Mısır'da sürmüş
olan Çerkes Sultanları dönemi hakkında Adige tarihinde pek bir
bilgiye rastlanamıyor maalesef. Bu konuda elimizde bulunan en
önemli bilgi TSAĞO Nuri tarafından yazılmış bulunan Müslüman
tarihi isimli kitabın sonunda yer alan kısa değinmelerden
ibarettir. Fakat bu konuya
Ortadoğu tarihinde ve Mısır'ın tarihi üzerine yazılmış
kitaplarda çok detaylı olarak rastlanabilmekte ve bu konu
mısır tarihi adı ile ele alınıp, bizi ilgilendiren tarafı ile
pek fazla irdelenmemektedir.
Batı Avrupalı yazarlardan Sir William'da (The Mameluke of
Slave Dynaste of Egypt-London 1896) eserinde mısırdaki Çerkes
sultanlarından uzun uzun bahseder. MET ÇUNATIKO İzzet paşanın
Kafkasya Tarihi eserini çeviren ve Kahire'nin en bilinen
isimlerinden olan XAHUSTIKO Abdülhamid bu çevirisinde yer alan
kendi ek yazısında söyle der: "Ben ümit ediyorum ki, Mısır'da
ve diğer Müslüman kavimlerinde çok büyük yararlıklar
göstermiş, çok yüksek kademelerde bulunmuş Çerkeslerin hepsini
içerisine alan ve bu gün bile hala mevcut eserleri olan bu
insanları hakkıyla araştırıp inceleyerek detaylı araştırmalar
yapacak tarihçiler bir gün çıkacaktır." Elbette Mısır'da
Çerkes Sultanları dönemi aynı zamanda Çerkes tarihinin de bir
parçasıdır ve mutlaka bu dönem gereği gibi ele alınıp detaylı
bir şekilde incelenerek Çerkes tarihindeki yerini almalıdır.
Mısır'daki Çerkesler ve onların dönemleri tarihte Memluk
(Çerkes Memluklar, Burcu Memluklar) adı altında yer alır.
Ayrıca yine Memluk adı altında Türk ve Türkmenlerin hüküm
sürdüğü bir dönem de vardır ve Arapça'da hizmetli, özgür
olmayan anlamına gelen bu kelime gerçek anlamı ile o dönemde
kullanılmışsa da Çerkesler daha çok asker ve muhafız olarak
getirildikleri için bu tanım Çerkes Memlukları için pek
geçerli sayılamaz.
Memluklar, Mısır'da idareyi ele almadan çok önceleri Müslüman
ülkelerde bahsettiğimiz biçimde (köle veya hizmetli)
görülmüşler ve ilk ortaya çıkışları bu şekilde olmuştur. İlk
olarak Abbasi halifesi Memun (813-833) döneminde
görülmüşlerdir, daha sonra yine Abbasi halifesi Muhteşim
(833-843) Türkmenlerden bir grubu ülkesine getirerek daha
ziyade askeri görevlerde görevlendirmiştir.
Doktor Ali İbrahim Hasan, ''Türk Memlukların Tarihine Dair
Bilgiler'' adlı eserinde Memlukların ülkeye getirilmesinin ve
görevlendirilmesinin Tulunilerden başlayıp Fatımilere kadar
uzanan oldukça uzun bir dönemi kapsadığını söyler.
Memlukların Ortadoğu'da ilk ortaya çıkışı Tuluniler
krallığının kuruluşu döneminde çok büyük sayılarda köle ve
ücretli gönüllünün ülkeye getirilişi ile başlar. Yeni krallık
ordusunu Türk ve Karadeniz kıyısındaki halklar ile
Berberilerden oluşturur. Daha sonraları ise Fatımiler aynı
yöntemlerle ordularını büyütüp hakimiyet alanlarını
geliştirmeğe çalışmışlardır.
Mısır toprakları Fatımilerden sonra Kürt kökenli Selahaddin
Eyyubi'nin idaresine geçmiş ve Eyyubi devleti kurulmuştur.
Çerkesleri ilk olarak Mısır'a getiren; Türk, Türkmen ve
Berberilere güvenemeyen Eyyubilerdir. El Mazeratül el İslama-
el Asarül el Arabia isimli kitabın 4.cü bölümünde bu konu için
şöyle der: Eyyubiler köken olarak Tiflis yakınlarından ve
Kafkasya çıkışlı olduklarına göre ve üst düzey komutanlarının
çok büyük kısmı Abaza kökenli kişiler olduğuna göre Kafkas
halklarının Mısır'a gelişinin bu döneme rastlaması tesadüf
değildir.
Daha sonraları Eyyubi devleti de yıkılarak Memluk devleti
kurulmuş ve Türk Sultanları dönemi başlamıştır. Fakat
Eyyubiler döneminde başlayan Kafkas halklarının Mısır'a gelişi
daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir.
Çerkesler Memluk ismi ile anılıyor olsalar da ve bir kısmı
kendiliğinden, bir kısmı esir edilerek veya köle olarak
getirilmiş olsalar da hiç bir zaman kelimenin ifade ettiği
anlamda Mısır'da bulunmamışlar, savaşçı ve gözü pek
özellikleri nedeni ile daha çok askeri görevlerde bulunmuşlar,
üst düzey görevlere yükselmişlerdir. Ayrıca o dönem Mısır ile
Ortadoğu'daki refah ve zenginlik nedeni ile gerek
Türkmenlerden ve Çerkeslerden gerek diğer halklardan pek çok
ta gönüllü kendiliğinden gelmiştir.
Biz burada Türk Memluklar dönemine değinmeyeceğiz. Türklerde
sultanlık babadan oğula geçtiği için en son tahta geçen Sultan
Kalavun ailesinden Sultan Sabah'ın oğlu Hacı'dır. Seçildiği
zaman daha 11 yaşında olan bu sultanın atabeki (vekil ve
vezir) olarak Burcukale Çerkeslerinden Berkuk seçildi. Yönetim
bu şekilde 1,5 yıl devam ettikten sonra ülkede durumun kötüye
gitmesi ve bazı bölgelerin bağımsız hareket etmeğe başlaması
üzerine ileri gelenler, Halife ve emirlerin isteği ile Sultan
tahttan indirilip yerine Berokue oğlu Seyfuddin Berkuk sultan
olarak seçildi. Böylece sultanlık Türk Memluklarda sona ermiş
yönetim Çerkes Memluklara geçmiş oldu. Çerkeslerde sultanlık
hiç bir zaman babadan oğula geçmemiş, yönetim savaşlarda
gösterilen başarı ve toplumda gördükleri itibar ile bu göreve
layık olana geçmek suretiyle el değiştirmiştir. Mısır'da
Çerkes Sultanları dönemi 1390-1517 yılları arasında geçen
dönemdir. Bu dönemde tahta çıkan sultanların sayısı 23 kişi
olarak geçmektedir ve bu dönemden Memluk idaresinin en parlak
dönemi olarak bahsedilmektedir. Ömer iskender'in Mısır tarihi
kitabında belirttiğine göre Mısır'da bu gün dahi bu dönemden
kalma imaretler, camiler yollar medreseler ve kervansaraylar
mevcuttur. Çerkeslerden yönetime gelen ilk sultan Seyfuddin
Berkuk döneminde Kahire'de yapılan büyük medrese bu gün hala
okul olarak kullanılagelmektedir. Onun döneminde ülkedeki
karışıklıklar bastırılmış düzen yeniden sağlanmıştır Temerlan
(Timur) ordusunun Suriye ve Mısır üzerine yürüyüşü durdurmuş
ve orduları bozguna uğratılmıştır. Bu sultan çeşitli
şekillerde esir veya köle olarak Türk ülkelerine ve diğer
Müslüman ülkelere götürülen Çerkesleri geri getirtmek ve
özgürlüklerine kavuşturmak için çok büyük çaba sarfetmiştir.
İleri görüşlü sultan diye anılan sultan Berkuk ile başlayan
Çerkes Memluklar dönemi aşağıdaki sıralama ile devam etmiştir.
1) Sultan Seyfuddin Berkuk 1390
2) Berkuk'un oğlu Sultan Ferej 1398
3) El müçtehid el halife bilal 1412
4) Şeyh Mahmud 1412
5) Muayyed oğlu Sultan Ahmet 1221
6) Ebul Feth tatar 1421
7) Sultan Barasbiy 1422
8) Barasbiy oğlu Seyfuddin 1422
9) Barasbiy oğlu Yusuf 1438
10) Naue Çakmak 1438
11) Çakmak oğlu Osman 1453
12) Sultan İnal 1453
13) İnal oğlu Ahmet 1461
14) Sultan hoşkadem 1461
15) Sultan Balabay 1467
16) Temariğe 1467
17) Eşref Kaytbay 1467
18) Kaytbay oğlu Muhammet 1495
19) Kanşaue Eşref 1498
20) Eşref Janbulat 1499
21) Kanşaue Eşref oğlu Tumanbay 1500
22) Kanşaue Ğur 1500
23) Tumanbay 2. 1516 – 17
(Hasan Ali İbrahim. Ortaçağ'da Mısır. Sayfa 231) Tarihçi İbn-ü
İyas dört ciltlik "Bedaiguzzuhur Fi Vekaidü-d Duhur" isimli
eserinde bu sultanların hepsinden kökenlerini de belirterek
tek tek bahsetmekte ve dönemlerini geniş bir şekilde
anlatmaktadır. Onun ifadesine göre bu sultanlardan Hoşkadem ve
Temariğe isimli ikisi Rum kökenli, diğerleri hepsi Çerkes veya
Çerkes kökenlidir diye bahseder.
Kaytbay için Abaza ve babasının adı Balbay'dır diye
detaylarıyla bahseden, Rum sultanları Bizans kökenleri ile
anlatan bu tarihçi herhalde diğerlerinin hepsi Çerkes'tir
diyorsa bunu Adige olarak anlamak gerekir. Fakat bir başka
iddia ise Çerkes isminin tüm Kafkas kavimlerini kapsar şekilde
kullanıldığı ve bu tariften, daha çok Gürcülerin anlaşılması
gerektiği şeklindedir. Fakat bu pek tutarlı değildir bence.
Çünkü Kafkas kavimlerinin hepsinin Çerkes olarak
adlandırıldığı dönem çok eskiye (Kartvel'den önce) dayanır.
Oysa bu bahsettiğimiz dönem 1382 ile 1517 yılları arasında çok
daha sonraki dönemdir. Zaten o döneme kadar Ortadoğu ve Batı
tarihçilerinin Çerkes, Çeçen, Gürcü, Dağıstan kavimlerini
tanımadığını ve ayırtedemediğini söylemekte pek mantıklı bir
şey değildir.
Tarihlerde Memlukların Çerkes, Ermeni, Gürcü, Türkmenlerden
oluştuğu, bu halkların isimleri verilerek bahsediliyor. Demek
ki bu halklar o zaman biliniyormuş. Sovyet ansiklopedilerinde
de bu yanlış yapılmış ve memluk denildiğinde önce Gürcülerin
daha sonra Türkmen ve Çerkeslerin anlaşılması gerektiği
bunların sayılarının 9 bin ile 12 bin arasında olduğu şeklinde
yanlış bilgiler verilmiştir. Oysa o dönem sadece Türk ve
Türkmen Memlukların sayısı 400 bine ulaşmaktadır.
Yine bu bahsettiğimiz dönemlerde Kafkasya'da Adige halklar ile
Kırım Tatarları arasında Türk sultanlarının da kışkırtmaları
ve hatta bizzat askeri destekleri ile bir kaç kez savaşlar
çıkmış, esir edilen pek çok Çerkes, Türk yurduna götürülerek
köle olarak satılmışlardır. Mısır'daki Çerkes sultanları bu iş
için görevlendirdikleri adamları vasıtasıyla bu esirleri satın
alıp Mısır'a getirtmek suretiyle özgürlüklerine kavuşturmuş,
yetiştirip eğittikleri bu insanlara orduda ve pek çok kritik
alanlarda görevler vermişlerdir.
Bazı tarihçiler bunu Mısır Sultanlarının köle ve hizmetkar
satın almaları şeklinde yorumlasalar da Çerkesler için durum
bu anlattığımız gibiydi. Bu dönemde gelen sultanlardan
bazılarından kısaca bahsedecek olursak kitaplarda şu şekilde
geçer Sultan Barasbi 1426 yılında Nil'in çıkış noktasında
bulak şehrinde kurduğu güçlü donanma ve tersane ile Kıbrıs'ı
kendine bağlamış Vendik Konsülü'nün araya girmesi ve istenen
tazminatı vermesi ile ancak bu seferden vazgeçmiştir. Onun
döneminde Mısır toprakları küçük Asya'ya Fırat ve Irak
sınırlarına kadar yayılmıştır.
Sultan Kaytbay, 28 yıl yönetimde kalmış olan bu sultan
döneminde ülkenin imarına yönelik çok büyük işler yapılmıştır.
Üniversiteler, yollar, köprüler, imarethaneler ve benzer pek
çok eser bırakmıştır. Kahire'nin bin yılı adlı kitapta onun
hakkında şöyle yazar : Onun dönemi ülkenin en huzurlu ve refah
içinde olduğu eğitime en fazla önem verildiği ismi yabancı
ülkelerde duyulacak kadar önemli okulların kurulduğu sanata ve
sanatçıya en çok değer verildiği dönemdir.
1501 yılında yönetimde olan KANŞAUE Ğur tıpkı Kaytbay gibi
bilime ve imara büyük önem veren sanatı özelliklede müziği ve
müzisyenleri sevip gözeten birisi olarak bilinir. Onun
döneminde Mısır'da ilk kez yeldeğirmenleri kurulmuş, büyük
parklar yapılmış, deniz bilimleri üzerine ilk okullar açılmış,
kimsesiz çocuklar için yurtlar açılmış yönetim yeniden ve
disiplin içerisinde yapılandırılarak idare sağlam biçimde
yeniden oluşturmuştur. Fakirlere ve düşkünlere karşı çok
müşfik olarak bilinen ve zaman zaman halkın arasına girip
kendi eliyle yardımlar dağıtan bu sultan aynı zamanda bilime
çok önem verdiği, kendisinin beş ayrı dil bildiği İbn-ü
İyas'ın eserinde belirtilir. Fakat bu büyük sultan 1515
yılında Mısır üzerine yürüyen Türk ordusunu durdurmak üzere
ordusunun başında Suriye'ye gelmiş burada Mercidabık Savaşı
olarak anılan savaşta ölmüştür.
Onun ölümü üzerine yerine Tumanbay sultan olarak seçilmiştir.
Yeni sultan Suriye üzerinden ilerleyen Sultan Selim'in
ordusunu durdurmak üzere göreve gelir gelmez ordusunun başına
geçip yeniden savaşa tutuşmuş fakat güçlü Osmanlı ordusu
karşısında tutunamayarak Kahire'ye çekilmek zorunda kalmıştır.
Fakat ilerleyen Sultan Selim'in ordusu Kahire içlerine girmiş,
kıran kırana sokak savaşlarından sonra şehir teslim olmuş ve
ordunun geriye kalan kısmı da tamamen dağılmıştır. Bu
çatışmalarda esir düşen Sultan Tumanbay Kahire'de Züeyl kapısı
denilen yerde kafası kesilerek öldürülmüştür. (Nisan 1517)
Şehri tamamen işgal eden Sultan Selim'in, çocuklar dahil tüm
Çerkeslerin öldürülmesi, hamile kadınların dahi çocukları
erkek olması ihtimaline karşı öldürülmesi yönünde ferman
yayınlattığı İbn-ü İyas'ın eserinin 3. cildinde yer alır.
Mısır'daki Çerkes sultanları dönemi böyle acı bir şekilde sona
ermiştir.
Kahire'deki savaş müzesi müdürü Abdurrahman Zeki, Kahire'nin
bin yılı isimli kitabının 98.sayfasında şöyle der: "Çerkes
sultanlar döneminde, özelliklede Sultan Kaytbay döneminde
mimari ve şehirleşme konusunda pek çok yenilikler yapılmış
büyük bir ilerleme sağlanmıştır. Büyük taş binaların yapımında
yeni teknikler geliştirilmiş, bu yapılar yazıtlarla
süslenmiştir. Özellikle bu dönemde yapılarda süsleme ve
işlemecilik bir sanat haline gelmiş taş oymacılık
yaygınlaşmıştır. Mısırdaki Çerkeslerin arasından o dönemde pek
çok yazar, tarihçi, bilim adamı yetişmiştir. Yine bunlardan
biri olan Bibres 11 ciltlik Mısır tarihini inceleyen eserinde
(Zubdetül Fikre Fi Tarihil Hicre) Çerkes Sultanlar Dönemi'nden
uzun uzun bahsetmektedir (bu eser hala kahirede üniversite
kütüphanesinde mevcuttur).
Yine Yusuf oğlu, Halil oğlu, Abdülhamit Kuddusi'de bunlardan
birisidir. Aynı şekilde bu kişinin de Mısır'ın o dönemi
üzerine eserleri mevcut olup (El Muhteşer Fi Tarihil Misra)
isimli Mısır Sultanlarının kısa tarihçesini anlatan eserinde
detaylı olarak Çerkes sultanlarından bahsetmektedir. Yine Emir
Eşbek'in hicri 876 yılında Kafkasya'ya gidişi ve Kafkas
halkları arasında bulunması ve münasebetlerini anlatan bir
başka eserinde anlatmaktadır. Çerkes tarihçilerinden Muhammet
İyas'ın oğlu (hicri 908 yılında 84 yaşında ölmüştür) İbnü
İyas'ın ''Bedaihuzzur Fi Vekaidil Huşur'' isimli eseri bütün
diğer saydıklarımızdan çok daha detaylı bilgiler içermektedir
o döneme dair.
Bu eserlerde Sultanlardan KANŞAUE Ğur müzisyen olduğu ve müzik
ile çok yakından ilgilendiği ve bestelerinin o dönemde
yayınlanmış olduğundan, yine Sultan Janbolet'in harp bilimi ve
askeri eğitim üzerine yazılmış eserleri olduğundan bahsedilir.
Bu konuyu Sir William'ın "Memlukların Tarihi" isimli eserinin
212. sayfasındaki sözleri ile bitirelim.
''Onlar savaş ve politika mekteplerinde eğitilmişler, bilim ve
felsefe ve sanatla iç içe yetişmişlerdi. İşte bu şekilde
önderliğe, layık mevki ve mertebelere geldiler ve sultanlığa
da layığı ile geldiler layığı ile yönettiler. Onların
eserlerinden pek çoğu Mısır'ın uğradığı bunca felaketlere
rağmen hala günümüze kadar ulaşabilmiştir. Adige Paştıxhem Ya
Thıausıhıe (Adige Sultanların Yakınmaları) isimli eski Adige
türkülerinde bu dönemden bahsedilir. Ayrıca KANŞAUE Ğur ve
Tomanbay'ın, Sultan Selim ile savaşmaları, yenilmeleri ve
Çerkes hükümranlığının sona ermesi ile ilgili ağıt, döneme ve
Çerkeslerin Mısır'a özgür savaşçılar olarak indiklerine dair
bilgiler içermektedir.''
Yazarın
notu: Bu ağıt Kafkasya'dan Osmanlı'ya sürgün edilmiş
kardeşlerimizden eski Gubakuey köyünden ASKALE Udjukh
tarafından arkadaşı Harun efendiye yazılmış bir mektupta yer
almakta olup bu mektup bana HADEĞALIE Asker tarafından bana
ulaştırılmıştır ve tarafımdan hala muhafaza edilmektedir.' |