...................
...................
DİKKAT

24.04.2009

Ali Çurey
...................
...................

Tüm dostlara yürek dolusu selam!

Tarih: Ademoğlu'nun üretip yarattığı ve besleyip büyüttüğü ve sonunda ayağına dolaştığı kör bir düğüm. Tarih Ademoğlu'nun kendi yapıp kendi taptığı değerleri kendi cinsleri ile üleşim kavgasında, ölen-öldüren ikilisinin hayat hikayesidir. Hikayenin ana kaynağı Ademoğlunun ayağa kalktığı mekanda ve zamanda başlar. O zaman ve o mekan henüz belli değildir. Tıpkı belli olmayan bu başlangıcın, bitişi de belli olmayacaktır. Tarih, bu belirsizlik içinde Ademoğlu'nun zihinsel faaliyetindeki aralanmadır. Yani bir kilometre taşıdır. Duraktır. Bekleme salonudur. Onun için "tarih, tekerrürden ibarettir" derler.

Vatan, vatanseverlik. Ulus, ulusseverlik. Din; dincilik veya dindarlık. Kısaca kavga çıkartmak için her şey hazır. Haydin dökülün meydanlara!

Oysa tüm Ademoğulları, tür itibariyle aynı, yani; ağlayan, gülen, üzülen, yardım eden, yardım edilen, doğan, ölen ve öleceğini bilen. Ancak olsun, yinede bir kavga nedeni yaratılmalıdır. Kızmayın ama bende sizdenim! Seviyorum kavga etmeyi ve bir bahane yaratmayı ve de yarattığım değerler üzerine tarihten söz etmeyi. Tarih, çok önemli, zira o benim eserim! Ademoğlu eserine ihanet eder mi; kendi yaratıp, taptığı ve uğrunda can verdiği bu ulu değerler için değmez mi kavga etmek? Vallahi değer! Haydin sahalara. Yetmez bu dar sahalar. Haydin daha geniş ve daha derin yerlere!

Tarih dedimse; yazının, müziğin ve dansın tarihi değildir bu kez. Hele hele Hatti-Hititler hiç değildir.

Azıcık savaş tarihinden söz edeceğim. Savaş; siyasi yolla elde edilemeyen stratejik hedeflerin silah zoruyla ele geçirilmesidir, diye tanımlar harp tarihçileri. Burada "Stratejik Hedef" kavramının iyi anlaşılması için bir örnek vereyim. Eskiden bu yana, "Boğazlara hakim olan dünyaya hakim olur" veya "Doğu Akdeniz'i kontrol edebilen güç Ortadoğu'yu kontrol eder" gibi dersler okutulurdu. Bir başka şeyde çok önemli bir toprak parçası olabilirdi. Yani elde bulunduran tarafa üstünlük sağlayan bir toprak parçası. Tüm bunların özünde savaş var. Yani ölmek ve öldürmek. Hangi kafa özünde "ölüm" olan bir eyleme sıcak bakar? Ancak gel gör ki, böyle kafalar azımsanmayacak kadar çok. Onun içinde savaşlar bitmez ve bitmiyor. Onun için büyük önder M. Kemal "Bir milletin hayatı söz konusu olmadıkça harp bir cinayettir" der.

Bu kadar dolanıp, dolaştıktan sonra gelelim esas meseleye, yani Abhazya, G. Osetya meselesine. Hani demiştim ya; vatan, millet, yurtseverlik, ulusseverlik ve toprak bütünlüğü gibi yaratılmış, kutsallaştırılmış değerlerin olduğunu. İşte Gürcü Cumhurbaşkanı bu hastalığın onulmaz pençesine düştü. Yemedi, içmedi, yatmadı ve uyumadı, uyuyamadı. İllaki Gürcistan'ın toprak bütünlüğünü koruyacak. Çünkü kutsaldır bu anlayış. Oysa Abhazya hiçbir zaman Gürcülerin toprağı olmadı. G. Osetya da öyle veya bu yerleri Tanrı onlara vaat etmedi ama istiyor oraları. Niçin? Büyük Gürcistan için. Ölmek ve öldürmek için. Daha önce Gamsa Gurdiya, Severdnadze ve şimdi de Saakaşvili denedi, ölmeyi ve öldürmeyi. Belli ki devam edecekler. Belki yarın, belki de yarından da yakın.

Orada yaşayan ve yaşamak isteyen Abhazlara ve G. Osetyalılara ölüm. Çünkü yaşamak hakkı sadece Saakaşvili'ye ait. Tanrı böyle bir vahşete izin vermedi. Çünkü haksızdılar ve onun için sayın Putin ve Medvedev vesile kılındı. Abhazlarla, Güney Osetyalılarda aslanlar gibi yurtlarını korudular. Öldüler, öldürmemek uğruna. Bir tavsiyem var Tiflis'e "Rahat dur!" Aynı suda 3 kere yıkanılmaz. Unutma burada bir ulusun hayatı söz konusu...

Tanrı'm! Barışı, kardeşliği ve sevgiyi egemen kıl!

...................
...................
 
...................
...................