...................
...................
KARAMÜRSEL İLÇESİNDE KUZEY
KAFKASYALI İMLER

GUNOKUE C. Özbay
Kuzey Kafkasya Kültür Dergisi, Yıl 8 Nisan Mayıs 1978, Sayı 48

                         
 
...................
 
Çerkesler, Kırım savaşından sonraki yıllarda sık sık bahsedilen bir konuydu. Kafkaslar Rus işgaline uğradıkça, buradaki Müslüman ahali Osmanlı İmparatorluğu'na kitleler halinde göçe başlamışlardı. Bilhassa 1863-1864 kışında güney-batı Kafkasya'da direnişler kırılınca, yüz binlerce Kafkasyalı göçmeni Osmanlı limanlarını doldurmuştu. İngiltere'nin İstanbul büyük elçisi Sir. H. Bulwer Dışişleri Bakanı Earl Russel'e yazdığı 3 Mayıs 1864 tarihli raporunda "Çerkezistan gitti; kurtarılacak artık Cerkesler kaldı" (In short, Circassia is gone; what yet remains to seave is the Circassians) demektedir.

Rus işgalinden kaçan bu insanların bir kısmı Anadolu'ya, çoğu ise Rumeli'ye, Tuna boylarına iskan edildi. .Kafkas göçmenlerinin Rumeli'ye yerleştirilmeleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanlarda Hıristiyan unsura karşı, Müslüman unsuru kuvvetlendirme politikası güttüğü şeklinde yorumladı ve tenkitlere uğradı.

Bilhassa Panslavist propagandanın tahrik ettiği bu kampanya sonunda, bir Çerkes psikozu yaratacak seviyeye geldi. Çerkeslerin yerli Hıristiyan halka işkence yaptıkları, asayişi bozdukları yolundaki propaganda, Avrupa kamuoyuna da bir gerçek gibi kabul ettirilmiş hatta Osmanlı hükümeti nezdinde teşebbüslerde bulundukları gibi, 1877 Berlin muahedesindeki hususi bir madde ile, Rumeli'de iskan edilmiş Çerkeslerin çıkarılmasını temin ediyorlar, bu suretle Çerkesler ikinci bir göçe zorlanıyordu.

İşte bu suretle ikinci kez yerlerinden çıkarılan Çerkesler, Osmanlıların verdiği topraklara göç ettiriliyordu. Bunlardan bir kısmı Osmanlı bandıralı gemilerle Orta Doğu'daki yeni yerlerine giderken, gemilerinde yangın çıkmış, takriben yedi yüz kişi yanarak ölmüştür. Sağ kalanları da Acre'ye (Akre), oradan Nablus'a geçmişler, daha sonra Kuneytre, Jolan, Amman, ve İsrail'de koloni merkezleri oluşturmuşlardır. Bu göçmenler yeni vatanlarında ısınamamakta, iklim değişikliği ve çeşitli hastalıklar ile mücadele etmişler, tekrar dönüş yapmak için direnenler olmuşsa da, Berlin muahedesi bu göçmenlerin yolunu kapamıştır.

Her şeye rağmen Orta Doğu'dan İstanbul'a gelmeyi başarabilenler, daha önce bu şehre, gerek Rumeli gerek Asya yolu ile gelip yerleşmiş hemşerilerle buluşup, anlaşmaları sonucunda, Karamürsel'in Yalakdere havzasının batısı ve Hersek Deltası'nın güneyi olmak üzere muayyen yerleri satın alarak değişik tarihlerde sırasıyla: Aktoprak, Fevziye, Karadere, Örencik, Tevfikiye köylerini kurarak koloniyel merkezlerini korumuşlardır. Bu köy sakinlerinin ataları Kuzey Kafkasya'nın Kuban, Labe, Afıbs gibi bölgelerin Psıj Hable, Pşı Çev, Kabı Hable, Hacı Tuğuj Hable, Hacımkue Hable, Bırsır Hable, Şuitse Hable, Gunerıkue Hable'lerden göç eden göçmenlerin bakiyeleridir.

Mesken tiplerine gelince, en çok rastlanan tip iki katlı ve ahşap dolma olanlardır. Buna sebep, eski köy komşuları Ermenilerin, ev yapılarından esinlenerek, o dönemde yaygın olan ipekböcekçiliğini geliştirmek için evleri, Ermeni ustalarına yaptırdıkları söylenir. Eski Çerkes tipi evler çok nadir olduğu gibi, çatı kısımları da su otu yerine kiremit ile örtülüdür.

Köyler kurulduğunda tahsilli kimseler vardıysa da, Balkan ve Ulusal Kurtuluş Savaşları bunları Çanakkale, Galiçya, Kafkas Cephesi, Filistin, Yemen frontları yitirmiştir. İlçenin Yunan işgalinden kurtarılmasında Çerkeslerin katkıları büyüktür. Bilhassa bölgede faaliyet gösteren Gökbayrak tabur komutanı Dağıstanlı Cemal, Süvari komutanı Şhaplı Hasançeri Beyler, ve onların saflarında hizmet gören TSEY Davut Çavuş ve Huvaj İbrahim çeteleri ve diğerlerinin ayrı payı vardır. Önder kişilerin yitirilmesi, şüphesiz kalanları etkilemiştir. Savaş sonrası durgunluk yirmi beş yıl öncesine dayanır. Fakat son zamanlarda Fakülte mezunu ve çeşitli okullarda okuyan ve çeşitli iş kollarında çalışan gençlerimiz vardır.

Köylerimizde Ana Dili Adigece eksiksiz konuşulur, İstanbul'a yakın olmalarına rağmen, lisanlarını muhafaza edebilmiş olmaları çok sevindiricidir. Fakat buna mukabil bazı sinsi çıkarcıların yanlış propagandaları sonucu yozlaşma tehlikesi ile karşı karşıya bırakılmıştır. Örneğin; pşıne (mızıka-armonika) ile yapılan güzel düğünlerimize karşı çıkılmış, bu etkinlik ile düğünler davul-zurna ve çengiler almıştı. Bu durumlar hayli zaman devam etmiştir. Ancak bu uygulamaların yanlış olduğunu, Kafkaslılık ile bağdaşmadığını, kendi folklorumuzu yaşayalım savını ortaya atan her köyden bir kaç genç birleşerek, toplumları için daima faydalı olacağına inandıkları Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği'ni 24 Kasım 1976 tarihinde gerçekleşerek hizmete açmışlardır.

Gençlerimizin olumlu ve etkili çalışmaları, köylerimizde etkili oldukları örneklerle saptanmıştır. Örneğini daha önce davul-zurna ile yapılan düğünlerin yerini, Çerkes toplumunun sahibi olan pşıne ile oyunlarımız almakta, iş, hukuki ve sosyal çalışmalar değerlendirilmektedir. Köylerimiz geçimlerini ziraatla, sağlar, en çok sebze, üzüm, şeftali, armut ve elma yetiştirilir. Daha önce yaygın olana ipek böcekçiliği ve hayvancılıkta gerileme göstermiştir. Köylerimizde, köyü güzelleştirme ve dayanışma dernekleri kurulmuştur. Çerkes köylerinin merkezi olan Feyziye'de ayrıca tarım kredi kooperatifi kurulmuş olup, çalışmalar sayesinde olumlu sonuçlar alınmaktadır. Ayrıca her yıl 6 Mayıs Hıderlez günü merkez Feyziye'de güreş ve at yarışları düzenlenmektedir...