Kafkas
Dernekleri Federasyonun Çok değerli Başkanı,
Değerli Dernek Başkanları ,
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Yurt dışından gelen değerli konuklar,
Çok değerli Çerkes kardeşlerim,
Hepinizi içten saygılarla, sevgilerle selamlıyorum.
Sayın Genel
Başkan'ımız Deniz Baykal nazik davetinize maalesef bu yıl
icabet edemiyor. Onun Kafkas toplumuyla ilgili sıcak duygu ve
düşüncelerini biliyorsunuz. Onları sizlerle daha önceki
toplantılarınızda paylaşmıştı. Çok arzu etmesine rağmen başka
bir programı nedeniyle bugünkü toplantınıza maalesef
katılamıyor ama Kafkas toplumuna en içten sevgilerini,
selamlarını sizlere ulaştırmamı benden istedi. Bu görevi
zevkle yerine getiriyorum.
Bu yılki toplantınıza Kafkas toplantılarında sık sık görmeğe
alışmadığımız iktidar partisi temsilcisinin katıldığını da
görmek bize ayrı bir mutluluk veriyor. İktidarıyla,
muhalefetiyle Kafkas toplumunun sorunlarına sahip çıkmak
hepimizin öncelikli görevleri arasında olmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, uzunca zamandan beri sizlerin çeşitli
toplantılarına katılarak Çerkeslerin, Abazaların güzel
geleneklerini, zengin kültürlerini, müziğini, danslarını,
güzel yemeklerini ve en önemlisi ülkemize yaptıkları katkıları
daha yakından tanımak bana büyük mutluluk verdi.
Değerli kardeşlerim,
Geçen ay İzmit’teki derneğinizin bir toplantısına katılmak
için Kocaeli'ne gitmiştim. Oradan arkadaşlarımız beni Kefken’e
götürdüler. Babalı sahillerini ziyaret ettik. 1877 yılının 21
Mayıs günü atalarınızın çıktığı o sahili görmek, çok zor
koşullarda sığındıkları mağaraları incelemek, Atalarınızda
1061 kişinin gömülü bulunduğu mezarlıkları ziyaret etmek beni
çok duygulandırdı.
Geçmişte, o zamanın dünya koşulları içinde Çerkeslerin ne
kadar büyük ıstırap çektiklerini hissetmek için o sahilleri
dolaşmak gerekiyor. 1864 yılından itibaren Ata topraklarını
yabancı istilasından korumak için kahramanca savaş veren 1,5
milyon insan hiçbir kusurları olmadığı halde doğdukları
toprakları terk etmek zorunda bırakılmıştı. Bunların yaklaşık
üçte biri Karadeniz'in hırçın sularında kayboldu veya güç.
Koşullarda sahile çıktıktan sonra hayatını kaybetti.
Sahillerimize çıkıp da hayatta kalabilenleri de büyük
güçlükler, zorluklar bekliyordu. Ama onlar bütün güçlükleri
aşarak önce bu sahillerde tutundular, varlıklarını
sürdürdüler, daha sonra da Anadolu'nun çeşitli bölgelerine
yerleşerek oraları yeni vatanları yaptılar, oralarda
kökleştiler, yerleştiler ve Türk milletinin saygın bir parçası
oldular.
Yerleştikleri yeni ülkelerinde sıkıntılar çekmediler mi?
Zorluklarla karşılaşmadılar mı? Maalesef büyük sıkıntılar
yaşadılar, büyük zorluklar çektiler, hak etmedikleri
muamelelere maruz kaldıkları zamanlar oldu, ama onlar bütün bu
sıkıntıları yüreklerine gömerek bu ülkede iyi insanlar, iyi
vatandaşlarımız oldular.
Milli Mücadele ve cumhuriyetin kuruluşunda Atatürk’e destek
olan Çerkeslerin yaptıkları katkıları unutamayız. Tarihimizde
bazı üzücü olaylar da oldu. Çerkes Ethem olayını bütün Çerkes
kardeşlerimiz hatırlarlar. O olayla ilgili olarak okul
kitaplarında yer alan bazı ifadeler Çerkes toplumunu üzmüştür,
incitmiştir. Ama o dönemde yaşanan sıkıntıları Çerkes
kardeşlerimiz içlerine atma olgunluğunu gösterdiler ve
Cumhuriyetin iyi ve sadık vatandaşları olma hedeflerinden hiç
sapmadılar, tarihte yaşanan bazı olayların esiri olmadılar,
tarihi tarihçilere bırakarak daima ileriye baktılar. Kin ve
nefret duyguları beslemediler. Hiçbir koşulda şiddete
başvurmadılar, haklarını elde etmek için zora başvurma, silaha
başvurma yolunu hiç seçmediler. Onlar barış insanlarıydı.
Silahlı mücadele onların lügatinde yoktu. Barış yoluyla,
düşünce yoluyla, ikna yoluyla, demokrasi yoluyla sorunlarına
çare aradılar.
Bizim dileğimiz, beklentimiz ülkemizde hiç kimsenin silah
yoluyla çözüm arama yoluna gitmemesidir, silah yoluyla devlete
çözümlerini dayatmaya çalışmamasıdır. Medeni ülkelerden
hiçbiri silahla çözüm arayanları hoşgörüyle karşılamıyor. Çare
demokrasi yoludur, barış yoludur, silahla değil, düşünceyle
mücadele etme yoludur.
Çerkes ve Abaza kardeşlerimiz toplumun her kesiminde görev
yaptılar. Siyasette, ekonomide, bilimde, askerlikte, devlet
yönetiminde çok sayıda Çerkes ve Abaza en üst düzeylere kadar
yükseldiler. Bu topluma yön verenler arasında yerlerini
aldılar.
Biz geçmişte yaşanan bazı üzücü olaylarda yer alan insanların
etnik sıfatlarıyla hatırlanmasının doğru bir yol olduğuna
inanmıyoruz. Ülkemizin kurtuluş savaşında önemli rol oynayan
Rauf Orbay da bir Çerkes değil miydi? Niçin ondan bahsederken
Çerkes Rauf denilmiyor? O nedenle arkadaşlarım, ben Milli
Eğitim Bakanına bir önerge vererek okul kitaplarında
Çerkesleri ve diğer etnik toplulukları rencide edebilecek
ifadelerin ve sıfatların silinmesini, yeni kuşakların zihninde
hiçbir olumsuz iz bırakılmamasını önerdim. Sayın Bakan buna
özen gösterdikleri yolunda bir cevap verdi ama uygulama tam
onun söylediği gibi midir? Bilemeyeceğim. Eğer okul
kitaplarında sizlerini üzecek, rencide edecek ifadeler hala
yer alıyorsa lütfen bunu bize bildirin, biz de gerekli
girişimleri yapalım.
Çerkesler, Abazalar, en zor koşullarda bile kültürlerine,
geleneklerine sahip çıktılar. Kimliklerini bir zenginlik
saydılar ve yeni kuşakları da bu geleneklere uygun biçimde
yetiştirdiler. Bu gelenekler arasında büyüklere saygı özel bir
yer tutuyor. Toplumun ileri gelenlerin sözlerine, telkinlerine
uymak bütün Çerkeslerin, Abazaların hayatında
vazgeçemeyecekleri bir kuraldır.
Size bir örnek vereyim. Ülkemizde maalesef düğünler silah
atmak üzücü bir gelenek olmaya devam ediyor. Her yıl bazı
vatandaşlarımız bu yüzden yaralanıyor, hatta hayatlarını
kaybediyorlar. Birkaç yıl önce bir Çerkes düğününde de böyle
bir üzücü olay yaşanmış. Bunun üzerine toplumun önde gelenleri
bir araya gelmişler ve bundan böyle düğünlerde silah
atılmaması kuralını koymuşlar. O gün bugün Çerkes düğünlerinde
böyle üzücü olaylar olmuyor. Keşke toplumumuzun diğer
kesimleri de bu güzel kuralı örnek alsalar.
Diğer önemli bir gelenek de ayıp duygusudur. Yasaktan daha
önemlisi ayıp kavramıdır. Çerkesler, Abazalar, olumsuz bir
davranışı yasak olduğu için değil, ayıp olduğu için yapmaktan
çekinirler.
Çerkes toplumunda dürüstlük, doğruluk, başkalarının malına göz
koymama da önemli gelenekler arasındadır. Çerkes köylerinde
insanların evden ayrılırken kapılarını kilitlemediği söylenir.
Çerkesler dostluklarına bağlı insanlardır. İyi günde, kötü
günde dostlarının yanında yer alırlar, onlara destek verirler.
Bu dostluğu yaşayan bir arkadaşınız olarak kendilerine şükran
borçlu olduğumu bu vesileyle ifade etmeliyim.
Çerkesler, çağdaş dünya görüşünü en çok benimseyen topluluklar
arasında yer alırlar. O toplumda kadın erkek eşitliğine özen
gösterilir. Kaç göç yoktur. Töre cinayetlerine rastlanmaz
Kadının toplumda çok saygın yeri vardır. Kadınların çağdaş bir
ülkenin insanları gibi yaşamaları Çerkes toplumunun
özellikleri arasındadır. Bütün bu özellikleriyle Çerkesler,
Abazalar örnek alınacak topluluklardır.
Çerkeslerin günlük hayatlarında, yaşam biçimlerinde bu güzel
gelenekleri hep görürsünüz, hissedersiniz.
Özetle onlar hem geleneklerini, kendilerine özgün kültürlerini
haklı bir kıskançlıkla korurlar, bunu bir zenginlik sayarlar
hem de Türk milletinin bir parçası olduklarını içlerinde
hissederler. Bizi mutlu eden de bu iki özelliği milyonlarca
Kafkas kökenli vatandaşımızın birlikte yaşatabilmeleridir.
Kafkasya’dan gelip bu ülkeyi ikinci vatanları yapanlar
Atalarının doğdukları topraklarla da bağlarını, ilişkilerini
kesmemişlerdir. Orada yaşananlarla yakından ilgilenirler,
oradaki insanların da güvenlik içinde, huzur içinde, özgürlük
içinde yaşamalarını isterler. Onların mutluluklarını ve
kederlerini paylaşırlar.
Maalesef dünyanın koşulları Kafkasya’yı barış ve huzurun
egemen olduğu bir bölge haline getirmedi. Çok sıkıntılar,
ıstıraplar yaşandı, hala da yaşanıyor. Bu sıkıntıların
aşılmasında önemli bir bölge ülkesi olan Türkiye’ye de büyük
görevler düşüyor. Biz bugün Kafkasya’da yaşanan sorunları
insan hakları boyutuyla değerlendirirsek hiç kimseye
söylenecek söz kalmaz. Çünkü bugün gerek Rusya gerek bütün
Kafkas ülkeleri Avrupa Konseyi’nin üyesidirler. Avrupa
Konseyinin en önemli özelliği insan haklarının en yüksek değer
olarak tanınmasıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
kurallarına uymak bütün üye ülkelerin görevleridir. Bu
kurallara uymayanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
cezalandırılırlar.
Biz Kafkasya’daki sorunları, sıkıntıları insan hakları
boyutuyla değerlendirip dünyanın gündemine taşıyabilirsek
orada yaşayan bütün insanlara büyük hizmet etmiş oluruz.
Değerli bir diplomatımızın bir süre önce Abhazya’yı ziyaret
etmesi önemli bir adımdır. Ama daha da önemlisi sonuç
almaktır. Bunun için bölgedeki ilgili bütün devletlerle
Türkiye’nin yoğun temaslar yapması, sonuç alıcı girişimlerde
bulunması gerekiyor. Maalesef bu girişimlerden şimdiye kadar
beklediğimiz sonuçları alabildiğimizi söyleyemeyiz. Örneğin
değerli milletvekili arkadaşlarım Atilla Kart ve Hikmet
Erenkaya ile birlikte sarfettiğimiz bütün çabalara rağmen hala
İstanbul veya Trabzon ile Sohum arasında uçak seferleri
başlatamadık. Trabzonla Sohum arasında gemi seferleri
başlatamadık. Efendim sadece bütün dünyanın tanıdığı devletler
arasında uçak seferi olabilir diyenler çıkıyor. Bu doğru
değil, geçerli bir mazeret sayılamaz. Bugün Tayvan’ı hemen
hemen hiçbir ülke tanımıyor ama isteyen her ülke uçak seferi
yapabiliyor.
Kosova bağımsızlığını ilan etmeden önce Priştine’ye Türk Hava
Yolları dahil, birçok şirket uçabiliyordu. Niçin Abhazya’ya
uçulamıyor? Bu sorunun süratle halledilmesi gerekiyor.
Verdiğimiz soru önergelerine aldığımız cevaplarda ekonomik
mazeretler ileri sürülüyor. Bunu geçerli saymıyoruz. Devlet
yüksek insani ihtiyaçları göz önüne alarak bazen zarara
katlanmayı da kabul edebilmelidir. Gemi seferleri için de
durum böyledir. Maalesef Abhazya’ya yük götüren bir çok Türk
gemisine Gürcü makamları tarafından açık denizde el konulmuş
ve bu gemilerin kaptan ve mürettebatı tutuklanmıştır. Her
defasında bu vatandaşlarımızın serbest bırakılması uzun ve
zahmetli girişimleri gerektirmiştir. Bu konuların kalıcı ve
kapsamlı çözümlere kavuşturulması gerekir.
Bir de öyle sorunlar var ki, bunları Türkiye tek başına
çözebilir.. Örneğin bazı etnik grupların dillerinden radyo ve
televizyon yayınları yapılıp da Çerkeslerin aynı doğrultudaki
taleplerinin geri çevrilmesi bizce yanlış olmuştur. Bunun
süratle düzeltilmesi gerekir.
Çifte vatandaşlık sorunu var. Dünyada bazı devletler
vatandaşlık konusunda kan esasına uyarlar. Çifte vatandaşlığa
izin vermezler ama Türk mevzuatında çifte vatandaşlık vardır,
yasaldır, meşrudur. O zaman biz de Kafkas kökenli
vatandaşlarımızdan isteyenlere bu hakkı tanımalıyız.
Diplomaların denkliği de çözüm bekleyen sorunlar arasındadır.
Bütün bu sorunlar Türkiye’nin çözebileceği sorunlardır. Yeter
ki, biraz ilgi
gösterilsin ve çare aransın. Şimdi demokratikleşmeden
bahsedilen bir zamanda Kafkas kökenlilerin sorunlarına eğilmek
için ne beklenmektedir?
Değerli arkadaşlarım, bu sorunların hepsinin çözümü vardır.
Biz CHP olarak bu konuda ,üzerimize düşen bütün görevleri
yerine getirmeye çalışıyoruz. Kafkas kökenli vatandaşlarımızın
sorunlarını çözmek bütün iktidarlar için önemli bir görevdir.
Biz Hükümeti bu şerefli görevi yerine getirmeye davet
ediyoruz. Olumlu yönde atacakları adımlara da destek
vereceğimize söz veriyoruz.
Değerli kardeşlerim,
Düşüncelerimi sizlerle paylaşma fırsatını bana verdiğiniz için
Sayın Başkan başta olmak üzere bütün Federasyon yöneticilerine
içtenlikle teşekkür ediyorum, hepinize sağlık, esenlik ve
başarılar diliyorum. |