşili önemli politik başarılar ve uluslararası takdir kazanmıştı; ancak Hattuşa’da tahtına çıkacak kişi ile ilgili düzenlemeyi yapmak da kendisi için önemliydi. Önceden seçilen varisten vazgeçilmiş ve yerine prens IV. Tuthaliya seçilmişti. Tuthaliya tahta çıktıktan sonra, Tarhuntaşşa kralı Kurunta ile antlaşma yapmış ve Tarhuntaşşa ülkesinin sınırları yeniden çizilmiştir. II. Muvattalli’nin oğlu olarak hanedandan gelen krala, imparatorluk hiyerarşisi içinde Karkamış kralı ile aynı düzeyde yer verilmiştir.

Hitit İmparatorluğu’nun bilinen son hükümdarı IV. Tuthaliya’nın oğlu II. Şuppiluliuma, baş gösteren yiyecek sıkıntısıyla daha da gerginleşen duruma rağmen bazı askeri başarılar elde etmiştir. Hattuşa’da bugün Güneykale olarak adlandırılan kesimdeki bir yazıtta, II. Şuppiluliuma’nın askeri birliklerinin orta ve güneybatı Anadolu’da başarıyla savaştığından, Tarhuntaşşa’ da da hükümdarın yeniden otorite kurduğundan söz edilir. Çivi yazılı belgeler de, Mitanni kralı ve doğrudan büyük kral tarafından denetlenen Alaşiya (Kıbrıs) ülkesiyle antlaşma yapıldığı belirtilir.

Hitit İmparatorluğu’nun M.Ö. 1200’den kısa bir süre sonra yıkılma nedeni halen tam olarak anlaşılamamıştır. İmparatorluğun yıkılmasına çeşitli etkenlerin neden olduğu değerlendirilmektedir. Son büyük kralın hüküm sürdüğü dönemde, halk içinde huzursuzluklar ve Hitit aristokrasisinde giderek artan çatışmalar baş göstermiştir. Hitit devletinin ayakta olduğu son yıllara tarihlenen yazılı kaynaklar, sefalet içinde olduğu belirtilen Anadolu’ya Suriye ve Mısır’dan büyük miktarlarda tahıl sevk edildiğini kanıtlamaktadır. Aynı zamanda Anadolu’daki huzursuzluklar ve Suriye üzerindeki Hitit etkisinin azalması da Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasında neden ya da sonuç olarak değerlendirilmektedir.