...................
...................
SAYIN CUMHURBAŞKANI'M! 

01.05.2017

Ali Çurey
...................
 
...................

Sayın Cumhurbaşkanı'm, 

Önce geleneksel tarihi terbiyem gereği selam eder, sağlık ve mutluluk içinde bir yaşam sürmenizi niyaz ederim. Sağ olunuz, varolunuz.

Daha önce yani başbakanlığınız döneminde (2009) yine buna benzer bir dilekçem olmuştu.  Elbette ki, siz her söze ve yazıya yanıt veremezsiniz. Buna zaten ne zamanınız ve ne de enerjiniz yetmez. Ancak her seçim öncesi,  tüm siyasi adaylar ısrarla ve altını çize çize “tek bir oyun dahi inanılmaz önemi vardır, lütfen sandığa gidiniz ve oyunuzu atınız” uyarısında bulunuyorlar. Bizler de yurttaş olarak bu ikaz ve uyarılara sadakat gösterip oyumuzu kullanıyoruz. Yani vekillerimizi görevlendiriyoruz. “X” veya “Y” partisi oyların çoğunu alıyor ve asılın adına memleketi mevcut yasalar çerçevesinde yönetiyor.  Burada seçim yasaları ve baraj meselesini değerlendirmek ilgililerin sorunu. Oraya girmek benim bilgi ve yetki alanımın dışında. Ben  sadece yurttaşlık görevimi yapıp önce oy vermek, sonra onu yani oyumu verdiğim kişiyi takip etmektir. Ve bir sonraki seçimde oy vereceğim daha doğrusu tayin edeceğim vekili belirlemektir. Ama inanınız ben şahsen kime oy verdiğimi ve bir “asıl” olarak kimden hesap soracağımı bilmiyorum. Hoş bilsem de ne yazar ki! Çünkü “Atını alan Üsküdar'ı geçiyor. Bor’un pazarını takmadan eşeğini Niğde’ye sürüyor.” Bu durumda bazen kendimi eşek yerine konmuş zanı ile üzülürken, hemen aklıma Allah geliyor. Yine teselli buluyorum. Hani ya, eşeği de Allah yarattı. Allah  yarattığını aşağılar mı? Ben de eşek olsam da (Merzifonlu olduğum için) yaradandan dolayı kendimi sevmeye çalışıyorum. Eşekten söz açılmışken “elbette ki, bana semer almak için fikrimi soracak değiller, sadece ölçümü alsınlar yeter” diyorum. Ve de öyle oluyor. Birazda konuşan tarafımız var ya.

Sayın Cumhurbaşkanı'm,  

Bu ülkede Museviler, İseviler, Aleviler, Ateistler, Deistler vs inançlı pek çok insan veya insan grupları var. Her biri ülkenin yurttaşı vergi veriyorlar, askerlik yapıyorlar, üretime iştirak ediyorlar. Tasada ve kıvançda hepimizle birlikte hareket ediyorlar. Yani tek millet, yani kimlik ve aidiyetleri ne olursa olsun hepimiz Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı ve üst kimlik olarak Türk'üz. Örneğin benim aidiyetim, yani  adımız Çerkes. Ne yapayım buna, Tanrı'nın bir tanzimi. Ama ne Türklükten ve ne de  Müslümanlıktan bir şikayetim yok. Kültürel aidiyetimi de seviyorum “ben Çerkes'im” derken asla bir başka kimliği aşağılamak aklımın ucundan geçmez. “Müslüman'ım” derken de bir başka inanca hakaret etmek veya onu aşağılamak asla!

Sayın Cumhurbaşkanım,

Siz böylesine dinler ve ırklar ve hatta bin bir uygarlığa beşiklik etmiş ve halen öyle olan bir ülke ve halkına Cumhurbaşkanlığı yapıyorsunuz. Onun için elbette ki, sadece, zat-ı  alinizi inancı  ne kadar kutsalsa diğerlerininki de öyle.  Ama siz hepimizin Cumhurbaşkanı'sınız, o bakımdan şahsi inancınızı her lahza “en kutsalı” olarak söyler ve eylerseniz, diğerleri ne hale geliyor. Hiç düşündünüz mü? Burada “asla Müslümanlık'ınızı veya dindarlığınızı yaşamayınız”  gibi bir sonuç çıkartmayınız. Ama, ancak ve lakin sadece kendi yurttaşlarınız değil, bağlı olduğunuz insanlık camiasının  size ve ülkemize bakışları ne olur?

Sayın Cumhurbaşkanım, 

Yunan, İsrail, Arap ülkelerinin, Hindistan'ın, Japonya'nın daha pek çok ülkenin Cumhurbaşkanları, Başbakanları, Bakan'ları ve dahi din adamları ülkelerinin bayram, seçim, referandum gibi konularda gelip İstanbul da, Antalya da, İzmir'de, Trabzon'da, Merzifon'da miting, propaganda ve hatta “sakın aslınızı yitirmeyiniz, sakın dininizi, geleneklerinizi unutmayınız ama Türkiye'ye bağlı kalınız” vs gibi konuşmalar yapabilirler mi? Örneğin, Trabzon ve Rize de kilise, sinagog, ve hatta papaz, haham okulları açabilirler mi?  

Sayın Cumhurbaşkanım,  

Tüm konuşmalarınızda  “biz” ve “onlar” ayrımını ısrarla sürdürüyor ve bu ayrımı da Müslüman - müşrik mücadelesini çağrıştıran sure ve ayetlerle süslüyorsunuz.  Gerçekten ve tüm içtenliğimle zat-i alinize  bu konuda birkaç sual sunmak istiyorum. Suallerim şunlardır;

1) Sizin gibi düşünmeyenler veya sizin gibi inanmayanları, müşrikler olarak mı görüyorsunuz?

2) Şayet bu suale “evet” diyorsanız, bunca muşriği kendi düşünce ve inancınıza hangi kural ve  yöntemle sokmayı tasarlıyorsunuz?

3) Şayet “hayır yok böyle bir şey” diyorsanız, biz ve onlar ayrımının izahını nasıl anlamamız gerekiyor?

4) Suriyeli göçmenler neden dindaş ve ırkdaş  ve diğer Müslüman ülkelerine gitmiyorlar da Türkiye’yi veya Hristiyan ülkelerini tercih ediyorlar. Oysa Suudi Arabistan ve Arap Emirlikleri hem Türkiye’den çok daha zenginler ve İslamiyet’i de daha seçkin yaşıyorlar.

Saygılarımla.

...................
...................
 
...................
...................