Merhaba Sevgili dostlarım!
12 Ekim 2017 günü kardeşlerim ve Jineps Gazetesi kültür
emekçileri Sn. Yaşar Güven, Sn. Serap
Canbek
ve
Sn. Zafer
Süren’le
bir araya gelme fırsatı bulduk. Bizler böyle zaman ve anlarda ne
konuşuruz bilirsiniz?
Dün, bugün ve yarın; ne yaptık, ne yapıyoruz ve ne yapmalıyız?
Sorularının yanıtlarını konuştuk. Dünü eleştirdik. Bugünü az
bulduk. O halde yarın için, dünü ve bugünü özletmeyen ve güzel
sözler söyleten ve yazdıran hizmetlerin sunulması, üzerine karar
kıldık. Elbette ki enine boyuna bir durum muhakemesi sonunda!
Bu arada, bugünkü çalışmalarımıza, temel olan, bilgi ve belgeleri
bizlere miras eden ve halen yaşayan dildaş ve yoldaşlarımızın ve
ebediyete intikal etmiş olan, büyüklerimizin emeklerini de minnet
ve şükranla andık. Hayatta olanlara sağlık, göçenlere de
Тхьэ’mızdan
rahmet diliyoruz. Saygı değer kültür emekçilerimiz, sizlerin
hiçbir maddi çıkar beklemeksizin ve hatta kıt-kanaat gelirinizle,
bu konuya, nasıl katkılarda bulunduğunuzun bilincindeyiz. Ben “O”
fedakar ve cefakar insanlardan, bazılarının, nelere göğüs gererek,
hizmet verdiklerini, en
yakınen
yaşamış ve bilen kişilerden biri olduğum için, kendimi mutlu
adediyorum.
Burada isimlerini saymakla bitiremeyeceğim, “O” güzel insanlardan,
halen hayatta olan ve ebediyete intikal etmiş olan, dildaş ve
yoldaşlardan birkaç isim sunmak istiyorum. Lütfen “Benim hiç
hizmetim olmadı ki anılmıyorum’’ düşüncesini aklınıza getirip
rencide olmayın. Bu hizmetin, yolcuları arasında, asla kıdem
aranmaz. O bakımdan, hepinizi en içten sevgilerle selamlıyorum.
Önce aramızdan ayrılan, büyüklerimizden Kuba Şaban,
Seyin
Time,
General İsmail
Berkuk,
Mustafa
Bütbay,
Aytek
Namitok,
Dr. Vasfi
Güsar,
Ömer
Büyüka,
İzzet Aydemir ve daha pek çok büyüğümü rahmet ve minnetle
anıyorum. Halen hayatta olan Av. Yaşar Bağa, (Acil şifalar
diliyorum) Av. Rahmi Tuna, Yaşar Nogay,
Kuşha
Doğan, Av. Fahri
Huvaj,
Av. Özdemir Özbay ve Av. Sefer
Berzek
olmak üzere daha pek çok yoldaşa sağlık içinde olmalarını
Тхьэ’
dan diliyorum.
Sevgili dostlarım, ben insanların yaptıkları
hizmetlerin armağanını, yaşarken, almaları ve görmelerinden
yanayım. Göçtüklerinde ise, bu hizmetleriyle anılmalarını,
kendimce, daha uygun buluyorum. Zira tüm canlılar, sevilmek ve
okşanmak ister. Bu da doğaldır. Kim bilir, belki de bu tutum
sevdiğimiz insanlara ilaç (хущхъуэ)
ve doping etkisi yapabilir. Yani ömürleri uzar!
Bu gün, pek çok ülkede, sayısal üstünlüğünü, siyasal baskı aracı
olarak kullanıp, Etnik ve Azınlık halkları ve onların “var”
olma isteklerini “sindiren” anlayış egemen! Bunda elbette
ki, insani bir yön aramak doğru olmaz. Ancak, bu tutumun, iyi bir
tarafı da var. O da şudur; Öncelikle “rengi” belli ve açık
bir cenah! Bilirsin ki, seni açıkça inkar ediyor. Yani “yok”
sayıyor. Veya “varsın. Ama, tarihsel ve kültürel varlığını
kabul etmiyor.” Sende, buna göre, başının çaresine bakarsın.
Esasen, iyi olmayan şey; seni kabul edip; yani “Evet varsın. Ama,
önemli olan “insanlık” ve “din” kardeşliğidir” diyen
tutum ve anlayıştır. Kim bu tanımlama şekline “hayır”
diyebilir? İnsanlık ve inanç! Bu yaklaşım neden iyi
değil? Şunun için; Etnik köken, kültürel, tarihsel ve inanç,
kavramları, şu anda tüm toplumların kendine özgü değerleridir. ”İnanç”
dışındakiler iradi değildir. Ayrıca, her farklı etnik köken,
haklarının korunmasını “insan” kimliği ile ister. Buna
rağmen “önemli olan insan olmaktır” tümcesi neyi ifade
eder? Sanki “var” olmak isteyenler, insan dışı varlıklarmış
gibi…! Benim en korktuğum tutum “renksizliktir” Dost
olmayan, ama mert olan insanlar vardır. Bunlar dost görünüp namert
olanlardan çok daha iyidirler. Bu da hayatımızın gerçeklerinden
biridir.
Sevgili dostlarım, her dilde olduğu gibi, Adige dilinde de
inanç ve sosyolojik varlığımızı ifade eden sözcükler vardır.
Örneğin;
Тхьэ
(Allah) ve bununla ilintili
Тхьэмадэ
ve öğretisi de
Хабзэ’dir.
Daha önce, defalarca anlatıp, yazmış olmama rağmen, burada tekrar
etmekte yarar vardır diye düşünüyorum.
Хабзэ‘yi,
öylesine, bir takım örf, adet ve mutat gelenekler silsilesi olarak
düşünürseniz, sadece kadim inancımızı değil, dilimizi de
örselemiş olursunuz.
Nasıl mı?
Şöyle;
Хьэдэ
yerine cenaze,
Хьэдрыхэ
yerine ahiret,
ТхьэлъэIy
yerine dua,
ПсэкIуэд
yerine günah,
Псэхэх
yerine Azrail,
ПсэхэчIыгъуэ
yerine ecel,
ТхьэлъэIупIэ
yerine cami veya kilise sözcüklerini
koyarsanız, dilinizi giderek kültürel istilaya
bırakmış olursunuz. Ve sonunda dilinizi inanç kültür dilinde
(terminolojiye) yitirirsiniz. En azından pek çok kavramı unutmuş
olursunuz?
ПсэхэчIым (Ажалым
)
сыкъегъэли
итIанэ
къызэшхыдэ!
ЩIалэ
гуэр
псым
хыхьат.
ЕсыкIэ
ищIэртэкъыми
итхьэлэ
хъуащ.
Абы
хэту
лIы
гуэр
къыщыIухьэм,
щIалэр
–
абы
елъэIуащ
:
·
Маржэ
хъун,
сыхэх!
-
жиIэри.
Лıыр
щIалэм
ешхыдэу
хуежьащ:
·
ЕсыкIэ
умыщIэу
емынэм
ухихуа!
-
жиIэу.
·
А,
зи
узыгъуэр
кIуэдын,
япэ
щIыкIэ
ажалым
сы-
Къегъли
итIанэ
къызэшхыдэ,
-
жиIащ
итхьэлэ
щIалэм.
Псалъафэр
а таурыхъым
къытекIауэ
жаIэ.
Kaynakça:
Адыгэ
Псалъэжьхэр,
1967 Налшык |