...................
...................
GÜRCİSTAN-ABHAZYA ZİRVESİ ANKARA’DA MI OLACAKTI?

Hasan Kanbolat

                         
 
...................
 
Ne dünyanın, ne Türkiye’nin, ne de Türk halkının öncelikli dış politika konularından birini Kafkasya oluşturmuyor. Türkiye’nin ve Türk halkının dış politika öncelikleri Avrupa Birliği, Kıbrıs ve Ortadoğu’dur. Halen Maykop’un bile deniz kenarında olup olmadığını bilmeyen Kuzey Kafkasya Kültür Derneği başkanları var. Kuzey Kafkasyalıların yüzde 95’i halen bir kere bile Kafkasya’ya turistik amaçla bile gitmemiş durumda. Türkiye’de “1864” tarihini Türk toplumunda kaç kişi biliyor? Sokaktaki vatandaş için “1864” birşey ifade ediyor mu? Sanmıyorum.

Türk toplumu Kızılderilileri bile Kuzey Kafkasyalılardan daha fazla tanıyor ve sempati duyuyor. 2005 yılında yayınlanan “Encyclopedia of Diasporas”da bile Kuzey Kafkasya yer almıyor. Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde son sınıf öğrencilerine “Kafkasya Politikaları” adlı bir ders veriyorum. 45 kişilik sınıfta Abhazya’nın dünya haritasındaki yerini bilen bir kişi bile çıkmadı. Abhazya dünyanın neresindedir? Kimdir bu Abhazlar? Sokaktaki Türk halkı Türkiye’de halk arasında “Abaza” adı ile bilinen Abhazlar hakkında birkaç kelime belki edebilir. En azından komşusu, köylüsü, akrabası veya arkadaşı Abhaz kökenlidir.

Ancak, genel olarak ne Abhazların kökeni bilinir, ne atlasta Abhazya’nın yeri gösterilebilir. Bu kara cahillikten kim suçludur? Sokaktaki vatandaş mı? Yoksa, “Kuzey” kelimesinden öcü görmüş gibi gibi kaçarak resmi adlarından çıkaran ve yüzü aşkın olmakla övünen Kafkas Dernekleri mi? Halbuki Abhazya, Türkiye’nin Karadeniz’deki yakın akrabasıdır. Abhazya nezle olursa, Türkiye’nin burnu akar. Çünkü, Abhazya’da yüzyıllardır sürgün ve soykırıma uğrayanlar, Anadolu’da huzur bulmuşlardır. 1864’te biten Kafkas-Rus Savaşı ve 93 Harbi (1877-78) olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında uğranılan soykırım ve sürgün nedeniyle özellikle Kuzeybatı Anadolu Abhazya’dan sürekli zorunlu göç almıştır. Bu nedenle, günümüzde Abhazya’dan çok daha fazla Abhaz Türkiye’de bulunmaktadır.

Güneybatı Karadeniz kıyısında bulunan Abhazya’nın yüzölçümü: 8.600 km², nüfusu 300 bin’dir. 1992-93 Gürcü-Abhaz savaşı öncesi nüfusu ise (1991) 550 bin’dir. Sovyetler Birliği devrinde Karadeniz kıyısında Gürcistan’a bağlı özerk bir cumhuriyet olan Abhazya, birliğin dağılmasının ardından 23 Temmuz 1992 tarihinde fiilen (de facto) Gürcistan’dan bağımsızlığını ilan etmiştir. Bunun üzerine, 14 Ağustos 1992 tarihinde Gürcü kuvvetlerinin Abhazya’nın başkenti Sohum’a girmesi ve buna Abhaz kuvvetlerinin cevap vermesiyle patlak veren Gürcistan-Abhazya ihtilafı topyekûn savaşa dönüşmüştür. Bu savaş bir yıldan fazla sürerek 30 Eylül 1993 tarihinde Gürcü kuvvetleri ile Gürcü nüfusunun Abhazya’yı terk etmesiyle sonuçlanmıştır. Savaşta iki taraftan yaklaşık 7 bin kişi ölmüş, 250 bin Abhazyalı Gürcü mülteci haline gelmişti. 1992-93 yılları arasındaki Gürcistan-Abhazya savaşı, Abhazya açısından büyük bir sosyal ve ekonomik yıkımı getirmekle kalmamış, Gürcistan ile yeniden bir araya gelme seçeneğini de büyük ölçüde tüketmiştir. 3 Ekim 2004 tarihinde yapılan Abhazya devlet başkanlığı seçiminin Rusya Federasyonu'nun arzu etmediği bir biçimde Bagapş lehine sonuçlanmasından sonra Rusçu Abhazlar ile Abhaz milliyetçileri arasında ortaya çıkan iç savaş tehlikesi, Abhaz halkının devlet başkanlarını seçmek için 12 Ocak 2005 tarihinde tekrar sandık başına gitmesine yol açmıştır. 3 Ekim seçimlerinde Abhazya’nın ilk Devlet Başkanı Vladislav Ardzınba ve Rusya Federasyonu’nun desteklediği aday olan Raul Hacimba seçimi kaybetmiş, buna karşın Abhaz halkının desteklediği aday olan Sergey Bagapş seçimi kazanmıştır. Söz konusu seçim sonucunda ortaya çıkan içsavaş tehlikesi ise Bagapş’ın 12 Ocak seçimlerine 3 Ekim seçimlerinde en çok oyu alan Hacimba ile tek liste ve ortak ekonomi programıyla katılması ile önlenebilmiştir. Buna göre, Bagapş devlet başkanlığına, Hacimba ise devlet başkanı yardımcılığına aday olmuş ve söz konusu ortaklık seçimi kazanmıştır. Aslında, Moskova’nın ağırlığını koyması ile sağlanan bu çözüm, Rusya Federasyonu ile Abhazya halkı arasında bir uzlaşma sağlama çözümü olmuştur. Moskova’nın baskılarına rağmen, Abhazya devlet başkanlığı seçimlerinin beklenmedik bir biçimde sonuçlanması ile birlikte, bu tanınmamış ülkede meydana gelen sessiz devrim dünyada yankı bulmasa da Abhaz halkı yozlaşmış bir yönetim ve Rusya Federasyonu’nun gölgesinde kalmış bir Abhazya’dan kurtulmak istediğini, iktidar nimetlerini Moskova’nın desteği ile kullanan ve iktidarı bırakmak istemeyen yönetici sınıfı tasfiyede kararlı olduğunu seçim sandığında ikinci defa göstermiştir. Abhazya’da parlamento seçimleri de Mart 2007’de yapılmıştır. Parlamento seçimlerinin birinci turu 4 Mart ve birinci turda adaylardan birinin yüzde 50 oy oranını aşamadığı 17 bölgede düzenlenen ikinci tur 18 Mart 2007’de yapılmıştır. Parlamentodaki 35 sandalye için 117 aday yarışmasına rağmen, sonuçlar süpriz olmamış ve milletvekillikleri Devlet Başkanı Sergey Bagapş ile Devlet Başkanı Yardımcısı Raul Hacimba’ya yakın adaylar arasında bölüşülmüştür. Abhazya, büyük veya ses getirecek bir yer olmadığından ve Rusya Federasyonu ile Gürcistan’ın dünyadan soyutladığı küçük bir coğrafya olduğundan dolayı bu tanınmamış topraklarda meydana gelen parlamento seçimleri dünyada ve Türkiye’de yankı bulmamış ve gölgede kalmıştır.

Abhazya’nın asıl korkusu yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olmasıdır. Tanınmayan bir devlet düzeni, zaten az olan nüfusun arttırılamaması ve Abhazca’nın Rusçanın baskısı altında erimesi, Abhaz aydınlarını tedirgin etmektedir. Bu nedenle, Abhazya’nın istikrar ve güvenliğini sağlamak, Abhaz nüfusunu artırmak, Rusya Federasyonu ve Gürcistan ile ilişkilerini dengelemek için Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi arzulanmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye ziyareti sırasında Bagapş’ın Abhazya ile Gürcistan arasındaki sorunların çözülmesi için Türkiye’nin arabulucu olmasını ve Abhazya’ya uygulanan deniz ve hava ulaşım ile ticari ambargonun insani ölçülere çekilmesini isteyeceği tahmin edilmektedir. Değişim ve kimlik isteminde ısrarcı olan Abhazya’nın tarihî, kültürel ve akrabalık bağlarının bulunduğu Türkiye ile ilişkilerini yeniden geliştirmek için atağa geçmesi, Abhazya-Türkiye ilişkilerinin geleceğinin belirlenmesi bakımından önem taşımaktadır. Nitekim, Abhazya iktidarı ve halkı üzerinde büyük etkisi olan Dünya Abhaz-Abazin (Abaza) Halkları Birliği’nin 11 Haziran 2005’de Türkiye’de toplanması, Abhazya’nın siyasi, sosyal ve ekonomik konularda Türkiye ile işbirliğini geliştirmekte kararlı olduğunu göstermektedir. Günümüzde Abhazya’nın ithalatının yüzde 70’i ve ihracatının yüzde 30’u Türkiye ile gerçekleşmektedir. Ekonomik, tarihi ilişkilere ve kan bağına karşın, günümüzde ABD, AB, Almanya, İngiltere, İtalya ve Fransa merkezli 15 sivil toplum kuruluşunun Abhazya’da faaliyet göstermesine karşın Türkiye’den herhangi bir sivil toplum kuruluşu Abhazya’da bulunmamaktadır.

Parlamentonun yeni yapısı ana hatlarıyla Abhazya sorununda ciddi bir değişime yol açmasa da Bagapş önderliğindeki Abhazya hükümeti ülkenin iç ve dış politikasını yenileme sürecine girmeye başlamıştır. Nitekim, parlamento seçimleri sonrasında 21-25 Nisan 2007 tarihleri arasında Bagapş’ın Abhazya’nın yeni dönemini ve geleceğini görüşmek, siyasi, sosyal ve ekonomik konularda işbirliğini geliştirmek amacıyla Türkiye’yi ziyaret etmesi kesinleşmişti. Bu bağlamda, Bagapş’ın Türkiye temasları ve iletilecek mesajlar, Abhazya, Gürcistan, Rusya Federasyonu, Türkiye ve Kafkasya’nın geleceğinin belirlenmesi bakımından önem taşıyacaktı. Ayrıca, söz konusu Türkiye gezisinin ana amacının Gürcistan Devlet Başkanı Mikheil Saakaşvili ile Ankara’da kapalı bir görüşme yapmak için olduğu ve bu nedenle büyük önem taşıdığı iddiaları ortaya atılmıştır. Ancak, Bagapş geçirdiği kalp yetmezliği nedeniyle Moskova’ya gitmek zorunda kalmış ve sağlık sorunları nedeniyle Türkiye gezisini ileri bir tarihe ertelemiştir. Söz konusu zirve iddiaları doğru olmasa bile Ankara’da Gürcü ve Abhaz politikacıların buluşmasını sağlamak Türkiye, Gürcistan ve Abhazya için olumlu bir gelişme olabilecektir.