...................
...................

KAF-FED KİMİN ÖRGÜTÜ?

Haber Merkezi
CircassianCenter, 11
.12.2015

                         
...................
...................

Önce Osmanlı, sonra Türkiye Cumhuriyeti; Anadolu topraklarına adım attığı ilk günden bu güne kadar Türkiye Çerkes diasporasını sıkı kontrol altında tuttu. ''Din kardeşiyiz'' gibi ne idüğü belirsiz bir politika ile tepemizde beton kırıcı gibi durdu.

Çerkeslerin anavatanlarından kaçmalarına neden olan Osmanlı, işbirlikçi Çerkeslerin kızlarını hareme tıkarken babalarını paşa yaptı. Bu utanmaz durum Çerkes diasporası tarafından her zaman gözardı edildi. Kahramanlık öyküleriyle bugünlere kadar geldik.

Oysa, Çerkes diasporası Osmanlı tarafından altatılmasına karşın, her zaman en sadık hizmetçisi olmayı tercih etmiş, pşileri ağa, paşa olurken diğerleri Anadolu'nun değişik bölgelerine serpiştirilmiştir.

Kendini aldatmayan her Çerkes, tarihi bu biçimiyle bilir, ancak dillendirmez. Çünkü bu derece aşağılık bir tarih, dünyanın hiçbir halkına kısmet olmamıştır, biz Çerkesler hariç!

Peki, Cumhuriyet döneminde durum düzelmiş miydi? Elbette hayır!

Uşaklığa devam etti Çerkes diasporası.

Devletin kurdurduğu derneklerde önce ''Sizler Kafkas Türkü'sünüz'' öğretildi. On yıllarca bu yinelendi. ''Orası atavatan, Türkiye anavatan'' gibi koskoca Çerkes toplumuna ''anan benim'' muamelesi yapıldı. O nedenle 2015 yılında bile hala içimizde milyonlarca insan Çerkeslerin Kafkas Türk'ü olduğunu sanır.

Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin Rusya ile ilgili kavgaları herkesce bilinir. İşte bu nedenle kalabalık Çerkes nüfusuna, Oset, Çeçen, Dağıstanlı, İnguş gibi Türkiye'deki sayıları binleri bulmayan toplulukları da katarak Birleşik Kafkasya oluşturdular. Amaç Türkiye diasporasındaki Çerkes ve diğer halkların parazit oluşturmasıydı. Nitekim hala bu iğrenç politikanın yansımalarını derneklerimizde kendi bayrağımızın yanına Oset, Çeçen bayrakları ekleştirilerek görürsünüz.

Elbette Çerkes diasporası da uyanmaktadır. Nitekim Birleşik Kafkasya'nın bir Türklük projesi olduğu ortaya çıkınca kitleler göreceli olarak daha ''demokrat'' olan Kaf-Fed'e yöneldi. Onun da bir Türklük projesi olduğu adından belliydi, ancak insanlar uyanamadı. Kendi derdi yokmuş gibi, kelle kesen, kadınların ırzına geçen İslamcı Çeçen teröristlerinin peşine takıldı. O zamanlar bu dile getirebilen bir konu değildi. Çünkü inanılmaz bir propaganda dalgası vardı. Bu tecavüzcüler özgürlük savaşçısıydı ve zalim emperyalist Rusya'ya karşı ''bağımsızlık'' savaşı veriyordu Kaf-Fed için! (Türki politikalarla şaşılacak kadar nasıl benzeşiyor değil mi?)

Ne zaman ki, İslamcı Çeçen teröristler Osetya'da okul basıp yüzlerce çocuğu katlettiklerinde Türkiye Çerkes diaporası yine uyandı...

Ancak Kaf-Fed, yine inatla Kaf-Fed'ti.

İnsanların iyice ayılamamasının neden olduğu iki nokta vardı:

Birincisi; adı Kafkas olan bu federasyonda Oset, İnguş, Abhaz, Adige, Wubıh, Çeçen temsil edilirken, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, hatta Dağıstan yok sayılıyordu. Yani bunlar Kafkasya değil miydi? Kafkas'tı ama Türk poliitikasının etki alanında değildi!

İkincisi; Osetler, Abhazlar ve Çeçenler kendi örgütlenmelerine ve federasyonlarına sahiptiler. Ancak Kaf-Fed Adigelerin örgütü olmasına karşın, ısrarla Kafkas adında ısrar ediyordu. Çünkü, Türkiye'nin bir ısrarıydı bu. Yani ''Birleşik Kafkasya''cıların yerini ''Birleşmiş Kafkasyacı'' olan Kaf-Fed almıştı.

Bu nedenlerden ötürü, Kaf-Fed bizim  784 gündür sorduğumuz ''Türkiye Ermenilere soykırım yapmış mıdır'' sorusuna ''Evet'' diyememiştir. Bir 784 gün de geçse diyemeyecektir. Çünkü Ermeni soykırımına Çerkeslerin küçümsenmeyecek bir kısmı da katılıp, katliama ortak olmuşlardır. Kaf-Fed'in bunu bilmemesi olasılığı var mıdır? Elbette yoktur.

Özellikle Suriye ve Kürt olayları 2015 yılında dünyada ve Türkiye'de bir çok gerçeği ortaya çıkardı. Bunu gören samimi ve dürüst Çerkesler artık bazı şeyleri kavramaya başladılar.

En önemli kavrayış isimden başladı. Biz Adige'ydik, Türkiye'deki adlandırılışımızla Çerkes'tik! Peki neden Kafkas-Fed üyesiydik?

Bu soru daha da büyüyerek sorulacak. En büyük işaretlerinden biri Reyhanlı Çerkes Derneği-Adığe Khase’den geldi. Kaf-Fed ile olan ilişkilerini dondurduklarını açıkladılar.

Aşağıda metni sizler için aktarıyoruz:
 
....
 

REYHANLI ÇERKES DERNEĞİ-ADİGE KHASE’DEN ÇERKES KAMUOYUNA!

Bildiğiniz gib 28-29 Kasım tarihlerinde, Kafkas Dernekleri Federasyonu KAF FED’in 7. Olağan Genel Kurulu Ankara’da toplandı ve yeni Yönetim Kurulu’nu seçti.

Ayrıntılarını önümüzdeki günlerde kamuoyunda tartışmaya açacağız, özetle:

Teknik olarak başarılı geçen kongre, politik olarak umutlarımızı kırdı ve Federasyonumuzun, bu haliyle, Çerkes halkını ne kadar temsil edebileceği konusunda bizleri şüpheye düşürdü.

Elbette her konuda birşeyler söylendi ve “adet yerini buldu”; ama sorun da “adetin yerini bulması” zaten!

Bizler,

1- Federasyonumuzun, Çerkes halkını ve kimliğini temsil etmek için atılması gereken adımların başında gelen, “isim değişikliği” konusunda yeterli duyarlılığı göstermediğini, zamana yaymaya, oylamaya ve satatüyü güçlendirmeye çalıştığını düşünüyor, görüyoruz.

Kuzey Kafkasya Halklarının her birini temsil eden siyasi yapılar ve kurumlar olduğu halde, hala Kuzey Kafkasya Halklarının tamamını temsil etme iddiasında olmak, bunu da yarım yamalak yapmak, Çerkes halkına yakışmıyor.

Eğer bütün Kuzey Kafkasya halklarını temsil ediyorsak, sahneye neden sadece Çeçen, Abhaz, Çerkes ve Oset bayrakları asılıyor?

İnguş, Karaçay ve Dağıstan halklarının günahı ne?

Ve Çeçen, Abhaz, Oset ve Çerkes halklarını hangi kriterlere göre seçtik de kendimizde bu halkları temsil etme hakkını görüyoruz?

Abhazya’nın ve kendisine Türkiye diasporasındaki Abhaz halkını temsil etme yetkisini verdiği Abhaz Fed’in varlığı durumunda Kaf Fed’in Abhaz halkını temsil etme iddiası ve Abhaz Fed ile “rekabetçi” tavrı bizi üzüyor.

Çerkes halkının çıkarlarını önceleyen bir politik mücadeleyi örgütlemenin ve Abhaz-Çerkes halkları arasında daha güçlü bir işbirliğinin önünü tıkıyor.

Sanki hem Abhaz hem de Çerkes halklarının Kaf Fed’de birlikte temsil edilmesi konusunda her iki halkta ve kurumlarında ortak irade varmış gibi gösterebilmek için, Abhaz temsilcilerinin kongrede yaptıkları konuşmalarda geçen “Abhaz-Apsua ve Çerkes halkları” gibi kimlik vurgularının “kardeş halklar” diye yuvarlak laflarla tercüme edilmesi bizleri gülümsetti.

Bu yanlış politikada ısrar ve bütün Kuzey Kafkasya halklarını temsil iddiası, “Çerkes halkının temsili sorunu”na, Çerkes halkının, sorunlarına ve çıkarlarına yeterince yoğunlaşılamamasına neden olmaktadır.

2- Keza, dünyada neredeyse bütün “Rusya Federasyonu-Rus düşmanı” güçler ve devletler Kuzey Kafkasya halklarını “Kafkas” kimliği altında birleştirmek istiyorlar. Böyle bir halk ve kimlik olmadığı halde.

Önceleri Çerkes halkını asimile etmek isteyenlerin de işine gelen bu Kafkas kimliği bugün artık askeri amaçlar için kullanılmakta, bir cephe örgütlenmesini simgelemektedir.

RF dahil, bütün dünya Suriye’de yönetimine karşı savaşan cihatçı Kuzey Kafkasyalıları “Kafkasyalılar” diye tanımlamakta ve kendisini bu kimlikle tanımlayan kurumlarımız nedeniyle Çerkesler de bu tanımdan nasibini alarak, “cihatçı” şemsiyenin altına girmekteler.

İki hafta önce Ukrayna’da, Kuzey Kafkasya halkları ile ilişkileri geliştirmek için kurulan, siz bunu “Kuzey Kafkasya halklarını RF karşıtı cephede istihdam edebilmenin altyapısını hazırlamak için” olarak okuyun, bir parlamento grubunun adının “Free Caucassus” (Özgür Kafkasya) olması tesadüf değildir.

Kısaca, geçmişte şu veya bu nedenle kullanılan “Kafkas” kimliği artık Çerkes halkına zarar vermekte, çıkarları ve gelecek vizyonu ile örtüşmemekte, Çerkes halkını bu kimliği kullanan politik güçlere yakınlaştırmaktadır.

Kuzey Kafkasya’nın, temsil ettiğimizi iddia ettiğimiz birçok halkı ile, diasporada yaşayan tek tük insanı hariç, hiçbir ilişkimizin olmamasına rağmen, “Kafkas” kimliğinde ısrar, gülünç olmakta, Çerkesya’yı diasporada öksüz bırakmaktadır.

Uzun zamandır bu konuları dile getirmemize rağmen, 7. Olağan Genel Kurul toplantımızda bunu değiştirme yönünde bir irade ve istek göremedik.

3- Yine uzun zamandır dile getirmemize rağmen, Çerkes kurumlarının, derneklerimizin ve bunları temsil eden Federasyonumuzun yapısını ve vizyonunu demokratikleştirme, demokratik güçlerle yan yana durma konusunda da bir umut ışığı göremedik.

Dünyada politik güçler kutuplaşır, gri tonlar kaybolup, herşey siyah beyaz bir hal alırken, bizlerin “herkese eşit mesafede” oluşumuz, bir gün siyahla oturup kalkmamız, ertesi gün beyazla kol kola girmemiz anlamına gelmektedir.

Böyle bir anlayışla kendi kitlemize demokrasi bilinci vermemiz, hep dilimize doladığımız demokratik mücadelenin bir bileşeni olmamız mümkün olmadığı gibi, bizleri hem siyahlar hem de beyazlar tarafından “güvenilmez” bir kurum durumuna düşürmektedir.

Nicelik öncelikli tercihler, artık politik gelişmenin önünde bir engeldir. Çünkü bu birbirinden çok farklı tercihleri ve beklentileri olan insanları temsil etmek için hep “bir orta yol” aranmakta, laflar ağızda yuvarlanmakta, alınması gereken tavırlar alınamamakta, bu nedenle hayat akıp giderken Çerkes halkının politik bilincini yerinde saymaktadır

Eğer demokratik bir örgütlenme isek, demokrasi istiyorsak ve demokratik mücadelenin bir bileşeni isek, bunu daha yüksek dile getirmeli, demokratik bir örgütlenme olduğumuzu hem kimliğimizde, hem de pratiğimizde göstermeliyiz.

Ne yazık ki 7. Olağan Genel Kurulumuzda bu yönde de bir ışık göremedik.

4- Federasyonumuz, Çerkes halkının birliğini ve geleceğini vatan Çerkesya’da ve vatana dönüşte gördüğünü hep anlatagelmiştir. Öyledir de!

Ama bir kurum düşünün ki, gelecek vizyonunu ne kimliğinde ne de söyleminde yansıtmıyor. Mümkün mü? Bizim Federasyonumuzda mümkün.

Çünkü vatan bizim dilimizde Kafkasya, vatana dönüş de “Kafkasya’ya dönüş”tür. Peki var mıdır Dağıstan’a veya İnguşetya’ya vatan diyen bir Çerkes? Mümkün müdür Çerkes halkının bu koca coğrafyada birliği?

Ve daha da önemlisi, Abhazya dahil, var mıdır Kuzey Kafkasya’nın herhangi bir siyasi biriminde veya Cumhuriyetinde Kafkasya halklarının birleşmesi yönünde bir istek ve irade?

Yani, daha “vatan”ın neresi olduğu, “nereye dönüleceği” konuları bile netleştirilmemiştir.

“Vatan” ve “dönüş” ağzımıza pelesenktir; ama mesela Rusya Federasyonu’nun yaşadığı ekonomik krizin de önümüze bir fırsat olarak çıkardığı Çerkesya’da site-köy kurma; nüfusun artması için genç evlileri ve çok çocuklu aileleri destekleme, anaokulları açma… gibi hayata geçirilebilecek onlarca proje varken somut hiçbir adım atılmamaktadır.

Doğrusu, vatanımızla ilişkilerimizin geliştirilmesi ve dönüşün örgütlenmesi, daha da önemlisi vatanla kurulan ilişkilerin diaspora Çerkeslerinin ulusal bilincine katkısı konularında, başta İstanbul Derneği adına kongreye katılan Janberd Dinçer arkadaşımız, bir iki konuşmacı dışında ne hazirunda ne de yönetici arkadaşlarımızda ciddi bir plan-program ve irade göremedik.

Bırakın böyle bir plan-programı, dünyada; ve özelde RF ile Türkiye arasında yaşanan sorunların Çerkeslerin vatanla ilişkilerini ve vatana dönüşlerini nasıl etkileyeceği, olumsuzluklara karşı nasıl önlem ve tavır alınması gerektiği konularında bir çaba veya bir istek ve irade göremedik.

5- Son olarak, Federasyonumuza açıklık, katılımcılık ve adalet konularında yapılan eleştiriler herkesin malumudur. Ki, bunlar sadece dışarıda duranlar tarafından değil; içeriden de dile getirilmektedir.

Birçok sohbette bunların da değiştirileceği söylenmişti. Ama 7. Olağan genel kurulumuzda bu söylemlerinde yeterince samimi olmadıkları; kararların hala “kafa denkler” tarafından alındığı hissine kapıldık.

Reyhanlı Çerkes Derneği-Adığe Khase olarak, gerek ulusal konularda ve gerekse Suriye krizi ve Suriye’den gelen soydaşlarımıza yardım ve destek konularında yaptıklarımızı bir kez daha anlatmaya gerek bile görmüyoruz.

7. Olağan genel kurulumuzda bu çabalarımızın ve çalışmalarımızın görmezden gelindiği, belki her zaman “statüko” ile uyumlu olmayan; ama bizce Çerkes ulusal çıkarlarını önceleyen tavırlarımız nedeniyle karar mekanizmalarının dışında tutulmak istendiğimizi gördük.

Bunlar çok seslilik, katılımcılık, temsiliyet… gibi söylemlerde ne kadar samimi olunduğu konusunda kafamızda soru işaretleri oluşmasına neden oldu.

Bu konuları Reyhanlı Çerkes Derneği Adığe Khase Yönetim kurulu, Reyhanlı Suriye Kriz komitesi, Reyhanlı Çerkes Derneği Çalışma Grubu, Reyhanlı Kaffed Delegasyonu ve Reyhanlı DÇB delegesi hep birlikte görüşüp tartıştık ve aşağıdaki kararı aldık:

Yukarıda maddeler halinde sıraladığımız düşüncelerimizi, önerilerimizi, sıkıntılarımızı ve hassasiyetlerimizi dikkate alıp şeffaf ve demokratik bir yönetim doğrultusunda irade göstereceği; isminin Çerkes halkının kimliğini, çıkarlarını ve gelecek vizyonunu temsil edecek bir tarzda değiştirilmesi konusunda net bir tavır belirleyeceği güne kadar Kafkas Dernekleri Federasyonu ile ilişkilerimizi donduruyoruz. Bu süre içerisinde Kaf Fed’in toplantılarına ve kurullarına katılmayacağız. Alacakları kararlar da bizleri bağlamayacak.

Bunun yerine, Reyhanlı Çerkes Derneği Adığe Khase olarak bizimle aynı kaygıları, düşünceleri, gelecek vizyonunu paylaşan kişi ve kurumlarla ortak bir platformda bir araya gelmeye çalışacağız.

Reyhanlı Çerkes Derneği Adığe Khase Yönetim kurulu
Reyhanlı Suriye Kriz Komitesi
Reyhanlı Çerkes Derneği Adığe Khase Çalışma Grubu
Reyhanlı Kaffed Delegasyonu
Reyhanlı DÇB delegasyonu
 
....