Adige ulusunun bağımsız olduğu bundan önceki
-1864 öncesi-
dönemde Meclis, Adigeler katında özel bir önem taşıyor ve
büyük bir işlev görüyordu. XVIII-XIX. yüzyıllarda Adigelerin
yaşadıkları toprakların tümünde sözü geçen bir devletimiz ve
devlet yönetimimiz/yöneticilerimiz yoktu, her bir topluluk
başına buyruk yaşıyordu.
Aralarında beliren anlaşmazlıklardan zarar görüyor ve sıkıntı
çekiyorlardı, bu durum birleşip tek bir bütün olarak düşmanın
karşısına çıkmalarını da engelliyordu.
Ancak
Adige Meclisi ulusu birleştirmek için uğraşıyordu. XIX.
yüzyılın ilk yarısında Abzegh, Shapsugh ve
Natuhayların yaşamında Meclis’in taşıdığı işlevi,
aşağıdaki dizelerde anlatmaya çalışacağız.
Herkesçe
bilindiği gibi, o dönemde, bu soydaş toplulukların ilişkileri
demokratik kurallara göre düzenlenmişti. XVIII. yüzyıl
sonlarında feodalizm tasfiye edilmişti. Egemenlik emekçi
köylülerin (fekol’ların) elindeydi. Önemli kararlar, belli
aralarla (игъорыгьоу) toplanan meclisler eliyle alınıyordu.
Abzegh,
Shapsugh ve Natuhaylar, önemli sorunlar belirdiğinde,
sorunları ele almak ve çözmek için, Meclis’i acil olarak da
topluyorladı.
Adige Meclisi
demokratik kurallara uygun olarak oluşturulmuştu. Kişiye
verilen önem, kişinin çıktığı sınıfa göre değil, kişinin
ulusu yararına yaptığı ve başardığı çalışmalara göre
belirleniyordu. Sırf bey (pşı) ya da soylu (verk) olmak,
Meclis açısından, özel bir anlam taşımıyordu.
Adigeler
arasında bulunmuş olan İngiliz gezgini J. Longworth
1840’da şöyle yazmıştı: “Kişinin yaşı, yiğitliği,
yerinde ve doğru konuşuyor olması, bunlar geçerli olan
ölçütlerdir. Böyle kişiler toplum önderleri/sözcüleri
oluyorlar”. Rus biliminsanı Karl Stal’ın
yazdığına göre, Adigelerin değer verdiği kişiler, kişilikli
(лIыгъэ зыхэлъ) ve ulusu için canını esirgemeyecek
(псэемыблэжь) ölçüde çalışan kişiler idiler. Akıllı (Iушэу),
kararlı (пытэу) ve konuşmasını bilen kişilere “samimi, içten
kişi” (лIы губзыгъ) derlerdi.
Ulusu için
mücadele etmiş akıllı ve cesur (псэемыблэжь) kişileri tanıtan
yazılar günümüze erişmiştir. Örneğin Ş’upek’o Şamuz
(ШIупэкIо Шамуз) ünlü Meclis (Xase) başkanlarından biriydi.
Adige Ulusunun bağımsızlığını korumak için çarpışan önde
yiğitlerimizden biri de oydu. İki kardeşi dahil otuz iki
(щэкIырэ тIурэ ) akrabası Rus saldırganlara / istilacılara
(техакIохэм) karşı verilen savaşlarda can vermişti. “Onlar
için yas tutmuyorum, tek dileğim, onlar gibi onurlu bir
biçimde ölmektir” (Ахэр сэ згьаехэрэп, джащ фэдэ
лIэкIэ дахэкIэ сылIэнэу сыфай нахь) demişti Şamuz.
İngiliz James Bell, 1837’de Şamuz ile
tanıştırılmıştı. Bu ünlü Adige ordu komutanına ilişkin olarak
J. Bell şöyle yazıyor: “Tanıştırıldığım bu kişi
sakin (рэхьат) ve sıradan (тынчэу) biriymiş gibi görünüyordu,
ama kararlı biri olduğu da anlaşılıyordu. Zayıftı (одыгъ), ama
uzun boyluydu ve uzunca bir ak sakalı da vardı. Yaşamı, İzmail
kalesinin kuşatıldığı günden beri savaş içinde geçmişti.
Kısaca söylemem gerekirse, hangi savaştan kaldığını kendisinin
de anımsayamadığı çok sayıda yara izi taşıyordu”.
Ünlü Meclis
başkanlarından ve ordu komutanlarından biri de Tığujıko
Kızbek (Тыгъужъыкъо Къызбэч) idi. Kızbek’e, yiğitliğini
tanımlamak üzere “Çerkeslerin Aslanı” (адыгэхэм
яаслъан) diyorlardı. Rus istilacılar, Shapsugh diyarında,
Satruk (Сатрыку) yakınında bir kale inşa etmişlerdi, ama
kaleyi fazla bir süre elde tutamadılar. Kızbek komutasındaki
Adigeler kısa bir süre içinde kalenin üzerine yürüdüler.
Ruslar 1832 yılında kaleyi tahliye etmek zorunda kaldılar.
Ülke yönetimi
ile ilgili işleri başarıyla örgütleyen kişilerden biri de
Abzegh Meclisi Başkanı Hatko Zeçeriya (Zekeriya)
idi. O’na büyük bir saygı duyan Abzeghler 1847’de bir devlet
örgütlenmesini gerçekleştirdiler ve beş yerel yargı organının
(alt mahkeme) üzerinde bir Yüksek Yargı organı (Yüksek
Mahkeme) kurmayı başardılar.
Adigelere
saldıran Rus odularına karşı alınacak savunma önlemleri
Meclis’te görüşülüp kararlaştırılıyordu. Her yüz ailenin
kendi içinden seçtiği iki kişi Meclis’in (Xase’nin)
toplantılarına katılıyordu.
1831
yılında Rus deniz birlikleri Karadeniz kıyılarına yönelik
genel bir çıkartma harekatını başlattılar, Adige Meclisi (Адыгэ Хасэ) ulusu düşmana karşı direnişe çağırdı. Tarihi
belgelerde yazıldığı gibi, Adigeler ile soydaşları Wubıhlara
boyun eğdirmek için, Rus generalleri Karadeniz kıyılarında
kaleler kurma, Adigeleri abluka alına alıp dış dünyadan
tecrit/izole etme kararlarını uygulamaya koymuşlardı.
1831-1839 yıllarında Gelencik, Novorossiysk, Navaginsk (**)
ve daha başka birçok Rus askeri kalesi, Karadeniz kıyıları
boyunca inşa edildi. Kale inşaatlarının başlatılması
öncesinde, Adigelere saldıran Ruslar, kıyı boyundaki
Adige yerleşimlerini ateşe vererek yok ettiler, sel gibi de
kan akıttılar ve insanları öz topraklarından attılar.
Adigeler
kuşkusuz Rus çıkartmalarına karşı durdular. 1838 yılında
General Simborski komutasındaki Rus ordusu Ş’açe’ye
(Soçi) çıkartma yapınca, Dağ halkı (къушъхьэчIэсхэр) saatlerce
süren kanlı bir direnişte bulundu. Rusların Ş’açe’yi ele
geçirmeleri, sayı çokluğu yanında, birlikte getirmiş
oldukları topları sayesinde gerçekleşti. Ama Rusların
“Karadeniz Kıyı/Kordon Hattı” adı altında kıyı boyunca
açtıkları/inşa ettikleri askeri yol üzerinde sıralanan bu
kaleler, Adigelerin direnişini bastırmaya yetmedi.
1840 yılında
Adigeler ve Wubıhlar, birlikte, yiğit Berzeg Hace
komutasında Rus kalelerini hedef alan genel bir karşı
saldırıyı başlattılar. 7 Şubat’ta Adigeler Psışşuape
(ПсышIуапэ) yerinde bulunan Lazarevsk kalesini ele
geçirdiler. Belgelere göre, özgürlük savaşçıları, gün ağarmak
üzereyken, büyük bir sessizlik içinde kaleye doğru ilerleyip
kale duvarlarına tırmanmaya başladılar. Ruslar anında
durumun farkına vardılar, Adigeleri topçu ateşi ve
tüfeklerle karşıladılar. Ama Dağlılar hızla kalenin içine
girdiler ve keskin kılıçlarıyla istilacıların üzerlerine
yürüdüler ve kaleyi ele geçirdiler. Barut fıçılarını alıp
ardından kaleyi yerle bir ettiler.
Aynı yıl, 29
Şubat’da Velyaminovsk kalesi (Tuapse Irmağı
yamacındaydı) Adigelerin eline geçti.
22 Mart’da Mihailovsk kalesi, 2 Nisan’da da
Nikolayevsk kalesi Adigelerin eline geçti. Kalelerin ele
giçirilişi sürecinde Abzegh, Shapsugh, Natuhay ve Wubıhlar
büyük bir savaş potansiyeli taşıdılarını ve savaşmak konusunda
kararlı olduklarını da göstermiş oldular. Her topluluk ayrı
askeri birlikler oluşturmuştu, her bir topluluk kendi flama ve
bayrağını taşıyordu. Başlarında komutanları ve en
yiğitleri vardı, yüzer kişilik birliklerden oluşuyordu Adige
ordusu.
Adige Ülkesi’ni koruma amacıyla Meclis/Xase, değişik görevler
de üstlenmişti. Silahlı mücadele yanında diplomatik
girişimlerin gereği de biliniyordu. Bunu ilk gündeme getiren
de Zaneko Sefebey (***) idi. Seferbey Mart 1831’deki
Meclis toplantısında, yardım aramak üzere Türkiye’ye elçiler (л1ык1о)
gönderilmesini önerdi. Öneriyi yerinde bulan Meclis, Zaneko
Seferbey başkanlığında bir heyetin Türkiye’ye gönderilmesini
kararlaştırdı. Heyete Adige/Çerkes Ulusu adına dış ülkelerle
görüşmelerde bulunma yetkisi verildiğine ilişkin yazılı bir
belge de verilmişti. Belge iki yüz Adige önde geleni ve
yöneticisi tarafından imzalanıp mühürlenmişti. Heyet Padişah
ve önde gelen Osmanlı devlet adamları ile görüştü. Görüşmeler
sonunda Seferbey, Türklerin Çerkeslere yardım etmeyeceklerini
anladı. Türkler, bir süre önce imzaladıkları 1829 Edirne Barış
Antlaşması’nı bozmak istemiyorlardı. Edirne Antlaşması’nın
dördüncü maddesine göre, Çerkesya (Adige Ülkesi) Rusya’nın bir
parçası olarak kabul edilmişti. Zaneko Seferbey, Edirne
Antlaşması’nın haksız, dürüstlüğe aykırı ve hukuksal
dayanaktan yoksun olduğunu biliyordu.
Bu aleyhte oluşuma karşın, Seferbey, yine de, İstanbul’da
kalmayı, Adige ülkesinde gerçekleşmekte olan olayları doğru
bir biçimde dış dünyaya duyurmayı gerekli gördü. Adige
önderlere mektuplar yazarak düşmana karşı kararlı bir mücadele
yürütülmesini istedi. 1833’te Seferbey, yanındakilerden
Jaji Alibey’i (Жъэжъые Алибей)
Adige ülkesine gönderdi. Bu Adige diplomatı, Shapsugh ve
Natuhaylar Meclisi toplantısında bir konuşma yaptı ve Zaneko
Seferbey’in mektubunu okudu.
Zaneko’nun yanındaki heyette Harzeko Mış’evest ile
Bestlıney Hace de bulunuyordu. Bey (pşı) tanımayan bu
kişiler Adige Meclisi’nin temsilcileri olarak İngiltere ve
Fransa’ya da gitmişlerdi. Delegasyondan Barakay oğlu Dziaş
İsmail (Дзиаш Исмахьил
Бэрэкъае ыкъор)
ve Kustarıko İsmail de (Кустарыкъо
Исмахьил)
ulusu için canla başla çalışanlardandır.
Meclis’in belli bir toplanma yeri ve çalışma süresi yoktu.
Gerektikçe toplanıyordu. Görüşülen konuya göre toplantı süresi
değişiyordu. Örneğin, 1846’da imam (ефэнды)
Mıhamet Haceko’nun isteği üzerine Adagum Irmağı
kıyısında toplanan Meclis on gün çalışmıştı. Meclis’e katılan
insan sayısı birkaç on kişiden başlayarak birkaç bin kişiye
ulaşabilirdi. Örneğin, 1863’te Fransız Fonwill’in de
yer aldığı Meclis/Xase toplantısına dört bin kişi katılmıştı.
Çok kişi toplanmış olsa da, Meclis toplantıları
hızlı/verimli/düzenli ve sakin geçerdi. Dış ülkelerden gelmiş
olan biliminsanı ve temsilciler bu toplantıları şaşkınlıkla
karşılıyorlardı. J. Longworth şöyle yazmıştı:
“Toplantılarda sükunet ve saygı kuralları geçerlidir. Gürültü
çıkarmayı, bağırıp çağırmayı ve küfür etmeyi kendilerine
yakıştırmıyorlar”. Herkes Meclis’te konuşma hakkına
sahipti, ancak kırk yaşın altındakilerin konuştuğu pek
görülmezdi.
Meclis kararları toplumun her kesimine duyurulurdu. Meclis
kararlarını yerine getirmek için ant içilirdi. Meclis
kararları “Defter” denilen bir karar defterine yazılır
ve Meclis üyelerinin mühürleriyle mühürlenirdi. Mühürü
olmayanlar da parmağını mürekkebe batırıp karar defterine
basardı.
Meclis sadece politik bir organ değildi, yargı işlerini de
çözerdi. Biliminsanı Frederic Dubois de Montperre’nin
yazdığına göre, cinayet davalarını yargılamak üzere Meclis, 15
kişilik bir yargıçlar kurulu (mahkeme heyeti) oluştururdu.
İnsanları koruma altına almak ve yoksullara yardımcı olmak
Meclis’in başta gelen görevleri arasındaydı. Adige
Meclisi’nin, ulusu ilgilendiren tüm konularda düzenleme ve
çalışmalar yaptığı bilinmektedir.
BİLGİ NOTLARI:
(*) “Adige Mak”ın
bu yazısı, “Adige, Çerkes” sitesinden alınıp tarafımdan
çevrilmiştir. Ne yazıktır ki, “Adige Mak” gazetesi,
böylesine önemli bilimsel yazıları, kendi internet sitesine
pek koymuyor. “Adige Mak” sitesinin, gazete yazılarının
tamamını vermesi, bir internet arşivi oluşturması, arşivi
okuyucu ve araştırmacıların hizmetine açması için, öncelikle
okuyucuların ilgili makamlar katında girişimlerde
bulunmaları yararlı olur diye düşünüyorum. -HCY.
“Адыгэ
макъ”
гъэзетэм ш1эныгъэлэжь
тхыгъэхэр икъунэу интертетым къыритырэп,
тэри ш1эныгъэлэжь
тхыгъэмэ апэчыжэу тыкъанэ.
Гъэзетэм тхыгъэ пстэури интернетым къырилъхьэн ик1и
интернет архчив игъэпсын фэш1к1э
Урысие ик1и
Адыгэ Республикэ тхьэматэхэм/1эшъхьэтэтхэм
макъэ
ягъэ1угъэмэ,
лъэ1у
тхылъхэр афэгъэхьыгъэмэ
иш1уагъэ
къэк1ошъун
с1оу
сегупщысэ-Хь.
Дж.
(**)
Navaginsk kalesi bugünkü Ş’açe yerinde kurulmuştu. -HCY
(***)
“Zaneko Seferbey” (ölümü 1858), önceleri bir Rus subayı
idi, ancak Rus istila harekatı başlayınca, Rusları bırakıp
Adigelerin safına katılmıştı. 1853-1856 Kırım Savaşı sırasında
“Çerkezistan Valisi Sefer Paşa” adı altında Osmanlılar
tarafından Adigeler arasına gönderilmişti. -HCY |