...................
...................
NEREYE GİDİYORUZ?

PENEŞU Sefer
Adige  Mak Gazetesi, Ekim 2013
Çeviri: AÇUMIJ Hilmi

                         
 
...................
...................

Bu yazdığım yazı gazetede yayınlandığında bahsettiğim konularda her hangi bir değişiklik olmayacağını biliyorum. Çünkü bu konu hakkında kaygılanması ve bir şeyler yapması gerekenler ülkenin yöneticileridir. Fakat bu konuda ne söylüyorlar?  Çok kaygılandığın üzüldüğün bir konuyu başka birisine anlattığında-aktardığında, yüreğinde, sadece bir hafifleme oluyor.

Bu bahsedeceğim şeyler hakkında sadece dün-bugün kaygı duymaya başlamadım. Fakat bu konuda dile getireceğim şeylerin hiç bir şeye de faydası gelmeyeceğini bildiğimden sabrediyordum. Ama hep sabretmekle de olmuyor. Moskova'da basılan ülke genelinde dağıtımı yapılan 'Rusya Gazetesi'nde yer alan ' Genç delikanlı evsiz birisinin başını keserek futbol oynadı' başlıklı haberi okuduğumda patladım.

İlk önce 17 yaşındaki Nikita adlı delikanlının haberin başlığında yer alan şeyi yaptığına inanamıyorsun. Fakat, Moskova’da yaşayan Nikita gerçekten 'Bahçe Düzenlemesi' kolejini bitirdiğinde bunu yapmış. Evsiz, sokaklarda yaşayan birisinin başını kestikten sonra, yazması bile zor olan o şeyi de yapmış.

Bunu yapan kişinin aklının başında olmadığını deli birisi olduğunu düşünmekte mümkün, fakat, yazar Yurıy Sngirev'in araştırararak, soruşturarak öğrendiğine göre Nikita'nın durumu böyle de değil. Alkolik değil, uyuşturucu müptelası değil, Moskova’da yaşayan sıradan bir ailenin yetiştirdiği evlatları. Üvey babası Çeçenistan’da savaşmış olanlardan, uzun zaman polislik yapmış. Çocuğun bir olumsuzluk yapmaması için üzerine sıkı düşüyordu. Yedinci sınıfa kadar okurken, okulu kırdığı günler çıkması haricinde kötü okuyan öğrencilerden de değildi. Nikita'nın arkadaşı Tatyana'nın belirttiğine göre arsız bir çocuk değildi, kedileri ve köpekleri severdi.

Eğer Nikita böyle biriyse onu evsiz birisine bu zalimane şeyleri yapmaya iten neydi? Benim düşünceme göre; buna verilecek cevapta o kadar zor değil.

Televizyon izleyicilerinin fark etmemelerine imkan yok Rusların 'Nasiliye' zorbalık-şiddet diye  tanımladıkları davranışların yer almadığı film nerede ise yok. Gerekli gereksiz filmin kahramanları kavga ediyorlar, çatışıyorlar, silah çekiyor, birbirlerini öldürüyorlar. Bunları izleyen gençlerde bunlardan örnek alıyorlar. Suçların bununla da ilintili olduğunu söylersem yanılmamış olacağımmı düşünüyorum. Ülkenin yöneticileri sanki televizyonlarda gösterilen şeyleri izlemiyorlar gibi, böyle şiddetin propagandasını yapanlara neden böyle yaptıklarını soran yok. Sovyet sistemi hakkında kötü şeyleri söyleyenlerin sayısı geri dönülemeyecek şekilde artıyor. Fakat günümüzde olan bu olayların benzerleri o dönemlerde binde bir oluyordu. Çünkü gençlerin yetiştirilmesine büyük önem veriyorlardı. Okula yeni kaydolan öğrenciler, ekimcilerden pioner komsomollara kadar ülkelerini sevmek, onun faydası için çalışmak, farklı uluslar arasındaki kardeşliğin pekiştirilmesine hizmet etmek, ahlaklı merhametli gençler olmaları konusunda  eğitim-öğretim almaları için hiç bir şeyden kaçınmadan yetiştiriliyorlardı. Günümüzde  gençlere bu konuda nerede ise hiç bir eğitim verilmiyor desem yanılmış olmam kanaatindeyim.

Günümüzde alkol ve uyuşturucu bağımlılarının sayısı arttı. Bunlara bağımlı olan gençlerin sayısı her yıl artmakta. Televizyonlarda bunun getirdiği felaketler hakkında da çok şey gösteriliyor. Bu kötü alışkanlıklar aile huzurunu bozuyor, bu yüzden anlaşamayıp boşanan çok kişi oluyor. İçkinin yol açtığı pek çok başka şeyde var. Sarhoş direksiyon başına geçip hiç suçsuz insanların ölümüne sebep olan da pek çok kişi var. Bunları sadece televizyonlarda da görmüyoruz. Ufacık cumhuriyetimizde her hafta alkollü direksiyon başına geçmiş 60-70 kişinin yakalandığını güvenlik güçleri söylüyorlar. Bütünüyle ülke genelini ele alacak olursak bu sayı ne kadar büyük.

Alkol ve uyuşturucuı bağımlılarının kendilerine de büyük zararları dokunuyor. Bunu kanıtlayan şeylerden birisi de Andrey Malohov'un programında dinlediğim izlediğim şeyler. Bir artistin başına gelenler. Artistin daha önceki dönemlerdeki rollerini izledikten sonra alkol ve uyuşturucu ile geçmiş 37 yıl ardından aldığı halini görünce alkol ve uyuşturucunun insanı nerelere kadar sürükleyebileceğini farkediyorsun. 'Kadınsanız bile bakmadan geçemeyeceğin derecede güzel' denilecek sanatçı, sinema filimlerinde rol alıyor, gitar çalıyordu. Günümüzde ise psikolojik rahatsızlıkları olanların kaldığı bir hastahanede yaşıyor.

Sanatçının kendisi de bu sonu ona sağlayan şeyin alkol ve uyuşturucu olduğuna itiraz etmiyor, gizlemiyor. Böylesi şeyler başına gelenler ne kadar çok?  Çoklar. Televizyonlarda böylesi kişiler hakkında da az şey gösterilmiyor. Bunun yanısıra daha da üzüntü verici şey ise her yıl bağımlı olan bayanların sayısının artıyor olması. Bu da pek çok felaketin olmasına sebep verici bir mahiyet aldı. Alkolü seviyor olmaları sebebiyle çocuklarını dahi öldüren anneler ortaya çıkmaya başladı. Örneğin yine televizyonlarda gösterilen, yılbaşında eğlenip içmek için üç çocuğunu banyoya kilitleyip evden ayrılan annenin iki gün geri dönmemesi sonucunda  bir kızı ve oğlunun soğuktan öldüğü diğer kız çocuğunun ise ayaklarının soğuktan donmuş olması ve bu yüzden ayaklarının kesilmiş olmasını herkes izlemiştir.

İnsan bütün bunları görünce kendi kendisine sormadan edemiyor, kadınlar artık kadın gibi değil mi, anneler enne gibi değil mi? İnanılası gibi değil,  annenin doğurduğu bebeği, hiç birşeyden habersiz, o, gözleri tertemiz bakan yavrucağı yüreği hiç sızlamadan kendi elleri ile nasıl boğabiliyor.

Ülkenin yöneticilerinin tüm bunlardan habersiz olduklarını ve hiç bir karşı tedbir almadıklarını da söyleyemeyeceğim. Bunların durdurulması gerektiğini Putin'in defalarca söylediğini duyuyoruz. Alkoliklerin sayısının azalacağı umudu ile sert içkileri pahallılaştırdı. Sert içkilerin gündüz saat 11'den önce, akşamda saat 10'dan  sonra satılmasını yasakladı. Parlementoda da, alkollü direksiyon başına geçenlerin sebep olduğu kazalarda ağır cezalanmdırmalar yapılmasına ilişkin  sert kanunlar çıkartıldı. Fakat hala, henüz bunların bir faydası gelmiş olduğunu da söylemek zor.

İlginç olan şey ise yöneticilerin söyledikleri ile parlementoda alınan bu kararları adeta televizyonların duymamış-görmemiş gibi davranmaları. İçinde içki içilmeyen bir tane filim görmenin imkanı yok. Bu yaşamın bir parçası olduğundan hiç böyle sahneler olmasın da diyemiyorum, benim özellikle üzerinde durduğum şey ise gerekli gereksiz içki içiminin gösterilmesi. Gerçekte bunun esas suçluları sözkonusu filimlerin senaryolarını yazan kimseler. Fakat onlara da bu yaptıklarının doğru olmadığının anlatılması gerekmiyor mu?

İnsanın sağlığına zararlı olan şeylerden birisi de sigara kullanımı. Doktorlar bunu uzun zamandır belirtiyorlar. Yöneticilerimiz ve parlementonun sigara kullanımını engelleyici tedbirler almalarını buna karşı durmalarını zamanında bir çalışma olarak telakki ediyorum.Aldıkları kararlarıda şahsen destekliyorum. Fakat içki ile alakalı daha önce söylediklerimin aynısı sigara kullanımı konusunda da ülkemizde geçerli. Ülkenin yöneticileri, parlementosu, doktorlar 'sigara içmeyin' diye adeta bağırıyorlar fakat ne yazıkki her yıl sigara içenlerin sayısı artmıyorsa eksilmiyor. Henüz okul çağındaki çocuklar arasında bile sigara tiryakilerinin sayısı az değil. Fakat bu konuda herkesi bayanlar geride bıraktı denilse de yeri var.

Bunun sebepleri ise yukarıda içki kullanımı ile alakalı verdiğim sebeplerle aynı. Televizyonda gösterilen filimlerde genç kızların, kadınların dahi sanki çok rahatlık veren bir şeymişcesine ağızlarında ellerinde sigaralar ile görüntülendiği sahneler çoklar. Bu pek çok kişi için teşvik edici oluyor, böylesi rahatlık sağlayan şeyden mahrum kalmak istemiyorlar.

Rusların dediği gibi 'kötü örnek çabuk yayılıyor'. Kim olursan ol, ne olursan ol, yaşadığın ülkede yaygın olan şeyden etkilenmemen imkansız.  Adigeler eski tarihlerinden itibaren içki içmeyi sevmezlerdi. Daha sonraları köyde eğer bir içki içen çıkarsa ona değer vermez kötü gözle bakar 'alkolik' adını takarlardı. Fakat üzücü olmakla birlikte artık bu konuda Rusları da geçtik. En çokta gençler arasında içki içenler var. Uyuşturucu kullanıcıları artık sadece kentlerde değil köylerde bile var olmaya başladılar. Adige kadınları eskiden hiç içki içmezken şimdi ona bağlı olmayanlar az kaldılar. Kızlarımızdan bazılarının da sigara içtiğini görmek mümkün.

Bütün bunları düşündüğümde aklıma şöyle bir soru geliyor; 'Nereye gidiyoruz, nereye ulaşacağız?' Sözkonusu ettiğim bu şeylerin yol açtığı felaketlerden kurtulmamızın zamanı geldi ve bu konuda en çok şey gençler için geçerli, artık zamanı geldi.