|
|
................... |
|
................... |
DÖNÜŞ,
ANAVATANA DÖNÜŞ... |
MEŞFEŞŞÜ
Necdet Hatam
Fesıjapşi – Anavatana Dönüş
Vakfı Eş Başkanı
Mıyequape, 26.10.2009
|
|
|
................... |
|
|
Dönüş uzak düştüğümüz, uzak
düşürüldüğümüz, bizim olduğuna, kendisinin olduğuna
inandığımız, sevdiğimiz şeye, kişiye, ülkeye, kavuşmayı
düşlemek, istemek, kavuşmak için çabalamak, kavuşma
mutluluğunu yaşamaktır. Demek ki ‘dönüşü’ düşünebilmemiz
için öncelikle, kendimizin olan, kendisinin olduğuna
inandığımız şeyden, ülkeden uzakta olduğumuzun bilincinde
olmamız gerekiyor. Bu duyguyu yaşamamız, acı çekmemiz,
acımızın ancak kavuşmakla dinebileceğini içselleştirmemiz
gerekiyor.
Halkımız özelinde dönüş, uzak düşürüldüğümüz, bizim olduğuna,
kendisinin olduğuna inandığımız, sevdiğimiz anavatanımıza
kavuşmayı düşlemek, istemek, kavuşmak için çabalamak, kavuşma
mutluluğunu yaşamaktır. Demek ki dönüşü düşünebilmemiz için
öncelikle, anavatanımızdan uzak düşürüldüğümüzün bilincinde
olmamız, bu duyguyu yaşamamız, uzak oluşumuzun acısını
çekmemiz, acımızın ancak anavatana kavuşmakla dinebileceğini
içselleştirebilmemiz gerekmektedir.
Unutulmamalı ki -salt yer değiştirme değil- anavatana dönüş de
ancak ve ancak duygu zemininde yeşermiştir, serpilmektedir,
olgunlaşmaktadır. Hiç kuşku duyulmasın ki, anavatana dönüşün
de güç kaynağı koşulsuz sevgidir, özlemdir, ancak kavuşmakla
mutlu olunacağı inancıdır. Dönüşü yeşertip büyütenler bu
duygunun sarıp sarmaladığı kişilerdir.
Yine, nasıl ki halkımızın bugünkü dağılmışlığının,
perişanlığının temel nedeni Rusya-Kafkasya savaşları, soykırım
ve sonrasındaki sürgün ise, halkımız için düşleyebileceğimiz
tüm güzel şeyleri sağlayabilecek olan şey de anavatana
dönüştür, anavatanda çoğalmaktır. Dönüş mutlu gelecek
kurgumuzun temelidir. Ulusal ideamızdır.
Dahası, sevgiliden niçin, nasıl, kimlerce uzak düşürüldüğümüz
konusunda bilinçlendiğimiz ölçüde, koşulsuz sevgi, özlem,
kavuşmakla mutlu olacağımız inancı daha bir büyümüş, büyümekle
kalmayıp, anavatana kavuşmanın en kısa, en sağlıklı, en
sorunsuz, yöntemini bulmamızı da sağlamıştır.
Ancak anavatana dönüşü ulusal sorunumuzun seçeneksiz çözüm
önerisi kılan sadece bu duygu ağırlıklı değerler değildir.
Halkımızın somut koşulları, başta Rusya Federasyonu olmak
üzere halkımızın yaşadığı tüm ülkelerin konumu, dünya
konjonktürü, akla gelebilecek her parametre de ulusal
sorunumuzun çözümünün anavatana dönüş olduğu gerçeğini
beslemektedir.
Buna karşın, öncelikle bilinmesi gereken dönüşün salt Rus dili
ve kültürü, salt Türk dili ve kültürü, salt Arap dili ve
kültürü, özetle bir başka dil ve kültür ortamında mutlu
olabilip de, Adige dili ve kültürü kaygısı duymayanların,
Adige yaşam biçiminin yok oluşuna, dilin unutulmasına
üzülmeyebilenlerin, Adige müziğiyle, Adige düğünüyle
coşmayanların, Adigece şiir dinlediğinde gözleri dolmayanların
sorunu olmadığıdır. Bu durumda olanlar dönüşün kendilerini
muhatap almadığının bilincinde olmalıdır. Ancak, bugünkü
yaşamlarından mutlu olabilen Adigelerin de anavatandakilerin
özgür ya da esir oluşunu hiç dert edinmemeleri, kendilerine
tanıdıkları “herhangi bir kültür içinde erime hakkını”
anavatandakilere de tanımaları, anavatana dönüş şansını
yakalayanlardan da hiç ama hiç rahatsız olmamaları
gerekmektedir.
Dönüşün en ilginç yönlerinden biri, ulusal getirisi ile elde
etmek için ödenmesi gereken bedelin büyüklüğünün ters orantılı
oluşudur. Bir ulusal kurtuluş mücadelesi olmakla birlikte
dönüşün, bizleri kahramanlıklara zorlamayan basit, doğal bir
çizgi olmasıdır. Bu ulusal amaca ulaşma çabası, alışılmışın
dışında, bulunulan ülke yönetimlerine ters düşmeyi, gizli
örgütler kurmayı, hapislerde çürüme, sürülme, öldürülme gibi
bedelleri göze almayı gerektirmez, zorunlu kılmaz. Kendi evine
geri dönme hakkı gibi, her platformda savunulabilecek, her
platformda taraftar bulabilecek masum bir dilektir. Temel
insan hakkıdır. Dahası daha iyi iş olanakları için, daha mutlu
olacakları bir kültür ortamında yaşamak için ülke değiştirmek
gibi çok sıradan bir nüfus hareketi olarak da düşünülebilir.
Nitekim bugün Rusya Federasyonu’na yerleşmiş, çalışan, üreten,
geçinen, iş kuran, evlenen, Çerkes olmayan Türk vatandaşı
sayısı Çerkes Tük vatandaşı sayısından kat be kat fazladır.
Rusya Federasyonu’nun ekonomik gelişme potansiyeli de herkesin
malumudur.
Yine dönüş, diaspora ülkeleriyle sorun yaşama olasılığı en
düşük, engellemek bir yana destekleyebilecekleri,
destekledikleri bir olgudur. Dönüşü savunmak, diaspora
ülkelerinde ulusal kültürel değerleri yaşatıp geliştirmenin,
Adige olarak varlığını sürdürmenin koşulu olan anadilde okulu,
ulusal özerk bölgeyi savunmaktan, sadece daha tehlikesiz
değil, aynı zamanda daha bütüncül, daha akılcı, daha
gerçekçidir. Ayrıca Adige yaşayan bir yörenin, başka yörede
yaşan Adigelerin toplumsal hafızasında hiçbir izi yoktur. Buna
karşın Adige olduğunun bilincinde olan her birimizin anavatanı
Çerkesya’dır. Diaspora ülkelerinden biri ya da Rusya
Federasyonu’nun bir başka bölgesi değildir. Dönüş, diaspora
Adigelerinin ulusal sorununu temelden çözecek, çok büyük bir
bölümünü daha üst bir gelir seviyesine yükseltecek, anavatan
kesiminin nüfus azlığından kaynaklı sorunlarını da minimalize
edecektir. Dünyadaki büyük değişimlerin 1980 öncesi
politikalar içerisinde güçlendirdiği tek politikadır. Buna
karşın dönüş yapan sayısı özgürlüklere göre beklentilerin
karşılığı değildir. Bu sayının azlığıyla birlikte, olgu ile
olguyu savunanlar arasındaki ilişkinin yeterince farkında
olunmaması, bu “birlik içinde ayrılığın” bilincinde olunmaması
dönüşün başarısız olduğu sanısına yol açmıştır.
Evet, dönüşü dönüşçüler tanımlamıştır. Çerçevesini dönüşçüler
çizmiştir. İlkelerini dönüşçüler belirlemiştir. Ancak
olgunlaştığı ölçüde de dönüş, dönüşçü bilinenlerimizin hepimiz
bir anda “dönüş”ten vazgeçsek bile yeni dönüşçülerini
bulabilecek, dönüşçülerden bağımsız bir fenomen olmuştur.
Hep vurgulandığı gibi, anavatana dönüş düşüncesi sürgünün ilk
günlerinde ortaya çıkmış, girişimlerde bulunulmuştur. Ancak ne
Çarlık Rusya’sının ne de Osmanlı Devleti’nin engelleri
aşılabilmiştir. Geri dönmek isteyen Adigelerin din
değiştirmeyi bile kabullenmeleri Çarlık Rusya’sınca göz önüne
alınmamış, Osmanlı Devleti kimi dönüş hareketlerini silah
zoruyla bastırmıştır. Tüm engellere karşın kişisel dönüşler de
olabilmiştir.
Dönüş düşüncesini Çerkes Teavün Cemiyeti kuşağı, “Altın
Kuşak”, “Wızışışım k’ui xehaj / wilhepqıme afelaj / Wımılajew
sıd bğuetın / Çıle pçeuım wıuıtın. Dön kendinden olana karış /
Halkların için çalış / Çalışmazsan ne bulursun / El kapısında
durursun” diye kristalize edebilmiş olmasına karşın, dönemin
Rusya’sının iç karışıklıkları, devrim süreci, halkımızın ve
yaşanılan ülkelerin eğitim düzeyi, çok ileri düzeydeki aydın
hareketinin, halk hareketine dönüşmesini engellemiştir.
Sovyetler Birliği döneminde, halkımız anadiliyle eğitim görme,
kültürünü geliştirme olanaklarına kavuşmuş, bölgesel
yönetimler, yerel cumhuriyetler kurabilmiştir. Ancak Sovyet
yönetimi tarihi çarpıtmış, Suriye ve Ürdün’dekilerle sınırlı
bir yakınlaşma dışında salt anavatan ile muhaceret arasına
değil, anavatandaki halkımızın ayrı düşmüş parçaları arasına
da engeller koymuş, daha yakın olunmasına izin vermemiştir.
TC’nin ilk yıllarında Çerkes dernekleri, Çerkes Örnek Okulu
kapatılmış, aydın hareketi baskı altına alınmış, öyle ki ilk
Çerkes sivil toplum örgütü ancak 1946 yılında ve “Dosteli
Yardımlaşma Derneği” adı ile kurulabilmiş, süreç içerisinde
yayın çalışmaları da başlatabilmiştir... Dosteli Yardımlaşma
Derneği ancak 1952 yılında “Kafkas” adını alabilmiştir.
Türkiye Batı'ya yakınlaştığı ölçüde Sovyetler Birliği’nden,
Türkiye ile birlikte Türkiye Çerkesleri de anavatandan
uzaklaşmıştır. Sonra 61 anayasası, sınırlı demokrasinin
verdiği ivmeyle sosyal-siyasal değişim, 12 Mart’a rağmen, 80
müdahalesine kadar, dönüş-kalışın toplumun sadece aydınları
arasında değil her kesimde konuşulur, tartışılır olması,
dernek yönetimlerinin seçiminde kriter olmaya başlaması…
80 müdahalesi ile dönüşün uzunca bir süre gündemden düşmesi,
1989 da sürgün sonrası Çerkes bulunan tüm ülkelerin
temsilcilerinin ilk kez bir araya geldiği 125. yıl
etkinlikleriyle yeniden hareketlenme. DÇB’nin kuruluşu,
Perestroyka, Sovyetler Birliği’nin dağılışı. Özerk bölge
statülerinin cumhuriyet statüsüne yükseltilmesi. Karşı olduğu
güçler ve destek bulduğu dünya güçleri bazında birbirinden çok
farklı olan Abhazya ve Çeçenistan bağımsızlık hareketlerinin
karıştırılması… Rusya Federasyonu'nda milliyetçi akımlarla
ülkenin çok halklı sistemini temel alan güçlerin çatışıp
durması… Bu çatışmaların olayımıza yansımaları… Dünya
ölçeğindeki büyük değişiklikler dönüşün olabililiğini, olmazsa
olmazlığını ortaya koymuş olmasına karşın, daha zor şartlarda
dönüşü savunanların dönüşü gündemden düşürmesi, paradigmasını
eksenini kaydırması... Ve üçüncü dalganın yeşermesi... Daha
eklenebileceklerle birlikte uzun derin incelemeyi gerektiren,
kişilerin durduğu yere, amacına göre farklı yorumlar
getirilebilecek başlıklar….
Günümüzün gerçeğine gelince; anavatanı ziyaret sıradan bir
olay olmuş, karşılıklı ziyaretler izlenebilirlik sınırını
çoktan aşmıştır.
Kabardey’de dönenlerin sayısı bini, Adigey’de yedi yüzü aşmış
olan bu insanlarımız anavatan insanının kaderini paylaşmakta,
çalışıp üretmekte, evlenip çocuk sahibi olmaktadır. Eceli
gelenler de anavatanın toprağına karışmakta, anavatanın çimini
çiçeğini beslemektedir.
Anavatan ile diaspora arasında organik bağlar oluşmuştur
bugün. Kaynanalar kayınbabalar birbirini ziyaret etmekte,
anavatana yerleşmeyi rüyasında görmemiş analarımız babalarımız
dönüş yapan çocukları ile birlikte anavatanda soluk alıp
vermekte, kimileri anavatandan kalkan uçaklarla hacca
gidebilmektedir.
Adigece'yi çat pat anavatanda öğrenen gençlerin çocukları dört
dilli olarak büyümekte, (Adigece, Rusça, Türkçe ve bir Batı
dili) dünyanın her yeriyle anında iletişim kurulabilmektedir.
Haftada bir gün Suriye ve Ürdün’e uçulabilmekte, her gün
Nalçik ve Krasnodar’a uçak bulunabilmektedir.
Türkiye’de Adigece kitapları yakmak zorunda kaldığımız dönem
bitmiş, demokratik açılım genişlemekte, Rusya Federasyonu ile
ilişkiler çok ileri boyutlara taşınmaktadır.
Her yıl yapılan etkinliklerde anavatan sanatçıları geniş yer
bulmakta. Anavatan sanatçılarımızı diasporada da tanıyanların,
sevenlerin sayısı hızla artmaktadır. Anavatanda düzenlenen
festivallere diasporadan alkışlanan katılımlar olmaktadır.
Soykırım ve sürgün, kimi Rus milliyetçilerinin varlığına
karşın üzerinde konuşulamayan, tartışılamayan konular olmaktan
çıkmış, çeşitli örgütlerce dünya örgütlerinin de dikkatine
sunulmuştur. Bu bağlamda DÇB başvuruları ile Kabardey-Balkar
Parlamentosu iki kez, Adigey Parlamentosu bir kez soykırım ve
sürgünü karara bağlamış, UNPO bölgesel toplantısı ve genel
kurulunda da destek bulmuş, Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu'na sunulmuştur. Sürgünün 130. yılında dönemin Rusya
Devlet Başkanı Yeltsin yayınladığı bildiride, Adige halkının
savaşının haklı bir savaş olduğunu ilan etmiş. Adigelere çifte
vatandaşlık hakkı tanıyan federal vatandaşlık yasası 9 yıl
yürürlükte kalmıştır.
Halkımızı süren Çarlık Rusya’sının mirasçısı Rusya
Federasyonu’nun hükümet kararı, ekonomik ve diplomatik
yardımlarıyla Yugoslavya Adigelerini dönüşü sağlanmıştır.
Çıkarları çıkarlarımızla örtüşen Rusya Federasyonu, Abhazya ve
Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanımıştır.
Rusya-Kafkasya savaşları sırasında gelebilecek yardımları
engellemek için Kafkasya kıyılarını ablukaya alan Rus
donanması, bugün Abhazya’yı düşmanlarından korumak için
teyakkuzdadır.
Bugün muhaceret Çerkeslerinin en kolay çalışma ve oturma izni
alabildikleri ve en kolay vatandaşı olabildikleri tek ülke
muhtemelen, anavatan cumhuriyetlerimizin de birer üyesi olduğu
Rusya Federasyonu’dur.
Sürgünden bu yana da anavatan diasporaya hiç bu kadar yakın
olmamıştır.
Dönüşün ulusal sorunumuzun alternatifsiz çözüm önerisi olduğu,
hem anavatan hem diaspora kesiminde hiç bu denli net kabul
görmemiştir.
Diasporanın anavatana kavuşabilme koşulları, sürgünden bu yana
hiç bu kadar elverişli olmamıştır.
Anavatan kesimi için de dönüş hiç bu kadar karşı çıkılamaz bir
düşünce olmamıştır.
Dönüş, daha doğrusu diasporanın anavatana kavuşturulması
çabaları, anavatanın en önemli gündem maddesi olmaya başlamış,
bütçeleri olan özel birimler kurulmuştur.
Dönüşün hem Rusya Federasyonu’nun hem de diaspora ülkelerinin
çıkarları ile örtüştüğü Rusya Federasyonu’na
anlatılabilmiştir.
İlk yapılması gereken diaspora derneklerinin en kısa sürede bu
gelişmelere uyumlu, dönüşü önceleyen kurumlara
dönüştürülmesidir. Ancak bilinmeli ki bu yeniden yapılanma
sağlanamazsa bile dönüş, paradigmasını kaybetmiş eski
dönüşçülere, dönüşü öncelemeyen örgütlere rağmen yeni
dönüşçülerini bulacak, dönüşü anlamakta geç kalanları, dönüşü
gündemden düşürenleri, dahası dönüş karşıtlarını da sevgiyle
kucaklayabilecek kadar büyüyecek, büyüyecektir.
Çünkü artık biliyorsunuz anavatana dönüşün de güç kaynağı
koşulsuz sevgidir, özlemdir, ancak kavuşmakla mutlu olunacağı
inancıdır. Dahası, dönüşü yeşertip büyütenleri ayakta
tutabilen güç de, her türlü saldırıdan koruyabilen kalkan da,
yazıda tanımlamaya çalıştığımız bu koşulsuz sevgi, özlem ve
inançtır.... |
|
|
|
|
|
|
|
|