|
|
................... |
|
................... |
ÇERKESLER ve KAYNARCA
ANTLAŞMASI |
GHUNEKHO K.Özbay |
|
|
................... |
|
|
Çerkeslerin Osmanlı'yla ilişkileri
genelde Kırım üzerinden olmuştur. Çünkü, Kırım'ı ve halkını
iyi tanıyor, ticari ilişkilerini de bu kanaldan
yürütmekteydiler. Kırım'ın Osmanlı'yla ilişkisi sonunda bölge
imparatorluğa bağlı bir bölge durumundaydı. Kırım'la hiç bir sorunu olmayan
Osmanlı bu yolla da Çerkesya'yı kontrolünde tutuyordu ve hiç
bir varlıkta göstermemekteydi.
Osmanlı-Rus ilişkilerinin de kırılma noktası 1774'teki Küçük
Kaynarca Antlaşması olmuştur. Yapılan antlaşmayla Kırım'a
bağımsızlık tanındı. Ayrıca, Ruslarda Ortodoksların hamisi
kabul edildi. Bu durumdan Ruslar faydalanmak için Çerkesya
üzerine baskılarını yoğunlaştırdı. Osmanlı varlığı da son
bulduğundan Rusların işi daha da kolaydı.
Bu arada Kırım hanı Şahin Giray Rusya yanlısı bir politika
izlemeye başladı. Onların bu tutumu dinsel birliktelikleri
olan Kırımlılarla bir rahatsızlık yarattı. Çerkes beylerinde
ZANKHO (Zanoğlu) Mehmet başkanlığında bir heyet İstanbul'a
konuyla ilgili temaslarda bulunmak için geldi. Heyet,
Soğucak'ta bir Çerkes bölgesinin oluşturulmasını ve bu
bölgenin de Anadolu beyliklerden birine bağlanmasını
istiyordu. Bu istekleri kabul görürse dini birliktelikleri
olan Osmanlı bir şekilde Çerkeslere de yardımcı olacaktı.
Heyet, Canikli Ali paşa tarafından kabul edildi ve 1780
yılında bu istekleri yerine getirildi. Rusların buraları ele
geçirmesi Osmanlı'nın Karadeniz donanmasının yok olması ve
Kırım'ında saf değiştirmesi Osmanlı'daki ulusların bağımsızlık
talebinde bulunmaları anlamına gelmekteydi.
Çerkeslerin istekleri anılan nedenle kabul görmüştü.
Çerkesya'da oluşacak bölgede Kırım'ın yerine savaşacak olan
Çerkeslerdi. Osmanlı 200 yüz yıl sonra Canikli Ali paşayla
ordusunu Çerkesya'ya gönderdi. Bundan rahatsız olan Rusya'da
1883'te Kırım'ı işgal etti.
Ruslar, Adige ve Abhazlara karşı baskılarını arttırırken,
Osmanlı'da Rus emperyalizmine karşı Kafkaslarda aynı eylemi
dini bir misyoner edasıyla uyguladı.
Çerkesler, inandıkları Osmanlı'nın oyununa kendi ayaklarıyla
düşmüştü.
Osmanlı, bölgedeki iş birlikçileriyle din adı altında Rusların
tarihi bir düşman olduğunu Çerkeslere lanse etti ve kabulde
gördü. Bu iki gücün piyonu olan bizler 1878 Berlin
Antlaşması'na kadar hizmete devam ettik. Berlin Antlaşması'yla
da Çerkesya Rusların eline geçti.
Çerkesler için 1878-1920 yılları karanlık bir dönemdir.
Osmanlı ve Rusya'dan bakılınca, birçok çalışmaların yapıldığı
görülebilir. Ancak, bölgenin iyileştirilmesiyle ilgili hiç bir
olguda yoktur. Sürgün Çerkeslerde kendilerine gösterilen
yerlerde yer edinme, kalanlarda var olma derdindeydiler.
Evet, olaylara baktığımızda, günümüzde de aynı sorunlar devam
etmektedir. Anavatandakiler, yine kendilerini ve topraklarını
korumanın savaşını doğru veya yanlışıyla verirlerken,
Türkiye'deki sürgün çocukları da ''tanınmayan kimlikleri''
üzerinden açılımlımın sevdasındadır. |
|
|
|
|
|
|
|
|