...................
...................
ATATÜRK ve ÇERKESLER    -1

Soner Kocsav

                         
 
...................
 

YURTLARINI SEVEN USTA ASKERLER

Kurtuluş savaşı dönemlerinin kader birliği yapmış askerleriydi onlar. Mustafa Kemal, Rauf Orbay, Ali Fuat, Refet Bele, Kazım Karabekir ve diğerleri… Peki demokrasi, özgürlük ve hürriyet parolası ile yola çıkan bu arkadaşlar isteklerine ulaşma noktasında neden birbirlerinden kopmuşlardı? Mustafa Kemal’i bu kader arkadaşlarından soğutan neydi? Demokrasi sevdalıları demokratik görüş farklılıklarından dolayı neden düşman olmuşlardı?



SOSYAL DURUMLARI VE KİŞİLİKLERİ


Mustafa Kemal’e göre Rauf Orbay idealist, prensip sahibi ama dar görüşlü, Ali Fuat elinden her iş gelen ama zekası fazla işlek olmayan, Refet Bey de atılgan ama itiyatsız kişilerdi.

Aynı şekilde,  idealist Rauf Orbay Mustafa Kemal’i milli mücadele için yararlı biri olarak görüyor ama gelecek için gerekliliğine pek inanmıyordu. Ali Fuat Paşa onu bir eylem adamı olarak kabul ediyor ve (aynı okuldan mezun)eski bir arkadaş gözüyle bakıyordu. Refet Bey ise onun yeteneklerine değer vermekle beraber niyetlerinden kuşkulanıyor ve kendisine ötekilerden daha az saygı gösteriyordu. Kazım Karabekir diğerlerine olduğu gibi ona da büyük saygı duyuyor ama Kemal’in kişisel üstünlük hırsı onu korkutuyordu.

Mustafa Kemal itiyatlı bir kişiliğe sahipti ve bu tavrı kendisine yakın bu arkadaşlarına karşı daha belirgindi. Çünkü Kazım Karabekir dışında her birinin Çerkes kökenli olmasını bir yana bırakırsak bu arkadaşları türlü sosyal tabakalardan gelme kişilerdi. Rauf Bey soylu bir ailedendi. Ali Fuat birkaç kuşak öncesinden beri saygı duyulan bir asker ailesindendi. Refet Bey’in ataları da özgür toprak beyleriydi. Mustafa Kemal de orta tabakadan bir aileden geldiğini biliyor ve bu nedenle de kendi gücünü ve kişiliğini daha çok belli etmek için çaba sarf ediyordu. Arkadaşlarının bu durumu onu kamçılayan bir durum halini alıyordu.  


Bütün bunların dışında önemli olan hepsinin ülkelerine karşı besledikleri köklü ve derin sevgi idi.


GÖRÜŞ FARKLILIKLARI


Ülke büyük savaşlardan neredeyse kurtulmuş durumdadır, halk ilerde ne olacağını umursamadan o güne dek sadece özgürlük için, vatanları için savaşmıştı ve artık yorgun düşmüş bir haldeydi. Bağımsızlık kapıda beklenen bir umut halini almış ve artık iktidar olma sevdası sarmıştı herkesi ve halkın temsilcilerinin önder aramakta oldukları bir döneme giriliyordu.

Rauf Orbay, Ali Fuat, Refet Paşa ve Kazım Karabekir gibi şahsiyetler, ülkenin bir kişinin elinde bir olup bitti ile şekillenmesine karşı çıkıyorlardı.

İki ayrı görüş ortaya çıkmaya başlamıştı:

1)
İngiliz yönetim sisteminin bir benzerinin Osmanlı bekası bu millete daha uygun olacağı görüşü. Mevcut halifenin başa geçeceği ancak yetkilerinin tamama yakınının kısıtlanacağı halkın egemenliğine dayanan meşruti krallık benzeri bir sistem.

2) Fransa ve Amerika’da ki gibi bir demokrat cumhuriyet görüşü. (Mustafa Kemal)

Kazım Karabekir bu durumda şöyle diyecekti: “Ben cumhuriyetten yanayım fakat uzlaşmasız kişisel yönetime karşıyım.”

Böyle bir ortamda M. Kemal diğer kader arkadaşlarını karşısına almış bir görüntü veriyordu. Bu bölünmeler yaşanırken M. Kemal rahatsızlık geçirerek yatağa düşecektir. Mecliste farklı görüşlerden dolayı bölünmeler ve tartışmalar yaşanmaya başlamıştı. Mustafa Kemal’in yokluğunda İsmet İnönü sazı eline almış ve diğer komutanları bölücülük suçlaması ile eleştirme noktasında ayarı kaçırıp uzlaşmaz bir tutum sergilemişti.

Eleştirilen sözlerden biri Rauf Orbay’a aitti.  


“Kuvvetli bir hükümetten söz ediyorsunuz. Benim bundan anladığım şey,  direk halkın egemenliğine dayanan,  görev ve yetkilerini iyice kavramış olgun bir kabinedir. Birtakım kimselerin kuvvetli hükümet deyiminden ülkeyi yumruk zoruyla, tek elden yönetmeyi anladıklarını işitince çok şaşırdım.”


Bu demeci ile Rauf Orbay’ın,  cumhuriyeti güçten düşürmek amacı taşıyıp,  muhalif bir parti kurmak niyetinde olduğu ileri sürülüyordu. Böyle bir niyeti başta olmasa dahi bunu düşünmesi gayet doğal bir hareket olurdu. Çünkü kimse Mustafa Kemal’in görüşünden yana olmak zorunda değildi ve Rauf Orbay’ın böyle bir harekete kalkışması onun en doğal hakkı olacak bir durumdu. Buna hakkı olabileceğini Mustafa Kemal şu sözleriyle zaten kendisine açıklamıştı.


“Sizin ülkeye ettiğiniz hizmetler benimkinden aşağı kalmaz.”


“ATALARIN NEREDEN GELDİYSE ORAYA GİT”


Ancak Rauf Orbay ve arkadaşları Atatürk’ü desteklemelerine rağmen en ufak eleştirilerinde demokrat olmayan bir ortamda sözlü saldırılara uğruyor,  etnik kökenleri dahi mevzu bahis edilerek karalama kampanyasına maruz bırakılıyorlardı.

Bu saldırgan şahıslar M. Kemal’in de kulağını dedikodular ile dolduruyor ve onun Refet Paşa ile Rauf Orbay aleyhine sözler söylemesine neden oluyorlardı. Alman tipli,  sert tabiatlı bir adam olan Dahiliye Vekili Recep Peker de Gazi’ye yaranmak için birtakım önlemlere girişmiş; İstanbul gazetelerine verdiği demeçte,  devrimlere karşı hareketlerin İstiklal savaşındaki gibi cezalandırılacağını söylemekten geri kalmamıştı.

Bunun dışında bir meclis tartışmasında karşıt görüşteki kişilerin sözlü saldırısı etnik kışkırtmaya kadar varmıştı.

“Ataların nereden geldiyse oraya git.” (Rauf Orbay’a karşı)



İKİ PARTİ, İKİ GÖRÜŞ


Rauf Orbay henüz ayrı bir parti kurma niyetinde değildi ancak, buna zorlanıyordu. İşte bu son kıvılcım sabrını taşırdı ve arkadaşları ile birlikte Halk Fırkasından istifalarını vererek başkanlığını Kazım Karabekir’in yapacağı Terakkiperver Fırkasını kurmak durumunda kaldılar. Bu fırka Halk Partisi gibi herkesin kabul edebileceği bazı temel ilkelere değil daha kapsamlı konulara giriyordu ve bunun içinde tam bir parti programı ve iç tüzük hazırlamışlardı.



TERAKKİPERVER FIRKANIN TÜZÜĞÜ:


1) Görevi denge sağlamak ve Anayasa düzeni içerisinde zorbalığa karşı koymak.

2) Kişi ya da zümre üstünlüğü karşısında milli birliği ve fert özgürlüğünü korumak.

3) Dinle siyaset birbirinden ayrılacak. Dini görüş ve inançlara saygı gösterilecek.

4) Cumhurbaşkanının partiler üstü bir durumu olacak ve seçildiği anda mebusluktan ayrılacak.

5) Anayasa,  seçmenlerden yetki alınmadan değiştirilmeyecek.

6) İki dereceli seçimin yerini tek dereceli seçim alacak.

7) Dar ve bölgesel seçim sistemi uygulanarak halkın demokrasiyle daha fazla kaynaşması sağlanacak.

8) Yalnız yasanın sözü geçerli olacak. Yargıçlar kendi istekleri olmadan ne yerlerinden oynatılabilecek,  ne de değiştirilebilecek.

9) İdare ademi merkeziyetçi olarak,  belediye başkanları atama ile değil,  oylama ile seçilecek.

10) Özellikle eğitim alanında yerel makamlara daha çok yetki tanınacak.

11) Ekonomi alanında serbest girişime daha çok yer verilecek ve yabancı sermaye yatırımları da desteklenecek.

12) Basın özgür olacak. Parti içindeki tartışmalarda özgür olacak.

13) Toplantılar Avrupa’da ki partiler gibi açık olarak yapılacak. (Halk partisi toplantıları gizli olurdu.)

Tüm bunlara rağmen Halk partisi,  kendi içinden ayrılan Terakkiperverlere karşı başta takındıkları tutumu sürdürüyor ve onları henüz gerçekleşmemiş bir Cumhuriyetin güvenliğini tehlikeye sokan, şüpheli kişiler olarak görüyorlardı. Bunda tabii ki etnik kökenleri etki yaratıyordu.



ORTAMI YATIŞTIRMA ÇABALARI


Mustafa Kemal ortamı yatıştırmak için Terakkipervercilerin sevmedikleri İsmet Paşa’yı hastalık bahanesiyle Başbakanlıktan uzaklaştırmayı uygun bulmuştu. Yerinede,  daha liberal görüşleriyle tanınmış Fethi Bey’i getirdi. Terakkiperverler bu adam değişikliğinin bir zihniyet değişikliğine yol açabileceğini ummuşlardı. Ancak,  Halk partisinden aşırı uçlar Fethi Bey ile Terakkiperver muhalefetinin ilişkisine engel olmaya çalıştılar fakat başarılı olamadılar. Böylece kısmen de olsa ortam yatıştırılmış oldu. Ancak,  baskılar ortamı germek üzerine devam ediyordu.

Basın özgürlüğünden yana olan Terakkiperverler, Fethi Bey’in Halk Partisi’ni eleştiren bir gazeteyi uğradığı baskıya dayanamayarak kapatmasıyla çılgına dönmüşlerdi.



İLK HORTUMCULUK ÖRNEĞİ


Muhalifçilerden Halit Paşa, Mustafa Kemal’in yandaşlarından bir grubun -ki bunların arasında Albay Arif de vardı- devlete ait bir sanayi kuruluşundan para sızdırdıklarını ve Gazi’nin düşmanlarına karşı açtıkları gizli bir siyasi kampanyayı bu parayla beslediklerini ortaya çıkardı. Bunu meclis koridorunda onların yüzüne vurdu; arkadan şiddetli bir kavga koptu ve silahlar çekildi. Çabuk öfkelenen biri olan Halit Paşa, karşısındakilerden birini yere yıktı ve arkadaşları araya girmese öldürecekti. Kavgayı görmek için salondan çıkan Halk Partisi’nden başka bir mebus, yanındakilerin de kışkırtmasına uyarak tabancasını çekti ve Halit Paşa’yı arkasından vurarak 5 gün sonunda ölmesine neden oldu.

Meclis’teki güçlü protestolara rağmen, suçluya, kendini savunma durumunda olduğu gerekçesiyle hiçbir işlem yapılmadı. Bu nedenle bu adaletsiz olay kolay kolay örtbas edilecek bir şey olmadığından büyük bir huzursuzluk yarattı.


“Bu ülkede muhalefet ihtilal demektir.”
İsmet Paşa.