|
|
................... |
|
................... |
RUS TEHLİKESİNE KARŞI
OSMANLI-ÇERKES İLİŞKİLERİNİN BAŞLAMASI |
Aydın O. Erkan
Tarih Boyunca Kafkasya Sayfa:34
-36 İstanbul,1999 Çiviyazıları |
|
|
................... |
|
|
Tarihin ilk çağlarından beri
hiçbir devletin yönetimini kabul etmemiş, bağımsız ve özgür
yaşamış, fakat her zaman çağın silahlarını başarıyla
kullanmayı beceren Kafkasyalıları boyunduruk altına almak güç,
hatta hemen hemen imkansızdı. Fakat artan Rus tehlikesi
karşısında ileriyi gören Osmanlı devlet adamı Canikli Hacı Ali
Paşa, bizzat Kafkasya'ya gidip cengaver Çerkesleri yerinde
görmek, onlarla anlaşmak, onları kazanmak ve halifeye bağlılık
yemini ettirmek amacını taşıyordu.Böylece 1778 yılının o yaz sabahı
Osmanlı Donanması Çerkesya'nın Soğucak limanına demir attı.
Ziyaretin bahanesi su ikmali yapmak ve birkaç gün Kırım
yolunda mola vermekti. Asıl amaç ise, Çerkesler konusunda bir
şeyler öğrenmek, kimsenin fethedemediği, hiçbir yabancının
giremediği bu masal ülkesi hakkında bilgi toplamaktı.
Serdar-ı Ekrem unvanını taşıyan Osmanlı komutanı Canikli Hacı
Ali Paşa karaya çıkıp ordugah kurdu. Bunu duyan Çerkeslerin,
Cevdet Paşa Tarihi'nde Copsun boyu diye kaydettiği
kabilelerden Narco Mehmet, Hojon, Harpako ve Hapako adlı
beyleriyle kalabalık bir atlı grubu Türkleri görmeye ve hoş
geldin demeye geldiler. Çerkes prensleri Serdarın otağında
ağırlanırken, Çerkes süvarileri de atlarından inmeden
ordugahın çevresinde Türkleri seyrediyor, kendilerine tuhaf
gelen taraflarını birbirlerine gösteriyor ve gülüşüyorlardı.
Türklerin ve Çerkeslerin bu ilk karşılaşması oldukça sakin
geçti. Fakat sabahleyin askerler uyandığında, birçok çadırın
ve askerin yok olduğunu gördüler. Büyük bir telaş başladı.
Komutanlar, ordunun bir kısmının çadırları, silahları ve
ağırlıklarıyla yok olduğunu görünce korkuya kapıldılar. Daha
sonra anlaşıldı ki, Çerkesler geceleyin müthiş bir ustalık ve
sessizlikle çadırların iplerini keserek askerin başına
geçirmiş ve çıt çıkarmadan asker dahil her şeyi alıp
götürmüşlerdi.
Osmanlı ordusunda "benim diyen yiğitler, yola sığmayan
bahadırlar Çerkesler tarafından bir öküz fiyatına satıldılar"
der, Cevdet Paşa Tarihi. Hatta şanlı Osmanlı Donanma-i
Hümayunu Kaptanı Deryası Gazi Hasan Paşa'nın maiyetinden
birçok subay ve hizmetli de bu karışıklıkta kaçırılmış ve
sonuçta Kafkasya'da kalmışlardı. Bu olaydan sonra Osmanlı
ordusu Soğucak'ta daha fazla durmadı, ordugahını toplayıp
derhal Karadeniz'e açıldı.
Bu olaydan bir iki yıl kadar sonra Kırım'ı da kaybeden Osmanlı
Devleti yine Çerkesler’le ilişki kurmak için yollar aradı.
Deneyimli eski vezirlerden Abdi Paşa, Çerkesya'ya bu kez çok
iyi tanıdığı Ferruh Ali Paşa'nın gönderilmesini önerdi. Ferruh
Ali Paşa son derece zeki ve akıllı, anlayışlı ve olgun bir
kişiydi. Soğucak'a gelince ilk olarak Şapsığ beylerinden Pşı
Haj Hasan'ın kızıyla evlendi. Bu evlilik töreninde geçen bir
olay çok dikkate değer olup, Çerkes karakterini belli eden
güzel bir örnektir. Padişah ve halifenin temsilcisi Ferruh Ali
Paşa, damat olacağı Çerkes beyinin evine bir kervan dolusu
hediye gönderir. Şapsığ pşısı bu hediyelerin hepsini
çevresindeki halkına dağıtır, fakat bir zavallı fakir
unutulur. Bunun üzerine Pşı Hasan derhal başındaki çok değerli
kalpağını çıkartarak fakir adamın başına, onun eski ve kirli
serpuşunu da kendi başına koyar, Osmanlılar bu alçakgönüllülük
ve cömertlik karşısında şaşırıp kalırlar. Çerkes beylerinin
kendilerinden önce kabile adamlarını düşünmeleri ve böyle
alçakgönüllü olmaları yüzündendir ki Çerkes halkı beylerine
son derece bağlı ve saygılıdırlar.
Yine Haşim Efendi'nin yazdıklarına göre, Çerkes hanımları saç
bakımı için özel hizmetçiler, yani bir tür kuaför
kullanırlarmış. Haşim Efendi diyor ki; "Biz gerçi bu insanlara
dağlı diyoruz ama İstanbul'un konaklarında oturan nazenin
hanımlar bunları görse taklit etmeye özenirler."
1785 yılında Ferruh Ali Paşa'nın Çerkes prensesi hanımından
bir kızı oldu. Muhteşem törenler yapıldı. Fakat zavallı kızın
ömrü azmış, kısa zaman sonra öldü. Saygıdeğer Osmanlı paşası
hastaydı ve öleceğini anlamıştı; kendi türbesini yaptırdı.
Kısa zaman sonra da öldü. Paşa’nın çok az yekun tutan menkul
malı, öz vatanı Gürcistan’dan gelen Derviş Mustafa Paşa’ya
teslim edildi.
Rus Tehlikesine Karşı Osmanlı-Çerkes İlişkilerinin Başlaması
Tarihin ilk çağlarından beri hiçbir devletin yönetimini kabul
etmemiş, bağımsız ve özgür yaşamış, fakat her zaman çağın
silahlarını başarıyla kullanmayı beceren Kafkasyalıları
boyunduruk altına almak güç, hatta hemen hemen imkansızdı.
Fakat artan Rus tehlikesi karşısında ileriyi gören Osmanlı
devlet adamı Canikli Hacı Ali Paşa, bizzat Kafkasya'ya gidip
cengaver Çerkesleri yerinde görmek, onlarla anlaşmak, onları
kazanmak ve halifeye bağlılık yemini ettirmek amacını
taşıyordu.
Böylece 1778 yılının o yaz sabahı Osmanlı Donanması
Çerkesya'nın Soğucak limanına demir attı. Ziyaretin bahanesi
su ikmali yapmak ve birkaç gün Kırım yolunda mola vermekti.
Asıl amaç ise, Çerkesler konusunda bir şeyler öğrenmek,
kimsenin fethedemediği, hiçbir yabancının giremediği bu masal
ülkesi hakkında bilgi toplamaktı. Serdar-ı Ekrem unvanını
taşıyan Osmanlı komutanı Canikli Hacı Ali Paşa karaya çıkıp
ordugah kurdu. Bunu duyan Çerkeslerin, Cevdet Paşa Tarihi'nde
Copsun boyu diye kaydettiği kabilelerden Narco Mehmet, Hojon,
Harpako ve Hapako adlı beyleriyle kalabalık bir atlı grubu
Türkleri görmeye ve hoş geldin demeye geldiler. Çerkes
prensleri Serdarın otağında ağırlanırken, Çerkes süvarileri de
atlarından inmeden ordugahın çevresinde Türkleri seyrediyor,
kendilerine tuhaf gelen taraflarını birbirlerine gösteriyor ve
gülüşüyorlardı.
Türklerin ve Çerkeslerin bu ilk karşılaşması oldukça sakin
geçti. Fakat sabahleyin askerler uyandığında, birçok çadırın
ve askerin yok olduğunu gördüler. Büyük bir telaş başladı.
Komutanlar, ordunun bir kısmının çadırları, silahları ve
ağırlıklarıyla yok olduğunu görünce korkuya kapıldılar. Daha
sonra anlaşıldı ki, Çerkesler geceleyin müthiş bir ustalık ve
sessizlikle çadırların iplerini keserek askerin başına
geçirmiş ve çıt çıkarmadan asker dahil her şeyi alıp
götürmüşlerdi.
Osmanlı ordusunda "benim diyen yiğitler, yola sığmayan
bahadırlar Çerkesler tarafından bir öküz fiyatına satıldılar"
der, Cevdet Paşa Tarihi. Hatta şanlı Osmanlı Donanma-i
Hümayunu Kaptanı Deryası Gazi Hasan Paşa'nın maiyetinden
birçok subay ve hizmetli de bu karışıklıkta kaçırılmış ve
sonuçta Kafkasya'da kalmışlardı. Bu olaydan sonra Osmanlı
ordusu Soğucak'ta daha fazla durmadı, ordugahını toplayıp
derhal Karadeniz'e açıldı.
Bu olaydan bir iki yıl kadar sonra Kırım'ı da kaybeden Osmanlı
Devleti yine Çerkesler’le ilişki kurmak için yollar aradı.
Deneyimli eski vezirlerden Abdi Paşa, Çerkesya'ya bu kez çok
iyi tanıdığı Ferruh Ali Paşa'nın gönderilmesini önerdi. Ferruh
Ali Paşa son derece zeki ve akıllı, anlayışlı ve olgun bir
kişiydi. Soğucak'a gelince ilk olarak Şapsığ beylerinden Pşı
Haj Hasan'ın kızıyla evlendi. Bu evlilik töreninde geçen bir
olay çok dikkate değer olup, Çerkes karakterini belli eden
güzel bir örnektir. Padişah ve halifenin temsilcisi Ferruh Ali
Paşa, damat olacağı Çerkes beyinin evine bir kervan dolusu
hediye gönderir. Şapsığ pşısı bu hediyelerin hepsini
çevresindeki halkına dağıtır, fakat bir zavallı fakir
unutulur. Bunun üzerine Pşı Hasan derhal başındaki çok değerli
kalpağını çıkartarak fakir adamın başına, onun eski ve kirli
serpuşunu da kendi başına koyar, Osmanlılar bu alçakgönüllülük
ve cömertlik karşısında şaşırıp kalırlar. Çerkes beylerinin
kendilerinden önce kabile adamlarını düşünmeleri ve böyle
alçakgönüllü olmaları yüzündendir ki Çerkes halkı beylerine
son derece bağlı ve saygılıdırlar.
Yine Haşim Efendi'nin yazdıklarına göre, Çerkes hanımları saç
bakımı için özel hizmetçiler, yani bir tür kuaför
kullanırlarmış. Haşim Efendi diyor ki; "Biz gerçi bu insanlara
dağlı diyoruz ama İstanbul'un konaklarında oturan nazenin
hanımlar bunları görse taklit etmeye özenirler."
1785 yılında Ferruh Ali Paşa'nın Çerkes prensesi hanımından
bir kızı oldu. Muhteşem törenler yapıldı. Fakat zavallı kızın
ömrü azmış, kısa zaman sonra öldü. Saygıdeğer Osmanlı paşası
hastaydı ve öleceğini anlamıştı; kendi türbesini yaptırdı.
Kısa zaman sonra da öldü. Paşa’nın çok az yekun tutan menkul
malı, öz vatanı Gürcistan’dan gelen Derviş Mustafa Paşa’ya
teslim edildi.
Kafkas Göçleriyle İlgili Osman Resmi Belgeleri
Osmanlı imparatorluğu, pek güçlü olasılıkla, kendisinde
verecek pek az şey bulunduğu halde, sığıntılar için elinden
geleni yapmağa çırpınırcasına çabaladı. Osmanlı arşivleri,
gelen göçmenlerin kalkındırılmasına katkıda bulunmak için
hükümetçe alınmış kararlara göndermede bulunan tasnif edilmiş
kutularla doludur [çeşitli devlet yazışmalarında, bu gibi
kararlara gönderme yapılarak onların gereğine göre işlemler
yürütülmüştür ve o yazılar şimdi tasnif edilerek arşivlerde
araştırmacının incelemesine hazır tutulmaktadır]. Devletin,
[meşrutiyetin ilan edilmesiyle Meclis-i Meb'usanın açılması
öncesinde, Tanzimat döneminde Meclis-i Vala vb. adlarla
oluşturulmuş bulunan ve atanmış kişilerin görev yaptığı]
Meclis'leri, sığıntılara yardım konusunda yapılmış tartışma ve
oturumlara pek çok zaman ayırmışlardı [ve bu tartışmalar,
tutanaklara geçirilmiştir].
Aşağıdakiler, bu gibi belgelerin örneklerinden birkaçıdır:
Sığıntıların genel durumu hakkında: Cevdet-i Dahiliye,
Yıl 1280 No. 2157. (Bundan sonrakilerin hepsi İrade'ler
derlemesi içindendir ve hangi meclis ile bağlantılı olduğu,
yılı ve tasnif numarası gösterilmiştir) Meclis-i Mahsus, yıl
1280 No. 1220 ve 1279, yıl 128Ü No. 837. Dahiliye, yıl 1281
No. 36490 ve 37096. Meclis-i Vala, yıl 1281 No. 23041, 23524
ve 23323. [Yine] Meclis-i Vala, yıl 1282 No. 23885, 24004 ve
24269. Meclis-i Mahsus, yıl 1283 No. 25094. Meclis-i Vala, yıl
1284 No. 26193.
Sığıntılara gönderilen ilaçlar, Doktorlar vb. hakkında:
Meclis-i Vala yıl 1281 No. 23171 ve 23392. Meclis-i Mahsus yıl
1283 No. 24898. Dahiliye, yıl 1285 No. 40688.
Sığıntılarla ilgilenmek üzere gönderilen zaptiyeler ve
diğer hükümet memurları hakkında: Meclis-i Vala, yıl 1281
No. 23263. [Yine] Meclis-i Vala, yıl 1282, No. 24727. Meclis-i
Mahsus, yıl 1283 No. 25052.
Sığıntılar için yaptırılmış camiler, onlara gönderilen hocalar
vb. hakkında: Meclis-i Vala, yıl 1281 No. 23217, 23518, 23617.
[Yine] Meclis-i Vala, yıl 1282 No. 24322. Meclis-i Mahsus, yıl
1283 No. 24791 ve 24886.
Bunlar, Kafkasyalıların göçmen gelişine karşı Osmanlıların
gösterdiği tepki [ve aldığı önlemlere, yaptıklarına] ilişkin
belgelerden seçilmiş sadece birkaç örnektir. Yazık ki, Osmanlı
belgeleri bize Osmanlıların konuya gösterdiği ilgi ve
üstlendikleri giderler dışında pek bir şey anlatmıyorlar. Bu
belgeler, görevlendirilmiş memurların adlarını ve harcanan
para tutarlarını gösteriyor ama sığıntıların durumu hakkında
pek az şey anlatıyorlar.
Osmanlılar, çeşitli illere iskan ettikleri göçmenlerin
sayıları hakkında tam bilgi veren kayıtlar tutmağa özen
göstermişlerdir (göçmen gelenlerin sayımdan geçirilmesine
ilişkin olarak hükümetin yaptığı düzenlemelere ilişkin,
Meclis-i Vala yıl 1281 No. 23167'deki İrade’yi inceleyiniz);
bu kayıtlardan birçoğu Osmanlı arşivlerinde incelenebilecek
durumdadır.Ne var ki, Çerkes sığıntılar hakkında [sırf sayısal
bilgi değil her birinin kimliği hakkında bilgi veren]
özetlenmiş sicil niteliğinde herhangi bir belge şimdiye dek
bulunmuş ve (Osmanlı arşivlerinin içeriğini gösteren
listelerde] tasnife sokulmuş değildir. Böyle siciller
bulunacak olsa bile böyleleri olsa olsa çeşitli Osmanlı
illerine ulaşmayı başarabilenler hakkında bilgi veriyor
olacaktır; onlarla birlikle yola çıkmış pek kalabalık sayıdaki
diğerleri [yollarda ölüp gidenler] hakkında değil. |
|
|
|
|
|
|
|
|