Bu yazdığım yazı gazetede yayınlandığında bahsettiğim
konularda her hangi bir değişiklik olmayacağını biliyorum.
Çünkü bu konu hakkında kaygılanması ve bir şeyler yapması
gerekenler ülkenin yöneticileridir. Fakat bu konuda ne
söylüyorlar? Çok kaygılandığın üzüldüğün bir konuyu
başka birisine anlattığında-aktardığında, yüreğinde, sadece
bir hafifleme oluyor.
Bu bahsedeceğim şeyler hakkında sadece dün-bugün kaygı duymaya
başlamadım. Fakat bu konuda dile getireceğim şeylerin hiç bir
şeye de faydası gelmeyeceğini bildiğimden sabrediyordum. Ama
hep sabretmekle de olmuyor. Moskova'da basılan ülke genelinde
dağıtımı yapılan 'Rusya Gazetesi'nde yer alan ' Genç delikanlı
evsiz birisinin başını keserek futbol oynadı' başlıklı haberi
okuduğumda patladım.
İlk önce 17 yaşındaki Nikita adlı delikanlının haberin
başlığında yer alan şeyi yaptığına inanamıyorsun. Fakat,
Moskova’da yaşayan Nikita gerçekten 'Bahçe Düzenlemesi'
kolejini bitirdiğinde bunu yapmış. Evsiz, sokaklarda yaşayan
birisinin başını kestikten sonra, yazması bile zor olan o şeyi
de yapmış.
Bunu yapan kişinin aklının başında olmadığını deli birisi
olduğunu düşünmekte mümkün, fakat, yazar Yurıy Sngirev'in
araştırararak, soruşturarak öğrendiğine göre Nikita'nın durumu
böyle de değil. Alkolik değil, uyuşturucu müptelası değil,
Moskova’da yaşayan sıradan bir ailenin yetiştirdiği evlatları.
Üvey babası Çeçenistan’da savaşmış olanlardan, uzun zaman
polislik yapmış. Çocuğun bir olumsuzluk yapmaması için üzerine
sıkı düşüyordu. Yedinci sınıfa kadar okurken, okulu kırdığı
günler çıkması haricinde kötü okuyan öğrencilerden de değildi.
Nikita'nın arkadaşı Tatyana'nın belirttiğine göre arsız bir
çocuk değildi, kedileri ve köpekleri severdi.
Eğer Nikita böyle biriyse onu evsiz birisine bu zalimane
şeyleri yapmaya iten neydi? Benim düşünceme göre; buna
verilecek cevapta o kadar zor değil.
Televizyon izleyicilerinin fark etmemelerine imkan yok
Rusların 'Nasiliye' zorbalık-şiddet diye tanımladıkları
davranışların yer almadığı film nerede ise yok. Gerekli
gereksiz filmin kahramanları kavga ediyorlar, çatışıyorlar,
silah çekiyor, birbirlerini öldürüyorlar. Bunları izleyen
gençlerde bunlardan örnek alıyorlar. Suçların bununla da
ilintili olduğunu söylersem yanılmamış olacağımmı düşünüyorum.
Ülkenin yöneticileri sanki televizyonlarda gösterilen şeyleri
izlemiyorlar gibi, böyle şiddetin propagandasını yapanlara
neden böyle yaptıklarını soran yok. Sovyet sistemi hakkında
kötü şeyleri söyleyenlerin sayısı geri dönülemeyecek şekilde
artıyor. Fakat günümüzde olan bu olayların benzerleri o
dönemlerde binde bir oluyordu. Çünkü gençlerin
yetiştirilmesine büyük önem veriyorlardı. Okula yeni kaydolan
öğrenciler, ekimcilerden pioner komsomollara kadar ülkelerini
sevmek, onun faydası için çalışmak, farklı uluslar arasındaki
kardeşliğin pekiştirilmesine hizmet etmek, ahlaklı merhametli
gençler olmaları konusunda eğitim-öğretim almaları için
hiç bir şeyden kaçınmadan yetiştiriliyorlardı. Günümüzde
gençlere bu konuda nerede ise hiç bir eğitim verilmiyor desem
yanılmış olmam kanaatindeyim.
Günümüzde alkol ve uyuşturucu bağımlılarının sayısı arttı.
Bunlara bağımlı olan gençlerin sayısı her yıl artmakta.
Televizyonlarda bunun getirdiği felaketler hakkında da çok şey
gösteriliyor. Bu kötü alışkanlıklar aile huzurunu bozuyor, bu
yüzden anlaşamayıp boşanan çok kişi oluyor. İçkinin yol açtığı
pek çok başka şeyde var. Sarhoş direksiyon başına geçip hiç
suçsuz insanların ölümüne sebep olan da pek çok kişi var.
Bunları sadece televizyonlarda da görmüyoruz. Ufacık
cumhuriyetimizde her hafta alkollü direksiyon başına geçmiş
60-70 kişinin yakalandığını güvenlik güçleri söylüyorlar.
Bütünüyle ülke genelini ele alacak olursak bu sayı ne kadar
büyük.
Alkol ve uyuşturucuı bağımlılarının kendilerine de büyük
zararları dokunuyor. Bunu kanıtlayan şeylerden birisi de
Andrey Malohov'un programında dinlediğim izlediğim şeyler. Bir
artistin başına gelenler. Artistin daha önceki dönemlerdeki
rollerini izledikten sonra alkol ve uyuşturucu ile geçmiş 37
yıl ardından aldığı halini görünce alkol ve uyuşturucunun
insanı nerelere kadar sürükleyebileceğini farkediyorsun.
'Kadınsanız bile bakmadan geçemeyeceğin derecede güzel'
denilecek sanatçı, sinema filimlerinde rol alıyor, gitar
çalıyordu. Günümüzde ise psikolojik rahatsızlıkları olanların
kaldığı bir hastahanede yaşıyor.
Sanatçının kendisi de bu sonu ona sağlayan şeyin alkol ve
uyuşturucu olduğuna itiraz etmiyor, gizlemiyor. Böylesi şeyler
başına gelenler ne kadar çok? Çoklar. Televizyonlarda böylesi
kişiler hakkında da az şey gösterilmiyor. Bunun yanısıra daha
da üzüntü verici şey ise her yıl bağımlı olan bayanların
sayısının artıyor olması. Bu da pek çok felaketin olmasına
sebep verici bir mahiyet aldı. Alkolü seviyor olmaları
sebebiyle çocuklarını dahi öldüren anneler ortaya çıkmaya
başladı. Örneğin yine televizyonlarda gösterilen, yılbaşında
eğlenip içmek için üç çocuğunu banyoya kilitleyip evden
ayrılan annenin iki gün geri dönmemesi sonucunda bir kızı ve
oğlunun soğuktan öldüğü diğer kız çocuğunun ise ayaklarının
soğuktan donmuş olması ve bu yüzden ayaklarının kesilmiş
olmasını herkes izlemiştir.
İnsan bütün bunları görünce kendi kendisine sormadan edemiyor,
kadınlar artık kadın gibi değil mi, anneler enne gibi değil
mi? İnanılası gibi değil, annenin doğurduğu bebeği, hiç
birşeyden habersiz, o, gözleri tertemiz bakan yavrucağı yüreği
hiç sızlamadan kendi elleri ile nasıl boğabiliyor.
Ülkenin yöneticilerinin tüm bunlardan habersiz olduklarını ve
hiç bir karşı tedbir almadıklarını da söyleyemeyeceğim.
Bunların durdurulması gerektiğini Putin'in defalarca
söylediğini duyuyoruz. Alkoliklerin sayısının azalacağı umudu
ile sert içkileri pahallılaştırdı. Sert içkilerin gündüz saat
11'den önce, akşamda saat 10'dan sonra satılmasını
yasakladı. Parlementoda da, alkollü direksiyon başına
geçenlerin sebep olduğu kazalarda ağır cezalanmdırmalar
yapılmasına ilişkin sert kanunlar çıkartıldı. Fakat
hala, henüz bunların bir faydası gelmiş olduğunu da söylemek
zor.
İlginç olan şey ise yöneticilerin söyledikleri ile
parlementoda alınan bu kararları adeta televizyonların
duymamış-görmemiş gibi davranmaları. İçinde içki içilmeyen bir
tane filim görmenin imkanı yok. Bu yaşamın bir parçası
olduğundan hiç böyle sahneler olmasın da diyemiyorum, benim
özellikle üzerinde durduğum şey ise gerekli gereksiz içki
içiminin gösterilmesi. Gerçekte bunun esas suçluları sözkonusu
filimlerin senaryolarını yazan kimseler. Fakat onlara da bu
yaptıklarının doğru olmadığının anlatılması gerekmiyor mu?
İnsanın sağlığına zararlı olan şeylerden birisi de sigara
kullanımı. Doktorlar bunu uzun zamandır belirtiyorlar.
Yöneticilerimiz ve parlementonun sigara kullanımını
engelleyici tedbirler almalarını buna karşı durmalarını
zamanında bir çalışma olarak telakki ediyorum.Aldıkları
kararlarıda şahsen destekliyorum. Fakat içki ile alakalı daha
önce söylediklerimin aynısı sigara kullanımı konusunda da
ülkemizde geçerli. Ülkenin yöneticileri, parlementosu,
doktorlar 'sigara içmeyin' diye adeta bağırıyorlar fakat ne
yazıkki her yıl sigara içenlerin sayısı artmıyorsa eksilmiyor.
Henüz okul çağındaki çocuklar arasında bile sigara
tiryakilerinin sayısı az değil. Fakat bu konuda herkesi
bayanlar geride bıraktı denilse de yeri var.
Bunun sebepleri ise yukarıda içki kullanımı ile alakalı
verdiğim sebeplerle aynı. Televizyonda gösterilen filimlerde
genç kızların, kadınların dahi sanki çok rahatlık veren bir
şeymişcesine ağızlarında ellerinde sigaralar ile
görüntülendiği sahneler çoklar. Bu pek çok kişi için teşvik
edici oluyor, böylesi rahatlık sağlayan şeyden mahrum kalmak
istemiyorlar.
Rusların dediği gibi 'kötü örnek çabuk yayılıyor'. Kim olursan
ol, ne olursan ol, yaşadığın ülkede yaygın olan şeyden
etkilenmemen imkansız. Adigeler eski tarihlerinden
itibaren içki içmeyi sevmezlerdi. Daha sonraları köyde eğer
bir içki içen çıkarsa ona değer vermez kötü gözle bakar
'alkolik' adını takarlardı. Fakat üzücü olmakla birlikte artık
bu konuda Rusları da geçtik. En çokta gençler arasında içki
içenler var. Uyuşturucu kullanıcıları artık sadece kentlerde
değil köylerde bile var olmaya başladılar. Adige kadınları
eskiden hiç içki içmezken şimdi ona bağlı olmayanlar az
kaldılar. Kızlarımızdan bazılarının da sigara içtiğini görmek
mümkün.
Bütün bunları düşündüğümde aklıma şöyle bir soru geliyor;
'Nereye gidiyoruz, nereye ulaşacağız?' Sözkonusu ettiğim bu
şeylerin yol açtığı felaketlerden kurtulmamızın zamanı geldi
ve bu konuda en çok şey gençler için geçerli, artık zamanı
geldi.
|