19. Yüzyılın başlarında
Transkafkasya'da ki devlet ve yarı-devlet örgütlenmeleri:
19. Yüzyılın başlarında Kafkasya, hem kültürel gelişim
seviyeleri, hem de toplumsal, ekonomik ve politik yaşamları
birbirinden oldukça farklı kısımlardan oluşan bir bölgeydi. Transkafkas-ya'da ileri bir feodal
sistemin hakim olduğu bölgelerin varolmasına rağmen bazı
bölgelerde hala ataerkil klan sistemi hüküm sürmekteydi.
Politik olarak, Transkafkasya çeşitli devlet ve yarı-devlet
örgütlenmelerine bölünmüştü. Doğu Gürcistan, başkenti Tiflis
olan Kartalino-Kokhetis krallığını ve üç vasal sultanlığını-Shanshadil,
Kazok ve Vorc-halin-içermekteydi. Batı Gürcistan ise Imeretis
krallığı ve Megrelis, Suanetis, Gurya, Acaristan ve Abhazha
prensliklerinden oluşmaktaydı. Doğu Transkafkasya nüfusunu,
Azerbaycan ve Ermeni halkları meydana getirmekteydi. Ayrıca
burada, Azerbaycan ve Ermeni bölgeleri-nede yayılmış Gonja,
Karabag, Shirvan, Shekin, Nukhin, Talysh, Baku, Küba, Nak-hchevan
ve Erevan hanlıkları kurulmuştu. Doğu Kafkasya iki ana
bölgeden oluşmaktaydı. Birincisi, önemli bir bölümü Avar ve
Lezgi halklarıyla kaplı olan Dağıstan ve diğeri Çeçen'lerin
yaşadığı Çeçenistan. Buraları, Tarkov Şamkhallığı ve Avar,
Mekhtulin, Karakatag, Gazikumuk ve Kyura Khanlığı gibi
feodallerin ve Karchag beyinin nüfusu altındaydı. Ayrıca
Dağıstan'da ve özellikle Çeçenistan'da birbirine kapı komşu
olan ve hala.oldukça kuvvetli bir ataerkil klan sisteminin
hakim olduğu 44 "özgür topluluk" vardı.
Kuzey Kafkasya nüfusunun önemli bir bölümünü Adigelerin bir
parçası olan Kabardeyler oluşturmaktaydı. Büyük Kabardey ve
Küçük Kabardey diye ikiye ayrılan Kabardey'de feodalizm 16.
yüzyılda gelişmeye başlamış ama 19. yüzyılın başlarında Gürcistan'daki
kadar gelişmemişti. O zamanlar B. Kabardey 4, K. Kabardey ise
3 prensliğe ayrılmıştı.
Kuban'ı ve Kuban nehrinin ağzından Sak-ne nehrinin ağzına
kadar olan Karadeniz sahillerini içine alan Kuzey-Batı
Kafkasya'da Adige veya Çerkeş halkı yaşamaktaydı. 18. yüzyıl,
Çerkeslerde ataerkil klan sisteminin yokolup feodalizmin
yerleşmeye başladığı bir dönemdir. 19. yüzyılda ise henüz bir
devlet halinde birleşmemişlerdi.
Güney Kabardey'e kadarki merkezi Kafkasya'da Osetler
yaşamaktaydı. Osetlerin, içine zor girilir dağ vadilerinde
yaşayanlarında ataerkil klan sistemi diğerlerinde ise
feodalizm hakimdi. Osetya, Kabardey ile sınırı, olan Kuzey
Osetya ve Gürcistan'la bitişik Güney Osetya diye ikiye
bölünmüştü.
Doğu Gürcistan'ın bitişiğinde Dağıstan ve Doğu
Transkafkasya'da altı "özgür topluluk'un ittifakı olan Jaro-Belokan
yani (yanlış olarak Lezgi diye adlandırılan) Avarların klan ve
kabile toplulukları ve İlisuy sultanlığı bulunmaktaydı.
Tüm yukarıda söylediklerimizden 19. yüzyılın başlarında
Kafkasya'nın birbirinden farklı, birbirleriyle devamlı
mücadele halinde bulunan ve toplumsal gelişimleri oldukça geri
olan bir çok küçük feodal birimlerden ve kabile birliklerinden
meydana gelmiş olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
Dağıstan ve Çeçenistan'ın toplumsal örgütlenmeleri: Toplumsal
ve ekonomik açıdan bakıldığında Dağıstan ve Çeçenistan
karmaşık bir görüntü arzederler ve politik parçalara
bölünmüşlerdir. Bütün bu farklılıklara rağmen bu ülke üç ana
bölüme ayrılabilir: ilki, ileri bir feodalizmin kurulduğu ve
ticaretin gözle görülür bir önem kazandığı, Dağıstan'ın
güneyini ve zengin sahillerini içine alan bölgedir. Mahalli
mıntıkalardaki feodal asilzadeler-hanlar, beyler vs. toprağın,
sığır, koyun ve atların mülkiyetini ellerinde tutan özel
mülkiyete dayalı feodal hiyerarşiyi oluştururlardı. Varolan
üreticiler ise şunlardı:
1) Uzdenler: Beylerin topraklarını işleyen ve
karşılığında ürünün bir kısmını alan köylüler.
2) Raiatlar: Han tarafından bir beyin ya da Ruhban
sınıfından birinin emrine tahsis edilen ve bir yerden diğerine
gitme hakları olmayan köylüler.
3) Kullar veya köleler: Bunların hepsi para veya ürün
şeklinde bir kira ödedikleri veya zorla çalıştırıldıkları
veyahutta bir hizmetçi olarak hizmet ettikleri feodal
asilzadelerine bağımlıydılar.
Dağıstan'ın bu bölgesinde yaşayanların başlıca geçim
kaynakları, uğraşları, tarım, meyvecilik, bağcılık ve sığır
yetiştiriciliğiydi.
Kuzey Dağıstan'ın dağlık bölgesinde yaşayanların sığır
yetiştiriciliğine dayalı kısıtlı bir ekonomik yaşamları vardı.
Toprak işlemeciliği çok düşük bir düzeyde idi. Başlıca ürünler
çavdar, akdarı ve arpaydı. Buğday yalnız doğuda ekilirdi ve
çok ürün vermezdi. Bu yöre halkı ürünlerin hepsini kendileri
yetiştirmez, komşularıyla değiştirirlerdi. Dağıstan'ın bu
bölgesinin "özgür toplulukları" ataerkil klan sisteminden
feodalizme geçiş dönemini yaşıyorlardı. Artık hanlar ve öteki
"sahipler" yoktu. Nüfus, ruhban sınıfı, uzdenler ve köleler
diye üçe bölünmüştü. Ürün ve hizmet sunmakla yükümlü oldukları
yerel asillere veya ruhban sınıfa ekonomik olarak bağımlı
olanlar dışındaki uzdenler toprağa sahiptiler ve kendi
kendilerine ekip biçiyorlardı. 19. yüzyılın başlarında
varlıklı bir sınıf belirdi ve yerel asilzadeler gibi kölelere
sahip oldular. Savaş esirleri ve yoksul düşmüş ailelerin
satılan çocukları köleleştirildi.
Bazı özgür topluluklarda el sanatları oldukça gelişmiştir.
Yamçılar, sade-süssüz kilimler, lezgin diye bilinen kumaşlar,
kamalar, bıçaklar, kürk başlıklar ve silahlar üretiliyordu.
Ticaret çok azdı. Dağlılar aul'lara veya çadır köylere gelen
Ermeni tacirlerden pamuklu, yün ve ipek kumaşlar, tuz alırlar,
mahalli el işlemesi ürünler, balmumu, at, koyun ve büyük
boynuzlu sığır satarlardı. Ayrıca kendi aralarında takas usulü
alışveriş yaparlardı.
Çeçenistan: Dağıstan'ın ve bir ölçüde Sütün Batı Kafkasya'nın
zahire ambarı durumundaki Çeçenistan farklı bir konumdaydı.
Çeçenistan verimli toprakların, zengin meraların olduğu ve
dağların sık ormanlarla örtül-düğü bir ülkedir. Ataerkil klan
sistemi burada geçerliliğini koruyordu. Nüfus Tolpa'lara yani
komünlere ve tokhumlara yani klanlara bölünmüştü, örf ve
adetler kanunlar yerine geçiyordu. El sanatları ve ticaret
gelişmemişti. 19. yüzyılda feodal sistemin klan asilliği
biçiminde ortaya çıktığı görüldü. Bu dönemde klan ileri
gelenleri komün topraklarını ele geçirmiş, dolayısıyla özel
toprak mülkiyeti ortaya çıkmıştı. Toprak ve sığırlar ruhban
sınıfının ellerinde toplulaşıyordu. Mal değiş-tokuşunun
gelişmesi ile iş bölümünün daha da belirginleştiği görüldü.
Ormanlıklardaki ve bağlıklardaki tacirler Çeçenler arasında da
görülmeye başladı. Çeçenistan'ın dağlık bölgelerinde ataerkil
klan sistemi katiyetle yaşarken, ovalardaki feodalist gelişim
başarıya ulaşmıştı.
Çeçenler henüz bir devlet halinde birleşememişlerdi. Her klan,
topluluğun işlerini yapan ve küçük anlaşmazlıkları çözümleyen
bir yaşlıyı şef seçerdi.
Tüm köyü veya birçok klanı ilgilendiren meseleler köy
meclisleri (Khiytirçiy) tarafından çözümlenirdi. Kan davası
Çeçenlerin yaşamlarında önemli bir yer tutuyordu. Para
cezalarının miktarı, mahkeme tarafından, zarar görene belli
bir sayıda inek ödenmesi şeklinde tespit edilmişti. Bir adam
öldüren 190, bir kadın öldüren 130 koyun vermekte zorunluydu.
Eğer katil para cezasını ödemezse ve eğer ölmek istemiyorsa
ülkeyi terketmek zorundaydı. Toprak komünün ortak malıydı. Her
yıl ekim mevsimi başlamadan önce 'tokhum'un üyeleri bir
araya gelir ve daha önceden her
aileye eşit bir parça düşecek şekilde bölünmüş arazileri kimin
ekeceğini kura ile tespit ederlerdi. Araziler o yıl üzerinde
çalışanların malı sayılırdı. Ormanlık araziler paylaşılmamış,
tüm komünün kullanımına açık bırakılmıştı.
Çar hükümeti Dağıstan'ın feodal bölgelerinde, feodal toprak
sahipleriyle temas kurmak ve onlara bağımlı olanlarının
serfleştirilmesine yardım etmek için her çareye başvurmuştu.
Bu yardımlar sayesinde Dağıstan'ın feodal asilzadeleri 19.
yüzyılın başlarında yeni bir sürü zorunluluklar getirdiler ve
köylüleri daha fazla sömürmeye başladılar. Çar hükümeti
Dağıstan ve Çeçenistan'ın feodalizmin ya az geliştiği ya da
hiç gelişmediği bölgesinde yöre klanlarının bir sömürenler
sınıfı haline gelen üst tabakalarına destek sağlayarak
fetihlerini genişletmeye çalfştı.
Kabardey'de Toplumsal Sistem
Kabardeyler, Elbruz dağının eteklerinden Sunzha nehrinin
yukarılarına kadar olan düz ve açık arazide ve de Malka'nın
sol kenarından Kara dağların tepesine kadar olan bölgede
yaşıyorlardı. Başlıca zenginlikleri at ve koyun sürüleriydi.
Tarım çok azdı ve başlıca ekinler mısır, akdarı ve biraz da
buğdaydı. El sanatları ve ticaret önemli değildi, tüylü kumaş,
keçeden yapılmış paltolar ve deri mallar üretilmekteydi.
Başlıca değişim maddeleriyse sığır yetiştiriciliğiyle ilgili
ürünlerdi.
19. yüzyılın başlarında Büyük Kabardey' de halk birbirinden
kesin çizgilerle ayrılmış, sınıflara bölünmüştü.
Araştırmacılar 11 farklı sınıfın olduğunu söylerler ki bunlar:
Prensler, asiller veya vorklar, birbirinden farklı üç sınıf
uzden, prenslerin uşakları veya koruyucuları, prenslerin
köylüleri, 1 ve 2. sınıfın köylüleri ve azat edilmiş köleler,çKabardey
prensleri kendilerine bağlı olanlardan tahıl, para, sığır ve
kereste biçiminde haraç alırlardı. Prense bağlı aullar prensin
evinin etrafında bulunur ve buralarda başlıca uğraşları tarım
ve sığır yetiştiriciliği olan köylüler ve azat edilmiş köleler
yaşardı. Köylünün ürettiklerinin yarısı prense aitti.
Kabardey'in özgür olmayan serf nüfusu birçok kategoriye
ayrılmıştı. Azat'lar özgürlükleri kendilerine verilmiş veya
özgürlüklerini kendileri satın almış köylülerdi. Yanlarında
çalıştıkları efendilerine yakın yerlerde yaşarlardı. Og'lar
(veya serfler) çalıştıkları topraklar üzerinde yaşarlardı.
Yapmaya mecbur oldukları iş ve ödedikleri kiralarla
efendilerine bağlanmışlardı.
Logonaput'lar (veya topraksız köylüler) hemen hemen hiçbir
şeye sahip değillerdi ve bütün bir yıl efendileri için
çalışırlardı. ''Og''lar ve ''Logonaput''lar, bir ailenin hepsi
birden ve Kabardey sınırları içinde olmak şartıyla efendileri
tarafından satılabilirlerdi. Vu-nevut'lar nüfusun hiçbir hakkı
olmayan kesimini oluştururlardı. - Bunların ne bir parça
toprakları ne de özel mülkiyetleri vardı. Sadece ev
hizmetçileriydiler ve efendilerinin evlerinde yaşarlardı. Tek
tek ve Kabardey sınırları dışında da satılabilirlerdi.
Rus hükümeti Kabardey'i kendi siyasi alanına çekmek için uygun
gördüğü her asil aileye itimat eder ve Kabardey prensleri
arasında var olan kan davalarını şiddetlendirmeye gayret
ederdi.
Çerkesya'daki Toplumsal Sistem:
Çerkesler (veya Adigeler) 19. yüzyılın başlarında birçok
kabileye bölünmüşlerdi.
Bunlardan en önemlileri Abzahlar, Shapsughlar, Bjedughlar,
Natukuaylar ve Wubıhlardı. Wubıhlar köken itibarıyla Adige
değillerdir fakat örf ve adetleri, yaşayış tarzları, toplumsal
sistemleri ve Çerkeş dilini kendi dilleri gibi
kullanmalarından dolayı Çerkeş kabileleri arasına dahil
edilmişlerdir. Wubıhların kuzeydoğusunda, Karadeniz
sahillerinde Abhaz halkı yaşardı.
16. ve 17: yüzyıllardan sonra Çerkesya'da ataerkil klan
sistemi parçalanmaya ve feodalizm gelişmeye başlamıştır. Fakat
feodalizmin gelişme süreci 19. yüzyılın başlarında bile henüz
tamamlanmamıştı. Bu sırada Çerkeslerin yaşamı doğan ekonomi
üzerine kurulmuştu. Tarım ve sığır yetiştiriciliği hem başlıca
yiyecek gereksinimlerini karşılıyor hem de ticaret vasıtasıyla
tuz bulmalarını sağlıyordu. Küçük bir iç ticaret vardı.
Kentler oluşmamıştı ve iç tedavülde geçerli para yoktu. Para
cezaları bir öküz değeri hesabı ile ifade edilmekte ve bir
arşın yünlü kumaş bir sikke (yani para) yerine geçmekteydi.
Bir Rus rublesi muamele gördüğü yer ve zamana göre 6 ila 16
arşın arada bir değere sahipti. Ev endüstrisi çok az
gelişmişti ve ancak ailenin ihtiyaçlarını karşılamaya
yetiyordu.
Çerkeslerde sınıflar, Kabardeylerde olduğu gibi açıkça
belirmemişti ve bütün kabilelerde aynı değildi. Bazı
kabilelerde, mesela Bjedughlarda feodal üst tabaka prenslerden
ve asillerden oluşuyordu. Prensler halk üzerinde yüksek
otorite sahibiydiler ve de onlara savaşta önderlik
ediyorlardı. Diğer kabilelerde, mesela Shapsugh, Natukuay ve
Abzahlarda prensler yoktu ve üst tabaka asillerden oluşuyordu.
Bu kabileler her biri yaşlılar tarafından yönetilen komünlere
ayrılmıştı. Birinci sınıfın asilleri kendi köylerinde
yaşarlardı ve buradaki çeşitli kategoriden insanlar ve köleler
üzerinde hüküm sahibiydiler. İkinci ve üçüncü sınıfın
asilleri, birinci sınıfın asillerinin köylerinde yaşar, onlara
bir şey ödemez ve de köylü ve köye sahibi olabilirlerdi.
Cinayet kanla ödenirdi ama buna ek olarak bir de para cezası
sistemi vardı. Cezanın büyüklüğü, öldürülen şahsın toplumdaki
yerine bağlı olarak değişiyordu.
Bağımlı halk arasında üç ana kategorinin olduğu tespit
edilmiştir.
Birinci kategoride yer alan oglar özgürlerle serfler arasında
bir yere sahiplerdi. Prensin toprağında çalışır ve ona vergi
öderlerdi.
Taşınabilir mal ve köle sahibi olabiliyorlardı fakat mal ve
köle satma hakları sınırlandırılmıştı. Bazı özel suçları
işlememişse bir og satılamazdı; eğer satılırsa ogun
özgürlüğünü tekrar satın alma hakkı vardı. Bir asilden bir şey
çalan og, o asile köle olarak verilirdi, fakat og, erkek
akrabaları tarafından bedeli ödenip kurtarılabilirdi.
İkinci bağımlı kategoriyi oluşturan Pşıtlar birtakım aile
hakları ve malları olan köylülerdi. Efendileriyle ev ve arazi
hizmetlerinin belirlendiği, defter denilen anlaşmalar
yaparlardı. Pşıtllar yalnız aileleri ile birlikte
satılabilirlerdi.
Üçüncü bağımlı kategori ise savaş mahkumlarından çalınan,
satın alınan veya değiştirilen şahıslardan, veya kölelerin
çocuklarından oluşan kölelerdi. Şahsi hiçbir hakları olmadığı
gibi mülk sahibi de olamazlardı. Çerkesler arasında en geniş
toplumsal sınıf özgür köylülerden (ki, bunlara tlfekoll denir)
oluşuyordu. Bu sınıfın asillik düzeyine ulaşmaya çalışan,
sömürücü üst kesimi 18. yüzyılın sonlarında netleşmiştir.
Ne prenslerin ne de asillerin kabilenin ortak malı olarak
gözetilen topraklar üzerinde hiçbir şahsi haklan yoktu. Fakat
19. yüzyılın başlarından itibaren toprak sahipliği gelişmeye
başladı ve hatta ekilebilen toprakların satıldığı veya miras
yoluyla el değiştirdiği durumlara rastlanmaktaydı.
Çerkeslerin devlet örgütlenmeleri yoktu. Anlaşmazlıklara son
vermek ve topluluğu ilgilendiren konularda kararlar almak için
genel meclisler toplantıya çağrılır ve özel öneme sahip
durumlarda genel kabile meclisleri toplanırdı. Çerkeslerin
özel ve toplumsal yaşamları adetler tarafından
düzenlenmekteydi.
Kafkasya'nın farklı bölgelerindeki bu çok çeşitli toplumsal
sistemler bir bütün olarak ele alındığında daha ziyade
toplumsal yaşamın geri kaldığı izlenimini vermektedir. Feodal
parçalanmışlık ve geri kalmışlık Kafkasya'nın Çarlık Rusya'sı
tarafından işgal edilmesini kolaylaştırmıştır. |