Milat öncesinde, Azak Denizi’nin doğu kıyıları ile Kuzey
Kafkasya topraklarında değişik halk toplulukları (лъэпкъ)
barınıyorlardı. Sindler, Zihler (зих), Dandariler,
Tarpetler, Meotlar ve daha başkaları bunların başlıcaları
idiler.
MEOTLAR
Meotlar el sanatlarında ileri gitmiş, usta demirci ve iyi
elbise, dikiş diken kişiler olarak biliniyorlardı. Herkes en
başarılı olduğu mesleği ya da yaptığı işi belli eden bir
soy adı (лIакъо гъэнэфагъэ) taşırdı. Meotlar koyu dindar
kişiler idiler.
Meotlar dünya/doğa güzelliklerine ve doğa olaylarına büyük bir
önem veriyorlardı. Güneşi, yağmur ve yıldırımı yöneten
tanrıların varolduğuna inanır ve onlara büyük bir saygı
duyarlardı. Sık sık dini ayin ve törenler (yмэхъыгъэ
зекIокIэ-шIыкIэхэр) düzenliyorlardı. Bu tür ayin ve
vaftiz/arınma işlerini de ailenin (лIакъо’nun) en yaşlıları
yönetirlerdi. Ölen akraba ve yakınlar için dini törenler
(тхьэлъэIухэр) düzenlenirdi. Toprak kazılır, ölü
kıvrılmış/bükülmüş (утIыIугъэу) biçimde toprağa gömülürdü.
Ancak toprak atmadan önce, değişik eşyalar, kap kacak, silah
ve giysiler de ölünün yanına, mezara konurdu. Ölünün bu yanına
konanları gittiği dünyada kullanacağına inanırlardı. Birkaç
hafta ya da bir ay sonra, ölünün gömülü olduğu yerde
toplanılır, el ele verilerek bir halka oluşturulur, ağıtlar
söylenerek ve ağlanarak mezarın etrafında dönülürdü.
Meotlar güneşi, ateşi, aydınlığı (нэфынэм) ve sıcaklığı
(фабэм) yöneten tek bir tanrının bulunduğuna inanırlardı.
Ateşi andırdığı için cesetler boya dökülerek kırmızıya
boyanırdı.
Meotlar Kafkasya dağlarında ve düzlüklerde barınıyorlardı.
Dağlarda yaşayanların at sürüleri vardı ve toprağı
işliyorlardı. Ovalarda barınan Meotlar ise hayvan
besliyorlardı. Önemli bir ekonomik uğraş da balıkçılık idi.
SARMATLAR
Bir İran dilinde konuşan Sarmat toplulukları, MÖ I. bin yılda
Hazar Denizi’nin kuzey kıyılarını izleyerek batıya doğru
ilerlediler, -Kuzeybatı Kafkasya’ya- Kuban yöresine (Пщызэ
шъолъыр) giriş yapmaya başladılar. Sarmatlar bir birleriyle
sürekli çekişme ve çarpışma içinde olan topluluklardan
oluşuyorlardı. Her bir Sarmat topluluğu kendi üstünlüğünü
kurmaya çalışıyordu. Aralarındaki bu tür anlaşmazlıklar sonucu
parçalandılar. Aorslar (аорсхэр; Aorses), Siraklar,
Alanlar, Roksolanlar ve Yazıglar en büyük
Sarmat toplulukları idiler. MÖ IV. yüzyılda Meotlar da
kalabalık kitleler halinde Kuban yöresine bitişik topraklara
yerleştiler. Biliminsanlarının yazdıklarına göre Sarmatlar
silah kullanma ve silahlı savaş tekniğinde ileri gitmişlerdi,
değişik/çeşitli silahları vardı; silah kullanma yanında
binicilikte de ustaydılar.
Tehlikeli komşularının bulunduğunu bilen Meotlar da kendi
aralarında sıkı bir dayanışma kurdular ve kendilerini
savunmaya başladılar. Bu bağlamda yeni yasalar çıkardılar,
geleneksel ilişkilerini yeniden düzenlediler, ordular kurdular
ve ordu komutanlarını belirlediler (*).
Meotların ürettiği silahlar Sarmatlarınkinden daha sert ve
daha kaliteli idiler. Ancak sırf silahlı direniş yoluyla
kendilerini koruyamayacaklarını da anlamışlardı. Meotlar
dostça gelenleri dostça karşılıyor, ağırlıyor, onlara
hediyeler veriyor, dahası ev verip onları aralarına
yerleştiriyorlardı. Ancak kötü niyetli olanları ve
saldırganları da çok sert bir biçimde karşılıyorlardı. Düşman
sayıca çok fazlaydı, bu nedenle Meotların düşmanla baş
etmeleri olanaksızdı, yine de er ya da geç, öç almasını da
biliyorlardı. İçlerinden biri öldürüldüğünde, mutlaka öcü
alınırdı. Meotlar en büyük cezayı ata mezarlarına
saygısızlıkta bunanlara verirlerdi. Böyle bir saldırı ya da
saygısızlıkta bulunan kişiyi öldürür, kafasını keser, vücudunu
ise yakarlardı.
Bir Meot kendisine yapılan bir saygısızlığa karşılık veremeden
ölecek olursa, ölü kişi adına öcünü almak akrabalarına
kalırdı. Öç alınması gereken kişi (düşman) yaşamaya devam
ederse, ölü Meot’un “Ölüler Dünyası”na ("лIагъэхэм
ядунай") ulaşamayacağına inanırlardı. Bu inanç gereği, ölünün
beklentisini yerine getirmek için yakınları zaman kaybetmemeye
çalışırlardı.
SARMAT-MEOT İLİŞKİLERİ
Sarmatlarla ilişkiler sonucu, Meot ordu diplomasisinde önemli
değişim ve dönüşümler gerçekleşti. Üç yüzyıllık bir zaman
kesiti içinde Meot ve Sarmat kültürleri tanışmaya ve karışmaya
başladılar. Her iki topluluğun uzun süreli ve uyumlu
beraberliği, böyle bir sonucu doğurmuş olmalıydı. İzleyen
yıllarda Sarmatlara ait özellikler (фэмэ-бжьымэхэр) Meotları
etkilemeye (къатехьэхэу) başladı. MÖ II. yüzyıl ortalarında
Meotların kullandıkları eşyalar arasında Sarmat silah, kap
kacak, toprağı işlemede kullanılan araç ve gereçler çoğalmış
durumdaydı. Bu arada ölü gömme biçimi, geleneği de değişiklik
geçirdi.
Ancak Sarmat etkileri Meotların dinsel inançlarında bir
değişiklik yaratamadı.
Siraklar
Meotlar arasına/içine yerleşmeye başladılar, bunun bir sonucu
olarak, Meotların davranış biçimlerinde (шэн) değişiklikler
görülmeye başladı.
SİNDLER
Sindler en büyük Meot topluluklarından biri idiler. MÖ I. bin
yıl başlarında Taman Yarımadası ile Karadeniz’in kuzeydoğu
kıyılarında yaşıyorlardı. MÖ V. yüzyılda Sindler bir krallık
kurdular, krallığa Sindika Krallığı denilir (Sindika
şimdiki Anapa yerindeydi) (**). Bir Meot topluluğu
olarak, Sindler de tarım, hayvancılık ve balıkçılıkla
uğraşıyor, el ve atölye yapımı değişik ve mükemmel eşyalar
üretiyorlardı. Sindika köleci bir devletti. MÖ 480 yılında
Kerç Boğazı kıyısındaki Grek kentleri (kolonileri) kendi
aralarında birleşip bir krallık kurdular. Bu yeni devlete de
Bosporos Krallığı (Boğaziçi Krallığı) adı verildi.
Krallığın başkenti Pantikape kenti (Panticapaeum) idi.
Sindler Bosporos kentleri ile ticaret yapıyorlardı. Sind
pazarları ve caddeleri Grek tüccarları ile doluydu. Greklere
ekmek, buğday, süt ve meyve satılıyordu. Grekler ise
pazarlardan köle (пщылIхэр) satın alıyorlardı.
Sindika evlerinin önünde Greklerin inşa ettiği amfiteatrlar
bulunuyordu. Buralarda çeşitli gösteri, sportif yarışma ve
güreşler düzenleniyordu. Grekler Sind pazarlarına tuz, şarap
(санэ) ve değişik kumaşlar getirip satıyorlardı. Greklerin
davranış ve gelenekleri, giyim kuşamı, silah ve konut inşa
tekniği, giderek Sindler arasında da yayılmaya başladı.
Greklerin resim ve yontu (heykeltıraşlık) sırları/meslekleri
Sindler tarafından keşfedilmeye başlandı.
Bosporos yöneticileri Sindika’yı ele geçirme ve kendi
topraklarına katma niyetlerini taşıyorlardı. Bunun için
Sindlerle görüşmelerde bulundular, sonuç alamayınca, MÖ 479
yılında Bosporos orduları Sindika’ya girdiler. Belgelere göre,
”Bir gün, gün ağarırken, Sindika limanı yakınına, asker
bindirilmiş Grek gemilerinin yanaşmakta oldukları görüldü,
bunun üzerine kale kapısı sıkı sıkıya kapatıldı. Ancak Sindli
kılığına bürünmüş olarak kalede barınmakta olan haydutlar
(бзэджашIэхэр), ansızın Sindli muhafızlara saldırıp kale
kapısını açtılar. Sindliler sert bir direnişte bulundular,
ancak öğleye doğru Sind direnişi eridi ve kent düştü…”. Bu
olayın ardından Sind grupları ve onlara yardım eden Meotlar
Sindika’yı kurtarmak için ardı ardına, birçok kez Greklere
saldırdılar. Çarpışmalar sonucu Sindika kalesi tahrip
oldu. Bunun üzerine Grekler aynı yerde Gorgippia adını
verdikleri yeni bir Grek kalesini kurdular.
Sindika dağılınca, Meotlar ile Doğu Karadeniz kıyılarında
yaşayan Zihler sıkı bir dayanışma içine girdiler.
Grekler kıyıdaki bu insanlara Zihler (Зих) diyorlardı, ancak
Bospor yazılarında ADZAHA sözcüğünün geçtiğini de
görüyoruz, bu sözcük Adige “Adzehler”e (адзэхэp)
benziyor.
“Dzeler”
ya da “Dze halkı” (“дзэхэр”, е “дзэ лъэпкъ”). Zihler
kendilerine böyle diyor olmalıydılar. Başka bir görüşe göre,
Adige adı güneşe duyulan saygıdan türemedir, oradan geliyor
olmalı. Eskiden “A-dığe”= ‘Ulus-güneş’= ‘Güneş Ulusu’
(“а-дыгъэ” -тыгъэм илъэпкъ) deyimi kullanılıyordu. İtalyan ve
Grek belgelerinde, 15. yüzyıla dek Adigeler için Zih
adı kullanılıyordu. Adigelerin tarihi konusunda araştırmalarda
bulunmuş olan İnteriano şöyle yazıyor: ”İtalyan, Grek
ve Latin dillerinde onlara Zih deniyor, Tatarlar ve
Türkler ise, onlara Çerkes diyorlar, Zihler ise
kendilerine Adige diyorlar”.
MÖ 438 yılına değin Meot ve Grekler arasında çatışma ve
çarpışmalar sürüyor. Meotlar Bosporos kalelerine kesintisiz
saldırılarda bulunuyorlar. Ancak MÖ 438 yılında Meot kökenli
Spartok I, Bosporos Krallığı’nın başına geçiyor. Bundan
sonra Zihler ve Grekler arasındaki çarpışmalar da son buluyor.
Bosporos-Meot ticari ilişkileri giderek daha da gelişiyor.
Meotlar Bospor kentlerine ekmek satmaya başlıyorlar, eski
Yunan kentlerine, bu arada Atina’ya da gıda ürünleri
ihraç ediyorlar. Eski Yunan/Grek kültürü Meotlar arasında
yayılıyor. Grek silahları, altın ve gümüş eşyalar üretilmeye
başlanıyor.
ZİHLER
MÖ II. yüzyılda Zih Prensi Stakhemfak (Стахемфак),
Zihlerin dünya görüşünü geliştirmek amacıyla, Roma
İmparatoru’nun hizmetine girmiş imiş gibi (иунэIут фэдэу)
yapıyor. Zih beyleri (пщыхэм) kadın gruplarının
yerleştirildiği yerler oluşturuyorlar, değişik ülkelerden
getirtilmiş olan yüzlerce kadın bu gibi yerlere
yerleştiriliyor.
Meot toplulukları Zihlerle ilişkilerini geliştiriyorlar.
Zihler de Meotlar gibi hayvancılık, tarım ve balıkçılıkla
geçimlerini sağlıyorlar. Bu arada asma yetiştirmeye başlıyor
ve üzüm bağlarını genişletiyorlar. Zihler gemi inşa tekniğinde
de büyük bir ilerleme kaydediyorlar.
Zihler gemilerini Deniz Tanrısı Hatkh’ın (Хьатх) resim
ve figürleriyle süslüyorlardı.
Zihiya’da sert bir köleci düzen vardı. Ele geçirdikleri
köleleri (yнэIутхэp) Bosporos kentlerine götürüp satıyorlardı.
MÖ I. yüzyılda Zihler, Pontus Krallığı’nın yardımına bel
bağlamış durumdaydılar. Hırsız ve komşularını yağmalamakta
olmaları nedeniyle, Zihlerin elinde bol miktarda altın
birikmiş bulunuyordu.
(*) Aynı düzenleme ve örgütlenme biçimi, Çerkesya’nın
düşmesi öncesi Adigeleri arasında da aynen sürüyordu. Daha çok
bilgi için Bkz. “Adige Cumhuriyeti”,
Rusların
Adigey’i karadan kuşatması ve Osmanlı-Çerkes ittifakı; “Anapa”-Vikipedi.
-HCY
(**)
Daha çok bilgi için Bkz. “Sindika”-Vikipedi. -HCY
Not: Tire içindekiler ve siyahlaştırmalar çevirmene
aittir. -HCY |