Değerli Hemşerilerim,
Yıllardan beri hepimizin hayallerini süsleyen,
gündemimizin en başında yer alan, anavatana yönelik
çalışmalarımızın en başını çeken ama bir türlü
istediğimiz sonuçları alamadığımız bir hikayemizin,
madalyonun öbür yüzüyle farklı bir bakış açısıyla
sizlerle paylaşmak istedim. Anavatana geriye dönüş
süreci. Bu konuda geçtiğimiz yıllar
içerisinde birçok şey yazıldı, çizildi. Bir çok
toplantılar, konferanslar yapıldı. Yüzlerce simalar
değişti, anavatana gidildi, oradan diaspora gezileri
düzenlendi. Yeri geldi birbirimizi, yeri geldi
anavatanı, yeri geldi tarihimizi, yeri geldi
kurumlarımızı suçladık, eleştirdik ama sonuç itibariyle
maalesef genel gidişatı, süreci, alnımıza yazılan bu
kara tarihi bir türlü değiştiremedik. Neden?
Eğer hepimiz aslımızı inkar etmeden dünyanın neresinde
olursak olalım gurur duyarak; Abaza'yız diyebiliyorsak,
tarihimize, dilimize, adetlerimize sahip çıkıyorsak,
kendi şahsi kapris ve çıkarlarımızı bir yana bırakarak
vatanımızın ve halkımızın ortak çıkarlarında bir araya
gelebiliyorsak, şehitlerimizin bize bıraktıkları ama
yarın hesabını soracakları o büyük
sorumluluğun farkındaysak, çocuklarımıza bizim
diyebilecekleri, kendi dillerini konuşup kültürlerini
yaşatabilecekleri bir vatan toprak parçası bırakmak
istiyorsak neden duruyoruz?
Çocukluk dönemlerimde Abhaz kimliğimin ve tarihimizin
bilincine vardığım andan itibaren gurur duyarak
haykırdığım Abhaz kimliğimden ve beni yetiştiren,
karakterime şeklini veren toplumumdan aldığım güçle en
yüksek ulaşılabilecek noktaya gelmişken yani bir çok
arkadaşımın sen başardın ne şanslısın dedikleri gibi
anavatana dönüp burada yaşamayı ve
bir yerlere gelebilmeyi başarmışken, neydi bu içimde
beni bir türlü rahat bırakmayan, geceleri uykumu
kaçıran, beni içten içe yiyen şey neydi?
Neydi beni, tüm ailemi yarı yolda bırakarak
Kandid Tarba'nın Türkiye'de ekip kurup uzun bir dönem
çalıştıktan sonra ailevi problemlerimden dolayı
gidemediğim daha sonra yemin ederek herkesi ve her şeyi
bir kenara bırakıp anavatana gelmeye zorlayan şey neydi?
Neydi savaş zamanı bir takım insanlarımız
duymazdan, umursamazdan gelirken ya da birileri
anavatanı terk edip kaçarken bizi savaşa, hayatımızı
tehlikeye atmaya iten şey neydi? Savaş sonrası o zorlu
yıllarda açlık ve sefaleti çekerek, yeri geldiğinde
diasporamızdan yardım olarak gelen çocuk mamalarıyla
ailemizi aç bırakmayarak ayakta tutmaya çalıştıran şey
neydi? Neydi
savaş sonrası dönemde Aturka diyerek anıldığımızda ya da
ataları kaçıp gidenlerin torunları hikayelerini
dinlerken bize güç veren neydi.
Lütfen bu ''neydi''lerin adını koymamda bana yardımcı
olun, içinden çıkamadığım bu karanlık tünelde karma
karışık duygularımın içerisinde bana bir yol gösterin.
Daha ne söylememiz ya da ne yapmamız gerekiyordu ki,
insanlarımıza, arkadaşlarımıza, büyüklerimize herkese
nasıl anlatmalıydık ki anavatanımıza, dilimize,
kültürümüze, tarihimize sahip çıkabilmenin,
koruyabilmenin, yaşatabilmenin yegane yerinin Abhazya
olduğunu ve
dolayısıyla anavatana geriye dönüşle sağlanabileceğini
anlatabilmek için. Tüm eksik ve yanlışlarına rağmen
bugün Abaza'yım dememizi sağlayabilen bir anavatanımız
varsa Abhazya'da yaşayan, tüm zorluk, işkence ve
baskılara rağmen bu topraklarda yaşamlarını sürdürmeyi
başarabilmiş o kardeşlerimize, o analara , o babalara
borçlu olduğumuzu. Bugün gelin mücadelemizde bir elde
siz verin, bir ses de siz olun insanlarımızın onurlu
mücadelelerine.
Gelin suçlayalım birbirimizi senelerden beri yaptığımız
gibi diaspora olarak biz anavatandakileri Ruslaşmakla,
Gürcüleşmekle, Hıristiyanlaşmak ya da dinsizleşmekle,
çok içki içmekle, Abazaca'yı iyi konuşamamakla, örf ve
adetlerimiz unutmakla, diasporaya sahip çıkmamakla,
kardeş kardeşi vurmakla, çalıp çırpmakla yad a tam tersi
anavatan olarak diasporayı mücadelen kaçmakla, vatana
sahip çıkmamakla, Türkleşmekle,
Müslümanlaşmakla, geriye dönmemekle, tüm yıllar
içerisinde en basit şekliyle en kolay alabileceğimiz
Abhazya vatandaşlığını bile almamakla, ayda birer dolar
bile olsa toparlayıp anavatandaki problemlerin çözümünde
katkıda bulunmamakla, bir kişiden oluşan Abhazya
temsilcisine 400 bin kişilik Abhaz diasporası olarak
sahip çıkamamakla. Nereye kadar değerli
hemşerilerim, nereye kadar ve ne zamana kadar? Eğer
gerekiyorsa gelin suçlayalım, tartışalım ama bunun da
yeri Abhazya olsun.
Zaman bizim aleyhimize hızla akıp giderken,
getiremediğimiz diaspora nüfusumuzun yerine diğer tüm
milletlerden insanlar akın akın Abhazya gelip demografik
yapılanmamız param parça olurken, diasporada her geçen
sene kimliğimizi tüm değerleriyle beraber biraz daha
kaybederken nereye kadar?
Bu vatan, bu tarih bizim değerli hemşerilerim. Dünyanın
neresinde yaşarsak yaşayalım hayat mücadelesini, geçim
savaşını vermek zorundayız ve veriyoruz. Ancak
verdiğiniz bu mücadele sizden sonra bırakacaklarınız
için yeterli ve doğru olacak mıdır? Anavatanda bir
saniye bile görmeye duymaya dayanamadığımız mücadeleleri
bulunduğunuz yerlerde vermiyor musunuz?
O zaman gelin bu mücadeleyi, birlikte anavatanda
verelim. Gelin biraz zorlanalım, belki bir dönem işsiz
kalalım, evimizi biraz geç alalım, anlaşılamayalım,
anlatamayalım ama en azından bu zorlukları biz çeker
sırtlanabilirsek bizden sonrakilere, çocuklarımıza,
gelecek nesillerimize
istediğimiz gibi bir yaşam ve vatan bırakalım.
Tüm değerli hemşehrilerime bir kez daha seslenmek
istiyorum. İnanın Abhazya 10-15 sene evvel bildiğiniz ya
da bıraktığınız Abhazya değil. Hızla kabuk
değiştirmekte, ekonomisiyle, politikasıyla, askeri ve
polisiyle, parlamentosu, hükümeti ve muhalefetiyle, tüm
demokratik kurum ve kuruluşlarıyla her geçen gün daha
ileriye gitmektedir. Geçmişteki
sıkıntılar her gecen sene azalmakta, turizm başta olmak
üzere inşaat, mobilyacılık, hayvancılık, gıda gibi bir
çok sektörde genel olarak ekonomik büyüme ve
kalkınmasıyla, genişleyen pazar ağıyla, Rusya pazarı ve
2014 kış olimpiyatlarıyla büyük imkanlar sunmaktadır. Bu
gelişen ekonomimizin en büyük problemlerinden biri iş
gücü, kalifiye eleman kısacası insan faktörüdür. Bu
sektörlerde kazanç miktarları bir çok ülkeye nazaran
daha iyi rakamlara ulaşmıştır. Bu sebepledir ki bizim
dolduramadığımız insan açığı başka milletler tarafından
hızla doldurulmaktadır.
Tüm yetersiz imkanlarıyla bugün Abhazya hükümeti geriye
dönen insanlarımıza ev verebiliyorsa (yurt dışında
yıllarca çalışırız en azından emekli olduğumda elime
topluca geçecek parayla kafamızı sokabilecek bir ev
sahibi olabilelim diye) ya da kendi seçtiğimiz bir evin
alımında maddi destekte bulunuyorsa, işyeri açmak ve
yatırım yapmak isteyenlere kira
bedellerinden, vergi ödemelerine kadar bir çok imtiyaz
verebiliyorsa, ilk 5 sene içerisinde çocuklarımızın tüm
okul ve sağlık masraflarını karşılayabiliyorsa buna
rağmen Abhazya'da yaşayan bir çok insan halen ev sahibi
değilken ya da ayda 50 Dolar emekli maaşlarıyla
geçimlerini sağlayabiliyorken, hükümetin eğitimden
askeriyesine, sağlık hizmetlerinden belediye
hizmetlerine kadar tüm hayatın en gerekli ve en önemli
konularında yeni bir yapılanmaya girildiğinden ve birçok
projeye başlanmasından dolayı ekonomik yeterlilik olarak
en sıkıntılı günlerden geçtiği göz önüne alınırsa halen
anavatanda bizi istiyorlar mı gibi sorular
yöneltmenin doğru olmayacağını düşünüyorum.
Gelin bu yeni yapılanmada diaspora olarak bizde gerekli
olan, üzerimize düşen yeri alalım.
Savaş zamanında kazandığımız o zaferi ve bayrağı hep
beraber ileriye taşıyalım ve böylelikle Abhazya'nın
haklı bağımsızlığının uluslararası ortamda tanındığında,
ekonomik ve demokratik yapılanması tamamlandığında bu
çorbada bizimde tuzumuzun olduğunu bilerek
gururla, sevinçle bir kez daha tüm dünyaya haykıralım.
Apsnı Apsuwa Yrıpsadgılup... |