Karl Marks Adige Psalhe Gazetes
Çeviri: BABUG Ergun Yıldız
...................
1836 yılında Ekim ayında “Viksen”
gemisi tuz yüklü olarak Londra'dan Çerkesya'ya gitti.
Saygıdeğer George Bell’in olan bu gemiye, 25 Kasım tarihinde
Ruslar tarafından Sucuk kale’de el konuldu. Geminin kaptanı ekibi ve ekipmanı
ile birlikte Sivastopol’a götürüldü. Burada bir süre
gözaltında tutulduktan sonra da serbest bırakıldılar. Lord Pelmerston, göstermelik olarak Britanya gemisine
Rusya’nın el koyması nedeni ile şiddetli bir tepki verdi
yapılana.
Palmetrston mecliste yaptığı konuşmada “bu yapılanı kabul
etmemiz mümkün değildir, Britanya dilediği yerde ticaret
yapmakta hürdür ve bu hakkını koruyacak güce de sahiptir”
diyordu.
Britanya'nın onurunu çok düşünen bu Lord, Çerkesya’nın başına
geleni unutmuş görünüyordu.
Lord Palmerston’un hatırlamadığı küçük detay; Çerkesya'nın
kimseye bağlı olmayan özgür bir ülke olduğu gerçeği idi.
Bu hakikate rağmen Ruslar başka şey söylüyorlardı: “Çerkesya
imparatorluğumuzun toprağıdır, biz izin vermedikçe kıyılarına
hiç bir gemi yanaşamaz.”
Ruslar bu düşüncelerini Lord Palmerston’a bildirdiler. Ancak
Dışişleri Bakanlığı bu sonucu sakladı kamuoyundan.
O dönem Viksen gemisinin başına gelenler Britanya Meclisi'nin
gündeminden uzun süre düşmediği gibi, Lord Palmerston da
özeleştiri yapmaya yanaşmadı bu konuda.
En nihayet 21 Nisan 1838 tarihinde bu sır ortaya çıktı.
Lord Palmerston 1836 yılında Rusya’ya kafa tutmaya kalkışsa da
bunu başarabilecek güçte değildi, çünkü ilk olarak yönetimde
olduğu 1831 yılında Rusya'nın Kafkasya konusundaki emellerine
rıza göstermişti.
Bunun anlamı Lord Palmerstonun Osmanlı ve Rusya arasında 1827
yılında yapılan Edirne anlaşmasını sessiz kalarak onayladığı
idi.
Bunun başka bir anlamı olamaz.
Öten yandan Çerkesler, Lord Palmerston'un kendilerine böyle
bir kötülük yapmış olmasına ihtimal bile vermiyorlardı.
Britanya'nın Dışişleri Bakanı ancak 1838 yılında parlamentoda
sıkıştırıldıktan sonra hata yaptığını kabul etti.
1827 yılında Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan
bu anlaşma ile Rusya sınırlarını genişletmemeyi taahhüt
etmişti fakat Rusya bu anlaşmaya uymadı ve sözünde durmadı.
Britanya'nın da buna dayanarak Edirne Antlaşması'nı tanımaması
gerekirdi.
Türklerin “kendi ellerinde olmayan” toprakları Ruslara verme
hakkı yoktu.
Rusların Türklerden “kendilerinin olmayan” bir toprağı alma
hakkı da yoktu.
Türk paşasının Anapa’da oturduğu zaman bile Çerkes toprakları
kimsenin kontrolünde olmadığı gibi Rusların kontrolüne girmeye
de hiç niyetleri yoktu.
Çerkes halkının “gözardında” çevrilen dolaplar, ancak “Viksen”
gemisi iki devlet arasında sürtüşme nedeni haline geldikten
sonra gün yüzüne çıktı.