Mehmet Bey
sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Mehmet Yıldız. Samsun’un Vezirköprü ilçesi Şınakhohable
(Köprübaşı) köyünde doğdum, büyüdüm. Abzehim. Sülale adım
Şınakho’dur. 58 yaşındayım. Evliyim. Bir kızım ve bir oğlum var.
Bir yılı aşkın süredir Adıgey’de yaşıyorum.
Türkiye’de nerede yaşıyordunuz? Ne işle
meşguldünüz?
Emekli öğretmenim. Öğretmenlik yaptığım dönemlerde Antalya’da,
kendi köyümüze yakın bir köyde, Samsun’un Havza ilçesinde
kaldım.1994’de öğretmenlikten emekli olduktan sonra yedi yıl
kadar İstanbul’da bir dersanede çalıştım.Daha sonra inşaat
işlerine girdim.
Biraz yorulmuştum,artık dinleneyim diye Maykop’a geldim.
Kafkas Kültür Dernekleri’yle bir ilişkiniz var mıydı?
İstanbul’da Bağlarbaşı,Güngören ,Bahçelievler Dernekleri,Uzunyayla
Derneği başta olmak üzere otuz yılı aşkın süredir
kurumlarımızla ilişkim vardır.Yönetici olarak da bulundum.
İstanbul’da Kafkas Dernekleri Federasyonu kurulmadan önce iki
yıl İstanbul dernekleri koordinasyon kurulu başkanlığı yaptım.
Kafkasya’ya ilk ne zaman geldiniz? İzlenimleriniz nasıldı?
Kafkasya’ya ilk defa 1992’de gezmeye gelmiş, Nalçik’te de
Maykop’ta da biraz kalmıştım. Ekonomi oldukça bozuktu.Eski
sistem yıkılmış, yeni sistemde de henüz kim ne yapacağını
bilmiyor durumdaydı.
O günlerin kaosunda tatsız bir iki olay da yaşadım.Bu tür
şeyleri çok insan duyduğu için anlatmakta sakınca
görmüyorum;
Nalçik’teki wunekoşlarım bir akşam beni misafir etmek üzere
bir otelin eğlence yerine davet ettiler.Bir ara lavaboya
gittim.Dönerken koridorda iki genç durdurdu ve bıçak
çektiler. Üzerimde de eski bir kot pantolon vardı.Öyle çok
güzel bir şey de değildi.Gazeteye sarılı eski bir pantolonu
verip bıçak zoruyla kot pantolonu almaya kalktılar.Biraz
boğuştuk.İçerdekiler gürültümüzü duyup geldiler.
Yine Nalçik’te sokakta yalniz gezerken 400-500 $ kadar
paramı çarptırdım.Para bozdurmak istemiştim.Birisi yardımcı
olmak istedi “ Şimdi bozdurup getiririm”deyip parayı aldı
gitti.Böyle tatsız iki olay yaşamıştım o zaman.
Benden önce bu tarafa gelip gidenler, iş yapanlar vardı ama
şehirlerde görüntü çok kırık döküktü. Doğa güzel, insanların
çoğu sıcak olsa da ekonomik olarak çok zor durumdaydılar.
Beni misafir edenlerin durumları iyi görünüyordu. Anzurey’e
davet edip koyunlar kestiler , çok iyi ağırladılar. Sonradan
öğrendiğime göre aralarında para toplayarak
gerçekleştirmişler.Bana çok değer verdiklerini inkar
edemem.Sadece o dönemdeki ekonominin bozukluğunu anlatabilmek
için örnek verdim.
Böyle tatsız olaylar da yaşamışken Adıgey’e yerleşmeye ne
zaman ve nasıl karar verdiniz?
Türkiye’ye döndükten sonra uzunca bir süre bu tarafa gelmeyi
hiç düşünmedim. Doğruyu söylemek gerekirse o zamanlar
korktum.Bir iki sene sonra emekli olacaktım,istesem kalmak
üzere gelebilirdim ama cesaret edemedim .
İstanbul’da derneklere gelip gidenler sayesinde ilişkilerim
devam etti. Derneklere gelen giden hiç eksik olmuyordu.
Adığeliğimin çok erken farkına varmıştım.Aslında ta gençlik
yıllarımdan beri hayalim hep bu tarafa gelmekti.
İlkokul birinci sınıfa başladığımda yanımda Ömer isminde bir
arkadaşım oturuyordu.Okulda ilk günlerimizdi.Ömer tam
öğretmenin sınıfa geleceği sırada tuvalete gitti. Öğretmen
sınıfa girdi yoklamaya başladı.Ömer’in ismini okuyunca “Ömer
psıwunem koağa.” dedim. Öğretmen kızgınlıkla sınıfa dönüp
“Ne diyor bu? “ diye sordu.Beni de “ Bir daha
Çerkesce konuşmayacaksın!” diye azarladı.Teneffüse
çıkınca eve gittim ve bir daha okula geri dönmedim.Öğretmen
beni ikna etmek için babam ve dedemle konuştu .İçimde yer
etmiş bu olayı daha sonraki yıllarda da unutmadım.
İlerleyen yıllarda Tokat Öğretmen Okulu’na gittiğimde hep
Adığeleri bulmaya,Adığelerle beraber olmaya çalışırdım.Meslek
hayatım boyunca da görev yaptığım yerlerde bir Adıge varsa
mutlaka bulurdum. Adıgelerle daha iyi anlaşırdım. Biraz mızıka
çalabiliyordum.Adığe düğünlerini pek kaçırmazdım.Düğünlerde
pşıne çalabildiğim için evlendikten sonra da bu durum devam
etti.Zaten bir Adığe için çok genç yaşta evlenmiştim(23) ve
arkadaşlarım henüz bekardı.
Özetle anavatana dönüş düşüncesi o zamanlar içimde
filizleniyordu.Çocukların eğitimi,emeklilik derken bugünlere
kaldı.
Emekli olup inşaat işleriyle uğraşmaya başladığımda oğlum
Cankat da Bilgi Üniversitesi İşletme Bölümü’nü bitirerek bir
ihracat-ithalat firmasında çalışmaya başlamıştı.Rusya’dan da
müşterileri vardı. İyi müşteri geliyordu ama gelenlerin
İngilizceleri yetersizdi.Firma yöneticileri de Rusça
bilmiyorlardı.İşyeri sahibinin birinin Rusça öğrenmesinin iyi
olacağını söylemesi üzerine oğlum bu işe gönüllü oldu.Konuyu
bana açarak Kafkasya’ya Rusça öğrenmek amaçlı gitmek
istediğini söyledi.Ben de seve seve destekledim.
Böylelikle Adıgey Devlet Üniversitesi’nde Rusça öğrenmek üzere
Cankat Maykop’a geldi ve bir yıl kaldı. Buraya geldiğinde
Adıgeceyi anlıyordu ama konuşamıyor,telaffuz bozukluğundan
dolayı biraz çekiniyordu . Adıgecede de ilerleme kaydetti.İş
ortamında,resmi dairelerde Rusça daha çok kullanıldığı için
onu daha çabuk öğrendi.
Oğlum Rusça öğrenmiş olarak İstanbul’a geri döndüğünde aynen
şöyle söyledi
“ Oraya gidelim” Maykop’un sakinliği sanırım hoşuna
giymişti. Servisle saatlerce işe git gel.Sabah evden erken
çık, akşam eve geç gel. İstanbul’un stresli hayatını zaten
sevmiyordu.
” Oğlum peki ne iş yapacağız?” dedim.
“Yapılacak birşeyler bulunur ama önce git kendi gözünle
Maykop’u yeniden bir daha gör.Sadece benim söylememle olmaz”
dedi.
Cankat’ın sözleri üzerine 2007 yazında bir kez daha
Kafkasya’ya geldim.İki hafta kadar kaldım,eskiden gördüğüm
yerleri bir kez daha gezdim.Daha önceki yerleşme niyetimi
tekrar gözden geçirdim.Nasıl olsa bir emekli maaşım
vardı.Hiçbir iş yapamasam bile bu maaşla orada
geçinebilirdim.Bir iş yaparsak da artısı olurdu bize.İnşaat
işleriyle uğraştığım için TR ‘de evim de vardı.
İlk geldiğiniz yıllara göre anavatanda ne gibi farklılıklar
görmüştünüz ?
Doksanların başında burada ticari hayat hemen hemen yok
gibiydi.Olanı da çok sönüktü. 2007 ‘de geldiğimde hızlı bir
ticari değişimle karşılaştım. İstanbul’da hangi mallar varsa
Maykop’ta da vardı Özellikle tarım ve inşaat kesimi
canlanmıştı.İnşaat tam da ilgi alanıma giriyordu.
Sosyal hayat da ilk geldiğimdeki gibi değildi.Daha iyi
görmüştüm.O zamanlar sokaklarda korku hissederek
gezmiştim.Oysa şimdi en ufak bir korku
hissetmiyordum.İnsanların başına gelen kötü olaylardan kimse
bahsetmiyordu.Anlatanlar da hep eskileri on – onbeşyıl önce
olanları anlatıyordu.Yeni yaşanmış tatsız bir olay yoktu.
Bu değişikliklerden etkilendim.” Gidebiliriz” dedim.
2008 yılbaşında artık eşim,oğlum ve ben buradaydık.
Düşündüğümde oğlumu bizden bir yıl önce göndermekle iyi
yapmışım diyorum.
Bir yıldır Adığey’de yaşıyorsunuz? Bu süre içinde nelerle
uğraştınız?
İlk üç-dört ay hiçbir şey yapmadık.Oturma izniyle ilgili evrak
işlemleriyle uğraştık.Abhazya ve Karaçay –Çerkessk ‘e gidip
oralardaki köyleri gezip dolaştık.İlk geldiğim zaman fırsat
olmadığı için göremediğim Lağanak gibi turistik yerleri
ziyaret etme imkanım oldu.
Buradaki inşaat fiyatları Türkiye’yi geçmişti. Sektördeki
hızlı fiyat artışından dolayı inşaat işine girmeye cesaret
edemedim.Kredili satışlar başlamış ve maliyetin dört beş katı
fiyatına daireler satılıyordu.Biz Türkiye ‘de böyle durumları
çok yaşamıştık.İçimde bu gidişin bir yere çarparak duracağına
dair bir his vardı.Nitekim sonunda kriz patladı.
İnşaat işine girmedim ama birşeylerle oyalanmak, biraz
piyasayı tanımak için manav dükkanı açtım ama düşündüğümüz
gibi gitmedi.Kriz patladı ve müşteri potansiyeli
azaldı.Krizden önce ciromuz günde beş-sekiz bin ruble
(doların o zamanki fiyatıyla 200-400 dolar ) arasındayken
krizin duyulduğu kasım ve aralık aylarında bin rubleye kadar
düştü. İşyerimizi kapatmak zorunda kaldık.
Oturma izni alabildiniz mi? Resmi işlemlerde size zorluk
çıkardılar mı? Size yardımcı olanlar oldu mu?
Geçici oturum iznini aldık.Başvuruda bulunduğumuzda sırasıyla
hangi işlemlerden geçerek oturma izni alabileceğimiz
yetkililer tarafından bize anlatıldı. Hangi tarihte hangi
belgeleri vermemiz gerektiği,ne kadar bekleyeceğimiz hepsi
izah edildi. Bu plan doğrultusunda da işler aksamadan yürüdü.
En ufak bir sorun da yaşamadık.Formaliteler düzgün
çalışıyor.Herhangi bir aracı kişiye de gerek kalmadı.Evet
zaman alıyor ama dedikleri zamanda da vadettikleri şeyler
oluyor.
Evrak takibi konusunda sağolsunlar Mehmet Bereko(Taksici
Mehmet) ve İbrahim Çetao yardımcı oldular.
Rusça bilen birisi yanınızda olmadan resmi dairelerde sadece
Adıgece konuşarak işinizi halledebiliyor musunuz?
Hallediyorum. Türkiye’den geldiğimi, Rusça bilmediğimi Adıgece
bildiğimi söylediğimde Adıge bir görevli
getiriyorlar.Derdimizi Adıgece anlatıyoruz.Bir sorun olmuyor.
Ruscayı öğrenmemiz zaman alacak gibi görünüyor.Adıgeceyi
biliyor olmak Ruscaya çok da ihtiyaç hissettirmiyor ama bazen
bir şey sorman gerektiğinde çevrende Adıge olmayabiliyor.
Rusça bilmeyince de soramıyorsun.Sıkıntı yaratabiliyor.
Oturduğunuz mahallede yerli Adıgelerle komşuluk ilişkileriniz
nasıl?Size yakınlık gösteriyorlar mı?
Herhangi bir şeye ihitiyacımız olduğunda Adıge komşular çok
yardımcı oluyorlar. Eşim biraz rahatsızlanmıştı .Oturduğumuz
katta iki Adıge aile var.O kadar ilgilendiler ki anlatamam.
Özellikle sağlık sözkonusu olunca kimse para pul derdinde
olmuyor.Herkes oldukça yardımsever.
Ama burada komşuluk ilişkileri Türkiye’deki kadar sıcak değil.
Belki de bizim alıştığımız gibi değil demek daha doğru
olur.Akşam çay içmeye size geleceğiz deyip birbirlerine
gitmiyorlar.O tip davranışlar alışkanlık olmamış.Daha çok
doğum günleri,yıldönümleri, düğünler ,cenazeler vb zamanlarda
görüşülüyor.Onların bu alışkanlıklarını biraz yadırgamakla
beraber değiştirmeye çalışmıyoruz.
Bahar ve yaz aylarında mahalledekiler kapı önlerinde oturup
sohbet ediyorlar.Bu sohbetlere çoğunlukla ben de katılıyorum.
Bizim atalarımızın gittiği dönemlere dair çok sağlıklı olmasa
da bilgi kırıntıları yaşlılarda olmasına ragmen insanların
çoğu “ Biz eskiden TR’de Adıge olduğunu
bilmiyorduk.Kapılar açılıp gelen giden olmaya başladıktan
sonra orada da Adıgelerin olduğunu ögrendik.” diyorlar. “Sizin
dedeleriniz ya çok zengindi ya da korkaktı.O yuzden çekip
gittiler” türünden söylemlerine rastlıyorum.
”Zaoşkho” yani büyük savaş diye hatırladıkları daha çok
ikinci dünya savaşı.Sıradan halk Rus-Kafkas savaşlarına dair
derinliğine bir bilgiye sahip değil.Kendi bildiklerimden
bahsettiğimde bazı bağlantılar kuruyorlar.
Adıgelerın eskiden dağlık yerlerde yaşadıklarını,şimdi
yaşadıkları köylerinin 1864’den sonra kurulduğunu felan
anlatıyorum. Osmanlı İmparatorluğu’na gitmeyip burada kalan Adıgelerı
ovalara ,düzlüklere toplayıp büyük büyük köyler kurduklarını
söylüyorum.Kendi dedelerinin köylerinin kuruluşuyla ilgili
anlattıklarıyla birleştirip bana hak veriyorlar ama dönüp
dolaşıp yine “ Sizin dedeleriniz ya çok zengindi ya da
korkaktı.Toprağımızı bir koruduk.Ülkemizi biz koruduk.Bizim
dedelerimiz kahraman ,sizinkiler değil.”manasına
getiriyorlar:-) Açıkça da söylüyorlar.Buna rağmen “ Bütün
dünyadaki Adıgeler geri gelsin ,dönsünler.Hepimize yetecek
yerimiz var ” da diyorlar.
Tüm Kafkasya’yı gezmedim ama gerçekten de şimdiki nufusun on
hatta yirmi katına yetecek çok geniş,verimli araziler var
burada.Kuban Ovası tarım için dört dörtlüktür .Turizm için de
mükemmel bir coğrafya var dersem hiç de abartmış olmam.
Komşularınızın düğün, cenaze ,doğum günü gibi özel günlerine
hiç katıldınız mı?
Talihsiz bir trafik kazasında daha yeni tanıştığımız
wunekoşlarımdan birini kaybetmiştik.Eşimle birlikte
cenazeye katıldık.Gerekli ritüelleri bildiğimiz kadarıyla
yerine getirmeye çalıştık. Yakınları çok memnun oldular.
Düğünlere davet edildiğimizde de gittik.Bizim oyun stilimiz
onlara değişik geliyor,hoşlarına da gidiyor.Biz de onları
davet edersek memnuniyetle geleceklerini söylüyorlar
Dini inançlarınıza uygun yaşamada Adigey’de bir sıkıntıyla
karşılaşıyor musunuz?
Hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadım.Birçokları gibi ben de
cumaları camiye gidiyorum.Diğer zamanlarda da gitmeye
çalışıyorum.Kimse bir şey sormuyor.Bir ara camide namaz
kılarken kameraların varlığını farkettim.Tamam bizi tespit
ediyorlar herhalde diye ürktüm. Meğer dini vecibelerin neler
olduğunu anlatmak, Müslüman halkı bilgilendirmek amacıyla
çekim yapılıyormuş ve Adıge televizyonunda yayınlanıyormuş.
Maykop’ta çok güzel bir cami yapılmış.Köyleri de ziyaret
ettim.İnsanların dine ilgisi az olmasına rağmen oralarda da
çok güzel camiler var.Türkiye’deki Adıge köylerinin
hiçbirinde bu kadar güzel camiler olmadığını söyleyebilirim.
Dörtyüz,beşyüz haneli büyük bir köyde ramazan ayında teravih
namazına gitmiştik.Cemaat on beş, yirmi kişiden
oluşuyordu.Kendileri “Eskiden hiç yoktu buna da şükür “
diyorlar.
Maykop’taki cami orta boy bir camidir.Cumalarda, ramazanda
tamamen doluyor.Camiye gelenlerin çoğunluğu buranın insanları.
Sırf benim gibi dışardan gelen Adıgeler değil.Dışardan
gelenler cemaatin beşte birini ancak oluşturuyorlar.
Hutbenin Adıgece okunması çok hoşuma gidiyor.Hutbelerde dinin
gerektirdiği gibi gününe göre iyilik,güzellik,doğruluk vb
şeyler anlatılıyor.
Yerli Adıgelere “Hocanın dedikleri hoşunuza gidiyor mu?” diye
soruyorum.
“Bunları dinlemek çok güzel .Biz Müslümanız ama
Müslümanlığın ne olduğu bize öğretilmedi “ diyorlar.
Komünist dönemde bütün dinler rafa kaldırıldığı için
bilmemeleri normal.
Eşiniz, başı kapalı olduğu için mahallede ,sokakta herhangi
bir olumsuz ,dışlayıcı davranışla karşılaşıyor mu?
Maykop merkez pazarında Adıge,Rus birçok milletten insan
çalışır.Sebze,meyve alışverişi için gittiğimizde bazı Adıge
kadınların “Sen Müslüman kadınsın!” deyip dokunarak el
sürerek eşime sevgi gösterilerinde bulunmaları ilgimi
çekmişti.
Başı kapalı olduğu için sokaklarda da bir sıkıntı
duymuyor.Kendi başına yürüyerek , dolmuşla ya da otobüsle
istediği yere gidip geliyor.
.“Mecburen mi başınızı örtüyorsunuz? Türkiye’de sizi
başınızı örtmeye zorladıkları için mi ?” diye soranlar
oluyor.
Wunekoşlarımızla yeni tanıştığımız sıralardaydı.Ziyaretlerine
gittik. Namaz vakti geldiğinde eşim namaz kılarken hepsi
seyretmişler.
Kadınlar “Namaz kılarken ne diyorsun? ” diye sormuşlar.
Eşim ”Allahım bize sağlık,iyilik,güzellik ver diye
yalvarıyorum.Ailem,akrabalarım,komşularım için dua ediyorum”
demiş.Abdestin ve namazın sağlık açısından yararlarını
anlatmış.
Merak ve ilgiyle dinlemişler.Bizden etkilendiklerini
düşünüyorum.
Daha önce gelenler beş altı yıl öncesine göre camiye gelenin
arttığını,gelecekte yetersiz kalabileceğini söylüyorlar,
bilmiyorum.
Yaşlılar “Bu yaştan sonra biz öğrenemeyiz “
eğilimindeler.Genç ve orta yaş kesiminden ilgi duyan daha
çok.Zaten camiye gelenlere baktığınızda yaşlıları pek
göremezsiniz.
Henüz buraları görme imkanı bulamamış diasporadaki Adıgelere
aktarmak istediğiniz bir şey var mı?
Türkiye’deki Adığelerin ekonomik durumları çok da parlak
değil.Çok iyi olan da var ama ortalamasını alırsak yüzde
yetmişinin durumu iyi değildir.Adıgeler orada çalıştıkları
kadar burada çalışsalar daha rahat yaşarlar.
Türkiye’de inşaat sektörunde çalışan Adıgelerin burada iş
potansiyeli çok daha yüksektir.Binalar eski olduğu için yeni
projelere çok ihtiyaç var.
Bizde bireysel tarım yaygındır buradaysa toplu tarım.Adığelerin
içinde tarımdan anlayan insanların dönmesinde yarar görüyorum.
Hiçbir meziyeti hiçbir birikimi,eğitimi olmayan kişi dünyanın
neresine giderse gitsin sıkıntı çeker.Öyle insanların gelmesi
kendileri açısından sıkıntılı olur.
Sadece inşaat ve tarım sektöründen olması gerekmez.Bir
birikimi,eğitimi,mesleği,deneyimi,sermayesi olan da o ölçüde
burada Türkiye ‘den çok daha fazla fırsatlar yakalar.
Adığe nesli diasporada dilini ve kültürünü unutmaya
başladı.Unutulan bir dilin tekrar öğrenilmesi gibi bir şans da
yok.
Ben emekli öğretmenim.Buradaki okullara,köylere de
gidiyorum.Köylerde dil dört dörtlük kullanılıyor.Matematikten
fiziğe her dersi Adıgece işlediklerini gördüm.Bir ulusun
yaşaması için en önemli özelliklerinden biri dilidir.Burada
kullanmasını bilen için her tür olanak var.Adıge toplumu
dilini,kültürünü kaç yıl,kaç yüzyıl yaşatmak istiyorsa burada
bu ortam hazırlanmıştır.Herşey toplumun bilinçli davranıp
davranmamasına bağlıdır.”Yüz, iki yüz yıl sonra bu dil
kaybolur” diyenlere ben katılmıyorum.Adıgey
Cumhurıyeti’nden çıkar da Moskova’da yaşarsanız çocuklarınız
torunlarınız bu dili unutabilir.Adıgey Cumhurıyeti’ndeki
insanların çoğunluğu bundan sonra ülkelerini terkedip başka
yerlere gitmeyeceğine göre bu dil,bu kültür yaşayacaktır.
Tabii akıllıca önlemler alınmalıdır.
Okullara yaptığınız ziyaretlerde neler tespit ettiniz?
Türkiye’deki gibi atmış yetmiş kişilik sınıflar
görmedim.Türkiye’deki özel okullardaki gibi on beş-yirmi
kişilik sınıflarda birebir eğitim var.Okul belki lüks değil
ama öğretmen ve öğrencinin birebir ilişki kurabilmesi çok
güzel.Türkiye’de otuz yıl öğretmenlik yaptım kırk-elli
öğrenciden aşağı sınıflarım olmadı.Genellikle yetmiş-seksen
kişilik sınıflarımız olurdu.
Üstelik çocuk burada anadilde eğitim alma şansına da sahip
oluyor.
Anadilde eğitim sizce yeterli mi?
Şehirlerde çok yeterli değil.Adıgece dil dersleri artırılmalı,Adıgeceyi
iyi biliyor olmanın kişiye gelecekte avantajlar saglayacağı
vurgulanarak Adıgece öğrenimi özendirilmelidir.Şehirlerde
yaşayan insanlarda Adıgece biliyor olmanın kişiye bir artısı
yok gibi bir kanı oluşmuş.Rusların yoğun olduğu mahallelerde
çocuklar Adıgeceyi iyi konuşamıyorlar.Okuldaki haftada birkaç
saatlik dersle de çocuk o eksiğini tam gideremiyor benim
gördüğüm kadarıyla.
Adıgecesi iyi olmayan Adığe çocuklarının diğer dersleri çok
iyi olsa da sınıf geçmeleri zorlaştırılmalıdır.Örnegin
Türkiye’de Türkçe dersi zorunludur ve Türkçeden iyi not
alamayan öğrenci sınıf geçemez. Üniversite sınavlarında
adaylar Türkçe sorularını mutlaka doğru yapmak zorundadır.Türkçenin
tercih edilecek her bölüme etkisi vardır.Burada da öyle
olmalıdır.
Üniversiteden mezun olduktan sonra avukat olsun ,doktor olsun
Adıgece bilme zorunluluğu olmalıdır.Adıge dilinde yeterliliği
olmamak iş bulmada bir dezavantaj olmalı,kişi dili biliyorsa
da avantaj sağlanmalıdır.Böyle özel önlemler,kriterler
getirilmeli ki dil ve kültür geleceğe aktarılabilsin.
Önce şehirdeki ailelerde “ Adıgece çocuğumun ne işine
yarayacak” mantığını kırmak lazım.Aile dünyanın her
yerinde işin kolayına kaçar.Sonra yasaların verdiği hakları
iyi kullanmasını bilmek lazım. Bu durum Rus yöneticilere doğru
izah edilirse konuya ilgi göstereceklerine inanıyorum.Burası
Adıgey Cumhurıyeti ve dünyada başka bir Adıgey daha yok.Mevcut
hakları kullanacak,koruyacak olan da biziz ama malesef
yeterince farkında değiliz.
Mehmet Bey sohbet için çok teşekkür ederim. Anavatana dönüş
fikrinizi gözden geçirmenizi sağlayan sevgili Cankat başta
olmak üzere tüm ailenize mutluluklar dilerim. |