Bugünlerde dini konularda ahkam kesmek çok moda. Ben de geri
kalmadım uydum.
“Allah”
kelamı düşmez ağzımızdan. Örneğin;
“Allah belanı versin. Allah'ından bul.
Allah iyilik versin. Allah'a havale ediyorum.
Allah adildir. Allah görür. Hesabını Allah'a vereceksin.
Allah uzun ömürler versin. Her şeyi Allah yarattı.” ve benzerleri,
uzar gider.
Sonra; meydanlarda: - Ben yaradılanı yaradandan ötürü severim.
Hemen arkasından; - Alçak adam. Seviyesiz. Cibiliyetsiz.
Utanmaz. Çakal. Müfteri. Yaratık. Kanını laboratuvarda tahlil
etmeli. Kansız. Nereden geldiği belirsiz. Nankör
vs.
“Hayvanları da Allah yarattı” deriz. Arkasından;
- Eşek. Köpek. Eşek oğlu eşek. Köpek soylu. Kedi gibi nankör.
Yılan. Böcek. Sürüngen. Sümüklüböcek. Denizanası. Hayvan vs.
“İnsan yaratılmışların en şereflisi, yani eşrefi mahluk” deriz.
Sonradan;
- Mahluk işte. İnsan suretinde ama insan değil.
İnsan olan bunu yapar mı? Yalan. Hırsızlık. Öldürmek.
Tartıya hile. Süte su. Komşuya zarar vermek. Sokağa tükürmek.
Dereleri yok etmek. Yeşile düşmanlık.
Kötülük üzerine ne varsa hepsi bende mevcut. “Bende” diyorum.
Çünkü bende sizden biriyim. Sende olan neden bende olmasın (Aristo
mantığı dışında).
Kendi kendime;
- Allah Allah ben insan mıyım! Her türlü kötülük var. En azından
icra edemiyorsam da aklımdan geçiyor. Demek ki, fırsat bulursam
eyleme koyacağım. O halde ben nasıl yaratılmışların en
şereflisiyim. Vallahi bir yerde ve hatta pek çok yerde bir hata
var. Acaba Ademoğlu'nda bir defo mı söz konusu. Yani Cennet'ten
çıkarılmış bir anne ve babadan ve hatta bir birini öldürmüş iki
kardeşten bizlere bazı miraslar mı kaldı?
Dostlarım, ben her şeye rağmen yaratılmış olmaktan çok memnunum.
Onun için yaradanı seviyorum. beni yarattığı için.
Yaratılan ben, Tanrı'nın bana verdiği en değerli ve en kutsal olan
(benim için) insan aklımı ve insan dilimi nasıl
kullanacağımı öğrenmeye ve çocuklarıma öğretmeye çalışıyorum.
Ve asla Allah'tan korkmuyorum. Aksine
yaradılanlardan korkuyorum. Zira benim Allah’ım
iftira etmez, fitne fücur çevirmez, bana tuzak kurmaz, malıma
mülküme ve kızıma göz dikmez. Onun için ondan korkmuyorum. Sadece
“kendi hata ve
kusurlarımdan dolayı, işleyebileceğim
kötülüklerden dolayı onu gücendirmekten korkuyorum.
Tıpkı annemi, babamı ve çok sevdiklerimi gücendirmekten korktuğum
gibi.
Dostlarım lütfen inanınız. En çok bildiğimi sandığım iki konu var.
1-
Askerlik mesleği
2-
Çerkeslik tarihi ve Hatti - Hititler
Bu anlamda en sevdiğim konuda bunlar. Hiç sevmediğim konu ise
inançları tartışmaktır. Bu anlamda, kimin neye inandığı, kimin
inanmadığı beni hiç mi hiç enterese etmez. Zaten laboratuvara
gelmeyen konuları tartışsanda bir sonuç çıkmaz. Zira inancın
tavanı ve tabanını nasıl ölçeceksiniz. Ölçülemediği için bunca
dinsel fraksiyonlar mevcut.
Sevgili dostlarım,
İnanç birliği, yani aynı dinden olmak birleştirici, bütünleştirici
ve tekleştirici olsa idi. Aynı dinden olan insanlar birleşirdi.
Bırakınız aynı dinden olmayı, aynı ırktan olmak da yetmiyor. Şimdi
dini bir, ırkı bir, tarihi bir, geçmişi bir ve de hemen hemen yan
yana ve aynı coğrafyada olmalarına rağmen Araplar neden
birleşemez? Ya Türki Cumhuriyetler! Hangi Müslüman ülkesi Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'ni tanıdı?
Birbirimizi kandırmayalım. Konu birinci derecede kişisel çıkardır.
Nedir bu derseniz, Amerika'yı yeniden keşfetmeyelim derim.
Ama yine de birkaç kelam edeyim.
1) Para 2) Makam 3) Şöhret.
Vatan mı dediniz?
Vallahi de billahi de ondan daha değerli ve ondan
daha uğrunda ölünmesi gereken başka kutsal bir varlık yoktur. Ne
var ki onun da cılkını çıkarttık. Çünkü herkesin vatanı
kendinedir. Seninki ne kadar değerliyse bir başkasının vatanı da
sahiplerince o kadar kutsaldır. Senin mülkiyetin, senin inancın ve
senin kültürün ne kadar değerli ise bir başkasının ki de o kadar
değerlidir.
Arap övünür, Alman övünür, Fransız ve Japon övünür ve hatta
Afrikalılarda övünür. Doğrudur ve haklıdır şayet
övünülecek bir toplum ve kişi isek? Ölçü nedir?
Şudur;
Ekonomik güç. Adaletli gelir dağılımı. Kişi ve insan
haklarında adalet. İş dağılımda liyakat. Bilimde söz
sahibi, spor ve sanatta örnek.
Say sayabildiğin kadar.
Genel olarak insanlığın
keşfedebildiği sistemin adıdır demokrasi. İşte bunu
daha ileriye taşıyabilmek
görevimizdir. “Yetmez, onu yaşayabilmeliyiz” diyorsan, sahip
olduğun insan aklını
ve insan dilini kullanmasını öğren.
En azından
öğrenmeye çalış!
O, sana doğru olan yolu gösterir!
NOTLAR:
1) Aidiyetimle övünüyorum. Kendi işimde başarılı olmaya
gayret ediyorum. Kimsenin kişisel hak ve hukukuna zarar vermemek
için aklımı ve insan dilini ahenkli olarak kullanmaya son derecede
dikkat gösteriyorum. 2) Cinsellik ve çağdışı ırkçılık
ayrımcılığından ve tartışılmasından nefret ediyorum. Dini
inançların, kişisel veya toplumsal baz da tartışma konusu olarak
kullanılmasını 21. yüzyılda ilkellik buluyorum. 3)
Yaşadığım ve yurtdaşı olmakla gururlandığım Türkiye
Cumhuriyeti'nin Ulu Önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği
çağdaşlık hedefinde ilerlemesini tüm varlığımla arzuluyorum.
4) “Bir ulusun, hayatiyeti söz konusu olmadıkça, harp bir
cinayettir”. Onun için “Yurtta sulh, cihanda
sulh” diyen Mustafa Kemal
Atatürk'ü özlüyorum. 5) “Benim naçiz vücudum elbette ki
bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
kalacaktır” diyebilen bir insanın, o yüce ve kutsal inancına
yürekten katılıyorum. 6) Tanrı'nın insana armağanı olan
“utanma!” duygumuzun
yitirilmemesi için akıl ve dilimizi ahenkli kullanmamız
gerektiği inancındayım.
|