İnsanlar daima heyecanlarını ve akıllarını prensipler
dahilinde dengeli kullandıkları müddetçe başarılı olurlar.
Hatta bu dengeyi uzun süre devam ettirirlerse başarıları
o kadar süreklilik kazanır. Elbette neticesi de ona
göre çabuklaşır. Bu kesinleşmiş ilmi yargının ışığında
Yamçı'yı eleştirmeye çalışacağız.
Öncelikle Yamçı bir yayın organı olarak ortaya bir konu
getiriyor. Bu konu nedir? Bunu çekinmeden cesaretle,
tarafsız ve akıl yoluyla ortaya koyalım. Aslında Yamçı her
sayısında bunu belirliyor. Biz sadece Yamçı'nın dışında
biri olarak dergiyi eleştiriyoruz. Bir şeyi eleştirmek
için onu iyi tanımak gerekir.
Evet
öyleyse Yamçı bize göre ortaya bir ulusal kavga
koyuyor.
Kim
bu ulus? Elbette Çerkesler.
Görüldüğü gibi konu daha başında hem heyecan hem akıl
yoluyla çözümlenmesi gerekli oluyor. Çünkü her şeyden
önemlisi çevremiz, bulunduğumuz yerden önce kendi
Çerkeslerimiz çok değişik bir yapıya sahip. Kendi
aramızda yalnız bugün değil, her zaman güncelliğini ve
önemini koruyacak olan ulusal kavgamızı ortaya koyanlar
zamana ve şartlara çok dikkat etmelidir. Öyle ki bu
kişiler hem cesur, hem sabırlı olmak zorundalar.
Nitekim
5, 6 sayıdır çıkan Yamçı'da dikkatimizi çeken en önemli
eksiklik şöyle özetlenebilir: Ulusal Kavga'ya çağırdığı
toplumunu her şeye hazır, muhaceretinin 110 yıl geçmemiş
gibi, dilini, geleneğini, hatta yaşadığı toplumlardan
ayrı bir toplum, ayrı bir ulus olduğunu unutanların
olduğunu fazla önemsemeden toplumun her şeye hazır veya
hazırlanmış gibi birkaç sathi yazıyla ''işte sen
Çerkes'sin, şöylesin, böylesin, haydi hazırlan gidelim
anayurt'a'' deyiveriyor. Bu heyecanlı başlangıç derginin
temiz duygularına rağmen birçok iyi niyetli hemşehrimizce
yanlış anlaşılıyor. Ters yorumlar yapılıyor. Hatta
birkaç kişinin veya bir, iki öğrencinin serüveni gibi
tanımlanıyor.
Bunları yok etmek için toplumumuzun bugünkü
durumunu iyi tespit etmek gerekir. Çünkü ulusumuz
maalesef birçok nedenle bu gibilere hayli uzak. 0 kadar
ki nasılsa kötü bir talih eseri olarak anayurdundan göç ettikten sonra akla hayale gelmedik
çile, zorluk çektiğinden artık bir nevi mücadeleden
bıkmış gibi,
adeta ortalarda görünmekten kaçıyor, hatta bir ulus
olduğunu, adını sanını, tarihini bilmez hale getirilmiş, nereye
gitmişse kendini onlardan sanıp oraya adamış.
İşte
bu kötü durumlara itilmiş çilekeş bir ulusun çocukları
olduğumuzu unutmadan, namuslu ve cesur aydınlar olarak
ona her şeyi yeniden öğreteceğiz. Adeta alfabe öğretir
gibi yeniden belletmek gerek. Halbuki Yamçı topluma
biraz kızgın bir havada gibi geliyor. Bizce bunu
önlemenin yolu varsa tarihi bilgilerden yoksa büyük
insan Berkok Paşa'nın Tarihte Kafkasya eserini kronolojik
sırayla özetlemeli hatta yeni dille dergiye aktarmalıdır. Belki
birçoğumuz bu kitapları okuduk ama
usanmadan halkımızın büyük kesiminin öğrenmesi için
yeniden okumaya katlanmalıyız. Bu tarihi konudan değil
tabanımız, birçok aydınımız bile habersiz. Böylece Adige
tarihi ile Adige boylarının birbiri ile ilişkileri tam
olarak ortaya konur. Bu ise birliğin sağlanmasında en
büyük etkendir.
İkinci önemli eksik şöyle özetlenebilir:
Dergi ortaya attığı güzel tasarısına varmak için bir
organizasyon güvenini henüz veremiyor. Daha açıkçası
etkilemeyi düşündüğü topluma sadece bir dergi olarak
girmeyi düşünüyor. Halbuki bu tür fikirler sadece
yayın ile tabana inmez. Zira herkes dergiyi okuyamaz.
Sonra Yamçı sadece bir dergi değildir artık bilinçli
Adigelerin nazarında.
Bütün bunlardan sonra derginin en kısa zamanda
toplumunda organizasyon işini de ele alıp örgütlenme (teşkilatlanma)
basamağını da aşıp anayurt yöneticileri ile ciddi
konuşmalarının hazırlığını müjdelemelidir. Artık Yamçı
böylece bu örgütün yayın organı olduğunu halkına
hissettirmelidir. Aksi halde tabandaki gelişmeler
kendisini aşabilir. Hatta iyi veya kötü neticeler
verebilir ve hatta yeni bir gurup ya da yeni bir
nesil; Yamçı'nın kendinden öncekileri geride bırakısı
gibi yeni gurubun gerisinde kalabilir. Aslında böyle
olması önemli değil, bizim istediğimiz bu değil mi
demeyelim. Zira yeni kuşak sizin geçtiğiniz yollardan
geçerken zaman kaybına uğramasın. Hiç değilse Yamçı
hayli mesafe aldı. Bu işe gönül verenler tabanda hızlı
bir oluşum yarattılar. Nereye gidilse bu mevzu
konuşuluyor. Bunlara yabancı kalınamaz. Bu bakımdan dergi
yerini ve görevini iyi kavrayıp yeni bir hamleye
girmelidir. Topluma her gün aynı şeyleri tekrarlamak bir
mana ifade etmez. Ona her gün yeni bir asi, bir yenilik
getiremezseniz hamleyi geriletirsiniz, bunu da ciddi
organize ile dürüst ve atak kişilerden teşekkül etmiş
örgütler sağlar.
Yamçı'nın getirdiklerini iyi anlamak için dergiden
önceki
durumu az da olsa gözden geçirelim. Daha evvel çıkan
bütün dergiler birkaç istisna hariç etliye sütlüye
dokunmadan Çerkes ulusunu belirginleştirmeden, belirli
bir hedef ortaya koymadan yayın hayatına devam ede
gelmişler. Bu dergilerin tutumu şartlara, zamana bağlı
olduğundan biz onları tarihe bırakalım.
Ancak
toplumumuzun şöyle göçten beri gelişimini kısaca
incelersek netice şu olur: Bazı ufak tefek ulusal
düşünce sahipleri çıkmış, dernek demiş, folklor demiş
bir şeylerle uğraşmış. Bir kısım kişiler idarenin ileri
kademelerinde olursam daha faydalı olurum demiş hem
toplumu hem kendini avutmuş sonra da yerini kaybedince
toplumundan da uzaklaşmış, şayet evliliğini bilinçli
olarak kendi ulusundan yapmadıysa artık o kişi tümü
ile yitirilmiş hem de yalnız kendi değil aşağı yukarı
çoluk çocuğuyla. İşte bu tür kişilere menfaat yönünden
veya başka nedenlerle umut bağlayıp avunan büyük kitle
bunun sonu olmadığını anlayınca tekrar kendi
yalnızlığına döndü. Yine de bu beğenilmeyen geniş taban
Çerkesliğini
koruyabildi. Yine oradan çıkan bir aydınlar gurubu bu kez
sol- sağ, ileri-geri mücadelesi ile kendi kendine
düştü. Bu arada geniş tabanda hızlı teknolojik ve
ekonomik gelişme, Avrupa'ya büyük şehirlere göçler
dolayısıyla hızlı bir tükenişe gitmeye başladı. İşte bu
en olumsuz ortamda önce bir avuç Çerkes ortaya çıkıyor
ilk defa prensipleri ve hedefleri belli bir gaye ile
dergilerini çıkarıyorlar. Bizim yukarıdaki tenkitlerimiz
bu şartlarda belki ağır veya erken bulunursa da biz
sayın Yamçı yöneticilerinin geniş sağ duyusuna sığınarak
bunları yazıyoruz.
Evet
şimdi gelelim Yamçı'nın getirdiklerine: Öncelikle
ortaya bir hedef hem de geçerli, sağlam ama zorca bir
hedef konuyor. Sonra rasgele değil belirli prensipler
var. Şimdi bu prensipleri ve hedefi kısaca anladığımız kadarıyla
özetleyelim.
1) Çerkesler; tıpkı bir Rus, Alman, İngiliz, Türk,
Arap vb. gibi ayrı bir ulustur.
2) Sağ-sol, ilerici-gerici gibi cereyanlar
şimdilik bir yana bırakılsın, ulusumuz kendi vatanında
demokratik bir halk olunca bunlara o zaman karar verir. Yalnız ulusumuz yararına olan her
şeyden faydalanmanın çarelerini
de bulmalıyız.
3) Şu anda göçmen Çerkeslerin bulunduğu ülkeler
(Suriye, Türkiye, Ürdün, Yugoslavya vb.) ile bir alıp
veremediğimiz yok. Hedefimiz her halükarda ve zor şartlarda anayurdumuz
Kafkasya'da toplanmaktır. Anayurttaki şartların hiç yaşanmayacak durumda
olduğu saptanırsa yeni yöntemler ortaya konacak. Ancak gerek
yumuşama (detant), gerekse ekonomik ve yeni ulusal
gelişmeler nedeniyle gelecek çok umut verici olup
şimdilik
en iyi hedef anayurtta toplanmaktır. Zira azınlıkta
olduğumuz yukarıdaki ülkelerde çeşitli nedenlerle, verilen
birçok hak da olsa özellikle evlenmeler önlenemeyeceğinden
ve diğer uluslaşma çabaları yürümeyeceğinden hedefi
saptırıcı, karşımıza bir alay fazla problem çıkaran bu tür
farklı görüşlerden kaçınılmalıdır.
4) Abaza, Abzegh, Kabardey, Shapsugh, Çecen,
Dağıstan,
Lezgi vb. gibi Çerkes boylarının hepsi bir ulustur. Bu
konuda tartışma yapmak çok sakıncalıdır.
5) Bazı kişiler anayurda gitmeyi adeta kötülüyor
veya çekiniyor. Yahut bunlar bu fikri yayanları birkaç
kişi veya üç, beş talebe diye ciddiye almamak gibi hataya
düşüyorlar. Bunlara şu hatırlatılıyor veya hatırlatırız.
Bu iş öyle üç, beş öğrencinin veya
beceriksiz kişilerin fikri değildir. Bu iş, toplumunun
her türlü mesuliyetini üzerine almayı göze alan
hayatta başarılı olmuş aklı başında kişilerin
görüşüdür.
O kadar ki göçmen ve anayurt Çerkeslerinin farklı
ekonomik toplum yapısına sahip olduğunu düşünerek göçmen toplumun her kesimindeki (emekli, memur,
işçi, çiftçi, subay) insanların dertlerini araştırıp
inceledikten sonra anayurt toplumu ile bağdaşmasının
yollarını arıyor. Veya bunları sağlama aldıktan sonra
gerekli girişimlerde bulunulacak. Her ne kadar bu
hususlar yazımın ta başında organize eksiği olarak
belirlenmekte ise de sunu da ortaya koyuyoruz ki Yamçı
bunu yayınlamakla kendini tenkit veya övenlere eşit
olarak sayfalarını ayıldığını gösterir. Bizim dileğimiz
kafasını kuma gömen bazı aydınlarımızın hep moral bozmak
veya ters düşünmektense şu cesur insanlara yardımcı
olmalarıdır. Böylece bir bütün olma çabası çabuklaşmış
olur. Biz yine de umutvarız.
Kişisel görüşümüz olarak bu büyük kavganın mücahit
yazarları Yamçı'da isim meslek ve adreslerini yazarlarsa
çok büyük faydaları olacak:
1) Birbirlerini tanırlar.
2) Çoluk çocuğun fikri ve dergisi diyenler ile geniş
taban, onları tanıma fırsatı bulur. Böylece cesaretleri
artıp kendileri de bu davaya yardımcı olurlar.
İşte
Yamçı'nın getirdikleri ve götürdükleri. Yüce ulusumuzun
takdirlerine arz etmekten başka düşüncem yoktur. Başan
dilekleriyle saygılar sunarım.
|