|
|
................... |
|
................... |
BİR ULUS OLMAK, BİR VATANA
SAHİP OLABİLMEK İÇİN BİRLEŞMEK ZORUNDAYIZ |
Sönmez
Baykan
Marje Dergisi,
Ekim 1992 |
|
|
................... |
|
|
Bugünlerde Ankara yeşile dönmeye
başladı. Eskiden Babıalide çalışan gazeteciler Ankara'ya
gelmek zorunda kaldıklarında Ankara'nın en sevdikleri yönünün
İstanbul'a geri dönüşleri olduğunu söylerlerdi.
Şimdilerde ise Ankara'yı biraz daha sever oldu Babıalili
gazeteciler. Gerçekten Ankara biraz daha temiz
biraz daha yeşil mi oldu bilemiyorum ama ben son günlerde
yıllardır oturduğum Başkenti eskisi kadar sevemiyorum.
Ankara'nın kuzey yönünde şirin bir semt vardır, Yeni Mahalle.
Buraya son on beş yıl içerisinde birkaç yüz bin nüfuslu
semtler eklendi, Demetgül, Demetevler , Şentepe, Karşıyaka
gibi. Bu semtler son yıllarda yoğun bir kentleşme sürecini
yaşayan Çerkeslerin de yerleşim alanları içerisinde.
Karşıyaka'nın hemen sonunda bir mezarlık var. Yeşili olmayan,
selvisi olmayan, bir karış boş yeri, çimeni olmayan bir
mezarlık.Son birkaç ay içersinde defalarca oraya gitmek
zorunda kaldım. Bayramda veya ölüm yıldönümünde bir akraba
mezarını ziyaret etmek değildi amacım, yalnız da değildim.
Bu yeşillikten nasibini almamış çorak toprakta, insanların
yitiklerinin bir savaş mezarlığı gibi omuz omuza defnedildiği
uçsuz bucaksız bu mezarlıkta bir avuç insan hep biraraya
geliyor. Acıyla burkulmuş yürekleri, yaşlı gözleri ile bir
avuç insan. Çerkes insanlar.
Bundan 4-5 yıl önceydi. Küçük bir topluluk oluşturmuştuk,
Ankara'da yaşayan Çerkes kökenli insanların çocuklarıyla.
Küçük bir tiyatro, müzik ve halk dansları topluluğu ve yine
küçük bir tiyatro sahnesinde iki akşam üstüste konserler
vermiştik. Muhaceretteki Çerkes tarihinin özgün ilk
yapıtlarından örnekler veren bu konserlerin sonunda çok
değerli bir ağabeyimiz mikrofonu eline aldı. Teşekkür etmek
istiyordu. O çocuklara, emeği geçenlere ve o geceyi
düzenleyenlere.
"Dünyanın bütün çocukları güzeldir. Artık iyi yetişen, iyi
beslenen çocuklar var dünyada, yarınını düşünmeyen gelecek
kaygısı olmayan çocuklar,güzel çocuklar. Ama bugün açlıktan,
yokluktan, cahillikten ölen çocuklar da var dünyada, onlar
daha bir güzel çocuklar. Yine bugün sürgünde yaşayan, kendi
anavatanlarından, dillerinden kültürlerinden uzak yaşayan
çocuklar var dünyada. Onlar daha da bir güzel.
Evet dünyanın bütün çocukları güzeldir. Ama bağışlayın beni,
bizim çocuklarımız sanıyorum daha bir güzel.
Sürgüne inat, her türlü zorluğa ve imkansızlığa rağmen, bu
akşam bu güzel geceyi bize yaşatan çocuklarımız, daha bir
güzel.
Bağışlayın beni. "
Böyle Diyordu Hüseyin Ağabey. Ve arkasından ekliyordu.
"Hiç bir zaman inancımı yitirmemiştim. Hiç bir zaman
karamsarlığa kapılmamıştım. Hiç bir zaman yılmamıştım. Ama bu
akşam daha da bir umutluyum.Dünya durdukça yaşayacak halkımız,
yaşayacak çocuklarımız.
Yaşayacak kültürümüz, kaybolmayacak varlığımız. Ve inanıyorum
ki bir gün Anavatanımızda aynı çocuklarımız bize daha güzel
geceler yaşatacaklar.
Bize bu geceyi yaşatan çocuklarımızı ve emeği geçenleri hiçbir
zaman unutmayacağız."
Biz de seni hiçbir zaman unutmayacağız Hüseyin Ağabey.
10-11 Ekim 1992 tarihinde Ankara Derneğinin Emek semtindeki
dört katlı binası yıllar sonra kalabalık bir topluluğu
ağırladı. 5 Kasım 1977 de kesintiye uğrayan demekler arası
toplantılar ve birleşme çalışmalın bu toplantıyla yeni bir
boyut kazanıyordu.
Ankara'da iki gün süren, 21 derneğin 100'e yakın delege ve
gözlemci ile katıldığı bu toplantıda özellikle Bursa,
Eskişehir, Adapazarı ve Ankara delegeleri olumlu aktif
çalışmaları ile göze çarpıyorlardı. Nihayet delegeler
hazırlanan tüzük taslağı üzerinde çalışmalarını tamamlayarak,
ikinci gün akşam üzeri 21 Kasım tarihinde kurucular kurulunun
toplanmasını ve merkez derneğin resmi müracaatının yapılmasını
kararlaştırıyorlardı. Ayakta ve dakikalar süren alkışlarla
alınan bu karar ile delegeler Türkiye'de yaşayan Çerkeslerin
bir çatı altında birleşmelerinin, tek ve güçlü bir örgüte
yönelmelerinin temeline ilk harcı koyuyorlardı.
Bundan sonra neler olacak. 21 Kasım tarihinde merkez derneğin
kurucuları Ankara'da toplanarak tüzük üzerinde son rötuşları
yapacaklar, bir Genel Başkan ve bir mütevelli heyet
seçecekler. Ve bir süreç başlayacak. Merkezi örgüte katılan
dernekler olağan veya olağanüstü kongrelerini yaparak
kendilerini feshedecekler, bulundukları yerde merkez
derneğinin şubelerini açacaklar. Demek kurmak için merkezi
örgütlenmeyi bekleyen yerleşim birimlerinde ve demek olmayan
ama Çerkeslerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde direkt
şubeler açılacak. En azından durum kağıt üzerinde böyle
gözüküyor.
Ama bu kadar kolay geçilebilir mi bu süreç? Sanmıyorum. Bu
süreç bugüne kadarki kısmı koşulan birleşme maratonunun en zor
en çetin etabı.
Bundan dolayı seçilecek Genel Başkan, oluşturulacak mütevelli
heyete ve birleşmeye katılan demek yöneticilerine tarihi bir
sorumluluk düşüyor.
Öncelikle bu önemli olayı açık ve net politikalarla
derneklerde anlatmak ve tartışmak gerekiyor. Bunun için de
merkezî yönetim ve demek yöneticileri bu olayı iyice
sahiplenebilmeli, dernek üyelerine ve kendi tabanlarına
anlatabilmeliler.
Bu konuda derneklerimizde paneller, açık oturumlar
düzenlenmeli konu en geniş kitlelere
ulaştırılabilmelidir.Gerekirse köy köy, kasaba kasaba, il il
dolaşarak geniş yığınların bu olaya sahip çıkması
sağlanmalıdır.İnanıyorum ki bu süreç böyle bir yoğunlukta
yaşanırsa Çerkeş Halkı bu olaya sahip çıkacaktır.
Günümüz dünyasında demokrasilerde en etkin örgütler sivil
toplum örgütleridir. Etkinlik ise örgütün gücüyle ve
büyüklüğüyle doğru orantılıdır. Gelişen ve değişen dünyamızda
dilimizle, kültürümüzle, vatanımızla yer almak istiyorsak
birleşmek zorundayız.
Muhacerette yokolmak, vatanımızda azınlık durumuna düşerek
kaybolmak, tarih içerisinde "bir varmış bir yokmuş" halkların
arasına karışmak istemiyorsak birleşmek zorundayız.
Anavatanımızda yaşayan kardeşlerimize destek olabilmek,
vatanımızı koruyabilmek için , yaşadığımız ülkelerde ve dünya
kamuoyunda etkili olabilmek için birleşmek zorundayız.
Bir gövde, bir güç olmak istiyorsak, tek ama etkili bir ses
verebilmek istiyorsak birleşmek zorundayız.
Abhazya'ya daha fazla destek olabilmek,vatanımızı
koruyabilmek, yaşadığımız ülkelerin iç ve dış politikalarında,
uluslararası kuruluşların bize yönelik politikalarında daha
fazla etkili olmak istiyorsak birleşmek zorundayız.
Ulusal ve Kültürel kimliğimizi her koşulda yaşadığımız
ülkelerde ve dünya kamuoyunda tescil ettirmek istiyorsak
birleşmek zorundayız.
Anavatanımızı ve Ulusal saygınlığımızı koruyabilmek için
birleşmek zorundayız.
Birleşmek zorundayız.
Bir Ulus olmak, Bir Vatana sahip olabilmek istiyorsak
birleşmek zorundayız.
"Günüdür Gözde çapak Doğrulmanın
kalkmanın
Günüdür Elde kalem Elde kitap
yazmanın
Birleşme günüdür
Kafkashların
Günüdür
Çalışmanın
istemenin
almanın". |
|
|
|
|
|
|
|
|