A- GİRİŞ
Yazıda ele alınan, bölge, yaklaşık olarak, 36°-42° doğu
boylamları ile 40°-42c’‘ kuzey enlemleri arasında yer almakta
ve Doğu (ve Orta) Karadeniz coğrafi bölgesi ile Gürcistan
Cumhuriyeti’nin bir bölümünü kapsamaktadır.
Bu bölge, ilk insanlardan günümüze, onlarca halka, bir o kadar
da inanca, bazen anayurttuk, bazen da geçici bir konak yeri
görevini üstlenen Küçük Asya'mın tümü kadar olmasa bile, yine
de çok sayıda halk ve uygarlığı bünyesinde barındırmıştır. Bu
halklar ve madencilik faaliyetleri üzerine yapılacak bir
çalışmanın, ciltlerle ifade edilebilecek hacmi bir yana, genel
bir özetinin bile bu derginin sınırlarını aşacak olması
nedeniyle, bu yazıda, yalnızca bazı konular ele alınarak,
oldukça kısa bir özetleme yapılmıştır,
B- İLK İNSANLARDAN BÖLGE HALKLARINA
I) Paleolitik Dönem
Bugünkü, verilere göre, bölge ve yakın çevresinde Paleolitik
döneme ait buluntuların ele geçtiği yöreler şunlardır.
1) Samsun yakınlarındaki Tekeköy mağaralarında, Acheul (Alt
Paleolitik, M.Ö. 50.000~250.000) kültür katma ait buluntular'
(Şekil 1).
2) Ünye (Ordu) ilçesi yakınlarındaki Yüceler'de, Alt- Orta (MÖ
250.000-40.000) ve Üst ..(MÖ 40.000-8.000) Paleolitik
dönemlere ait buluntular.
3) Kars'ın Çamuşlu köyü yöresinde Üst Paleolitik Azat ve
Mağaracık köyleri yöresinde ise Mustarien (Orta Paleolitik)
kültür katına ait buluntular. Bölge- yakınlarında yer alan
Ermenistan Cumhuriyeti topraklarında yapılan kazılarda da
Paleolitik döneme ait çeşitli izlere rastlanmıştır.
II) Neolitik Dönem
Tarım ve hayvancılığın başladığı, keramiğin ve devamlı
yerleşmelerin ortaya, çıktığı Neolitik, döneme. (MÖ
8.000-5.000) ait kalıntılardan bölgeye en yakın olanlarına,
Gürcistan Cumhuriyeti'nde rastlanmıştır. Güney Osetia ve
Merkezi Gürcistan'ın yanı sıra Kolkhis'de de Neolitik dönem,
yerleşimi belirlenmiştir.
III) Kalkolitik ve Diğer Maden Dönemleri
Samsung Amasya (4), Tokat (5), Ordu (6), Sivas (7), Erzincan
(8), Bayburt (9), Erzurum (10), Artvin ve Kars (11) illerinde.
Kalkolitik dönemden (MÖ 5.000-3.000) başlayan çeşitli izlere
rastlanmıştır.
Bu izler, küçük bir bölge söz konusu olmasına rağmen, tek bir
kültüre ait değildir., Bölgenin batısında ele geçen buluntular
‘’Orta Anadolu Kültürü’’yle büyük benzerlik taşırken,
doğudakilerin, Transkafkasya-İran Azerbaycan, Doğu
Anadolu-Malatya ve Amik ovaları - Suriye ve İsrail’i kapsayan
bölge kültürü ile ilişkili olduğu öne sürülmüştür.
IV- Bölge Halkları
Efsanevi Amozonlar (12) bir yana bırakılırsa, bölgede varlık
gösteren halkları şöyle sıralayabiliriz: Gaşka (13), Hitit'ler
(14), Trokmiller (15), TibarenIer, Mossynoek (16), Khalyb
(17), Geneller (18), Makronlar ve Tzanlar (19), Khaldiler
(20), Drille (21), BekheirIer (22), Hesperitler (23), Saspif
(24), Taokhlar, Kolkhlar, Phasianlar, Gürcüler (25), Lazlar
(26) Erme (27), Azzi-HayaşaIar (28), Humler (29), Grekler
(30), İskitler (32) ve Türkler (33). Ayrıca bölgede, Urartu,
Med, Pers, Makedonya, Pontos, Gürcü, Ermeni, Rooıa (34), Parth,
Sasani, Arap- İslam, Selçuklu, Moğol, Osmanlı, Rus
egemenlikleri, Slav, Sarmat,-Latin, Kazak saldırı ve akınları,
Fenike, Asur, Latin ticari faaliyetleri ve teknik yapılanmayı
etkileyen göç ve iskanlar görülmüştür (35).
C- MADENCİLİK. FAALİYETLERİ
I. Fenikeliler:
MÖ,. III. B.Y başlarında, bugünkü Lübnan ve İsrail'i kapsayan
bölgeye yerleşen Sami kökenli Fenikeliler, erken dönemlerin
ünlü denizci ve tüccarları olarak tanınırlar.. Asıl
gelişmelerini, MÖ IL B.Y. başlarında girdikleri Mısır
egemenliğinden, '‘‘'Deniz Kavimlerinin’‘ istilası (MÖ. XIII.
YY.) sonucu kurtulmalarının ardından, sağlayan Fenikelilerin,
Akdeniz'in yanı sıra Karadeniz'e
de. ulaştıkları ileri sürülür.
Tartışılabilir nitelikteki bu sava göre, Kolkhis'e kadar1
ulaşan Fenikeliler bu bölgeden/batık vb.: bölgesel ürünlerin
yanı sıra, kurşun, kehribar;,, kırmızı boya .satın
alıyorlardı. Ö dönemlerde,, Kıran ve Kafkasya'dan getirilen
madenlerin,, Akdeniz ticaretinde önemli bir yer tuttuğunu
biliyoruz. Biz burada» niteliği açıklanmamış olan ‘‘kırmızı
boya1'1 üzerinde duracağız,
Fenikeliler, Grekçe, ‘‘Porphyra’‘, Arapça ‘‘Firfiri’‘ adı
verilen Erguvan^3^ renkli boyar madde ile
boyadıkları yünlerin tekeline sahiptiler. Bu boyannadde, '‘‘Mürex’‘
türü Gastropodlardan elde ediliyordu. ‘‘Dikenli Salyangoz’‘'1
olara bilinen Murex, Ege ve daha çok Akdeniz'de bulunur.
Karadeniz'de bulunan, ve etine yurtdışından gelen talep
nedeniyle avlanan ‘‘Rapana tomasianna
11 türü Gastropodlardan ise bu tür bir boyarmadde elde
edilmemektedir. Bu dunumda, başka kaynaklar aramak
gerekmektedir. İlk akla gelen olası kaynak, Kutsal Kitap'fa
da, SÖZÜ edilen ve Zarkanaüılar'ın ‘‘Cynipidae’‘ familyasından
‘‘Cynips tinctoria’‘ (mazı böceği)nm, ‘‘Quercus coccifera’‘
türü meşenin yapraklarında oluşturduğu yumrulardan (mazı) elde
edilen
‘‘SkarietP7) adlı boyarmaddedir. Bu böcek,, ‘‘Q, ilex’‘ ve
‘‘'Q1. robur’‘ türü meşeler üzerinde de mazı oluşturur..
Kolkhis ise, meşe. florası açısından zengin bir bölgedir..
Şekil 1: İnceleme Alanının yer buldum haritası Pontos
Eukseinos (Konuksever Deniz): Grek'lerin Karadem/1 e
ulaştıkları ilk dönemlerde ‘‘Pontos Akseinos’‘ (Konuksevme/Deniz).
Karadeniz'in diğer adları arasında, Ortaçağda Gürcüler
tarafından kullanılan ‘‘Speris Zghra’‘(İspir Deni7İ)nin )anısıra
‘‘T/anik Denizi11' (Çanik Denizi) de \ er alır.
Amısos: MÖ V-IV yy.lar arasında ‘‘Peiraia’‘. Mithridates
VI dönemde (MÖ1 111-631, ‘‘Eupatoria’‘ adlı yeni bir
bölüm eklendi.
Thermodon: Daha önceleri ‘‘Thcmiskyra’‘
Neokaisareia: Daha önceleri ‘‘Kaberia’‘, ‘‘Diospolis’‘
Philabonites: Pontos Greklerince ‘‘‘‘‘‘Kaniş’‘ Matzouka: Daha
önceleri r; Ad Vicesimum’‘, •
‘‘Dikaisimon’‘, ‘‘Magnana’‘. Son dönemlerde, ‘‘Karydia’‘ ve
Türkçe karşılığı olan '‘‘Cevizlik’‘
Ophis: Veya ‘‘Stylos'‘‘'
Rhizaion; Daha önceleri ‘‘Bekheirias11
.Marthoula: Osmanlı döneminde ırViçe’‘
.Arhadio: Gircu dilinde ‘‘Livana11
.Akampsis: Daha önceleri ‘‘Boas’‘, ‘‘Harpasos’‘' (?)
Sber: Daha önceleri ‘‘Hyspiraüs’‘ veya ‘‘Syspiritis’‘,
Tao: Ermeni dilinde wTaik1i
Antik ‘‘Kolkhis’‘ bölgesi, Gureili'nin hemen kuzeyinde yer
alıyordu.
Daha. zayıf bir olasılık olmakla.1 birlikte, bir başka
kaynakta, Zarkanatlılar'ın ‘‘Coccidae’‘ familyasından ‘‘Coccus’‘
türü (Coccus ilicis, Coccus cacti v..b.) böceklerden elde
edilen ‘‘Kaimen ‘‘^ adlı boyarmaddedir. Fakat, daha geç:
dönemlere ait olan bu boyarmaddenin Fenikeliierce bilindiği
şüphelidir. Kolkhis'in zengin florası göz önüne alınırsa,
bitkisel, kökenli boyarma.dd.eler üzerinde, de durmak gerekir.
Kapalı Tohumluların ‘‘Rubiaceae’‘ familyasından ‘‘Galiuöi
sylvaticum L.’‘ (yoğurt, otu) ve ‘‘Rubia tinctonım’‘ (Kızıl
Kök)un köklerinden elde edilen boyarmad.de,, erken dönemlerden
beri bilinmektedir..
Bununla birlikte, bir madencilik bölgesi olan Kolkhis'in bu
niteliği göz önüne alınırsa, ‘‘kırmızı. boya’‘nın kaynağı
olarak., maden -özellikle demir- bileşenlerinin üzerinde
durmak, büyük bir olasılıkla, çok daha doğru olacaktır.
Bugünkü verilere göre, Kuzey Kafkasya'da demir, önce
Gürcistan'da kullanılmıştır. 6ronzrdan demire geçiş döneminde
‘‘Kolkhis Kültürü’‘ çok gelişmiştir
ve Kuzey Kafkasya, halklarının bronzdan demire geçişini temsil
eden ‘‘Koban Kültürü’‘ (Kuzey Osetia, MÖ. 2..000-1,500) ile,
zaman ve kaynak bakımından,,, büyük benzerlik taşır,
Fenikelilerin Kolkhis'e ulaşıp ulaşmadıklarını, ulaşülarsa,
hangi yöntemle boyarmadde elde ettiklerini, kesin olarak
bilemiyoruz.. Ama, Rion nehrinin, sağ kıyısında yer alan. ve
Bizans-Sasani savaşları (MS VI. yy.) sırasında tahrip olan.
Laz kenti Rodopolis, yüzyıllar sonra da olsa bile,
Fenikelilerin bu faaliyetlerine, sanki adıyla bir çağrışımda,
bulunmaktadır.
II. Amazonlar
Grek mitolojisinde Amozonlar; büyüleyici güzellikleri, ilginç
yaşam, tarzları, savaşçılıkları ve
gözüpekliklerinin yanısıra zenginlikleriyle de – özellikle
altın ve gümüş gibi değerli metaller açısından- yer alırlar.
Mitolojinin, Herakles, Theseus (39), Bellerophontes (40),
Priames (41) vb, önde gelen kişileri., Amazon'ların bu
zenginliklerini -güzel Amazon kraliçelerini ele
geçirmek için, sık sık onlarla, savaşırlar.
Baştan Zeus'un, ölümlü kadın Aflcmene'den doğan oğlu, ünlü
savaşçı Herakles'in ‘‘o iki işlinden biri de, Amazon kraliçesi
Hippolyte'nin altın kemerinin ele geçirilmesidir. Savaş
tanrısı Ares, kızı Hippolyte'ye, kraliçeliğinin simgesi
olarak, olağanüstü altın bir kemer vermiştir. Bazı ünlü
Akhatlarla sefere çıkan Herakles, Hippolyte'yi yenerek kemeri
ele geçirir.
Amazonların, zenginliklerinin yaraşıra savaşçılıkları da
madencilikle olan ilişkilerinin göstergesi olarak ele
alınabilir. Tarih boyunca, savaşçı halklarla madencilik
arasında, sıkı bir ilişkinin olduğu gözlenmiştir. Gelişmiş
savaş araçlarına -ve bunların üretim teknolojisine- sahip olan
ve bunu savaş sanatıyla birleştirebilen halklar, diğer
halklarla olan mücadelelerinde başarılı olmuşlardır
(42). Erken dönemlerde, gelişmiş savaş araçlarına sahip
olmanın yolu., büyük ölçekte, maden çıkarma ve işleme
sanatlarındaki ustalıktan geçiyordu.
III. Fliada:
Truva savaşlarının bir bölümünü kapsayan ve efsanevi ozan
Homeros'a (MÖ. IX. ? yy.) atfedilen bu ünlü destanda, Truva
saflarında çarpışmak için Küçük Asya'dan, gelen birliklerden
söz edilir:
‘‘(...) şurada Odius ve Epistrephus'un .kumanda ettiği
Halizonyalı birlikler, bu şartlar içinde gidiyorlar. Bunlar,
güneşin, Alibean (43) maden ocaklarından olgunlaşan gümüşü
özleştirdiği o ozak bölgelerden geliyorlar (…)’‘ Daha önce
değindiğimiz, Khalyblerin ülkesi Khalybia, erken, dönemlerden
başlayan gümüş -ve altın üretimiyle ünlenen Argyria’yı da
kapsıyordu. Türkçe'ye
‘‘Gümüşyeri’‘ veya ‘‘Gümüş Ülkesi’‘ olarak çevirebildiğimiz
Argyria, Charles Texier'e göre,
bugünkü. Görele (Giresun) dolaylarında yer alıyordu. IV.
Kabeırler ye Kabeira: Kabeira veya Diospolis, MS I. yy.
dolaylarında Neokaisareia adını, alacak olan, bugünkü
Niksar'ın (Tokat)
daha erken dönemlerdeki adlanan (44). Kabeirler ise, toprak
güçlerini ve doğal olayları temsil eden- arkaik tanrılardır.
Mitolojiye göre bu kült, Zeus ile Elektra'nın oğlu olan
Dardanos tarafından Asya'ya getirilmiştir.
Mitolojide, zanaatkar tanrılar olarak belirtilen Kabeirler;
demircilik ve dökümcülük mesleklerinde, büyük bir saygıyla
anılırlardı. Daha sonraki dönemlerde, Uronos (46) ve Gaia'nın
(47) oğullan olarak kabul edilen. Kabeirler, yeraltındaki
faaliyetleri nedeniyle, ateş tanrısı Hephaistos^'un emri
altında gösterilmişlerdir. Asur ticaret kolonlarının da
ulaştığı bugünkü Tokat yöresi (49), erken dönemlerden
başlayarak; bir madencilik merkezi olarak, ünlenmişti. '
‘‘(...) Ben, Khalyblerin ve Kaidelilerin (50) bu eski
işliklerinde, bakır kalhanelerinin (51) nasıl işlediğini
görmeyi merak ediyordum (…)’’ Bu sözler, 1838 Mart'ında
Tokat'a, gelen Prusyalı asker ve devlet adamı Helnıuth von
Moltkerye ( 1800- 1891) aittir.
V. Kolkhis, ‘‘Altın Post’‘ ve 'Argonautlar
Yüzyıllar boyunca, Küçük Asya ve Orta Doğu'ya ilerleyen
halklar için bir geçit yeri ama daha çok bir madencilik
bölgesi olan Kafkasya (52), Grek'ler için daha kolay
ulaşılabilir olan Kolkhis bölgesiyle, mitolojideki yerini
almıştır.
Apollonius ‘’Rodoslu’’un destanlaştırdığı ve daha önce
değindiğimiz gibi, Akha ve Karların Kolkhis'deki madencilik
faaliyetlerinden kaynaklanan Argonautlar (53) efsanesi;
madencilik motifleriyle örülüdür. Efsanede yer alan bazı
mitolojik motiflerin irdelenmesi, onun maddi temelinin ortaya
çıkmasını kolaylaştırır.
1) Altın Post:
Kolkhislüer, su kanalları içine koydukları, tahta bir
çerçeveye gerili, tüylü koyun postları üzerindeki altınlı
kumları yıkıyorlardı... Koyun tüyleri alün taneciklerini
tütüyor, (bir ağaca asılarak) kurutulan postlar dövülerek
altın elde ediliyordu.
2) Meşe Ağacı:
Grek mitolojisinde tanrı Zeus'un kutsal ağacı olarak yer alan
Meşe (Quercus), izabe aşamasında kullanılan, yüksek, kalorili
ödün kömürünün elde. edildiği, başlıca ağaç türüdür
-yoğunluğu. 1 in üzerinde olan Quercus ilex (Yeşil Meşe), bu
konuda ideal bir kaynaktır. Meşe aynı zamanda, sepicilikte
(tabakçılık) kullanılan ‘‘Tanen’‘İn de başlıca kaynağıdır.
Kolkhis'de
bol bulunan ve madenciliğin tüm aşamalarında- altın elde
edilmesinde kullanılan postların sepilenmesi, kurutulması ve
izabe- .katkısı olan Meşe'nin, efsanede yer alış nedeni,
tamamen maddi temellere dayanmaktadır.
3) Medeia ve Kirke:
Argonautlar efsanesinin dışında da Grek mitolojisinde adından
sıkça söz edilen Medeia ve ‘‘Odyssealarının bilinen karakteri
Kirke, Kolkhis kökenli ünlü büyücülerdir. Erken dönemlerde,
özellikle değerli metallerin elde dilmesinde kullanılan izabe
işlemlerinin
gizli tutulması, uygulayıcılarının olağanüstü varlıklar olarak
algılanmasına yol açmıştır. Şüphesiz ki buna, Kolkhisrin,
tedavide kullanılan ‘‘şifalı bitkiler’’de kapsayan zengin
florasını da eklemek gerekir. Korkuldukları kadar saygıda
duyulan, büyücüler, erken dönemlerin doktor, eczacı ve
kimyacılarıdır.
4) Madencilik:
Efsanede geçen insan isimlerine kadar yansımıştır. Bunun en
belirgin örneği, kral Aietes'in kızının adında görülür;
Khalkiope.
VI. Pers Satraplıkları
Akhamamş İmparatoru Darayavahuş I ‘‘Büyük’‘ (MÖ. 522-486),
satraplıkiarı (54) esas olarak yaptığı mali düzenlemeye göre
‘’imparatorluk bünyesindeki halklardan’’ yazıya konu olan
bölge ve yakın çevresinde yaşayanlar, şu yıllık vergilerle
yükümlü kılınmışlardı: Moskhlar Tibarenler, Makronlar,
Mossynoekler ve Mardlilar (55), 300 ‘‘talanton’‘ (56)
(yaklaşık 7 bin 850 kg) gümüş.
Malienler, Saspirler ve Alarodiler, 200 talonton (yaklaşık 5
bin 250 kg) gümüş... O dönemlerde, vergilerin değerli
melallerle ödenmesi alışılmış bir yöntemdir ama tek ödeme
yöntemi de değildir. İmparatorluk bünyesindeki bazı halklar
vergilerini, çeşitli mallarla (köle, büyükbaş hayvanlar v.b..)
ödemektedirler. Küçük Asya'nın diğer bölgelerine göre daha az
gelişmiş olan bu bölgede yaşayan halkların, önemli
sayılabilecek miktardaki ödemelerini, yaşadıkları bölgelerde
yapılan gümüş ve altın üretimine bağlamak yanlış olmaz.
VII. Grek Kolonyalistler, Pontos ve Roma Dönemleri:
Yazıya, konu olan bölge -özellikle batı yöreleri- termal solar
açısından oldukça zengindir. Büyük halk hamamları kuran
Grekler, oluşumunu tanrısal güçlere bağladıkları bu sulardan,
-ve içmece olarak maden sularından- geniş ölçüde
yararlanmışlardır. Birer sağlık ve eğlence merkezi olan halk
hamamları, varlıklarını -daha da gelişerek- Roma döneminde de
korumuşlardır.
Dinsel nedenlerle bazı biçimsel değişikliklere uğrayan
Selçuklu-Osmanlı dönemi ‘‘Türk Hamamları’‘ da bu 'hamamlardan,
kaynaklanmışlardır. MÖ, III. yy, başlarında kurulan ve
MÖ. II yy. in ikinci yarısında sona eren, Amaseia (57)
merkezli, Helenistik Bontus devletinin ilk bayrak motifi,
hilal şekilli bir-ay ve yıldızdan oluşuyordu. Mezopotamya-Sami
kökenli ay (sin), güneş (şamaş), yıldız (iştar) üçlüsüne
tapınma., Hititler (59) aracılığıyla Küçük
Asya'ya oradan da bazı değişikliklere uğramakla birlikte,
Grek'lere ulaşır. Sin-Artemls ve Selene, Şamaş-Apollon ve
Heios, İştar-Afrodit Diğer yandan, Anıaseia yöresi (Gümüş
bucağı- Gömüşhacıköy) gümüş madenleri., erken dönemlerden beri
bilinmektedir. O dönemlerde gümüş, ‘‘Artemis Madeni.'‘ olarak,
adlandırılmaktadır. Arternis'in simgelerinden biride, hilal
şekilli aydır. Amaseia gümüş madenlerinin, Pontos devletinin
bayrak motifini ne şekilde etkilediği araştırılması gereken
bir konudur.
Grekçe ‘‘Theriakos’‘, Farsça Tiryak’‘ adıyla anılan ve ünlü
Pontos'kralı Mithridates VI ‘‘Eupator’‘ (MÖ. 111- 63)
tarafından, bulunduğuna inanılan erken dönemlerin ‘’her derde
deva’’ ilacı, madensel ve bitkisel kökenli yaklaşık 50,
hayvansal kökenli 2 maddenin karışımından.
Oluşuyordu (60). Madenlerden kimyasal madde olarak
yararlanılmasını, Pontos devletinde gelişmiş bir madenciliğin
varlığına bağlamak yanlış olmaz.
Diğer yandan, o dönemlerde, Pontos egemenliğini doğrudan veya
dolaylı olarak tanımış olan, bugünkü Ordu, Giresun ve Trabzon
ile Mithridates’in müttefiki ve damadı olan, Ermenistan
Kralı Dikran I (Büyilkri (MÖ. 95-54) in egemenlik alanında yer
alan, bugünkü Gümüşhane, Bayburt ve İspir'i kapsayan bölge,
‘‘Madenler Ülkesi’' olarak, adlandırılıyordu. Bu bölgeden
demir, bakır, kurşun, şap, gümüş ve altın gibi, büyük önem
taşıyan madenler çıkarılıyordu.
Roma döneminde (61) değişik adlar taşıyan idari
bölünmelere sahne olan, orta-doğu Karadeniz bölgesi, Koloneia/Kata-Horio'dan
(Şebinkarahisar/Gedehor) elde edilen ‘‘Şap’‘ (2) ile ünlenir.
Ayrıca, Aisaseia, Tzanikha (Gümüşhane) ve Philabonites (Harşit)
vadisi, Paipert (Bayburt), Nikopolis (Suşehri-Sivas) yöreleri,
bakır, korşon, gümüş -ve alton- üretimiyle öne çıkan, önemli
madencilik bölgeleridir. Genellikle, Roma vasatı Gürcü ve
Ermeni krallarının, egemenlik alanlarında yer alan Sber
(İspir), Klardyeti (Ardanuç yöresi), Aıtabin (Artvin) ve Anfde
(Arpaçay-Kars) de bakır, gümüş ve altın üretimi yapılmaktadır.
orta-doğu Karadeniz bölgesi, aynı zamanda, madeni eşya
üretimiyle de ünlüdür. Sebasteia (Sivas), allın ve gümüş
işletmeciliğiyle öne çıkmıştır.
Bizans tarihinin en ilginç kişilerinden biri olan,
‘‘Köylülerin imparatora‘‘ Andronikos I Komnenos'un
(1182-1185), tahttan indirilerek katledilmesinin anlından,
Gürcistan'a götürülen torunları David ve. Aleksios'un,
Konstantinopolis'te Latinlerce yapılan yıkım ve kırımın (Nisan
1204) ardından, ünlü Gürcü kraliçesi Thamar’in '‘Büyük‘'
(1184-1213) da yardımıyla kurdukları, Trapezous merkezli Büyük
Komnenos'lar devletinde madencilik, daima önemli bir yer
tutmuştur. Devletin, transit ticaretin yanı sıra, diğer önemli
gelir kaynağı olan ihracatın bileşenlerinin incelenmesi, bu
konuda önemli ipuçları verir; gümüş, demir, şap, kereste,
şarap, kumaş ve fındık.
Bununla birlikte, .madencilik faaliyetinin, tüm İmparatorluk
tarihi boyunca, aynı ölçekte sürdüğünü söylemek yanlış olur.
Başlangıçta, Phasis'den Sinope'ye kadar uzanan, kıyı
bölgelerinde' egemen olan ve Perateia'ya (Kırım'ın bir bölümü)
da sahip olan Büyük Komnenos'lar devleti, çevredeki Türk
beylikleri lehine, sürekli toprak kaybetmiştir. 1404 yılında
Trapezous'a gelen. Ruy Gonzales Clavijo'nun, biraz
tartışmalı olaıi savına göre, o dönemde büyük Komnenosların
batı sınırı Tripolis'ten (Tirebolu) geçmektedir (63). Bu,
başlıca demir kaynağı olan, bugünkü Espiye yöresinin kaybı
demektir. Aynı olay Khaldia bölgesi için de geçerlidir...
Clavijo Trapezous egemeninin kendisine verdiği muhafızların,
‘‘artık düşman topraklarında olduklarını’‘ öne sürerek,
Kampana'dan (Hamsiköy yöresi) ileri gitmek istemediklerini
belirtir. Gerçi Ardosarda (Torul), Büyük Komnemos'lara bağlı,
Akritik (64) bir ‘‘Lord’‘ vardır ama o da kendisini
çevreleyen. Türklerle sürekli savaş halindedir. Devletin,
merkezi olan Trapezous bile bu saldırıların tehdidi altındadır
(65).
VII Gümüşhane Yöresi Madenleri
Erken dönemlerden başlayarak, çeşitli, yerleşimlere sahne olan
Gümüşhane -ve yakın çevresi-(6) değişik adlarla anılmıştır:
Theia (67), Kanis (68), Tzanikha (69), Zankhra, Canca, Catha,
Argyropolis (Gümüşkent), Süleymaniye ve Gümüşhane.
Tartışılabilir nitelikteki, geleneksel kabullere göre,
Makedonyalı Aleksandros ‘‘Büyük’‘ (MÖ. 336-323) döneminden
beri bilinen yöre madenleri, daha önce değindiğimiz gibi. Roma
döneminde işletilmiştir. Bu dönemde Tzanikha-Päipert-Kheriana
(Şiran) Kalkhaios'u (Kelkit) kapsayan yöre, çok sayıda
yerleşim bölgesine
sahipti ve önemli liman kenti Trapezous'u bir lejyon üssü olan
Satala (70) üzerinden, iç bölgelere bağlayan askeri-ticari yol
ağı bu bölgeden geçiyordu (71) savaş ve saldırıların, sürekli
bir şekilde işletilmesini engellediği, Marco Polo (1290
dolayları) ve İbn-i Battuta'nın (1333-1334) da söz ettiği yöre
madenleri, bölgede istikrarın nispi olarak, kurulduğu Osmanlı
döneminde, XVI-XIX yüzyıllar arasında sürekli olarak,
işletilmiş, Osmanlı İmparatorluğu'nda XV. yy. sonlarından
itibaren başlayan, ‘‘değerli maden’‘ sıkıntısını çözmeye
yönelik başlıca kaynaklardan biri olmuştur (72). Katip
Çelebi'nin ‘‘önemli ve canlı’‘ olarak tanımladığı Gümüşhane
yöresi madenleri hakkında, 1646 yılı dolaylarında
Gümüşhane-Tortum dolaylarını gezen Evliya Çelebi, şunları
yazar: ‘‘(...) Uzun Hasan Şah ise, Fatihle Tercan odasındaki
savaşta yenildiğinden kale, Fatih Mehmed Han'ın eline
geçmiştir. O asırda burada olan gümüş madeni, hiçbir diyarda
yoktu. Şehre o zaman Gümüşhane denilmiş ise de Osmanlı
Hanedanı Defterhanesi’nde Catha yazılmış... Bütün halkı her
türlü vergiden bağışlanmış olup gümüş işletmeye memurdurlar.
Şehir ismi Osmanlılar elinde olup 70 kadar gümüş madeni
vardır,. Bunların bazısı işler, bazısı işlemez haldedir.
Gümüşhane şehrinin damarları 7 koldan, kol kalınlığında
damarlar olup hepsi, kurşunsuz halis gümüş cevheridir. Bu
şehirde, Emin mahallesinde darphane vardır. Fakat şimdiki
halde işlemiyor (...,)'‘ Bu satırların yazıldığı dönemde,
Gümüşhane yöresi madenleri, yıllığı 7 milyon akçeye
kiralanıyordu (74). Maden çıkarma, İzabe ve odun kömürü
üretiminde çalışan yöre halkının vergi bağışıklığı ise,
madenlerin kapandığı XIX yy. in ikinci yarısına kadar
devam etmiştir (75).
Osmanlı-Çarlık Rusya'sı savaşları sırasında, Gümüşhane'ye
kadar ilerleyen ve yöre Hıristiyanları tarafından coşkuyla
karşılanan (1829) Çarlık kuvvetleri, Edirne Antlaşması’nın
ardından geri çekilirken, verimi artık iyice düşmüş olan maden
ocaklarını da tahrip eder.
Geri çekilen Çarlık kuvvetleri ile birlikte, büyük çoğunluğu
madenci olan, önemli sayıda yöre Hıristiyan'ı da
(Grek-Ortodoks ve Ermeni) Rusya'ya göç eder.. Her iki olay,
yöre madenciliğinin -dolayısıyla Gümüşhane ekonomisinin- ciddi
bir biçimde zayıflamasına yol açmıştır.
Gümüşhane yöresi madenciliğinden söz eden batı kaynakları
genellikle XIX.. yy’a aittir. 1836 dolaylarında. Gümüşhane'ye
gelen W.J. Hamilton, yöre ve madenler hakkında, ayrıntılı
bilgi verir. ‘’(…) Hiçbir metot izlemeden ve güvenlik
kurallarına uyulmadan (...)’‘ işletilen, Gümüşhane
madenlerinden 1836 yılında, 8 bin 100 lb.(76) (3 bin 677,4 kg)
kurşun, 68 Ib. (30 bin 872 kg) gümüş ve 2 lb (0,808 kg) altın
elde edilmiştir, izabede kollanılan odun kömürünün (77)
bulunamaması nedeniyle 3 ay kapalı kalan madenlerden o yıl
devlet 37 bin 800 Kuruş gelir elde ederken, işletici Grek 12
bin 646 Kuruş zarar etmiştir. Hamilton, işleticinin verdiği bu
rakamları güvenilmez bulur. Üretilen altın ve gümüşün,
devletin belirlediği fiyatlar üzerinden, zorunlu olarak
devlete satılması, yaygın bir kaçakçılığa yol açmaktadır.
Hamilton'a verilen bilgiye göre devlet, altını piyasa
fiyatının % 8 ile % 30’una, gümüşü ise, piyasa fiyatının %
30’una karşılık gelen fiyatlarla satın alıyordu. Bu düşük
fiyat politikasına karşılık devlet, uyguladığı dolaylı ve
doğrudan yöntemlerle, maden işletmelerini desteklemektedir.
Örneğin, maden işletmecileri odun kömürünü, köylülerden piyasa
fiyatının % 25’ine, devletten ise,
piyasa fiyatının % 50’sine karşılık gelen fiyatlarla satın
alıyorlardı. 1846 yılında ise devlet, 4 maden işleticisine 8
bin Kuruşluk bir yardım sağlamıştır.
Yine Hamilton'un notlarından, Gümüşhane madenlerinde çalışan
işçilerin ücretleri hakkında da bilgi sahibi oluyoruz.
Hamilton'a göre işçiler, 70 para ile 4 Kuruş (78) arasında
gündelik ücret almaktaydılar (79). Aynı dönemde Karadeniz
bölgesinde 1 kg buğday 1 Kuruş, 1 koyun ise 60 Kuruş’tur (80).
1869 yılında yöreye gelen Teophile Deyrolle'un verdiği
rakamlardan, Gümüşhane madenciliğindeki gerilemeyi görmek
mümkündür; Devletin yöre madenlerinden sağladığı gelir, 1810
yılında 360 bin Kuruş, 1845 yılında 100 bin Kuruş ve 1869
yılında sıfırdır. Madenciliğin
gerilemesi, Gümüşhane madencilerinin, Küçük Asya'nın diğer
madencilik bölgelerine göç etmesine yol açar., Hamilton, bu
olayı ve Gümüşhane madenciliğinin önemini şöyle belirtir:
‘‘(…) Gümüşhane, Türkiye'nin her yöresindeki madenciler için,
bir okul sanki. Sürekli belirttiğim gibi, Küçük Asya'nın çok
uzak bölgelerinde, madencilik konusunda bir araştırma
yapıldığında şunu
görüyoruz ya madenciler Gümüşhane'den gelmişlerdir ya
Gümüşhane sayesinde madenci olmuşlardır ya da Gümüşhane ile
aralarında bir ilişki vardır (...)’‘
1850 dolaylarında kapanan Gümüşhane madenlerini yeniden
canlandırmak için, Alman teknik, elemanlarca, 1883-1884
yıllarında, sürdürülen çalışmalardan bir sonuç alınamamıştır.
1850’de başlayan ama ancak 1877’de tamamlanabilen, yeni
Trabzon-Erzurum yolu üzerinde yer
alan yeni Gümüşhane ise, artık bir meyvecilik merkezi olarak,
tanınacaktır (81). Trabzon ve yöresinin, altın ‘‘hasır
bilezik' ve gümüş ‘‘telkari’‘ işletmeciliği, çok büyük bir
olasılıkla,
Gümüşhane madenciliği ile ilişkilidir veya en' azından, ondan
beslenmiştir (82).
KAYNAKLAR
Bu
makale, Ahmet Hikmet Köse'nin ‘‘Başlangıcından T.C.’nin ilk
dönemlerine kadar, Trabzon ve yöresinin tarihi‘' adlı
yayınlanmamış çalışmasından, derlenmiştir.
1) Mitolojide yer alan olayların -tümünün olmasa bile
büyük bir çoğunluğunun- ne kadar idealize edilmiş ve hayali
motiflerle süslenmiş olursa olsun; dayandığı maddi bir
temel daima var olmuştur.
2) Rion nehri havzası
3) Tekkeköy Mağarası» Dündartepe, ikiztepe, Sivritepe,
Çirlektepe .höyükleri,, Akalan, kalesi, Havza,, Kavak, Ladik
ilçeleri.
4) Mahmatlar höyüğü.
5) Maşathöyük» Horoztepe, Kayapınar, Kilisetepe höyükleri,
Al.rm.us ilçesi, Kozlu kasabası* Sulusaray bucağı vb.
6) Mesudiye ilçesi
7) Sıçan höyük» Hüyükdeğirmeni, Maltepe* Hafik gölü
höyükleri
8) Altmtepe höyüğü
9) Siptoms höyüğü
10) Karaz, Güzelova ve Pulur höyükleri
11) Kalecik höyüğü, Çaycı köyü
12) Mitolojiye göre adları.,, rahat yay çekebilmek için,
henüz çocukken sağ göğüslerini dağlatmaları nedeniyle,,
Grekçe, ‘‘memesiz11 anlamına gelen ‘‘amadsos’‘dan kaynaklanan
kadın savaşçılar- topluluğu. Smyrna (İzmir), Amaseia (Amasya),
Sinope (Sinop),, Ephesos (Efes) kentleri ile ünlü Ephesos
Artemision'un (Artemis tapınağı) onlar tarafından kurulduğuna
inanılırdı» Karadeniz kıyısındaki Themiskyra (Terme dolayları)
ve S idene (Fatsa dolaylan) Amazonlara ait kentlerdi.
Areionesos'da (‘‘Ares Adası’‘ - bugünkü Giresun, adası) ise,
mitolojiye göre Amazon'ların babası olan savaş tanrısı Ares'e
adanan bir tapınak, inşa. etmişlerdi. Tek tanrılı dinlerde-
Küçük. Asya'da yaşayan, benzer halklardan söz, ederler, ibrani
Peygamberi Yusuf, bugünkü Diyarbakır yörelerinde, Arnazonik
özellikler taşıyan ‘‘Amlak Kızları’‘ ile karşılaşır. Bu
mitolojik motif, Küçük Asya'nın, anaerkil döneminden veya Ana
Tanrıça inanışından kaynaklanmış olabilir.
13) Hitit dönem inde,, Samsun'un batısında kalan
bölgelerde yaşayan, savaşçı ve yarı-göçebe bir halk.
14) MÖ İL Binyıl başlarında Küçük Asya'ya gelen Hint-
Avrupa'lı* Hititler,, Kızılırmak kıvrımı içinde kalan
bölgede,, MÖ XIX'., yy., dolaylarında bir devlet
kurmuşlardır,. En gelişmiş olduğu dönemde Hitit devletinin
bölgedeki sınırı,» Samsun-Şebinkarahisar-Erzincan hattına
kadar uzanıyordu. Hititler» maden işleme sanatlarındaki
ustalıklarıyla da ünlüydüler. {* Günümüzde,, bazı bilim
adamlarının oldukça kabul gören savlarına göre Hint-Avrupa'h
halklar» MÖ V. BY.da Rusya steplerinden değil, MÖ IX BY.
ortalarında Küçük Asya'dan dünyaya yayılmışlardır.)
15) MÖ. III yy .m ilk çeyreğinde, boğazlan aşarak Küçük
Asya'ya gelen Hint-Avrupalı Kelt'lerin (Galyalilar,,
Galatlar), Kızüırmağın doğusunda kalafn ve Amaseia'yı da
kapsayan bölgede yaşayan kolu,. Etki alanlarını Eriza
(Erzincan) yöresine kadar yayan Trokmiler, MÖ I. yy. m son.
çeyreğinde Galatla'nın doğrudan Roma yönetimine girmesiyle
başlayan ve Hristiyanlığın etkisiyle yoğunlaşan, bir süreçte
asimile olmuşlardır. MÖ. L- MS I. yy. larda, Orta. Karadeniz
bölgesinin bir bölümü. ‘‘Pontos Galatikos’‘ adıyla
anılıyordu., Dilleri, yaşayan dillerden İrlanda» İskoç, G al
ve Breton dilleri ile yakın akraba olan Keitler, maden işleme
sanatlarındaki -özellikle demircilik ve minecilikusiahklarıyta
ünlüydüler,.
16) Greklerin Tibaren ve Mossynoek, Asur'lulann Takbi ve
Muşki adını, verdiği,, ‘‘Kutsal KitapŞI*ta ise Tubal ve Meşeç
adlarıyla anılan bu halklar, erken dönemlerde, Trapezous'un
batısındaki bölgelerde yaşıyorlardı. Tobal, '‘‘Yeni Hitit’‘‘‘
döneminde (MÖ. XV - XII, yy) Kızılırmak kıvrımı içinde kalan
bölgeye verilen addır,. Muşki ise,, ‘‘'‘‘Ege Göçleri’‘‘‘ (MÖ
XII yy) ile Küçük Asya'ya gelen. Hitit devletinin yıkıcıları
arasınde yer alan Frig'lere -veya onlarla akraba diğer
halklara- Asurlulann verdiği addır» Tabal bölgesinde, MÖ XI yy
.da başlayan,, ama MÖ VIÏL yy.dan itibaren etkili olan Asur
varlığı sonucu, Tabal siyasi yapılanması çözülür ve bu. yapı
içinde yer alan halklar,, güney ve kuzeydeki daha korunaklı
bölgelere çekilirler. Herodotos** (MÖ. V. yy), Ksenophon (MÖ.
V. yy.),, Apollonius ‘‘RodoshT (MÖ. IH. yy) ve Strabon (MÖ I.
yy) gibi erken dönem yazarları, Karadeniz, bölgesinin Tibaren
ve Mossynoek’‘lerinden söz ederler., (* Eski Ahid, Nebim
bölümü, Hezekiel'in kitabı) (** Herodotos'ta, Moskh- Mossynoek
ayırımı vardır)’‘
17) Grek'lere çeliği tanıtan halk olarak bilinen
Khalyb'ler Kerasous (Giresun) ve Kotyora (Bozukkale-Ordu)
dolaylarında yaşıyorlardı., Çok büyük bir olasılıkla Tabal
kökenli, olan. bu halkın adı, Bizans ve Büyük. Komnenoslar
döneminde, Kerasous yöresini kapsayan bölgeye verilmiştir:
Khalybia. Diğer yarıdan, Kutsal Kitap'ta yer alan Tubal-Kabil*
adı,, büyük bir olasılıkla Khalybierle ilişkilidir. Adem'in
oğlu Kabil'in soyundan gelen. Tubal- Kabilin adındaki Tubal 16
no.lu dipnotta belirtildiği gibi.Tabal ile ilişkilidir.. Bu
bölge erken dönemlerde. ‘‘Madenler ÜlkesiMolarak ünlenmiştir.,
Kabil ise,, bazı. Sami kökenli dillerde ‘‘demirci'‘‘ anlamına
gelmektedir., Daha ilginci ise» Tubal-Kabil adının, onun
soyundan gelenlerin mesleklerini de tanımlamasıdır., (* Eski
ahid,, Tekvin, IV bölüm, 22. bab)
18) Bölgenin kökenleri ve varlıkları, en tartışmalı
halkı olan Çenetler, Skylaks (MÖ. IV yy) ve diğer erken dönem
yazarlarına göre, Tzan ve Laz'lardan, ayrı bir- halktır',.
Strabon'da bugünkü Yosun Burnunun (Perşembe-Ordu) adı olarak
geçen ‘‘Genetes’‘, büyük bir olasılıkla, onlardan,
kaynaklanmıştı,.
19) Herodotos, Plinius ‘‘Büyük’‘ (MS I. yy), Skylaks ve
Ksenophon'un söz ettiği,, Trapezous yöresinde yaşayan M
akranlar,, Strabon ve Stephanos ‘‘'Bizanslı'1’‘ (MS. V. yy)a
göre Tzan'lardır. Arap coğrafyacı Mesudi'nin (MS X yy) ‘‘Ghumik’‘
adıyla, andığı Tzan'lar hakkında en ayrıntılı bilgi tarihçi
Procopius (MS,. VI. yy) tarafından verilir,. Procopius,
Tzan'ların yaşadığı yer olarak, Boas (Akampsis, Çoruh.)
nehrinin doğduğu bölgeyi gösterir. Sovyet bilini adamı Nikolay
Y. Marr'a (1864-1934) göre Tzan'ların yerleşim bölgesi, bütün
Çoruh havzasıdır. Daha sonra, ispir Ermenileri ve Tao*
Gürcüleri tarafından yerlerinden çıkarılmışlar ve Bayburt'un
kuzeyindeki** bölgeye yerleşmişlerdir. Greklerin, Laz'larıda
Tzan adıyla anmaları» bu iki ayrı halkın birbirine
karıştırılmasına neden olmuştur,. Bununla birlikte,, her ikisi
de Kafkas kökenli olan Laz ve Tzan'lar» akraba halklardır. (*
Tortum-Oltu yöresi) (** XL yy. da bu bölgeyi Gürcüler, ‘‘Chanet’‘,
Ermeniler ise ‘‘Chanivkır adıyla anıyorlardı. İranlı, tarihçi
ve yazar tbn-i Bibi (XIII yy.) ‘‘Chaneti’‘ adını, Büyük.
Komnenos'ların Trapezoüs merkezli devletini tanımlamak için
kullanmıştır,.
Aynı isim. Şükrullah'da da (1380-1484) görülür,.)
20) Trapezous un güneyindeki yörelerde yaşayan ve
Ksenophon gibi erken dönem yazarlarının söz ettiği bu halk ile
Urartu'ların büyük tanrısı aynı adı taşıyordu; Khaldi*.
Madencilikleri ile ünlü Urartular, MÖ IX. yy. başlarında,
Tuşpa (Van) başkentli bir devlet kurmuşlardır. Bu devletin
kuzey sınırları, en güçlü olduğu dönemde, Sevan gölü
{Ermenistan CumhuıiyetiJ-Kars-Erzurunı- Gümüşhane hattına
kadar uzanıyordu.. Bu hattın batı ucu ile Khaldi'lerin ülkesi
Khaldia çakışmaktadır. Bizans döneminde, Trapezous merkezli
bir Them anın** adı olan Khaldia, Büyük Komnenos'iar
döneminde, bir madencilik, bölgesi olan bugünkü Gümüşhane
yöresini tanımlamak için kullanılıyordu. Bugün,
Gümüşhane—Bayburt yöresinin,, genellikle kumral ve açık renk
gözlü halkına verilen, '‘‘Halt’‘'‘‘ adı, çok büyük bir
olasılıkla Khaldi'den kaynaklanmaktadır. (* Büyük tanrı ile
halkın aynı adı taşıdığı. Asur örneğinden hareketle,
Khaldi'ierin Urartular olduğu ileri sürülnıüşse des Urartular
ile zamandaş hiçbir kaynakta,, bu savı doğrulayabilecek bir
kayıta rastlanmamıştır. Urartu'ların çıkış bölgesi olan Van
Gölü havzasına Asur kaynaklan MÖ. XII., yy., dolaylarında
‘‘Nairi Ülkeleri'1’‘, MÖ IX başlarında ise ‘‘Uraatri’‘ adını
vermektedir.) (** Önceleri askeri nitelik taşıyan bir tür
eyalet),
21) Ksenophon döneminde, Trapezous dolaylarında yaşayan
savaşçı bir halk. Dril'lerin ayrı bir halk olmaktan çok,,
belli bir bölgede yaşayan bir topluluk olma olasılığı ağır
basar.
22) Erken dönem yazarlarınca, Trapezous'un doğusundaki
kıyı bölgelerinde yaşadığı belirtilen, büyük olasılıkla Kafkas
kökenli, olan bir halk. Rhizaion'un (Rize) daha önceki adı
olan Bekheirias, onlardan kaynaklanıyordu,.
23) Ksenophon. döneminde, bugünkü ispir yöresinde yaşayan,
bir halk, Strabon'un İspir için kullandığı ‘‘Hyspiratis’‘ adı
ile Hesperit'ler arasında bir bağ olduğu açıktır.
24) Heredotos, bugünkü Göle-Ardahan-Çıldır yörelerini
kapsayan. Yukarı Kor Vadisi için !l’‘S,aspeires!M adını
kullanır. S aspirier Akhamanış* devletinin son dönemlerinde,
Ma tienler** ve Alarodiler*** ile birlikte 18,. ci satraplık
bünyesinde yer alıyorlardı. (* Pers devletini kuran 'hanedan)
(** Arakses (Aras) nehri kaynağı çevresinde yaşıyorlardı) (***
Akhamanış devletinde MÖ V. yy, larda yaşanan kargaşalıklar
döneminde, kuzeye doğru hareket ederek Kafkasya'ya göç
etmişlerdi).
25) Taoldılar,, Kolkhlar, Phasian'lar ve Gürcüler: Tümü
Kafkas kökenli olan bu 'halklardan ilk üçü, o dönemlerde çok
görüldüğü, yaşadıkları, bölgelerin adlarıyla anılmışlardır;
Taokh'lar Tao, Kolkhlar-Kolkhis ve Phasianlar- Phasis*.
Gürcülerin** ataları arasında yer aldıkları belirtilen Toakh
ve Kolkhlardan Asur ve Urartu kaynakları, sırasıyla, Diauhi ve
Kulha adlarıyla söz eder1. (* Rion nehrinin erken
dönemlerindeki adı) •(** Gürcülerin atalarından olan ve Urartu
devleti içinde yer alan. Kartveller, Urartu devletinin MÖ. VI
yy. başlarında yıkılmasından sonra. Kafkasya'ya göç
etmişlerdir.
26) Greklerin. 'Tzan’‘, Rus ve Gürcülerin ‘‘Chani*' admı
verdiği Kafkas kökenli. Laz'ların orijinal yerleşim bölgesi
olarak, bugünkü. Abhazia'nın (Gürcistan Cumhuriyeti) kuzeybatı
bölgesi gösterilir., Arrhianos (MS II yy) gibi erken, dönem
yazarlar, ‘‘Palaia Lazike'1 olarak adlandırılan bu bölgede
yaşayan Lazlardan ve Malassas adlı krallarından söz ederler.
MS. II. yy. dolaylarında, diğer Kafkas halklarının baskısı
sonucu güneye doğru hareket eden. Laz'lar, Kolkhis bölgesine
yerleşmişlerdir. .Laz'lardan en fazla söz edildiği dönem,*
topraklarının Bizans-Sasani mücadelesine sahne olduğu MS. VI
yy. dır. Bu dönem., aynı zam ada Laz'ların
Hristiyanlastırıldığı* yıllardır. Tzatfıos, Goubazes gibi
adlar taşıyan. Laz kralları, vaftiz edilerek Bizanslı
kadınlarla evlendirildi 1er» Laz'lar,, VIL yy; dan itibaren,
son yerleşim alanları olan Batum ve Sürmene arasında kalan,
bölgeye** yerleşmeye başlarlar., Laz dili, Kafkas dil
Ailesinin, güney bölümünde, S van ve Mingreli*** dilleri ile
birlikte Zan Dil. öbeği içinde yer alır. Diğer Kafkas dilleri
gibi Lazca da, Avrupa'da. Batı Pireneler'de konuşulan Bask
dili ile akrabadır.. (* Laz'ların Müslümanlaşmaları XVI. yy.,
in son çeyreğinden, itibaren başlar.) (** Bizans ve Büyük
Konineno.sl.har döneminde ve T.C. nin ilk yıllarında MLazistan’‘
olarak anılmıştır. Bu yörede yer alan bazı. Yerleşim
bölgelerinin adları Lazca'dır. Örneğin, ‘‘Mapavri’‘nin
(Çayeli) ‘‘'Yapraklı'‘‘, Athenai’‘nin (Pazar) ‘‘‘‘Gölgeli
Yer’‘, ‘‘Rhizaion’‘un (Rize) ise ‘‘Halkın, veya askerlerin
toplandığı
Yer’‘ anlamına .geldiği ileri sürülmektedir. Bununla birlikte,
Athenai ve Rhizaion'un Grekçe'de de karşılıkları vardır.) (***
S van ve Mingreli dilleri yaşayan, dillerdendir ve Gürcistan
Cumhuriyeti'nde konuşulmaktadır. Svanetçe, Büyük Batı
Kafkas'ın, güney yamacını oluşturan. Svanetia'da konuşulur.
Mingreli dili ise, Abhazia-Poti-Kutaisi arasında, yer alan ve
eskiden Mingrelia olarak adlandırılan bölgede konuşulur.)
27) Küçük. Asya'daki varlıklarının başlangıcı siyasi
nedenlerle tartışmalı* olan Hint-Avrupa'lı Ermeniler- kendi
verdikleri adla ‘‘Haik'ler- Küçük Asya'nın doğusu. İle Güney
Kafkasya'yı kapsayan ve sınırları tarih-içinde değişen bir
bölgede egemen, oldular,. Ermenilerin MPokr-HaikM adını
verdikleri Küçük Ermenistan, Kızılırmak nehrinin kaynakları
ile Fırat nehri arasında, ‘‘Mez-Haik’‘' adını, verdiği Büyük
Ermenistan ise Fırat nehri ile Hazar Denizi arasında yer
alıyordu,. Bünyesinden Ermeni ve Gürcü krallarını çıkaran ve
kökeni MÖ II. yy. a dayanan Ermeni Bagratuni hanedanının
egemenlik alanı ve yakın çevresi içinde yer alan. Ardeşen,
Artvin, Ardanuç ve Ardahan'ın Ermenice kökenli adları, yazıya
konu. olan. bölgedeki Ermeni etkinliğinin.** günümüze uzanan
izleridir. (* Ermeni ' kaynaklarınca savunulan., Ermenilerin
Küçük Asya'nın otokton halkı olduğu, görüşü, Hint-Avrupalı bir
halkın küçük Asya kökenli olamayacağı iddiasıyla, 'Türk
kaynaklarının büyük bir bölümü tarafından red ediliyordu. Türk
kaynaklan Ermeniler in Küçük Asya'ya MÖ. VII-VI. yy. larda
geldiklerini öne sürer,. 14 numaralı dipnotta değindiğimiz,
Hint- Avrupalı halkların Küçük Asya'dan dünyaya yayıldıkları
savı, Ermeni tezlerini güçlendirir niteliktedir.) (** İspir ve
Hemsin, yöresi de erken dönemlerden itibaren bir Ermeni
yerleşim bölgesi olarak bilinir,.)
28) Hitit döneminde, Karasu, nehri vadisi Azzi, Küçük
Asya'nın doğu bölgesi ise Hayaşa adıyla anılıyordu. Bu adlar
aynı zamanda, bölge halklarını tanımlamak içim de
kullanılmıştır. Azzi-Hayaşalar. MÖ XV-XVI. yy.larda Azzi-
Hayasaların etkinlik alanı, kuzeyde, bugünkü Bayburt yöresine
kadar uzanıyordu.
29) MÖ1 III, Binyıl dolaylarında Küçük Asya'nın doğu
bölgelerinde yaşayan Hurri'ler, Hitit'lerin Küçük Asya'ya
gelişleriyle eş zamanlı, olarak, MÖ II. Binyıl dolaylarında
Yukarı Mezopotamya'ya göç ederek Hanigalbat (Mitanni)
devletini kurarlar-. Krallık hanedanı Hint-Avrupalı olan bu
devlet en güçlü olduğu dönemde,, etkinlik alanını bugünkü
Erzine.an-Erzu.rum 'hatuna kadar yaymıştır,.
30) Greklerin bölgedeki varlığı oldukça erken tarihlere
kadar gider. MÖ XIIÏ-XII yy., lara tarihlenen Thıva savaşları
ile, önemli bir engeli ortadan kaldıran Peloponnesli Akhalar,
MÖ X. yy., dolaylarında, Karadeniz'in Küçük Asya. kıyılarında
görülmeye başlarlar,. .Akhalar ve daha sonra onları izleyen.,»
erken dönemlerin, ünlü savaşçı ve denizcileri Kanalılar
(Karlar), Karadeniz'in Küçük Asya. kıyılarında ve Kolkhis 'de
altın ve demir madenleri işletirler. Geniş çaplı olmayan bu
faaliyetler» ‘‘Altın post’‘ ve ‘‘Argonaut’‘! ar’‘
efsanelerinin, ortaya çıkmasına yol açmıştır. Karadeniz'deki
Grek kolonizasyonu, MÖ. VII. yy, başlarında bölgeye ulaşan
Mileto.slu.lar ile yoğunluk, kazanmıştır. Yüzyılları kapsayan
bu faaliyetler, Grek kültür ve medeniyetinin bölgede, güçlü
bir şekilde kök salmasını sağlamıştır. Bölgedeki pek çok
halk,, Grek. kültürü- ve daha sonra Hristiyan inancı- içinde
asimile olmuştur. Grek kültür ve medeniyeti, bölgedeki
etkinliğini XX, yy. in ilk çeyreğine kadar sürdürmüştür',.
31) Hint-Avrupalı Kimmerler, İşkillerin, baskısı sonucu,
MÖ' VII. yy. başlarında Kafkas'tan aşarak Küçük Asya'ya
girmişlerdir., Orta Karadeniz, bölgesinde de etkinlik kuran bu
.savaşçı halk,, Lydia kralı Alyattes tarafından
yenilmelerinden (MÖ 6260 sonra, kendilerini izleyen iskit'ler
tarafından Küçük Asya'dan’‘' çıkarılmıştır.
32) Kimmerleri izleyerek Küçük Asya'ya giren Hint-
Avrupalı iskitler, Urartu bölgesi ile Kızılırmak havzasını
kapsayan bölgede bir krallık, kurmuşlardır;. MÖ VII. yy. son
çeyreği içinde, Med kralı Uvakhşatra (MÖ. 633-584) tarafından
yenilen iskit'ler, Kafkas'lara doğru çekilirler,. Ksenophon,
muhtemeler bugünkü Çoruh nehri havzasında yer alan bir ovayı,
wSkyÖlenlerin Ülkesi’‘ olarak tanımlar. Bu olay, MÖ V. yy.,
sonlarında da, iskit kalıntılarının, bölgedeki varlıklarını,
sürdürdüklerini düşündürebilir, iskitler, savaşçılıklarının
yanınsa, maden, işletme sanatlarındaki ustalıklanyla da
ünlüydüler.,
33) Bölgedeki ilk Türk* varlığı, MS. 395-398 dolaylarında
.görülür., Basık ve Kusık adlı iki askeri şefin önderliğinde
Kafkasları aşarı Hunlar**, bugünkü Erzurum yöresine kadar1
uzanan yağma akınları yaparlar. 515-516 dolaylarında, ise,
Ermenistan'ı yağmalayan S ab arlar» bugünkü Bayburt yöresine
kadar ilerlerler., Bizans- Sasani savaşları sırasında, Bizans
ile ittifak kuran. Batı Göktürk devletinin askeri göçleri,,
Gürcistan, ve Ermenistan'da, Sasanilere karşı savaşırlar
(627-629). Museviliği resmi devlet dini olarak kabul eden
(740) Hazarlar ***; ise,,Sasani devletine son veren Arap-Islam
.güçlerinin, Ermenistan ve Gürcistan'daki ilerlemelerine karşı
mücadele ederler (642- 800),. Küçük Asya'da ilk kez 1016-1017
dolaylarında görülen Selçuklu .akınları, 1040 yılında, yazıya
konu olan bölgeye ulaşır, Bizans'ın 1071 yılında Manzikert.
(Malazgirt) savaşında yenilmesinin ardından, ‘‘( ) çoluk,,
çocuk ve sürüleriyle yeni otlaklar arayan Turkmen şefleri
(..,), siyasi otoritenin çözüldüğü Doğu. ve Orta Karadeniz
bölgesine de yerleşmeye başlarlar., Bölgede,, Selçuklu ve
Osmanlı devletlerinin, yamsıra, şu Türk beylikleri de
egemenlik
kurmuşlardır; Danişmendliler, Memgücükler, 8alt.uklular,
Çandaroğulları, Taşanoğulları, Kübadoğullan, Taceddinoğulları,
Emirzadeoğullan, Eretnaoğullan, Mutahharten, Kadı Burhaneddin,
Hacı Şadgeldi beylikleri,, Akkoyunlular, Karakoyunlular. (*
‘‘Türk’‘ adı .MS,. VI. yy. dolaylarında ortaya, çıkmıştır,
önceleri özel. bir nitelik taşıyan.,,, halta bir unvan olarak,
kullanılan, bu ad, daha sonraları genel bir nitelik
kazanmıştır.) (** Hun'ları Türk saymaktan çok,, Türklerle
Hun'ları aynı kökten saymak daha doğru olur,. Bizanslıların
egemenlerine ‘‘Türklerin Prensi’‘‘‘ adını verdiği ve bugün,
bile ‘‘Hunların Ülkesi'* olarak anılan Macaristan'da, Got,
kökenli, olan Attila (Babacık) sözcüğü, oldukça yaygın olarak
kullanılan, bir addır,.) (*** Bugün Sovyetler Birliğimde
yaşayan Musevi inançlı Karaim Türkleri,, Hazarların
kalıntıları olarak görülürler.)
34) Roma+Bizans+Gabras'lar (1075-1.140)+ Büyük Komnenoslar
(1204-1461) dönemleri anlamında.
35) Bölgenin etnik, yapısı üzerindeki en büyük değişiklik,
XX.. yy. m ilk çeyreğinde gelişen ve TC. nin doğuşuna
hazırlayan olaylar sonucunda meydana gelmiştir. Böylece,, önce
Ermeniler (ağırlıklı olarak Gregory enler) daha sonrada
Grek-Ortodoksların bu. bölgedeki varlıkları sona ermiştir.. Bu
gelişimin sonucunu rakamsal olarak görmek mümkündür: Trabzon
kentinin nüfus bileşeni erindeki değişme % 35, Samsun'da % 57»
Gümüşhane'de % 60 dır.
36) Eflatuna yakın bir kırmızı olan Erguvan rengi, uzun
dönemler, kral ve imparatorların egemenlik simgesi olmuştur;.
37) Skarlet sözcüğü, büyük bir olasılıkla,, eski Iran.
Dilinde ‘‘Kırmızı Elbise’‘ anlamına gelen 1’‘Sagala.t’‘dan.
kaynaklanır.
38) Latince, olan Kaimen sözüğü,, Arapça ‘‘Kırmız’‘dan
kaynaklanır.
40) Poseidon’‘un oğlu,. Bellerophontes, Amazon'lara karşı
seferinde Meduşa'nın kanından, doğan ünlü kanatlı, at Pegasos
ile birliktedir.
41) Truvanm son kralı; Hektor ve Paris'in babası.
42) Bunun en güzel, örneklerinden biri Hitit-Mısır
mücadelelerinde görülür. Hitit'ler ordularını demir silahlarla
donatarak, dönemin en iyi eğitilmiş ordularına sahip olan.
Mısırlılar karşısında, üstünlük sağlayabilmişlerdir.
43) Khalybia anlamında
44) Bazı kaynaklarda, Sebasteia'nın (Sivas) erken
dönemlerindeki adı olarak verilir.
45) ‘‘Kabeir’‘ kelimesinin, Grekçe ‘‘yakan’‘, bazı Sami
dillerinde ise ‘‘güçlü’‘‘‘ anlamına gelen çift etimolojisi
vardır. Bu, Kabeir kültürünün doğu kaynaklı olma olasılığını
düşündürür.
46) Gökyüzünü simgeleyen arkaik, tanrı
47) Uranos'un eşi., Yeryüzünü simgeler.
48) Kendiliğinden gebe kalan tanrıça. Hera'nın oğlu Demir
ocaklarının ve maden işleme sanatlarının ustasıydı.
49) Tokat, yöresi., aynı zamanda bir kültler merkeziydi,.
Her ikisi, de Akhamanışlarm ‘‘‘‘Kral Yolu’‘' üzerinde yer alan
Komana Pontika (Gümenek) ve Zela (Zile), sırasıyla, savaş
tanrıçası Enya ve aşk doğurganlık tanrıçası Anahita'nm kült
merkezleriydi.
50) Asurlular
51) Tasfiyehane
52) Grek mitolojisindeki Prometheus efsanesinde de
Kafkasyanın adı geçer. İnsanlara, maden işleme sanatı da dahil
olmak, üzere, uygarlığı .getirecek tüm bilgileri öğreten Titan
Prometheus, göksel ateşi çalarak insanlara sunduğu için,
Olimpos tanrıları tarafından, Kafkas dağlarında uzun ve acılı
bir cezaya, çarptırılır,. Herakles tarafından kurtarılmasının
ardından Kafkas ormanlarına sığınan Prometheus,, ‘‘iskitler
Ülkesi’‘ nin. ilk demircisi olur. Kafkasya,, Doğu
mitolojisinde (İran, Arap-Islam), bir bilinmezlik bölgesinin
sınırıdır. ‘‘Dünyanın Dayanağı’‘, ‘‘Dağların .Anası’‘ olan Kaf
Dağı, yeşil zümrüttendir ve Phoenix (Grek),, Simürg (Iran)
Zümrüd-i anka (Arap-İsi anı) adlarıyla anılan efsanevi kuşun
yurdudur., Kaf Dağı'nın ardında ise, dünyayı kana ve ateşe
boğacak olan, Yecüc ve Mecüc'ler yaşamaktaydılar. ‘‘Iskender-i
Zülkameyn’‘, onları durdurmak için ‘‘Şeddi-i lskender’‘i inşa
eder,. Bu olay,, Kur'an-ı Kerim'in ‘‘Kehf* suresinde şöyle yer
alır: ‘‘'96- 'Bana demir parçalan getirin,'‘‘' İki dağ yanının
arası dolunca, o dedi ki: 'Üfleyin', onlar' onu bir ateş
haline koyunca dedi ki: 'Bana erişmiş bakır getirin,, onun
üstüne dökeyim!'‘‘, 97- böylece onların onu aşmağa güçleri
yetmedi ve onu delemediler. ‘‘Görüldüğü g;ibi 96. 'ayet
madencilik motifleriyle örülmüştür;.
53) Yunanistan'daki Orkhomenos ülkesi .kralının çocukları
olan. Phriksos ve Helle» bir komplo sonucu öldürülmek
üzereyken '‘‘'Altın Postlu Uçan Koç’‘*un yardımıyla
ülkelerinden kaçarlar. İki kardeş, koçun sırtında uçarak
Çanakkale Boğazını geçerken Helle denize düşer ve ölür. Koçun
Kolkhis'e ulaştırdığı Phriksos ise, koçu. Zeus'a kurban ederek
postunu.; Ai-a** krali Aietes'e sunar. Altın postu bir meşe
ağacına aşan Aietes, onu bir ejderin, koruyuculuğuna bırakır
ve' kızı Khalkiope'yi Phriksos ile evlendi rir. Diğer yandan,
Yunanistan'daki iolkos kentinin kralı Aison'un oğlu Iason***,
tahtı gaspeden amcasının baskısıyla, Kolkhis'deki altın postu
getirmekle görevlendirilir,. Argo adlı gemi,, tanrıça
Athena'nın yönetiminde in.şa edilir., .Aralarında Grek
mitolojisinin ünlü kişilerinin yer aldığı 50 dolayında Akha,
IasoıTun önderliğinde, Teselya'nın Pagasae limanından yola
çıkar,. Serüven dolu zorlu bir yolculuktan sonra Kalkhis'e
ulaşan Argonautlar, Iason'a aşık olan. Medeia'nın yardımıyla,
altın postu ele geçirerek ülkelerine dönerler. (* Tanrı
Peseidon ile 'Trakyalı genç kız Theophane'den dünyaya
gelmiştir.) (** Büyük bir olasılıkla, bugünkü Kutaisi kenti.
Kral Aietes,. ışık tanrısı Helios ile deniz perisi Perseis'in
oğludur.
Büyücü Kirke'nin kardeşi, olan Aietes, Medeia'nın da
babasıdır., (*** Perşembe (Ordu) yakınlarındaki Yasun (veya
Yosun) Bumu, adını lason'dan almıştır.
54) Akhamanış devletinde bir tür eyalet
55) Minorsky gibi bazı araştırmacılar,, Mard'ları,
Kürt'lerin e talan arasında gösterirler,
56)
liegen, kullMuiclığı bölge ve zamana göre değişen bir ağırlık
ölçüsü birimi. Burada 26.160 kg'a eşdeğer olan ‘‘Attikc
talantonu’‘ esas almıştır.
57) MÖ.. 18.1 dolaylarında başkent Sinopeye taşınır.
58) Mithridat.es VI ‘‘Eupator’‘ döneminde,» kanatlı, at
Pégases, bayrak motifi olarak kabul edilir,. Ponlos kralları,
çoğunun adına kaynak olan, Hint-lrari kökenli,, Mithra'nın y
anı s ura Grek tanrılaTina da saygı göstermişlerdir.
59) Hitit'ler,, Hurri kökenli Kuşuh (Ay) ve Şuaşka'ya
(Yıldız) da tapıyorlardı. Ay-yıldız motifi, Küçük. Asya'da,
hemen her dönemde varlığını hissettirmiştir.- Osmanlılar
tarafından fethedilene kadar, Konstantinopolis kentinin
simgesi olan ay-yıldız, daha sonra, Osmanlı ve Türk
bayraklarında yer almıştır. Senkretizm, Küçük Asya'da
süreklilik arz eden bir olgudur.
60) Bu ilacın kökeni, Sümer ve Hititlere kadar uzanır.,
Merkez Efendi (1460-1552) tarafından bulunduğuna inanılan
‘‘Mesir Macunu’‘‘‘ da, bu gelişim, zinciri içinde yer alır,
61) Roma ve Bizans dönemleri anlamında Bizans döneminin
başlangıcı olarak» MS 395 yılı alınırsa da Latin karakterli
Roma'dan Grek karakterli Bizans'a geçiş,, uzun bir süreçte
gerçekleşir,. Grekçe, ancak İmparator Herokleios döneminde
(610-641) resmi devlet dili olarak kabul edilir., Bununla
birlikte, Bizans İmparatorları, ‘‘Roma İmparatora,’‘ unvanım (Basileus
Autokrator Romanonım), devletin sona erdiği 1453 yılına kadar
kullanırlar., Trapezous'un Büyük
Komnenos'lan da bu unvanı, loannes II dönemine (1280-1297)
kadar kullanmışlardır,
62) Şap, tekstil ürünlerinin boyanmasında mordaniayıcı
(sabitleştirici) olarak kullanılıyordu.. Romalılar, şap
madenleriyle ilk kez Küçük Asya'da karşılaşmışlar, buradan,
elde edilen bilgilerle, Avrupa'da yeni yataklar bulunmuştur.
Örneğin, Selçuklular döneminde, 1255 yılından önceki bir
tarihte. Küçük Asya'daki şap madenlerinin tekeli 2 italyan'a
verilmişti.,
63) Büyük Komnenos'ların Batı sınırı tartışmalıdır.
Örneğin, bazı kaynaklar Kerasous'un XIV,. yy. son çeyreği
içinde, Hacı Emiroğla Süleyman bey tarafından, ele
geçirildiğini (1381 ? - 1394 ?) belirtirken,,, bazı kaynaklar'
da, 1461 yılına kadar Büyük Komnenos'ların elinde kaldığını
öne sürerler.
64) Akritas. Bizans sınır savunma örgütü.
65) Madenciliği olumsuz yönde etkileyen bu toprak kaybı»
yakın akraba olan Mehmet II ‘‘Talih’‘‘‘ (1451-1481) ile David
II (1458-1461) arasında yapılan anlaşma ile Büyük Komnenosiar
devletin sona. ermesine (Ekim. 1461) kadar devanı etmiştir.
66) Gümüşhane'nin yakın bir çevre içinde,, birden, fazla
iskanı, doğrudan madencilikle bağıntılıdır., Erken, dönemlerde
madencilik faaliyeti, büyük bir çoğunlukla, sığ derinliklerde
yürütülüyor, bunun sonucu olarak da,, bir bölgedeki çalışma
uzun sürmüyordu. Bölge, terk edilirken, bir madenci kampı
niteliğindeki ‘‘kent’‘ de terk ediliyor» yeni bir maden
.sahasında bir yenisi kuruluyordu.
67) Roma askeri-ticari yol ağı üzerinde yer alan, bir
konak yeri idi.
68) Bu ad aynı zamanda,, yöre. Örekleri tarafından,
Pbilabonites (Harşit) nehrine de verilmişti,
69) ütüütişhafte'nin Dağıeke köyü yakınlarındaki HR.ov
Kalesi'nin, Tzanikha kalesi olduğu .sanılmaktadır.
70) Sadak. köyıi-Kelkit. MS. II.. yy,, da,. ‘‘Legio XV
Apollinaris’‘adlı Roma. Lejyonu, Satala'da üstlenmişti.
71) IBu yol, Zigana bölgesi hariç olmak üzere*, yaklaşık
olarak bugünkü güzergahı izliyordu. Satal'da üçe ayrılan yol,
doğuya doğru, Büyük Ermenistan'ın başkenti Artaksataya (Erivan
yakınlan-Ermenistan Cumhuriyeti), güneye doğru Melitene'ye
(Malatya) ve batıya doğru, bir
madencilik bölgesi ve Lejyon üssü olan. .NikopohYe ulaşıyordu.
(* Zigana bölgesinde bu yol, daha güneyde kalan ve Kurum-Imera-Stavri'yı
kapsayan yöreden, geçiyordu.,)
72) Osmanlı İmparatorluğu'nda, 1.45Ö li yıllardan
itibaren, altın ve gümüş darlığı duyulmaya, başlanır. Bu
durumun başlıca nedeni, o dönemlerde Osmanlı devletinin ithal
ettiği, işlenmiş malların büyük, bir çoğunluğunun Doğu'dan
(Rusya, kan ve Hindistan) gelmesi ve buna karşılık, o tarafa
hemen hiç mal satılmayıp, karşılığında altın ödenmesidir.
Ayrıca, Hindistan'da altına, alan rağbet, bu maddenin akçe
karşılığından toplanıp Halep, Şam, Bağdat ve Basra tarafına,
gönderilerek,, orada yüksek fiatla satılmasına da yol
açmaktadır. Devlet, bu durumu Önlemek amacıyla,, Mehmet, II
‘‘Fatih'1' döneminden başlayarak, bakır, gümüş ve altının Doğu
sınırlarından, çıkarılmasını, yasaklamış; tüccarların
getirdikleri malın karşılığında ancak yine mal
götürebileceklerini karara bağlamıştı., Devlet, » Osmanlı
akçesinin değerinin düşmesine ve para darlığına yol açan. bu
durumu getirdiği yasaklarla önlemeye çalışırken, bir yandan
da. ülkedeki madenleri canlandırmaya yönelir. Özellikle, Murad
III (1574-1595) in sadrazamlarından Sinan Paşa ‘‘Koca’‘,
ikinci kez, sadarete geldiği. 1588 yılından itibaren,, Osmanlı
ülkesindeki madenleri canlandırır ve yöresel darphaneler
kurar,. Osmanlr imparatorluğunda değerli maden sıkıntısı
yaşanırken Batı, Afrika ve Amerika'daki sömürgelerinden., bol
miktarda değerli maden, sağlar.. 1521-1560 yılları arasında,
yalnızca ispanya'ya -o da resmi kanallardan- giren değerli
maden miktarı, 18.000 ton gümüş ve 200 ton altındır,.
73) Gümüşhane'deki Osmanlı Darphanesi 1574-1644 yıllan
.arasında çalışmıştır.
74) Gümüşhane madenciliği, Osmanlı Devletine sağladığı
gelirin yanı sıra» '‘‘Arkhimetallourgoi’‘ (Maden Başları) diye
anılan, 8 dolayındaki maden işleticisi Grek ailenin de,
olağanüstü diye tanımlanan, zenginliklerinin kaynağı
olmuştur., Khaldia Grek-Ortodoks piskoposluk bölgesinin, dini
yöneticilerini de,, büyük bir çoğunlukla kendi içlerinden
çıkaran bu aileler ve Klıaldia Metropolitleri, Doğu Karadeniz
bölgesinde,, daha. sonra gelişerek Grek- Ortodoks ulusal
hareketinin» maddi ve moral açıdan hazırlayıcıları ve
destekleyicileri olmuşlardır.,
75) Vergi bağışıklığının sona. ermesinin ardından bu
bölgede,, Küçük Asya tarihinin en ilginç olaylarından biri
olan ‘‘gizli-Hristiyanlık.’‘ akımı ortaya çıkar. Maden üretim
bölgelerinin yanısıra, odun. kömürü, üretimi yapılan
bölgeleride etkileyen bu akını.,, ilk kez,, bir
gizlihristiyan'ın inancını., mayıs 1856 da Trabzon'da açıkça
ilan etmesiyle su yüzüne çıkar.
76) 1 1b. (pound) = 0.454 Kg.
77) İzabe işlemi sırasında, İ kg. kurşun, için 36 .kg;.,,
1 kg. gümüş için '200' kg,, odun kömürü, kullanılıyordu. 1
kg;., odun kömürü ise, kullanılan ağacın cinsine göre, 3-4 'kg
odundan elde. edilmektedir., Yüzyıllarca süren madencilik
faaliyeti sonucu, çevredeki bitki örtüsünün büyük bir
bolümü tahrip olmuştur. Öyle ki., 1461 de Trapezous üzerine
yürüyen Osmanlı ordusu,, orman nedeniyle,, bölgede ilerlemekte
güçlük çekerken», 1701 yılında bölgeye gelen, Joseph Pitton de
Toumefort, yakmak için birkaç dal parçası, bile bulamamaktan
yalanmıştır.
78) 1 Kuruş = 40 para = 120 akçe
79) Bu ücretler, o dönemdeki diğer ücretlere göçe
oldukça düşüktür, örneğin, vasıflı bir inşaat işçisinin
gündeliği 3-4 Kuruş,, bir inşaat ustasının gündeliği ise 6
Kuruştur.
80) Ücretler salın alma gücü açısından,, daha önceki
dönemlere göre oldukça gerilemiştir. Örneğin,, XV. yy.
sonlarında, Novo Brodo gümüş madenlerinde çalışan işçiler 4
akçe gündelik alıyorlardı. Aynı dönemde 5 kg. buğday 1 akçe,,
1 koyun ise 22 akçedir.. XV,. yy., m Novo Brodo maden
işçileri,, 1 günlük ücretleriyle 20 kg. buğday, 5.5 günlük
ücretleriyle 1 koyun alabilirken,, XIX yy. m Gümüşhane maden
işçileri,, 1 günlük, ücretleriyle 1,5 ile 4 kg. buğday, 15 ile
35 günlük ücretleri ile 1 koyun alabilmektedirler,. Her İki
döneme ait bazı tüketim maddelerinin fiyatları şöyledir. XV.
yy sonu 1 akçe 5 akçe 2 akçe 1836 1 kg., Et 1 kg., Tereyağ 1
kg. Peynir 93,5 akçe
1309 akçe 374 akçe (Liste, 1 Kuruş = 120 Akçe ile 1 Okka =
1283 gr. Üzerinden hazırlanmıştır).
81) Kent, 1869 yılında, yalnızca armut ticaretinden 200
bin Kuruş kazanır.
82) Gümüşhane Grek-Ortodoks kiliseleri,, gümüş eşyalar
açısından çok zengindi., Khaldia Metropolitleri ise, XVIII yy,
sonlarından itibaren, yekpare gümüş piskopos tacı
taşıyorlardı., Bu eşyalardan bazı örnekler, Atina'daki Benaki
Müzesi’ndedir. |