Rusya’nın bilinen
tarihi 5. yüzyılda batıdan Rusya topraklarına giren Slav
kabileleriyle başlar. İlk Rus devleti 9. yüzyılda
İskandinavyalılar tarafından kuruldu. Devletin merkezi
Novgrod ve Kiev’deydi. On üçüncü yüzyılda ülke
toprakları Moğolların saldırılarına uğradı. Bundan sonra
Moskova prenslikleri ve büyük dükleri idaresinde ortaya
çıkmaya başlayan ülke 1480 yılında Altınordu Devletinin
hakimiyetinden kurtuldu.
On beşinci asırda Osmanlı Devleti ile münasebetleri
başladı. İstanbul’u fethederek, Bizans da denilen Doğu
Roma Devletine son veren Fatih Sultan Mehmed Han
(1451-1481) Rus Knezliklerinin güneyindeki Kırım
Hanlığını imtiyazlı beylik halinde, Osmanlı Devletine
bağlayıp, vergi yerine her yaz Moskoflar üzerine netice
alıcı ve yıldırıcı akınlar yapmakla vazifelendirdi.
Ruslar, Papalığın gönderdiği kardinal ve papaz heyetleri
sayesinde Türklere karşı uyanmaya başladı. Rus
Knezlikleri birleştiler ve Çarlık dönemi başladı.
Korkunç İvan 1547′de ilk çar ilan edildi. Böylece Rus
çarları kendilerini Doğu Roma’nın varisi saydılar.
Yönetim ve askerlik alanındaki düzenlemelerle devlet
idaresini güçlendiren, Çar İvan katıldığı seferlerde
Kazan Hanlığı topraklarını işgal etti ve 1556′da
Astrahan Hanlığını da Moskova’ya bağladı. Kırım
Hanlığına karşı sefer düzenlediyse de başarılı olamadı.
Daha sonra Baltık Denizine açılmaya ağırlık vererek
Litvanya topraklarına girdi. Rus Çarlığı ile İsveç ve
Polonya’yı karşı karşıya getiren bu savaşta Rusya ilk
önceleri başarılı oldu ise de daha sonraları ard arda
alınan mağlubiyetler ülkede iç karışıklığa sebep oldu.
Bunun üzerine Çar İvan baskıcı bir politika takip etti
ve muhaliflerini acımasızca öldürdü. Bu sırada Rus
ekonomisi ağır bir darbe aldı.
Korkunç İvan’ın ölümünden bir süre sonra iç
karışıklıklar başladı. Rus Çarlığı yıkılmanın eşiğine
geldi. İsveç ve Polonya’nın da olaylara karışmasıyla,
tam bir iktidar boşluğu ortaya çıktı. Polonya
kuvvetlerinin Rusya’yı 1610′da işgali halkı direnişe
sevk etti ve Romanov ailesinden Mihail Fyodoroviç çar
seçildi. Bir süre sonra düzeni yeniden sağladı. Büyük
toprak kaybedilmesine rağmen İsveç (1617) ve Polonya ile
(1618) barış antlaşması yapıldı. Ayrıca Rusya bütün
Avrupa’yı sarsan Otuzyıl Savaşlarının dışında kaldı.
İlk Osmanlı-Rus savaşı, Çar ordularının 1667′de Kiev’i
de ele geçirmesinden on yıl sonra 1677′de Kırım Hanlığı
ile Ukrayna arasındaki topraklara saldırmasıyla başladı.
1677-1678 yıllarında Osmanlı ordusu Ruslara karşı Çihrin/Çehrin
Seferine çıkarak, Rusları ve onlara yardımcı Lehlileri
yendi. Çihrin Kalesi Osmanlı ordusu tarafından, bir daha
bölgede Rusların tutunmasına mani olmak için yıktırıldı.
Moskova elçileri 1681 Ocak ayında Kırım Hanına ricaya
gelerek bir daha Osmanlı ve Kırım topraklarına
saldırmayacaklarına yeminle söz verip, bir antlaşma
imzaladılar. Kırım Hanı, Edirne’de sefer hazırlığı
görmekte olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşayı ikna ederek
Bahçesaray Barışü adıyla anılan ilk Osmanlı-Rus
Antlaşmasını imzalatmaya muvaffak oldu (11 Şubat 1681).
1683 yılında Avusturya İmparatorluğunun merkezi
Viyana’nın ikinci defa kuşatılmasındaki türlü düşünce ve
hatalar yüzünden geri çekiliş, Rusların beklediği büyük
fırsatı doğurdu. Papalık-Avusturya-Venedik-Lehistan gibi
Akdeniz’den Baltık’a kadar yayılan Katolik devletlerinin
Osmanlı aleyhine kurduğu Mukaddes İttifak’a, Rusya’da
katıldı. Bu beşli ittifak devletleriyle yapılan on üç
yıllık harpler sırasında, Rusya Çar Deli Petro’nun
(1682-1725) gayretleriyle gelişip, kuvvetlendi.
İttifak devletlerinin Osmanlı Devleti ile harplerinden
cesaret alan Deli Petro; 1695 ilkbaharında kuvvetli bir
ordu ile, Sibirya’dan gelen tarihi kürk ticaret yolunun
ağzında bulunun ve gelen da bağlanmış kürklerin
Karadeniz, Akdeniz ve Avrupa içlerine sevkiyat merkezi
olan Azak Kalesine saldırdı. Azak Kalesindeki sayıca az
olan Osmanlı kuvveti, kahramanca karşı koyarak uzun süre
dayandı. Rus Donanması Don/Ten Nehri boyunca Azak
Kalesine geldi. Ruslar nehir ve deniz tahkimatı güçlü
olmayan Azak Kalesini ele geçirdiler.
Azak Kalesinin düşmesiyle, bir Türk gölü halinde olan
Karadeniz’de Ruslara bir pencere açılmış oldu. Azak
Denizinin, Karadeniz’e açılan boğazda bulunan Kerç/Kerş
Liman Kalesi Osmanlıların hakimiyetinde bulunduğundan,
Rus donanmasının Karadeniz’e çıkmasına engel oluyordu.
1699 Karlofça Antlaşmasından sonra, Osmanlı Devletiyle
savaşı göze alamayan Rusya, 1700′de imzalanan İstanbul
Antlaşmasıyla barışa razı oldu. Antlaşmayla Azak Kalesi
ve çevresi Ruslara bırakıldı. Ekonomik ve kültürel
alanda bilgi toplamak amacıyla çıktığı Avrupa gezisinde
Osmanlılara karşı yeni bir ittifak girişiminden netice
alamayan Deli Petro, Karadeniz yerine Baltık Denizine
yönelmeye karar verdi ve İsveç’le ünlü Büyük Kuzey
Savaşını başlattı (1700-1721). Başlangıçta Ruslar mağlup
oldu ise de Poltava çarpışmasıyla (1709), savaş Rusların
lehine döndü.
Bu arada Rus ordularının Osmanlı hududuna tecavüz etmesi
üzerine, 9 Nisan 1711 tarihinde Osmanlı Devleti,Rusya’ya
sefer düzenledi ve iki ordu Prut Irmağı boyunda
karşılaştı. Ruslar mağlup oldu. Çar Deli Petro
kumandasındaki Rus ordusu, antlaşma isteğinin kabulüyle
imhadan kurtuldu. Azak Kalesi ve çevresi Osmanlılara
geri verildi ve aşağı Özü boyundaki Rus kaleleri
yıktırıldı.
Deli Petro’nun kızı Anna zamanında, Osmanlılar ile
Venedik-Avusturya harplerini fırsat bilen Ruslar,
Avusturya-Rusya ittifakını yenilediler. Ardından Rus
ordusu, Osmanlı ordusunun Avusturya cephesinde
bulunmasından faydalanarak, Kırım Yarımadası batısındaki
Özü Kalesini alıp, Kırım’a girdiler. Ruslar, 1 Temmuz
1736′da ikinci defa Azak Kalesini zapt ettiler. Azak
savaşı 18 Eylül 1739 Belgrad Antlaşmasıyla sona erdi.
Antlaşmayla Azak Kalesi yıktırılıp, Azak bölgesi Osmanlı
Devleti-Rusya arasında tarafsız saha ve müstakil
Kabartay ülkesi de iki devlet arasında tampon halde
tutulup, Moskoflar Karadeniz’den son bir defa daha
uzaklaştırıldı.
Çariçe İkinci Katerina (1762-1796) zamanında Rusya’nın
Lehistan Polonya’ya yerleşmesine engel olmak için,
Osmanlı Devleti tarafından Rusya’ya sefer açıldı.
Rusların işgal ve zulmünden kaçıp Türk hududunu aşarak
Osmanlı Devletine sığınan ailelerini Rus ordusunun takip
etmesi ve uğradıkları köy ve kasabalardaki silahsız
masum ahaliyi kırmaları bu seferin açılmasına sebep
oldu. Divan-ı hümayun kararı ile Rusya’ya sefer açıldı.
1769 Şubatında Kırım Hanı Giray Hanın orduları Güney
Rusya’ya girerek Rusları yendi ve 100.000′den fazla esir
aldı. Fakat gelişmeler Osmanlı Devletinin aleyhine oldu.
Beş yıl süren ve 21 Temmuz 1774 tarihli Küçükkaynarca
Antlaşmasıyla biten bu harp; ilk defa ahalisi Müslüman
ve Türk olan toprakların elden çıkması ve 300 yıldan
beri Anadolu’nun kuzey kalesi sayılan Kırım Hanlığının
Kuban ve Bucak Tatarlarının, sözde müstakil olma
kaydıyla koparılmasıyla neticelendi. Azak, Yenikale,
Kerç ve Kılburun şehirleriyle Aksu-Turla’ya kadar olan
Karadeniz kıyıları Ruslara bırakıldı. Ruslar Karadeniz’e
rahatça çıkabildiler. Nihayet, sözde müstakil olan Kırım
Hanlığını 1783 Temmuzunda işgal ederek yerli ahaliden
kadın ve çocuklarıyla 30.000′den fazla Türk’ü öldüren
Ruslar, 1784 Ocağında Kırım’a resmen hakim oldular. Rus
zulmü altında ezilen birçok Kırımlı, Osmanlı toprağına
göç etti.
Osmanlı Devleti Kırım’ı Rusların işgalinden kurtarmak
için Sultan Birinci Abdülhamid Han zamanında Rusya’ya
altıncı sefer düzenlendi. Rus Çariçesi II. Katerina
Avusturya İmparatoru II. Josef ile Bizans-Yunan
projesinin tatbiki ve Osmanlı Devletinin parçalanması
için ittifak yaptılar. Avusturya’nın, Rusya müttefiki
olarak Osmanlı Devletine savaş açması üzerine, Osmanlı
askeri iki cephede savaşmak mecburiyetinde kaldı.
Osmanlı Devleti ateşli silahları ellerinde bulunduran
Yeniçerinin sebep olduğu bozgunla ağır yenilgiye uğradı.
Önce Avusturya ile 1791 Ağustosunda Ziştovi Barışü
imzalanarak Belgrad geri alındı. Ruslarla devam eden
harp 9 Ocak 1792 tarihinde imzalanan Yaş Antlaşmasıyla
sona erdi ve Kırım Hanlığının tamamen Rusya hakimiyetine
girmesi kabul edildi.
Üçüncü Selim Hanın her sahadaki icraatlarıyla Osmanlı
Devletini güçlendirip, ıslahatlarda bulunması Rusya’yı
telaşlandırdı. Çar I. Aleksandr, Osmanlıya tabi
Sırbistan’ı isyana teşvik edip, Slavlık propagandasıyla
Balkanları karıştırdı. Sırplar, Rusların teşvikleriyle
isyan etti. Vilayet merkezi Belgrad 13 Aralık 1806′da
düştü. Ruslar 1806 Aralık ayında ansızın Basarabya’da
Bender ve Hotin kalelerini alıp, Tuna Nehri ağzındaki
kaleleri de istila ettiler. Bunun üzerine Osmanlı
Devleti 22 Aralık 1806 tarihinde Rusya’ya harp ilan
etti.
1807′de Tiflis’ten hareket eden Rus ordusu, Temmuz ayı
başlarında Arpaçay’ı geçerek Kars Kalesine saldırdı.
Kars’taki Osmanlı askerlerinin ve ahalinin cansiperane
müdafaasıyla Rus taarruzu püskürtüldü. Ruslar pek çok
zaiyat vererek, Arpaçay ötesine geri çekildiler. 1810
yazında Ahılkelek üzerinden saldırıya geçen Ruslar, bu
kaleyi alamayınca Ahıska şehrini kuşattılar. Osmanlı
mukavemeti ve salgın hastalığa dayanamayıp 1811′de
Tiflis’e geri çekildiler.
Aynı sene üçüncü defa taarruza geçerek Ahılkelek
Kalesini ele geçirdiler. Bu sırada Almanya’yı istila
eden Napolyon Bonapart’ın Moskova’ya sefer düzenlemesi
üzerine, Rusların isteği ile 28 Mayıs 1812′de Bükreş’te
imzalanan antlaşmayla Osmanlı-Rus savaşına son verildi.
Bükreş Antlaşmasıyla; Kuzey Boğdan Ruslara, güney Boğdan
ise Osmanlı Devletine bırakıldı.Kalelerinde Osmanlı
askeri bulundurmak şartıyla da Sırbistan’a idari
muhtariyet hakkı tanındı.
Napolyon orduları Moskova önlerine kadar geldiyse de
yoğun kış şartları askerin telef olmasına sebep oldu ve
Napolyon geri çekilmek mecburiyetinde kaldı. Rus
ordularının hızla batıya doğru ilerlemesi ve kazanılan
zafer Rus Çarlığını Avrupa’nın önde gelen devletleri
arasına girmesini sağladı. Avrupa’da söz sahibi durumuna
gelen Çar I. Nikolay İran, Osmanlı Devleti, Polonya ve
Kafkasya üzerine seferler düzenleyerek yerini iyice
kuvvetlendirdi.
Sultan Mahmud Han, Yeniçeri Ocağını 1826′da kaldırması
ve 1827 Fransa-İngiltere, Rusya ittifakına mensup
müttefik Haçlı donanmasının Navarin’deki Osmanlı-Mısır
donanmasını bir hile ile yakmasıyla, Osmanlı Devleti
kara ve deniz kuvvetlerinin büyük bir bölümünü kaybetmiş
oldu. Bunu fırsat bilen Rusya, 26 Nisan 1828′de Osmanlı
Devletine karşı harp ilan ederek, Boğazlar ile
İskenderun körfezini elde edip, Akdeniz’e inmek
idealiyle Rumeli ve Anadolu cephesinden harekete geçti.
Osmanlı Devleti, askeri ve kadın çocuk bütün halkıyla bu
saldırılara karşı koymaya çalıştı. Ruslar top ile
uzaktan attığı tutuşturulmuş neftli paçavralarla
kaleleri yaktı. Rumeli’de Romen, Bulgar, Rum, Ortodoks
Gagavuzların yardımı ve Anadolu Cephesinde Tiflis’ten
gelen Hıristiyan Kartli ve yerli Ermenilerin desteğiyle
dönüş yollarının kapanma korkusu olmaksızın, batıda
Edirne, doğuda Bayburt ve Muş’a kadar ilerlediler.
Bir yıl, beş ay süren harp; Ruslar için korkunç bir
insanlık lekesi ve yüzkaralarıyla dolu, vahşet fiilleri
ve Osmanlı Devleti içinde hala yaraları kapanmayan büyük
maddi ve manevi zararlarla neticelendi. Babıali’nin
antlaşma isteği veFransa ve İngiltere sefirlerinin
ihtarıyla, 14 Eylül 1829 tarihinde EdirneAntlaşması
imzalandı. Rumeli’de Tuna ağzındaki kaleler Ruslara
bırakılıp, Prut Nehri hudut kabul edildi. Anadolu
cephesinde Rusya’ya ilk defa toprak verilerek, Kars
vilayetinin Çıldır, Ardahan ve Deskof kuzeyinden hudut
çizildi. Harp tazminatı olarak da 11,5 milyon flemenk
altının yedi yılda taksitlerle ödenmesi kararlaştırıldı.
Bu tarihten sonra Rusya, Osmanlı Devletinin bütünlüğünü
destekleyerek, Boğazlar üzerinde denetim kurma ve
Akdeniz’e inme yönünden büyük kazançlar sağladı. Bir ara
Boğdan ve Eflak prensliklerini ele geçirmek isteyen
Rusya üzerine Osmanlı Devleti sefer düzenledi.Kırım
savaşı olarak tarihe geçen, bu savaşta Fransa ve
İngiltere Osmanlı Devletinin yanında yer aldı. Kırım
savaşı sonunda imzalanan 30 Mart 1856 tarihli Paris
Antlaşması sonunda, Rusya toprak ve çok fazla maddi
kayba uğradı. Rusya bu harpten sonra, ordularının
yetersizliğini anlayarak yenilik yapma yoluna gitti. Bu
arada diğer taraftan Osmanlı Devletinin içindeki
azınlıklara karşı Slavlık ve Ortodoksluk propagandasını
arttırdı.
Bu propagandaların ardından 1877′de Rusya Osmanlı
Devletine savaş açtı. Tarihe 93 savaşı olarak geçen bu
savaş 3 Mart 1878 Yeşilköy Antlaşmasıyla neticelendi. Bu
antlaşma ile Bulgaristan bağımsızlığını kazandı. Sultan
İkinci Abdülhamid Hanın siyasi dehasıyla toplanan Berlin
Kongresinde İngiltere ve Avusturya’nın etkisiyle
imzalanan Berlin Antlaşmasında Balkanlarda Rusya’nın
kazançları sınırlandırıldı ve Osmanlı Devleti yönünden
harp asgari zararla neticelendi. Bir süre sonra Almanya,
Avusturya ve İtalya; Rusya’ya karşı üçlü ittifak kurdu.
Kendisine destek sağlamak için Fransa’ya dönen Rusya,
1891′de ekonomik ve askeri ilişkileri geliştirmek için
Fransa’yla bir ittifak kurdu.
Diğer taraftan doğuda, Rusya, Türkistan’da 1860′lı
yıllarda başlattığı yayılma politikası ile 1880′li
yıllarda Hazar Denizinin doğu kıyısındaki, Türkmen
topraklarını işgal etti. Bu gelişmeler İngiltere’nin
Hindistan’daki durumunu tehdit edince iki ülke arasında
Afganistan üzerinde başlayan sürtüşmelerle yeni bir
durum kazandı. Orta Asya’daki bu Rus-İngiliz mücadelesi,
1885 Eylülünde nüfuz sınırlarının tespitiyle yatıştı.
Rusya, Uzakdoğu sınırında Japonya ve Çin ile birçok
antlaşma imzalayarak Sahalin ve Kuril adalarıyla Amur
Irmağı Vadisi gibi önemli noktaları ele geçirdi. Kore
üzerindeki Çin-Japon mücadelesinde Çin’in yanında yer
aldı. 1900′de Boxer Ayaklanması sırasında Rus askeri
Mançurya’ya girince, Japonya ile rekabet sıcak savaşa
döndü. Savaşın büyümemesi için görüşmeler sürerken 1904
Şubatında Japon birlikleri Port Arthur’daki Rus harp
gemilerine ani baskınla saldırması üzerine Rus-Japon
Savaşı başladı. Bir seri ağır mağlubiyetlerin yanı sıra,
ülkede meydana çıkan devrimci hareketler Rus Çarı
Nikolay’ı barış yapmaya mecbur bıraktı (5 Eylül 1905).
Ekim 1905′te başlayan demiryolu işçileri grevi dalga
dalga ülke geneline yayılarak genel grev şeklini aldı ve
Petersburg Sovyeti’nin kurulması ile devrimci hareket en
yüksek noktasına ulaştı. Zor durumda kalan II. Nikolay
bir bildiri yayımlayıp, meşruti bir anayasa ve seçilmiş
bir meclis sözü verdi. Bir süre sonra yavaş yavaş işci
hareketi bastırıldı. Nisan 1906′da yapılan seçimler
neticesinde liberal ve sol muhalefet mecliste çoğunluğu
elde etti. Köklü reformlar istediği için çarlık
hükümetiyle ters duruma düşen ilk meclis iki ay geçmeden
dağıtıldı. Daha sonra seçilen ikinci meclisin de ömrü üç
ay oldu. Köylülere ve azınlıklara seçme hakkının
verilmediği seçimlerle seçilen üçüncü ve dördüncü meclis
genelde çarlık hükümetinin politikasını destekledi.
Uzakdoğu’da Japonya ile savaşa son veren Rusya 1906′dan
sonra Balkanlar üzerinde nüfuz kazanmak için Avusturya
ile mücadeleye girdi. Bu durum Rusya’yı İngiltere
veFransa’nın yanında Birinci Dünya Savaşına girmesine
sebep oldu. Bir süre sonra da Osmanlı Devletinin
Almanya, Avusturya’nın müttefiki olarak harbe girmesiyle
Kafkasya’da yeni bir cephe açmak mecburiyetinde kaldı.
Aynı zamanda Boğazların açık olmasına bağlı ikmal
desteğini yitirdi. Önemli derecede silah ve mühimmat
sıkıntısı çeken Rus orduları batıda birbiri ardına ağır
mağlubiyetler aldı.
Savaşın sebep olduğu yıkım, basın ve mecliste halkın
güvenine dayalı bir hükümetin olması isteğini
yaygınlaştırdı. 1917 Mart ayının başlarında Moskova’da
başlayan grev, asker ve subayların desteklemesiyle,
Şubat Devrimi olarak bilinen ayaklanmaya dönüştü. Prens
Lvov başkanlığında bir geçici hükümet kuruldu. Hükümete
bağlı birliklere Pskov’da kuşatılan Çar Nikolay’ın 15
Mart 1917′de tahttan çekilmesiyle Çarlık rejimi tarihe
karıştı.
7 Ekim 1917′de komünist ihtilal patlak verdi. Vladimir
Ilyich Lenin başkanlığındaki komünistler, hükümeti ve
serbest seçimle iş başına gelmiş bulunan meclisi lağv
ederek komünist diktasını getirdiler. Lenin, biraz soluk
alabilmek için İtilaf devletlerinin baskısına rağmen,
Almanya ile barış görüşmeleri yaptı. Bazı bolşeviklerin
ve sol sosyalist devrimcilerinin muhalefetine rağmen,
Baltık bölgesi, Polonya, Ukrayna ve Kafkaslar’dan
çekilmeyi öngören Brest-Litovsk Antlaşmasını 3 Mart
1918′de imzaladı.
Bu antlaşmanın ardından bolşeviklerin Sovyet iktidarını
yerleştirme çabaları 1918 Mayısında başlayan iç savaşa
sebep oldu. Komünistlerin ordusu olan Kızılordu, karşıt
grubun ordusu olan Beyazordu ile amansız bir mücadeleye
girdi. Askeri yönden daha üstün olanBeyazordunun,
köylülere ve Rus olmayan milliyetlere karşı acımasız ve
düşmanca politikası, ağır mağlubiyetine sebep oldu.
Kızılordunun kazandığı zaferler, Ukrayna, Beyaz Rusya,
Gürcistan, Ermenistan ve Âzerbaycan’ın Sovyet idaresi
altına girmesini sağladı. Bunun yanında Almanya’nın
mağlubiyetinin ardından kurulan Estonya, Letonya ve
Litvanya cumhuriyetleri İtilaf devletleri desteğiyle
varlıklarını devam ettirdiler. Sınır problemi yüzünden
çıkan Rus-Polonya Savaşında Kızılordu mağlup oldu ve
ardından yapılan Riga Antlaşmasıyla (Mart 1921) Ukrayna
ve Beyaz Rusya topraklarının büyük bir bölümü Polonya’ya
bırakıldı.
İç savaş sırasında çok sayıda insan ölürken, 2 milyona
yakın halk da ülkesini terk etti. İç savaşın bitmesinden
sonra yönetimi ele geçiren komünistler, karşıt görüşte
olanları büyük bir hızla ortadan kaldırdılar. Lenin
Rusya’nın tek siyasi partisi olan Komünist Partisini
kurdu. Birinci Cihan savaşı sonrasında, İstiklal savaşı
yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisiyle 16 Mart
1921′de Moskova’da Türk-Sovyet Dostluk Antlaşması
imzalandı. Moskova Antlaşmasıyla, Batum Rusya’ya ait
Gürcistan’a bırakıldı ve Kars’ın doğusundaki Arpaçay
Suyu hudut kesildi.
Zalimliği ve halkına yaptığı zulümleriyle tanınan Lenin,
milyonlarca insanı katletti. İnançsızlığın yayılması
için çok uğraştı. Ölümünden sonra yerine Joseph Stalin
geçti. Stalin ölünceye kadar Rus milletini ve
Müslümanları işkence altında inletti. Lenin’i geride
bırakarak elli milyondan fazla insanı öldürttü. Milleti
kendine tapmaya zorladı. Bu iki idareci tarafından ülke;
utanç duvarları ile çevrilmiş ve demir perdelerle
kapatılmış bir esaret kampı haline getirildi.
1939 yılında Almanya ve Rusya aralarında bir
saldırmazlık paktı imzalamalarına rağmen, 1941′de
Naziler Rusya’ya saldırarak Leningrad’ı kuşattılar. Uzun
süren kuşatma neticesinde, Alman askerleri soğuk kış
şartlarına dayanamayarak mağlup oldular. Bundan sonraki
iki yıl içinde Ruslar, Almanları Doğu Avrupa ve
Balkanlar’dan çıkardılar, İkinci Cihan savaşından
Rusların galip çıkmasında İngiliz ve Amerikan yardımları
büyük rol oynadı.
Stalin’in ölmesiyle yerine geçen Kuruşçev idaresindeki
Moskova diktası, Polonyalıların ve Macarların üzerinde
uyguladığı büyük baskı ile kontrolünü güçlendirdi. 1964
yılında Kuruşçev’in yerine Leonid Brejnev geçti. Bu
sırada Çekoslovak hükümetinin liberalist faaliyetleri
görüldüğü için, Macaristan’da yapıldığı gibi 1968
yılında Rus askerleri Çekoslovakya’yı işgal etti. Tank
paletleri insan cesetleri üzerinde dönerek, milyonlarca
insan öldürüldü.
Dünyayı hakimiyeti altına almak için silahlanan Rusya,
dünyanın birçok ülkesinde komünist teşkilatlar kurarak,
dünya barışını tehdit ederken, çeşitli ülkelerde de iç
savaşların çıkmasına sebep oldu. Memleket içindeki
iktidar değişikliği darbe ve karışıklıklardan istifade
ederek 1980 yılında Afganistan’ı işgal etti. Afganlı
mücahidlerin direnmesi karşısında, büyük silah gücüne
sahip Rus ordusu, başarıya ulaşamamış ve ağır kayıplar
vererek güç durumlara düşmüştür.
Gorbaçov, 1987 yılında glasnost (açıklık) ve perestroika
(yeniden yapılanma) politikasını başlattı. Ülkeyi
meydana getiren 15 cumhuriyetle ilk çok partili seçimler
yapıldı. 17 Mart 1991 referandumunda %77 seçmen Rusya
Federasyonu için evet oyu kullandı.
Rusya Federasyonu başkanlığına Boris Yeltsin seçildi. 19
Ağustos 1991′de Gorbaçov’a karşı darbe düzenleyen başkan
yardımcısı Gennadi Yanayev başkanlığındaki 8 üyeli
Olağanüstü Hal Komitesi yönetime el koydu. Gorbaçov
Kırım’daki yazlık evine hapsedildi. Rusya Federasyonu
lideri Boris Yeltsin ve halk darbeye karşı koyunca
Olağanüstü Hal Komitesi feshedildi ve darbeciler 21
Ağustos günü ülkeyi terk ettiler. Aynı gün Sovyet
parlamentosu Gorbaçov’u resmen yeniden başkanlık
görevine getirdi. Bunu takip eden günlerde Sovyetler
Birliği’ni meydana getiren cumhuriyetler ardıardına
bağımsızlıklarını ilan ettiler.
8 Aralıkta Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya ve Ukrayna bir
araya gelerek Bağımsız Devletler Topluluğunu meydana
getirdiler. 17 Aralık 1991′de Mihail Gorbaçov ile Boris
Yeltsin 31 Aralık 1991′de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliğinin resmen dağıtılmasına karar verdiler. Mihail
Gorbaçov emekliye ayrıldı ve yerine Yeltsin devlet
başkanlığına getirildi. Baltık Cumhuriyetleri hariç
bağımsızlıklarını ilan eden diğer cumhuriyetler Bağımsız
Devletler Topluluğuna katıldı. Böylece Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği tarihe karışmış oldu.
1993 başlarında parlamento ile ters düşen Yeltsin,
parlamentoyu feshederek erken seçim kararı aldı. Bunu
tanımayan parlamenterlerin bazıları ve komünistler Beyaz
Ev denen Rusya Parlamentosunu işgal etti. Askeri
güçlerin baskısıyla işgalciler parlamentoyu boşalttılar
ve Yeltsin’in isteklerini kabul ettiler. 12 Aralık 1993
günü erken genel seçim yapıldı. Hiçbir parti tek başına
iktidara gelecek sandalye sayısı kazanamadı. |