|
|
................... |
|
................... |
PRESTON TOPLANTISI KONUŞMASI |
Mr. Rolland
İngiliz
Belgelerinde Türkiye ve Kafkasya, Osman Çelik, Ankara 1992
s:78 |
|
|
................... |
|
|
1 Ekim 1862, Çarşamba
Büyük bir alkış alan Mr. Rolland şöyle söyledi: Sayın Başkan,
hayatımın hiç bir döneminde şu andaki kadar baskı altında
olduğumu hissetmemiştim. Şimdi bunu ve buradaki her bir erkek
ve kadının niçin benim gibi ziyadesiyle etkilenmiş olduğunu
izah edeceğim. Akşam toplantı raporları başkanınız tarafından
açıklandı. İlk olarak, bu akşam niçin burada
olduklarını şeflerin ağzından duymanız tasarlanır, sonra da
size aktarılır. Mamafih, şefleri bunu yapmak için çağırmadan
önce, özetle söylemek gerekir ki, bu akşam bir ulusun
kahramanlarının temsilcileri sizden önce buradadırlar.
Kahramanlıkları okudunuz. O kahramanlıklar/ başarılar için
yarışanların temsilcileri buradadırlar. Hevesimizi uyandırmak
yeterlidir; ümitsizliklerini ve tespitlerini anlatmak için
tanıklarda sizden önce buradadırlar (Alkış). Kafkasya'nın bu
bağımsız köşesi yaklaşık 50-60 yıldır adım adım, yürekten,
hayat için özgürlük için savaşıyor. Halkın kendi dağlarında
hareket etmeleri mümkün değil, kendi sularında yakalanma
tehlikesinden uzak olarak yıkanmaları mümkün değil. Ve sonuç
ölümden de beter. Köyler yakıldı, dağlarda kalabalıklar imha
edildi; fakat Skotland'ın nüfusunun 1/4 ünden az olan ve daha
küçük araziye sahip bu adamlar/insanlar dünyadan yardım
görmeden 50 yıldır yenilmeden, mahcup olmadan yalnız başlarına
ayakta duruyorlar (Alkışlar). Müsaadenizle bir mücadelenin
hikayesine girmeden, yorumcudan yerini almasını isteyeyim ve
şeflere neden burada olduklarını, neden acı çektiklerini
sorayım.
Şefler Türkçe konuşuyorlar.
Mr. Rolland devam ediyor: Size şunları nakletmek istiyorum;
onlar cesur insanların hissedebilecekleri kadar ümitsizlik
hissederler veya onların deyimiyle, onlar gece ve gündüz ateş
içindeler bu yangının kendilerini her gece ve gündüz
kuşattığını hissediyorlar. Onlar İngiliz ulusunu duydular ve
onlara İngiliz ulusunun büyük bir ulus olduğu anlatıldı. Bu
nedenle onların çocukları büyükleri, onlara yardım almak için
bu ulusa başvurmaları gerektiğini söylediler ve onlarla o
ulusa gideceklerini ve onlara yardım etmedikleri takdirde
Rusların kölesi olacaklarını, Ruslarca imha edileceklerini
anlatacaklarını belirttiler. Bizler köle olmayacağız fakat
bizden sonra gelenler belki olacaklardır ve bu köleler büyük
İngiliz ulusuna saldırmak için Rusya'nın emrinde asker
olacaklardır, işte konuşmanın özü budur (Alkışlar).
Çerkes Reisleri tekrar tercümana hitabetti.
(Mr. Rolland Rus zulmünü, Çerkeslerin kahramanlıklarını
anlatan duygusal konuşmaya devam ediyor ve İngilizlerin yardım
etmediği takdirde nelerin olabileceği tekrarlanıyordu.)
Mr. Rolland dinleyicilere bir harita göstererek; "bakınız doğu
ile batı arasındaki geçişe bir duvar hakimdir. Bu Tibet,
Tatary, Hindistan ve Türkiye (ki, Çin duvarından Karadeniz'e
kadar uzanır) arasıda bir duvardır. Diğer tarafta Akdeniz'deki
bütün limanlara sahipsiniz ve bu denizin kıyısındaki bütün
ülkeler İstanbul Boğazı vasıtasıyla "Euxine"nin doğu
kıyılarıyla irtibattadırlar. Kafkasya, o duvarın kapısıdır. Bu
dağlık bölge insanları bağımsız olduklarında tüm doğu dünyası
ticareti Çerkezistan limanlarını yollarında bulacaklar.
Kısacası sınırsız, özgür bir ticarete sahip olacaksınız.
Diğer yandan, bu kapı Moskova'nın elinde olursa, bu ticaret
sadece size kapalı olmayacak. Bu kabileler size düşman
olacaklardır. Bu şeflerle aranızdaki genel ilgiyi
anlayabiliyor musunuz? (Evet sesleri). Sahil boyunca uzanan bu
duvar Akdeniz'e İstanbul boğazıyla irtibatlı olan Karadeniz'i
kapatacaktır. Bu küçük duvar doğu ile batı uluslarının
irtibatını kesecektir. Sizlere, şimdiki imparator Alexander'ın
emirleriyle Rusya kabinesince hazırlanan önemli
dokümanlarından kısa bir pasaj okuyacağım:
"Doğu bizim mirasımızdır ve bir an rahatlamak için buralarda
faaliyetlerimizi eksiltmemeliyiz. İstanbul bizim amacımızdır
ve böyle kalacaktır ki dünyanın merkezi ve Asya'nın ebedi
kapısı olması için bizim ellerimize yönelmiştir. Uzun süredir
İngiltere, okyanusta üstünlüğe sahipti fakat bizim karada
ulaştığımız aynı pozisyon deniz gücümüzle de elde edilecektir,
İstanbul'un, Çanakkale Boğazının ve tüm Karadeniz kıyılarının
mülkiyeti bizim için kaçınılmazdır/elzemdir. Bu deniz büyük
bir Rus limanı olacaktır. Napolyon Türkiye'nin parçalanmasını
önerdiğinde, İmparator Alexsander İstanbul'u ve Çanakkale
Boğazı'nı istedi. Daha sonra, Viyana Kongresi'nde benzer bir
teklifi Fransız kabinesine getirdi. Avrupa Türkiye'nin maliki
olmamızı engellemeye çalışacaktır. Kafkas kabileleriyle
mücadeleye devam etmeliyiz. Adrianople anlaşmasındaki
ılımlılığımız İngiltere'nin müdahalesi için bahaneleri ortadan
kaldırdı. Biz ise istediğimiz herşeyi elde ettik. Mısırı
teşvik ederek Türkiye'yi zayıflatmaya devam ettik. Divanı bize
bağımlı ve ileriye yönelik olarak iyi mizaçta tutmalıyız. En
önemlisi Sultanın yalancı reformlarını onaylamalıyız ve onu
aynı yolda sürüklemeliyiz. Fakat gerçek ilerlemeyi ve askeri
yenilenmeyi engellemek uygun olacaktır". Bu Rusya'nın
Çerkezistan'ı fethetmeyi ve boyun eğdirmeyi ısrarla
amaçlamasını açıklıyor. Otuz üç yıl önce Rusya'nın, Karadeniz
kıyılarının mülkiyet hakkı konusundaki isteği tartışılmaz
değildi. Rusya, Türkiye ile yaptığı anlaşmada Karadeniz'le ve
Çerkezistan'la ilgili isteklerinin temelini atar. Mamafih
konunun aslı şöyledir; Türkiye bağımsız dağlık bölgede
yaşayanlar üzerinde hiçbir zaman herhangi bir hakka sahip
olmadı Türkiye buraları hiçbir zaman kendine bağlamadı. Bu
nedenle,.Rusya Türkiye'nin dağlılar üzerindeki bazı haklarını
kendine devrettiğini ilan ettiğinde, önemsiz boş kağıtlara
atıfta bulunur. Türkiye-Cerkezistan üzerindeki haklarını (ki
hiçbir zaman uygulamadı) Rusya'ya devretmeyi hiçbir zaman
kabul etmedi ve amaçlamadı. Çerkezistan hiçbir zaman hiç kimse
tarafından fethedilmedi.
Rusya ilerlemesine devam etti ve İngiltere bu konuda hiçbir
şey bilmiyor. Rusya adım adım ilerledi, Polonya isyanında ordu
kırılınca, Kafkasya ovasında ilerledi, çarpışmalar devam etti.
Çerkesler üstün gayret göstererek saldırılara karşı tek vücut
oldular. Fakat o zaman Çerkezistan Avrupalılarca henüz
bilinmiyordu. Türkler onları işitti. Çerkeslere yaşlı
kardeşleri ve hatta ataları gibi baktılar. Çerkeslerin
varlığında onlara olağanüstü davrandılar. 100 yıl önce, Lord
Chatham (ingiliz Parlementeri) imparatoriçe Katerina'nın
Türkiye'ye saldırısı esnasında şöyle söylemişti: "Bir Türk
köyünün İngiliz imparatorluğu için önemini anlamayan bir
kişiyle tartışmaya tenezzül etmem". Ben şu düzeltmeyi eklemek
istiyorum. Çerkezistan'ın savunmasını kabul etmeyen bir
insanla bende tartışamam.
Kafkasya'ya ilk ayak basan ve Çerkezistan'ı keşfeden ilk
Avrupalı David Urquhart'dır. O, bu dağlık bölgede yaşayanların
diplomaside çok tecrübesiz olduklarını ve ticaret için
limanlara sahip olduklarını gördü. Çerkezistan'ı ziyaretinde
onlara, düşmanlarına nasıl direneceklerini anlattı.
Limanlarını diğer ülkelerle ticarete açmaları gerektiğini
söyledi. Bu genç adam, bu duyguları onların kafalarına
aşılayıncaya kadar orada kaldı ve sonra İngiltere'ye döndü. IV.
Wİlliam "Bunların hepsini görüyorum, ülkemiz gemilerinin
Karadeniz kıyılarında ticaretini engellemeye Rusya'nın hakkı
yok. Bir gemi donatıyorsunuz, bu konu planlandı" dedi. Vixen
Gemisi Mr. Bell tarafından donatılır, İstanbul'a oradan da
Çerkezistan'a tuz yüklü olarak yola çıkar, İstanbul'dan sonra
bir Rus kruvazörü Vixen'i vurur ve onu Rusya'ya taşır ve şimdi
O Rus donanmasının bir üyesidir (Rezalet, rezalet). Bunun
niçin korkunç olduğunu bana söylüyorsunuz, itiraf etmeliyim
ki, bunları bende ilk defa bir toplantıda duydum" bize böyle
yalanlar anlatmak için buraya gelen kişinin şarlatan olduğunu
söylerdim". Fakat bu durumdan şüphelendiniz mi? 1848 de
toplantı binasında / halk önünde bir rapor sundum. Söylediğimi
doğrulamak için tüm pasajı okumamı istiyor musunuz (Yüksek
sesle Evet, Evet). Bu tartışma 1848 Martında Mr. Anstey'in,
Lord Palmerston'un dış politika işleriyle ilgili kesin
raporlar ortaya çıkarma sürecinde idi. Onun söylediklerinin
bazıları şunlardı: Rusya tarafından Çerkezistan sahillerinin
muhasara altında olduğu ilan edilmediğinden uluslararası
muhasara hükümlerine göre Çerkezistan sahillerinde müdahale
tehlikesi yoktu. Bu durumda, soylu Lorda tüm başvurular
yapıldıktan sonra, Mr. Bell kralının isteğiyle kendi
harcamalarıyla Çerkezistan sahillerine ticari bir seyahat için
Vixen'i hazırladı, İngiltere ile Çerkezistan arasında ticaret
amacıyla orada talep olduğu belirlenen tuz, yük olarak alındı.
Mr. Bell Vixen ile istanbul'a ve Çerkezistan'a gitmek üzere
ingiltere'den ayrıldı (1). İstanbul'a varınca Mr. Bell, Lord
Ponsonby ile irtibat kurdu. Lord Ponsonby yolculuğu onayladı
ve herhangi bir muhasarayı ihlal etmemeye dikkat etmesi için
uyardı. O haklıydı, çünkü eğer Rusya sahilin herhangi bir
yerinde muhasara uyguluyor ise, kendi ulusal kanununa göre,
onu ihlal eden herhangi bir gemi müsadere edebilirdi. Lord
Ponsonby ve İngiliz elçiliğinin tüm elemanları bu yolu
onayladıklarını ifade ettiler ve sahile inerek Vixen'in
istanbul'dan Çerkes sahillerine hareketine şahit oldular.
Sahile varıldığında Mr. Bell gemiyi Rusya'nın işgalinde
olmayan bir limana çekti. Gemi demirlendikten 36 saat sonra
bir Rus savaş gemisi limana geldi o anda kıyıdaki görevliler
Çerkes yetkililerince talep edilen işlemleri yerine
getiriyorlardı. Rus gemisi Vixen'in malına el koydu.
Meclisten, el koymanın bir bahaneye dayandırıldığına dikkat
etmelerini rica ettim ve onların uluslararası hukuku ihlal
ettiklerini belirttim. Onlar, Rusya'nın sahilde uyguladığı
etkili bir muhasaranın ihlal edildiğini ifade ediyorlardı. Rus
amiralinin bu hatası sadece Rus kabinesinin aldığı tedbirlerin
yetersizliğini ispatladı. St. Petersburg’ dan yapılan
açıklamaya göre geminin müsaderesi el koymadan sonra oldu.
Müsadere, 1831 ve 32 de Rusya yetkililerince yapılan mahalli
kurallara dayandırıldı. Mr. Bell itiraz etti. 17 Mart 1837 de
Mr. Roebuck, Adrianople anlaşması belgeleri ve Vixen'in durumu
için gitmişti. O zaman soylu Lord "Eğer bu belgeler Vixen'in
durumu ile ilgili bulunursa, onun ürünleri sadece aşağılayan
olacaktır ve bazıları onun için giden onurlu ve bilgili
centilmene karşı kullanılmayacaktır" dedi.
Mr. Anstey ise, "Meclisin herhangi bir onurlu üyesinin önemli
belgeler için gitmesi nedeniyle tenkit edilmesinin kendisi
için zor olacağını, eğer onlar kararlaştırılmamış durumlarla
bağlantı kurarlarsa sonuçların aşağılayıcı olacağını, geçmiş
durumlarla bağlantı kurarlarsa belgeler için giden centilmene
veya meclise karşı kullanamayacaklarını ifade eder ve ülkenin
ilgisine ihanet eden bakanın cezalandırılmasının yerinde
olacağını belirtir (Bravo sesleri).
Evet, görülüyor ki Lord Durham, Vixen'in zaptında Rusya'nın
suçsuzluğunun kanıtlandığını söylemiş. "Mr. Anstey'in
konuşmaları bu meyanda devam ediyor."
(Alkışlar) Bahsedilen suçlu adamı ve İngiliz bakanı
alkışlamışınız. Bir İngiliz olarak böyle bir yalanı nasıl
alkışlarsınız, İngilizlerin onuru nerede.
Bir Ses - Alkışlar bakan için değil, ona karşı sorumluluk
alanlar içindir. Bakan çok karanlık, inanıyorum ki bu toplantı
kendilerini bakanın yaptıkları hakkında da bilgilendirecek.
Alkışlar sizin için bayım. Bu ayıp, onun ülkesinin vatan
hainine aittir (Sesler ve Alkışlar).
Mr. Rolland - Size teşekkür ederim; fakat düşünüyorum ki bu
çeşit ifade tost edilmiş ölü hafızasının yutulması gibi kabul
edilmelidir. Gerçekten, eğer böyle bir tostu vakur bir
sessizlikle yutuyorsak İngiltere'nin onurunu bu derece
etkileyen bir ifade okunduğunda o aynı seslikte kabul
edilmelidir.
Başka Bir Ses - Onur sizin için amaçlandı.
Mr. Rolland - Bana çok ilgi gösterdiğinizin farkındayım. Fakat
söylediğim hiçbir şeyde alkış isteği olduğunu zannetmiyorum.
Müsaadenizle savunmasını yapmamış bir kişiyi mahkum etmeyelim.
Suçlama olduğu gibi Bakanın cevabı da bende var. İtham şayet
sade fakat belli Lord Palmerston'un söylediklerinden belki bir
şeyler öğrenebiliriz: "Adrianople anlaşmasının Çerkezistan'ı
Rusya'nın olarak kabul edip etmediği sorusuna dayalı olarak
İngiltere'nin Rusya ile savaş içinde olması gerektiğinin
geçmişte iki ülke için kabul edilebilir veya tavsiye
edilebilir olduğunu düşünüyorum. Bu konuda kendi düşüncemize
sahip olmalıydık. Eşit olmayan şartlar altında büyük bir
imparatorluğun askerlerine karşı savaşan, direnen cesur ulusa
yakınlık duymalıydık. Bu imkansızdı, fakat herhangi bir kişi
böylelerine büyük yakınlık duymalıdır veya herhangi bir kişi
bunun İngiliz hükümetine yönelen, Rusya'nın isteklerinin
desteklenmesi fikrinin ifadesinden sakınma güdüsü olduğundan
şüphelenebilir".
Görüyorsunuz ki, İngiliz bayrağının dokunulmazlığı altında
yolculuk yaparken gemisine el konulduğundan Mr. Bell Rusya'yı
suçlar. Bakanın suçlayıcı cevabı: "Böyle garip durumlarda
İngiliz hükümeti Rus hükümetinden herhangi bir istekte
bulunmak için yetkilendirilmedi". Bu durumların sonucunun ne
olduğunu soruyorum? Suçlanan kimdi? Hükümetin tüm
mekanizmaları için cevap verebilir olan Bakan. Burada Bakan
sadece aşağılanmadı, suçlandı da (Konuşma bu meyanda devam
ediyor).
Vixen ile ilgili bu tartışmadan sonra, 1848 de Çerkezistan'ın
kurtarıldığını Orta Avrupa gazetelerinden öğrendim. Büyük
mücadelenin sonuçlarını işittik (ki orada şu savaşçılar yer
aldı) Kosakların istilasını işittik, fakat Çerkeslerin halen
yenilmediğini duyduk. Ekseriye ok ve atıcılarıyla ve bu kaba
gerçek tabancalarla, onların savunmalarını ve Sivastopol'ın
dev gücünün yaratıcı olan Todlehen'in bütün mühendislik
maharetleri ile dağ geçitini tutma gayretlerini işittim. Ve
böylece 1838 den 1848'e kadar ve 1852 -1853'e kadar olan
çabalar gitti. On beş yıldan beri Çerkesler muhasara altında
oldukları halde hâlâ teslim olmamışlardır. (Alkışlar). Fakat
şimdi yeni bir iş safhası ortaya çıktı. Rusya karşısında
silahlanma telaşlarını ve onun planlan karşısında bizim
milletimizin canlanmakta olan taşkınlıklarını duyduk. Halka
yapılanlardan dolayı yanlış duyguya kapıldıklarını söylemek
için değerlendirme yapacağım. Düşüncenin doğru olduğunu
rahatlıkla söyleyebilirim. Fakat bu iş, o şirret kadın (Vixen)
meselesinin dışında çalışmakta olan adama bırakılan gizli
amaçlardır. O Rusya'nın hile planlarına karşı koyacağımız bir
düşünceydi. Şimdi Çerkeslerin bağımsızlıklarını kazanma
zamanıdır. Şimdi inanıyorum ki, İngiltere'de bu savaşı neyin
popüler yaptığını ve İngiltere'nin bu savaşın yürümesiyle
şöhret veya arazi kazanma hissi olmadığını söylediğim zaman,
bu mitingin özünü benimle beraber taşıyacağım. Rusya
zulmündeki milletlere bağımsızlık vermekten ne beklendiğini ve
İngiltere ile bu milletin iş yapmaları için bağımsızlığın ne
olduğunu söyleyebilirim. Fakat savaş bitti ve Polonya'nın
restorasyonu ve Çerkeslerin bağımsızlığı nerede? Sizin
Başbakanınız Rusya ile sonuçları görüştükten sonra kendi halkı
adına Çerkesler hakkında herhangi bir söz söyledi mi?
Çerkesler unutulmadı mı? (Evet). Ve şimdi izin verirse niz
size Mart 1856daki Paris Anlaşmasından bazı pasajlar okuyayım.
Paris Anlaşmasının 11. Maddesi derki:
"Karadeniz tarafsızdır. Bu denizin suları ve limanları her
milletin ticaret gemilerine açıktır. Bu sular ve limanlar
resmen hem kıyılardan geçen güçlerin hem de şimdiki anlaşmanın
14. ve 19. maddelerinde bahsedilen diğer güçlerin savaş
bayraklarından ebediyen men edilmiştir."
Madde 12:
"Herhangi bir engelden serbest, Karadeniz'in suları, limanları
ve ticareti sağlık, gümrük ve polis gibi ticari akışın
gelişmesi lehine bir çerçeveye göre oluşturulan kurallara
bağlı olacaktır. Herhangi bir milletin gemi ve ticaret
alanındaki gayretlerini (istenen doğruluk düzeyinde)
uluslararası anayasa prensipleri uyarınca Rusya ve Bab-ı Ali (Sublime
Porte), Karadeniz kıyılarındaki uygun limanlarında kabul
edeceklerdir."
Madde 13:
Karadeniz, madde 11'in ifadesine göre tarafsız kalmaktadır.
Kıyılarındaki askeri gemilerin teçhizat depolarının tesisi ve
bakımı gereksiz ve amaçsız olmaktadır. Sonuç olarak
Majesteleri, Rusya imparatoru ve Majesteleri Sultan bu
sahillerde ne askeri gemi teçhizat depoları yapmakla ne de
bakımlarıyla uğraşmakla meşgul değildirler.
Madde 14:
Bütün Rusya imparatoru Majesteleri ve Sultan sonuçlandırılmış
bir kongre yaparlar (sahil hizmetleri için gerekli ışık
tekneleri ve bazı imkanları tesis etmek amacı için). Bu
Karadeniz kıyılarının bakımı için rezerv teşkil eder. Bu
kongre şimdiki anlaşmaya ehildir ve aynı güce sahip olacak,
sanki onun bir parçasıymış gibi geçerli olacaktır. Ve bu
karar, şimdiki anlaşmayı imzalayan güçlerin onayı olmadan
iptal edilemez ve değerlendirilemez.
Kongre Aşağıdaki Hususları Belirtir:
"Madde (1)- Yüksek anlaşma tarafları burada anlaşma
sağlandıktan
sonra Karadeniz'deki gemilerin sayısı, gücü ve boyutları
hakkında karşılıklı olarak ilgilenemezler. (2) - Anlaşmanın
tarafları her birinin uzunluğu 50 metre ve tonajı 800 ton 6
buharlı gemi ve her biri 200 tonu geçmeyen 4 buharlı gemiyi bu
denizin bakımı için rezerv tutarlar. Karadeniz tarafsız bir
denizdir. Suları ve limanları her milletin ticari gemileri
için açıktır. Anlaşma taraftarları Karadeniz kıyılarında
herhangi askeri gemi teçhizat deposu tesis etmek için yer
işgal edemezler. Benim arkadaşlarıma Karadeniz'de Rusya'nın
hisar (kale) tesis edip etmediğini ve orada Rusya'nın her
türlü amaçlan için askeri gemi gücü bulundurup
bulundurmadığını soracağım.
Şefler Türkçe Konuştu:
Bay Rolland: Onlar, deniz sahillerinin her bir köşesinin, Rus
savaş gemilerince seyredildiğini ve her noktasının bir savaş
gemisi tarafından kumanda edilemeyeceğini ve orada Rusya'nın
bir kale inşa ettiklerini söylerler (ayıp). Öyle ki, şimdiye
kadar Çerkeslerin yabancı gemilerle bu limanlarda ticaret
yapmaları tehlikeye maruz kalmadan mümkün değildir. O zaman
anlaşmanın anlamı nedir? Fakat bu anlaşma ortakların evine (House
of Com-mans) soruşturmasız geçemezdi. 19 Şubatla Lord John
Manners İngiliz hükümeti ile Paris anlaşmasının öteki
taraftarları arasında anlaşmanın 12 maddesiyle ilgili bir
haberleşme olup olmadığını sordu. O, belli Çerkes şefleri
tarafından Paris'teki büyük güçlerin temsilcilerine gönderilen
bu dedikodularla ilgili bir soru koyduğunu söyledi. Ve soylu
Lord'un bu dokümanlara karşı herhangi bir reaksiyonunun olup
olmadığını bilmek istedi.
Lord Palmerston cevapladı:
"Soylu Lord'un onun notunda öne sürmeyi kararlaştırdığı
meseleyi daha kesin bir açıklama halinde vermiş olmasını
dilerim. Paris Konferansında Çerkes şefleri tarafından
herhangi bir temsilcilik bulundurup bulundurmadıklarını bilmek
ister. Fransız veya İngiliz hükümetlerinde ne cevap
verildiğini ve nasıl bir reaksiyon olduğunu. Benim soylu
arkadaşlarımla, Yabancı Sekretaryası'yla, Parlamentonun önüne
düzenli bir şekilde sunulup sunulmayacağının belirlenmesi
amacına ilişkin haberleşme izninin sağlanmasını istirham
ediyorum. Rusya tarafından hücuma uğramış belli Çerkes
şeflerince, bir uygulama yapıldığını söyleyebilirim. Rusya ile
yapılan savaşta yer alan birleşik kuvvetlere fizik ve moral
için gerekli yardımı sağlamak üzere. Şimdi bu noktayla ilgili
olarak evvela zihnen kabul edilmeli ki, Çerkesler; İngiliz ve
Ruslarla bu savaşta daha kestirme bir işbirliği olacağını
farzetmeliler.
"Barış sonuçları üzerinde bizim işgal ettiğimiz topraklarda ve
Karadeniz'deki belli şartlarla ilgili olarak Rusya'dan hak
talep etmekle yetkilendirildik. Bununla beraber Karadeniz'in
doğu sahillerine yayılmayan askeri operasyonlar cihetiyle, biz
Rusya hükümetinden onların bu bölgedeki kabileler ve devamlı
oturan halklarla ilişkileri ile ilgili talepte bulunmak gibi
askeri başarılarımızın verdiği yetkiye dayanmadık."
Rusya'nın Karadeniz'i açık tutması ve bütün milletlerin ticari
bağımsızlığına izin vermesi gibi anlaşma şartlarının neler
olduğunu biz görüyoruz. Fakat Rusya bu sahillerin bir kısmını
anlaşma şartlarına rağmen abluka altında tutuyor. Bunu soylu
Lord biliyor. Fakat O, "yapılan operasyonların istikametinin
bu denizin doğu kıyılarına yayılmadığını" söyler. Bu anlaşma
ile House of Commonstaki başkanın ifadesi arasında bu zıtlığı
açıklayabilirmisiniz? O bir parçanın tamamı değil midir?
Vixen'in durumundan sonra gerekli bir sonuç değil midir?
Extenso'da House of Commons'da okuyan ve Lord Ponsonby'dan
Urquhart'a yazılan bir mektuptan bir pasaj okumak zorundayım:
I- Constantinople 23 Mart 1836
"Ben sizin Çerkeslerle ilgili fikrinizi değiştirdiğinize
inandırılmak için
zorlandım. Hayır, inanmıyorum. Fakat duydum. Bu konuda
yaptığınız işler
için memnun oldum. Takdire şayandır. Konuyla ilgili olarak
yaptığım şeyleri
onayladığını umarım, İstanbul'a sahip olmanın önemini
başlangıçtan beri düşündüm. Ancak ülkenin her türlü işgal ve
Sultan'a bağlı olmadan tamamen bağımsızlığı konusundaki
gerçekleri anlamada geç kaldım. Eğer İngiltere'de çok küçük
değeri olan bir adam bulsam bu meseleyi halledebilir. Tıpkı
Josph Hume gibi. Şimdilik ne Rusya'dan küçük bir korkum var
nede onun gelecekteki gücüden korkarım. Bizim İngiltere'de
tecrübeli kafalarımız ve yiğitlerimiz var. Kendi güvenlik ve
meraklarımız için komünist vasıtaları idare etmekiçin".
Bu mektuptaki nutuğu şu sözleri yinelemek suretiyle daha iyi
sonuçlandırabilirim; Bütün istenen bizim emniyetimizi sağlamak
için birkaç tecrübeli ve akıllı kafa ve birkaç yiğit. Ne House
of Commons'a güven ne de istasyondaki adamlara. Onlara
güvenmeni tavsiye etmem. Önce dene, daha sonra onlara güvenip
güvenmeyeceğimi göreceksin. Rusya'yı yıkmak çok basit bir
iştir. Rusya için seni yıkmakta basit bir iştir. Bir bilardo
tahtasında oynamak basit bir meseledir. Siz, bu konular
hakkında yeteri kadar bilgi sahibi oldunuz mu ve
yapabileceğinizi yaptınız mı? Bu odadakilerden hiç kimse öyle
yaptığını söyleyemez. Fakat bunu yapmadığımız için daha mutlu
muyuz? Preston'un şartları öyle başarılı mı? Şimdi
İngiltere'nin şartları fevkalade başarılı durumda mı?
Çoğumuzun durumu daha öncekinden farklı ve hatta 4-5 yıl
öncekinden. Ve çoğumuz yoksulluktan ve ıstıraptan neler
çekiyorsunuz. Fakat bu adamların çektiği sıkıntıları
sizlerinde çekebileceğinizden haberiniz var mı? Sizin
çektiğiniz sıkıntılardan daha kötüsünün olduğu bir devlet yok
mu sanıyorsunuz? Polonya'yı yıkan ve Çerkeslerin kalbini
inciten gücün sizin için eşit dehşet verici güce sahip
olmadığına inanmayın. Onun planı bizim ticaretimizi bozmak,
kesmek ve sizi bağımlı tutmaktır. İngiltere dünyada en
başarılı bir ülke olabilir fakat haksız eylem yapar. Onun
oğulları bakanlarını yanlış eylem yapmaya zorlarlar. Fakat
Allah'ın bütün merhameti için bir sınır vardır. Kendi kendine
yardım etmeyene Allah'ta yardım etmeyecektir.
Rusya onun hayvan postu, mısır, keten ve benzerlerinin satışı
için vardır. Böylece tek başına dünyayı sarsmak için para
kazanabilir. Siz, imal etmek suretiyle var olmak için kendi
kendinize söz verdiniz. Fakat o Vixen'i terk eden bakanın
yardımıyla size mısır arzını tekeline almada başarılı oldu ve
size keten tedarikini kesmede başarılı oluyor. Yavaş yavaş
sizin keten ve pamuk ihtiyacınıza bağlı endüstrinizi onun
elinden geçecek şekilde bağımlı yapıyor. Ve siz ihtiyacınız
olan pamuk için doğuya gitmek zorundasınız. Çerkesler
terkediliyor, onun için siz doğuyu terk edeceksiniz. Açlık,
korkarım siz onu çok iyi biliyorsunuz, fakat askeri emirleri
ve o olmadan kendi kasabamızı terk edemeyeceğiniz polis iznini
tanımıyorsunuz. Siz "biz bu işlerde çalışıyoruz, yapılacak
yanlışlardan utanacağız ve biz 12 milyon çalışan insan tekbir
kişi olarak konuşacağız, artık kendi yıkımımızı
onaylamayacağız. Fakat bu işleri yapan Bakan'a karşı uygulanan
İngiliz kanunlarımız olacak" şeklinde söylemedikçe bütün
bunlar sizi bekliyorlar. Herkesin kendi ruhunu milli suçtan
korumak için ne yapması gerektiğini kendi kendine sormasına
müsaade edin. O zaman biz serbest bir millet olabiliriz. Çünkü
o zaman bu aldıklarınız gerçek yardım olacak.
DOKÜMANLAR
Kars'la ilgili Durum
15 Ekim 1862 Hasan Efendi (yardımcılardan biri) bize Tiflis'e
karşı müşterek bir operasyon için Kars'ta bir anlaşma yapmak
üzere Çerkeslerden bir elçi olarak gönderildiğini söyledi. O,
orada olduğu sırada Selim Paşayı gördü. Selim paşa bir Türk
komutanıydı ve İstanbul'dan onu Kars'ın gerisine ilerlemesini
ya saklayan bir emir alır. Selim Paşa'nın gözleri yaşardı ve
onların kurban edildiğini çocuk gibi ağlayarak anlattı.
Onların tamamı Kars'ta olmalıydılar. O zamanlarda Türkler 50
bin adam, Monravieffin sadece 25 bin, 5 ayda Türk ordusu 35
bine indi. Rus ordusu 50 bine çıktı. Prens Alexsander, ve
Shejek Sehamly İstanbul emirleri ile bütün savaşı beklediler.
Aldıkları tek emir beklemekti. Onlara bunun sizi ilgilendiren
bir savaş olmadığı söylendi. Bu iş, sizin yapacak hiçbir şeyin
olmadığı bazı gayeler için yürütülmektedir.
II- ÇERKES TİCARETİNİ ENGELLEMEK İÇİN NEDENLER
EARL RUSSELL'e 4 Ekim 1862
Lordum, sizin Lordluğunuzdan rica ediyorum, acaba İngiliz
tüccarları
27 Nisan 1856 tarihli Paris Anlaşmasının 11, 12 ve 13.
maddelerine göre;
stopajsız, sıkıntısız ve engelsiz olarak Rusya'nın savaş
gemilerinden Çerkes halkı serbest ticaret yapabilirler mi?
Lordumun onuruna,
Lordumuzun İtaatli hizmetçisi
THOS. VVRIGHT FXNTON
EARL RUSSELL'den
Beyefendi. Sizin 4 Ekim 1862 tarihli ve Karadeniz sahillerinde
İngiliz tüccarlarının Çerkeslerle serbest ticaret yapıp
yapmayacakları hakkındaki mektubunuzu incelemek üzere Bay Earl
Russell tarafından görevlendirildim. Sana cevap olarak 1858
tarihli Rusya hükümetine gönderilen ve Majestelerinin
hükümetinin bilgilendirildiği durumu belirtiyorum. Bu
anlaşmada; Anapa, Soukoum (2), Redout, Kale, Poti ve St.
Nicolas limanları kanuni olarak Asyalı gemilerin yabancı
ticaretine açıktır. Bu limanlara varamayan ticari gemiler
sağlık, gümrük ve polis yönetmeliklerine uygun olmayabilir.
Bunları imparatorluk hükümeti gümrük işlerinin tam olarak
organize edilemediği doğu sahillerindeki herhangi bir yerde
gözledi ve yürüttü. Ve sonuç olarak Rus krovazörleri bu
şekildeki ticari gemileri sahillerde seyretmek, gümrük, polis
ve sağlık şartlarını ihlal edenleri engellemekle Karadeniz'de
görevlendirildiler.
E. HAMMOND
DİPNOTLAR:
1) Mr. Bell, Vixen gemisinde yoktu. Orjinal metinde
yanlışlıkla ifade edilmiştir.
2) Belgelerde Soukoum, Sokum, Soukhum şekillerde
geçmektedir. Aslı "Sohum' olmalıdır. |
|
|
|
|
|
|
|
|