Kuzey Kafkasya'nın otokton halk gruplarından olan
Abazalar
(1)
bugünkü Karaçay-Çerkessk Özerk Bölgesi'nde yaşayan bir
Çerkes boyudur. Yerleşme bölgeleri Kafkasya dağ
silsilelerinden doğan Kubina (Kuban), Yinjigduu (Büyük
Yinjig), Yinjigçıkuın (Küçük Yinjig) ve Gum (Kuma)
ırmakları vadileridir.
Bu bölgede Abaza nüfusu 30 bin civarındadır.
(2) Yerleşme merkezleri Psıj (eski adıyla Darıkuakıt),
Karapagua, Alburğan (Biy-barkıt), Yinjigçıkuın (Yınjiglovvkıt),
Abazakıt, Abaza-hable, Tapanta, Malo-Abazinska, Novo-Kuvinsk
(Hujçıkum), Staro-Kuvinsk (Huj Duu), PseWuk'edaXa (Kılışkıt),
Apsua (Çagarya), Krasniy-Vostok (Gumlowkıt), Kuvaydan
köyleri ile Çerkessk ve Karaçayevsk kentleridir.
Bu yerleşme merkezlerinin dışında Karaçay, Nogay, Rus ve
Kabardey köylerinde de Abaza gruplarına rastlanır.
Karaçay-Çerkessk Bölgesi dışında az da olsa Kabardey,
Lığey ve Krasnodar-Kray bölgelerinde de Abazalar vardır.
(3)
Büyük göçten sonra anayurttan ayrılan Abaza grupları
Türkiye, Mısır, Suriye, Ürdün'e yerleşmişlerdir. Bugün
Türkiye'de yaşayan Abazalar Uzunyayla bölgesinde (dört
köy Pınarbaşı'na, Üç köy de Şarkışla'ya bağlı), Sivas'ın
Yıldızeli ve merkez ilçeye bağlı köylerinde, Artova,
Tokat, Havza, Samsun yörelerinde bulunan köylerde,
Tufanbeyli, Yozgat, Sorgun ve Eskişehir köylerinde
oturmaktadır. Ankara, İstanbul, İzmir, Kayseri, Sivas,
Eskişehir, Adana, Mersin gibi kentlere yerleşen Abaza
aileleri de vardır. Türkiye'deki Abaza nüfusu 10 bin
civarındadır. Suriye, Ürdün, Mısır'da yaşayanlar
hakkında kesin rakam ve bilgiler henüz yoktur.
Abaza halkının bugünkü Karaçay-Çerkessk Özerk Bölgesi’ne
yerleşmesinden önce yaşadıkları bölge hakkında bilgiler
vardır. Abaza halkı bugünkü yerleşim bölgelerine
(Karaçay-Çerkessk Özerk Bölgesi)
8-9. yüzyıldan başlayarak 14. yüzyıla kadar geçen zaman
içinde Karadeniz kıyılarından peyderpey koparak Kuzey
Kafkasya'ya yayılmışlardır.
Geldikleri bölgenin Karadeniz kıyıları olduğunu
kanıtlayan araştırmalar yapılmıştır. Bu bölge, bugünkü
Abhazya'nın kuzeyinden başlayan ve Krasnodar-Kray'a
kadar uzanan Adler, Lazarev, Tuapse'yi de içine alan
kesimdi. Bu bölgede bugüne değin yaşayan Matesta (Mıtsaşta-Ateş
yolu), Stansiya Loo (Lovvların yeri) v.b. yer isimleri
savımızı doğrulamaktadır.
İkinci bir kanıtımız. Abazaca ile Apsuwa (Abhaz) dili
arasındaki benzerliktir.
O çağlarda Apsuwa (Abhaz) ve Abaza (Abazin) halklarının
aynı kökten gelen, tek bir halk grubu oldukları tartışma
götürmez bir gerçektir.
Bugünkü yerleşim bölgelerine göç başlayınca diğer Çerkes
grupları ile karıştılar. Deniz kıyısından göç başlamadan
önceki çağlarda bile Abazaca ile diğer Çerkes dilleri
arasında benzerlik ve akrabalık vardı. Hatta karakter,
davranış, yaşam olarak iki halk grubu benzeşirdi. Her
iki halk grubunun (Abaza-Adige) konuştuğu dillerin aynı
kökten oluşu benzeyiş ve kaynaşmayı güçlendirmekteydi.
Abaza halkı, diğer Çerkes boyları (Kabardey, Shapsugh,
Abzegh, Bjedugh v.b.) içine karışıp yerleşince bu
yakınlık daha da arttı. Abaza (Aşıwa, Aşkarıwa) ve Adige
dilleri birbirinden sözcükler, deyimler alarak,
birbirlerini zenginleştirerek çağımıza ulaşmıştır.
Adigelerin yaşayışı, gelenekleri, giyimi, sözlü
edebiyatları, kısaca folkloru Abazalarınki ile
ayrılmayacak biçimde kaynaşmıştır.
Özellikle folklorik değerleri tek bir birlik içinde
erimiş ve bütünleşmiştir. Bugün bile bu iki halk grubu,
birbirine sıkı sıkıya bağlı olarak yaşamaktadır. Hatta
Uzunyayla köylerinde yaşayan her Abaza'nın bir Adige
ailesiyle kan bağı vardır. Bunlar o denli güçlü
bağlardır ki, birbiriyle o denli kaynaşmışlardır ki
Uzunyaylalı bir Çerkes; Abaza olsun, Kabardey, Abzegh
veya Hatukuay olsun ''Adige''yi kendine genel ad
olarak seçmiş ve Çerkes sözcüğünün karşılığı olarak
benimsemiştir.
Adige ve Abaza halkları yüzyıllardan bu yana bir arada,
iç içe, iyi ve kötü günleri, acıları, sevinçleri
birlikte karşılamakta, birlikte ağlayıp birlikte
gülmektedir.
Yukarıda da açıkladığımız gibi folklorun her iki grup
için de benzeşmesi sözlü edebiyat birliğini doğurmuştur.
Ancak, tüm benzerliklere karşın, ayrıntılara inilerek
yapılacak bir incelemeden her iki halkın sözlü
edebiyatlarında küçük farklılıklar görme olasılığı
vardır. Abaza masal ve destanlarında, Adige destanlarına
göre daha katı, yalın bir gerçekçilik göze çarpar. Abaza
sözlü edebiyatında epik
(4)
özellik ağır basar. Örneğin; «Kına Minat Yipha Lı Wored
- Kına Minat’ın Kızının Türküsü» «Mıjık Yi Wored-Mıjık'm
Türküsü», Abaza Nart Destanları
(5), (6),
atasözleri ve bilmecelerde bu katı realizm açıkça
bellidir.
Adige sözlü edebiyatında bir Huaho
(7),
bir retorik sanatı zorlaması göze çarpar. Özellikle
Kabardey halk destanlarında duygusal yön, süslü ve
biçimsel anlatımlar dikkatti çeker. Abaza sözlü
edebiyatının özelliği yazılı edebiyata geçişte üretilen
yapıtlarda da kendini belli eder. Bu özellik Abaza
edebiyatının biçimsel doğuşunda büyük anlam
taşımaktadır. Örneğin; Yamçı dergisinin 3. sayısında
biyografisini verdiğimiz Tobil Talustan'ın ilk yapıtları
olan ''Zuli'', ''Zarilya'' da yalın, süssüz ve gerçekçi
bir anlatım vardır. Talustan'ın çağdaşı sayabileceğimiz
ünlü Kabardey ozanı Şocentsuk Ali ise, yapıtlarında
gerçekçiliğin yanı sıra, konuyu süslü ve güzel bir
anlatımla dantel gibi işler. Bunun en güzel örneği
Kabardey edebiyatının klasik ürünlerinden ''Kambotre
Latsere'' adlı poem-romanıdır.
Bu süssüz ve realist anlatım şekli Talustan'dan sonra
gelen Abaza yazar ve ozanlarında da kendini gösterir.
Tobil İsmail, aynı biçim ve geleneği ''Azamat'',
''Dağların Karanlığı'', ''Dağlardaki
Şafak'', ''Dağlardaki Aydınlık'' adlı romanlarında da
sürdürür.
Jır Hamid ve Tseykua Basarbiy aynı biçimde edebiyat
ürünleri vermişlerdir. Ancak, Jır Hamid bu biçim ve öze
bağlı kalmakla birlikte, Adige hikayelerinde olduğu gibi
Abaza hikaye ve romanlarının da süslü bir anlatımla
yazılmasına yönelmenin müjdecisi olmuştur. Bu konuda
belki de Jır Hamid'in Kabardey edebiyat dilini çok iyi
kullanmasının etkileri de vardır. Daha sonraları Cıgotan
Khali, Thaytsıux Bemırza, Agırba Cemaleddin, Brat Kuçuk,
Tanbi Ali, Lağuç Cemaleddin, Çıkuıt'u Mikael, Tlabıça
Mira, Dağuıjey Muhaddin, Şhay Katya, Ağeç Muhammed,
Meremkhuıl Alimırza, Pşımaxua Abubekir, Şarmat Maharbi
ve şu sırada adlarını sayamadığımız sanatçılar Abaza
dilini işleyerek sayısız şiir, tiyatro, roman, öykü ve
benzeri edebiyat yapıtları vermişlerdir. Abaza dili
giderek daha çok işlenen, zenginleşen bir edebiyat dili
olma yolundadır.
Sözümüzü Tığu Vladimir, Adzınba Nazir, Tobil-Melbaho
Nuriye, Kılış Rauf, Ekba Nazir, Meremkul Vladimir gibi
gramer, sözlük çalışmaları ve derlemeler yapan
yazarların da bulunduğunu belirterek bağlayalım.
__________________
1)
Abaza deyimi, Yalnız (Aşıwa) halkı, yani Abazinler için
kullanılmıştır. Abhazya Abazaları için ise Abhaz (Apsuwa)
deyimi kullanılmıştır.
2)
Tığu Vladimir, Abaza-Wurıs, Ajuar, İzdatelstvo
Ensiklopedia Sovetskaya Moskva 1967.
3)
Abaza Literatura Aşakugılara, Çerkessk 1966.
4)
Epik: Destan tarzı gösteren edebi eser.
5)
Tığu Vladimir, a.g.e.
6)
Meremkul Vladimir, Abazinskiy Narodny Epos Nartı, 1975
Çerkessk.
7)
Kabardeyce de güzel konuşma sanatı (retorik) özellikle
düğün ve şölenlerde yapılan konuşmalar. |