|
|
................... |
|
................... |
İNGİLTERE
DIŞİŞLERİNE
MEKTUP |
E. Hammond
İngiliz Belgelerinde Türkiye ve Kafkasya, Osman Çelik, sayfa
69, Ankara, 1992 |
|
|
................... |
|
|
İngiltere Dış İşleri Bakanlığı
Eylül 12, 1862
Baylar,
Ayın 26'sında Kraliçeye hitaben vermiş olduğunuz ve Rusların
Çerkezistan üzerindeki muamelelerinde şikayetçi olduğunuz
dilekçeniz konusunda, Bay Earl Russell tarafından size
bildirmem istendi ki, Kraliçe'nin Hükümeti dilekçenizde
belirtmiş olduğunuz konulara karışmak istememektedir.
Mütevazi, sadık hizmetkarınız
E. Hammond
Hayden
Hacı Hasan Efendi
Kustaroğlu ismail Efendi
"Rusların Hükmü İdaresi" sözü, sözde İngilizlerin kazanmış
olduğu İngiliz Rus savaşı sonunda yapılan anlaşmaya
refer eder. Earl Russell tarafından ileri sürülen durumun
herhangi bir insanı ikna etmesi mümkün değildir. Bu ülke bir
başka ülkeyle komşularına karşı saldırganlığını durdurmak için
savaştı ve bir daha saldırgan tutum almaması şartıyla barış
imzaladı. Şimdi ise bu garantilerin ihlal edilmesi karşısında
mağlup etmiş ve cezalandırmış olduğu ülkeye müdahale etmeyi
red ediyor.
Çerkes liderleri bu soyu tükenmiş mezarcıbaşının huzurundan
ayrılınca, gürleyerek "Bu daire çok büyük bir yer ama bizim
kılıçlarımız kadar bir değeri yok" demişlerdir.
En çok baskı altında olan Çerkes toprakları, tepesi Anapa,
kenarları Kuban Nehri ile Karadeniz olan bir üçgen alanı
içindedir. Bu bölge genellikle denizden saldırıya
uğramaktadır. Buna ek olarak düz ve kırsal bir coğrafyaya
sahip olması karada bile müdafaasını zorlaştırmaktadır. Buna
rağmen buraları etkilenmemiştir. Ancak son 23 aydır hem
insanlara hem de besi hayvanlarına musallat olan bulaşıcı
hastalıklar baş göstermiştir. Bu şansızlıkların bir sonucu
olarak, ülkenin bu kısmından olan delegelerden biri halkının
başka bir yere göç edebilmesinin yollarını aramaktadır.
Delegeler Türk Hükümetine müracaat etmişlerdir. Prens
Metternich 1837 de Po!e heyetine cevap olarak şöyle demiştir:
Önce Paris ve Londra Hükümetlerinin kararını elde etmelisiniz.
Garanti ve güvenliğiniz sağlanmadan göçe izin verilmez" (Bkz
18). Buna benzer bir cevapta Türk Hükümetinden geldi. Paris'e
müracaat ettiler, Louis Napoleon'un cevabı şöyleydi: "Sizi
Anapa'dan alıp Cezayir'e gönderelim". Türkler Çerkesleri
zamanında Macarları kabul ettikleri gibi memnuniyetle kabul
edeceklerdi ama Çerkesler vatanlarından uzaklaşmayı
istemediler.
Paris anlaşması der ki, "Karadeniz savaş bayrağına kapalı,
uluslar ticaretine açıktır". Paris Deklarasyonu da şöyle der:
"Bağımsız bayraklar kargoyu ifade eder". Ancak bu sözler
söylendiği zamandan bu güne kadar geçen sürede bu tarafsız
denizde çetin çatışmalar, savaşlar olmaktadır. Polisiye görev
yapması için denizde gezmesine izin verilen bir kaç küçük Rus
deniz aracı Çerkezistan kıyısına asker nakliyesi için
kullanılmaktadır. Ticari olması gereken gemilere gizlice silah
ve malzeme yüklenmektedir. Böylece eski kaleleri onarıp yeni
kaleler inşa etme imkanları olmaktadır. Çerkeslerin bir kısmı
hapislere tıkılmış, öbür bir kısmının ise meşru ticari hakları
ellerinden alınmıştır. Şimdi aramızda olan bu temsilciler,
manası Sibirya'daki altın madenlerinde aşağılık suçlular ile
birlikte ölünceye kadar çalışmak olan yakalanma riskini göze
alarak sahillerimize ulaşmışlardır. Eve dönerken de aynı risk
onları bekliyor olacaktır (Bkz 19). Buna karşılık St.
Petersburg'a gönderilecek herhangi bir mektup sözkonusu
değildir. Washington'a gelince, onlar bu liderleri güneyli
siyasi temsilciler olarak görmektedir.
Rus gemileri küçük limanlara eğer ticaret için gelmiş bir Türk
teknesi varsa onu batırmak için girmektedir (Bkz 20).
Dünyada Çerkesler diye bir halkın var olduğunun bilinmesi,
orda kötülüğün her geçen gün gelişmesini engellemek
isteyenleri ilgilendirmelidir. Orda ölümden veya yaralanmaktan
korkulmamaktadır. Burada ise kimsenin evinin yıkılması,
ekininin yakılması sözkonusu değildir. Rakiplerimiz kim olursa
olsun kendi yaptıklarımızdan zarar görüyoruz. Düşman veya
hükümetimiz bizi kullanmadan hiç bir güce sahip olamaz.
Bu güç; bu topraklarda yaşayan kalplerin, cesaretin, haksız
yere acı çekenlerin kederini paylaşmanın yanında olup
olmayacağına bağlıdır. Çerkes liderlerin isteklerinin
İngiltere'nin haklarının geri alınması için bir vesile olarak
ve 350 binaskeri ile ordunun kendisi.
Bu olayın bizim için öğretici olan tarafı, Onlar bunu
gerçekleştirmek için gereken yeterli gücü her bakımdan bizim
Avam Kamarasına zıt olduklarından aldılar. Bu konudaki
spekülasyonlar ne olursa olsun, anayasal ihlallere karşı
direnen tek yumruk halkın büyük vücududur. Onlar bu halkla
geri döndüler. Bu temsilciler hükümetlerinden bağımsızdır,
hükümet üyelerini ilgilendirmez. Hatta onlar bu nevi görevleri
aşağılayıcı olarak kabul edebilirler. Kişisel menfaatlerle
ilgili yolsuzluklar onları sorumluluğu altına sokmaz ve
korkuyla veya şiddetle iş yapmaya zorlanamazlar. Son yıl
içinde zaten iki kez dağıtıldılar (Meclis feshedildi).
Wellington Dükünün ne söylediğini biliyorsunuz. "Önce iki
fesih, sonra canavarlar", İngiltere'de bir fesih, her üyenin
cebinden iki, üç, beş bin Pound gibi paranın çıkması demektir.
Halbuki fesih Prusya'da üyeler için masraf ifade etmez, işte
Alman arkadaşımın açıkladığı sistem: "Kamara bu gün
feshedilebilir, yarın ülke partisinden bütün üyeleri
odalarından dahi çıkmadan yeniden seçilebilirler. Herhangi bir
harcama olmaz. Bu gibi durumlarda herhangi bir miktarda
paranın nasıl harcandığını zaten anlayamıyorum." işlerin nasıl
cereyan ettiğini anlatmaya devam ediyor. "Bir üye seçileceği
zaman baro üyeleri ve il meclisi kendi aralarında kimi aday
göstereceklerine karar verirler. Daha sonrada ilgiliden aday
olması istenir. Ona bazı sorular sorulur eğer cevaplar
tatminkarsa adaylığı kabul edilir. Eğer ilgili şahıs saygı
duyulan, iyi bilinen birisiyse haberi bile olmadan seçilebilir
veya O'na sadece görevi kabul edip etmeyeceği sorulur.
Toplantılar belediye saraylarında, baro salonlarında veya
kırsal kesimlerde özel şahıslara ait evlerde masrafsız
yapılır. Temsilciler seçildikten sonra maaşa bağlanırlar. Yani
meclis bir hizmet evidir, orayı kimin dolduracağına seçmenler
karar verir. Bizde ise aday seçmene gider ve parlamentoya
girebilmek için oyunu ister. Onlara karşı bir sorumluluk ifa
etmek için değil kendi hayatını alışkın olduğu tarzda idame
ettirebilmek için. Daha sonra hükümette görev almak için veya
hükümet altı kuruluşlarda görev almak için veya en azından
sosyal bir statü için orda burada kuvvet arar.
Arkadaşım bizim bu zıt resimleri sanki tamamlarcasına ekledi.
"Son zamanlarda bazı safdışı bırakma teşebbüsleri oldu. Ama
bunlar başarısızlıkla sonuçlandı ve bütün bunlar sadece üst
Kamarada cereyan etti".
Carltas |
|
|
|
|
|
|
|
|