Yabancı ülkelerden gelip vatanında kök salan soydaşlarımız
gerçekten bizlerden birileri olmuş halde çeşitli iş kollarında
çalışıyorlar. Onlarla onur duyuyoruz, aralarında ticaret,
hizmet sektöründe çalışanlar, biliminsanları, eğitim-öğretim
alanında cumhuriyetimizin merkezinde yer alanlar da var. YEDIC
Memed, MEŞFEŞ'U Necdet, YEDIC Batıray, BERZEC Vubıh, ÇETAVO
İbrahim diyecek olursan onları bilmeyen Adige bulmak zor
olsa gerek. Elime kalemi almama vesile olan konuda edebiyat
yazın alanında ise YENEMIKO Mevlüt, YEDIC Nihai, ÇETAVO İnal
farklı farklı kitaplar yayınladılar Adige edebiyatında yer
tuttular.
Bütün bunlarla onur duyarak bu gün özellikle üzerinde
duracağım konu ÇETAVO İnal ve onun yakınlarda yayınlanan 'Atlılar'
isimli eseri. Bu konu hakkında kısa bir haber gazetede de
yayınlanmıştı. Küçük bir haberden öte bu konuya bir daha
değinmeyi gerekli gördüm. ÇETAVO İnal'ı insanlar daha ziyadesi
ile Mıyekuape'nin batı yakasında bulunan büyük pazarın
karşısında yaptığı iki katlı içinde pek çok mağazayı
barındıran muntazam işletmeyi oluşturan yöneten ticaret
erbabı birisi olarak tanıyorlar.
Bütün bunlar doğru. Fakat bir daha ÇETAVO İnal'ın Türkiyede
bulunan Adige köyü Reyhanlı'da 1950 yılında doğduğunu
belirtelim. Çocukluğundan itibaren ulusun geldiği o zorlu
yolu, Kafkas savaşlarının getirdiği felaketi büyüklerinden
dinleyerek kavradı. Adige yüreği taşıyarak, milli düşüncelere
gark olmuş bir halde gençlere bunları aktarmak kaygısı ile
Türkiye’de yaşadığı sürece daha sonra 1991 yılında vatana geri
döndükten sonra da yaşamını bu minval üzerine sürdürdü.
Bunların hepsi aynı zamanda bu romanı yazmasına vesile olan
şeylerdir. Eser ilk defa 1989 yılında İstanbul’da Türkçe
olarak basılır. Şimdi bazı değişiklikler ilaverler yapılmış
olarak Adigece baskısı elimizin altında. Ana ereği-amacı
hakkında bir cümle ile kitap başlıyor; 'Yüzelli yıl kadar
geriye döenecek olursak, Kuzey kafkasyadan sürülüp dünyanın
her tarafına dağıtılmış olan, düştükleri zor durumdan çıkış
yolları bulup milli görüş ve yaşantısını değiştirmemiş
Adigelerin vatanlarına geri dönerek iyi bir yaşam elde
etmeleri arzusu ile yazıyorum.'
Evet, gerçekten MEŞBAŞE İshak'ın romanlarının ardından Kafkas
savaşlarını gösteren eser yazmanın zorlaştığını da söylemek
mümkün. ÇETAVO İnal belgesel kökleri olan, yoğun Epik sanatsal
analatımlara yönelmiyor. Ele aldığı dönem ve coğrafya geniş
alana yayılmış değil. Kafkas savaşlarının son bir kaç yılına
değiniyor. Olan bitenler ise Mıyekuape kalesi yakınlarında
Abdzah dağ vadisi ile ilintililer. Gerçekten öyküleme ve
dialoglar daha ayrıntılı daha yoğun olsa idi roman daha da
zenginleşirdi. Birbirleri ile yeterli derecede ilintilenmemiş
kısım ve kahramanlara da eserde rastlamak mümkün. Fakat
bunların yanısıra olayları sürükleyen insanlar romanı çekici
kılar niteliklerde kurgulanmış. Her şeyden önce ana
fikir-düşünce özgürlükleri, toprakları, milletlerini korurken,
Rus Çarı’nın işgalci savaşı karşısında Adigelerin sergilediği
canlarını sakınmamacasına gösterdikleri yiğitliktir. Çarın
karadeniz sahiline ulaşmak için gösterdiği sınırsız
zalimlikler gösterdiğini, Adigeleri yabani-barbar, yokedilmesi
gereken insanlar olarak gördüğünü ve bu konuda kendi ordusunun
komutanlarını da diğer ülkeleride ikna etmeye çalıştığını
fakat aslında bunların doğru olmadığı ve kendi ordusundaki
yüksek rütbeli askerlerin dahi böyle düşünmediğini eserde yer
yer farklı farklı sayfalarda yazar anlatıyor.
Bütün bunlar karşısında özgürlük savaşına-mücadelesine genç
savaşçılar Berkuk, Cankat, Cemal, Cambeç ve defalarca ulusal
xasenin toplantılarına katılmış olan, çok sayıdaki düşman
karşısında nasıl üstün gelinebilir, bunun yöntemlerini bilen,
milli ahlağın muhafazasına özel önem gösteren nahıjlar,
Aslanbıy, Recep, Aslanbeç, İndris gibilerinin düşünceleri
davranışları gibi konulara yazar bizi pek çok defa çekiyor
bunları gösteren olayları anlatıyor. Adige kadınlarının,
Berkuk'un annesi Laşın, genç kızlar, Setenay, Nefın vd.
yaşantılarını da gözler önüne seriyor. Adige Xaselerin
kurulması-toplanması, gençlerin geceleri düzenledikleri
muhabbetler, kaşen-dekon konularının o zamanlar nasıl olduğu
gibi konulardaki aktarımlarını ilgi ile okuyoruz. Bütün
bunlarda Adige sosyal yaşantısı, gelenek-görenekleri,
genç-yaşlı, bayan-erkek ilişkileri ele alınıyor gösteriliyor.
Fakat her şeyden öncelikli tema, daha önce de söylediğimiz
gibi düşmana karşı koymak, kitap bununla başlıyor. Berkuk gece
arkadaşları ile kaşenin katılacağı muhabbete gitmek yerine
bulundukları yerden uzak olmayan düşmanın yaptığı kaleyi
yakmaya gidiyor ve bunda başarılı da oluyor. Recep, İndris,
Aslanbeç ve diğer nahıjlarda biraraya geldiklerinde öncelikli
olarak temas ettikleri konu Çar ordularına nasıl karşı
koyacakları, Adigelerin bütün güçlerinin birleştirilmesi, bir
amaç etrafında toplanmalarıdır. Yazar bu amaçlarında muvaffak
oldukları şeyleri de eserinde anlatıyor.
Yazarın eserinde ayrıca ele alınması gereken bir diğer husus
ise düşmandan ele geçirilen Rus-Kazak asker, üst rütbeli
komutan esirler karşısında Adigelerin onlara gösterdikleri
davranış. Mıyekuape kalesine komutan olarak atanan General
Gorşkov Andrey Davidoviç ve onun genç kızı Alise'nim
başlarından geçenleri ilgi duyarak okuyoruz. General esir
alındığında da, diğer zamanlarda da bir yandan Çarın ordusunda
onu temsil ettiğini, savaşmasının baş vazifesi olduğunu
unutmaz, diğer yandan esir alındıktan sonra Adigelerin barbar
olmadıklarını, Çar’ın ve ona bağlı olanların Adigelerin
yokedilmesi gerektiğine olan inançlarının doğru olmadığını da
kavrar. Adigelerin arasına düştükten sonra bu düşüncelerinin
gelişmesine sebep olan olaylarla da karşılaşır. Örneğin
Adigeler Mıyekuape kalesini almaya hazırlandıklarında, Adige
ordu komutanları kaledeki suçsuz yaşlıları, kadınları
çoluk-çocuğun kaleden boşaltılıp güvenli bir yere
götürülmelerini istemeleri böyle durumlardan birisiydi.
Böyle olur mu, seninle savaşan bir ulus senin iyiliğini de
böyle isteyebilir mi? Savaş esnasında da İndris’in kılıcı
altında general canını yitirmek üzereyken onu Berkuk kurtardı.
Adige ordu komutanları ele geçirdikleri, esir aldıkları
yüzlerce asker ve subayı üç gün yetecek kadar azıkla serbest
bırakıp gönderirken aralarında zorla savaşmaya
gönderilenlerinde olduğunu kavradıklarını gösterdiler.
Adigeler General Gorşkov ve kızı Alise'yi bir orman evinde
tutarlar. Fakat general kendisine karşı gösterilen
davranışları anlamakta zorlanır. Esirdir ama Adige Xabze
gereği kendisine büyük bir misafirmiş gibi de davranılır. Daha
sonra Adigelerin liderlerinden Aslanbıy ile olan görüşmesinde
pek çok şeyi kavrar; 'Beni yendiğinize üzüldüysem de, benim
için bu, örnek alıcı sonuçlarıda olan bir şey oldu. Ayrıca
Adigeleri tanımamın, yaşamlarınızın nasıl olduğunu öğrenmemin
paha biçilemez olduğunu düşünüyorum' der. Gorşkov daha öncede
benzer şeyleri düşünür, kendi kendine de çıkarsamalar yaptığı
da oluyordu. Baş ucunda bulunan semavere bakarken 'İnsanlar,
milletler birbirleri ile ilişkiye geçerse bazı şeyleri
karşılıklı edinirler, mesela, bakarmısınız Ruslardan aldıkları
semaveri Adigelerde kullanıyor, bizlerde onlardan aldığımız
Adigeka’yı, Seşho'yu kullanıyoruz, her biri kültürlerimize
girdi, biz onlardan, onlar bizden bazı şeyler aldılar.
İnsanları birbirine yaklaştıracak savaş dışı yollarda var.
Yukarıda bahsettiğimiz sohbetin ardından da iki idareci ilginç
bir çıkarsamaya varıyorlar; 'Adigelerinde Rusların da kökü
bir, insanlık' diyorlar.
ÇETEVO İnal'ın eserinde bunu kanıtlayan diğer şeylerden birisi
de Berkuk ile Alise arasındaki ilişki. Dün onlar ebedi
düşmandılar. Berkuk'un babası, ağabeyi de o savaşta canını
yitirdi, bu yüzden de düşmana karşı yeterli kine sahip.
Alise'de babasının öldürüldüğünü düşünerek bilmeden önüne
çıkan Berkuk'u bıçakladı. Aradan vakit geçtiğinde ise bu
yaklaşımları geriledi bunun yerine aralarında sevgi ateşi
doğdu. Berkuk’ta sözleştiği kaşeni sanki yokmuş gibi. Alise
ise yüreğinin sesine kendisini tamamen vermiş bir halde.
Sonunda Berkuk'un arkadaşları Cankat, Cambeç ve Cemal'in
nasihatlerinin Alise'de dahil olmak üzere aralarında doğan
insancıllığın neticesinde her şeyin yerli yerine oturduğunu
yazar gösteriyor.
Bütün bu insanların ruh halleri, iç dünyalarındaki çatışmalar,
psikolojik olarak karşıt duyguların çarpışması, yazarın,
Çetevo'nun yetenekli bir şekilde bunları ele aldığının
kanıtıdır.
|