Sevgili dostlarım, bazı kardeşlerim “Хабзэ”
ile ilgili yazmamı istiyorlar. Canım dostlarım, bu konuda
gerçekten çok yazdım. Çoğunuzuda bıktırdım. Ama yine de yazayım.
Ancak, daha önceleri konuyu yazanlara ve onların görüşlerine
saygısızlık olmasın. Önce onlardan
özür diliyorum.
Çerkeslerin “olmazsa olmazı!” üç
kutsal kavramı var. Yedisinden yetmişine herkes duymuştur. Bu
konuda iyi kötü bir bilgisi de vardır.
Тхьа - Тхьамадэ – Хабзэ.
Sevgili dostlarım, sıkı durun. Çünkü kabul gören ve
alışılagelen anlayışın dışında değinmelerden söz edeceğim. Kimse
alınmasın. Kimse “Bu da nereden çıktı?”demesin. Amacım kimsenin
“kabulune”saygısızlık değildir. Kendimce
“sözcükleri”konuşturacağım.
1) Tha - Txba: Şu anki
inanca göre “Тхьа”
kavramı Tanrı-Allah inancını karşılamıyor iddiası mevcut.
Nedeni, niçini ve nasılı hiç tartışmadan ve hatta
tartışılmasını bile istemeden, peşin kabul budur. Şimdi buradan
bende soruyorum; kadim Çerkes inancından doğan ve bilinebilen
tarihten bu yana kullanılan, bu kavram sözcüğün ETİMOLOJİK tahlili
yapılamaz mı? Yapılırsa günah veya ayıp mı olur? “Etimoloji”
bir bilim dalı olduğuna göre, hani etimologlarımız,
teologramız ve filologlarımız?
Varsa da ben bilmiyorum. Bilenler varsa bana da yazsınlar.
Тхьа, somut bir kavram ve görsel bir inancın ifadesi değildir.
Soyuttur ve de “göksel”dir. Ben bundan bir üstünlük duyuyor
değilim. Ama gerçek budur. Nasıl mı? Şöyle; Çerkesler yemin
ederken, Тхьауэ Мыр
зищIылъэ, Мор Зиуафэ. Bu ve benzeri yakarış ve talepler
gösteriyor ki; Çerkesler, somut değil, soyut olan bir varlığa
inanıyorlardı ve halende öyle! Şimdi,
Тхьа kavram sözcüğünü kendimce konuşturayım.
2)
Tı-Tbı= Baba Adam. Yani (ЛIы)
Ha- Xba ise, insandır. Birleşik olarak “insan olan adam”anlamındadır.
Baba güçlü, baba çekirdek, baba koruyan, kollayan, baba besleyen
ve doyuran kimsedir. Semai inançlarda da öyle değil midir? Cahil
kafama takılıyor. Tanrı, doğurgan olan kadını
yaratıp; ondan Adem’i doğurtamaz mı idi? Neden önce,
doğurgan olmayan Adem’i yaratıp, kadını onun vücudundan
yarattı? Düşündürücü değil midir? Örneğin Hz.İsa’nın doğumunda
olduğu gibi! Acaba, erkek egemen kültürünün temeli buradan mıdır?
Şimdi gelelim esas meseleye; yani Txba’ya. İşte,
yukarıda sıraladığım özellikleri nedeniyle Tı-Tbı-Ha-Xba
kutsallaştırıldı. Yüceltildi. Yüksekleştirildi. Evrenin
sonsuzluğunda mekanlaştırılıp, göksel gücün sahibi ve yegane
varlık ve -tek- halinde belleklerde kodlandı. Tüm dua ve
yakarışlarda, avuçlarımızı göğe doğru açışımız, gök gürlediğinde,
şimşek çaktığında, gökyüzü karardığında, ürpererek ve korkarak
“Tanrı’yı”anışımız bundandır. Korku, korku ve korku! Bana “İmanı
olan korkmaz!”silahını çekmeyin. Senin de ödün kopuyor. Çünkü
ölmek istemiyorsun! Tüm canlılar da öyle.
Sevgili
dostlarım; evet, ”Baba-İnsan-İnsan Baba” yani Txba”somuttan,
soyuta, yeryüzünden, gökyüzüne kısaca, insan aklı, sınırlarının
ötesine, sonsuzluğa, zaman ve mekandan ari, yetki, güç ve
yaptırımda eşsiz benzersiz bir kavram olarak da belleklerde taht
kurdu. Ama onun yerine ve onunla irtibat kurabilecek ve onu
unutturmayacak, onun emir ve isteklerini, yeryüzü fanilerine
iletecek birileri gerekecekti. İşte onunda adı;
Тхьамадэ’dır.
( Yani, Tha’nın huzura
kabul ettiği kimse.)
Çerkeslik
ve onun kutsalı olan Xabze’de
Тхьамадэ çok
önemlidir. Тхьамадэ
ile Нэхъыжь’ı
karıştırmamak gerekir. Günümüzde insanoğlunun, ulaştığı bu
inanılmaz sibernetik çağda bile, Çerkesler, bulundukları her
yerde, bu üç kavramı ön planda tutar. Eksiği ve yanlışı ile onun
kurallarına uymaya çalışır. Ve hatta,
”Bunlar çağdışı”görüşünü ileri sürenler olursa, onlarada
pek hoş bakmaz. Çünkü; bu üç kavram, Çerkes insanının “varoluş”
inancıdır. Yaptırım gücü, polis, jandarma veya herhangi bir kolluk
yetkilisi değildir. Tek sözcüktür.
Емыкıу – Хьайнапэ’dır.
Elbette ki bazı dostlarım buna tebessüm edeceklerdir!
Sevgili dostlarım, Тхьа -
Тхьамадэ
bağlantısını kendimce izaha çalıştım. Peki, Хабзэ nedir? Bu
kavram sözcük ve içeriği hakkında
o kadar çok yazıldı ve çizildi. O
nedenle, kafalarda o kadar çok karıştırıldı. Ama ben gene
de parantez içinde hatırlatayım “Aşağıda olanların dili”
anlamındadır. Köyde,
kasabada ve şehirlerde yaşayan Çerkes insanı, hangi yerde, hangi
toplantıda ve hangi ilişkilerde,
Хабзэ’nin
kurallarını
tatbik edeceğini net ve
açık olarak bilinemez hale getirildi. Şimdilerde bu karmaşa devam
etmektedir. Dahası, toplantılarda, ziyaretlerde, hata etme korkusu
içinde olan Çerkes gençleri, bu gibi etkinliklerden uzak durmaya
başladı.
Sevgili dostlarım, teşhis ve tedavi ilişkisi içinde; doğru, çağdaş
ve uygulanabilir bir sonuç alabilmek için ne yapmalı? Hepimiz
hastalandığımızda doktora gideriz, yani ehline! Şimdi ben, köyden
aldığım, göreceli Хабзэ’yi
okuduğum kitaplardan
okuduğum bilgileri birleştiriyorum. Ama inanınız bir reçete
yazamıyorum. Peki ne yapıyorum, daha doğrusu ne yapmaya
çalışıyorum? Yanıtım şudur! Teknoloji; zamanı, mekanı ve imkanı
kendisi belirlemektedir. Kısaca, nerede ve hangi coğrafi bölgede
yaşarsanız yaşayınız, teknoloji kendi doğrularını kabul
ettirir haldedir. Bundan kaçış yoktur.
Sevgili dostlarım,
çağın bu gerçeğine uyanlar hayatta kalır. Uymayanlar elemine olur.
Peki biz ne yapacağız? Buna hiçbir kişi, grup veya kuruluş somut
bir yanıt veremez. Sadece, yoruma açık sözler ve yazılar gündemi
işgal etmeyi sürdürür. Bu da havanda su dövmektir. Şimdi dikkat;
Хабзэ,
Тхьа ve Тхьамадэ,
anlayışı ve inanışında kişi ve toplumların, yaşamlarında
Хабзэ;
uyulması gereken, beşeri ilişkileri, içinde barındıran ve
vaaz eden, bir yönetim sistemidir. Örf ve adetler, kısaca
gelenekler, bu sistemin kilometre taşlarıdır. Aynı zamanda, soyut
ile somutu zamana ve koşullara bağlı olarak dengeler. Pozitif
hukuk normlarını da inkar etmez. Bu nedenlerle,
Хабзэ
sisteminde yetişen, eğitilen ve öğretilen kişi ve
toplumlar, zamanın getirdiği koşullara uymada zorlanmazlar.
İnanınız, abartmıyorum, Çerkes insanı ve Çerkesler onun için
bulundukları her ülke ve toplumlara uymada pek zorlanmazlar. Bazen
birileri
bu seçkin sistemin içinde
kendiliğinden Çerkesleşir.
Sevgili dostlarım, konuyu daha
fazla dağıtmadan, insan aklı öncülüğünde, yaşamayı kaçınılmaz
prensip olarak kabul edersek, nerede, neden ve nasıl davranmamız
gerektiğini tayin etme insiyatifi, bizi en doğru davranışa
götürür. Хабзэ
sisteminin için de
olan
birkaç maddeyi sıralamak istiyorum.
- Зыплъыхьи
тIыс,
гупсыси псалъэ. - умыщIэ
Iуэхум уи
бэлагъ хыумысэ
- IитIыр зэрымыıуэтмэ
зэрыщIэркьым
- Зызхуэбгьэфащэ
нэхьрэ
узхуэфащэр -
Мыхъумэ зэрыхьуу
шIы - ЕкIур
хабзэщ
Bu son iki madde ucu açık birer hüküm. Onun için
her kişi, kendince uygun seçeneklerde bulunabilir. O da karmaşaya
neden olur. Peki, önlemek için ne yapmalıyız ? Önce bu soruya
yanıt verebilmek için “Çerkes insanı” tanımını akıldan çıkartmamak
gerekir! Yani, Хабзэ
sisteminde eğitilmiş olmak. Tüm mesele burada. Peki günümüzün
koşullarında bu sistemden geçememiş kişiler, nerede, nasıl ve kim
tarafından eğitilmelidir. Bunun okulu var mıdır?
Varsa nerededir? Yanıt;
elbette ki vardır.
Sevgili dostlarım, hani “ Hep tepinip duruyoruz!” ile küçümsenen,
“Eğlence düğünleri – Джэгу
” varya, işte en büyük okul budur. Sonra,
Зэхэс – Уэршэр
ve Къэшэн kavram
sözcükleri ile tanımlanan bu okullar
Хабзэ sisteminin
değişmez
ve değiştirilemez okullarımızdır. Öğretmenleri ise daha
önce bu okulları bitiren büyüklerimiz, ağabeylerimiz, ablalarımız
ve kız kardeşlerimizdir. Yöneticileri,
“Тхьамадэ”, “ХьатякIуэ”
ve “Нэхъыжь”lardır.
Sevgili dostlarım, içinde yaşadığımız Ortadoğu ülkelerinin
insanları; coğrafi, tarihi ve inançları gereği kendi kültürlerini
yaşamaktadırlar. Bu onların doğal haklarıdır. Eğrisi ve doğrusu
ile onlara aittir. Amaa ne yazık ki, tarihin garip ve cilveli
tezahürü, bizi de bir yarımızla buralarda yaşamaya mahkum
etmiştir. Sosyo-ekonominin, acımasız ve değişmez kuralları ise
bizim de yaşantımızı, ister istemez, bunlara göre tanzim etmek
zorunda bırakmıştır. Acı, ama bir başka husus da -altını çizerek
belirtmek isterim ki- kadim kültürel ve geleneksel varlığımız, bu
tablonun inanç ve kültürel varlıklarına benzemesi için, bu
kültürde asimile olmuş veya asimilasyonu benimsemiş pek çok
Çerkes insanı
varlığımızın yegane teminatı olan, yukarıda sunduğum kavram
sözcüklerinin içeriğini ve pratiğini yaşamamızı, ya ayıp ya da
günah söylemleri ve eylemleriyle yok olmasının önünü
açmaktadırlar. Hani ya bir deyim vardır “Gölge etme başka ihsan
istemem!”diye. Bunlar kendi yaşamlarını inkar sınırlarının dışına
taşırmasınlar. Biz Çerkesler de, “Akraba” ve hatta yakın komşu ile
evliliği, fevkalade ayıp
sayan, kaçı-göçü olmayan, cinselliği öne çıkartmayan ve birlikte
Джэгу yapan
bir halk iken,
maalesef günümüzde bunu da bize çok görenler var! Arz ederim.
NOTLAR:
1)
Kafkas kültür derneklerinin başkanlarından ve köylerimizdeki etkin
ve yetkin kardeşlerimizden rica ediyorum. Ve hatta “yalvarıyorum”.
Eğlence düğünlerimizi, yani
“джэгу-зэхэс-уэршэр” lerimizi, fırsatlar yaratarak
yaşatalım.
2)
Cinsel içerikli ayırımcılık, doğası gereği “birlikte
yaşama” zorunluluğunda olan insan toplumlarını parçalar. Ve
iki cinsin, kendi aralarında kümeleşmesi, cinsel dürtülerinin
aykırı yönde gelişmesine ve uygulanmasına yol açar (?) !
3) Çerkesler,
tarihin bilinebilen döneminden bugüne dek, gezegenimizde var olan,
hiçbir toplumun ulaşıp, yaşayamadığı, cinsel ayrımcılığa yer
vermeyen ve onu öne çıkartmayan ve folkloründe yaşatan tek ve
yegane bir toplumdur. Bunu söylerken, Çerkesleri yüceltmek ve
diğer halkları küçültmek gibi bir sonuç çıkartılmasın. Örneğin,
folklorleri gereği, hemcinslerin kendi aralarında dans etmeleri ve
kendi kültürlerini bu doğrultuda yaşatmaları doğru olabilir.
Ancak, bunun getirmiş olduğu
yaşam tarzındaki gayri ilişkiler hiçbir toplumun arzuladığı
bir sonuç olamaz.
4) Varlığımızı ve yaşantımızı “manalı” kılan, dilimizin görev
ve türevleri çerçevesinde anlatmaya ve anlamaya çalıştığım, tüm
sunumlarım, dilsel verilerin himayesinde oluşan iddialardır.
Çerkesce gerçekten insan aklını zorlayan, sözcüklerle örülü ve
örtülü bir iletişim vasıtasıdır. Her “ses” bir harf, her “Harf”
ise yine bir anlam ifade etmektedir. Tı-ha, aynı zamanda, Tı-Tın
(sunmak) Ha-xba-insan anlamında olmasının yanında “götürmek”
anlamını da içermektedir.
5) Bir kısım
kardeşlerim, “N”harfinin anlamı ve aidiyeti hakkında bazı
yorumlarda bulunuyorlar. Onlara hatırlatıyorum.”Ne”
Çerkesce “göz” demektir. Şimdi, buna bağlı olarak
yüzümüzdeki “N”ile başlayan yüz organlarımızı hatırlasınlar. Ben
birkaç örnek vereyim; gerisini siz getirin.
НатIэ |
Alın |
Набдзэ |
Kaş |
Набжьыц |
Kirpik |
Нэшгул |
Alt göz kapağı |
Нэжьхъуц |
Favori |
Нэщхъуэ |
Mavi göz |
Нысэ |
Anneliğe aday |
Нагъуэ |
Ela göz |
|