İlk
anayasamızın tarihi 23 Aralık 1876. Bu anayasayı hazırlayan
komisyon, ikisi asker, on altısı sivil bürokrat, on kişisi ise
ulemadan meydana getirildi.
İçlerinde, Midhat Paşa, Namık
Kemal, Ziya Paşa, Ahmed Cevdet Paşa gibi isimler vardı.
Padişah II. Abdulhamid bu anayasayı sonra rafa kaldırdı! İttihatçılar rafa
kaldırılan anayasayı yürürlüğe koyup bazı maddelerini
değiştirmek isteyince olanlar oldu...
BAZI
Türkiye aydınlarıyla Osmanlı münevverleri arasında anayasaya
bakış konusunda pek fark yok. Her iki grup da anayasayı hep
bir “kurtarıcı” olarak gördü/görüyor.
Yeni
Osmanlıların/Jön Türklerin, “Ah bir Kanun-i Esasi ilan
edilsin; görün bakın her şey ne güzel olacak” anlayışı
bugün hâlâ devam etmektedir.
Jön Türkler
nihayet bu fırsatı 19’uncu yüzyılın son çeyreğinde buldular.
Osmanlı dış
borçlarını ödemeyeceğini açıklayınca Sultan Abdulaziz,
İngilizlerin desteklediği bir askeri darbeyle tahttan
indirildi.
V. Murad’ın
psikolojik rahatsızlığı iktidar yolunu II. Abdulhamid’e
açtı.
Ancak II.
Abdulhamid’i iktidara getirenlerin bir talebi vardı:
Kanun-i Esasi ilan edilecekti. Yeni padişah bunu kabul etti.
Hemen 28 üyeli bir
anayasa komisyonu (Cemiyet-i Mahsusa) kuruldu. Komisyonda
Namık Kemal, Ziya Paşa gibi “ihtilalci” Jön
Türkler; Midhat Paşa, Cevdet Paşa gibi üst düzey
Osmanlı bürokrasisinin devlet adamları vardı. Sadece iki asker
vardı, Sultan Abdulaziz’i darbeyle indirenlerden
Süleyman Paşa ve Redif Paşa.
Komisyon haftada
dört gün toplanarak taslak hazırladı. Ancak Mithat Paşa’nın
etkisiyle hazırlanan bu 57 maddelik anayasayı, II.
Abdulhamid kabul etmedi.
Padişah has adamı
Said Paşa’ya bir taslak hazırlattı.
Sonuçta Kanun-i
Esasi 23 Aralık 1876’da yürürlüğe girdi.
Sonra...
II. Abdulhamid
Rusya’yla yapılan “93 Harbi”ni
bahane edip anayasayı rafa kaldırdı.
Temmuz
Devrimi
İttihatçılar 1908
Devrimi’yle yönetime gelince Kanun-i Esasi’yi tekrar yürürlüğe
koydu. Ancak 1876 Anayasası’nı daha demokratik bir hale
getirip, parlamenter rejimi yerleştirmek için bazı
değişiklikler yapmak istediler. Çağdaş bir devletin temelini
atmak istiyorlardı.
Bunun öncelikli
yolu padişaha geniş yetkiler veren maddelerin
değiştirilmesinden geçiyordu.
1876 Anayasası
padişaha sorumsuzlukla birlikte geniş yetkiler veriyordu.
Örneğin:
Sadrazamla
birlikte nazırların atama ve azli.
Meclisi Mebusan’ı
erken toplama.
Meclisi dağıtma.
Meclis başkanı ve
iki yardımcısını meclisin önereceği isimler arasından seçme.
Meclisin kanun
teklifinde bulunmalarına izin verip vermeme.
Yargıtay
(Mahkeme-i Temyiz), Danıştay (Şûrayı Devlet), Sayıştay
(Divan-ı Muhasebat) üyelerini atama.
Ve en önemlisi
barışa, ticarete, arazi terk ile ilhakına ilişkin ya da
devletçe harcamayı gerektiren antlaşmalarda tek söz sahibi
olması gibi...
İttihatçılar,
padişahın buna benzer yetkilerini meclise vermek istiyordu.
Yani bu eski
düzeni tasfiye etmek amacındaydı.
Ancak bu değişim
hiç de kolay olmayacaktı...
31 Mart
ayaklanması
İttihatçıların
anayasada değiştirmek istediği maddelerden biri, Osmanlı
tarihinin büyük ayaklanmalarından birine neden oldu. Bu,
anayasanın 35’inci maddesiydi.
35’inci madde,
meclisi feshetme yetkisini padişaha veren bir maddeydi.
Fakat...
Kamuoyuna
yansıtılması bambaşka oldu.
Yıllardır halkın
samimi dini inançlarını sömürenler yine sahneye çıktı. Dediler
ki, “35’inci madde ne demek, 30 ramazan, 5 de beş vakit
namaz demek. Dinsiz İttihatçılar, namazı ve ramazanı kaldırmak
istiyorlar!”
Sonuçta
“Gâvurluk istemeyiz, şeriat isteriz” talebiyle ayaklanma
başladı. Hedeflerinde İttihatçılar ve mektepli subaylar vardı.
Asilere göre, Osmanlı’ya gâvurluk getirenler bunlardı!
İlk ayaklananlar
da Hamdi Çavuş komutasındaki Taşkışla’daki 4’üncü Avcı
Taburu oldu.
Ayaklanmanın
gerisinde bir ittifak vardı. Bu ittifak cephesinde liberal
Prens Sabahattin’den gerici Derviş Vahdet’e, Ahrar
Fırkası’ndan İsmail Kemal, Müfit gibi milletvekillerine
kadar farklı görüşte çevreler vardı. Bu cephenin arkasındaki
güç ise, İngiliz Büyükelçiliği’ydi. (Elçi Lowther,
Amiral Gamble, Yüzbaşı Bettelheim, Konsolos
Lamb vd. ayaklanma öncesi faaliyetleri artık
bilinmektedir.)
Bu gerici cephenin
hedefi anayasa değişikliği değil, İttihatçı hükümetti.
Gerici ayaklanma
sadece İstanbul’da sahneye konmadı; Bursa, Erzurum, Erzincan
gibi yerlerde de isyan oldu.
İsyancılar
İstanbul’da çoğunluğu asker 20’ye aşkın kişiyi öldürdü.
Sonuçta isyan
bastırıldı.
II. Abdulhamid
tahttan indirildi.
Sıkıyönetim
Mahkemesi (Divan-ı Harb-i Örfi) 62 isyancıyı idama mahkûm
etti. Bunların 13’ü İstanbul’un çeşitli meydanlarında hemen
asıldı.
Mahkeme 37 kişiye
ömür boyu mahkûmiyet, 39 kişiye çeşitli hapis ve 139 kişiye
ise sürgün cezası verdi.
İlk anayasa
değişikliğinin faturası hayli ağır oldu.
Bugün...
Gündemde yine
Anayasa değişikliği var.
Yine asıl
tartışılan konu yetkilerin kimin elinde olacağı meselesi!
Yüz yıl önce,
1909’daki anayasa değişikliğinin amacı, geniş yetkileri olan
padişaha sınırlamalar getirmekti.
Günümüz Türkiye’sinde yapılmak istenen Anayasa
değişikliği, “padişah”ın yetkilerini yine genişletme
amacı taşıyor...
Osmanlı’da ilk anayasayı bir devrimci
hazırladı
“ANAYASA, bütün Türklere,
Helenlere, Ermenilere, Yahudilere ve başka bütün herkese
eşitliği, özgürlüğü ve mülk güvenliği ile tüm dinlere
serbestliği garanti eder...”
Yıl: 1797.
Bundan 40 yıl
önce...
Rigas;
1757’de Osmanlı’nın (bugün Yunanistan sınırları içindeki)
Teselya/Velestino Köyü’nde dünyaya geldi.
Köy ahalisi
Arnavutlar ve Ulahlardan oluşuyordu. Bu nedenle Yunanlılar
gibi, Arnavutlar ve Romenler de Rigas’ı kendilerinden
sayar. Sonuçta, Rigas Osmanlı yurttaşıydı.
Rigas’ın
babası köyün zenginlerindendi. Buna rağmen köy papazından
okuma-yazma öğrendikten sonra İstanbul’a gitti.
Osmanlı
yönetiminde ayrıcalıklı bir konumda bulunan soylu Fener
ailelerinden, Aliksandros Hypsilantis’in yanında
sekreter olarak çalışmaya başladı. Öğrenimini burada da
sürdürdü.
Fenerli ailelerin
güvenini kazanıp Eflak-Boğdan’da çalıştı.
1790’da Viyana’ya
gitti.
Fransız
İhtilali’nin estirdiği siyasal atmosferden çok etkilendi.
Önyargıları ve hurafeleri yıkmayı, özgür düşünmenin iyi
düşünceyi doğuracağını öğrendi.
Safını belirledi,
monarşistlere karşı cumhuriyetçilerin yanında yer alacaktı.
Kitaplar çevirdi.
Devrimci marşlar
yazdı.
Adı giderek
devrimci çevrelerde duyulmaya başladı.
“Bosna’dan
Arabistan’a” kadar Osmanlı’nın tüm
tebaasının da devrim yaparak özgürleşmesini amaç edindi.
Fransa’daki tüm politik değişikliklerin Osmanlı’da da olmasını
istedi.
Bütün halkların
kardeşliğine inandı: “Hepsi Tanrı’nın evladı değil mi”
diyordu. Ezilen halkların ortak düşmanı tiranlar idi.
Kurulacak yeni
rejim kuşkusuz cumhuriyet olacaktı.
1797 yılında yeni
ülkenin/rejimin anayasasını da hazırlayıp bastırdı.
“Rigas
Anayasası” 27 Haziran 1793 tarihli
Fransız anayasasının benzeriydi.
Rigas’ın
anayasası iki bölümden oluşuyordu.
Birinci bölüm 35
maddelik “İnsan Hakları”.
İkinci bölüm ise
124 maddelik “Anayasa İlkeleri”ydi.
Anayasanın dili
Yunancaydı.
Devletin resmi
dili de Yunanca idi.
Rigas,
bu dilin kolay öğrenilebildiği için seçildiğini belirtiyordu!
“Tüm yasalar ve emirler Helenlerin basit dilinde
verilirler; çünkü bu dil en kolay anlaşılan ve tüm devlet
içinde yaşayan ulusların en kolay öğreneceği dildir!”
Halkın
ayaklanması
en
kutsal haktır
Yazdığım gibi
Rigas, anayasasında Fransızlardan etkilenmişti. Benzer
cümleleri kullanmasa da amaç aynıydı:
“Egemen halk, din
ve dil gözetmeden, Türk, Helen, Bulgar, Arnavut, Ulah, Ermeni
ve başka soylar dahil bu ülkenin bütün sakinleridir.”
“Bir tek ferdin
ezildiği yerde toplumun bütünü ezilmektedir.”
“Toplum mutsuz
yurttaşlarına geçim araçları sağlar.”
“Meclis
toplantıları halka açıktır.”
Uzatmayayım...
İnsan Hakları
bölümünde şunlar yazılıydı:
“Yasalar tüm
halkın rızasıyla olmadır.”
“Memuriyet ancak
yeteneğe göre verilmelidir; soylu oldukları için değil.”
“Kimse yasalara
aykırı olarak tutuklanamaz.”
“Dinler
engellenmemelidir.”
“Kölelik
yasaktır.”
“Emirleri ancak
halk verir tek kişi değil.”
“Tüm yurttaşlar
kanun yapma, seçme, seçilme hakkına sahiptir.”
“Yönetim, halkın
şikâyetlerini dinlemediği ve sorunu halletmediği durumda
halkın ayaklanması en kutsal haktır.”
Rigas
devrimciydi.
Tarihte çok
devrimcinin başına gelen onun da başına geldi. Avusturya
polisi tutukladı. Osmanlı uyruğunda olduğu için Belgrad’da
Osmanlı yönetimine teslim edildi.
Rigas
ve yedi arkadaşı burada İstanbul’dan gelen
fermanla boğularak öldürüldü. Cesetleri Tuna Nehri’ne atıldı.
Osmanlı’ya ilk
anayasayı hazırlayarak, padişah istibdadına karşı çıkan bir
devrimcinin sonu daha böylesine acıklı bitti...
TÜRKÜLERE KONU OLDU
TÜRKİYE tarihinde anayasa
tartışmaları 1960’lı yıllarda başladı. Ondan önce pek anayasa
tartışması yaşanmamıştı.
“Anayasayı
değiştirmek” sözü daha çok sol
hareketlere karşı bir kılıç görevi üstlendi. Zamanla devlet
katında anayasa kutsallaştırıldı. Bunun sonucu bazı devrimci
gençler bile idam edildi.
Bu nedenle solun şarkılarında-türkülerinde
anayasa hep yoksul halkı ezmenin aracı olarak görüldü. İşte
size, halkın şivesiyle yazılmış iki örnek şarkı-türkü...
ANAYASO
Gara dağlar gar altında galanda,
Ben gülmezem,
Dil bilmezem,
Şavata’dan
Hakkâri’ye yol bilmezem,
Gurban olam,
çaresi ne hoy babov...
Bebek yaniir,
bebek hasda, bebek ataş içinde,
Ben fakiro,
Ben hakiro,
Dogdor, ilaç,
çarşi, bazar tam takiro,
Gurban olam, bu ne
işdir, hoy babo...
Çocuğ ağliir,
çocuğ öliir, geçüt vermiy Zap suyi,
Parasizo,
Çeresizo,
Ben halsizo, ben
dilsizo, şeher uzak yolsizo,
Bu ne haldir, bu
ne işdir hoy babov...
Gara dağda, gar
altında ufağ ufağ mezerler,
Yeddi ceset hetim
hetim Zap suyinde yüzerler,
Hökümata
arzeylesem azarlar,
Ben ketumo,
Ben hetimo,
Ben ne biçim
vatandaşım hoy babov..
Şavata’dan
Angara’ya ses gitmiir,
Biz gitmeğe
guvvatımız hiç yetmiir,
Malımız yoh,
Yolumuz yoh,
Angara’ya ses
verecek dilimiz yoh,
Ganadımız, golumuz
yoh,
Bu ne biçim
memlekettir hoy babov...
Yerin, yurdun
adresin bilmirem,
Angara’da Anayaso,
Ellerinden öpiy
Hasso,
Yap bize de bir
iltimasso,
Bu işin mumkini
yoh mi hoy babov...
Şemsi Belli
ZENGİNE ANAYASO İŞÇİYE BABAYASO
Bu ne biçim
memlekettir gardaşım,
Biz isterik
anayaso,
Onlar verir
babayaso,
Anası bize bakmiy,
Biz isterik gardaş
ablayaso.
Dağlar başı duman
hep babo, hey babo,
Köylü halin yaman
hep babo, hey babo,
Demirel sana
kurban, kurban, kurban,
Demirel sana
heyran, heyran, heyran,
Zengine anayaso,
işçiye babayaso.
Patrona anayaso
işçiye babayaso.
Vekil koltuk
davası hep babo hey gardaş,
Ağasının sevdası
hey babo hep babo,
İşçi köylü davası
hey babo hep gardaş,
Zengine anayaso,
işçiye babayaso.
Patrona anayaso
işçiye babayaso.
Kuru soğanla
ekmek, hep babo hep babo,
Boşa gitti hep
emek, hey babo, hey babo,
Bu mu yaşamak
demek hep babo, hey gardaş,
Zengine anayaso,
işçiye babayaso.
Patrona anayaso,
işçiye babayaso.
Çoluk çocuk aç
yatiğ
hey babo hey babo,
Ağa tasmayı takiy
hey babo hey gardaş,
Köylü yollara
bakiy
hey babo hey babo,
Ağaya anayaso,
köylüye babayaso.
Zengine anayaso,
işçiye babayaso.
Ali Avaz |