Abhazya'nın 30 Eylül 1993'de Gürcistan'a karşı kazandığı
büyük zaferin 15. yılı kutlamaları, Abhazya'nın
bağımsızlığının tanınması süreci ile birleşerek muhteşem
bir bayrama dönüştü.
Bu bayrama, Abhazya'nın Dostları ile Kafkas Dernekleri
Federasyonu'nun ortak organizasyonu ile katıldık.
Abhazya için tek yürek olduk; savaşı hatırladık,
kahramanlarımızı andık, özgürlüğü tattık, bağımsızlığı
kutladık ve geleceği birlikte kurmak için umudumuzu
yükselttik. Katılan herkesi kutluyorum.
AD. Sezai Babakuş
Abhazya'nın gururuna, onuruna ve sevincine ortak olan
üzere Abhazya'nın Dostları ve Kafkas Dernekleri
Federasyonu'nun organize ettiği ilk grup 24 Eylül'de,
ikinci grup 26 Eylül'de, üçüncü grup ise 29 Eylül'de
Abhazya'ya ulaştı. Türkiye, Kıbrıs, Suriye, Ürdün,
çeşitli Avrupa ülkeleri ve Kuzey Kafkasya'dan gelen
katılımcılarımızla birlikte sayımız 150'yi aştı. Ayrıca,
Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi'nin organize ettiği
(yaklaşık 100 kişi) ve kendi başına katılanlarla
diasporadan katılımcı sayısı 300'den fazlaydı. Başta
Rusya Federasyonu ve Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerinden
gelen delegeler olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden
binlerce Abhazya destekçisi, Abhazya halkı ile omuz
omuza bir arada idi. 30 Eylül günü başkent Sohum'da
yapılan zafer kutlamalarına 100 binden fazla insan
katıldı. İnsanlar gülen-sevinen yüzler ve ışıltılı
gözlerle birbirine sarıldı. Bu kucaklaşma geçmiş içindi,
bu kucaklaşma şimdi ve gelecek içindi. Abhazya Abhazya
olalı, Kafkasya Kafkasya olalı böyle bir gün yaşamadı.
Sevincimiz daim olsun...
Soçi Havaalanı ve Pso Sınır Kapısı’nda değişen bir şey
yok...
Rusya'nın tatil cenneti Soçi'deki 'uluslararası'
havaalanı ilk gördüğüm 19 yıl öncesinin aynısı kalmış.
Hizmet binalarının ve ekipmanlarının yetersizliği ve
eskiliği, personelin asık suratı, usandırıcı kötü
muamele vs. aynen devam ediyor. Rusya'nın Moskova, St.
Peterburg gibi Batı'ya yakın giriş kapılarının aksine
Soçi, hem yabancıları hem kendi yurttaşlarını
bezdiriyor. Umalım kış olimpiyatları vesilesi ile
önümüzdeki yıllar daha modern ve güler yüzlü bir
havaalanı olur.
Bizi ilgilendiren asıl nokta, Pso nehri üzerindeki
Rusya-Abhazya sınır kapısı. Artık 'pes' demek gerekiyor.
1995'de Abhazya'ya karşı başlatılan ağırı ambargo ile
sıkılaştırılan sınır kapısı, aynı sinir bozuculuğunu
koruyor. Elde bagaj yüzlerce metre yürümek zorunda
bırakılmanız, saatler süren bekletilmeleriniz, insan
yerine konulmamanız. Bu olağanüstü uygulama sadece bizim
için değil, giren çıkan Rus, Abhaz herkes için. Biz
Abhazya'ya girerken Abhazya'dan Rusya'ya geçen Rusya'nın
önde gelen politikacılarından (parti başkanı ve
milletvekili) Jirinovski'de ancak aracı aranarak, kimlik
kontrollerinden ve az da olsa bekletilmelerden nasibini
alıyordu. Velhasıl Pso, herkes için daraltılmış bir
gömlekti. Rusya'nın en sıkı kapılarından biriydi. Neyse
ki, sevindirici haber (Devlet Başkanı Bagapş ve
Dışişleri Bakanı Şamba söyledi) Rusya-Abhazya
görüşmelerinde, söz konusu sınır kapısının kısa süre
içinde gevşetilmesi kararına varılmış. Yerine, İngur
üzerindeki Abhazya-Gürcistan sınır kapısı
sıkılaştırılacakmış.
Eh, sıkı mıkı, sonrası Abhazya... Herkes mutlu, güler
yüzlü, coşkulu... Geri dönüş gününe kadar (12 gün)
keyifler yerinde. Sonra yeniden eziyetli sınır geçişi ve
Soçi havaalanı çıkışı... Ne yapalım, 'gülü seven
dikenine katlanır'... Ümidimiz, biran önce (denizden ve
havadan) doğrudan Abhazya'ya gidip gelebilme imkanının
oluşması. Trabzon-Sohum arasında yolcu taşımalı deniz
ulaşımının bir-iki aya kadar, İstanbul-Sohum hava
ulaşımının da önümüzdeki yaza kadar açılması dileği
ile... (Bagapş ve Şamba her iki yol için gerekli
çalışmaların başlatıldığını söyledi.)
Abhazya'da büyük değişim...
1989'da başlayıp giderek koyulaşan Abhazya ile
ilişkilerim 1997'den sonra seyrelmeye başlamış, en son
2003'de Abhazya'da bulunmuştum. Bu 19 yıllık zaman
içinde ilk kez insanların gözlerinin içinin güldüğünü,
korku, kaygı ve tedirginliğin silindiğini yerini umudun
ve güvenin aldığını gördüm. Bu muhteşem değişimi sevinç
gözyaşlarıyla karşıladım. Bulunduğum 12 günlük sürede
500'den fazla tanıdıkla kucaklaştık, birbirimize
"başardık" diye sarıldık. Evet, başarmıştık. Ne yalan
söyleyeyim, bu başarıya kattığımdan kat kat fazlasıyla
gurur payı aldım... Bu, işin bir yanı.
Diğer yanı ise, sınırdan itibaren yenilenmeye başlanan
yol (şimdilik Gagra-Gudauta arasına kadar ve daha sonra
Sohum'a girerken), hızla tamir-bakımdan geçirilmeye
başlanan binalar, açılan yeni yerler... Velhasıl, yaşam
hızla normalleşmeye ve canlanmaya başlamış. Bu da
yıllardır devam eden Gürcistan tehdidinin ve yeniden
savaş ihtimalinin ortadan kalkmasının mutlak sonucu.
Artık Abhazya ay be ay, yıl be yıl değişecek; canlanacak
ve gelişecek... Abhazya ile Rusya arasında imzalanan
"Dostluk ve İşbirliği Anlaşması"na göre, Rusya
Abhazya'ya (2 yıl içinde) altyapı yenileme ve geliştirme
için 10 milyar Ruble (yaklaşık 400 milyon USD) yardımda
(hibe) bulunacak. Yollar, köprüler, okullar, hastaneler,
kamu binaları, enerji nakil hatları vs. yenilenecek.
İllaki Sohum...
Gagra, Pitsunda, Gudauta, Novy Aphon canlanmış,
ayaklanmış. Ne güzel. Ancak benim gözde şehrim Sohum'dur.
İllaki Sohum... Yaklaştıkça heyecanım, coşkum arttı.
Akşam geç saatlerde geçtik Sohum'dan ve grubun kalacağı
Kındıh'a (Sohum-Oçamcira arasında) Ofkaliptnaya Roşşa (Okaliptus
Bahçesi) tatil köyüne ulaştık. İlk kez Türkiye'den gelen
bir heyet Oçamçira tarafında konaklıyordu. Oçamçira ve
daha içerde yer alan Tkvarçal henüz Pso'dan Sohum'a
kadar olan bölge gibi canlanmamıştı. Savaşta en fazla
tahrib olan, nüfusu büyük ölçüde Sohum, Gudauta,
Gagra'ya göç eden kentlerdi. Söz yerindeyse, Türkiye'nin
Doğu ve Güneydoğu'su gibi, şimdilik daha geri kalmış
yerlerdi. Neyse, 100 kişiyi aşan kafilemizle oraları da
biraz şenlendirdik.
3-4 saatlik uyguyla (illaki Sohum sendromu) ertesi gün
erkenden Sohum'a döndük. Haklıymışım. Makyaj yapmış bir
kadın güzelliğinde bekliyordu. Sohum'u kucakladım. Sohum
beni kucakladı. Kent merkezi ışıl ışıl, muhteşem olmuş.
"Piyasa caddesi" adını verdiğim sahil düzenlenmiş,
ışıklanmış, keyiflenmiş. 1991-1992 yıllarında 2 yılı
aşkın yaşadığım Ritsa Oteli bakmaya kıyılamayacak
güzellikte yenilenmiş. 2 yıl yaşadığım suit odanın (iç
içe iki oda) gecelik fiyatı 7 bin 800 Ruble'ye (yaklaşık
320 USD) çıkmış. Bu kez olmadı ama bir dahaki gidişime
kadar para biriktireceğim, hiç değilse 1 gece,
başarabilirsem bir hafta keyfini çıkaracağım...
Ritsa'nın altında çeşitli restaurantlar, cafeler
açılmış; Abhaz mutfağı yanında dünya mutfaklarından
lezzetler sunan... Bir de, doğrusu İstanbul'da bile
göremeyeceğiniz kalitede, aynı anda 15-20 kişinin
faydalandığı bir internet cafe var ki, görülmeye değer.
Ritsa'nın denize bakan tarafındaki meşhur Agop'un cafesi,
o da eski salaş halinden çıkmış, değişime ayak uydurmuş,
müdavimlerine kızgın kumda bizim bilişimizle "Türk
kahvesi" servisine deva ediyor. Artık sevgili Agop yok
(1992'de Gürcülerin saldırısına uğramış, ağır yaralanmış
kısa süre içinde ölmüştü), yerine ablasının oğlu Valeri
kahve pişiriyor. Lezzet aynı. 12 günde kaç kahve içtim
Allah bilir...
Zafer ve hüzün bir arada...
26'sında ikinci grubumuz geldi. Geriye Dönüş Devlet
Komitesi'ne pasaport başvuruları, gezelim görelim
programları, tanıdıklarla görüşme trafiği vs. İlk toplu
anma ve kutlama için Gudauta'nın Lıhnı köyüne gittik.
Matem ve coşku bir arada. Zafer ve hüzün yan yana.
Savaşta yitirilenler için hüzün, kazanılanlar için
sevinç. Konuşmalar, ağıtlar, şarkılar, geleneksel at
yarışları ve ikramlar... Kadehler hem şehitleri anmak
için, hem zafer için hem bağımsızlık için kalktı.
14 Ağustos 1992'de başlayan savaş 30 Eylül 1993'de,
Abhaz silahlı güçlerinin İngur nehri üzerindeki
Abhazya-Gürcistan sınırına Abhaz bayrağını çekmeleriyle
sona erdi. Bu savaşta nice yiğit kalplere gömüldü.
Özellikle 24 Eylül'den itibaren Abhazya'yı kurtarmak
için başlatılan büyük saldırıda, hem Sohum hem Oçamçira-Tkvarç
al cephelerindeki çatışmalarda gün be gün bedeller
ödendi. Evet, 30 Eylül Abhazya için zafer günü, özgürlük
günü. Ama aynı zamanda matem ve hüzün günü. 24 Eylül'den
itibaren, evlerde, apartmanlarda, köylerde,
mahallelerde, kasabalarda, kentlerde anmalar-kutlamalar
yapılır. İçselleşe içselleşe 30 Eylül günü başkent
Sohum'da Zafer Meydanı'nda toplanılır.
29'u akşamı 3. grubumuz geldi. Sabah 09'da, önümüzde
Kafkas Dernekleri Federasyonu ve Abhazya'nın Dostları
çelenklerimizi taşıyan gençlerimizle Sohum'daki Şehitlik
Anıtı'nı ziyaret kortejine katıldık. Çelenklerimizi
bıraktık. Saygı duruşumuzla, kahramanlarımı zı
selamladık. Sonra, Zafer Meydanı'ndaki törene katıldık.
Saatler süren resmi geçit, çoluğu çocuğu, kadını erkeği,
genci yaşlısı, misafiri ev sahibini, askeri sivili
hepimizi bir araya getirdi. Yüz bin insan tek yürekti.
Abhazya için tek yürek olduk; Savaşı hatırladık,
kahramanlarımızı andık, özgürlüğü tattık, bağımsızlığı
kutladık ve geleceği birlikte kurmak için umudumuzu
yükselttik.
Sonra akın akın sahile indik, kilometrelerce uzayan
sahil boyunca kurulan sofralarda lezzetler tadarak şarap
kadehlerimizi özgürlüğü, barışa ve adalete kaldırdık.
"Şükür" dedik, "Şükür bu günleri de gördük"... Hep
birlikte şarkı olduk, dans olduk. Çağladık...
Sonra (bir kısmımız), Devlet Başkanı Sergey Bagapş'ın
verdiği "kutlamaları kabul" resepsiyonuna ve yemeğe
katıldık, onura ve gurura ortak olduk, (diğer kısmımız
ise) havai fişeklerinin büyüsünde kendimizden geçtik.
Ve gökyüzü hüzünden ve sevinçten gözyaşı olup aktı
üstümüze.
Ve hep birlikte karar verdik; geçmişi unutmadan geleceğe
umut bağladık. Artık yitirdiklerimiz de yanımızdadır.
Ve artık hüzün de bir sevinçtir bizim için...
|