...................
...................
21.YÜZYILA YENİDEN DOĞMUŞ OLARAK GİRMELİYİZ

ÇETAW İbrahim
Marje Dergisi, Ekim 1992

                         
 
...................
 
Çerkesler tarihleri boyunca gerek anayurtlarında gerek anayurtları dışında bulundukları ülkelerde önemli devletler kurmuş ve dünya uygarlığına azımsanmayacak katkılarda bulunmuşlardır. Tarihte meydana gelen büyük saldırı ve savaşlardan da ulusal varlıklarını kurtarıp geliştirerek 19.yüzyıla kadar gelmişlerdir. Stratejik önemi büyük olan ve dünyanın en zengin topraklarına sahip vatanlarına göz diken kuzeydeki komşularının başlattığı saldırılara karşı ise yüz yıl direndikten sonra mücadeleleri 21 Mayıs 1864 tarihinde noktalanmıştır. Bu çetin mücadelenin sonunda başlarına ulusal felaketlerin en büyüğü gelmiş, sahip oldukları toprakların % 80'ini kaybettikleri gibi nüfuslarının beşte dördü de anayurtlarından sürülmüştür.

Sürgüne karar veren zamanın iki büyük imparatorluğu Çerkeslerin bir daha ulusal varlıklarını devam ettirebilecek şekilde toparlanmamaları için gerekli önlemleri de almak üzere anlaşmışlardır. Bu anlaşmaya uygun olarak anayurtta kalan Çerkeslerin nüfus ve toprak bütünlükleri bozulmuş, sürgüne gönderilenler de gittikleri imparatorluğun topraklarına mümkün olabilecek en dağınık şekilde yerleştirilmişlerdir.

Bugün dünyanın 40 ülkesinde Çerkes olduğu söylenmektedir. Ancak bunların içinde Çerkeslerin kendilerine ait yerleşim birimlerinin olduğu, gelenek ve kültürlerini yaşatabildikleri ülkeleri Çerkes yaşayan ülke kabul etmemiz gerekmektedir. Bu tanıma uyan ülkeler ise Türkiye, Rusya, Gürcistan, Suriye, Ürdün, İsrail, Yugoslavya, Almanya, Hollanda ve ABD'dir.

Bu ülkeler içerisinde en çok Çerkes nüfusunun bulunduğu ülke ise Türkiye'dir. Çünkü anayurttan sürülen insanların büyük çoğunluğu Trabzon, Samsun, Sinop limanlarından Anadolu'ya yerleştirilmişlerdir. Türkiye'de Çerkeslerle ilgili bir nüfus sayımı olmamasına rağmen sayının bir buçuk ile üç milyon arasında olabileceği değerlendirilmektedir. En az sayıyı esas alırsak dahi bu miktar Rusya Çerkeslerinin iki katı olmaktadır. Sâdece İstanbul ilindeki Çerkes nüfusunun Adigey veya Abhazya'daki Çerkes nüfusuna eşit olması muhtemeldir. Türkiye dışındaki sürgün ülkelerindeki Çerkesleri Türkiye Çerkesleri ile kıyaslarsak Suriye Çerkeslerinin Pınarbaşı'ndakiler kadar, Ürdün Çerkeslerinin Samsun'dakiler kadar olduklarını söyleyebiliriz.

Uğranılan bu ulusal felakete rağmen 1917 sosyalist devrimi birçok olumsuzlukları olsa da anayurt Çerkesleri için büyük bin şans olmuştur. Kuzey Kafkasya'da kurulan özerk cumhuriyetlerde kalan ulusun her bir parçası bugüne kadar önemli bir kayba uğramadan ulusal varlığını sürdürebilmiştir. Bunu sürgün ülkeleri Çerkesleri ile kıyasladığımızda daha kolay anlayabiliriz. Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla başlayan süreçte ise yeniden toparlanabilmek için Çerkes Ulusunun eline tarihi bir fırsat geçmiş bulunmaktadır. Bu fırsatı değerlendirmeye çalışan anayurt Çerkesleri yeniden yapılanma alanında önemli kazançlar sağlama yolundadırlar.
Çerkes birliğini temsil eden yeşil zemin üstünde üç oklu on iki yıldızlı bayrak Adigey Cumhuriyeti Parlamentosunca resmi bayrak olarak kabul edilmiş ve Rusya Federasyonu bayrağının yanında dalgalanmaya başlamıştır. Aynı bayrak Kabardey Ulusal Kongresince de benimsenerek Nalçik'in merkezi yerindeki Kongre Binasının gönderine çekilmiştir. Bayrağımızın 128 yıl aradan sonra yeniden semalarımızda dalgalanmaya başlamasının anlamı büyüktür. Bu 21. Yüzyılın başlarında oluşacak Çerkes Devletinin ilk işaretidir. Ulusun tarihinin bilinmeyen yönlerinin araştırılıp ortaya çıkarılması, dilin ve ulusal kültürün geliştirilmesi, tarih ve ulus bilincinin toplumda yaygınlaştırılması için yoğun çabalar vardır. Kabardey Cumhuriyeti'nde Çerkesce'nin devlet dili olması yakın bir gelecekte beklenmektedir. Anayurda yerleşmek isteyen dış ülke Çerkeslerine çok kısa sürede oturum izni verilmektedir.

Tüm Çerkes Ulusunun ortak amacı ise, sürgündeki Çerkesleri büyük çoğunlukla tekrar anayurtlarına toplamak ve 21. Yüzyıla tarihi vatanlarında kendi devletleriyle girebilmektir. Bu amaca ulaşabilmek için en büyük görev de Türkiye Çerkeslerine düşmektedir. Bunun nedeni yukarıda açıklamaya çalıştığım nüfus tablosudur. Anayurt Çerkeslerinin umudu Türkiye Çerkesleridir. Bir an önce anayurtlarına dönerek kendilerine güç katmalarını beklemektedirler.

Ne yazık ki, Türkiye Çerkesleri dünya Çerkesliğinin kendilerinden beklediği görevi yapmaya hazır değildir. Ulusçu aydın kadro tarafından Çerkes ulusal sorunu halk yığınlarına anlatılamamıştır. Kırsal alandaki ve kentlerdeki halkın çoğunluğu yaşamını sürdürebilmek için gerekli olan ekonomik kaynakları sağlamanın mücadelesi içindedir. Ulusal soruna karşı kayıtsız ve duyarsızdır. Halk çoğunluğundan destek görmeyen ulusçu kadro ise güçsüzdür. Güçsüzlüğümüz son Abhazya olayları nedeniyle de su yüzüne çıkmıştır. Üç milyon Çerkes'in yaşadığı ülkede 3 bin kişi ile miting yapılmıştır. Soydaşlarımız kırılırken ve vatanımız çiğnenirken vatandaşı olduğumuz ülke saldırganları desteklemektedir. Türkiye'ye gelen Abhazya Cumhurbaşkanını hiç bir hükümet yetkilisi kabul edip görüşmemiştir. Burada suçlu Türk Hükümeti değil biziz. Çünkü gücümüzü ve etkinliğimizi ortaya koyamıyoruz. Hükümetlerin politikalarını güç dengeleri belirler. Yani gücün ve etkinliğin varsa her zaman ve her yerde kabul görürsün.
O halde ulusçu aydın kadro ivedilikle kendi arasında güçlü bir şekilde örgütlenmelidir. Ulusal sorunu kısa zamanda halk yığınlarına anlatabilmenin imkanlarını aramalıdır. Halk çoğunluğunun desteğini sağlayacak çabalar içerisine girilmelidir.

Çerkes halkının üzerindeki ölü toprağı kaldırılmalı, güçlü ekonomik, politik, kültürel örgütlenmelere gidilmelidir.

27 Ağustos 1992 günü Budapeşte'de Avrupa Çingeneleri Parlamentosu'nun kurulduğu ve Çingenelerin de ulusal haklarını elde etmek için mücadele vermeye başladıkları basında yer almıştır.

Bu haber bizleri bir kez daha düşündürmeli gözlerimizi açmalı,Çerkes ulusu olarak 21.yüzyıla yeniden doğmuş olarak girmeliyiz.