Sevgili dostlarım, güzel soydaşlarım. Yine bir 21 Mayıs'a
idrak edeceğiz. Bu defa geride bıraktığımız 21 Mayıslardan farklı
ne yapmayı düşünüyoruz? Şayet, her yıl olduğu gibi benzeri söylem
ve eylemlerle anacaksak yazık. Yani “dostlar alışverişte görsün”
misali!
Sevgili kurum ve kuruluşlarımız ve dahi seçtigimiz
temsilcilerimiz. Yurtseverliğinizden ve bu konudaki içten
samimiyetinize gövdemle imza atarım. Amma velakin, bu mesele için
bunlar yetmedi ve yetmiyor. Yetmediğini
yaşayarak gördük ve görüyoruz. Sadece “sürgün ve soykırımı”
unutmamak ve unutturmamaksa, ne zamana kadar ve kime?
Sevgili dostlarım, hepimiz yaşadığımız coğrafya parçalarının şu
andaki durumunu görüyor ve biliyoruz. Al Suriye'yi! Ürdün'ü
anlatmama gerek var mı? En sağlıklı ve en istikrarlı
diyebileceğimiz TC’nin ise Ermeni
soykırımı ve Kürt sorunu ile başı dertde. Rusya Federasyonu ise
1990 yılından bu yana dışta ve içte toparlanmaya çalışıyor. Yani
demem o ki, muhatap alabileceğimiz iki ülkede 21 Mayıs’ı
anlayacak, dinleyecek ve bize “bu sürgün halk Çerkesler ne
istiyor?” diyebilecek kadar bizimle ilgili değiller ve hatta
Moskova ile Ankara birlikte bize kızabilirler de! Bu ikiliye
Tiflis'e de eklerseniz, güvenlik alanımız daha da daralabilir.
Peki; “yeni”, -yani tarafların en azından zımnende olsa hoş
karşılayabilecekleri- makul bir söylem ortaya koyamaz mıyız?
Canım kardeşlerim, çağımızın ulaştığı teknolojinin ve onun
getirdiği olumlu ve olumsuzlukları bilmeyeniniz var mı? Bunun en
görüneni “iletişim”
ve “ulaşımdır”. İnançların
ve ideolojilerin alt üst olduğu bu zaman diliminde, kendimize bir
soru soramayız mı?
Örneğin;
- Biz bu çağın ve
zamanın neresindeyiz? - Kimden, niçin, nasıl ve ne istemeliyiz?
- Bölgede ve hatta
dünyada dengelerin yeniden şekillendirildiği bugünlerde, bir durum
muhakemesi yaparak, ortak bir karar da uzlaşmak gerekmez mi?
- İstek ve taleplerimizin karşılanabilirliği üzerinde
ve mevcut koşullarda önceliğimiz ne olmalıdır?
Evet,
“sürgün ve soykırım bir hakikat” ama gücümüz ve şu andaki imkan ve
kabiliyetimizde bir gerçek.
Dahası, 153 yıldır içinde yaşadığımız ülke ve halklarına
anlatamadığımız ve kabul ettiremediğimiz
“sürgün ve soykırım”ı şu
geldiğimiz perişan dağınıklığımızla mı anlatacağız.
Kimimiz dinci, kimimiz devrimci, kimimiz goygoycu. Dahası utanç
verici bir tutum. “Önemli olan insan olmaktır” sloganı. Sanki biz,
“Çerkeslerden“ ve onun “var olma” hakkından söz ederken, “hayvan
haklarından” mı söz ediyoruz! Elbette ki Çerkes insanından söz
ediyoruz. Aynı insan şekilli bu varlıklar, Arap Araplığı, İngiliz
İngilizliği, Alman Almanlığı, Roman Romanlığı ve Zenci Zenciliği
ile övünürken kılları kıpırdamaz. 1500 yıl önceki, ulaşım hayvanı
devenin, eşeğin, atın ve öküzün kutsallığından dem vurur. Bir gün
veya bir an olsun, kendi tarihinden ve kendi kültüründen tek
kelime etmez. Hiç duydunuz mu klavye silahşörlerinden, görsel ve
yazılı basın kahramanlarımızdan “Negme Şore, Aytek
Namitok ve General İsmail Berkok” isimlerini.
Sevgili dostlarım, kısaca demem o ki; şu anda kurtuluşumuzun ve
“var” olabilmenin
tek reçetesi düştüğümüz yerden kalkmaktır. Kalkılacak yer
de kadim anavatanımız Kafkasya'dır.
Önemli olan “insansa” biz de insanız. O önemli olan “vatansa”,
hani “gerisi teferruattır” diyorlar ya o halde bu inancımızın ve
amacımızın, kime, hangi ülke ve hangi inanca zarar vardır? “Biz de
var olmak istiyoruz”. Çünkü varız. Çünkü Tanrı'nın tanzimiyiz.
Dilimi ve dinimi birlikte yaşamak ve onu gelecek nesillere
aktarmak istiyorum. Adım; ırkçı, şovenist, bölücü ise bunları bana
yakıştıranların adı ne ola ki! Ben de onlara; faşist, ümmetçi,
biatçı, asimilasyoncu mu demem gerekiyor?
Sonuç: Ne yapmalı?
Yanıtını, ilgililerin bir araya gelerek yapılacakları durum
değerlendirmesi sonunda bulabileceklerine inanıyorum? Onu da
kalıcı bir manifestoyla deklere edilmesini umuyorum.
Not 1:
Teodor Hertzel’i okumanızı öneririm. (Doğum tarihi 2 Mayıs 1860
-sürgün tarihimizden dört yıl önce-,
ölüm tarihi 3 Temmuz 1904
Not 2:
Bu güzel ülkenin ve onun kadirşinas Türk Milleti'nin varlığını
borçlu olduğu sayın Mustafa Kemal Atatürk’e ve ailesine dil
uzatanları lanetliyorum.
Not 3:
Moskova ve Ankara dostluğu hayati önem taşımaktadır. Eşit mesafede
durmak çok önemlidir. Hele Abhazya’nın bağımsızlığından sonra.
Not 4:
Kişi bazında ve hatta toplum olarak kendisine hayrı olmayanın ve
kendi aidiyetini inkar edenin hiçbir kişi veya topluma yararı
yoktur, inancındayım. Çünkü, Türkçe'de iki güzel tümce var; Aslını
inkar eden haramzadedir. Kendisine hayrı olmayanın kimseye hayrı
yoktur.
Not 5:
Rusya Federasyonu, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve
Çarlık Rusya’sı kavramlarını lütfen
yerli yerinde
kullanalım. Zira, her üç kavramın, Çerkesler için ve Çerkes tarihi
için önemi farklıdır.
Şu anda Rusya Federasyonu, 17 milyon km2 toprağı ile dünyanın
ikinci süper gücüdür.
Not 6:
21 Mayıs Sürgün ve Soykırım Anmalarımızda, şiddet, intikam ve kini
çağrıştıracak eylem ve söylemlerden kaçınalım.
|