''Bu çalışmalara başlamadan önce şöyle düşünceler
gelirdi aklıma; Çerkes insanının dağlı insanın
yaşamında en güzel, en ilginç amaç olan, yaşamın
ışığı olan öğrenme sevgisinin doğacağı çağ yakındır.
......
Toplumumuzun okuma, yazma, edebiyat, sanat yaratma
günleri yakındır.''
.....
Naguma Sora
Edebiyat, yeryüzünde aydınlıkların en güzelini
getiren güneştir. O, eski, küçük Abazin dünyasını
aydınlığa çıkaran pencereyi genişleten bir araçtır.
O, çağımızın, insanlığın göz nuru, yaşamın güzelliği
olmuştur. Edebiyatı olmayan halkın tarihi de
karanlıktır. O halk, yeryüzünde isimsiz yaşayan bir
kişidir. Dört yüz yıl önce yaşamış ünlü yazar
Shakespeare'in sözleri savımızı doğrulamaktadır.
Düşüncenin, ölümden korkmadığını anlıyorum. Ölsem
bile, şiir yaşatacak beni. Okumamış, yazmamış, yapıt
vermemiş halklardır kör ölümle kaybolacak olanlar...
Henüz çok eski bir kökeni olmasa bile bugün yaşayan
bir edebiyatımız vardır. Okuyoruz, özgürce sesimiz
yükseliyor, o halde, halkımızın bir ismi var
yeryüzünde, halkları yok eden kör ölüm bugün bizden
uzaktır. Tarihimiz gün geçtikçe aydınlığa kavuşuyor.
Halkımızın bu aşamaya ulaşmasında kahramanca çabalar
gösteren, Abazin edebiyatının saygıdeğer
büyüklerinden sayılır
Jır Hamid.
Bu bölümü Thaytsıuh Bemırza'nın Jır Hamid'in ''Amara
Yağnartcıhxakuaz'' (Güneşin Uyandırdıkları) adlı
kitabına yazdığı ön yazıdan, sunuş yazısından
aktardım.
(1)
Yazının başına koyduğum Negume Eora'nın sözünde
''okuma yazma-edebiyat yaratma'' muştusunu
gerçekleştiren Jır Hamid 5 Nisan 1972 tarihinde çok
sevdiği halkından ebediyen ayrılmıştır. Onu, ölüm
yıldönümünde yakın çalışma arkadaşlarının yargıları
ile anmak istedik bu yazımızda.
Yine Thaytsıuh Bemirza'nın sözleri ile devam edelim;
''Kitabın satırları ile, harfleri ile halkına bilgi,
kültür, uygarca yaşam mesajı götürülebileceğine
inanan ve varlığını bu yola adayanlardandır, büyük
yazarımız Jir Hamid.'' ''Huıj Du köyü kırlarında
düzgün pulluk çizgileri ile halkın üretim savaşına
önderlik eden bu büyük insan, kalemi ile de halkın
yaşamına doğru ve kestirme yollar çizmiştir.''
İngiliz ozanı Lord Byron şöyle der:
''Binlerin, milyonların aydınlatılması,
uyandırılması için bir tek mum bile yeterli
olabilir.'' Abazin halkının aydınlığı için ilk yanan
mum anadille yayınlanan küçük bir gazetedir ''Çerkes
Khapşı''. ''Nasıl ki, çocuğu besleyen büyüten
anne-baba yaşlılık yıllarında, büyüttükleri
çocuklarının kanatları altında yaşamlarını
sürdürürlerse, Jir Hamid de doğmasında etkin olduğu
gazetenin sayfalarında büyüdü ve halkının yazarı
oldu''. Thaytsıuh Bemirza bu gazetenin babası
saydığı jır Hamid'i yukarıdaki cümlelerle
tanımlıyor.
Karaçay-Çerkesssk Özerk Bölgesi'nden yetişen
gazeteci, yazar ve ozanlardan, Jır Hamid'in uyarıcı,
sıcak, sevecen elinin uzanmadığı kimse kalmamıştır.
Kafkasya'dan uzakta, büyük kentlerde eğitimini
sürdüren Çerkes gençlerinin vatan özlemini,
anadilleri ile konuşma özlemini gidermek, kendi öz
kültürüne bağlı kalmaları, ona yabancılaşmamalarını
sağlamak için, çıkartılan her gazete sayısı, her
kitapçık Jır Hamid'in elleri ile postalanırdı bu
gençlere. Bu konuda şöyle derdi Jır Hamid;
''Halkımız sayısal olarak azdır. Bu nedenle kendi öz
kültürüne bağlı oldukça güçlü olabilir. Uzak
kentlerde eğitim yapan, Kafkasya dışında başka
ülkelerde, özellikle Orta Doğu ülkelerinde yaşayan
delikanlılarımız, kızlarımız, vatanı özledikçe,
kendi anadilini özledikçe bu küçük kitaplarımızla,
gazetemizle konuşsunlar, yayınlarımız kesintisiz
ulaşmalı onlara, amacımız budur.''
(2)
''Halkın düşüncesine mal edilebilen akılcılıktan
daha güzel bir zenginlik düşünülemez. Bunun silahı
ise kitaptır. Bu silahı üreten tipoğrafların baskı
makinelerinin gücüne karşı koyabilecek hiçbir
militarist güç, hiç bir devlet gücü yoktur. Yazara
değer veriniz...'' Alexandr Puşkin
Yazarlara değer veriniz! Büyük ozanın bu sözü
söylediği yıllar (Çarizm'in) egemen olduğu
çağlardır. Soyluların, egemen güçlerin baskısı
altında söylenen bu sözler bugün daha bir değer
kazanmaktadır. Halkının düşüncesine akılcılığı
maletmek, halkına bu zenginliği vermek, halkına en
güçlü silah olan ''kitap''ı ana dili ile vermek Jır
Hamid'in yaşam boyu uğraşısı olmuştur.
Thaytsıuh Bemirza, Jır Hamid'in ''Güneşin
Uyandırdıkları'' adlı kitaba yazdığı sunuş yazısını
şu satırlarla bitirmektedir; ''Halkımızın güzel bir
geleneği vardır, bir yaşlı, bir büyüğümüz gelince
herkes ayağa kalkar. Bu kitap hangi Çerkes evine
girerse büyük yazar Jır Hamid'in o eve girdiği
unutulmasın. Güzel geleneğimize uyar biçimde ayağa
kalkıp bu kitabı evimize buyur edelim. Bu kitaptaki
yazılar, saygıdeğer mesajlar yolumuza ışık
tutacaktır.''
Jır Hamid 1912 yılında Karaçay-Çerkessk Özerk
Bölgesi'nde bulunan Huıj Du adlı Aşkarıua köyünde
doğmuştur. Babası Jır Davut adlı bir şahıstır. Ünlü
Abazin eğitimcisi ve yazan Tobil Talustan'ın önce
öğrencisi sonra en yakın arkadaşı ve yardımcısı
olmuştur. Abazin ve Adige kültürünün, edebiyatının
oluşturulmasında bu iki güçlü insan omuz omuza
çalışmıştır. Çalışmaları hakkında en yakın
arkadaşlarının yargılarını sunduğumuz için bu
sözlere fazla katkı yapmamayı daha uygun
bulmaktayım. Ancak yapıtlarını burada topluca
tanıtmakta yarar vardır: ''Kadın Özgürlüğünün
Olmayışı'', ''Oğlunun Kahramanlığını Göstermediler
Anaya'', ''Küt Burunlu Prens'', ''Mutlu
Karşılaşma'', ''Doğru Yoldan'', ''Yaşamı aramak'',
''Dağların Uyanışı'', ''Yeni Deniz'', ''Toprağımın
Halkı'', ''Ateşten Diken'' ve öldüğü yıl basılan
''Güneşin Uyandırdıkları''.
Bunların dışında ''Çerkes Kapşı'', ''Alaşara'', ''2
Nur'', ''Oşhamahue'', ''IMovi - Mir'' adlı gazete ve
dergilerde Abazince Kabardeyce ve Rusça olarak
yüzlerce araştırma ve makalesi yayınlanmıştır.
'Nesir edebiyatın olgunluk ürünüdür. Nesirin temeli
güçlü atılırsa, edebiyat'ta pekişmiş demektir.
İnsancıl, realist sujeler nesirde daha belirgin
olmaktadır. Genç edebiyatlar, tema, üslup, ağıt,
yakarı, yalvarma biçiminden çabuk kurtulup romana
dek geldi ise, o edebiyat güçlü adımlarla
ilerlemektedir. Edebiyatımızda bu aşamayı
gerçekleştiren Jır Hamid'tir. Onun romanı ''Dağların
Uyanışı'' 1950'ler sonunda doğdu. İlk baskısı 1962
yılında yapıldı, Abazin halkının geçirdiği evrimleri
göstermesi bakımından bu roman büyük değer taşır.
''Bu satırları araştırmacı Tığuı Vladimir'in
(Abazin Edebiyatının Doğuşu-Abaza Literatura
Aşakugrtara) adlı yapıtından aktarmış bulunuyoruz.
(3)
Bu
büyük saygıdeğer yazarımız 1972 baharında değerli
yapıtlarını bırakarak göçtü. Ölümü üzerine anayurtta
yaşayan Abazin halkının ve yazar arkadaşlarının
duyduğu acıyı yine Thaytsıuh Bemirza'nın yazdığı ve
Jır Hamid'in son kitabı olan ''Güneşin
Uyandırdıkları''na eklenen yazı ile bağlayalım
sözümüzü...
''Bu kitap basımevine verilmeden önce ön yazı yazmam
istenmişti. Görevi sevinçle kabul ettim. İçimden
geldiği gibi, duyarak, büyük insanın bana öğrettiği
usuma soktuğu kurallarının çerçevesinde yazdım ön
yazıyı... Bugün Jır Hamid yaşasaydı, birlikte,
kitabın basımevinden çıktığını görseydîk, onun 60.
doğum yıldönümünü kutlamak amacıyla
hazırlanan bu kitabı birlikte inceleseydik, bundan
büyük sevinç, bundan büyük mutluluk olmazdı benim
için.''
'Ne yazık ki, bu sevince ulaşamadık. Ölüm bir rüzgar
gibi esti, büyüğümüz, sevgilimiz olan büyük yazarı
aramızdan alarak götürdü.''
'Hamid'in yokluğu haberi yayılınca; o, güzel Nisan
günü, bahar aydınlığı Abazin halkı için karardı. O
gün eyaletimizin en uzak köylerinden başlamak üzere,
binlerce öğretmen, öğrenci, araştırmacı, çiftçi,
işçi onun naaşı ardında toplandı. Özerk eyaletimizde
yaşayan tüm Abazin, Karaçay, Çerkes ve Rus halkları,
çok sevdikleri yazarlarının son yolculuğunda, onu
uğurlamak için toplandılar. Yüzlerce arabalık
konvoylar, yazarımızın doğduğu, onun sanat yaşamında
büyük yer etmiş, sevgili Aşkanua köyü Hıuj Du (Büyük
Hıuj) köyüne ulaştılar. Köy halkı büyük evladının
cenazesini karşılamak için bekliyordu. Kırlarda, bağ
ve bahçelerde ekim-dikim işlerinin başlaması
nedeniyle dağılmış olan halk işi gücü bırakarak köye
giren yolun iki tarafına koşmuştu. Çiftçilerin acı
ve üzüntülerini dile getiren siyahlarla süslenmiş
iki yas traktörü, yolun iki tarafında bekliyordu.
Herkesin yüzünde acı ve üzüntü izleri vardı
Yaşamlarının bir parçasını Jır Hamid'e vererek
yaşamını uzatmak ister gibiydiler. Ama ne... olanak
dışıydı bu...
Ancak, o ölmemişti. Yapıtlarıyla, düşünceleriyle,
atasözü gibi değerlenip klasikleşmiş sözleri ile
aramızda yaşıyordu. Onun toprağa verildiği dakikalarda,
yüreğinin sıcaklığını, yüreğinin atışlarını duyduğumuz
yazıları, satır satır basımevinde Iitograflardan
çıkıyordu. Aydınlık, sevecenlik, insanlık dolu
yapıtlarını, romanlarının sayfalarını okullarda,
kitaplıklarda okuyucular, öğrenciler karıştırıyorlardı.
Kırlardaki çobanlar, birbirlerine onu anlatıyorlardı.
Hamid yaşamımızdan çekilmedi. Yüreğini, aklını parça
parça halka bölüştürdüğü için kalbi durdu, kanı durdu.
Abazin halkı sonsuzluğa dek onun ismini anacak,
kitaplarını okuyacak, yapıtlarından gurur duyacaktır. Bu
nedenledir ki, bu yazıyı son söz olarak kabul etmiyoruz.
Bu nedenledir ki, bu yazıyı onun yokluğundan sonra,
onunla ilgili yazılacakların ön sözü saymaktayım.''
''Jır Hamid'in sesini en son hastanede duymuştum. ''Dün
profesör geldi, muayene etti, yarın Stavropol'a
götürecekler beni. O gelen doktor yararlı olacağını
söylüyor'' demişti. Bu sözler dışında hastalığından bir
daha bahsetmedi. Sağlığında olduğu gibi tüm konuşması;
kitap, dergi, basımevi, gazete üzerineydi. (Ne
yapıyorsunuz? Gazetede ne var? Edebiyat çevrelerinde ne
gibi yenilikler var? Gazetemizin sayfaları artacaktı, ne
oldu? 8. sınıf için okuma kitabının baskı işi bitmiş
dediler, çok sevindim. 9'uncu sınıf için de basılırsa,
görürsün o zaman edebiyatımızı yüceltecek
kuşakların çoğalışını. Hele bir dakika bir şey
soracaktım! Moskova'da senin kitabın hala basılmadı mı?
Tembellik yapmayın, Rusça'ya çevrilen yazılarınızı
mutlaka yayınlatın. Bu yazılarınız bu birlik (S.S.C.B.)
içinde halkımızın varlığını duyuracak, dilimizin gücünü
kabul ettirecektir.) Bu sözler sanki onun bize
bırakacağı vasiyetname gibi hala kulağımda çınlıyor.
Ölüm döşeğinde bile halkının sorunlarıyla doluydu. Başka
düşüncesi yoktu.
'Dünyada küçük ulus yoktur. Sayısal olarak az olan
halklar vardır. Benim halkımın bireyleri az olabilir ama
benim halkım büyük bir halktır'' derdi, zaman zaman. Tüm
uğraşı sayısal olarak küçük olan halkının dünya halkları
arasında saygınlığını arttırmaktı. Tek başına bir halktı
o, tek başına bir halka bedeldi. Yalnız kendi halkının
üstün halk olduğunu savunan, diğer halklara tepeden
bakan kişi büyük olamaz. Aksine sayısal açıdan az olan
halkını yapıtları ile büyüten kişidir büyük olan. Hamid
büyüktü, halk insanıydı. Halkın içinde idi, halklara
bedeldi.''
1)
Razbyjennıe Solitsem (Hamid Jirov) Çerkessk, 1972
2) Bu satırlar, 1971 Kasım'ında Jır Hamid'in
Yismeyl Ozdemir'e yazdığı mektuptan alınmıştır.
3) Stanovlenie Abazinskoy Literatun (Tığu
Vladimir) Çerkessk-1966. |