1988 yılı, büyük Abhaz sürgününün
110. yıl dönümü idi. 23 Eylül 1988 günü sürgünde katledilen ve
vatanlarını terketmek zorunda kalan yüz binlerce kardeşimiz
için Abhazya'da bir anma günü düzenlendi. Kasım 1988'de Türkiye'yi ziyaret
eden ve İstanbul Bağlarbaşı Kafkas Kültür Derneği'nde de bir
gece ağırlanan dört Abhaz yazarı (Lamiya Kunf-Alixa Gogua-Platon
Babiya-Tarıbpha Neli), Abhaz sürgününün 110. yıl dönümüne ait
anma gününün fotoğraflarını bize getirdiler. Fotoğraflarda
gördük ki 110 yıl önceki acılar, katledilenlerin, açlıktan
ölenlerin anısı hala insanlarımızın kalbinde yaşamaktadır.
Fotoğraflardan anlaşılan ve yazarların söylediklerine göre
anma gününe ilk olarak bir toplantı ile başlandı. Toplantıya
yediden yetmişe her yaştan insanın katılması günün anlamını
daha da pekiştiriyordu. Günün anlamını belirten konuşmalar ve
sürgünü anlatan bir açıklama yapıldıktan sonra halk ozanları,
şairler ve kalabalık bir sanatçı grubu şiirleri, şarkıları ve
halk türküleri ile sürgünün getirdiği tarihsel eşitsizliğin
uzun yıllar kalplerden silinmeyeceğini gösteriyorlardı.
Toplantı bittikten sonra
toplantıya katılanlar Karadeniz Sahiline bir yürüyüş yaptılar.
Yürüyüş sırasında en önde giden iki Abhaz gencinin ellerinde
sürgünü çok iyi tanımlayan bir bayrak vardı. Bayrakta Abhazya
haritasının üzerinde Abhazya'yı bölen Osmanlı kılıcı ile Rus
süngüsü çapraz bir şekilde durmakta ve bayrağın en üstünde de
110. yıl yazmaktadır. Bayrağın arkasından yürüyenlerin
ellerinde sürgünde ölenlerin ve vatanlarından sürülenlerin
anısına çiçekler ve üzerlerinde mumlar yanan çelenkler
bulunmaktadır. Yürüyüş Karadeniz Sahilinde biter. Ellerde
taşınan çiçekler ve çelenkler mumları yandığı halde
Karadeniz'e bırakıldı. Deniz kenarındaki bu törenden sonra
anma günü sona erdi. Mumların anlamını Abhazyalı yazarlara
sorduğumuz da ise "sürgünde yaşayan kardeşlerimizin yolu
aydınlık olsun" diyerek cevapladılar. Ayrıca düzenlenen bu
anma gününün her yıl yapılmasına karar verildiğini
belirttiler.
Derneğimizde ağırlanan dört yazar adına söz alan BABİA Platon
konuşmasında "sürgün bir kalp ve iki parçada bugün can
çekişmektedir" dedikten sonra "yaşatmak içinse bunları
birleştirmek gerekir" demiş ve aramızdaki Karadeniz'in
berraklaşmaya başladığını belirtmiştir. Konuşmasını
"sürgündeki Kafkasyalıların anavatana dönmesinde" odaklaştıran
Babia sürgünde yaşayanların ve sürgün sırasında yok
edilenlerin Abhazya'da unutulmadığını ve unutulmayacağını
belirterek sözlerini bitirdi.
Ocak 1989'da Abhazya'dan gelen ve Adapazarı'nda misafir edilen
tiyatro yönetmeni ve aynı zamanda devlet sanatçısı olan MUKBA
Anzor İstanbul Kafkas Kültür Derneği'nde ağırlandığı akşam
konuşmasını şöyle noktalıyordu; "Anayurdumuza dönmezseniz ve
nüfusumuzu birleştirmezsek önce sizler paramparça sürgün
topraklarında, sonra bizler anavatanımız Abhazya'da yok
oluruz".
Görüyoruz ki vatanımızdan ayrılmak zorunda bırakılmamız sadece
biz sürgünde yaşayanlar için bir ulusal sorun yaratmamıştır.
Anavatanımızdan kardeşlerimizi de kendi topraklarımızda
azınlık durumuna düşürmüştür. Bu sorunların çözümü ise
sürgünün getirdiği tarihsel eşitsizliği çözmekle mümkündür.
Basında ve televizyonda, Sovyetler Birliği'nde bir süredir
devam eden etnik gerilimin Nisan ayı başında Gürcistan Birlik
Cumhuriyeti ve ona bağlı Abhazya Cumhuriyeti'ne de sıçradığı
haberleri yer aldı.
Gelen haberlerde olaylar Abhazların bağlı bulundukları
Gürcistan Birlik Cumhuriyeti'nden ayrılma talepleri ile
başladığı, bunun üzerine Gürcülerin, Abhazların Gürcistan'dan
ayrılma taleplerine karşı çıktıkları. Bu isteği protesto amacı
ile gösteriler düzenlendiği. Ancak bu gösterilerin
Gürcistan'ın Sovyetler Birliğinden ayrılma taleplerine
dönüştüğü. Bu gösterilerin bastırılması sırasında çıkan
olaylarda ise 19 kişinin öldüğü bildiriliyordu.
Uzun zamandır var olan bu gerilimin kaynağı nedir? Tarafların
anlaşamadığı konular nelerdir? Bunları cevaplandırmak için
Abhaz ve Gürcü'lerin tarihine kısaca bakmak gerekir.
Abhaz ve Gürcü halkları Kafkasya'nın iki otokton halkıdırlar.
Bu halklar tarih boyunca yan yana yaşamışlardır. Bu komşuluk
bazen dostluk biçimini almış, bazen de birbirlerine savaş
açmışlardır. Bu komşuluğun sonunda Abhaz ve Gürcü halklarının
kültürü birbirlerini etkilemiştir, iki halkta aynı kökten
gelen bir dili konuşmaktadırlar. Abhazların bölgede MÖ. 3000
yıllarından itibaren Krallıklar oluşturdukları bilinmektedir.
Bu krallık bazı dönemlerde oldukça güçlü olabilmiştir. Güçlü
olduğu dönemlerde komşu Gürcü halkı da egemenlikle
Slavlar-Gürcüler Ermeniler, Rumlar yerleştirildi. 1879
sürgününden sonra Abhazya'ya da toplam 35 yabancı köy
oluşturuldu.
Bundan sonra 30 yıl "suçlu halk" olarak Çarlık Rusya'sı
tarafından ezilen ve iç kesimlere yerleştirilen Abhaz Halkı
1918'de de Almanlarca desteklenen Gürcü Menşevik Ordusunun
işgaline uğramıştır. Bu savaşta Abhaz Halkının birçok evladını
almıştır.
Bugünkü Abhazya Özerk Cumhuriyeti 4 Mart 1921'de kurulmuştur.
Daha sonra da bu Gürcistan'a bağlanmıştır.
Abhazya 1864 büyük sürgününde ve 1878'deki kanlı sürgünden
sonra yaklaşık 500 bin insan kaybına uğradı. Böylece
Abhazya'daki Abhaz nüfusu oldukça azalmıştır. Abhazlardan
boşalan yerlere Ruslar, Gürcüler, Ermeniler ve birçok halk
yerleştirildi. Ancak yine de 1917'de Abhazya'da, Abhaz nüfusu
genel nüfusun % 76'sını oluşturmakta idi. Ancak Abhazya
Gürcistan'a bağlandıktan sonra Abhaz nüfus oranı hızla düşme
göstermiştir. Bu da bölgeye yoğun Gürcü yerleşimi olduğunu
göstermektedir. 1925'te Abhaz nüfusu genel nüfusun % 33'üne
düşmüştür. Abhaz nüfusunun genel nüfusa oranla düşüşü devam
etmiş 1926'da % 30.1, 1930'da % 28'e, 1939'da %18, 1959'da %
15.1'e, 1970'te ancak biraz artarak % 16.5'e yükselmiştir.
1979 nüfus sayımlarında Abhazya'daki Gürcü nüfusu genel
nüfusun % 41'ini, Rus nüfusu % 19.1'ini oluşturmakta. Abhazlar
kendi vatanlarında nüfus olarak 3. sıraya düşürülmüşlerdir.
Abhazya'da % 15.4'le Ermeniler Ab-hazlardan azdır.
Yine Abhazya'da 1928 yılında kabul edilen ve 1933 yılında son
şeklini alan Latin harfli Abhaz alfabesi 1938 yılında "bazı
noksanları" yüzünden veya "bahane ile" kaldırılıp yerine Gürcü
harfleri kabul ettirildi. Bu alfabeye "Stalin Alfabesi" dendi
(Bu alfabedeki harf sayısı 39 idi). Yine 1926'dan itibaren
Abhazya'da çift dillilik hakim kılınmaya çalışıldı. Okullarda
eğitim dili 5. sınıftan sonra Gürcüce yapıldı. Bu uygulamalar
sonunda 1939'da 57 bin Abhaz'ın 9 bini Abhazca bilmiyordu.
Bugünkü Abhaz alfabesi Stalin'in ölümünden bir yıl sonra
1954'de kabul edilmiştir (harf sayısı 59'dur). Yine 1956'dan
itibaren Abhazca eğitim dili olarak tekrar kabul edildi. Ancak
teknik personel sıkıntısı nedeniyle bazı okullarda yeniden
öğrenim dili olmuştur.
Bunların dışında 1938 yılından sonra Ab-hazlara özgü
soyadları, yer ve coğrafi adlar değiştirilip Gürcüce yapıldı.
Yine bu dönemde Sohum (Axua)'daki Abhaz Üniversitesinin
kapatılmak istendiği bilinmektedir. Yine bu dönemde birçok
yurtsever Abhaz'ın Stalin kıyımından nasibini aldığı artık
bilinmekte. Ancak bu döneme ilişkin hiçbir resmi kayıt bulmak
mümkün değildir. Bu konuda bildiklerimiz gelen konukların
bildirdikleri, yabancı basın ve anavatanı gezenlerin
izlenimleri. 1975'te Abhazya'yı ziyaret eden BEYGUA Ömer eski
Abhaz mezarlarını görmek istediğinde buna pek yanaşılmamış.
BEYGUA Ömer mezar taşlarının Gürcülerce tahrip edildiğini, bu
yolla Gürcülerin Abhazya'nın Abhazlara ait olduğunu, gösteren
kalıntıların yok edilmek istendiğini söylüyor.
|
Halk ozanı TARBA
Godar, sürgün dönemi ağıtlarıyla halkının yüreğindeki
küllenmiş anı ve acıları canlandırdı. |
1978 yılında Gürcülerin baskılarını protesto
amacı ile birtakım gösterilerin düzenlendiğini o günlerin
basınından takip etmiştik. Şubat ayında Abhazya'dan gelen EUZBPHA Feniye bu olaylarda bir genç kızın Gürcü baskısını protesto
amacı ile kendini yaktığını söylüyordu. Bu olayların ardından
gaspedilen haklar iade edilmeye başlanmıştır ve Gürcüce olan
isimlerin Abhazlarca silindiğini öğrendik. Yine yeni yapılan
devlet konutlarına Gürcülerin yerleştirilmeleri talebi 60 bin
Abhaz'ın katıldığı gösterilerde protesto edildiği
belirtiliyor.
Nisan ayındaki olaylar zorla yaratılan gerilimin sonunda
ortaya çıkmıştır. Nisan ayının ilk haftasında Abhazya Komünist
Partisi genel sekreteri ve Abhazya'yı Milletler Sovyeti'nde
temsil eden 11 temsilci Gürcistan'dan ayrılmak istediklerini
beyan eden bir belgeyi imzaladılar. Ayrıca bu belge, Abhazya
Meclisi'nde de onaylandı. Bu da Abhazların en doğal ve artık
zorunlu hale gelen bir talepleri olarak kabul edilmeli.
Abhazya bu talebi ile Sovyetlerden ayrılmayı talep etmiyor.
Abhazya gücünün kaynağını aldığı Sovyetler Birliği'nden
ayrılmak istemiyor. Abhazya Gürcü baskısından kurtulmak için
bu talepte bulunuyor.
Abhazya'nın bu talebi üzerine milliyetçi Gürcüler Abhazlara
kendilerinden ayrılmamalarını, birlikte Sovyetler Birliğinden
ayrılmaları gerektiğini söylemişlerse de Abhaz Halkı bu talebi
reddetmiştir. Çünkü bu Abhaz halkının sonu olur. Gürcü
milliyetçiler bu biçimde Abhazya'ya tamamen sahip olmak
istiyorlar.
Bundan sonra Gürcistan'daki milliyetçi guruplar Abhazya
sınırına yürümüş Abhazlarda onları sınırda karşılamıştır.
Ancak askeri birlikler bir çatışma çıkmasına müsaade etmeyip
tarafları dağıtmışlardır. Bu sırada çok sayıda silahta ele
geçirilmiştir.
Bundan sonra Gürcüler bu olayları protesto amacı ile
gösteriler düzenlemişlerdir. Ancak bu gösteriler Gürcistan'ın
Sovyetler Birliği ile olan ayrılma talebine dönmüştür.
Olayları yatıştırmak amacı ile bölgeye gelen askeri
birliklerle göstericiler arasında çıkan çatışmada 19 kişi
hayatını kaybetmiştir.
Olaylar üzerine Abhazya Komünist Partisi Ger\el Sekreteri
görevden alınmış, yerine yine bir Abhaz gelmiştir.
Artık olaylar durmuşsa da gerilim sürmektedir
ve
Gürcistan'daki bütün Abhazlar tekrar Abhazya'ya
dönmektedirler. Zaten buna da zorlanmaktadırlar.
Artık yapılması gereken Gürcülerin Abhazya'yı kendilerinin
görme taleplerinden vazgeçmeleridir. Abhazya tüm tarihi ve
doğal güzelliklerini, turizm imkanlarını, tarımsal
zenginliğini tüm Sovyetlere sunmaktan korkmuyor ve buna devam
etmek istiyor. Ancak üzerindeki milliyetçi şoven Gürcü
baskısına son verilmesini istiyor. Bu talebini de
Gürcistan'dan ayrılmak olarak somutluyor. Bu Abhazya'nın en
doğal hakkı. Sürgündeki bütün Abhaz halkı (yaklaşık 400 bin)
Abhazya'nın bu talebini destekliyor. Gerilimin sona ermesini
istiyoruz ve bunun gerçekleşeceğini umuyoruz.
Abhaz halkı yüzyıllardır birlikte yaşadığı Gürcü halkı ile
kardeşliğini korumak istiyor. Ancak bu kardeşliği korumanın,
tamirinin ve devamının zorunlu şartı olarak var olması için
gerekli hakları talep ediyor. Abhaz halkı halkların eşit
haklara sahip dostluğunu istiyor.
KAYNAKLAR:
Kafkas Kaynaklarına Göre İlk Yaratılışlar-İlk
İnsanlık-Kafkas
Gerçekleri (B. Ömer Büyüka)
KİŞİLER:
B. Ömer Büyüka, EUZBPHA Feniye, TENGİZ |