|
|
................... |
|
................... |
EVLİYA ÇELEBİ VE 17.YY'DA KUZEY KAFKASYA |
Dr. Vasfı Güsar
Yeni Kafkas, Yıl: 4
sayı 20(44) Mart-Nisan 1960 |
|
|
................... |
|
|
Evliya Çelebi; on yedinci
asırda (hicri on birinci asır) Kafkasya'ya üç defa seyahat
yapmış, on ciltlik büyük eserinin ikinci ve yedinci
cildini hemen hemen Kafkasya'ya hasretmiş büyük Türk
seyyahı idi. 1611 senesinde doğmuş ve 1682 de vefat
etmiştir. On yedinci asırda yazılan eserler
arasında tarih bakımından olduğu kadar medeniyet tarihi ve
folklor bakımından en mühim kaynaklardan biri olan bu eserin
ilk altı cildi Ikdam matbaasında (Matbaa ve ikdam gazetesi
sahibi Mahmut Sadık bey Çerkes'ti) tabedilmişti. Bu ciltler
gerek şark ve gerek garp ulemasınca büyük rağbete mazhar olmuş
ve güç tedarik edilebilen eserler arasına girmişti.
1640 tarihinde Gürcistan ve Mingrelya'ya gitmiş, oradan
Karadeniz kıyılarını takip ederek Abhazya'yı ve en nihayet
Kuban'da Anapa'yı geçtikten soma Azak kalesine varmıştı. Azak
kalesi Osmanlılar tarafından muhasara altında bir Rus kalesi
idi. Geçtiği yollan, köyleri, kasabaları ve temas ettiği
memleket ahalisini yakından araştıran ve notlar tutan Evliya
Çelebi; Abhazya Çerkeslerinin örf, adet, ahlak ve ananelerini,
nüfuslarını araştırmış, Abhazya kabilelerini birer birer
saymış, bunlar hakkında malumat vermiş, annesi Abaza Çerkes'i
olduğu halde annesinin dilini bilmeyen Evliya; bu dil hakkında
tuhaf ve anlaşılmaz bir dil demiştir.
Dilden dile dolaşan dedikodulara ve uydurma haberlere pek
fazla inanan, konuları dallayıp budaklamayı seven, haddinden
fazla kendini kaptırmış olan, geçmişten günümüze gelen
masalları ve hikayeleri nakletmekten zevk alan bir insandı.
Azak kalesinde bir müddet kaldıktan sonra İstanbul'a
dönmüştür.
1647'de Evliya; ikinci bir seyahate çıkar. Erzurum’dan
Erivan'a ve oradan Azerbaycan’a, oradan da Şimali Kafkasya’da
Hazar denizi kenarında bulunan Derbent'e gelir. Dağıstan’ı
gezdikten sonra Tiflis’e ve tekrar Erzurum’a döner. Derbent’e
dair verdiği malumat, kendisinden bir kaç sene evvel bu
memleketi gezmiş olan Adam Olearius'un izahatına uyar.
Derbent’in binaları, tarihi eserleri, Derbent kalesi ve seddi
hakkında açıklamalar ile Lezgiler hakkında bilgi verir.
Gürcistan hakkında bir çok notlar alır.
1666'da Evliya, gene Kafkas hududundadır. Bu sefer Avrupa
seyahatine çıkmıştır. Bulgaristan, Sırbistan,
Avusturya-Macaristan, Romanya'yı gezdikten sonra Karadeniz'in
kuzeyinden geçerek Kafkasya'ya gelmişti. Taman yarımadasına
ayak bastıktan sonra bu seferde Kafkasya'yı şimalden cenuba
doğru seyahatini yapmıştı.
Seyahatnamenin yedinci cildini dolduran bu seyahat hatıraları
kuzey Kafkasya'nın etnografik, coğrafik, dil, din, örf ve
adetleri, tarihleri ve burada yaşayan Çerkeslerin
medeniyetleri bakımından enteresan bilgiler veriyor ve bu
meyanda kuzey Kafkasya'nın etnik sınırının Taman
yarımadasından başladığını kesin bir dille açıklıyor. Taman
kalesi ve Taman yarımadası hakkında malumat veriyor. Oradaki
üç kaleden de bahsediyor. Sahil yolu ile Anapa'ya uğruyor,
oradan Kafkas dağlarının kuzeyinden geçerek Baştav'a kadar (Baştav
bir dağın adıdır) Çerkes dallarını (kabilelerini) birer birer
anlatıyor, oradaki kaleler hakkında izahat veriyor (Kuleleri
olsa gerek. Pşiz (kuban) nehri ile bir çok nehirler ve Elbruz
(Oşhamafe - uğurlu dağ) dağı ve Terek havzası hakkında malumat
veriyor. Oradan Kuşhalar (Asetin), Çeçen ve İnguşlar
mıntıkasına geçiyor, onlar hakkında tafsilat alıyor ve not
defterine yazıyor. Kitabına geçiriyor Dağıstan'a uğruyor.
Kubaçı kuyumculuk kasabası ve Dağıstan hakkında malumat
veriyor. Derbende geçiyor ve yirmi sene evvel uğradığı bu
şehirde bir çok yenilikler görüyor. Oradan bir Acem (tran)
gemisine binerek Hazar denizinde Terek kalesine geçmek
istiyor. Fakat kuzey rüzgarlarından ötürü gidemiyor, Bakü'ye
dönüyor.
Evliya Çelebi; Bir az Bakü'de kaldıktan sonra Hazar denizi
yolu ile Astrahan'a geçmek, İdil -Ural havzasını görmek, eski
Altınordu topraklarını gezmek istiyor. Bakü limanında yüzlerce
tüccar gemisi (mübalağalı) Bakü, Derbent ve Astrahan
arasındaki şimalden, Kaylan taraflarına güneyde işliyorlardı.
Evliya havayı müsait görünce kuzey taraflarını geçmek istedi.
Denize açıldı. Fakat yine deniz dalgalandığından Sunç nehrine
iltica ediyor, oradan Terek kalesine geçiyor. Bu sefer bu
kaleyi ve kuzey Kafkasya'nın Hazar denizi havzasını geziyor ve
notlar tutuyor. Hazar denizi ile Karadeniz ve Marmara denizi
ile Akdeniz gibi gezdiği denizler arasında birde mukayese
yapıyor ve Kuzey Kafkas hakkındaki intibalarını bu suretle
sona erdiriyor. Hazar denizi yolu ile Astrahan’a gidiyor, bu
bölgede yaşayan insanlar ile daha aşağıdaki Karmuklar hakkında
malumat veriyor.
Evliya Çelebi’nin gezdiği memleketler hakkında yazdığı
Seyahatname adındaki hatıralar, hiç bir yabancı
seyahatnamesinde görülmeyecek kadar önemli ve kapsamlıdır.
Medeniyet ve tarih için olduğu kadar coğrafya, dil ve
halkbilimi bakımından seyahatname biliminsanları için bir
hazinedir. Batı biliminsanı Profesör Techner'in Anadolu
Yolları kitabının yegane mehezi bu seyahatname olduğu gibi
(Osmanlı Devleti'nin Tarihi) adlı kitabın yazarı J.V. Hammer;
kitabı için bu seyahatnameyi ilk mehez olarak ele almıştır.
Mortmann, Hartmann ve profesör Mentchel gibi müellifler bu
eserden çok faydalanmışlardır.
Evliya Çelebi seyahatnamesini araştıran eden yazarların lehte
ve aleyhte olmak üzere kanaatları değişmektedir. Bu büyük
seyyahın yazılarını pek mübalağalı yazılar, yanlış görüşler,
uydurma masallar ve hikayeler olduğunu söylerler. Macar Alimi
Sekfü Gyula; Evliya Çelebi'nin seyahatnamesine, insanlara hoş
vakit geçirmek ve eğlenmek için güzel bir roman der. Alim J.
Deny, seyahatnamenin abartılı ve hatalı olmasına rağmen bol
bilgi ve materiyalleri de ihtiva ettiği fikrindedir. Evliya
Çelebi'nin hayali ve duyuma dayalı seyahatnamenin efsane ve
hikayelerinin bir kısmı uydurma ve mübalağalı, şişirilmiş, bir
kısım görüşlerinin yanlış ve kelime hatalarının çok olmasına
rağmen büyük bir kıymet taşıdığı muhakkaktır.
Evliya Çelebi'nin Kuzey Kafkasya'yı ilgilendiren yedinci
cildinin el yazması olarak Istanbul'da beş nüshası vardır:
1) Haci Beşir efendi kütüphanesi, Darusse-ade ağası
Hacı Beşir efendi bu nüshayı 1158 hicri senesinde (1747 M.)
vakfetmişti. Haremeyni şeri-feyn evkafı müfettişi Mehmet Emin
efendinin el yazısıdır. En doğru nüsha bu nüshadır. Bu
kütüphane halen Süleymaniye kütüphanesine nakledilmiştir. Bu
nüsha 1155 hicri (1744 M. 9) senedinde yazılmıştır-
2) Pertev paşa kütüphanesi. 1155 hicri (1744 M.)
senesinde Ahmet efendi adında bir zat yazmış. Bir çok
yanlışlıklarla doludur. Bu kütüphane Fatihte Millet
kütüphanesine nakledildi.
3) Topkapı sarayında olup İbrahim Belbisi tarafından
Mısırda yazılmış (1032 h. ve 1622 m.) ve Mısır Sultanı Özbek
oğlu İbrahim tarafından vakfe-dilmiştir. Bundada yanlışlıklar
vardır.
4) Bu nüsha Aydınlı Mustafa tarafından 1177 hicri (1766
M.) senesinde yazılmış olup Topkapı sarayındadır. Fena
yazılmış bir nüshadır.
5) Bun da Topkapı sarayında Bağdat köşkü
nün kütüphanesindedir. 1155 hicri (1744 M) sene
sinde İbrahim çavuş tarafından yazılmış olup bir
az bozukça bir nüshadır.
Görülüyor ki bu yazma nüshaların en iyisi Mehmet Emin
efendinin el yazısıdır. Hatta Türk Tarih kurumunun yayınladığı
ciltlerdede bu yanlışlık devam etmiştir.
İkdam matbasıı sahibi Mahmut Sadık beyin neşrettiği altı
ciltten artakalan dört cildi, Türk Tarih ensümeninin meşkûr
mesaisi ile 1928 tarihinde bastırılmış ve bu suretle cilt
noksanlıkları tamamlanmıştır. Avrupa kütüphanelerinde ise
seyahatnamenin her on cildi de mevcuttur. Halen basılmış
olarak on cildi de Türk milli kütüphanelerinde bulunmakta olup
meraklılar tarafından mütalaa edilmektedir. |
|
|
|
|
|
|
|
|