Aileden aldığım
bilgiler ile başka hiçbir yerde yayınlanmamış bir yazıdır.
Çerkes Kadınları İttihat Teavün Cemiyeti kurucularından Seza
Üçer (Polar) Hanımefendi anısına yazılmıştır.
Soner Kocsav
Kendisini tanımam epey bir zamanımı almış olsa
da babadan edindiğim bilgiler kendisine yada diğer
akrabalarıma ulaşmama azda olsa olanak verdi ama sonunda bu
güzel bayanı öldükten sonra bir resim ile de olsa bulmam
mümkün oldu. Umarım benim için çok önemli bir yere sahip olan
bu site ile uzak akrabalarıma sesimi duyurabilirim. Şimdiden
ailesine saygılarımı sunar, böyle bir yazıyı anne tarafından
akrabası olduğum için yazdığımı belirtir, anlayışlarından
dolayı teşekkür ederim. Büyük halamızın kızı Seza
Hanımefendi’ye saygılarımla.
Babası Wubıhların Pekhu ailesine mensup olan General Nazmi
Paşa, annesi de Abzeghlerin Daur ailesine mensup bir verk
ailesinden. Nazmi Paşa’nın diğer çocukları Zeki Polar (Yazar),
Abdurrahman Polar (Çocukları Emine, Sait) ve Gülseren’dir.
Kendisini araştırmaya başladığımda açıkça söyleyebilirim ki
aklımın köşesine dahi gelmeyecek isimler ve olaylar ile
karşılaştım. Çerkes İttihat Cemiyet’inden Atatürk’e,
Atatürk’ten Halk Partisine, Türkiye’nin ilk üniversite
mezunlarından ilk Latin harfleri ile öğrenim gördürülen Çerkes
okuluna, Kazım Taymaz’dan Lemi Cankat’a, Şimal-i Kafkas
Cemiyeti’nden Nazmi Paşa’ya, Guaze’den Diyane‘ye , Halk
Partisi kuruculuğundan 1924 ırkçı hareketlerine, dernek-okul
kapatmalarından haksız tutuklamalara, milliyetçilik akımından
Çerkes düşmanlığına kadar saymakla bitmeyecek bir tarih.
Kısaca Çerkeslerin Türkiye ve Kurtuluş tarihindeki
mevcudiyetlerinin ve yaşananların neredeyse tamamı önüme
gelmişti.
Peki Seza hanım bunların neresindeydi, neler yapmıştı? Merak
ettiğim buydu ve onunla bizim ailenin ne gibi bir bağı olduğu
ise büyük amcamın hayatına bakınca ortaya çıktı. Rıza Daur
zekası ve aktif mizacıyla köy çocukları arasında sivrilen
biriydi. Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti’nin köy
çocuklarının eğitimi üstlenen faaliyetleri kapsamında, dayı
tarafını(büyük dedemiz) unutmayan Seza halamızın bizzat köye
gelip Rıza amcamızı çocuk yaşta köyden alması ve ilerde
kültürlü, başarılı bir mühendis ve bölge şefi olmasında ki
rolü onu sevgiyle anmam için aslında yeterliydi. Amcamın
Adigeliğini unutmadığı, yurt dışında da büyümüş ve yaşamış
olmasına rağmen köyüne gelip gittiği ve Soyadı kanunu ile
Adige soyadlarının yasaklandığı bir ortamda mücadele edip
ailemizin tek “Daur” soy adını alan bireyi olduğu
için(her ne kadar dedemizi ikna etmeyi başaramasa da) başta
onu ve Seza Halamızı anmamak bizim için büyük ayıp olurdu.
ÇERKES KADINLARI TEAVÜN CEMİYETİ
KURUCULARINDAN
İstanbul’da bulunan Çerkes hanımlar, sosyal, ulusal yaşantıda
daha iyi bir yöne yönelmek ve birbirlerine her yönden yardımcı
olmak, bu arada kültürel amaçları da ihmal etmemek kaygısı ile
bir dernek kurmayı düşünmüşlerdi. Ünlü Tarihçi Met
Çunatıko İzzet Paşa’nın önderliğinde, 1918 yılı, Eylül
başlarında Beşiktaş, Akaretlerde, “Çerkes Kadınları
Teavün Cemiyeti” adı altında bir dernek kurdular.
Kurucuları, idealist beş hanım Hayriye Melek Xunç, Makbule
Berzek, Emine Reşit Zalique, Seza Polar(Üçer) ve Faika
hanım. Hayriye melek Xunç Met Çunatıko İzzet Paşa ile evlendi.
Emine hanım emekli General Reşit Paşa’nın hanımı. Seza Polar;
General Nazmi Paşa’nın kızı (bir generalle evlendi, fakat
eşinin erken ölümü nedeniyle çocuğu olmadı.) Makbule Hanım,
milletvekili Mahzar Müfit Bey’in eşi. Faika Hanım da Mısırlı
Çerkes İshak Paşa’nın eşi idiler.
KISA HAYAT HİKAYESİ
- Türkiye tarihinde üniversite
mezunu 4 kadından biri idi.
- Zamanın büyükleri ve yazarlarının deyimiyle gazeteler
kendisinin güzelliğini överek “Taşra Güzeli” namıyla
haber yaparlardı. O dönemlerde gazetelerde o güne dek kadın
resmi basılmazdı. İlk gazetelerde basılan kadın resmi onun
“Taşra Güzeli” adıyla basılan resmi olmuştur.
- General kocasının erken ölümü nedeniyle
çocukları olmadı, bir daha da evlenmedi.
- Atatürk’ü evinde çok defa misafir
etmişti. Atatürk’ün bu ziyaretlerinde kardeşi Gülseren’in
çok iyi yaptığı Çerkes tavuğunu yediği ve çok beğendiği
söylenir. Atatürk’ün ölümünden sonra ondan kalan hatıralarını
ölene kadar sakladı. (Atatürk ve Halk partisi taraftarlığı
saklamadığı bir şeydi.)
- Bülent Ecevit’e “Oğlum” diye hitap
ederdi. Bülent Ecevit’te her İstanbul’a geldiğinde kendisini
mutlaka ziyaret eder ve elini öperdi.
- Babası Wubıh olduğundan dolayı, Adige diline
anadili oranında hakim olmasa da bilmekteydi.
- “Çerkes Numune Okulu” adıyla kurulan
okulun müdürlüğünü ve hocalığını yaptı. Okulun diğer
okullardan bir ayrılığı Türkiye’de ilk kez kız ve erkek
öğrencilerin bir çatı altında birlikte ders görmeleri olmuştu.
Ayrıca İslam dünyasında ilk kez olarak Latin harfleriyle yazı
yazan bir Müslüman okulu idi. Okul müdürlüğüne Seza Polar
(kaynaklarda Pooh diye geçer), Başöğretmenliğe Lami
Cankat getirildi. Seza hanım coğrafya dersini Türkçe, Lami
Cankat dil derslerini ve Kafkas tarihi ile coğrafyasını
Adigece olarak veriyor, öğretmen Himi Tsey’de Adige
edebiyatı, şiirler ve ğıbzeler konusunda dersler veriyordu.
Okulda Çerkes olanlar çoğunlukta, öğrenimin çoğu Çerkesce,
Yazılar Çerkes Teavun Cemiyeti’nin kabul ettiği Latin harfli
alfabe ileydi.
- Okulun tiyatro yeri ve sahnesi vardı. Bir
dönem müdür Seza hanım’ın “Kafkas’a Doğru” adlı piyesi
oynanmış ve çok beğeni toplamıştı.
- 1920 yılı 10 Mart’ında “Diyane-Tiyane”(annemiz)
adında bir dergi çıkarttı. Baş yazarı Hayriye melek Xunç olan
Çerkesce-Türkçe bir dergi idi. Met İzzet Paşa’nın, Harun
Blenaw’ın, Lami Cankat’ın yazıları da yer alırdı dergide.
- 1923 yıllarında bir İngiliz gemisiyle
Kafkasya’dan gelen Çerkesler İstanbul’a inmek istiyorlar ama
gemi kaptanı izin vermiyordu. İstanbul’a vardıklarında
kendilerini ziyaret eden Çerkes kadınları Cemiyeti yönetim
kurulundan Seza Hanım Kaptanın “bunlara bakmayı taahhüt
ediyoruz” diye istediği belgeyi imzalamış ve hemşeriler
gemiden alınarak konağa yerleştirilmişler ve iş olanakları
sağlanarak burada yıllarca yaşamalarını sağlamışlardır.
- Çerkeslerin azınlık olarak tanınmadığı Lozan
antlaşmasından bir yıl sonra “Çerkes Teavün Cemiyeti” ile
“İstanbul Çerkes Kadınları Cemiyeti” kapattırıldı.
- 5 Eylül 1923’te de Çerkes Örnek okulu da
kapatıldı. Öğrenciler ana ve babalara teslim edilmek üzere
gönderildi. Bu duruma çok üzülen Seza Hanım Mili Eğitim
Müdürü Saffet Bey ile görüşürken, Saffet Bey, “şimdi yangın
var, okuldan çok memnunuz, belki sonra açarız” diyerek
Seza Hanımı avuttu.
- Birkaç gün sonra Seza Hanım tutuklanarak,
İstanbul Polis Müdürlüğü’ne, daha sonra Ankara’ya gönderilerek
gözaltına alınmış, birkaç ay sonra güçlükle yakasını
kurtarmıştı.
- 23 Ağustos 1925 günü Seza Hanım’ın babası
Emekli General Nazmi paşa ile General doktor İsa Ruhi paşa ve
arkadaşları tutuklanmışlar, evleri basılmış, Nazmi Paşa’nın
evindeki kitaplar, Şimali Kafkas Cemiyeti ile özel Okul’un
bütün evrakı, kitapları çuvallara doldurulup, Ankara’ya
götürülmüş ve serbest bırakılmalarına rağmen tüm evraklar ve
kitaplar yakılmıştır.
- 1964-1980 yıllarında Kazım Taymaz,
İstanbul'da Seza Üçer (Polar) Hanım ve başka hemşerileriyle
birlikte oluşturdukları "Köy Çocuklarını Yükseltme Derneği" ve
"Köy Çocuklarını Eğitme Derneği" bünyesindeki çalışmalarıyla,
çoğunluğu Çerkes olan birçok gencin öğrenim görmesini
sağlamaya devam etmişlerdi.
Allah onu ve diğer hayatını milletine hizmet
için adamış değerli insanlarımızı nur içinde yatırsın.
Eksik konular olabileceğini bilmekle birlikte
böyle bir geçmişe sahip kadınlarımız, değerlerimiz olduğunu
bilmek kadar milletim adına gurur verici bir şey yok. Acaba o
günler tekrar geri gelebilir mi? Her şey için artık geç mi
kalındı? Sanmam. Geçmişimizde böyle örnekler oldukça, günümüz
şartlarında bu gibi faaliyetleri yapamamak zor değildir. Bu
yazıyı kendi adıma bir borcu ödemek için yazdım ancak, amacım
kesinlikle bu değildi. Artık uyanmanın, geçmişin öcünü
almanın, hakkımızı savunmanın zamanı gelmiştir.
|